Sibel
31.01.2015, 11:23
Unutulmasın diye...
Unutmadığımızı bildiğim halde. Her şeye rağmen hayaller kurabilmenin o acı sevinci hiç ölmesin diye.
Tükenmesin diye...
Çünkü verilmiş sözler var, tamamlanmamış hikâyeler. Çünkü giderken ''birgün olacak'' diyip gülümseyerek o uzun yolculuğa çıkanlar.
Yaşanmamışlıklar var.
Evet, ne kadar acı ve imkânsızsa, evet ne kadar uzaksa her şey, sevmenin ve umudun bunlarla yoğurulduğunu bilmek...
Ne zor geliyor insana olmayacak hayaller kurmak.
Ne zor geliyor her zaman yıkılacağını bildiğin halde umutlarından kuleler yapmak...
Kendimi alıştırsam da olmayacağına, bilsem de kavuşmanın büyük bir hayal olduğunu içimdeki o bir mum asla sönmüyor. Peki, hangimizinki sönüyor?
Sevdiğini toprağa koyup ona veda edince derler ki, insanın içinde 40 mum yanar o öldükten sonra. Acıya, sevgiye, unutmaya dair...
O gittikten sonra hergün bir mum söner. Günler biter, 39 mum söner de, kalan 1 mum ebediyyen sönmez. O hep yanar, hep yakar, o hep içindedir.
Hayallerimiz de böyle değil mi? Şampiyonluk hayallerimiz... Kavuşma hayallerimiz.
Terkedilmiş ve yapayalnız olduğumuz bir ülkede, kimsesizliğin zirvesinde içimizdeki mumlar bir bir sönüyor, bir bir söndü...
Ama biri hep yanıyor işte.
O hep ''ümit et'' diyor. O hep ''birgün olacak'' diyor. O hep dürtüyor en virane anlarda. Evet kaybettik diyor, bak sen yıllardır bütün mumları söndürdün bir kalemde.
Benzin döküp yaktılar içini, hergün hiç çekinmeden.
Yalnızsın bu ülkede, yalnızsın bu şehirde.
Artık hayal kurmak da yok diyorsun. Varsın olmasın diyip daha çok seviyorsun.
Altı üstü iki renk!
Altı üstü bir takım!
Altı üstü futbol!
Altı üstü...
Sonra devam etmiyor cümleler, gözlerin doluyor ve içindeki sese şöyle diyorsun: Evet, altı üstü bir sevda... Altı üstü bir aşk.
Biliyorsun. O da biliyor. Tek başına hiç sönmeyen o mum alev alıyor. Gülümsüyorsun acı dolu.
Bitti desen de, olmayacak diye dağları delsen de, denizlere yazsan da her şey boş yere diye, içindeki o mum hiç sönmeyecek.
Sönmüyor işte.
İçimdeki, içimizdeki o mum sönmüyor.
Çocukların gözlerinde parlıyor çoğu kez.
Bazen elini avuçları içine almış birimizin karanlığında yanıyor.
Bazen, bir mezarın üstünde solmayan çiçeklerde hayat buluyor.
Bazen geceleri yastığa düşüyor yuvarlanarak, gözlerden.
Bazen sokakta en masum seslerin içinde saklanıyor.
Tribünde hayaller kuranların titreyen bedeninde.
Bordo gördüğünde yanına hemen mavi ekleyen ellerde...
Kalemi bulduğunda Trabzonspor yazan fikirlerde.
''Baba beni de maça götür'', ''baba ben de Trabzonspor için yürüyeceğim'' diyen yüreklerde.
Babaların bakışında, annelerin siteminde. Giyince huzur bulduğunuz Bordo Mavi formada.
Bazen alev alıyor işte o mum. Zaten hiç sönmüyor.
Varsın sönmesin.
Yaksın.
Yansın.
Yanalım sonuna kadar! Buysa bunun kuralı yanalım! Çekelim acıyı en dibine kadar!
Ayakta durmaya kalmasa da takatimiz, öldürsün bizi bu sevda!
Varsın sönmesin bu mum.
Birgün şampiyonluk kutlayacağız beraber!
O gün kuşlar kadar özgür olacağız. Kanatlarımız çıkacak saklandığı yerden.
Mutluluğa, zafere uçacağız. İpi kesilmiş uçurtmaları bulacağız!
Gökkuşağına dokunacağız.
Unutulmasın diye...
Unutmadığımızı bildiğim halde. Her şeye rağmen hayaller kurabilmenin o acı sevinci hiç ölmesin diye.
Tükenmesin diye...
''Tüm dünya vazgeç dediğinde umut fısıldar çünkü; BİR KEZ DAHA DENE''
Unutmadığımızı bildiğim halde. Her şeye rağmen hayaller kurabilmenin o acı sevinci hiç ölmesin diye.
Tükenmesin diye...
Çünkü verilmiş sözler var, tamamlanmamış hikâyeler. Çünkü giderken ''birgün olacak'' diyip gülümseyerek o uzun yolculuğa çıkanlar.
Yaşanmamışlıklar var.
Evet, ne kadar acı ve imkânsızsa, evet ne kadar uzaksa her şey, sevmenin ve umudun bunlarla yoğurulduğunu bilmek...
Ne zor geliyor insana olmayacak hayaller kurmak.
Ne zor geliyor her zaman yıkılacağını bildiğin halde umutlarından kuleler yapmak...
Kendimi alıştırsam da olmayacağına, bilsem de kavuşmanın büyük bir hayal olduğunu içimdeki o bir mum asla sönmüyor. Peki, hangimizinki sönüyor?
Sevdiğini toprağa koyup ona veda edince derler ki, insanın içinde 40 mum yanar o öldükten sonra. Acıya, sevgiye, unutmaya dair...
O gittikten sonra hergün bir mum söner. Günler biter, 39 mum söner de, kalan 1 mum ebediyyen sönmez. O hep yanar, hep yakar, o hep içindedir.
Hayallerimiz de böyle değil mi? Şampiyonluk hayallerimiz... Kavuşma hayallerimiz.
Terkedilmiş ve yapayalnız olduğumuz bir ülkede, kimsesizliğin zirvesinde içimizdeki mumlar bir bir sönüyor, bir bir söndü...
Ama biri hep yanıyor işte.
O hep ''ümit et'' diyor. O hep ''birgün olacak'' diyor. O hep dürtüyor en virane anlarda. Evet kaybettik diyor, bak sen yıllardır bütün mumları söndürdün bir kalemde.
Benzin döküp yaktılar içini, hergün hiç çekinmeden.
Yalnızsın bu ülkede, yalnızsın bu şehirde.
Artık hayal kurmak da yok diyorsun. Varsın olmasın diyip daha çok seviyorsun.
Altı üstü iki renk!
Altı üstü bir takım!
Altı üstü futbol!
Altı üstü...
Sonra devam etmiyor cümleler, gözlerin doluyor ve içindeki sese şöyle diyorsun: Evet, altı üstü bir sevda... Altı üstü bir aşk.
Biliyorsun. O da biliyor. Tek başına hiç sönmeyen o mum alev alıyor. Gülümsüyorsun acı dolu.
Bitti desen de, olmayacak diye dağları delsen de, denizlere yazsan da her şey boş yere diye, içindeki o mum hiç sönmeyecek.
Sönmüyor işte.
İçimdeki, içimizdeki o mum sönmüyor.
Çocukların gözlerinde parlıyor çoğu kez.
Bazen elini avuçları içine almış birimizin karanlığında yanıyor.
Bazen, bir mezarın üstünde solmayan çiçeklerde hayat buluyor.
Bazen geceleri yastığa düşüyor yuvarlanarak, gözlerden.
Bazen sokakta en masum seslerin içinde saklanıyor.
Tribünde hayaller kuranların titreyen bedeninde.
Bordo gördüğünde yanına hemen mavi ekleyen ellerde...
Kalemi bulduğunda Trabzonspor yazan fikirlerde.
''Baba beni de maça götür'', ''baba ben de Trabzonspor için yürüyeceğim'' diyen yüreklerde.
Babaların bakışında, annelerin siteminde. Giyince huzur bulduğunuz Bordo Mavi formada.
Bazen alev alıyor işte o mum. Zaten hiç sönmüyor.
Varsın sönmesin.
Yaksın.
Yansın.
Yanalım sonuna kadar! Buysa bunun kuralı yanalım! Çekelim acıyı en dibine kadar!
Ayakta durmaya kalmasa da takatimiz, öldürsün bizi bu sevda!
Varsın sönmesin bu mum.
Birgün şampiyonluk kutlayacağız beraber!
O gün kuşlar kadar özgür olacağız. Kanatlarımız çıkacak saklandığı yerden.
Mutluluğa, zafere uçacağız. İpi kesilmiş uçurtmaları bulacağız!
Gökkuşağına dokunacağız.
Unutulmasın diye...
Unutmadığımızı bildiğim halde. Her şeye rağmen hayaller kurabilmenin o acı sevinci hiç ölmesin diye.
Tükenmesin diye...
''Tüm dünya vazgeç dediğinde umut fısıldar çünkü; BİR KEZ DAHA DENE''