Teoman Karadeniz
12.06.2015, 00:17
Çalımlı bir sözle girelim söze...
''En Güzel Çalım; Pas Atmaktır!''
Ve açıklayalım sözün özünü.
Bildiğimiz üzere; ''Asist'' kavramı, golü atacak kişiye pası veren kişinin eylemini ifade eder. Hal böyle olunca da ''Sezonun en isabetli pas atan futbolcusu'' ile ''Sezonun en çok asist yapan futbolcusu'' birbirine doğru orantılı olmalıdır. Gelgelelim ki ligimizdeki tablo, olması gerektiği gibi değildir.
Son on yılın en isabetli pas atan futbolcuları listesinin başını; ''Hüseyin Çimşir, Sekçuk Şahin'' gibi isimler çekmektedir. Gelgör ki aynı isimlerin yaşamları boyunca yaptıkları asistlerin sayısı, bu sene Mehmet Ekici'nin asist sayılarını yakalayamamaktadır. Peki nedir buradaki mantıksız orantı?
''Antrenman Bilimi'' ve ''İstatistik Verilere Göre Performans Analizi'' gibi uygulamalar Türkiye'ye gireli on yılı geçmemiştir. Özünde Spor Akademisi mezunu olmayan Antrenör ve Teknik Direktörler de bu ilimden bihaber oldukları için, kavramaları zaman almış ve hala daha da almaktadır.
Oyuncuların sezon içindeki istatistik verilerine göre başarı değerlendirmesi yaparken çok büyük detayları gözardı etmektedirler. Bunlardan biri de; ''İsabetli pas yüzdesi'' grafiğidir. Bu grafik, Teknik Direktöre yalnızca isabet bulmuş pasların oranını verir. Ancak bu pasların hangi amaçla, hangi futbolcuya, hangi şekilde verildiğini göstermez. İsabet bulan bu pasın takımın savunma ya da hücumuna ne gibi bir katkı sağladığını da belirtmez. Yani bu grafiğin başarı anlayışı yalnızca; ''pasın bir diğer takım üyesine ulaşmasını'' ifade eder. Bu da içi boş bir başarıyı ortaya çıkarır. İçi boş başarı da içi boş futbolcuyu sahada tutar. İçi boş futbolcular da içi boş takımlar oluştururlar. İçi boş takımlar da içi boş stadyumlarda oynarlar. Onları evlerinden izleyen taraflarların da içi boş yere kan ağlar.
Hüseyin Çimşir, fi tarihindeki bir sezonda; ''Yılın en isabetli pas veren futbolcusu'' seçilmişti. Ve bu onu milli takıma kadar yükseltmişti. Oysa ki Hüseyin'in pas yüzdesi %95 iken, bu pasların takıma faydası %10 olmuştur. Kağıt üzerindeki %95'lik başarı, sahada %10'luk başarıya denk gelmiştir. O halde Hüseyin'in %95'lik isabetli pas oranı bir başarı olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü verdiği pasların %90'ı ''yan pas'' şeklinde olmuştur. Orta Saha'nın merkezinde oynayan bir futbolcu olduğu için, ayağına gelen topu, sağ kanada göndermiş, sağ kanattaki oyuncu tekrar ona geri vermiş, sonra sol kanada dönmüş ve sol kanattaki de ona geri göndermiş, sonra rakibin presinden korkup stopere vermiş ve stoper de topu ona geri göndermiş. Rakibin presi daha da artınca Hüseyin topu kalecisine kadar göndermiş ve böylece iki dakika içerisinde ''4''isabetli pas yapmıştır. Dört hamlede gerçekleştirilen dört isabetli pas Hüseyin'e %100 pas isabet oranı kazandırmıştır. Peki, bu oran takıma ne kazandırmıştır? Hiçbir şey. Maçın iki dakikası, benim yaşamımın otuz yılı bu ''yan'' paslarla ''yan''mıştır.
Şimdi ''çalım''lı sözümüze geri dönelim; ''En Güzel Çalım; Pas Atmaktır!''
''Çalım'' kavramının, ayağındaki top ile bir rakibi geride bırakmayı ifade ettiği düşünürsek. Çalım atan futbolcu taş çatlasın üç kişiyi geride bırakacak ve sonrasında kaslarının kasılmasını sağlayan; ''ATP (Bu da bir başka konu başlığı)'' tükeneceğinden dolayı, ya topu kaptıracak ya da yere düşecektir. E hal böyle olunca da ''Pas'' kavramının daha verimli kullanılması gerekir. Çünkü çalım sırasında üç kişiyi çalımlamak için en az üç hamle yapmak gerekirken; tek bir hamlelik pas ile topu üç kişinin ardındaki takım arkadaşınıza ulaştırabilirsiniz. Bir atak sırasında bunu birkaç kere tekrarlayabilirseniz de, kaleciyle karşı karşıya kalırsınız.
O halde bir pası değerli kılan; ''İsabet'' değil, ''İsabetin niteliği''dir. 90 dakika boyunca insan üstü bir performans sergileyip ''1 Milyar Niteliksiz İsabetli Pas'' dahi yapsanız, ''1 Tane Nitelikli İsabetli Pas''ın yerini tutmaz. Çünkü futboldaki her hamlenin yegane amacı; top ile rakip kale arasındaki 11 rakip futbolcuyu geçmektir. Her hamlede; ''mümkünse'' bir rakibi daha aradan çıkarmaktır.
''İsabetli'' futbolculara ''Nitelikli'' kelamlar. İstatistik tutanlara selamlar azizim.
''En Güzel Çalım; Pas Atmaktır!''
Ve açıklayalım sözün özünü.
Bildiğimiz üzere; ''Asist'' kavramı, golü atacak kişiye pası veren kişinin eylemini ifade eder. Hal böyle olunca da ''Sezonun en isabetli pas atan futbolcusu'' ile ''Sezonun en çok asist yapan futbolcusu'' birbirine doğru orantılı olmalıdır. Gelgelelim ki ligimizdeki tablo, olması gerektiği gibi değildir.
Son on yılın en isabetli pas atan futbolcuları listesinin başını; ''Hüseyin Çimşir, Sekçuk Şahin'' gibi isimler çekmektedir. Gelgör ki aynı isimlerin yaşamları boyunca yaptıkları asistlerin sayısı, bu sene Mehmet Ekici'nin asist sayılarını yakalayamamaktadır. Peki nedir buradaki mantıksız orantı?
''Antrenman Bilimi'' ve ''İstatistik Verilere Göre Performans Analizi'' gibi uygulamalar Türkiye'ye gireli on yılı geçmemiştir. Özünde Spor Akademisi mezunu olmayan Antrenör ve Teknik Direktörler de bu ilimden bihaber oldukları için, kavramaları zaman almış ve hala daha da almaktadır.
Oyuncuların sezon içindeki istatistik verilerine göre başarı değerlendirmesi yaparken çok büyük detayları gözardı etmektedirler. Bunlardan biri de; ''İsabetli pas yüzdesi'' grafiğidir. Bu grafik, Teknik Direktöre yalnızca isabet bulmuş pasların oranını verir. Ancak bu pasların hangi amaçla, hangi futbolcuya, hangi şekilde verildiğini göstermez. İsabet bulan bu pasın takımın savunma ya da hücumuna ne gibi bir katkı sağladığını da belirtmez. Yani bu grafiğin başarı anlayışı yalnızca; ''pasın bir diğer takım üyesine ulaşmasını'' ifade eder. Bu da içi boş bir başarıyı ortaya çıkarır. İçi boş başarı da içi boş futbolcuyu sahada tutar. İçi boş futbolcular da içi boş takımlar oluştururlar. İçi boş takımlar da içi boş stadyumlarda oynarlar. Onları evlerinden izleyen taraflarların da içi boş yere kan ağlar.
Hüseyin Çimşir, fi tarihindeki bir sezonda; ''Yılın en isabetli pas veren futbolcusu'' seçilmişti. Ve bu onu milli takıma kadar yükseltmişti. Oysa ki Hüseyin'in pas yüzdesi %95 iken, bu pasların takıma faydası %10 olmuştur. Kağıt üzerindeki %95'lik başarı, sahada %10'luk başarıya denk gelmiştir. O halde Hüseyin'in %95'lik isabetli pas oranı bir başarı olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü verdiği pasların %90'ı ''yan pas'' şeklinde olmuştur. Orta Saha'nın merkezinde oynayan bir futbolcu olduğu için, ayağına gelen topu, sağ kanada göndermiş, sağ kanattaki oyuncu tekrar ona geri vermiş, sonra sol kanada dönmüş ve sol kanattaki de ona geri göndermiş, sonra rakibin presinden korkup stopere vermiş ve stoper de topu ona geri göndermiş. Rakibin presi daha da artınca Hüseyin topu kalecisine kadar göndermiş ve böylece iki dakika içerisinde ''4''isabetli pas yapmıştır. Dört hamlede gerçekleştirilen dört isabetli pas Hüseyin'e %100 pas isabet oranı kazandırmıştır. Peki, bu oran takıma ne kazandırmıştır? Hiçbir şey. Maçın iki dakikası, benim yaşamımın otuz yılı bu ''yan'' paslarla ''yan''mıştır.
Şimdi ''çalım''lı sözümüze geri dönelim; ''En Güzel Çalım; Pas Atmaktır!''
''Çalım'' kavramının, ayağındaki top ile bir rakibi geride bırakmayı ifade ettiği düşünürsek. Çalım atan futbolcu taş çatlasın üç kişiyi geride bırakacak ve sonrasında kaslarının kasılmasını sağlayan; ''ATP (Bu da bir başka konu başlığı)'' tükeneceğinden dolayı, ya topu kaptıracak ya da yere düşecektir. E hal böyle olunca da ''Pas'' kavramının daha verimli kullanılması gerekir. Çünkü çalım sırasında üç kişiyi çalımlamak için en az üç hamle yapmak gerekirken; tek bir hamlelik pas ile topu üç kişinin ardındaki takım arkadaşınıza ulaştırabilirsiniz. Bir atak sırasında bunu birkaç kere tekrarlayabilirseniz de, kaleciyle karşı karşıya kalırsınız.
O halde bir pası değerli kılan; ''İsabet'' değil, ''İsabetin niteliği''dir. 90 dakika boyunca insan üstü bir performans sergileyip ''1 Milyar Niteliksiz İsabetli Pas'' dahi yapsanız, ''1 Tane Nitelikli İsabetli Pas''ın yerini tutmaz. Çünkü futboldaki her hamlenin yegane amacı; top ile rakip kale arasındaki 11 rakip futbolcuyu geçmektir. Her hamlede; ''mümkünse'' bir rakibi daha aradan çıkarmaktır.
''İsabetli'' futbolculara ''Nitelikli'' kelamlar. İstatistik tutanlara selamlar azizim.