PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Trabzon’da Rus Çıkartması ve Sargana Savaşı (1810)



Selim Turan
14.11.2014, 14:00
Trabzon’da Rus Çıkartması ve Sargana Savaşı (1810)

http://i.hizliresim.com/m8moy8.jpg
Ressam Şakir Şeyihoğlu'nun Sargana Savaşı Eseri / İleride gözüken Kale, Akçakale Kalesi...

1809’da Ruslar Trabzon’u bir baskınla ele geçirmeye teşebbüs etmiş, fakat çıkan fırtına nedeni ile karaya çıkamayınca, Akçaabat’ın batısında Sargana burnunda karaya çıkmışlardı. Bölgede bulunan kuvvetlerin ve çevreden toplanan köylülerin yardımı ile geri
püskürtülen Rusların Trabzon’u ele geçirme hayalleri yüzyılı aşkın bir süre daha devam etmiş ve Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Anadolu’dan ilerleyen Rus kuvvetlerinin bir kolu da Karadeniz’deki Rus Donanması’nın desteğinde Doğu Karadeniz sahillerinden Trabzon’a doğru ilerlemişti.

(TC Trabzon Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2006)

_______________________________________________

Peki bu pek bilinmeyen savaş nasıl olmuştu?...

Akçaabat açısından Osmanlı döneminin en önemli olayı, 18 gemiden oluşan Rus donanmasının Sargana burnu önünden Kavaklı Köyü’ne doğru yaptığı çıkarmaya karşı yöre halkının yarattığı yiğitlik destanıdır. Genel tarih kaynaklarında yeterince yer verilmeyen bu olay 1810 yılının Ramazan bayramında yaşanmıştır. Muzaffer Lermioğlu savaşa katılanların yakınlarıyla görüşmeler yaparak olayın tüm ayrıntılarını öğrenir. Sabahın alaca karanlığında Sargana burnu önünden karaya çıkan Rus askerleri, bir yandan Kavaklı köyünü ateşe verirken bir yandan siperler kazarak yerleşmeye girişirler. Kavaklı köyü o gün, Ramazan bayramının sevincini yaşamak için uyanmıştır. Köyün erkekleri bayram namazı için camide toplanmıştı. Olayı ilk gören kadınlar ve çocuklar caminin çevresinde bağrışmaya başladılar. Namazını bitirip camiden çıkan erkekler hemen silahlandılar. Bu arada yardım için Akçaabat’a, çevre köylere haber saldılar. Olayı duyan Akçaabat Ayanı Sakaoğlu Mahmut Ağa, derhal halkı silah altına çağırır. Eşi Ulve Hatun da kendisi gibi silahlanıp iki oğluyla birlikte eşi Mahmut. Ağa’nın yanında yer alır. Ağlarını ve Hatunlarını başlarında gören halk, kısa sürede toparlanıp Kavaklı köyünün yardımına koşar. Mahmut Ağa’nın habercileri Trabzon Valisi Çarhacı Ali Paşa’ya ulaşınca her yana haber salınarak toplanan yardım birliği, Kavaklı’ya doğru yola girer. Bu sırada öncelikle Kavaklı, Darıca, Meşeli, Karaçam, Gökçebel köylerinden gelen kadınlı erkekli savaşçılar, Dancalı Kanberoğlu Memiş Ağa komutasında saldırganlara karşı yiğitçe direnmektedir. Öğleye doğru önce Akçaabat’tan, hemen ardısıra Trabzon’dan gelen yardımcı birlikler köylülerin yanında yer alınca savaş iyice kızışır. Kıyıda demirleyen Rus donanmasının top desteğine Kireçhane tabyasından karşılık verilir. Bu arada Kaplanoğlu Mustafa Ağa yönetiminde Çarşıbaşı dolaylarından gelenler ile uzak köylerden silah ata ata yardıma koşanlar Türk cephesini iyice güçlendirir. Savaş olanca şiddetiyle akşam karanlığına dek sürer. Ertesi gün tan ağarırken Çarhacı Ali Paşa yeniden saldırı emri verir. Rus’ların ön siperleri kısa sürede aşılır. İkinci siperler için korkunç bir boğuşma başlar. Kadınlar ellerine geçirdikleri balta, nacak, keser, orak, bıçak, kazma, kürek gibi ilkel silahlarla Ulve Hatun’un yanında ayrı bir birlik kurarak savaşın içine girerler. Bir zamanlar buralardan gelip geçen Amazonlar gibi karşılarındaki düşmana kan ağlatan bu kadınlar, savaşın yazgısını belirlemede çok etkili bir rol oynarlar. Savaş olanca yoğunluğuyla sürerken ön cephelerde bir er gibi savaşan Çarhacı Ali Paşa yaralanır. Savaşın yönetimini yeniden Sakaoğlu Mahmut Ağa üstlenir. Kadın erkek yediden yetmişe dek şaha kalkan direnişçiler karşısında şaşkına dönen Rus askerleri bozguna uğrayarak gemilerine doğru kaçışmaya başlarlar. Kaçamayanlar esir alınır. Bu savaşta 48’i kadın, 921’i erkek olmak üzere toplam 969 savaşçımız şehit olur. 35 savaşçı da ağır yaralanır. Ruslar ise 1322 ölü, 48 yaralı bırakarak savaş alanından kaçarlar. Ayrıca 127 Rus askeri esir alınır. Savaşa katılmak için Rize, Of, Sürmene’den yola çıkanlar Yanbolu deresine, Tonyalılar Söğütlü’ye, Tirebolu, Görele ve Vakfıkebirliler Şalpazarı’na geldiklerinde zafer haberini alarak sevinçle geri döndüler.
(Gedikoğlu, URL 6)

Hava kapalı, deniz hafif sislidir. On parça savaş gemisi ile beraberindeki sahile rampa etmek üzere sureti mahsusa da altları düz yapılmış içleri malzeme dolu diğer iki parça ihraç gemisi birer hayalet gibi denizin sathından birbiri ardı sıra süzülüp sahile, küçük koya sokulmuşlar. Sahil şimdiki gibi verimli tütün bahçeleri ile değil, sık ve iri gövdeli, uzun boylu ağaçlarla örtülüdür. Alaca karanlık ve hafif sis, bu gemileri iki kilometre uzaktaki Kireçhane Tabyası nöbetçilerinin görmesine engel olduğu gibi ormanın gölgelendirdiği bu koy da gelen bu baskıncı ve kundakçıları köylünün gözünden gizlemiştir.
(Lermioğlu, 2011:124)

Düşman için artık burada, bu sahillerde, Anadolu’nun bu köşeciğinde tutunmak, barınmak imkânı kalmamıştı. İnşaat taburundan kaçıp kurtulanlar can havli ile kendilerini denize atar gibi filikalara atıyorlar. Bir gün evvel güneş doğmadan bu sahillere askerini döken düşman şimdi bunlardan kurtarabildiklerini alıp kaçmayı cana minnet sayıyor. Gemilerde hazırlık başlıyor. Yelkenler şişiriliyor. Düşman kara kuvvetlerini gemiden idare eden komutan sahile en yakın geminin baş tarafında, tek başına ayakta donmuş kalmış gibidir. Yasından, ızdırabından hareketi idare etmek şöyle dursun kendinden bile geçmiş bir haldedir.

Altları düz olup sahile rampa edilen iki gemi alâhalihi bırakılıyor. Karada sağ kalan yüzden fazla Rus askeri el kaldırıp teslim oluyor. Filika bulamadığı için denize atılan neferlerden boğulanlar olduğu gibi uzun sırıklara bağladıkları korebilerle bunları canlı canlı denizden çıkarıp avlamak isteyen köy kadınları da görülüyor, başlarında yine tanıdığımız Rukiye Abla. (Lermioğlu, 2011:143)
Gemilerde boru sesleri, dümen kırıyorlar. Çok geçmeden geldikleri rotayı takip ederek karasularımızdan ağır ağır uzaklaşıyorlar.Burada işledikleri cinayete, döktükleri masum kanlarına kanmamış gibi son defa bir daha toplarını sahile çevirip ateş ediyorlar. Düşmanın koydan çıkıp uzaklaşmakta olduğunu gören Kireçhane Tabyası yine ateş açmıştır. Mermiler tabya ile gemiler arasındadenize düşerek denizden su sütunlarını yükseltiyor. Fakat herhangi bir mermi mümkün değil bu gemilere ulaşamıyor. Yalnız tek mermi sahile diğerlerinden daha yakın seyreden bir geminin seren direğini kesip atmıştır. (Lermioğlu, 2011:143)

… Bir gün evvel habersizce, hayâsızca, haydutça saldıran düşman; bugünün ikindi vaktinde mağlûp ve makhur karasularımızı terk edip uzaklaşırken arkalarında, savaştıkları bu sahada döküntü halinde birçok silah ve malzeme, yığın yığın ölü, yaralı ve esir bırakmıştı.
(Lermioğlu, 2011:143)

Tarihin tozlu raflarından yeni yeni öğrendiğimiz bu hadise tarih çeviri hesabıyla ne zaman gerçekleştiği şu şekilde ortaya çıkıyor...

Olay Miladi 1810 yılının Ramazan bayramının ilk günü başlıyor.

Yani Hicri 1 Şevval 1225, Bu da Milâdi 30 Ekim 1810 tarihine tekabül ediyor...

https://www.facebook.com/TrabzondaNostalji/photos/a.210432929038621.51766.202017063213541/722535171161725/?type=1

beratika
14.11.2014, 17:35
Rahmetli dedem Rus işgali zamanında küçükmüş,tabi 1810 daki değil sonraki. Nenekama anlatırmış hep anılarını :D

Kadir Yeter
14.11.2014, 22:06
Benim için özel bir önemi var, Sargana Destânı'nın;

Meydan Belediye çevresindeki işyerimdeyim... kapının önünde iki kişi durmuş konuşuyorlar...
dikkatli baktım ki; biri, televizyonda bu olayı anlatan kişi...

Kapıya yanaştım ve konuşmalarının bitmesini bekler- beklemez elimi uzatarak dedim ki; ben seni gökte ararken yerde buldum...
gel haburiye bakayim... şaşırdı ve güldü... içeri alıp önce kendimi tanıttım ve ilgi duyduğum olayı anlattım...

Kaç yıl oldu biliyor musunuz?... Trabzon Haber Gazetesi'nin 1. Sayısının yayınlandığı hafta... 1997 ya da 1998 yılı olabilir...

Şimdi, bu kişi ile ilgili bir adres vereyim ve gerisini siz öğrenin...

Sağlıkla kalın...

kadiryeter Kadir Yeter. 14.11.2014 TRABZON.


http://trabzonhaberajansi.com/haber_detay.asp?haberID=4972


http://trabzonhaberajansi.com/yazar.asp?yaziID=9919
tp://forum.bordomavi.net/

Necmettin ALTUNTAŞ
15.11.2014, 11:37
Bu savaşı ben de 3-4 sene önce Bir abimin "bilirmisiniz"deyip anlatmasıyla öğrenmiştim.Savaşan nesilden biatçı nesile...

Kadir Yeter
15.11.2014, 16:37
Bu savaşı ben de 3-4 sene önce Bir abimin "bilirmisiniz"deyip anlatmasıyla öğrenmiştim.Savaşan nesilden biatçı nesile...


Savaş taktikleri puştlaştı... mısırözü yağı ile ve GDO'lu mısır yedirterek içten- içe öldürüyorlar... nüfusumuz artınca, zebânilerin işleri kolaylaştı!.

Bizi bile internetle uyuşturuyorlar!...

Parklarda ağaç altına dökülen yapraklara bakıyorum da sanki buradan kimse geçmemiş gibi; düştükleri yerde duruyorlar, günlerce!...


Bir dost bana şu soruyu sormuştu: Sokaklarda çocuk görüyor musun?... yooo... dedim. Niye biliyor musun? dedi. Neden?... bütün çocuklar bilgisayar başında büyüyor; ne sokaktan ne insanlardan ne de dünyadan haberleri var!.

Arada-bir Akçaabat'a uğrayıp 100 Gram< köfte yemeli ve hediyeleri olan ayranını içmeli.

Sağlıkla...

kadiryeter Kadir Yeter.
15 KASIM 2014 Kavakmeydan'dan...


tp://forum.bordomavi.net/

Oğuz B.
09.12.2014, 16:51
Alaaddin Keykubad döneminde de şehir kuşatılmış ve çıkan bir fırtına sonucu şehir alınamamıştır. Tam şehir düşecekken Selçuklu ordusu dağıldı fırtına dolayısıyla ve geri çekildi.

Halkı Türk/Rum/Gürcü vb. ne olursa olsun tarihin her döneminde "Fırtına" bu kentin kimliği herhalde.




[INDENT]Trabzon’da Rus Çıkartması ve Sargana Savaşı (1810)

http://i.hizliresim.com/m8moy8.jpg
[I]Ressam Şakir Şeyihoğlu'nun Sargana Savaşı Eseri / İleride gözüken Kale, Akçakale Kalesi...

[I][SIZE="3"]1809’da Ruslar Trabzon’u bir baskınla ele geçirmeye teşebbüs etmiş, fakat çıkan fırtına nedeni ile karaya çıkamayınca, Akçaabat’ın batısında Sargana burnunda karaya çıkmışlardı.

Kadir Yeter
10.12.2014, 12:13
http://i.hizliresim.com/Gppy4b.jpg



http://i.hizliresim.com/rmmJ03.jpg


Akçaabat Sargana Destânı ve Muhacırlık Yılları 1916- 1918

Belgeler: Akçaabat Belediyesi, Kültür ve Turizm Müdürlüğü. TRABZON.


SARGANA DESTÂNI'NI Akçaabatlılardan öğrenin... internetten değil.

Bu baskın, bir savaş değildir; Savaş, karşı tarafa ilân edilerek başlatılandır!.
Bu îtibarla, konu başlığı yanlış yazılmıştır. Yenilgi sebebi olarak, rüzgârın bahane edilmesi de mânidardır ve dikkâtimdem kaçmadı!.

Kadın, yaşlı ve çocuklara karşı bilinçli girişilen bu baskının adını siz ekleyin!.

Arşiv: kadiryeter Kadir Yeter. 10 ARALIK 2014 Çarşamba. Kavakmeydan.


tp://forum.bordomavi.net/

Selim Turan
10.12.2014, 21:05
Bir Devlet başka bir devletin toprağına haber vermeksizin saldırdığında ortaya çıkan çatışma savaş olmuş olmuyor mu Kadir amca? İlla Rusya'nın sana savaş ilan ediyorum demesi mi gerekiyor?

Tarihte Savaş ilanı yapılmadan başlatılan savaşlar var.

Örnek, Kasım 1936'da Sovyetler-Finlandiya Kış savaşı vardır. 30 Kasım 1939'da Sovyet orduları savaş ilan etmeksizin Finlandiya’ya saldırmıştır.

BİLGİ: İnternet bilginin yayılmasında kullanılan bir araçtır kaynak değildir. İnternette yer alan her bilginin bir kaynağı vardır. Belirtilmesi gerekir. Ki bende belirttim.

Ama tekrar daha açık yazayım. :)

İlk Paragraf:

Türkiye Cumhuriyeti Trabzon Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2006 yılı yayınına ait.

İlk Paragrafın devamındaki bilgiler de;

Muzaffer Lermioğlu'nun “Akçaabat Tarihi ve Birinci Genel Savaş, Hicret Hatıraları” Kitabından alınmıştır.

Kadir Yeter
10.12.2014, 21:59
Bir Devlet başka bir devletin toprağına haber vermeksizin saldırdığında ortaya çıkan çatışma savaş olmuş olmuyor mu Kadir amca? İlla Rusya'nın sana savaş ilan ediyorum demesi mi gerekiyor?

Tarihte Savaş ilanı yapılmadan başlatılan savaşlar var.

Örnek, Kasım 1936'da Sovyetler-Finlandiya Kış savaşı vardır. 30 Kasım 1939'da Sovyet orduları savaş ilan etmeksizin Finlandiya’ya saldırmıştır.

BİLGİ: İnternet bilginin yayılmasında kullanılan bir araçtır kaynak değildir. İnternette yer alan her bilginin bir kaynağı vardır. Belirtilmesi gerekir. Ki bende belirttim.

Ama tekrar daha açık yazayım. :)

İlk Paragraf:

Türkiye Cumhuriyeti Trabzon Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2006 yılı yayınına ait.

İlk Paragrafın devamındaki bilgiler de;

Muzaffer Lermioğlu'nun “Akçaabat Tarihi ve Birinci Genel Savaş, Hicret Hatıraları” Kitabından alınmıştır.


O yayınlar da %100 Sağlam değil; aynı kurumun şu anlık elimin altında iki kitabı var. Say dersen, en az 15 Tâne yanlış, eksik ve kusurlu bilgi var... hep aynı kişilere verilen işler; öyle çok eksik barındırıyor ki; dersin ki, bu kadarını da nerden biliyorsun?...

Kitap hazırlayıp basmak için akademik kariyer aranınca, herkes bir ünvan sahibi olmuş... Bu değerli kültür arkadaşlarımı eleştirecekler de bezip bundan vazgeçmişler... bildiğim kadarı ile.

Aklıma ve araştırmalarıma yakın konular olduğu için emin konuşuyorum.

Bir cümle ile bitireyim: Sizin köyü dışarıdan biri gelip araştırsa, köyün içindeki kadar derin bilgi sahibi olabilir mi?... aynı konudan anlayan o köylüden. O misal işte.

Yazdığın ve yazdırdığın için teşekkürler; Selim Turan...

Selâmımla...

kadiryeter Kadir Yeter. 10.12.2014 Kavakmeydan

tp://forum.bordomavi.net/

Selim Turan
10.12.2014, 22:07
Rica ederim Kadir Amca, Ben kaynaklar sağlam veyahut yanlış demedim her hangi bi yorum yapmadım haklarında zaten, ben kaynağın internet değil, şu kitap şu yayın olduğunu dedim. :)

Selim Turan
10.12.2014, 22:12
Bu arada Kadir Amca, Olayı Akçaabatlılara sormak lazım en iyi onlar biliyor dediniz. Kitabın yazarı Muzaffer Lermioğlu da Akçaabatlı imiş yani köyün yerlisi. :)

___________________________________

1902 yılında doğan Muzaffer Lermioğlu, Akçaabat’ın sayılı aydınlarından biridir. Akçaabat’ı her yönüyle tanıtan ilk kitabı o yazdı. O zamanlar ilkokul ve ortaokul bölümü bir arada bulunan bugünkü Merkez İlkokulu’nun Rüştiye bölümünü bitirdi. Muhacirlik dönüşü Akçaabat’ta dava vekili olarak çalışmaya başladı. Ölümüne değin adaletin gerçekleşmesi yolunda çaba harcadı. Aynı yıllarda Akçaabat’taki siyasal ve kültürel etkinliklere katılarak önemli görevler üstlendi.

Gençliği, birbirini izleyen savaşların acıları içinde pişerek geçti. Cumhuriyet yıllarından bir yandan yakın çevresiyle ilgili incelemeler, araştırmalar yaptı. Bunları 1949 yılında Akçaabat- Akçaabat Tarihi ve Birinci Genel Savaş Hatıraları adıyla yayınladı.

Sefa
10.12.2014, 22:33
Bu olayı bizim Edebiyatçı çok farklı anlatmıştı.. Öyle destansı bir durum olarak değil :)

Kadir Yeter
10.12.2014, 22:41
Adı bende saklı kalsın, bir yere ve o yerin ilgili kurumuna gittim. Dedim ki, bana şu yere nasıl gidebileceğimi târif edin ve belgelendireyim... dediler ki, gidip zahmet çekmene gerek yok biz size aradığınız belgeleri verelim yayınlayın. Olmaz dedim... Sizdeki bilgi ve belgeler o vakte ait, o yerin şimdiki durumunu görüp incelemeli ve bugününü belgelemeliyim... târif ettiler az zahmet çekmedim, bâzen dört elli tırmandım ve ulaştım. Ne ile karşılaştım tahmin edebilir misiniz?... o yerin yerlisine rastlattı beni Allah; değil geçmişi, geleceğini de anlattı bana olduğu gibi!...

Târih yazma işine 1979 Yılında başladım... Türkiye'de bir ilk konu... bugün 35 Yılı doldu, hâlâ bitmedi... Karşında bilmeyen olunca, yazar kolayına kaçıp fikir ekleyebiliyor...

Evliya Çelebi için derler ki; "yazdıklarında abartı da vardır"

Bu işlerin uzmanı değilim... gönüllü çalışmalarımdandır...

Yârın, saat:16.00'da yeni bir gönüllüğüm daha başlayacak...
yeri gelince açıklarım; sitemizde işlediğimiz güzel konulardan biri.

Teşekkürler... Kültür yazışmaları hoşuma gidiyor... Sağolasın; Selim Turan...

Sen de boş değilsin ki, bu konulara ilgi duyuyorsun... kolay gele.

kadiryeter Kadir Yeter. 10.12.2014 Kavakmeydan

tp://forum.bordomavi.net/

Selim Turan
11.12.2014, 18:26
Esas ben teşekkür ederim Kadir Amca sorguladığınız için gerçekleri. Konunun üzerine gittiğiniz için.