PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Demokratik Üniversite Platformu



Sayfa : [1] 2

Cyzio
05.10.2006, 23:40
Dün gece (4Ekim Çarşamba) İtiraflar başlığında, latife olsun diye Gamze'nin (gmz61) okulu asmasını kınayınca, birden kendimi hoş bir sohbet ortamında buldum. Daha sonra sohbetimize Beytullah ve galyanlim da katıldılar. Hatta hafiften fanatik pacci. Fakat, bir süre sonra mevzu şirazesinden çıktı ve artık itiraflar başlığından iyice uzaklaştık. Bilhassa galyanlim konunun devam etmesini çok arzu ediyordu ama hem vakit ilerlemişti hem de itiraflar başlığı bu konu için uygun değildi.

İşte bu yüzden, bugün bu başlığı açmakta fayda gördüm. Gelin burada üniversite eğitimini tarışalım. Ben tabii ki hocalar safında yer alacağım. Ve böylece sizler de yazdıklarımdan, olaylara biraz da bizim gözlüğümüzle bakmayı öğreneceksiniz. Biz de sizin gözlüğünüzle bakacağız. Aslında bizler yaklaşık yirmi sene önce olaylara sizlerin gözlüğüyle baktık. Yani Orson Welles'in dediği gibi:

-"Bizler öğrenciliğin ne demek olduğunu biliyoruz.
Ama siz hocalığın ne demek olduğunu bilir misiniz?"

(Bu lafın orijinali tam olarak böyle değil, ben uyarladım. Orijinali, öğrencilik-hocalık kıyasını değil, gençlik-ihtiyarlık kıyasını yapıyor: I know what it is to be young, But you don't know what it is to be old")

Evet, az önce de yazdığım gibi, gelin bu köşede tarışalım. Ama karşılıklı sevgi ve saygıyı asla kaybetmeden.

Ben önce galyanlim'in problemlerine parmak basmak istiyorum. 60'la geçilen bir dersten, bir arkadaşının 58'le kaldığını söyleyip, bunu haksızlık olarak nitelendiriyor. Maalesef bu biraz can yakıcı bir durum: Kılpayı kalmak. Ama objektif bir gözle bakarsanız, kılpayı geçmekle aynı durum olduğunu görürsünüz. Yani 58 puanla kalan bir öğrencinin (hakketmediği) bir 2 puanı istemesiyle, 61 alan bir öğrenciden (hakkettiği) bir 2 puanı kesmek aynı derece manasızdır.

Hocanızdan şöyle bir laf işitseniz hoşunuza gider miydi?

-"Ya sen kalmayı kılpayı kaçırıyordun, 2 puan da ben kırdım; böylece kaldın."

Ne kadar saçma ve adaletsiz, değil mi? Ama aksini söyleyen bir hoca, ne kadar hoşunuza gider. Yani başarı için bir çizgi çizilir (50 - 60, vs.); onun üstü geçer, altı kalır. Kılpayı kalmak, her zaman acıklıdır ama kalmışsındır. Ben 58 alanların 60'a yükseltilmesi taraftarı değilim. Çünkü hiç bir hoca 78 alan bir öğrencisin 80'e yükseltmeyi aklına getirmez. Ya da, 86'yı, 88'e. O öğrencilerin günahı ne?

Bir de 55 ve üstü diye bir sınıf oluşturduklarını yazmış. Onu pek anlayamadım. Ama nisbeten daha başarılı öğrencileri başka bir şubede toplayıp, ayırımcılık yapmak gibi geldi bana. Eğer doğru algıladıysam, pek manalı bir şey değil. Hem sizlerin haysiyeti açısından, hem de eğitimin selameti açısından. Çünkü sınıflar ne kadar homojense, eğitim o kadar başarılı olur. Üstün sınıfa düşen az başarılı öğrenciler, normal bir sınıfta geçebilecekken, harikalar sınıfında başarısız olabilirler. Bunun yanı sıra 55 altı sınıf, gitgide kötülerşip, iyice hababam sınıfı konumuna gelebilir. Yani pek mantıklı bir uygulama değil. Ama dediğim gibi, yanlış da anlamış olabilirim.

Devama gelince. Devamı çok şiddetli bir şekilde bekliyoruz. Çünkü devam sizi daima ayakta tutar. Devamsızlık öğrenciyi gitgide dersten uzaklaştırır ve sonunda koparır. Bu da maalesef başarısızlık getirir. Tabii derse gidip, gazete okuyanlardan bahsetmiyorum. Gerçekten can kulağıyla dinleyenler için, başarı hep daha yakın olmuştur.

Şimdilik yazacaklarım bunlar.

Zaman zaman sizlerle bu konuyu tartışacağız.

Sevgiler.

immortal_TS
05.10.2006, 23:45
Galyanlım'ın anlatmak istediği çan eğrisi olabilir hocam, bizimde canımız yanardı çan eğrisinden az sövmemiştik yükseltenlere arasıra bizde yapıyoduk tabi (:

Beytullah
05.10.2006, 23:53
walla hocam gonul isterdiki bende uvs okum ama anca kapısından geciyorum:D
ama güzel bi konu hocam (:
unv ogrenciler hade atalay bisaatir bise yazamaın hızlı ol kardeşin oo sen okuldada boleysen hocanın işi var:D

immortal_TS
05.10.2006, 23:57
walla hocam gonul isterdiki bende uvs okum ama anca kapısından geciyorum:D
ama güzel bi konu hocam (:
unv ogrenciler hade atalay bisaatir bise yazamaın hızlı ol kardeşin oo sen okuldada boleysen hocanın işi var:D

Güzel kardeşim sen okumak istesen kazansan bile seni almazlardı emin ol daha yazmayı bilmeyen adamın üni de işi ne:D:D uvs okucakmış bak senn:D:D:D

Neyse burdan güzel konular çıkacaktır eminim...

Beytullah
05.10.2006, 23:59
Güzel kardeşim sen okumak istesen kazansan bile seni almazlardı emin ol daha yazmayı bilmeyen adamın üni de işi ne:D:D

Neyse burdan güzel konular çıkacaktır eminim...

unv asıl bir ögrenci kaybettigin farkınde degil:D

neyse burda tartısılacak cok konu cıkar..

Mesut AKYILDIZ
06.10.2006, 00:05
Böyle bir konun açılması çok iyi oldu öncelikle bu tespitinizden ötürü hocam
size teşekkür ediyorum. Benim bir üniversite ögrencisi olarak en çok şikayet ettigim konu derslerimizin hemen hepsine asistanların girmesi ve onların profesörlerinin birçok özel şirkete danışmanlık yaparak vakitlerini daha çok bu şirketlere harcayarak hem şirketten maaş almaları hemde ögrencilere karsı olan sorumlulugunu yerine getirmemelerine ragmen okuldan maaş almaları.

İnanın asistanların ögrencilerin sordugu sorular karşısında düştükleri durum içler acısı ve maalesef sordugumuz sorulara verdikleri cevaplar konuya hakim olmadıklarını her hareketlerinden belli ediyordu. Bu arada bir hocamızın hakkını vermeden gecemeyecegim marmara üniv. i.i.b.f. de okuyanlar bilir bu hocamızın efsanesini tic. hukuku dersimizin hocası ergun TUNA ilerleyen yaşına ragmen (81 di yanılmıyorsam) bütün derslere hocamız kendisi girer ve kesinlikle o dersi ögrencilerine ögretmek adına üzerine düşen sorumlulugu sonuna kadar yerine getiridi.Adam kendisini egitime o kadar adamıştı ki ögrencilerine faydalı olmak adına emekli olmuyordu. Aslında her ne kadar bu hocamız ögrenciler tarafından sevilmesede yüzünü dahi görmedigimiz bircok rahat geçilen derslerin hocalarından çok daha faydalı olmuştur bizlere.

Recep Çaltepe
06.10.2006, 00:10
Böyle bir konun açılması çok iyi oldu öncelikle bu tespitinizden ötürü hocam
size teşekkür ediyorum. Benim bir üniversite ögrencisi olarak en çok şikayet ettigim konu derslerimizin hemen hepsine asistanların girmesi ve onların profesörlerinin birçok özel şirkete danışmanlık yaparak vakitlerini daha çok bu şirketlere harcayarak hem şirketten maaş almaları hemde ögrencilere karsı olan sorumlulugunu yerine getirmemelerine ragmen okuldan maaş almaları.

İnanın asistanların ögrencilerin sordugu sorular karşısında düştükleri durum içler acısı ve maalesef sordugumuz sorulara verdikleri cevaplar konuya hakim olmadıklarını her hareketlerinden belli ediyordu. Bu arada bir hocamızın hakkını vermeden gecemeyecegim marmara üniv. i.i.b.f. de okuyanlar bilir bu hocamızın efsanesini tic. hukuku dersimizin hocası ergun TUNA ilerleyen yaşına ragmen (81 di yanılmıyorsam) bütün derslere hocamız kendisi girer ve kesinlikle o dersi ögrencilerine ögretmek adına üzerine düşen sorumlulugu sonuna kadar yerine getiridi.Adam kendisini egitime o kadar adamıştı ki ögrencilerine faydalı olmak adına emekli olmuyordu. Aslında her ne kadar bu hocamız ögrenciler tarafından sevilmesede yüzünü dahi görmedigimiz bircok rahat geçilen derslerin hocalarından çok daha faydalı olmuştur bizlere.

aa ben de marmaradayım işletme, tanışıyor muyuz ?? ;)

eys_61
06.10.2006, 00:12
konu önem itibariyle son derece isabetli,teşekkürler ama yıllardır bu muhabbetlerin içinde bulunan biri olarak yıllardır aynı şeyleri konuşup sonunda aynı yere varıyoruz ne yazık ki.sonuç şu:
4-5 senelik öğrencilik hayatın sistemleri değiştirmeye yetmiyor,yetmez.o zaman en kısa süre içerisinde okulunu bitirmeye bak çünkü şikayetlerinden kurtulabilmenin en kestirme yolu bu.

Egemen
06.10.2006, 00:13
mesut haklısın asistanların ders anlatması olayında. daha 1 sene öncesine kadar öğrenci olan bir insan sıradan kalkıp masaya oturdugunda farklı bi moda geciolar. kendilerini prof, doç. veya yrd. doç zannediolar. söylediklerimden eğitimlerinin eksik oldugu veya asistanları sevmediim anlaşılmasın. sadece egitim tecrübe işidir karşısındakine kendi bilgisini aktarabilme işidir. buda baya zaman alan bi iştir. zannımca. bizde öle bişi bir veya 2 kere oldu. her hoca dersine giriyo. allaha şükür :D

bu arada czyio abime teşekkürler..

Mesut AKYILDIZ
06.10.2006, 00:13
aa ben de marmaradayım işletme, tanışıyor muyuz ?? ;)
hadi la ordan git işine bak ne güzel başlık açılmış yazi işte buraya okulda hocalardan çektiklerini.

Cyzio
06.10.2006, 00:16
Sevgili mesutaky;

Hocaların derslere sadece asistanları sokmalarını ben de hiç doğru bulmuyorum. Tamam, uygulamalara asistanlar girer. Olağanüstü durumlarda da (hastalık, konferans, vb) gene asistanlar girebilir. Ama onun dışında, derslere hep hoca girmelidir. Bir dersi hoca ne kadar ciddiye alırsa, öğrenci de o derece ciddiye alır. Hele hele yeterisz bir asistanı derse sokmak, onu aslan kafesine atmak gibi bir olaydır ve neticede hem öğrenciye yazık olur, hem de asistana.

Ama gerşeyde öncelikle iyi niyet lazım. Yani derse girdiğiniz zaman, asistanın yanlışını bulmak değil de, ondan birşeyler kapmak niyetiyle girerseniz, karlı çıkan siz olursunuz.

Bahsettiğiniz 81 yaşındaki hocayı ben de çok takdir ettim. Keşke herkes onun gibi olabilse.

AtalaY_BuğrA
06.10.2006, 00:19
SEvgili Hocam öncelikle açtığınız başlıktan dolayı teşekkür ederim. BEnde bu sayede belki hocalarımızın hangi psikolojide bize nasıl davrandığını anlamaya çalışırım sayenizde.

Ben aslında şu anda karşı tarafınızda olsam da bir kaç sene sonra aynı safta olabiliriz. BEnde bir Teknik Eğitim Fakültesi öğrencisiyim.


Şimdi dediklerinizi okuyunca hak vermemek elde değil ama bende şöyle bir örnekle başımdan geçeni anlatayım. Vizesi kötü olan hasta olduğum için sayfa dahi kaldıramadığım bir dersim vardı. DERs takibi yapan bir öğrenciyim zaten SAyısalcı iseniz ders takibi yapmak zorundasınızdır. Böyle bir dersin finali çok calışarak girdim sınav çıkışı kontrollerimde alacağım notun 90 olduğunu beklemeye başladım. Notlar açıklandı kendimden emin bir şekilde notumu öğrenmeye gittim ve notumun 60 olduğunu gördüm. Başımdan aşağı kaynar su boşaldı. Hemen hocamızın yanına giderek kağıdımı görmek istediğimi söyledim bir sürü atışmadan sonra ben ona haddim olmadığını bildiğim için sesimi yükseltmezken o avazı çıktığı kadar bağırdı. Ben kağıtlara 50 defa bakıyorum yanlış olmaz lafları ile inliyordu koridor.Zar zor kağıdımı gösterdi ve bana hatamın sadece yazdığım bütün sayısal değerlerinde doğru olmasına rağmen sadece sonuç yanlışlığından (hesap makinesine belkide yanlış basmamdan) dolayı bütün sorumun yanlış olarak işlem gördüğünü gördüm.GErçekten de o soru 30 puandı ve de ben beklediğim notu alacaktım sınav sonrası ama olmadı. Ve sonrasında hocamızın ağzından inci gibi dökülen sözler "aslında buraya kadar 15 puan verirdim ama vermiyorum". Şimdi bu sene o dersi tekrardan alacağım helali hoş olsunda. Bileğimin hakkı ile tekrardan gececeğime inancımda tam. Ama bu da benim hakkım mı sizce. Ayrıca o belki keyfi, belki doğru uygulama yüzünden bugun yüzde ona girme hakkını kaybedip 135 ytl olan birinci öğretim harcını ile öğretimime devam etme hakkını kazanmışken 470 ytl olan ikinci öğretim harcımı ödemek durumunda kaldım. Bir senenin emeğini bu şekilde kaybetmekte beni üzdü doğrusu.

Ayrıca devam konusunda bir sayısal öğrencisi olarak söylediklerinize katılmamak elde değil.

Berat
06.10.2006, 00:20
Bence en büyük problem hocalar arası tutarsızlık ama maalesef bunun da çözümü yok.. Düşüncemi daha iyi aktarmak için şöyle bir benzetme yapmam uygun olacaktır sanırım;

Hocalar futboldaki hakemler gibidirler ve herkesin kendine göre tarzı vardır. Nasıl ki bazı hakemler ikili mücadelelere fazla müdahele etmezken bazıları oyunu daha sık keserlerse, üniversitedeki hocaların disiplin uygulamalarında da (yoklama,derste kontrolü elde tutmak için başvurulanm metotlar, öğrenciye yaklaşım, vs vs) hocadan hocaya büyük farklılıklar gözüküyor.. Bu durumda öğrenci kendisine her konuda daha ılımlı yaklaşan hoca tipini kıstas alıyor( bunun ne kadar doğru olduğu da tartışılır tabi:) ) ve araya biraz daha mesafe koyan hoca da öğrencinin gözünde soğuk hoca ya da kötü hoca oluyor..Ve bana göre bu temelden -hoca-öğrenci ilişkileri konusunda- birçok sorun türüyor..

immortal_TS
06.10.2006, 00:23
Valla öğrencilik hayatımda yani lise yi geçelim iki senelik üniversite macerasında hocalarla aramızda fazla bir sürtüşme olmadı, genelde bir kaçtane bayan hocayla aramız bozuldu onlarda çok agresif be kardeşim, bişey olur hıncını bizden çıkarmaya çalışır tabi bizde izin vermeyince ortalık karışır, neyseki herzaman tatlıya bağlardık, ünide ki hocalarımızla okadar samimiydik ki ders aralarında odalarına gider sohbet ederdik, ramazan aylarında öğrenci evimizde iftara çağırırdık, beraber kurtlarvadisini izlerdik:D Hiç unutamam bankalar muhasebesi, bilgisayarlı muhasebe derslerine giren malimüşavir
hocamızı çok severdik kendisi birgün sınıfta bana "Ya Hasan şu sakallarını nasıl şekilli kestiğini bir gün evde bana anlatırsın unutma ama" demişti kopmuştuk sınıfta, velhasıl şu ki hocalarımızla son derece aramız iyidi, arada bazı tatsız istemediğimiz durumlar çıksada düzeltmesini bilirdik. Bu başlık anıların ortaya çıkmasınada yardımcı olucak şimdilik bukadar devamı gelecek tabiki.. (:

Recep Çaltepe
06.10.2006, 00:26
hadi la ordan git işine bak ne güzel başlık açılmış yazi işte buraya okulda hocalardan çektiklerini.

Evet yoğun iş stresinden dolayı az da olsa işi geyiğe vurdum şimdi ama benim de söyleyeceğim bir kaç şey var, bunlar için bir giriş yaptım sayın.

Evvela dediğim gibi ben de Mesut gibi Marmara İ.İ.B.F'de (Bahçelievler Kampüsü) okuyorum ve Mesut'un dediklerine aynen katılıyorum. Ve bunlara ek olarak söylemek istediğim bazı şeyler var:

Evvela diyeceğim odur ki bazı hocalarımız maalesef "paragöz". Hatta bu yüzden bir süre hapis yatanı bile vardı. Neyse konuyu dağıtmayayım ve "paragöz" olayına gelelim. Bizim okulda bütünleme sistemi vardır. Hocalar ise (bildiğim kadarıyla) bütünlemeye bıraktıkları kişi sayısınca para alırlar. Bu yüzden hocalarımız finalde çok zor sorup bütünlemeye bırakırken, ne hikmettir bilinmez(!) yine zor sorup bu sefer bütünleme de geçirmektedirler. yani 2 puan kırmış, 5 puan olsa geçerdim muhabbeti de değil. aynı tip sorulara aynı şekilde cevap verilince finalden atıyorum 20 alınıp kalınırken, bütünlemeden 60 ile geçiliyor. yani bu mantığı hala daha anlayabilmiş değilim. uzak memleketlere gidenler var, bunalrın bir bütünlemeye kalmaları kendilerine bir harç parası kadar masraf çıkartabiliyor maalesef.

Cyzio Hoca'mın son paragrafda belirttiği bir olay, devamsızlık ile ilgili. Kendisine katılıyorum sonuna kadar. Bizim okulda devam-devamsızlık yok. o Yüzden bir itiraf yapacam, ben okula hiç gitmiyordum. Hatta koskoca bir dönemde iki kez okula gitmiştim. E haliyle sınav zamanı da deliler gibi sıkışıyorduk, not bulacağız, ders çalışacağız diye. Ve sonuç n'oldu, 4 senelik işletme bölümünde altıncı senemdeyim. Kısacası diyeceğim o ki, biz ne kadar bazı uygulamalar ile ilgili hayıflansak da aslında aralarında çok gerekli olan bir kaç tanesi var. Ha ben bunu geç farkettim ve cezasını da çekiyorum, o da ayrı bir konu.

Son olarak şunu belirtmek istiyorum, her ne kadar bazı hocalarımızla problem yaşıyor ve sinir oluyor olsak da, son zamanlarda liselerde yaşananları izlediğim görüntülerden sonra ayırt etmeden tüm hocalarıma karşı sevgi saygım artıyor.

Cyzio
06.10.2006, 00:29
Sevgili Atalay Buğra;

Dediklerine tamamen katılıyorum. "Aslında 15 puan verirdim ama, vermiyorum." laflarının eder tutar tarafı yok. Yani bu soruya 15 puan vermek sana makul geliyorsa, neden vermiyorsun? Söyleyecek şey bulamıyorum.

Aslında hoca-öğrenci ilişkilerinde esas sorun, hocaların çoğunun yaptığı hatayı kabullenmemesinden kaynaklanıyor. Yani bu örnektei kağıdı yanlış değerlendirdiğini anlamışsın. Sen de insansın ve bütün insanlar hata yapmaya açık mahluklardır. Önemli olan hatadan dönebilmek.

Ben vize sınavlarını daima öğrencilere gösteririm (Bizim üniversitede final kağıtları gösterilmiyor ancak yazılı itiraz sonucunda hoca tek başına yeniden bakıyor). Her vize sınavında da iki-üç öğrencinin notu artar. Yani ilk değerlendirmede, hata yaptığımı anlar ve notlarını arttırırm.

Ama asla, bir sebep göstermeden not yükseltmemi isteyen öğrenciye yüz vermem. Yani bir itirazın varsa, değerlendireyim. Ama durup dururken, kimsenin notunu arttırmam.

İnşaallah sen bu sefer başarılı olursun.

Sevgiler.

Cyzio
06.10.2006, 00:36
Sevgili Berat Tekke;

Hocalar arasında farklar olması son derece normaldir (nasıl ki öğrenciler arasında farklar varsa), başkası da zaten beklenemez. Önemli olan o hocanın bütün öğrencilere karşı aynı tutumu takınmasıdır. Yani sertse, herkese sert, notu kıtsa, herkese kıt, bolsa, herkese bol. O zaman "Elle gelen düğün bayram" deyip katlanacaksınız.

Sevgili ts1983,

O bahsettiğin bütünleme ücreti o kadar küçük bir meblağ ki, hiç bir hocanın o miktara tevessül edeceklerini sanmıyorum. Su-i zan etmişsin.

Sevgiler.

Emiroğlu
06.10.2006, 00:37
öncelikle böyle bi konu açtığınız için çok teşekkür ederim.Bu konuda çooook dertliyim,Nereden başlicamı da bilmioyorum.Gözüme batan o kadar çok olay,davranış,hal hareket var ki anlatsam direk bu topiği 15 sayfa rehin alırım.

Dedim ya neresinden başlasam elimde kalıyor.Herşey yanlış,herşey kötü...

Cyzio
06.10.2006, 00:38
Sevgili lazoliii,

haydi değişik bir şey yap. Üniversitede beğendiğin birşeyi yaz. :)

Recep Çaltepe
06.10.2006, 00:39
...

Sevgili ts1983,

O bahsettiğin bütünleme ücreti o kadar küçük bir meblağ ki, hiç bir hocanın o miktara tevessül edeceklerini sanmıyorum. Su-i zan etmişsin.

Sevgiler.

Hocam o zaman ben sözümü geri alıyorum ama eğer para uğruna veya kendilerini düşünmek uğruna öğrencilere bile bile çile çektiren hocalar varsa, Allah onları nasıl biliyorsa öyle yapsın bu mübarek günlerde.

eys_61
06.10.2006, 00:40
Sevgili ts1983,
O bahsettiğin bütünleme ücreti o kadar küçük bir meblağ ki, hiç bir hocanın o miktara tevessül edeceklerini sanmıyorum. Su-i zan etmişsin.

büt ücretleri konusunda pek bir fikrim yok ama yazokulu ücretlerinden (gaziantep üni de 50YTL/kredi idi bu yaz,iki ders->8 kredi=400ytl) hocalarımızı ev veya araba sahibi yapmaktan memnuniyet de duymuyorum.

Tunga
06.10.2006, 00:41
Üniversite okumuş, bu ülkenin şanslı azınlığı içinde ben de varım. Hatta bir dönem okulda asistanlık da yaptım. Üniversite eğitimi diğer tüm eğitimlerin dışında ve özel. Sebebi ise her koyunun kendi bacağından asılması. Geçme - kalma, öğrenmeden geçme, öğrenerek geçme gibi tüm konularda insiyatif öğrencinin elinde. İşte özgürlük de burada başlıyor. Aslında iş hayatının zorlayıcı şartlarını göz önüne alırsanız, bu özgürlükten çıkıp, tam anlamıyla bir zorunluluğa dönüşüyor.

Sınıfımızın en az devamlı öğrencisi olan ben, iyi bir ortalamayla 4 senede mezun olduğumda demiştim ki: éBu ülkenin öğretim sistemi beni de 4 senede mezun etti ya, siz düşünün halini!" O zaman hocalarımdan biri de bana "bu sistemle bile 7-8 senede bitirenler var, sen asıl o zaman düşün memleketin halini!".

Benim bizim okuduğumuz bölümlerde gözlemlediğim temel sorun, öğrencilerin hocalarını, hocaların da öğrencilerini "meslekdaş" olarak görememeleriydi. Bu "meslek" olgusunu bir tarafa bırakınca, geriye liseden çok da farklı bir şey kalmıyor. İşte burada buçuktan tamalanan notlar benim için hiç bir önem taşımıyor. Bu not sizin yaklaşık 4-5 ay meşgul olduğunuz işlerin sonundaki sınavda, bence biraz da şans faktörüyle belirlenen "basit" bir rakamdan başka birşey değil. Ama "mesleğiniz" ömür boyu sizin yanınızda duruyor, durmalı. İşte asıl önemli olan mesleğinizle iştigal ederken, buçuklara kalmadan işi çözebilmek, hakim olmak.

Eğer bilinç bu değilse, o zaman üniversite yılları heba olmuş demektir.

Asistan olarak çalıştığım dönemde, hocam sınav kağıtlarını bize verirdi değerlendirmemiz için. Biz uğraşır, notlandırırdık kağıtları. Sonunda hoca eline alır, değerlendirir sonra astırırdı. Asarken birgün bir baktık ki, hoca sınava giren herkese 100 tam puan vermiş.

Önce sinirlendik, bizi o kadar uğraştırdığı için. Ona sorduğumuzda: "İçimden öyle geldi" deyince sinirimiz daha da arttı; ama sonunda anlamıştık hocamızı. Önce gerçekten sınıfın durumunu görmek istemiş, görmüş, sonunda da herkesin şevkini yükseltecek tam puanları dağıtmıştı. Mesaj şuydu: Ben bu dersi size öğretmek için buradayım, siz ne kadar isterseniz o kadar öğrenin ve bunu not için değil, mesleğiniz için yapın".

Hocalar bir değişik oluyor vesselam. Baksanıza şuracıkta bile gecenin Trabzonspor'a ayırdıkları vakitlerini gene eğitime ayırıyorlar.

Ne diyeyim hocam, iyi ki varsınız!

Kaya
06.10.2006, 00:45
Güzel bir konu. Umarım hoş muhabbet içerisinde güzel paylaşımlar sağlayabiliriz. Cyzio abimize de çok teşekkür ederim...

Benim de tartışmaya açmak istediğim bazı noktalar var.

- Neden dünyadaki en iyi 500 üniversite arasında tek bir Türk üniversitesi yoktur.
- Bizim üniversitelerimiz neden yeni şeyler üretmek uzaklar?

Benim için bu 2 soru çok önemlidir.

Yukarıda bahsettiğimiz konulara gelince. Sadece üniversitede değil, hayatın bir çok alanında haksızlıkla karşılaşabiliyoruz. Atalay'ın durumu üzücü ama maalesefki bir şekilde kabullenmek zorunda. Aynı durum bizim başımıza gelmeden Uçak Mühendisi Prof. hocamız bize sınavdan önce bilgilendirme yapmıştı. "Kusursuz olmak zorundasınız, operasyon yönetimi dersinde herşeyi başarıyla uygulasanız bile sonuç önemlidir. Dikkat edin" demişti.

Bunun yanında devamlılığın çok önemli olduğuna inanıyorum. Devamlı derse katılmanın bana sağladığı faydaları anlatmakla bitiremem. Sınavın son gecesi 5 saat çalışmak yerine 1 saat çalışarak daha verimli ve etkili bir hazırlık dönemi geçirebilirsiniz. Maalesef bazı üniversitelerde devam zorunluluğu yok. Bu durumun kesinlikle ortadan kalkması gerektiğini düşünüyorum.

Ek olarak, üniversitelerde genel olarak 1 dersin 2 veya daha fazla hocası olabiliyor ve bu hocalar arasında not açısından farklılıklar ortaya çıkıyor. Bu durum saçma değil midir? Ben çok çalışacağım, hocam çok sert yapılı olduğu için düşük not alırken başka bir hocanın yapısı daha yumuşak olduğu için az çalışan bir öğrenci daha iyi bir not alacak.

Yine tartışılacak konuları arttırırız... :)

AtalaY_BuğrA
06.10.2006, 00:47
Aslında Hocam şuda var bence. Üniversite üniversitelikten çıkıp sadece yüksek lise gibi birşey oldu.Yani anlatmak istediğim Çağdaş üniversite Platformu diye çok değerli bir başlık açılıyorsunuz ama ben not ile ilgili olan olayımı anlatıyorum.Aslında üniversite Akademik bir yer bir ülkenin geleceği yani. Burada projeler olmalı, Türkiyenin geleceği için gereken şeyler yapılmalı ama o akademik yer lisenin bir üst kademesi olmuş. Öğrenci not telaşına düşmüş yoklama telaşına düşmüş.

Bence Türkiye'deki üniversitelerin temel sorunlarından biride buraya gelen beyinlerin sadece okul bitirme hiç bir sosyal aktiviteye katılmama, hiç bir projesel oluşuma yanaşmamasıdır.Yanaşanlarında yeterli desteği görememesidir. YAni bu sitede bile birçok üniversite mezunu olan ve olacak insan var ve kaçımız Üniversite hayatımızda bir projeye dahil olduk.

GErçi tek suçlu öğrencide değil burada.Ülkemizin ekonomik durumundan kaynaklanan maddi sorunlarda var tabi elbet ama genede bütün şartları zorlamakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Cyzio
06.10.2006, 00:50
Sevgili Kaya;

En başta sorduğun iki sorunun cevabı maalesef ders yüklerimizin çok ağır oluşu.

Aynı dersi iki hoca veriyorsa bence şöyle bir yöntem kullanılmalı: Sınavlar ortak yapılır ve her öğrencinin (mesela) iki sorusunu bir hoca değerlendirir, iki sorusunu da diğer hoca. Böylece adalet sağlanmış olur.

Cyzio
06.10.2006, 00:51
Sevgili Şimal Yıldızı;

Katkılarınız ve görüşleriniz için çok teşekkürler.

Kaya
06.10.2006, 00:55
Sevgili Kaya;

En başta sorduğun iki sorunun cevabı maalesef ders yüklerimizin çok ağır oluşu.

Aynı dersi iki hoca veriyorsa bence şöyle bir yöntem kullanılmalı: Sınavlar ortak yapılır ve her öğrencinin (mesela) iki sorusunu bir hoca değerlendirir, iki sorusunu da diğer hoca. Böylece adalet sağlanmış olur.

İşte, o zaman bir şeylerin değişmesi gerekiyor. Bunu başaran üniversiteler varsa sistemleri incelenerek bir şekilde çözümü bulunabilir. TSK'nın bizim üniversiteleri eleştirmesini %100 doğru buluyorum çünkü ortada üretilebilen birşey yok maalesef.

En son kene olayı patlak verdiğinde, bilim adamımız önerileri arasında "kotunuzu çorabın içine sokarak yürüyün" dedi. Acı ama gerçek. Araştır, bir şeyler yap; sen üret bunun aşısını ama bunun yerine biz başka üniversitelerin çalışmalarını bekleyip duruyoruz.

Cyzio
06.10.2006, 01:01
Sevgili eys_61;

Evet yaz okulu ücretleri, bildiğim kadarıyla daha yüksek. Herhalde, yaz okulu uygulamasını kaldırmak lazım. Çünkü kalan öğrencielrde oluşan istifham, maalesef çok ağır.

eys_61
06.10.2006, 01:12
malesef hocam ortada öyle bir sistem kurulmuş ki daha sene başından hangi derslerin yazokulunda açılacağı,hangi dersten kaç kişinin kalacağı belirleniyor zaten.yoksa dönemde "ff" le başarısız addedilen bir öğrencinin yazokulunda aa getirecek performans göstermesi size de abes gelmiyor mu?

unutmadan bu konuyla ilgili bir de gazete küpürü var onu da eklemek istiyorum,varın siz düşünün iş ne boyutlara varmış

sheva
06.10.2006, 01:13
sevgili hocam,
mülkiye 4. sınıfa kadar hocaların yoklama almaması sayesinde açıköğretim edasıyla gelmiş ve 93.5 gibi (ahaha hep bu anı beklemiştim söylemek için :P) ortalama tutturmuş bir öğrenciyim. malumunuz son sınıf stresi,efendim kpss'si,les'i vs vs ine bir de mezuniyet stresi eklenmesi her Türk gencinin psikolojisini derinden etkiler.

şimdi efendim. uluslararası ilş. 4. sınıfının ilk döneminde uluslararası iktisat zorunlu bir ders iken yahya sezai tezel gibi bir hoca yüzünden ulusların mezun verme kapasitesi düştüğünden ders seçimlik hale getirilmiş bu sene. malum profu alamıyorlar dersten. bize de 4 ders içinden 2 ders seçme mecburiyeti koymuşlar ilk dönem için. 2 ders yahya sezai tezelin zaten :S ab ekonomik yapısı ve uluslararası iktisat. biri idari yargı ki idare hukukunu bu dönem görmeye başlayan birinin okulda öğrencileri bırakmasıyla ün salmış bir hocadan idari yargı alması pek akıl karı olmadığından kalan ders türkiye ekonomisi mutlak seçilecek ders statüsüne yükseliyordu. banko onu seçti herkes. e bir de tezel mecburi. uls. arası ilş. ya ab ekonomik yapısı seçtik. yalnız tezel hocamız ilk dersinde uluslararası iktisat seçmeyen uls. arası ilş. öğrencilerine hakaretler yağdırıp yönetimimizi sevgiyle andıktan sonra bu dersten zor geçeceğimiz gibi bir izlenim oluşturdu. yukarı tükürsek bıyık aşağı tükürsek sakal.bir hocanın dersinin seçilmesi bu kadar mı gurur meselesi yapılır??
benim şikayetim 93.5 ortalama ve lekesiz bir öğrencilik hayatıyla bu dersten kalma ve okulu uzatma riskiyle boğuşmak zorunda olmamdır.
niye anlattım onu da bilmiyorum :) oh beeee rahatladım ama..

Egemen
06.10.2006, 01:19
benim de aklıma sınava itirazla ilgili bi olay geldi. anlatayım hocam sen karar ver olayın vehametine :D

üni deki 2. senemdi yani 1. sınıftaydım(hazırlık dolayısıyla) ilk dönem hiçbir dersten kalmadım türk dili hariç. gördüümüz türk dili dersini dersten hocasını da hocadan saymadıım için. ilk dönem temiz diorum. her neyse 2. dönem mat2den ve şehir cografyası denilen dersten kaldım. şehir cografyasından kalma nedenim de sınav kağıdımın tekrar gözden gecirilmesini istediim için.

sınav sonucu açıklandı ve hoca itirazı olan var mı dedi. bende 70 beklediim sınavdan 30 alınca "hocam, kağıdımı tekrar gözden gecirirmisiniz" dedim. hoca bana itiraz mı ediosun dedi. hocam bi hatanız oldugunu düşünmüyorum ama daha ii bi not bekliodum dedim. yani itiraz ediosun dedi. odama gel ders çıkışında dedi. tamam dedim neyse ders bitti gittim hocanın odasına. adın ne dedi egemen dedim. listede adımın yanını işaretledi ve çıkabilirsin dedi. bende heralde kağıda tekrar bakacak dedim. ama sene sonunda kaldıımı ögrendim.

şu an 3. sınıftayım ve hala şehir cografyası dersini tekrar alıorum. sırf bu yüzden okulum uzayabilir. çünkü bizde ne büt var ne yaz okulu var kalırsan kaldın. ve anlattıgım hoca izmirde ne yapılacaksa yol köprü doğalgaz ne biliim envai şeyin altında imzası olan türkiyenin en genc prof.larından biri.

yani sistem çok acaip. sesini çıkarmassan ezerler çıkarırsan gene ezerler. aslında bu ülkede okumak o kadar kolay bi iş deil.

Cyzio
06.10.2006, 01:24
Sevgili eys_61;

Bir iki öğrenci bahsettiğin performansı gösterebilir ama çoğunluk böyleyse, iyi niyetin var olmadığı bir durum var demektir. Ve söyleyecek laf bulamıyorum.,

Ve sen sevgili Sheva;

Büyük harf kullanmaman, bütün anlattıklarını tek paragrafa sığdırman, cümlelerinin zorluğu (Yaptım gene hocalığımı :) ) benim problemini iyi anlayamamama sebep oldu. Ama sen rahatladın ya, boşver :). Fakat anladığım kadarıyla, gene de birşeyler karalayayım: Seçmeli bir dersi mecburi tutmak da, kişisel sıkıntılarını sınıftan çıkarmak da, hiç hoş şeyler değil.

93.5 için, tebrikler.

Emiroğlu
06.10.2006, 01:26
Sevgili lazoliii,

haydi değişik bir şey yap. Üniversitede beğendiğin birşeyi yaz. :)

Hocam üniversitede beğendiğim tek şey manzara !
O da rüzgarlı bir günde-ki Çanakkalede 360 gün rüzgar var-okulumuzun 200 metre yanında ki şehir çöplüğünün yaydığı koku ile rezil oluyor !

Şehir halkı öğrenciyi yolunacak tavuk olarak görüyor !

Öğrenci işleri işlerini yapmıyor !

Çalışanlar kendi sigara keyifleri için öğrencilerin işlerini sallamıyor !

Hocalar sırf öğrenci Çanakkalede kalsın,tutulsun diye bile okulu uzattırıyorlar !

Burası çok ilginç(!) hocaya yalakalık yapan bir öğrenciye diğer iki üç ders,bir asistanmış gibi ders anlattırıyor !

Asistan demişken,aistanların %90 a yakını kendini ordinaryus zannedip,hocalarından aldıkları ukalalık ve ilk okul seviyesindeki değdirmeleri ile beraber,daha geçen sene yurtta oda arkadaşı onu görüp :

- Ayşe naber nasılsın canım ?
-Ay şu öğrencilerde bana ismimle hitap etmiyolar mı,nasıl sinir oluyorum...

diyebiliyorlar....

Rektörümüzünde katıldığı son sınıf öğrencilerinin balosunda kafası güzel olan bir kızöğrenci :

-Ooooooooo Ramoooooo(Rektörümüzün adı Ramazan),Onbir ayın sultanı hoş geldin,gel atalım birer tek....

diyebilip,elini onun değimiyle ramonun omzuna dolayıp zorla oturtabiliyor.

Uzun uzadıya ezberler ve sadece bilgi gerektiren,devam zorunluluğumun olduğu ve 4. hakedişim olan bir dersin hocasıyla diyaloğum:

Ders saati 13.45...

-Hocam,bize derste verdiğiniz slaytları(ders sadece slaytla işleniyor) bir cd ye çekip alabilirmiyim ?
-Alamazsın,dersine gel notunu al.
-Hocam zaten devam zorunluluğum var.Zaten gelicem,ayrıca bu sene bu dersi vermekte de kararlıym.Bi de dersi slayt gösterisi olarak işlediğimizden not almakta kimi zaman sorlanıyorum ve kaçırdığım yerler oluyor.
-Hayır dedim,konu kapanmıştır!Hızlı yazmayı öğren...

Buradaki zihniyeti bana anlatın hocam !

Sigara içen bir insanım,kantinde içmek yasak değildi,yasaklandı,koridorlarda içmekte yasak.Kantinde yasaklandıktan neden 1 ay sonra-ki mevsim kış,dışarda da bu rüzgarda içmen imkansız-sigarta odası açılıyorda,kantinde sigara yasaklandıktan 1 gün,evet bir gün sonra hocalar için yemin ediyorum 5 yıldızlı,LCD tv ler ile donatılmış bir oda hazırlanıyor ?


Bunlar ilk aklıma gelenler hocam,üzülerek uzattıkça uzatabilirm.

Offf hocam offff..........

sheva
06.10.2006, 01:27
Sorunum şuydu daha düzgün ifadeyle:) Hem çocuklar geçebilsin diye dersi seçmeli yapan öğrenci işlerinin dört seçmeli dersin ikisini aynı hocaya vermesi- yani bizi bu derslerden birini seçmek zorunda bırakması-,hem de niye iki seçmeli derste de benim derslerimi seçmediniz diyen hocanın sınıfa hakaretler yağdırıp bizi bırakacak olması.

Gülşen
06.10.2006, 01:28
Gözüm abla durumuna çevirmek gibi olacak ama, bir minik anımı anlatmak istiyorum :)

Efendim üniversite 1. sınıftayız. Daha tıfılız. Toslamışız duvara, gibi bir durum yani... Ders sosyoloji, hoca Ünsal Oskay. (Kendisini çok severim, onu da belirtiyim)
Ünsal hocanın sosyoloji kitabını okuyoruz, gel gör ki bir pok anladığımız yok. Dayanamadık hocaya gittik, sanki ne olacaksa! Şuna benzer bir laf dediğimizi hatırlıyorum;"hocam kitap ağır, zorlanıyoruz".
Hocanın cevabı hem travmamdır hem dönüm noktam: Kitap ağır değil, siz hafifsiniz!
Kendini tutkulu bir okur olarak bilen benin, bittiği ve yeniden başladığı an o andır.

Emiroğlu
06.10.2006, 01:34
Gözüm abla durumuna çevirmek gibi olacak ama, bir minik anımı anlatmak istiyorum :)

Efendim üniversite 1. sınıftayız. Daha tıfılız. Toslamışız duvara, gibi bir durum yani... Ders sosyoloji, hoca Ünsal Oskay. (Kendisini çok severim, onu da belirtiyim)
Ünsal hocanın sosyoloji kitabını okuyoruz, gel gör ki bir pok anladığımız yok. Dayanamadık hocaya gittik, sanki ne olacaksa! Şuna benzer bir laf dediğimizi hatırlıyorum;"hocam kitap ağır, zorlanıyoruz".
Hocanın cevabı hem travmamdır hem dönüm noktam: Kitap ağır değil, siz hafifsiniz!
Kendini tutkulu bir okur olarak bilen benin, bittiği ve yeniden başladığı an o andır.

Kusura bakma ama hocanı tebrik ediyorum...Bence böyle hoca olsun ne bilim olsun işte yaa...

Bende espri ile karışık başka bir arkadaşımın yaşadığını paylaşayım...

Kocaeli ünv. bir fizik dersi..Öğretim görevlisi Hoca anlattıkça anlatıyor,anatıyor kimse anlamıyor...Dersin ağırlığından mıdır,yoksa öğrencilerin haytalığından mı bilinmez.Anlamadım,anlamadım,anlamadım,anlamadım laflarından sonra hoca köpürüyor...Aynen aktarıyorum :
-Ulan buraya eşşeği bağlasanız 4 senden mezun olur gider...
Öğrenci:
-Hocam 4 senenin üstüne 2 yıl daha bağlasanız öğretim görevliside olur mu ?

Buyur burdan yak !

bahadiroglu
06.10.2006, 02:12
.

Yazılanların hepsini okudum.Herkes kendine göre haklı tabii ki.

Ben 06-07-2006 da 5 senelik( 4 yıl+Hz) eğitimimi tamamlayarak mezun oldum.

Diğer yılarda ne olduğuna pek fazla girmeyeceğim ama son senemi kesinlikle unutamam.Bize denieln şey son sınıfta hocaların ve asistanların çoğu şeye müsahama gösterdiği,fazladan puan ekleyerek mezun etmeye çalıştırdıkları idi.

Ama durumun hiçte böyle olmadığını görmüş olduk.Aksine son sınıfta hocalar üzerimizde her zamankinden daha fazla baskı kurmaya başladı.

İş olsun diye konulmuş ama hiçbir işe yaramayan,geçmiş yıllarda tekerrüren aynı konuların işlendiği ama dersin adı farlı olduğu için son sınıfta tekrar görmek zorunda kaldığımız absürd nitelikteki derslerden bile zor geçtik.

İşte böyle absürd bir dersten 60 alıp geçmem gerekirken 59 aldım ve hoca beni son sınıf olmama rağmen bütünlemeye bıraktı.Vize notumda 75 ti...
Hocaya kesinlikle itiraz etmedim.Çünkü; vizem ne olursa olsun geçmek için 60 almam lazımdı ama ben 59 almışve kalmıştım.
Bu hiçbir faydası olmayan dersi öğrenci tabiriyle yalayıp yutmak zorunda kaldım.Bütünlemesinden 90 aldım ve geçtim.Ama bana son sınıfta yaşattığı stres önemliydi.
Yukarıdaki ders gibi yine son sınıfın ikinci dönemi + 4 tane daha dersim büte kalmıştı.yani toplam 5 bütünlemem vardı.Ben son sınıfa kadar bu kadar ders bırakmamıştım.Ama 7 dönem alttan bile ders almayan ben, 8. dönemimde okulu 1 sene uzatmayla karşı karşıya kaldım.
Büte kaldığım derslerden birinin finalinde zaman yettiremedik ve kaldık.çalışmadığımızdan değil.Hocamız sağolsun son sınıf öğrencileri bizlere 50dk (!) süre vererek 5 tane boru diye tabir edilen soru patlattı.bildiğimiz çaıştığımız dersten vakit yetmemesi sonucu bir sürü arkadaş toptan kaldık.
Bütünlemede 75 aldım ve geçtim.Ama o stres var ya.....
Büte kaldığım başka bir dersin sınavına ise tam 3 gün boyunca sürekli aynı derse odaklanarak çalıştım.Geceleri okulu uzattığıma dair kabuslar görüyor ve uyku uyuyamıyoırdum.3 günlük muntazam bir çalışmanın semeresini alamadım.Büte girdim ve gördüğüm sorular karşısında kafamdan aşağıya kaynar suılar döküldü.4 soru vardı ve soruların 3 ü ne notlarda ne başka birşeylerde vardı ne de hoca anlatmıştı.Hocamız kafamızı çalıştırmamız gerektiğini söyleyip büt esnasında ayaklanan son sınıf öğrencilerine hakaretler yağdırarak (bütün kozların kendi elinde olduğunu biliyor tabi) işin üstesinden geldi.
60 almam gereken sınavdan toplasan 30 puan ancak alıyordum.
büte kaldığım bir diğer dersi ise geçmek bu durumda daha da zorlaşmıştı.Çünkü 3 gün gece gündüz aynı derse odaklanıp kalacak durumda olmak manen beni çok yıpratmıştı.üniv. hayatım boyunca alttan bile ders almadığım halde son sınıfın son döneminde başıma gelenleri gururuma yediremiyordum.Tam bunların üstüne canımdan çok sevdiğim,doğduğumda kulağıma ezanı okuyan yılardır yanımda olan genç yaşta olan dayımın beyin kanaması geçirerek 2 saat içinde vefat ettiği haberini öğrendim.Tamamen yıkıldım.Birşeye odaklanma hissiyatımı tamamen kaybetmiştim.tam anlamıyla beyin ve vücud irtibatım kopmuştu.ne yaptığımı ne içtiğimi ne yediğimi sınava mı gireceğimi okulu mu uzatacağımı düşünemiyordum.
Son sınıfın son dönemi her türlü aksilik üst üste gelmişti. 2 tane vermem gereken dersim vardı ve bunları veremiyordum.Son sınıfa kadar alttan ders almayıp, son sınıfın 2. döneminden 2 ders bırakarak okulu bir sene uzatmak düşüncesi beni mahvetti.
okulu bitirmenin tek yolunun hocalardan biriyle konuşmak olduğuna,onlarında insan olduğunu illa ki 2 hocadan bir tanesinin mutlaka beni anlayacağına kendimi inandırdım.Bir seçim yaptım ve gıcık,uyuz diye tabir edilen 2 hocanın birisi arasında tercih yapmam gerekiyordu.Bayan olan hocadan tercihimi kullandım.Bütün cesaretimi topladım ve odasına gittim.Bütün derdimi anlattım.
Hoca herşeyin ve beklediğimin aksine beni anlayışla karşıladı.Tamamen dürüst olmam galiba bu aksi bayan hocayı etkiledi.hatta kendisi bana "1. soruyu yaptın mı 2. soruyu? ..." vs vs sorduğunda aynen şunu söylemiştim: " hocam kağıdım sıfırlık bir kağıt,hiçbir şey, zaten olsaydı buraya gelmezdim"...
Seni çok iyi anlıyorum dedi ve ismimi numaramı bir kağıda yazıp aldı.

Ardından diğer büte kalan bir dersim vardı.Onun da bütüne girdim.İyi geçti.

Büt sonuçları açıklanmıştı...Konuştuğum bayan hoca beni geçirmiş diğer hocanın dersinden ise kalmıştım.

Tek ders sınavına girecektim.okulumuzda dersinin geçilmesinin en zor olan hocasının tek ders sınavına girecektim.kesinlikle bu adamda acıma yoktu.
Bu adamın dersinden sınıfın çoğunluğu kalarak okulu zaten uzatmıştı.Ama sadece tek dersi bu ders olan öğrenci bendim.
Tek başıma, tek ders sınavına girecektim.Asistanının yanına gittim ve dedim böyle böyle, ne çıkar bu sınavda?Birkaç birşey mırıldandı ve Bütünlemenin aynısını soracaklarını söyledi.

Bütünleme ve final sorularını herkesin aklında kaldığı kadar yazıp toparladım.
Muntazam bir şekilde çalıştım.Çünkü son şansımdı.

sınavına tek başıma gitdim.kağıdı elime aldım bşımdan aşağı kaynar sular döküldü.Bütünlemede finalde ve vizede ne SORMADIYSA ,arada derede kalan ne varsa gelip bana sordu.Sınavdan çıktıktan sonra, kitapta sorduğu problemin benzerini aradım ama o bile yoktu.Kime sorduysam böyle birşeyin derste işlenmediğini ilk defa duyduklarını söylediler.
1 dersten okulu bir sene uzattığımı anladım.
Aklıma ders çalıştığım günler geliyordu. 2006 Haziran ayında günde 3 saat uykuyla ayakta durmuştum.Gece uyku uyuyamıyoırdum.Gördüğüm rüyalar hep aynıydı : okulu uzatıyordum ve hemen rüyadan uyanıp ders çalışmaya başlıyordum...

Tek ders sınav sonucunu merak etmiyordum.Kaldığıma kesin olarak inanmıştım ama aileme birşey anlatmamıştım.
Sınav sonucu açıklanmıştı ve GEÇMİŞtim... :)

İşte böylece okulu bitirdim..

Veee en önemlisi şunu öğrendim:
Çok sert,adam bırakan gibi gözüken hocaların bile ne kadar iyi ve anlayışlı olduklarını son sınıfta öğrenmiş oldum...

hayat61
06.10.2006, 03:05
Eğitim sistemimizdeki hatalar ilkokuldan başlayıp üniversiteye kadar devam ediyor.(Çocuk hangi yaşta neyi anlara dikkat etmeden bakanlar değiştikçe eğitim sistemi değişen bir ülkede eğitimin kalitesininde düşmesi çok normal-mat5,Geometri2,AnalitikGeo2 almayan bir sayısal öğrencisiyim- .Bu başlı başına bir konu)
Dersin derste öğrenileceğine inanan ve bu sayede hiç ders çalışmadığım(Lisede sadece 1 gün Edb. sınavına çalıştım.O da Hocamın benden kimse 100 alamaz deyip sınıfı aşağıladığı içindi 2 yazılısından 100 alarak onu şaşırtmak ders çalışma işkencesine katlanmamın ödülü oldu.) halde öğretim hayatım boyunca hiç zayıf getirmedim.(kopyada çekmedim.)Buna rağmen üniversitede devamsızlık hakkımı-bir kaç ders hariç-sonuna kadar kullandım hatta bazı derslerde fazlasıyla geçtim..Çünkü;
Hocam önündeki kitaptan satır satır okuyor.(Ben o notları evimde elimde çay,ayağımı uzatarakta okurum.)Beni konuyu araştıracak şekilde yönlendirmiyor.Benim ona soru sormama fırsat tanımıyor.Dersin içeriği çok yüzeysel.Konular neden,nasıl,niçin, soruları sordurmayan ezbere dayalı iken ben o derse niye devam edeyim?
Lab. dersimdeki asistan daha mikroskop bile kullanamıyorken bana ne öğretecek.Dokdorasını yapmış hocam lab. elimize kağıt tutuşturup bunu okuyun şeklinde-üstüne bildiğin konuyu yazan kağıdı okumadığın için sana kapris yaparsa-lab. çalışması yaptırırsa ben bu derslere niye gireyim?
Ezbere dayalı eğitim sistemini sıkı sıkıya uygulayan,öğrencisine söz hakkı tanımayan,hep aynı notlarla ders işleyen benim doğrum tek doğrudur diyen hocalar(kendini yenileyen azınlıktaki demokratik hocalar hariç) ve bunu savunan üniversite yönetimi(en iyi hoca benim yandaşım olandır demeyi de unutmayacak) olduğu sürece;
Neden üniversitelerimiz iyi üniversiteler listesinde yer almıyor,niçin içi boş üniversite mezunlarımız var sorularını sormaya devam ederiz.(Vay be nerdeyse Muhsin Hocam kadar uzun cümle kurdum.Bu cümle nerede başlıypor.Bir anlaması hatta okunması zor kelimelerde kullanırsam tam olacak.)

Yanlış okunan yazılı kağıdına bir örnekte benden.His. lab. iyi not beklerken 44 aldım.Nasıl olsa bu dersten geçerim.Ne de olsa itiraz etsem dikkate almayacak.(ne olduğu belli olmayan kapkara şekilden soru soran Hocam şekil anlaşılmıyor dediğimizde o sizin sorunuz diyen birisi)Bir de onun kara listesine girmeye gerek yok diye düşündüğüm için notumu kabullendim.Nasıl olduysa ilk ve son kez asistanı kağtları dağıttı.Kağıdımı incelerken verilen notları topladım 76 çıkı.Yok yanlış topladım herhalde dedim bir daha topladım yine 76 çıktı.Asistana götürdüm.Yanlış toplamışsın dedi beraber bir daha topladık 76 çıktı.Asistan ben bunu düzeltirim hocaya demene gerek yok dedi.Gerçektende düzelti.

poetricus
06.10.2006, 03:22
Yaşı 81'in biraz altı olsa da benim de öyle bir Hoca'm olmuştu. Güleryüzlü ama ciddi, vakur ama nazik! Dört yıl talebesi üç yıl asistanı oldum. -Ki bu bir onurdur-

Üstat Czyio sanırım kendisini çok ama çok yakından tanır.

Cyzio
06.10.2006, 08:58
Hocam üniversitede beğendiğim tek şey manzara !
O da rüzgarlı bir günde-ki Çanakkalede 360 gün rüzgar var-okulumuzun 200 metre yanında ki şehir çöplüğünün yaydığı koku ile rezil oluyor !

(En önce, en azından manzaranın tadını çıkarmaya bak)

Şehir halkı öğrenciyi yolunacak tavuk olarak görüyor !

(Maalesef, küçük şehirlerde bu durum böyle. Hatta kasabalara açılan meslek yüksek okulları, o yöreyi ihya ettiğinden, sık sık MYO'lar da açılıyor.)

Öğrenci işleri işlerini yapmıyor !

(Bunda da haklısın. Ama bana Türkiye'de işini layıkıyla yapan bir devlet dairesi söyleyebilir misin? Yani bu sorun, devletten kaynaklanıyor, üniversiteden değil.)

Çalışanlar kendi sigara keyifleri için öğrencilerin işlerini sallamıyor !

(Yukarıdaki durum, aynen geçerli.)

Hocalar sırf öğrenci Çanakkalede kalsın,tutulsun diye bile okulu uzattırıyorlar !

(Ben buna hiç inanmıyorum. Çanakkale'de kalacak bir öğrencinin hocaya ne avantajı olabilir? Akrabası olan bakkal, kafeterya sahibi varsa tamam. Ama ben buna hiç ihtğimal vermiyorum.)

Burası çok ilginç(!) hocaya yalakalık yapan bir öğrenciye diğer iki üç ders,bir asistanmış gibi ders anlattırıyor !

(Çok çirkin bir davranış. Öğrenciler arasında şüphe uyandıracak şeylerden şiddetle kaçınmalı.)

Asistan demişken,aistanların %90 a yakını kendini ordinaryus zannedip,hocalarından aldıkları ukalalık ve ilk okul seviyesindeki değdirmeleri ile beraber,daha geçen sene yurtta oda arkadaşı onu görüp :

- Ayşe naber nasılsın canım ?
-Ay şu öğrencilerde bana ismimle hitap etmiyolar mı,nasıl sinir oluyorum...

diyebiliyorlar....

(Bu, inasonoğlunun tabiatında var olan bir şey. Sor bak, sizler için de lisedekiler, "Üniversiteye geçti, bir günde adam oldu" diyeceklerdir. Biraz sabır.)

Rektörümüzünde katıldığı son sınıf öğrencilerinin balosunda kafası güzel olan bir kızöğrenci :

-Ooooooooo Ramoooooo(Rektörümüzün adı Ramazan),Onbir ayın sultanı hoş geldin,gel atalım birer tek....

diyebilip,elini onun değimiyle ramonun omzuna dolayıp zorla oturtabiliyor.

(Çok yakışıksız bir olay. Alkolün etkisiyle olmuş.)

Uzun uzadıya ezberler ve sadece bilgi gerektiren,devam zorunluluğumun olduğu ve 4. hakedişim olan bir dersin hocasıyla diyaloğum:

Ders saati 13.45...

-Hocam,bize derste verdiğiniz slaytları(ders sadece slaytla işleniyor) bir cd ye çekip alabilirmiyim ?
-Alamazsın,dersine gel notunu al.
-Hocam zaten devam zorunluluğum var.Zaten gelicem,ayrıca bu sene bu dersi vermekte de kararlıym.Bi de dersi slayt gösterisi olarak işlediğimizden not almakta kimi zaman sorlanıyorum ve kaçırdığım yerler oluyor.
-Hayır dedim,konu kapanmıştır!Hızlı yazmayı öğren...

Buradaki zihniyeti bana anlatın hocam !

(Ben de genellikle notlarımı öğrenciye vermek istemem. Çünkü her sene ufak tefek değişikliklerle anlatırım. Bazı küçük ipuçlarını kasten vermem, sınavda sorarım. Notlarımı alan öğrenci, diğerlerinin bilmediği şeyi notlarımdan öğrenip, haksız kazanç sağlayabilir. Belki böyle bir sebeptendir.)

Sigara içen bir insanım,kantinde içmek yasak değildi,yasaklandı,koridorlarda içmekte yasak.Kantinde yasaklandıktan neden 1 ay sonra-ki mevsim kış,dışarda da bu rüzgarda içmen imkansız-sigarta odası açılıyorda,kantinde sigara yasaklandıktan 1 gün,evet bir gün sonra hocalar için yemin ediyorum 5 yıldızlı,LCD tv ler ile donatılmış bir oda hazırlanıyor ?

(Çünkü onlar hoca.... :) )

Bunlar ilk aklıma gelenler hocam,üzülerek uzattıkça uzatabilirm.

Offf hocam offff..........

Sevgili lazoliiii,

Cevaplarım senin mesajında parantez içinde. Selamlar.

Gürkan
06.10.2006, 10:19
Eğitim sisteminin bozuk oldugu bir zamanda Hocalar mı haklı Yoksa Öğrenciler mi ne kadar sağlık lı olur bilmiyorum.Kim ne kadar haklı kim nerde haksız kesin bir yargıya varmak zor.

Eğitim sistemi kötü bu durumda beklenen hem öğretici ve hemde öğrenicilerden daha fazla emek ve çaba göstermeleriki normal seviyey ulassınlar.

hocalar tam hazır olmadan (ilköğretim ,lise) karsılarına gelen öğrencılerıne bir şeyler vermeleri daha 2+2 bılmezken integrali anlatmaya benzıyor.hocanın yapması gereken enkısa surede o eksıklerı bır sekılde kapatıp kendı derslerını anlatmak.

Öğrenciler dha kendılerı derslerıne tam hakım olamamıs hocaları veya asıstanlarından o dersı ogrenecekler veya aklılarına takılanlara tam cevap alacaklar.

bu noktada her ıkı tarafında dogruları ve yanlısları coktur.her ıkı tarafta kendı yanlıslarını gormezken karsı tarafın yanlıslarını gorur ve dıle getırır.hocalıgı bılmıyorum.yorumlarım ne kadar tarafısz olmaya calıssamda objektıf olmayacak.

Türk halkı olarak pek çalışkan oldugumuz soylenemz daha dogrusu lıdere ıhtıyac duyan bır yapıya sahıbız.(trubunler bunu gostergesı)

bunun netıcesınde hocaların yol gostermelerı olmadan bır öğrencıden daha fazla çalışıp hem sistemin hemde hocasının da açıklarını kapatıp o dersi veya konuyu öğrenmesını beklemek pek saglıklı degıldır.

yazacak kafam da o kadar sey varkı yazsam forum kıtlenır kalır valla.:)

okudugum yıllardan aklıma takılan bır kac sorun.

Sert hoca,notu kıt olan hoca dersınden gecem oranı az olan hoca ısım yapar. yumusak huylu notu bol hocayı pek fazla tanıyan olmazken diğer hocayı baska unıversıtelerden bıle tanıyanlar olur.buda bağzı profesorler ıcın ne yazıkkı egolerı tatmın etmelerınde rol oynuyor.

bır dıger nokta sınavları kolay derslerı zevklı olan hocalarımın derslerınde ogrendıklerım daha cok aklımda kalırken ,gecmek ıcın strese gırıp gunlerce calıstıgım derslerden aklımda kalanlar ınanın ıcler acısı.

neyse fazla uzatmayalım.daha sonra tekrar yazarız.

son olrak sunları soyleyeyım.2 puan hak etmesede bır ogrenncıye vermek neyı kaybettırır ama nelerı kazandırır bır dusunun.bırde zaten zorluklarla okuyan bır ogrencının 1 yıl daha fazladan okuması aılesı ve psıkolıjık olarak kendısı ıcın nelere mal olur goz ardı etmemek gerekır.kaldıkı bu sıstemde geceer not alan ogrencılerın o puanı ne kadar haketttıklerıde ayrı bır konu.(20 tane ana konunun oldugu bır deste 2 konuya calısarak 100 alan ve ders gecen ogrencıler cok gordum)

son cumlem cem yılmazdan.

tum Hocalar Mahmut Hoca degıl ki.:D :D :D

Mesut AKYILDIZ
06.10.2006, 10:53
Hocam üniversitedeki birçok hocamızın paragöz olduguna sizide ikna edecek birkaç somut örnek vermek istiyorum.Bu yazacaklarımın hepsi 4 yıllık üniversite hayatımda başımıza geldi okulum 5. yıla uzamış durumda vede bir aksilik olmazsa kalan 3 dersimi verip diplomayı 2007 haziranında alıcam.Bu arada MARMARA ÜNİV. İ.İ.B.F. İktisat bölümü ögrencisiyim.( bahçelievler kampüsü )Yeni kazananlar varsa yazdıklarım kulaklarına küpe olsun.

Bizim 4. sınıfta yıllık olarak aldıgımız türkiye ekonomisi diye bir dersimiz vardı.Dersin hocası dünya görüşü olarak derslerinde anlattıklarından anladıgım kadarıyla aşırı sosyaliste benziyordu. Burdaki herkes az cok sosyalizmin ne oldugunu ne olmadıgını bilir. (ayrıca bir kitabının başında "tüm dünyada emek gücüyle üretip deger yaratanlara..." ithaf olunur diye ibare var.) Derslerinde kapitalizme ve bunun neticesinde ortaya çıkan adaletsiz düzene demedigini bırakmazdı. Hocamız ilk derste devam zorunlulugu oldugunu %70 devam etmeyenlerin kesinlikle kalacagını söyledi. Vize sınavı olduk sonuçlar açıklandı ve sınıfın % 80 i 20 ve altında bir not aldı. Hocamızda sınavdan önce kendisinin 3 tane kitabı oldugunu bunları almamızın sınavda iyi not alabilmemiz açısından iyi olucagını söyledi. Ben de bir tanesini alıp okudum sınava öyle girdim.(vizede kitaplar kapalıydı)

Vize sonrasındaki derslerinde hocamız bu 3 kitabında finalde alınması gerektigini ve bunları final sınavına sokabilecegimizi yani final sınavının kitap açık bir şekilde olacagını söyledi. 3 kitabın fiyatı toplam 45 ytl idi. Çogumuzun vizesi düşük oldugundan hocamız bizi bir bakıma dersi geçmek için kitapları almaya mecbur kılmıştı. Vede kendisi açık açık söylüyordu yeni baskılarından alın diye çünkü yeni baskıdan soracagım eski baskı alırsanız sınavda yapamayabilirsiniz diyordu. Önceki mezunlarda kesinlikle kitabın yeni baskılarını almamızı ve sınavda sadece konuyu kitaptan bulup (kopyala yapıştır gibi bir sey) onu aynen kagıta aktarmamızı hiçte kendimizin yorum yapmaması gerektigini söylüyorlardı. Ayrıca hoca sınavda 3 soru soruyor 3 üde farklı kitapta vizemiz düşük oldugundan 3 kitabıda almaktan başka çıkar yol yok. Çünkü bir soru yapamadın mı otomatik olarak sana gereken notu alma ihtimalin ortadan kalkıyor. Finalde aynen öyle oldu ve her kitaptan birer soru sordu kitabın aynısını herkes kendi yorumunu katmadan yazdı velhasıl kitapları aldıgını belli eden herkes devam edip etmedigine bakılmaksızın dersi ihtiyacı olan notu alarak geçti.

Yine bir hocamız sınavda kitabın açık oldugunu söyledi ama söyledigi kitabın yazarı j. miller diye bir ingiliz yazardı bizim hocamıza bakıyodum türk oglu türk bu kitabı almamızdan onun ne gibi menfaati olabilir diye düşünürken arkadasım hocamızın kitabın yayınevinin sahibi oldugunu söyledi. 4 yıllık süreçte seçmeli veya zorunlu en az 6-7 tane dersin sınavına hocasının kitabıyla girebildigimiz dersimiz oldu. Hepsinide kazasız belasız atlattık.

Şimdi soruyorum hocam biz bu dersleri resmen para karşılıgında geçmiş olmuyormuyuz? Sınavlara yerimize okuma yazma bilen sokaktan geçen bir vatandaş girse oda bizim aldıgımız notu alamaz mı? Bu dersleri bu şekilde geçebilmek için üniversite okumaya gerek var mı? Bu hocalarımızın dersleri geçebilmemiz için onlara gebe oluşumuzu paraya tahvil etmeleri mesleki açıdan ne kadar ahlaki? Burdan bunun gibi nice sorular çıkartılabilir ama bu sorulara verilebilecek hiçbir cevap hocalarımızın bu tutumlarını haklı kılmaz. İnanın üniversitede birçok hocamız bizlere malesef yolunacak kaz gözüyle bakmaktadırlar.

Emorfo
06.10.2006, 13:51
ah ah bitmedi okul. eğitim boktan olduğu için 2. sınıftan beri çalışıyorum okulu bitirdikten sonra yapacağım işi 5 senedir yapıyorum. üniversiteler hakkında söylenecek çok şey var... sadece şunu diyim şimdilik. "Üniversiteler yan gelip yatma yeri değildir" son günlerin mod lafı :)

Sevgi
06.10.2006, 14:24
sevgili hocam,
mülkiye 4. sınıfa kadar hocaların yoklama almaması sayesinde açıköğretim edasıyla gelmiş ve 93.5 gibi (ahaha hep bu anı beklemiştim söylemek için :P) ortalama tutturmuş bir öğrenciyim...

şimdi ünv hayatı olmayan birisi olarak ünv. ile şikayetim olmasada şu mööööö den şikayetçiyim.Şu bahsi geçen möööö ilk tanıştığımız yıllarda her sınav sonrası gelir saatlerce bana ağlardı ''sevgi sınavım çok kötü geçti, öldüm bittim,mahvoldum , ühühüühühühü'' cinsinden benden saf salak teselli vermek için kendimi paralıyorum ,kurtarmak için şansı olduğundan bahsediyorum sınav sonuçları açıklanıyor 85 ler 90 lar havada uçuşuyor ve her defasında ''sevgi bak gerçekten bu sefer çok kötüydü'' diye ağlıyor bende her seferinde aynı saf salaklıkla inanıyordum.Derken efendim uyandığım günde geldi çattı ve bahsi geçen şahıs aynı yüzsüzlükle yine ağlamya çalıştığı bir günde ''defollllll gözüm görmesin'' dedim ve sınav stresinden kurtuldum.Allahım ne rahatlık varmış :)velhasıl görmüş olduğunuz üzere arkadaş halis mülis inek :cool: kalıcam endişesinede ister palavra diyin ister ukelalık değil ister şımarıklık diyin ne derseniz diyin ben duymuyorumda :D
neyse efendim konunuzu bölmim ben , sizler devam edin (bende hep diyordum bu üniversite gençliği niye uçmuş diye, meğersem sorun hocalardaymış :D )

Mesut AKYILDIZ
06.10.2006, 14:31
Ben açıkçası üniversitelerde i.i.b.f. gibi sadece sınavlarada girilip mezun olunabilcek fakültelerde devam zorunlulugu olmaması gerektigini düşünüyorum. Çünkü artık üniversite seviyesine gelmiş bir kişi derslere girmesinin veya girmemesinin dogurabilecegi sonuçları öngörebilmektedir ve buna göre tedbirini alabilmelidir. Kaldı ki bir cok arkadasımız bu üniversite yasantısında hayata atılmakta vede kimimizi de hayat sartları buna mecbur bırakmaktadır,bir cogumuzda devam mecburiyeti olmadıgı fakülteleri tercih ediyoruz en azından şahsen ben böyle bir tercih yaptım , devam zorunlulugu üniversitelerin devam gerektiren fakültelerinde uygulanmalıdır.

Burda önemli olan husus ögrencilerin derse katılımını saglamak için devam zorunlulugundan çok hocaların dersi akıcı bir biçimde işlemesi ve bilgilerin ögrenciye aktarımı sırasında ögrenciyi sıkmamasıdır. Önemli olan burda ögretim üyesinin uslubudur kesinlikle siz istediginiz kadar devamı zorunlu kılın ögrenci derste gerçekten içinden gelerek bulunmuyorsa sırf devamsızlık için geliyorsa o ögrencinin o derste ögrenecegi birsey yoktur. Devam zorunlulugu olan derslere ögrencilerin devamsızlık için gelmeleri o dersi gercekten ögrenmek için gelenlerin de saglıklı egitim almalarına engel oldugunu düşünüyorum , çünkü bu ögrencilerin bircogu ders dısında bir çok şeyle meşgul oldugundan dersin sağlıklı işlenmesinde bir çok problem çıkıyor.

Bu konuda bir örnek vermek istiyorum bizim para teorisi diye bir dersimiz vardı ve ders oldukça kolaydı sınavınıda hocamız test yapacagını söylemişti. 2-3 saatlik çalışmayla çok rahat geçilebilecek bir ders anlayacagınız. Sagolsun hocamız dersi gerçekten mükemmel anlattıgından yoklama olmamasına ,ders sabah 9 da olmasına ragmen sınıf doluyordu bizlerde derste birçok yeni şey ögreniyorduk. Ama yoklama alan vede devam zorunlulugunu yerine getirmeyen ögrencilerin dersi gecemeyecegi tehditinde bulunan hocalarımızın dersi hem iyi geçmez hem de yogun bir katılım olmazdı. Kendi adıma derslerinin çok iyi çok faydalı geçtigini düşündügüm öğretim uyelerinin derslerine girmeyi yoklama alan ögrenciyi zorla okula getirmeye ögretim uyelerinin derslerine tercih ediyorum.

immortal_TS
06.10.2006, 15:41
@mesutaky

Arkadaşımızın verdiği örnekler gibi benzerlerine saü de şahit oldum, kendi bölümüm de ki hocalar değil de diğer bölümlerdeki hocalar kitap olayını şöyle hallederdi : (bu yöntemi bizim iki tane hocamız uygulamıştı) Uygun bir kitap bulup bunu fotokopi çeker ve anlaştığı kırtasiyelerin birine verirdi kırtasiyelerde öğrencilere satardı, bize yapılan bu değil hoca direk kendisi satmaya kalkmıştı (ilk ve tek olarak) toplam 50 sayfalık bir fotokopi kağıdına 9 milyon istemişti, tabi ilk atlayan ben olmuştum sınıfta pardon hocam 9 milyon mu? diyerek, hoca afalladı tabi böyle birşey beklemiyodu direk kuzu kuzu alacağımızı zannediyordu sonra hocayıda katarak işin içine bir hesap yaptık taş çatlasın hocanın bize yutturduğu kitap 3 milyona çıkmıştı ve aradaki farkın hesabını istedik hocadan , arkadaşlar yanlış anlaşılma oldu kırtasiyeci bana fazla fiyat vermiş falan diye geçiştirdi özrünü de diledi yani.

Dediğim gibi bu bizim bölümde bir defaya mahsus olmuştu, ama diğer bölümlerin hocaları eğitim fakültesindekiler olsun elektrik,inşaat,makine bölümlerindekiler olsun, kırtasiye ye yetkiyi verirlerdi. Aralarında hallederlerdi olaylarını.

Okulun son senesi yeni çıkan bir uygulamayla karşılaştık sene sonları ödev hazırlıyorduk tez ödevi haricinde her dersten zorunluydu, Yukarıdaki saydığım bölüm hocaları birden fazla derslere girerlerdi en fazla 3 olabiliyodu bu ders sayısı, ve yaptıkları olay şuydu 3 ders için 100 ytl verin direk ödevden geçin (ödev den geçin diyor dersten değil) arkadaşlarımız bunları hep paylaşırlardı bizimle, Tabi kimse ses çıkarmıyordu bazılarının işine geliyordu araştırıp ödev hazırlamaktansa ver parayı kurtul mantığı yer etmişti çoğu kişide. Ve tabi buda öğrencilerin araştırmacı kimliğini baltalıyor.Bu olay hocaların yaptığı büyük bir kötülüktür, öğrencinin toplam 3 dersten araştıracağı ve araştırdığı konuyu öğreneceği ve o konu üzerinde epey bir bilgi sahibi olacağı gerçeği malesef bazı hocaların bir iki kurnazlığıyla öğrencinin yan gelip yatmasına teşkil ediyor.

sheva
07.10.2006, 01:36
şimdi ünv hayatı olmayan birisi olarak ünv. ile şikayetim olmasada şu mööööö den şikayetçiyim.Şu bahsi geçen möööö ilk tanıştığımız yıllarda her sınav sonrası gelir saatlerce bana ağlardı ''sevgi sınavım çok kötü geçti, öldüm bittim,mahvoldum , ühühüühühühü'' cinsinden benden saf salak teselli vermek için kendimi paralıyorum ,kurtarmak için şansı olduğundan bahsediyorum sınav sonuçları açıklanıyor 85 ler 90 lar havada uçuşuyor ve her defasında ''sevgi bak gerçekten bu sefer çok kötüydü'' diye ağlıyor bende her seferinde aynı saf salaklıkla inanıyordum.Derken efendim uyandığım günde geldi çattı ve bahsi geçen şahıs aynı yüzsüzlükle yine ağlamya çalıştığı bir günde ''defollllll gözüm görmesin'' dedim ve sınav stresinden kurtuldum.Allahım ne rahatlık varmış :)velhasıl görmüş olduğunuz üzere arkadaş halis mülis inek :cool: kalıcam endişesinede ister palavra diyin ister ukelalık değil ister şımarıklık diyin ne derseniz diyin ben duymuyorumda :D
neyse efendim konunuzu bölmim ben , sizler devam edin (bende hep diyordum bu üniversite gençliği niye uçmuş diye, meğersem sorun hocalardaymış :D )

bunun gibi dostun olduktan sonra düşmana ne gerek var yahu :) bir kere kötü geçiyor gerçekten kardeşim. eğitim sistemi çarpık. ya kalıyorsun ya 90la geçiyorsun :D:D

Cyzio
07.10.2006, 21:25
neyse efendim konunuzu bölmim ben , sizler devam edin (bende hep diyordum bu üniversite gençliği niye uçmuş diye, meğersem sorun hocalardaymış :D )

Sevgi....

Gene kaşınıyorsun :).

Kaya
07.10.2006, 21:47
Cyzio hocam,

Hazır bu başlık açılmışken; bir y.lisans öğrencisinin üniversitede kalmak için şimdiden neler yapması gerektiğini, daha doğrusu bu amacını hocalara nasıl iletmesi gerektiğini öğrenebilir miyim? Sizin tavsiyeleriniz nelerdir?

kuzey_lee
07.10.2006, 21:54
şu ramazan geçsin,kendime geleyim bakın çarpık düzen hakkında neler yazacam neleer :) :)

Cyzio
07.10.2006, 22:12
şu ramazan geçsin,kendime geleyim bakın çarpık düzen hakkında neler yazacam neleer :) :)

Sen önce öbür sayfadaki gazete küpürünün hesabını ver de.... :)

kuzey_lee
07.10.2006, 22:15
yok öyle bişiy hocam..bi daha dönüp nakın isterseniz :)

AtalaY_BuğrA
07.10.2006, 22:25
Cyzio hocam,

Hazır bu başlık açılmışken; bir y.lisans öğrencisinin üniversitede kalmak için şimdiden neler yapması gerektiğini, daha doğrusu bu amacını hocalara nasıl iletmesi gerektiğini öğrenebilir miyim? Sizin tavsiyeleriniz nelerdir?

Hocam arada kaynamasın bu soruya cevap verebilir misiniz?

Berat
07.10.2006, 22:54
Benim bildiğim kadarıyla o olay şöyle;

Her yıl fakültenin, enstinünün vs. ihtiyacına göre alım yapılıyor. Üniversitede kalmak isteyen adaylar "Bilim Sınavı" na tabi tutuluyorlar ki bu sınav yüksek lisans eğitimi gördüğünüz bölümün lisans düzeyindeki tüm derslerini ve konularını kapsıyor. Bu sınavda başarılı olmakla beraber bölümdeki hocalarınızla aranızın iyi olması gerekiyor..

Bildiklerim bu kadar, Czyio hoca daha da iyi aydınlatır bizi:)

Cyzio
07.10.2006, 22:57
Cyzio hocam,

Hazır bu başlık açılmışken; bir y.lisans öğrencisinin üniversitede kalmak için şimdiden neler yapması gerektiğini, daha doğrusu bu amacını hocalara nasıl iletmesi gerektiğini öğrenebilir miyim? Sizin tavsiyeleriniz nelerdir?

Sevgili Kaya;

İfadelerinden, şu anda yüksek lisans eğitiminde olduğunu anlıyorum. Tebrik ederim, Allah tamamına erdirsin.

Üniversitede kalmak için yürümen gereken basamaklar: Lisans, Yüksek Lisans (Master) ve doktora. Bunlar, işin olmazsa olmazları. Ama yeterli değil.

Master'da da, doktorada da önce (enstitünüzün [fen bilimleri, sosyal bilimler, sağlık bilimleri, vb...] belirlediği kredide ders tamamlıyorsunuz. Daha sonra da tez yazıyorsunuz. Master tezi, doktora tezine göre nisbeten daha kolay bir konuda olur. Doktora tezi ise, "bilime bir yenilik katma" şartı koşulduğu için; gerek literatür taraması, gerekse tezi yazma açısından hem daha zordur, hem de daha uzun sürer.

Master için iki-üç sene, doktora içinse beş-altı seneyi gözden çıkarmak lazım. Yani hayatınızın yaklaşık yedi-on senesini bu iş için gözden çıkaracaksınız. Tabii bu süreler, işler iyi giderse. Olası bir takım terslikler, bu süreyi rahatlıkla oniki onbeş seneye çıkarabilir. Bu yazdıklarımın, benim dalım olan mühendislik için geçerli olduğu unutulmamalı. Belki başka dallarda biraz daha azalıp, artabilir.

Sen şimdi master eğitimini aldığına göre, hocaların üzerinde iyi bir intiba bırakmışsın ki, seni kabul etmişler. Yani lisans sırasında gerek başarın, gerekse karakterin iyi olarak yorumlanmış ki, seninle aynı biraz daha devam etmeye karar vermişler. Aynı başarı ve olumlu durumu master eğitiminde de gösterirsen, doktoraya da devam edeceğini tahmin ediyorum. Ama bunu çok geciktirmeden hocana söylemen gerekir. Tabi bu konuşmayı, avantajlı bir zamanda yaparsan (mesela çok güzel bir master tezi taslağını hocana verip de, iltifat dolu cümleler işittiğin zaman), daha etkili olur :).

Unutma ki, herşey senin başarına bağlı. Master ve doktora çalışmalarını ne kadar başarılı yürütürsen, şansın o kadar artar.

Gelelim "üniversitede kalma" meselesine. Bu, başka bir iş. Yani kadro meselesi. Ne kadar başarılı olursan ol, senin için bir kadro açılmadığı müddetçe, bir üniversiteye "Yardımcı Doçent" olarak giremezsin. Kadro meselesi de, maalesef pek çok bileşeni olan bir mesele. Yani sırasıyla "bölüm - fakülte - personel dairesi - rektörlük - yök - Milli Eğitim Bakanlığı - Hükümet" silsilesi aşılması gerekiyor. Herhangi birinde oluşacak bir aksaklık, aylar sürecek gecikmelere sebep olabiliyor.

Bir de, benden size tavsiye, hocalığı düşünüyorsanız, eğitim aldığınız üniversiteden başka bir üniversiteyi düşünün. Bu sizin için daha hayırlı olacaktır. Çünkü aynı üniversitede kalırsanız, ne kadar demokrat ve aydın insanlar olrusa olsunlar, hocalarınızın gözünde hep onların talebesi olarak kalırsınız. Yani çocukların, kendi anne-babası gözünde asla büyüyememesi gibi. Mesela kurullarda onlara karşı fikir söyleyemezsiniz. En azından, onlara olan vefa duygunuzdan, içinizden gelse bile, ağzınızdan çıkmaz. Ama başka bir üniversiteye gidince, bir günde "Kaya Bey" olursun. Diğer hocalarla, eşdeğer tutulursun.

İnşaallah seni yeterli derecede aydınlatabilmişimdir. Allah yolunu açık etsin.

Egemen
07.10.2006, 23:02
abicim saol biz öğrencileri de bilgilendirdiin için. demmekki ben okulda hoca olarak kalmak istemiyomuşum onu öğrendim :D

Cyzio
07.10.2006, 23:06
Bu arada, ben Kaya'nın zaten yüksek lisans eğitimini aldığını kabul ettiğim için işin yüksek lisansa kabul kısmını atladım.

Yüksek lisansa kabul için, lisans not ortalamanızın mümkün olduğu kadar yüksek olması, LES sınavında, başvuracağınız bölüm için minimum notu tutturma ve açılacak sözlü mülakat sınavında başarılı olmanız gerekiyor. Eğer kendi üniversitenizde master yapmayı düşünüyorsanız, son sınıfa gelince, master yapmayı düşündüğünüz hocayla konuşmakta da fayda var tabii.

Başka bir üniversitede master ya da doktora yapacaksanız, derslerinizin çok iyi olduğu iki hocadan birer referans mektubu istemeyi de unutmayın.

Cyzio
07.10.2006, 23:06
abicim saol biz öğrencileri de bilgilendirdiin için. demmekki ben okulda hoca olarak kalmak istemiyomuşum onu öğrendim :D

Hangisi ağır geldi? :)

Egemen
07.10.2006, 23:11
yok ağır gelen bişi yok da vaktim yok o kadar. babamı emekli edip artık onları rahata erdirmem lazım. adamın ömrünü yedim :D

Kaya
07.10.2006, 23:12
Hocam açıklamalarınız ve dilekleriniz için çok teşekkür ederim. Aksilik olmazsa bu sene dersler bitecek ve gelecek sene tez çalışmasına başlayacağım. Dediğiniz gibi y.lisanstan sonraki aşamayı en uygun zamanda hocama ileteceğim. Bu konuda umarım bir sorun yaşamam ve doktora programına kabul edilirim.

Üniversite'de kalma olayının bu kadar çetin olduğunu bilmiyorum ama bir şekilde bununda üstesinden gelmeye çalışacağım. Buna ek olarak, eğitim aldığım üniversitede kalmayı pek tercih etmiyorum söylediğiniz sebeplerden dolayı.

Hocam tekrar teşekküler bilgilerinizi açık açık paylaştığınız için...

Cyzio
07.10.2006, 23:29
Yaşı 81'in biraz altı olsa da benim de öyle bir Hoca'm olmuştu. Güleryüzlü ama ciddi, vakur ama nazik! Dört yıl talebesi üç yıl asistanı oldum. -Ki bu bir onurdur-

Üstat Czyio sanırım kendisini çok ama çok yakından tanır.

İltifatlarınıza teşekkürler. Boynuz sonradan çıktı, ama hala aynı yerde.

Cyzio
07.10.2006, 23:56
yok öyle bişiy hocam..bi daha dönüp nakın isterseniz :)

Sahi ya, ne oldu o sayfa? Ben hayal mi gördüm? :)

galyanlim
08.10.2006, 00:08
hocam öncelikle böle birisayfa açtığınız için teş
amacım sizi eleştirmek diil olaylara sizin gözünüzle bakmak

AtalaY_BuğrA
08.10.2006, 00:10
Sahi ya, ne oldu o sayfa? Ben hayal mi gördüm? :)

Hocam bu adamın yüksek yerlerde tanıdıkları ve ilişkileri var ondan olmasın :D

galyanlim
08.10.2006, 00:10
omü de okuyorum geçen sene haz sınıfında kaldım bizi büt diye soktukları sınav haz muaf sınavıyla aynıydı onuda GEÇEMEDİK ORADAKİ ALDIĞIMIZ NOTLARA GÖRE SINIF LARA YERLEŞTİRİLDİK

galyanlim
08.10.2006, 00:19
hocam orda mısınız................

Cyzio
08.10.2006, 00:41
hocam orda mısınız................

Evet ama, galiba bu sefer sen burada değilsin.

"Waldo, sen neden burada değilsin?" :)

Cyzio
08.10.2006, 00:57
hocam öncelikle böle birisayfa açtığınız için teş
amacım sizi eleştirmek diil olaylara sizin gözünüzle bakmak


omü de okuyorum geçen sene haz sınıfında kaldım bizi büt diye soktukları sınav haz muaf sınavıyla aynıydı onuda GEÇEMEDİK ORADAKİ ALDIĞIMIZ NOTLARA GÖRE SINIF LARA YERLEŞTİRİLDİK

Deminki mesajı yazarken bunları görmemiştim. Öncelikle, bu sayfada yazan hiç bir arkadaşımın kötü biyetli olmadığını bildiğimi bilmeniz isterim. Gayet saygılı bir şekilde karşılıklı tartışıyoruz. Zaten aksi bir durum oluşsa, açtığım bu başlığın kapanması için kendim baş vururum. Üstelik, saygı çerçevesinde, eleştiri de kötü birşey değildir.

Ama ben seni şimdi biraz eleştireyim. Aynı sınavda iki defa başarısız oluyorsanız, suçu biraz da kendinizde arayacaksınız. Ana ikinci sefer, daha iyi yapıp da, geçemediğinizi iddia ediyorsanız, orasını bilemem.

Hazırlık programı olan pek çok üniversite, öğrencileri yabancı dil bilgilerine göre kategorize edip, öğrenimlerini ona göre ayarlar. Bunda gocunacak bir durum yok. En başta bu konuyu yazarken, lisans eğitimi sırasında böyle bir uygulama var zannetmiştim.

Selamlar.

galyanlim
08.10.2006, 00:57
ewet geldim hocam şimdi
bize busene kalma yok alttanalma var
merak ettiğim şeyse 5 senelik okulu neden 2 senedaha uzatmak için uğraşıyorlar

galyanlim
08.10.2006, 00:59
şimdi 23 kişiden 8 kişi geçebildi

Cyzio
08.10.2006, 01:00
ewet geldim hocam şimdi
bize busene kalma yok alttanalma var
merak ettiğim şeyse 5 senelik okulu neden 2 senedaha uzatmak için uğraşıyorlar

Bahsettiğin iki sene galiba hazırlık. İyi bir İngilizce'ye sahip olmak bence güzel bir avantaj. Gerek yüksek lisansta, gerek iş hayatında. Ki hazırlığa bu kadar önem veriyorsa, sanırım okulunuzda dersler İngilizce olmalı. Yanılıyor muyum?

Cyzio
08.10.2006, 01:02
şimdi 23 kişiden 8 kişi geçebildi

Eğer hazırlıksa, gerçekten düşük bir oran.

galyanlim
08.10.2006, 01:03
hayır dersler ing diil vet. hekimliği okuyorum neden bizi bu kadar zorluyorlar tıp falan olsak neyse

galyanlim
08.10.2006, 01:05
bizde kalan arkadaşlarla bir karar aldık okuldaki dersleri protosto edip okula gitmiyoruz

Kaya
08.10.2006, 01:06
bizde kalan arkadaşlarla bir karar aldık okuldaki dersleri protosto edip okula gitmiyoruz

Bana kalırsa aşırı bir tepki olmuş bu ve üniversite yönetiminin bunu ciddiye alacaklarını sanmıyorum.

Cyzio
08.10.2006, 01:07
Demin de yazdığım gibi, 8/23 hazırlık için gerçekten düşük bir oran. Ama aynı sınava girip de tekrar başarısız olma konusunda, senin yorumun nedir?

galyanlim
08.10.2006, 01:07
ne olsa busene ne bize kalma yok iş bulup çalışıp bu seneyi böyle geçiriyoruz

galyanlim
08.10.2006, 01:09
Demin de yazdığım gibi, 8/23 hazırlık için gerçekten düşük bir oran. Ama aynı sınava girip de tekrar başarısız olma konusunda, senin yorumun nedir?
belki ben fazla çalışmadım ama yazın kursa giden arkadaşlar oldu bizde alt yapı nzaten yoktu ondan çalışmadık(geçen arkadaşlar zaten anadolu ve süper liseler

galyanlim
08.10.2006, 01:10
Bana kalırsa aşırı bir tepki olmuş bu ve üniversite yönetiminin bunu ciddiye alacaklarını sanmıyorum.
almasınlar nede olsa busene bize kalma yok

galyanlim
08.10.2006, 01:13
zaten bu seneye kadar kalma yoktu ilk biz rezil olduk hem ailemize hem okula

Kaya
08.10.2006, 01:15
Arkadaşım öncelikle açıklamalarını tek bir mesajda toplayabilirsen sevinirim. Bu sorunu ortadan kaldırmanın yolu çok yoğun bir şekilde İngilizce'ye yoğunlaşmaktır. Bunu da dilbilgisinin dışında İngilizce kitaplar okuyarak ve kompozisyonlar yazarak aşabilirsin. İngilizce'ye olan alışkanlığın arttıkça mutlaka gelişim göstereceğine inanıyorum. Sanırım devlet üniversitesinde okuyorsun. Öğrencinin sınıfı geçememesi ve dersi tekrar etmesi onlara pek birşey kazandırmaz. Özel üniversite olsa böyle birşey aklımıza gelebilir ama şuan pek çok özel üniversite ciddi eğitim veriyorlar...

galyanlim
08.10.2006, 01:19
Arkadaşım öncelikle açıklamalarını tek bir mesajda toplayabilirsen sevinirim. Bu sorunu ortadan kaldırmanın yolu çok yoğun bir şekilde İngilizce'ye yoğunlaşmaktır. Bunu da dilbilgisinin dışında İngilizce kitaplar okuyarak ve kompozisyonlar yazarak aşabilirsin. İngilizce'ye olan alışkanlığın arttıkça mutlaka gelişim göstereceğine inanıyorum. Sanırım devlet üniversitesinde okuyorsun. Öğrencinin sınıfı geçememesi ve dersi tekrar etmesi onlara pek birşey kazandırmaz. Özel üniversite olsa böyle birşey aklımıza gelebilir ama şuan pek çok özel üniversite ciddi eğitim veriyorlar...
kusura bakma yazana kadar bağlantı kopuyor gönderemiyorum onun için kısa ve hızlı yazıyorum anlaşılmaz olabilir
sana hak veriyorum bunun çözümü senin dediğin gibi
ama merak ettiğim sorular var biz sonunda bu sınavı vermek zorundayız haklısın

Mesut AKYILDIZ
08.10.2006, 01:21
Hocam üniversitelerde ögrencinin dersi geçip geçemeyecegi tamamen dersin hocasının insiyatifine bırakılması ne kadar dogru? Çünkü birçok hoca bazı ögrencilere taktımı o ögrenci agzıyla kuş tutsa dersten geçemeyebiliyor. Ögretim üyelerinin ögrencinin itirazı halinde sınav kagıtlarının objektif kriterlere göre degerlendirip degerlendirilmediginin tespiti için üniversitelerin ilgili kurullar oluşturması ve ögrencinin kaderinin o ögretim üyesinin insafına bırakılmaması daha adil olmaz mı?

Bunu sormamın sebebi çok yakın arkadasımın ikt. pol dersinden vizesi 70 final de geçmesi için gereken not 50 hocayla bir derste takışmıştı bu yuzden finalde hoca 48 verdi büte girdi bütte de 48 aldı itiraz etti kagıdı tekrar dersin hocası degerlendirdiginden 49 verip küfür eder gibi bıraktı dersten arkadaşı ve bu ders önsartlı oldugundan arkadasın okulu sırf bu yuzden bir yıl uzadı.

Cyzio
08.10.2006, 01:21
bizde kalan arkadaşlarla bir karar aldık okuldaki dersleri protosto edip okula gitmiyoruz

Bu protestodan size pek bir fayda gelmez. "Kararınızı bir kere daha gözden geçirin" derim, ben.


belki ben fazla çalışmadım ama yazın kursa giden arkadaşlar oldu bizde alt yapı nzaten yoktu ondan çalışmadık(geçen arkadaşlar zaten anadolu ve süper liseler

Evet, burada ufak bir itiraf var. Alt yapısı olanlar zaten hazırlığı geçiyorlar. Bahsettiğin alt yapıyı, sana hazırlıkta verecekler. Biraz derslere asılın. Yapamayacağınız bir şey değil. Gerçekten.

galyanlim
08.10.2006, 01:25
ewet hocam eninde sonunda zaten vermek zorundayız bu hazırlığı benim bunda bir itirazım yok zaten bir itiraz hakkım yok bunun bilincindeyim aradığım sorunun cevabı ise bize neden 2 sene bu eziyeti ç.ektiriyorlar benim bu yüzden ailemle aram bozuldu alay konusu oldum okulda

galyanlim
08.10.2006, 01:26
hazrlıkta ilk kalan öğrenciler

Cyzio
08.10.2006, 01:28
Hocam üniversitelerde ögrencinin dersi geçip geçemeyecegi tamamen dersin hocasının insiyatifine bırakılması ne kadar dogru? Çünkü birçok hoca bazı ögrencilere taktımı o ögrenci agzıyla kuş tutsa dersten geçemeyebiliyor. Ögretim üyelerinin ögrencinin itirazı halinde sınav kagıtlarının objektif kriterlere göre degerlendirip degerlendirilmediginin tespiti için üniversitelerin ilgili kurullar oluşturması ve ögrencinin kaderinin o ögretim üyesinin insafına bırakılmaması daha adil olmaz mı?

Bahsettiğiniz silsile zaten var. Bir öğrenci notundan razı olmazsa, önce bölüme başvurur, kağıdının hocası tarafımdan bir kere daha gözden geçirilmesini ister. Sonuçtan tatmin olmazsa, başka bir hoca yeniden değerlendir. O da olmazsa, mahkemeye kadar yolu var.

Ama ikinci ve üçüncü yolları hiç birinize tavsiye etmem. Çünkü, kendinden emin ne öğrenciler gördüm ki, kağıtlarını gördüklerinde, yanımdan büyük bir mahcubiyetle ayrıldılar. Yani büyük bir ihtimalle, siz yaptıklarınızı yanlış hatırlıyorsunuz. Hele bir de "Hoca bize taktı" görüşüne sahipseniz, mahkemeye verdiğiniz zaman, size çok daha fena takacaktır.

Bir dersten güzellikle geçmek, en kolay yolu ve bu gerçekten çok çok zor değil; inanın bana.

Mesut AKYILDIZ
08.10.2006, 01:35
Bahsettiğiniz silsile zaten var. Bir öğrenci notundan razı olmazsa, önce bölüme başvurur, kağıdının hocası tarafımdan bir kere daha gözden geçirilmesini ister. Sonuçtan tatmin olmazsa, başka bir hoca yeniden değerlendir. O da olmazsa, mahkemeye kadar yolu var.

Ama ikinci ve üçüncü yolları hiç birinize tavsiye etmem. Çünkü, kendinden emin ne öğrenciler gördüm ki, kağıtlarını gördüklerinde, yanımdan büyük bir mahcubiyetle ayrıldılar. Yani büyük bir ihtimalle, siz yaptıklarınızı yanlış hatırlıyorsunuz. Hele bir de "Hoca bize taktı" görüşüne sahipseniz, mahkemeye verdiğiniz zaman, size çok daha fena takacaktır.

Bir dersten güzellikle geçmek, en kolay yolu ve bu gerçekten çok çok zor değil; inanın bana.

Hocam o silsile sadece hocanın kagıdı 2. kez okumasına kadar var bizim okulda çünkü arkadaşa bundan sonra yapabileceginin dava açmak oldugunu söylendi vede büyük cesaret örnegi göstererek dava açtı. Muhtemelen de bilirkişi gelip kagıdı inceleyip davayı neticelendirene kadar arkadaş mezun olmuş olur.

Mesut AKYILDIZ
08.10.2006, 01:51
Hocam kaldı ki kagıdın tekrar incelenmesini istediginde yazacak oldugunuz dilekçe maddi hata olup olmadıgının tespitine yönelik oluyor kagıdın tekrar degerlendirilmesi için degil.

galyanlim
08.10.2006, 17:50
hocamöız tek başına kaldı bu olayda biraz sıkıldı sanırım

Cyzio
09.10.2006, 00:15
Hocam kaldı ki kagıdın tekrar incelenmesini istediginde yazacak oldugunuz dilekçe maddi hata olup olmadıgının tespitine yönelik oluyor kagıdın tekrar degerlendirilmesi için degil.

Üniveriteler arası uygulama farkı olsa gerek.

Cyzio
09.10.2006, 00:16
hocamöız tek başına kaldı bu olayda biraz sıkıldı sanırım

Evet tek başına kaldım. Her soruya anında cevap verme gibi bir iddiam yok. Yeri ve zamanı gelince soruları cevaplandırıyorum.

Selamlar.

AtalaY_BuğrA
10.10.2006, 19:37
Bu konu önemli ve ciddi alt sayfalara düşmemeli.

Salih61
10.10.2006, 20:18
Ben KTÜ de ki hocalar bilmem ama Atatürk Üniversitesinde ne yazık ki iyi bir egitim gördügüm söylenemez şimdi herşey ögrenci de biter diyebilirsiniz ama kıt bilgilerle hiçbir yere varılmaz kanaatindeyim şu anda ki istatistik hocam docent ve kitaba bakmadan ders anlatamıyor dahası bir soruyu yanlış çözüyor siz dogrusunu buluyorsunuz ha öylemiydi pardon gibi hiçbir docente yakışmayacak bir şekilde hakaret ediyor burda anlatmak istedigim Türkiye de ki devlet üniversitelerin cogunda (istisnalar kaideyi bozmaz) yeterince bilimsel egitim alamıyor ögrenci ben bunu bizzat yaşıyorum ya bu ögretim görevlisi şeçimlerinde bir hata var ya da daha başka sebebler var ayrıca asıl önemli olan türkiye de yeterince üniversite egitimi iyi anlaşılamamış mesela üniversiteye gelen ögrenci büyük hayallerle geliyor sonunda ne yazık ki hüsrana ugruyor ya da nasılsa ben burdan mezun olunca benden birşey olamıyacak diyor ve kendini başka türlü olaylara veriyor sosyal hayat cevre derken başarısız oluyor bunları dedikden sonra madem hiçbir garantisi yok egitimin neden 3 saat sıkıntı ve stres çekiyorum diye insan kendine sormadan edemiyor

Cyzio
10.10.2006, 21:27
Sevgili Forza61;

Gel eleştirye kendimizden başlayalım: Önce cümlelerinin bittiği yerlere nokta koy ve yeni cümlelerine büyük harflerle başla ki, yazdıklarını daha süratli bir şekilde okuyabileyim.

Bunun dışında, söylediklerinde genellikle haklısın. Maalesef, üniversite hocalarının çoğu derslerde hala önlerindeki notları okuyor. Halbuki, doğru olan dersi irticalen (doğaçlama) anlatıp, sınıfın büyük bir çoğunluğuyla, göz tenasını kesmemektir. Hocanın gözünü üzerinde hisseden öğrenci, her zaman dersi daha dikkatli dinler. Bu dikkatin yarısın korku, yarısını da göz temasını kurduğunuz esnada gösterdiğiniz gülümsemeden dolayı sevgi sağlar.

Hata yapmak, biz insanlara mahsus. Tahtada hiç hata yapmayan hoca bulamazsınız. Öte yandan, yaptığı hatayı kabullenmesi, bence olumlu bir davranış. Aksini iddia edip, kısa sürecek bir durumu kurtarma uğruna, pek çoğunuza yanlış şeyler öğretse, daha mı iyi olurdu?

İfadelerinden, henüz birinci sınıfta olduğunu tahmin ediyorum. İlerleyen sınıflarda, bu karamsarlığın, ümid ediyorum azalacaktır.

Selamlar.

galyanlim
13.10.2006, 16:02
dün ve bugun okula gittim ilk defa hocaların bakışlarından acayip diskindim
çok kötü bakıyorlardı
sanki seni nasıl
bıraktık diye

Cyzio
13.10.2006, 23:28
Sevgili galyanlim;

Senin moralin bayağı bir bozuk. Ben hiç bir hocanın sana bu şekilde bakacağını sanmıyorum. Onlara özel bir saygısızlık yapmadıysan, neden seni bırakmaktan zevk duysunlar ki? Kaldı ki, saygısızlığın karşılığı bile sınıfta bırakmak değildir.

İnşaallah bir an evvel geçer ve derslerine başlarsın.

washko_61
14.10.2006, 01:34
tek şey biliyom
üniv . lerde hocalar hiç bişey blmyor bır kaçı dşnda
diğerleri yan gelip yatiyo

washko_61
14.10.2006, 01:34
ünv. ler
yan gelip yatma yeri oldu artk hocalar için
salla başnı al maaşn mısali

Sir vancoach
14.10.2006, 01:38
ünv. ler
yan gelip yatma yeri oldu artk hocalar için
salla başnı al maaşn mısali
ayrıca hükümet deli gibi okullarımızda kadrolaşıyor...
eğitimde böyle rezalet olurmu yauww
sadece ideoloji aşılamak için ne vicdan be:mad:

Cyzio
14.10.2006, 16:32
tek şey biliyom
üniv . lerde hocalar hiç bişey blmyor bır kaçı dşnda
diğerleri yan gelip yatiyo

Gördüğünüz bir kaç olumsuz örnekle genelleştirme yapmayın; yanılırsınız.

Cyzio
14.10.2006, 16:33
ayrıca hükümet deli gibi okullarımızda kadrolaşıyor...
eğitimde böyle rezalet olurmu yauww
sadece ideoloji aşılamak için ne vicdan be:mad:

Siyasete giren hiç bir soruyu cevaplamayacağım.

Selamlar.

galyanlim
14.10.2006, 16:45
Sevgili galyanlim;

Senin moralin bayağı bir bozuk. Ben hiç bir hocanın sana bu şekilde bakacağını sanmıyorum. Onlara özel bir saygısızlık yapmadıysan, neden seni bırakmaktan zevk duysunlar ki? Kaldı ki, saygısızlığın karşılığı bile sınıfta bırakmak değildir.

İnşaallah bir an evvel geçer ve derslerine başlarsın.
kafamda çok seçenekler var hocam
hangsini yapsam diye karar vere miyorum
beni bu bunalımda teselli eden tek şey var
o da trabzonspor

Cyzio
14.10.2006, 16:55
kafamda çok seçenekler var hocam
hangsini yapsam diye karar vere miyorum
beni bu bunalımda teselli eden tek şey var
o da trabzonspor

Hele ki bugün....

Haydi keyfini çıkart...

antagonist
15.10.2006, 00:49
Silinmiştir...

galyanlim
17.10.2006, 21:40
bugün bi kalktım güya okula gieceğim
gözlerimi açtım ne göri vatanımdayım

Cyzio
17.10.2006, 21:47
Anladığım kadarıyla, bayram sana erken gelmiş. Umarım, bu sana moral olur. Sevgiler.

galyanlim
17.10.2006, 21:50
erken geldi inşallah kısa sürmez hocam
aman aman

Cyzio
17.10.2006, 21:56
Temennin ile imzan birbirini yalanlıyor :).

kutoz
17.10.2006, 22:39
Bende harçları protesto etmek istiyorum Hocam. ;)

Şurda 1 nci dereceye düşmek için 2 yıl okuyalım diyoruz, ne gezer. 1 nci dereceye düşüpte alacağımız emekli ikramiyesini çoktan verdik, harçlara...

Yaşasın harçsız, tuğlasız, badanasız eğitim :)

Cyzio
17.10.2006, 22:49
Sevgili Kutoz kardeşim;

Uzun bir müddet sonra gene aynı başlıkta karşılaştık. Harçlardan bu kadar şikayet ettiğine göre, ikinci öğretim (gece) okuyorsun; yanılıyor muyum?

kutoz
17.10.2006, 22:58
Abi hayır, gece değil. Anadolu Üniversitesi (Açık öğretim) :)

işin esprisi, sende çok iyi biliyosun ki, Üniversite sınavında başarısız olan insanımız, açık öğretime yöneliyor. Hadi bizler belirli bir maaş alan insanlarız ve bir şekilde ödüyoruz. Ama, açık öğretimden gelecek diplomayla, yaşamlarına yön vermeye çalışan insanımız bu harçları karşılamakta, gerçekten zorlanıyorlar.

Bu arada, abi ben seni hep takip ediyorum. ;)

Cyzio
17.10.2006, 23:11
Maalesef işin ekonomik boyutu bu. İnşaallah herkesin aldığı diploma, girdiği zahmete değer.

Bu arada, ben de seni takip ediyorum da, "birbirimizle yazışmıyoruz" demek istedim.

Başarılar, selamlar.

Sevgi
17.10.2006, 23:16
Maalesef aldıkları diploma girdikleri zahmete değmiyor.

kuzey_lee
17.10.2006, 23:17
üniversitelerde yoklama alma olayına kıl oluyorum.en kısa zamanda bu işe bir çözüm bulunmasını istiyorum

Cyzio
17.10.2006, 23:18
Maalesef aldıkları diploma girdikleri zahmete değmiyor.

Bu konuda benim çok bir bilgim yok. Bizi biraz aydınlatabilir misin?

galyanlim
17.10.2006, 23:30
Temennin ile imzan birbirini yalanlıyor :).
hocam daha pederin haberi yok nasıl davranır bilemem
zaten geçenseneden bi hıncı var
ne de olsa kozlar onun elinde

Sevgi
17.10.2006, 23:31
Bu konuda benim çok bir bilgim yok. Bizi biraz aydınlatabilir misin?

4 veya 5 yıl binbir güçlükle okuduktan sonra yeni bir sınav maratonu başlıyor.yazılı sınavları geçsende yüksek yerlerde dayın yoksa mülakatta kesinlikle kalıyorsun, tabi birde bunun sınırlaması var iki kez mülakattan kaldın mı üçüncü defa sınava giremiyorsun.Olanlarda ondan sonra oluyor elinde diploması ve yabancı diliyle iş arayan ama bulamayan buldukları işle tatmin olmayan,olamayan mutsuz gençlik.

Cyzio
18.10.2006, 08:25
Evet, Sevgi... Gerçekten tatsız bir durum. Ama "iş bulamayan" kısmına biraz takıldım. Bu bahsettiğin insanlar, zaten işlerinde terfi için üniversite sınavına girenler değil mi?

Sevgi
18.10.2006, 09:12
Evet, Sevgi... Gerçekten tatsız bir durum. Ama "iş bulamayan" kısmına biraz takıldım. Bu bahsettiğin insanlar, zaten işlerinde terfi için üniversite sınavına girenler değil mi?

Yok bu bahsettiğim insanlar üniversiteyi yeni bitirmiş olanlar :) terfi etmek için girenlerin bu kadar büyük sorunları yoktur herhalde :eek:

eys_61
03.11.2006, 23:28
Üniversite harçlarına zam sinyali

Hükümet, öğrenci harçlarını artırmayı planlıyor. Üç yıllık orta vadeli programla ortaya konan bu niyet, 2007 programında da “öğrenci katkı paylarının artırılması gerektiği” görüşüyle vurgulandı.
Hükümetin 2007-2009 dönemini kapsayan “Orta Vadeli Program”ı ve önceki gün Resmi Gazete’de yayımlanan “2007 Programı”, eğitim sistemine ilişkin yeni projeleri içeriyor.
Hükümet, her iki programda da yükseköğretimle ilgili önemli yeniliklere yer verdi. Üniversitelere idari ve mali özerklik kazandıracak hedefler belirlendi. Ancak bu çerçevedeki çözüm önerileri, öğrencilerin üstündeki katkı payı yükünün artacağını gösterdi.

Orta vadeli programda net ifadelerle “öğrencilerin eğitimin finansmanına daha fazla katılımı sağlanacaktır” denildi.

2007 programında ise üniversite gelirlerinin yüzde 4’ünün öğrenci katkı paylarından sağlandığı vurgulandı. “Yükseköğretimin yarı kamusal bir hizmet” ve “Kişisel getiri oranlarının sosyal getiriye göre fazla olması” gerekçe gösterilerek, “Öğrenci katkı paylaranının yükseköğretimin finansmanındaki payının artırılması gerekmektedir” denildi.

YÖK’TE DEĞİŞİM PLANI
Önceki yıllarda tartışılan fakat üniversitelerle hükümet arasında uzlaşma sağlanamadığı için rafa kaldırılan YÖK tasarısı da 2007 yılı programında yeniden gündeme getiriliyor.

Programda YÖK’ün “Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu”na dönüştürülmesi de amaçlanıyor.

Yeniden yapılandırma kapsamında YÖK, planlama, standart belirleme ve koordinasyondan sorumlu hale getiriliyor. “Üniversitelerarası Kurul” ise akademik konularda en üst organ olarak yetkili kılınıyor.

kaynak: ntvmsnbc.com


Bu mudur sosyal devlet anlayışı?Tüccar mantığı kabineye de sirayet etmiş anlaşılan.

sweetrose
03.11.2006, 23:33
Yok bu bahsettiğim insanlar üniversiteyi yeni bitirmiş olanlar :) terfi etmek için girenlerin bu kadar büyük sorunları yoktur herhalde :eek:aman aman cümleler;kelimelerle yoğunlaşmasın...sonra zararlı çıkarız...

cableTS
04.11.2006, 15:15
üniversiteye yeni giren arkadaşlara..eğer elinizde imkan varsa öğenim kredisi almayın. arkadaşlarınız parayı alırken senin öğrenim kredisi almaman sana biraz biraz koyabilir ama emin ol geri öderken çok daha fazla koyuyor.
şimdi alırım sonrası allah kerim demeyin. o sonra o kadar çabuk geliyo ki ....
ve ufak bi not ister iş bulun ister bulmayın 2 sene sonra ödemeye başlıyorsunuz. ve ülkemiz şartlarını düşünürsek illaki iş bulursunuz ama istediğiniz ücreti alamazsınız.
zaten bu kredinin pek hayrını göremedim en fazla 3 gün dayanıyordu :D

Cyzio
04.11.2006, 18:19
Sevgili cableTS ilginç bir konuya basmış. Diğer arkadaşlar adına ona teşekkür ediyorum.

galyanlim
04.11.2006, 22:37
üniversiteye yeni giren arkadaşlara..eğer elinizde imkan varsa öğenim kredisi almayın. arkadaşlarınız parayı alırken senin öğrenim kredisi almaman sana biraz biraz koyabilir ama emin ol geri öderken çok daha fazla koyuyor.
şimdi alırım sonrası allah kerim demeyin. o sonra o kadar çabuk geliyo ki ....
ve ufak bi not ister iş bulun ister bulmayın 2 sene sonra ödemeye başlıyorsunuz. ve ülkemiz şartlarını düşünürsek illaki iş bulursunuz ama istediğiniz ücreti alamazsınız.
zaten bu kredinin pek hayrını göremedim en fazla 3 gün dayanıyordu :D
belki almayıp ne yapıcaz
durumumujz yok

pacos_bill
04.11.2006, 22:56
Üniversite hocaları ile ilgili tek sıkıntım bir çoğunun aldığı eğitim neticesinde konularına gerçekten çok hakim olmaları ama; bunu aktarmada güçlük çekmeleri idi, hala da öyle. Bu insanlarda üniversitede olsa da sonuçta yine öğretmen. Nasıl diğer öğretmenler öğretim konusunda eğitiliyor ise öğretim görevlilerinin en azından bu konu hakkında bilgilendirilmeleri gerek. Bugün bir üniversiteye girip ders vermek için gerekli doktora derecesine sahip olmak yeterli bildiğim kadarıyla, ama her insan bilse bile öğretemez ki.

Laboratuvarlarda harikalar yaratıp sonrasında bir anfi dolusu insanı canından bezdiren bir çok hocayla karşılaştım. Çoğunun da ders verme işini gönüllü olarak yapmadığına eminim, onlar sadece araştırma yapmak istiyorlardı belki. Ulaştıklarını makaleler yoluyla duyurmayı amaçladılar, bir sürü insana konularının sadece temellerini saatlerce anlatmayı değil. Onlarda belki kendilerince haklı ancak sonuçta olan, kağıt üstünde ezbere bilgilerle donatılmış ve mesleğini icra etmesine rağmen bildiklerinin çoğunu unutan binlerce üniversite mezununa oluyor diyebilirim.

Taner Gündoğdu
05.11.2006, 17:19
bir yabancı sitede bazı kriterlere dayanılarak "en iyi 500 üniversite" sıralaması yapılmış malesef bizim üniversitelerimiz tabir-i caizse "nal toplamış". 349.İstanbul Teknik Üniversitesi
358.istanbul üniversitesi
401.bilkent
454.sabancı
israil finlandiya norveç gibi ülkelerin üniversiteleri ilk 100 e dayanmışken biz niye böyleyiz? ilk 13 amerika ağırlılı olmazk üzere abd-ingiltereden oluşuyor. acaba onlar bizim gibi üniversitelerde eğitimden başka birşey düşünmediklerinden mi böyle oluyor???

sweetrose
05.11.2006, 17:30
Aslında çok basit cevabı var; Biz erasmus eğitim sistemini sadece bağımlı olarak kurduk üniversitelerin sistemlerine.. Bu sistemi sadece öğrenci değişimi olarak gördüğümüz için malesef bu durumdayız.. bilim ikinci planda.. proje yok denecek kadar az..sadece tubitak'ın yaptığı senelik yarışmalarda... Bunlar sadece bir kaç kriter..

golebshera
06.11.2006, 17:05
Üniversteler bilim değil film yuvası ülkemizde. İktidarlar değişir, kadrolar değişir, ihaleler dağıtılır.. Akademisyenlerin ortamı zaten kurtlar vadisi, birbirinin ayağını kaydırmalar, komplolar, mahkemeler, dedikodular, iftiralar.. Hep birinin adamı olmak zorundalar, ya da herhangi bir ideolojiye hizmet etmek zorundalar..

Öğrenciler; kimi hala 1968 de, Amerikan filosu taşlıyor, kimi vatan için yıkım yapıyor, racon kesiyor.. Çoğunluk manita peşinde. Aşağılık kompleksli, kimliksiz, magazinsel, üretim kabızı, tüketim bireyi.. Desinler meraklı, imaj ve karizma ihtiyaçlı, içten yanmalı, yandan sıkıştırmalı, 4 zamanlı dizel veya benzinli... Mecburen okuyorlar. Yaptığı tahsilin hakkını verene pek rastlamadım. Eğitim sistemi ezbere dayalı zaten. Kokona proflar defterden yazdırıyor, sınavda uzaydan getirttiklerini soruyor. Vsvsvsvs...

Bilen bilir, aslında çok daha fazlası var.. Üşeniyorum yazmaya. 7 yıldır okuyorum deneyimli kaşarlanmış, yüksek öğrenciyim:) hep böyle şeyler gördüm.

Kaya
06.11.2006, 17:13
bir yabancı sitede bazı kriterlere dayanılarak "en iyi 500 üniversite" sıralaması yapılmış malesef bizim üniversitelerimiz tabir-i caizse "nal toplamış". 349.İstanbul Teknik Üniversitesi
358.istanbul üniversitesi
401.bilkent
454.sabancı
israil finlandiya norveç gibi ülkelerin üniversiteleri ilk 100 e dayanmışken biz niye böyleyiz? ilk 13 amerika ağırlılı olmazk üzere abd-ingiltereden oluşuyor. acaba onlar bizim gibi üniversitelerde eğitimden başka birşey düşünmediklerinden mi böyle oluyor???

Daha ciddi bir sıralamada ilk 500'de tek üniversite yok...

Sanırım en iyisi Hacettepe...

Salih61
06.11.2006, 20:53
Arkadaslar Türkiye de egitim iyi degil bunu bir kere kabul etmek lazım iyi olsaydı biz bugün bu halde olmazdık afrika ülkerlerinde bile olmayan bir sistemle üniversiteye giriyoruz nerde böyle bir sistem var eleştirdigimiz amerika da bile herkes istedigi üniversiteye gidebiliyor ve istedigi başardıgı bölümlere yerleştiriliyor biz de ise hala katsayı ile hala başörtüsü ile ugraşıyoruz yazık bu millete yazık yani bir bayan ögrencinin cagdaşlık simgesi saçının açık olması mıdır? bence bir tülden korkmak yerine insan beyninden korkmak gerekir bu şartlar altında hiç kimse Türkiye de ki egitimin hele ki Üniversite egitiminin iyi oldugunu söyleyemez
@Cziyo
Hocam benim 2.senem zaten öyle oldugu için kendi tesbitlerimi yaptım tabi sizin yazdıklarınızda da dogruluk payı vardır sonuçta ben ögrenci penceresinden görüyorum

antagonist
18.03.2007, 00:57
Silinmiştir...

Armağan Dere
18.03.2007, 01:09
Bu başlık unutulmaya yüz tutmuş :)

Benim de bir sorum olacaktı:"Bütün derslere katılımın zorunlu olması ne kadar doğru bir uygulamadır?"%70 değil mi katılma zorunluluğu ben öle biliyom süleyman..

antagonist
18.03.2007, 01:11
Silinmiştir...

Gamze
18.03.2007, 01:15
Bana %70 çok geliyor,hey gidi!..Sen ne yabaysın öyle :)

Armağan Dere
18.03.2007, 01:16
allah kolaylık versin süleyman ne diyim %100 olsa bizde kafayı yerdim:) bi de sayısal dersler:) integrali türevi hepsi birbirine giriyor

antagonist
18.03.2007, 01:17
Silinmiştir...

Kaya
18.03.2007, 01:19
Bu başlık unutulmaya yüz tutmuş :)

Benim de bir sorum olacaktı:"Bütün derslere katılımın zorunlu olması ne kadar doğru bir uygulamadır?"

Bence doğru bir uygulama. Biz de %80. Yalnız 150 kişilik sınıflar için bu uygulamaya yorum getiremiyorum. Fakat 40-50 kişilik sınıflar için şart...

Armağan Dere
18.03.2007, 01:19
Valla ne yapalım,sürünüyoruz :) Bazen sabah 5-6 ya kadar ders çalışıyoruz,sonra 7:30'da kalk derse git.Dersten en erken 15:00 de çık :)

Allah bana sabır versin ne diyim :)süleyman sen tıpçıydın heralde öle kalmış aklımda sadece lab ya da uygulama derslerine girme zorunluluğun var diye biliyorum..teorilere imza attırabilirsin başkasına..:) yahu bizde üniversite platformunda ne yapıyoz:) yeni gelcek arkadaşlar sakın yapmayın

Gamze
18.03.2007, 01:20
Allah bana sabır versin ne diyim :)

Sözün özü :D Amin :)

antagonist
18.03.2007, 01:21
Silinmiştir...

Armağan Dere
18.03.2007, 01:23
Tıpçıyız ama askeri tıpçı :) İmza olayı da yemiyor,hocalar bazen nöbetçiye amfiyi saydırıyor:) 125 kişinin girmesi gereken derste 60 kişi olunca hemen sırıtıyor :)o çok kötü bi durum yaa bizde bi kaç defa oldu hoca tek tek okudu imza atılanın ya üstündeki ya altındaki yerine imza attığı için kötü oluyor..ama bizde hiçbir zmn yarı yarıya olmadı hep 10-15 fark oldu babacan ne diyelim kolay gelsin gataya slmlar..:)

antagonist
18.03.2007, 01:27
Silinmiştir...

Vkgz
18.03.2007, 01:34
bu konuda yazı yazmak isterdim ama 15 mart itibariyl okulu bitirmiş bulunmaktayım :):):):)

Armağan Dere
18.03.2007, 01:37
Bir kaç bir şey daha anlatayım:

Mesela bir gün gece çok geç yattınız diyelim,ertesi gün derste de uyuyorsunuz.Belki bazı arkadaşlar bilmeyebilir,askeri okullarda öğrencinin her türlü ihtiyacı devlet tarafından karşılanır(Yemek,giyecek,yatak,kitap vs.vs.). Hoca seni kaldırıp "Sen bu milletin ekmeğini yiyorsun,Derste uyumakla millete ihanet ediyorsun.Hainlik illa tüfeği alıp dağa çıkmakla olmuyor vs." dese,sizin savunmanız ne olurdu?onu bana diyebilmesi için kendininde derste hiç uyumaması lazımdır..LA AZ Bİ GİT UYUYAYIM SEN HİÇ GEÇ YATMADIN MI DERİM...sonra dersi geçmekde bi hayli zor olurdu dimi süleyman:):)

antagonist
18.03.2007, 01:39
onu bana diyebilmesi için kendininde derste hiç uyumaması lazımdır..LA AZ Bİ GİT UYUYAYIM SEN HİÇ GEÇ YATMADIN MI DERİM...sonra dersi geçmekde bi hayli zor olurdu dimi süleyman:):)

Öyle :)

Bunu diyen hoca pek çıkmıyor,bu sene sadece 1 hoca söyledi O da Trabzonluydu :)

Cyzio
18.03.2007, 11:18
Az kalsın "Kamber'siz Düğün" oluyormuş. Benim haberim olmadan konu kaynasın istemedim.

Derslere devam benim şahsen pek aradığım bir şey değil. Yani bir öğrenci, derslere devam etmeden de sınavda başarıyorsa, ona ses çıkarmam. Ama şimdiye kadar böyle bir duruma pek rastlamadım. Bu arada şnun da söyleyeyim: "Devam aramam" derken, bu mutlak bir umursamazlık değil. Yani kılı kılına (%70'in biraz altında) kimseyi bırakmam. Hattâ öyle kimseleri devamsızlıktan bırakırım ki, gelip de itiraz etmezler bile. Çünkü zaten ortalarda olmadıklarından, devamsızlıktan kaldıklarını bile öğrenemezler. Hattâ, hattâ; geçen dönem bir öğrenci gelip

-"Hocam bunları söylemeye yüzüm yok ama, falan falan sebeplerden çok devamsızlık yaptım; bana final hakkı verseniz...."

deyince, devam listesini kontrol edip, öğrenciye

-"Sana zaten devam vermişim"

cevabını verince, suratının aldığı şekli bir görseydiniz; şaşardınız. Finalde başarılı oldu mu? Hayır... Ama gelecek sene bu dersi tekrarlarken, devam şartı olmadığından, üstten bir dersiyle çakışsa bile, benim dersimi de alabilecek. Onun da hedefi buydu zaten.

Bana sorarsanız; her öğrenci derse devam etmeli. Hattâ, devamı sağlayıp kaldığı derslere bile (Böyle öğrencilerim de var. Devam zorunlulukları olmadığı halde, gelip dersi dinliyorlar). Çünkü sen bu dersten kaldığına göre, iyi öğrenememişsin demektir. Dersi en iyi öğrenmenin yolu da, bu işi bilen birinden dinlemekten geçiyor.

Ama bizdeki öğrenci profili maalesef çok bilinçsiz. Genellikle (en iyimser tahminle) ilk üç-dört sıranın arkasında oturanlar, derse dinleme, öğrenme, birşeyler kapabilme amacıyla gelmiyorlar. O zaman da, lüzumsuz bir uğultu ve kuru kalabalık oluyor. Yani iki ucu pis değnek. "Hiç devam almıyorum" desen, sınıfa çok az kişi gelecek (Gerçi ben ilk yıllarımda hiç yoklama almıyordum ve gene ful çekiyordum ama pek çok dersin boşalacağından eminim) ve başarı çok düşecek. Çok sert bir şekilde devama önem verince de, sınıfta oluşan kuru kalabalıklar. Kendini hâlâ kantinde sanan ya da kafası hâlâ kantinde olan öğrenciler.

Şunu asla unutmayın. Siz (ya da sizin adınıza devlet, sevgili antagonist) bu işe para yatırıyorsunuz ve bu paranın karşılığını alacaksınız. Hiç bilet parası ödeyip de maça ya da sinemaya gitmediğiniz oluyor mu? O zaman, hem de peşin peşin ödediğiniz harç paralarının da karşılığını alacaksınız. Hem de son kuruşuna kadar. Söke söke... Çünkü bu sizin hakkınız.

Sevgilerimle...

antagonist
19.03.2007, 10:41
Silinmiştir...

Fatih Efe
19.03.2007, 11:05
arka sıralardan da başarının kitle halinde başarılabilineceği konusunda yoğun çalışmlarımız devam etmekte(arka sıra fobisini yıkmak için).
devam konusunda ise ben de bir kaç fikir beyanında bulunmak isterim:şahsen yoklamanın alınmasından yana değilim.eğer birşeyler öğrenme derdinde olan kimseler her olayın takipçisidir zaten.ancak zoraki alınan yoklamanın ve bunun belirleyici kıstas olduğu üni.lerde bence başarı diye birşeyden bahsetmek sözkonusu bile değil.çünkü iş sadece imza ile sınırlı kalmakta bu durumda.okula gitmeme taraftarı değilim ancak olayı her yönüyle düşünmek lazım.
bende ön sıra fobisi var.burada oturanlar geneş itibariyle asosyal ve hayatı sadece ders çalışmak zanneden ve sadece milli yakımı tutan acayip kimselerdir...

antagonist
19.03.2007, 11:16
Silinmiştir...

Fatih Efe
19.03.2007, 11:50
saygı duyarım..

Cyzio
22.03.2007, 23:54
Şunu asla unutmayın. Siz (ya da sizin adınıza devlet, sevgili antagonist) bu işe para yatırıyorsunuz ve bu paranın karşılığını alacaksınız. Hiç bilet parası ödeyip de maça ya da sinemaya gitmediğiniz oluyor mu? O zaman, hem de peşin peşin ödediğiniz harç paralarının da karşılığını alacaksınız. Hem de son kuruşuna kadar. Söke söke... Çünkü bu sizin hakkınız.

Sevgilerimle...


Hocam kusura bakmayın sınavım olduğu için dün mesajınıza cevap veremedim.

Hocam biz okurken cebimizden bir kuruş çıkmıyor yani harç parası vs. ödemiyoruz.Hatta cüz'i miktarda da olsa,üstüne para bile alıyoruz :)Emekli sandığına okurken aylıklarım da yatırılıyor.Yani açıkçası biraz yiyiciyiz :) Bizi okutam milletimizdir.Milletimize olan vefa borcumuz inşallah hakkıyla ödeyebiliriz...

Sevgili Antagonist;

Tabii ki senin anladığın manada yazmamıştım, ama yanlış anlaşılmış, özür dilerim. Kast ettiğim şuydu:

Siz ya da sizin adınıza devlet, "sizin birşeyler öğrenmeniz" adına para ödüyor. O zaman parası ödenmiş bu şeyi alacaksınız. Yani bilgiyi.

Selamlar.

Cyzio
01.04.2007, 00:12
Biliyorsunuz, bu köşede hep hocaları temsil ettim. yani başka bir deyişle hep sizinle karşı saflarda yer aldım. Ama bu sefer sizlerle aynı saflarda yer alacağım. Az evvel, Üniversite öğrencilerine gelen fix sorular... köşesinde sevgili Antagonist'in yazdığı 14 numaralı mesajdan esinlenerek, benim öğrenciliğim sırasında, çok söylediğimiz bir şakayı buraya yazmak istiyorum.

Soru:

Öğrenci - Asistan - Doçent ve Profesör arasındaki fark nedir?

Cevap:

Öğrenci: Bir derste ne anlatılıyorsa, bilmek zorundadır.

Asistan: O hafta ne anlatılıyorsa, onu bilmek zorundadır.

Doçent: Kendisine bir soru sorulduğunda, cevabını kitaptan bulmak zorundadır.

Profesör: Kendisine bir soru sorulduğunda, en yakın doçenti bulmak zorundadır.

Haydi bu kıyağımı unutmayın.

Özkan
01.04.2007, 00:16
Yok Armağan'cım,bizde %100 :)Bizde ise ilk 3 yıl %0, sonraki üç yıl ise zorunlu.

Derse devâm etmek çok yararlı olabileceği gibi, kimi hocaların 25 yıldıur aynı şeyi anlatmaları bunu gereksiz kıalbiliyor. Bizde notçular var ve onlar sâyesinde hiç okula uğramadan sınıf geçilebiliyor. Ben de sırf kız arkadaşımı görebilmek adına okula gidiyorum.:p

Gamze
01.04.2007, 00:28
Hep öğrenci olarak kalmak istiyorum hocam!..Böyle iyi :D

antagonist
01.04.2007, 00:29
Silinmiştir...

Cyzio
01.04.2007, 00:30
Ben öğrencilerine sık sık takılan bir hocayım. Az evvel, öbür başlıkta Gamze'ye takıldığım gibi. Şimdi aklıma bunlardan biri geldi:

Yani bir konu anlatmışım. Konu birbiriyle ilintili iki diyagram çizmeye (fizikteki konum - hız, ya da hız - ivme grafikleri gibi) dayanıyor. Ben de öğrencileri basit uygulamalarla, konuya çekmeye çalışıyorum. Problemi sordum ve öğrencilerden ilk grafiği çizmelerini istedim. Kimse doğru grafiği çizemedi. Yalnız bir tanesi (o da bilinçsizce) bir numaralı grafik yerine iki numaralı grafiği söyledi. Ben de ona:

-"Senin o söylediğin bu değil, bir sonraki.."

dedim. İşi pişkinliğe vurdu:

-"Hocam ben de zaten onu söylemiştim. Siz hâlâ orada mısınız?"

-"Evet buradayım."

dedim. İki saniye sustum ve devam ettim:

-"Ben seneye de buradayım."

Sınıftan o çocuğa sesler yükseliyordu:

-"Bittin sen, bittin."

antagonist
01.04.2007, 00:39
Silinmiştir...

Gamze
01.04.2007, 00:50
Hocam harika!.. :D

ÇADE dersinin finalindeyiz. (Çeviri Amaçlı Dil Edinici :D ) Süper bir hocamız vardı-sizden iyi olmasın Cyzio hocam :)- Necdet hocamız. Tahtaya bir şiir yazdı,tabi biz şiir bitene kadar onun bir şiir olduğunu anlayamadık!..Necdet hoca bu bir şiir dedi,yanlış hatırlamıyorsam bir Fransız şairin şiiriydi.Türkçe'ye çevrilmiş tabi malumunuz fakat anlayamıyoruz,kopuk kopuk cümlecikler gibi geliyor şiir bize.

Ben;

-Bu ne kötü bir çeviri.

dedim.

Hoca;

-Bunun çevirisini ben yaptım.

demez mi!.. :eek: Ben yüzüme vuran utanç kızıllığıyla ne diyeceğimi bilmezken hocamızın o şen kahkahası geldi.Rahatladım tabi.''Şiir biraz gariptir bitmeden anlayamazsınız,baştan okuyunca çözeceksiniz'' dedi.Dediği gibi de oldu,esasında çok hoş bir şiirmiş.Çevirisi de iyiymiş bu arada =)

Neyse efendim,Allah'tan hoca beni de severdi.Sorunsuz atlattık finali.Ama ilginç olan bir başka durum şu:

Bu olay üzerine arkadaşlardan biri bana hafiften laf dokundurmuş ben dikkat etmemişim,ne olduğunu hatırlamıyorum şimdi.Hocamın cevabını hatırlıyorum sadece:

-Onun bu okulda bir karizması var,tanınıyor,hedefleri ve bunlar için çabası var.Sen bence kendini düşün.;)

Bu hocanın bir diğer dersinde (Kültür inceleme) Trabzonspor'u konu olarak seçmiş ve sunum yapmıştım.Harika bir sunumdu-abartmıyorum,övünmek için değil :).Sınıfın en yüksek notunu da aldım.Çok beğenmişti hoca.Yine haftanın 2 günü okula formalı gidişim ve kulüp kurma işlemleri için onunla görüşmüş olmam etkilemişti Necdet hocamı sanırım.Kendisi de gençliğinde-muhtemelen kendini eğitime vermeden önce:)- Göztepe ile birlikte Trabzonspor'u desteklermiş zaten ;) E ben de sevimli bişeyim da!..Sever hocalarum beni!.. :D:D

antagonist
01.04.2007, 00:56
Silinmiştir...

Cyzio
01.04.2007, 00:58
Gamze;

Yazdıklarının her satırı ayrı güzel.

Antagonist;

Sonunda anlaştık, ya...:)

antagonist
01.04.2007, 00:59
Silinmiştir...

Cyzio
01.04.2007, 00:59
Bir soru daha;çok iyi bilgisi olduğu halde 2 kelimeyi yanyana getiremeyen kişilerin öğretim görevlisi olması doğru mu?

Biraz daha açar mısın?

antagonist
01.04.2007, 01:02
Silinmiştir...

Adem Erdoğan
01.04.2007, 01:05
Bir soru daha;çok iyi bilgisi olduğu halde 2 kelimeyi yanyana getiremeyen kişilerin öğretim görevlisi olması doğru mu?

yada öğrenciye bi faydası olamayan.kitabın aynısını tahtaya yazan.

Adem Erdoğan
01.04.2007, 01:08
Geçen dönem bizde Data structures (veri yapıları) diye bi ders vardı.Bu dersin bide ps`i (problem section) vardı.Derse hoca gelirdi ama hiç bişey anlamazdım.PS ide asistan hoca anlatırdı ve onun anlattıklarıyla öğrenirdim konuları.

liginefendisi
01.04.2007, 01:09
Selam;

Araya girip hemen çıkacağım çünkü bu bölümde pek işim yok:) Cyzio Üstad'ın Hoca olduğunu bu başlık vesilesiyle öğrendim.17 senelik öğrencilik hayatımın yarısını öğretmenlerle tartışarak geçirmiş bir öğrenci olarak, bundan sonra size karşı tavrım değişecek haberiniz olsun!!!Okları sivriltiyorum,zehirleri yoğunlaştırıyorum; kahrolsun yök yaşasın anaşizm :)

Cyzio
01.04.2007, 01:19
Bu durum maalesef bence üniversitelerin ("üniversitelerimizin" demiyorum; bütün dünya üniversitelerinin) önemli bir problemi. Çünkü "bilmek"le "öğretmek" çok farklı hasletler. Daha doğrusu öğretmek için bilmek şart, ama yeterli değil. Öte yandan, hiç bir öğretim üyesi, işe alınırken ya da akademik olarak yükseltilirken, öğretme yeteneğine bakılmaz. Sadece bilgisine bakılır.

Öğretmek için bir kere konuyu iyi bilmek lâzım. Ses seviyenizin iyi olması lâzım. Önünüzdeki notlara çok az bakmanız lâzım. Sınıfla sürekli göz temasınız olması lâzım. Bu göz temasını sınıfta sürekli dolaştırmak lâzım. Yani her öğrenciyle aşağı yukarı 3-4 dakikada bir göz-göze gelmeniz lâzım.

Yeter mi? hayır. Öğrencilerin derse ketılımını sağlamanız lâzım. Akıllarına soru takıldığında size sorabilme serbestisini oluşturmanız lâzım. Öğrencilere sürekli küçük sorular sorup, uyanık tutmanız lâzım. Sınıfta dolaşmanız lâzım.

İlginçlikler yapmanız, dersi câzip hale getimeniz lâzım. Öğrenciyi sevmeniz ve bunu da karşınıdakine hissettirmeniz lâzım.

Yani Sevgili Antagonist;

Senin de tesbit ettiğin gibi sadece bilgi yeterli değil. Onu paylaşmak da lâzım.

O zaman, sonuna kadar haklısın.

Cyzio
01.04.2007, 01:20
Selam;

Araya girip hemen çıkacağım çünkü bu bölümde pek işim yok:) Cyzio Üstad'ın Hoca olduğunu bu başlık vesilesiyle öğrendim.17 senelik öğrencilik hayatımın yarısını öğretmenlerle tartışarak geçirmiş bir öğrenci olarak, bundan sonra size karşı tavrım değişecek haberiniz olsun!!!Okları sivriltiyorum,zehirleri yoğunlaştırıyorum; kahrolsun yök yaşasın anaşizm :)

Aha... Dert, birdi iki oldu...:D

antagonist
01.04.2007, 01:28
Silinmiştir...

antagonist
01.04.2007, 01:29
Silinmiştir...

Erdal
01.04.2007, 01:35
Selam;

Araya girip hemen çıkacağım çünkü bu bölümde pek işim yok:) Cyzio Üstad'ın Hoca olduğunu bu başlık vesilesiyle öğrendim.17 senelik öğrencilik hayatımın yarısını öğretmenlerle tartışarak geçirmiş bir öğrenci olarak, bundan sonra size karşı tavrım değişecek haberiniz olsun!!!Okları sivriltiyorum,zehirleri yoğunlaştırıyorum; kahrolsun yök yaşasın anaşizm :)

itina ile boykot kırılır :))))

Cyzio
01.04.2007, 01:35
Antagonist;

Sunum için bir hafta çalışman bu işe verdiğin önemi gösteriyor. İnşaallah akademik hayatta da başarılı olursun.

Öte yandan, liginefendisi'ne cevap yazarken, "birinci dert" olarak neyi kast ettiğimi gerçekten bilmiyorum.

Sevgiler.

antagonist
01.04.2007, 01:37
Silinmiştir...

Gamze
01.04.2007, 01:50
Antagonist ''birinci dert''liği ben hak ediyorum,çok rica ediciim :D

Sunumlar sunumlar sunumlar...

Affınıza sığınarak bir küçük anektot daha anlatmak istiyorum.

Trabzonspor'umu anlatırken simgelere de değinmiştim.Hani kuş-börtü-böcek benzetmelerine.Ben daha lafımı bitirmeden sınıftan bir fenerli arkadaşımız atıldı:

-Siz de hamsisiniz değil mi?
-kakara kikiri (sınıf)

Ben de böyle bir şey bekliyordum esasında,bu benzetmelere olan kızgınlığımı en sert şekilde ifade edebilmek için birinin tahrik etme bahanesi gerekliydi!Artık bahane elimdeydi ;)

-Kusura bakmayın arkadaşlar ama bizim bir sözümüz vardır Trabzonsporlular olarak: ''Hayvanlaştıramazsınız!..Sadece Karadeniz fırtınası!..''

Sınıfın tepkisini tahmin edebilirsiniz.Biri ''Hocam hakaret var'' diye ukalalık etmeye kalktı tabi ama arkamda dağ gibi Necdet hocam vardı. ;) Eee ortada tahrik unsuru da var,sunumum yarıda kesilmiş,engellenmiş.;)

Neyse efendim,lafımı söyledim.İçim soğudu açıkçası!.. :D Aşağılamaya çalışan insanlara bazen onlar gibi cevap vermek gerekebiliyor,tabi bunu olabildiğince yakışıklı hale getirerek.Çok mu sertti bilmem,ama iyi gitti be!.. :)

Demokratik Üniversite Platformu idi başlık değil mi?Du bağlayayım o zaman konuyu :)

Hocam,siz olsaydınız hocamın yerinde bana tepki verir miydiniz bu sözüm için?

Nasıl bir bağlamaysa artık bu!..
Uzun saplı bağlama!..
Aman Allahım!..Geri döndüm!.. :confused: :D:D

Cyzio
01.04.2007, 02:00
Bence hakaret bile yok. Sözlü saldırıya verilmiş bir cevap var, o kadar.

yaranozlu
01.04.2007, 11:27
gayet nizami bir cevap ki işin içinden çıkmak da kolay, hamsi de bir hayvan ki... elastik bir laf yani, zekice de denebilir....

inş. geçen günlerde Boğaziçi Üni. de olan protestodan haberiniz yoktur. Çok sert olmuş. Koç grubu adına sunulan bir seminerde bir bayana çok sert bir protesto yapıldı. Hoş bir eylem değildi...

Günümüzde akademisyen olmak çok zor değil, ama üniversite lise gibi değil, öğrenci hemen anlar senin kaliteni. Ya her şey önce insan olmakla başlıyor, kaliteli hoca da pek bi seviliyo.... Üniversiteden matematik hocam (geçen sene dersini almıştım) ki kendisi Türkiyenin en iyi matematikçilerindendir, Oflu Prof. Yılmaz Akyıldız(kendisi sıkça belirtirdi)a sevgilerimi gönderiyorum... Çok ama çok kaliteli bir hocaydı. Ezberi sevmeyen, derse çalışmadan gelirdi ki, çünkü o kadar kendine güvenirdi, hata yapardı ki bu hatalar bizim yapabileceğimiz cinstendi, sonra hatasını anlayıp bizim o hataya düşmemizi engellerdi. Çok zeki bir insan... Bi de şu lafını unutamam, bi arkadaş demiş ki, hoca kitabı okumuyor, kitaptan işlemiyor diye şikayet etmiş... Hocamız derste şöyle dedi: Ya benim kitapla ne işim olur, kitap sizin işiniz, ben bu adamın kitabını napayım, ben zaten kitap yazmışım, elin adamının kitabını niye okuyayım, ben size mantığını öğretirim, soru çözmek istiyorsanız asistanlarla PS lerde( problem çözümü dersi) dersi de öğrenin, soru da çözün demişti. 3. kez aldığım dersten BA yla geçmiştim :)

Can basten
01.04.2007, 18:04
ÜNİVERSİTE TERİMLERİ

Profesör: Dersine girmezseniz affetmez, sinirlendirmeye gelmez, notları ve asistanları yardımıyla size dört taraftan girişebilecek bir süper güçtür. Tartışmayın!:)

Doçent: Profesörlerin çalışmalarını eleştirip duran akademik rütbelilerdir. Ah onlar o profesör ünvanını taktılar mıydı ne kallavi şeyler üreteceklerdir ama işte...:)

Asistan: Hocalıkla öğrencilik arasında kalmış zıpır görünümlü, çoğu idealist genç çocuklardır. Bazıları hocalara yalakalık olsun diye sizi kolaylıkla satabilirler. Güvenmemek lazımdır.:)

Amfi: Yukardan aşağıya doğru hiyeraraşik boy sıralaması olan yaklaşık 200-300 kişilik acaip yapılardır. Derste kağıt oynayana, uyuyana, gazete okuyana sıkça rastlanılabildiği gibi, sınavda sütunların arasına denk gelirseniz şahane kopya çekebilirsiniz.:)

Seçmeli ders: Üniversitenin en keyifli yanlarından birisi istediğiniz dersi seçmektir. Ancak "birkaç ders fazla alıp erken bitir" gazına gelinmesi çok sakıncalı olabilir.:)

Sunum: Vize yapmayıp size hazırlattığı ödevi sınıf karşısında anlattıran hoca candır. Ancak ingilizceye ve vücut diline hakim olunmalıdır.:)

Fen-Edebiyat Fakültesi: Siyasi savaş çıkması en muhtemel fakültedir. Genelde üniversitelere yayılan olaylar buradan çıkar. :)

Kimlik kontrolü: Her sabah özel güvenlik elemanlarının otobüsün içine girerek okulu dış mihraklardan korumak üzere yaptığı kontroldür. Ama adam da emir kuludur, emekçidir, sitem etmemek lazımdır.:)

Bahar Şenliği: Üniversitelilerin türlü atraksiyonlarla coştuğu dönemlerdir. Genelde rock gruplar konser verir bu dönemde. Kimse çıkıp da Nez'i, Petek Dinçöz'ü falan getirelim demez, onlar kapitalist sermayenin ürünleridir çünkü. :)

Vize-Final: Vize ara sınavı demektir, finaller ise dönemin sonunda peşpeşe gelen ve insana "erkekseniz teker teker gelin lan" dedirten sınavlardır. Finallerin hepsine birlikte çalıştığınız için ders konularını birbirine karıştırma olasılığı vardır dikkatli olunmalıdır.. :)

mavic
01.04.2007, 22:38
tanımların çok keyifli can basten tebrikler:)

Gamze
01.04.2007, 22:58
Terimler harika :):) :alkış:

Can basten
02.04.2007, 13:10
Madem beğendiniz devam edeyim.:)

Siyasi el duyurusu/afiş: Şöyle yazılanlardan etkilenmiş gibi bir yüz ifadesiyle birkaç dakika incelerseniz her an yanınızda bir kız biterek tanışma falan teklif edebilir. Politik ve opportunist davranmak gerekir bu tür zamanlarda...:)

İ.İ.B.F.: Okulun en duyarlı insanlarını (uluslararası ilişkilerciler) ve en hedonist tiplerini (İşletmeciler):D bir arada barındıran fakültelerdir.

Kütüphane: Normal zamanlarda yapacak işi olmayan öğrencilerin önlerine rastgele bir kitap açarak mp3 dinlediği yerler olan kütüphaneler, ödev zamanları akına uğrar. Kontenjan harici kitap almak için görevli memurlarla iyi geçinmelisiniz, bu noktada geyiği harmanlayacak bir laf etkili olabilir: "Sizin işiniz de zor valla" ya da "Bütün okulun yükü de sizde gibi"...:)

Üniv. Tuvaletleri: En manyak esprilerin mekanıdır. Bunalımlı üniv. gençliği bütün sorunlarını tuvalet duvarlarına hesap verme duygusu olmadan aksettirmiştir çünkü.
(Bir kere pisuvarın üstünde, tam göz hizasına gelen bi yerde şunu yazılı görmüştüm: Şu an bu okulda ne yaptığını gerçekten bilen tek kişi sensin):)

Transkript: Karnenin akademik adıdır. En güzel yanı istemezseniz vermezler.:)
(Benim bi arkadaşın ortaokul mezunu olan babası transkripti görünce "lan tembel herif "Current Issues in World Politics" dersinden kalınır mı hiç" demişti):)

Yemekhane: "İki kuruş paraya daha ne bekliyorsunuz ki la" mantığının hakim olduğu yerlerdir. Buralarda yedikten sonra tabldotlarını masaya bırakıp giden uyanıklara karşı dikkatli olunmalıdır.:)

Yaz okulu: Bütünlemesi olmayan bölümlerde finalden geçemeyenleri ensede boza pişiren sıcaklarda okula gitmeye zorlayan uygulamadır ki çok pistir.:)

Kulüp dergileri: Genelde Yıl: 1, Sayı: 1'de kalan ve zaten sene boyunca o tek sayısı satılmaya çalışılan spiralli yayınlardır.:)

Çakır
02.04.2007, 20:19
Can döktürmüşsün :) Özellikle profesöre bittim. Süper güce karşı 'akıllı' olmak lazım gerçekten, bir kere taktı mı affetmez, yalan olur mezuniyet. Kütüphane tespiti de çok iyi... İlk yılımda kütüphanede gezinirkenn "vay be herkes çok acayip çalışıyor, biz hiçbişi yapmıyoruz" diyordum, sonradan anladık durumu :D Müzik odası diye bir yer vardır bi de bazı kütüphanelerde. O bambaşka bi konu zaten.

Can basten
03.04.2007, 10:57
Çakır senin haberin yoktur, ben aktif futbol yaşamıma son verdim 3 gün önce. Hal böyle olunca da Organizasyonlar başlığından çıkıp artık Serbest Kürsü'ye takılmaya başladım. Hayırlısı artık.:D

Gökhan Bozyiğit
03.04.2007, 13:05
Can döktürmüşsün :) Özellikle profesöre bittim. Süper güce karşı 'akıllı' olmak lazım gerçekten, bir kere taktı mı affetmez, yalan olur mezuniyet. Kütüphane tespiti de çok iyi... İlk yılımda kütüphanede gezinirkenn "vay be herkes çok acayip çalışıyor, biz hiçbişi yapmıyoruz" diyordum, sonradan anladık durumu :D Müzik odası diye bir yer vardır bi de bazı kütüphanelerde. O bambaşka bi konu zaten.

Çakırım sen bilirsin Bilkent'te müzik odaları bazen nasıl amaç dışı kullanılır:).


Çakır senin haberin yoktur, ben aktif futbol yaşamıma son verdim 3 gün önce. Hal böyle olunca da Organizasyonlar başlığından çıkıp artık Serbest Kürsü'ye takılmaya başladım. Hayırlısı artık.:D

Can idmangüçlü hemen böyle pes eder mi ya?

Bu arada eline sağlık yazılar çok güzel olmuş:).

antagonist
16.04.2007, 01:41
Silinmiştir...

Gamze
16.04.2007, 01:56
Esasında özel üniversite değil de vakıf üniversitesi kavramı kullanılıyor resmi kaynaklarda-bildiğim kadarıyla :rolleyes: ''Özel'' demek ne kadar doğru ben de bilemiyorum.

antagonist
16.04.2007, 01:59
Silinmiştir...

Gamze
16.04.2007, 02:01
Ben de sana katılıyorum işte :)

m@rdi
16.04.2007, 07:29
Czyio hocam affınıza sığınarak bir şey danışmak istiyorum. 3 yıldır aynı hocadan çeşitli dersleri alıyorum,bölümümüzün en eski hocalarından. Mezunlarımızlada konuştuğumuzda hocamız hakkındda aynı kanıya varıyoruz .
" x hocadan 8 ders (ki alanımızın en önemli derslerinden ) aldım ,dersini geçtim (veya okulu bitirdim )tek kelime bilmiyorum,hatırlamıyorum. "

Bu cümleyi tek başıma kurmuş olsam bu kadar dert etmezdim ancak tüm bölüm öğrencileri aynı düşüncelere sahip olunca ister istemez aklıma takılıyor.

"biz mi yetersisiz?,hocamı yetersiz,ezber ezber nereye kadar?"

küçük bir örnek vermek istiyorum;

Geçen hafta olan sınavımız da (Genel boyama ), çok önemli noktaların,kesinlikle bilinmesi gereken noktaların olduğ bir derste hocamız tuttu bize kel alaka ve derste kesinlikle ezberlemeyin size fikir vermesi gereken bir tablo bu dediği tabloyu sordu.(Ki derste doğru söylüyordu,tablo dersle ilgili işletmelerde yaılı olarak asılı bulunuyor,yada ihtiyaç halinde bakılıyor.)
Neyse sınav sonrası herkeste bir gülümseme, nerdeyse katılarak güleceğiz.Hani derler ya ağlanacak hale gülmek işte bizim ki o hesap, soruyu yapamayıp 25 puandan oluşumuza mı ağlayalım,sorulabilecek en saçma soruyla bizi sınamaya çalışan hocamızın acizliğine mi gülelim ?

sorarım hocam suç kimde,nerde ? gülelim mi ağlayalım mı ?

Mehmet Fatih Yavuz
16.04.2007, 07:45
Uzatmalı bir öğrenci olaraktan hoca konusunda epeyce tecrübelendim:D:D
Hoca dan hocaya fark var anlarım da geçen yaz başımıza gelen bi mevzu anlatayım...

normalde geçtiğimiz bir dersi yaz okulunda alarak düşürdüğümüz bursu geri alalım dedik... derslere tam devamla seneyi bitirdik.. normalde DC ile geçerek yükseltmeye aldığımız dersin notu : F...

şimdi hata nerde??
dersi bilmiyor desen bir dönem önce geçmişsin... İstanbulun iğrenç sıcağında yazın full devam etmişsin....

sonuç : bursu geri alamamış olduk... 1 sene daha eşşek yükü ile parayı ödemeye devam.... geçtiğimiz dersten kalınca o dersi bi daha aldık.. yazın alabileceğimiz başka bir dersi de alamamış olunca 2 ders geri gelmiş olduk....

(sakın ola ki derse girip gazete okuyanlardan sanmayın:D) ... aptal olduğumu düşünmeye başlıyordum tam..
taa ki yaz okuluna giden 60 kişiden 56 sının kaldığını duyduğumda.. dilekçe ile 6 kişi daha geçiyor.. kalan sayısı 50...

çıkardığım sonuç : bir daha asla matematik bölümü hocalarından ders alma(bir matematikçinin oğlu olarak)..:D

Cyzio
16.04.2007, 23:34
Hazır Cyzio hocam çevrimiçiyken soralım:

"Özel üniversite" kavramı doğru bir kavram mıdır?Türkiye'deki özel olduğu söylenen üniversiteler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir de şu var:Bir yanda gecesini gündüzüne katıp ÖSS'yi kazanan öğreni diğer yanda babasının parasını basan öğrenci..


Esasında özel üniversite değil de vakıf üniversitesi kavramı kullanılıyor resmi kaynaklarda-bildiğim kadarıyla :rolleyes: ''Özel'' demek ne kadar doğru ben de bilemiyorum.


Ben de bunu kastetmiştim...


Ben de sana katılıyorum işte :)

İlginçtir, dün o saatlerde çevirimiçi olduğum halde, demek ki "Serbest Kürsü"ye hiç uğramamışım. Böylece sorularınızın cevapları da bugüne kaldı.

Önce Sevgili Antagonist ve Gamze ile başlayayım. "Özel" veya "vakıf", hangi kelimeyi kullanırsanız kullanın, neyi kast ettiğiniz anlaşılıyor.

"Özel üniversite" kavramı doğru bir kavram mıdır? Evet doğru bir kavramdır. İsteyen, istediği üniversiteden eğitimini alabilir. Bu aynen, bir yere gidecekken THY ile ya da özel şirketin uçağıyla gitmek gibi bir şey. Ya da hastahane olarak, devlet ya da özel hastahane tercihiniz gibi.

Türkiye'deki özel olduğu söylenen üniversiteler hakkında ne düşünüyorsunuz? İşte bu konuda maalesef çok olumlu birşeyler söylemek zor. Belli başlı bir kaç özel üniversite dışında lâyıkıyla eğitim verenlerin sayısı, pek de çok değil. Aslında üniversiteleri, "Diploma alınan müessese" olarak değil, "Eğitim ( ya da bilgi) alınan müessese"ler olarak görmeye başlarsak, mesele büyük ölçüde hallolacak. Şu ana kadar dört üniversitede görev yaptım:

1-) Devlet Üniversitesi (Türkiye)

2-) Özel Üniversite (KKTC)

3-) Yarı Devlet Vakıf Üniversitesi (KKTC)

4-) Devlet Üniversitesi (Türkiye)

2 numaralıdaki görevim esnasında maalesef çok büyük laçkalıklara şahit oldum. Öğrencilerin önemli bir kısmında:

-"Canım para veriyoruz, ya... Bir de çalışacak mıyız?"

görüşü hakim. Buna idare de maalesef çanak tutuyor. Yani "tavuk-yumurta" hikâyesi. Önce hangi taraf yozlaştı, bilinmez.

Bir de şu var:Bir yanda gecesini gündüzüne katıp ÖSS'yi kazanan öğreni diğer yanda babasının parasını basan öğrenci.. Bu biraz popülist bir yaklaşım gibi geliyor bana. Bence burada itiraz ettiğiniz kolay diploma. Eğer öyleyse, haklısınız. Ama, aynı zorlukta bir eğitimden geçiyorlarsa, benim gözümde, özel üniversite mezunuyla, devlet üniversitesi mezunu arasında fark yoktur.

Uzun lâfın kısası; bu konudaki görüşüm: Özel üniversiteye evet, kolay diplomaya hayır.

Cyzio
16.04.2007, 23:48
Czyio hocam affınıza sığınarak bir şey danışmak istiyorum. 3 yıldır aynı hocadan çeşitli dersleri alıyorum,bölümümüzün en eski hocalarından. Mezunlarımızlada konuştuğumuzda hocamız hakkındda aynı kanıya varıyoruz .
" x hocadan 8 ders (ki alanımızın en önemli derslerinden ) aldım ,dersini geçtim (veya okulu bitirdim )tek kelime bilmiyorum,hatırlamıyorum. "

Bu cümleyi tek başıma kurmuş olsam bu kadar dert etmezdim ancak tüm bölüm öğrencileri aynı düşüncelere sahip olunca ister istemez aklıma takılıyor.

"biz mi yetersisiz?,hocamı yetersiz,ezber ezber nereye kadar?"

küçük bir örnek vermek istiyorum;

Geçen hafta olan sınavımız da (Genel boyama ), çok önemli noktaların,kesinlikle bilinmesi gereken noktaların olduğ bir derste hocamız tuttu bize kel alaka ve derste kesinlikle ezberlemeyin size fikir vermesi gereken bir tablo bu dediği tabloyu sordu.(Ki derste doğru söylüyordu,tablo dersle ilgili işletmelerde yaılı olarak asılı bulunuyor,yada ihtiyaç halinde bakılıyor.)
Neyse sınav sonrası herkeste bir gülümseme, nerdeyse katılarak güleceğiz.Hani derler ya ağlanacak hale gülmek işte bizim ki o hesap, soruyu yapamayıp 25 puandan oluşumuza mı ağlayalım,sorulabilecek en saçma soruyla bizi sınamaya çalışan hocamızın acizliğine mi gülelim ?

sorarım hocam suç kimde,nerde ? gülelim mi ağlayalım mı ?

Sevgili m@rdi;

Evvelâ şununla başlayayım:

" x hocadan 8 ders (ki alanımızın en önemli derslerinden )... Eğer öğretim üyesi sıkıntısı yoksa, bir öğrencinin üniversite lisans hayatı boyunca, bir hocadan sekiz ders alması, pek de olumlu bir durum değil. Bilmiyorum bölümünüzde, öğretim üyesi sıkıntısı var mı? Meselâ bizim bölümde var. Ama buna rağmen öğrenciler meselâ benimle, tahsil hayatları boyunca üç mecburî, bir seçmeli toplam dört defa (seçmeliyi seçmeyenler üç) karşılaşıyorlar. Bence bu sayı ideal olarak 2+1 olmalı ki, bıkkınlıklar olmasın.

Ya da bahsettiğiniz x bey, konusunun müthiş uzmanı; o sekiz dersi ondan başkası veremiyor.

dersini geçtim (veya okulu bitirdim )tek kelime bilmiyorum,hatırlamıyorum. Bir konuyu bilmek ayrı, öğretebilmek ayrı şeylerdir. Bir evvelki sayfada bununla ilgili bir mesajım vardı, ona bakın.

bize kel alaka ve derste kesinlikle ezberlemeyin size fikir vermesi gereken bir tablo bu dediği tabloyu sordu. Söyleyecek hiç bir şeyim yok...

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Bütün mesleklerde olduğu gibi, hocaların da işini son derece severek yapması gerek.

Sevgiler.

Cyzio
16.04.2007, 23:57
Uzatmalı bir öğrenci olaraktan hoca konusunda epeyce tecrübelendim:D:D
Hoca dan hocaya fark var anlarım da geçen yaz başımıza gelen bi mevzu anlatayım...

normalde geçtiğimiz bir dersi yaz okulunda alarak düşürdüğümüz bursu geri alalım dedik... derslere tam devamla seneyi bitirdik.. normalde DC ile geçerek yükseltmeye aldığımız dersin notu : F...

şimdi hata nerde??
dersi bilmiyor desen bir dönem önce geçmişsin... İstanbulun iğrenç sıcağında yazın full devam etmişsin....

sonuç : bursu geri alamamış olduk... 1 sene daha eşşek yükü ile parayı ödemeye devam.... geçtiğimiz dersten kalınca o dersi bi daha aldık.. yazın alabileceğimiz başka bir dersi de alamamış olunca 2 ders geri gelmiş olduk....

(sakın ola ki derse girip gazete okuyanlardan sanmayın:D) ... aptal olduğumu düşünmeye başlıyordum tam..
taa ki yaz okuluna giden 60 kişiden 56 sının kaldığını duyduğumda.. dilekçe ile 6 kişi daha geçiyor.. kalan sayısı 50...

çıkardığım sonuç : bir daha asla matematik bölümü hocalarından ders alma(bir matematikçinin oğlu olarak)..:D

normalde DC ile geçerek yükseltmeye aldığımız dersin notu : F... Buna benzer bir şeye ben de asistanken şahit olmuştum (İlginçtir, o da matematik dersiydi :) ): Öğrenci DC getirdiği matematik dersini yükseltmek için tekrarlıyor (Ama yaz okulunda değil, kendi üniversitesinde, normal dönemde); aldığı not: F. Bu sefer (kaldığı için) mecburen tekrarlıyor: DD.

Sen inşaallah yükseltmişsindir; bak düşürenler bile var.

çıkardığım sonuç : bir daha asla matematik bölümü hocalarından ders alma(bir matematikçinin oğlu olarak)..:D Çok genelleme yapma, bak babana (ya da annene) kadar uzanıyor iş :D .

Can basten
17.04.2007, 01:37
normalde DC ile geçerek yükseltmeye aldığımız dersin notu : F... Buna benzer bir şeye ben de asistanken şahit olmuştum (İlginçtir, o da matematik dersiydi :) ): Öğrenci DC getirdiği matematik dersini yükseltmek için tekrarlıyor (Ama yaz okulunda değil, kendi üniversitesinde, normal dönemde); aldığı not: F. Bu sefer (kaldığı için) mecburen tekrarlıyor: DD.

Sen inşaallah yükseltmişsindir; bak düşürenler bile var.



Dersi tekrar alıp not yükseltme meselesi benim içimde kanayan bir yaradır aslında. Anlatayım.

Bendeniz iyi bir öğrenci olup bölümümü ikincilik derecesiyle bitirmiş ve Üstün Başarı Belgemi (üstünde öyle yazıyor harbiden, kurdelesi de vardı hatta:D) törenle bizzat dekanımızın elinden almıştım. Neyse, mezuniyetten bir süre sonra benim bir master başvurum oldu ve seçimde bana artı sağlayabileceği düşüncesiyle okuldan bölüm ikincisi olduğuma dair bir belge alayım dedim. Öğrenci işlerine gidip meramımı anlattığımda neyle karşılaştım dersiniz, bölümü üçüncülükle bitiren zat-ı uyanık yaz okulunda, 2. sınıftayken koşullu geçtiği bir dersi tekrar almış ve notunu AA yaparak şak diye ikinciliğe kurulmuş, biz üçüncülüğe düşmüşüz. Ne şaşırmıştım yaa...:)

Hadi bakalım nerede şimdi bu sistemin adaleti. Bunu uygulayana da, uygulatana da yazıklar olsun beaaa... Kahrolsun sömürü...:D:D:D

antagonist
17.04.2007, 01:42
Silinmiştir...

m@rdi
17.04.2007, 08:56
Sevgili m@rdi;

Evvelâ şununla başlayayım:

" x hocadan 8 ders (ki alanımızın en önemli derslerinden )... Eğer öğretim üyesi sıkıntısı yoksa, bir öğrencinin üniversite lisans hayatı boyunca, bir hocadan sekiz ders alması, pek de olumlu bir durum değil. Bilmiyorum bölümünüzde, öğretim üyesi sıkıntısı var mı? Meselâ bizim bölümde var. Ama buna rağmen öğrenciler meselâ benimle, tahsil hayatları boyunca üç mecburî, bir seçmeli toplam dört defa (seçmeliyi seçmeyenler üç) karşılaşıyorlar. Bence bu sayı ideal olarak 2+1 olmalı ki, bıkkınlıklar olmasın.

Ya da bahsettiğiniz x bey, konusunun müthiş uzmanı; o sekiz dersi ondan başkası veremiyor.

dersini geçtim (veya okulu bitirdim )tek kelime bilmiyorum,hatırlamıyorum. Bir konuyu bilmek ayrı, öğretebilmek ayrı şeylerdir. Bir evvelki sayfada bununla ilgili bir mesajım vardı, ona bakın.

bize kel alaka ve derste kesinlikle ezberlemeyin size fikir vermesi gereken bir tablo bu dediği tabloyu sordu. Söyleyecek hiç bir şeyim yok...

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Bütün mesleklerde olduğu gibi, hocaların da işini son derece severek yapması gerek.

Sevgiler.


hocam açıklayayım;

bölümüm tekstil mühendisliği (Ç.Ü ) , bildiğiniz gibi bölümün temel direği mekanik ve kimya. Bahsettiğim x hocamız böülümüzde tek kimyacı ve bizim 4 yıl boyunca toplam 10 kimya desi var ki bunların ikisi genel kimya olup hocamız tarafından verilmiyor.Yani mezun olabilmek için kuzu kuzu hocamızın yolundan gitmek yolundayız bi yerde ;)


konusunda uzman hoca :) tartışılır. Bence değil sadece ezberci:p

son olarak fener maçlarında sınıfın erkeklerine izin veren hocamızın işini severk mi yapıyor bilmiyorum,bilemiyorum ama bildiğim bir şey var bölümümüz öğrencilerine "lanet olsun burayı seçtiğime" dedirtebilen bir hoca olduğu için kendisini ayrı yerde tutuyoruz ;)

Hoca şikayet köşesi gibi oldu biraz ama affınıza sığındım :o

:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::


yaz okulu meselesine gelince; (en azından Adana için ) o yaz sıcağında normal dönemde devam etmediği kadar okula devam edip not yükseltebilenlere helal olsun. Nefes almaya zorlanırken birde üstüne ders çalışabilmek üstün yetenek :)

littlebighorn
19.04.2007, 07:39
İlginçtir, dün o saatlerde çevirimiçi olduğum halde, demek ki "Serbest Kürsü"ye hiç uğramamışım. Böylece sorularınızın cevapları da bugüne kaldı.

Önce Sevgili Antagonist ve Gamze ile başlayayım. "Özel" veya "vakıf", hangi kelimeyi kullanırsanız kullanın, neyi kast ettiğiniz anlaşılıyor.

"Özel üniversite" kavramı doğru bir kavram mıdır? Evet doğru bir kavramdır. İsteyen, istediği üniversiteden eğitimini alabilir. Bu aynen, bir yere gidecekken THY ile ya da özel şirketin uçağıyla gitmek gibi bir şey. Ya da hastahane olarak, devlet ya da özel hastahane tercihiniz gibi.

Türkiye'deki özel olduğu söylenen üniversiteler hakkında ne düşünüyorsunuz? İşte bu konuda maalesef çok olumlu birşeyler söylemek zor. Belli başlı bir kaç özel üniversite dışında lâyıkıyla eğitim verenlerin sayısı, pek de çok değil. Aslında üniversiteleri, "Diploma alınan müessese" olarak değil, "Eğitim ( ya da bilgi) alınan müessese"ler olarak görmeye başlarsak, mesele büyük ölçüde hallolacak. Şu ana kadar dört üniversitede görev yaptım:

1-) Devlet Üniversitesi (Türkiye)

2-) Özel Üniversite (KKTC)

3-) Yarı Devlet Vakıf Üniversitesi (KKTC)

4-) Devlet Üniversitesi (Türkiye)

2 numaralıdaki görevim esnasında maalesef çok büyük laçkalıklara şahit oldum. Öğrencilerin önemli bir kısmında:

-"Canım para veriyoruz, ya... Bir de çalışacak mıyız?"

görüşü hakim. Buna idare de maalesef çanak tutuyor. Yani "tavuk-yumurta" hikâyesi. Önce hangi taraf yozlaştı, bilinmez.

Bir de şu var:Bir yanda gecesini gündüzüne katıp ÖSS'yi kazanan öğreni diğer yanda babasının parasını basan öğrenci.. Bu biraz popülist bir yaklaşım gibi geliyor bana. Bence burada itiraz ettiğiniz kolay diploma. Eğer öyleyse, haklısınız. Ama, aynı zorlukta bir eğitimden geçiyorlarsa, benim gözümde, özel üniversite mezunuyla, devlet üniversitesi mezunu arasında fark yoktur.

Uzun lâfın kısası; bu konudaki görüşüm: Özel üniversiteye evet, kolay diplomaya hayır.
SAyın Cyzio maalesef özel üniversitelerle ilgili yazdıklarınıza katılamayacağım.

Ben özel üniversitelerin ve özel okulların Türkiye' de ortalama eğitim kalitesini düşürdüklerini, daha da önemlisi fırsat eşitliğini bozduklarını düşünüyorum.
İsteyen istediği okula gider maalesef olmuyor... Parası olan gidiyor olmayan gidemiyor.... İsteyen uçakla isteyen trenle gider örneği de en azından devletin topluma eşit bir şekilde vermek zorunda olduğu (Anayasa güvencesinde) eğitim (ve de sağlık) hizmetleri açısından uygun bir örnek olmamış...


Özel üniversiteye hayır, kolay diplomaya da hayır...
Fırsat eşitliğine ve kaliteli eğitime evet. Türk insanı bunu hakediyor...
Şimdi iyi güzel de parayı nereden bulup bunu sağlayacağız derseniz o da ayrı bir tartışma konusudur, uzun uzun tartışılabilir.

Saygı ve Sevgilerimle

Cyzio
19.04.2007, 09:43
SAyın Cyzio maalesef özel üniversitelerle ilgili yazdıklarınıza katılamayacağım.



Tabii ki... Bu köşenin adı, bu yüzden "Demokratik Üniversite Platformu".




Ben özel üniversitelerin ve özel okulların Türkiye' de ortalama eğitim kalitesini düşürdüklerini,



Pek çoğu için kesinlikle haklısınız.




daha da önemlisi fırsat eşitliğini bozduklarını düşünüyorum.



Fırsat eşitliği... Bana sorarsanız, hiç bir konuda tam olarak fırsat eşitliği yok. Meselâ, bir öğrenci güzel bir puan tutturup bir devlet üniversitesine girdi ama maddi imkânsızlıklar sebebiyle çalışarak okuma durumunda olduğunu farz edelim. Dışarıda çalışması sebebiyle, derslerine arkadaşları kadar çalışamayacak ve belki bu yüzden başarısız olacaktır. Sizin bu konuda "Fırsat Eşitliği" adına yapabilecek bir şeyiniz var mı? Yani o öğrencinin sınav kağıtları biraz daha müsamahalı mı okunmalıdır? Bana göre kesinlikle hayır.

Kaldı ki, bu konuyu daha derinlere götürürseniz; para da, zekâ da Allah'ın kullarına bilemediğimiz bir şekilde taksim ettiği (inancı olmayanlar için, zekânın ve paranın insanlara rastgele denk geldiği) varlıklar olduğu için, daha az zekî olanlarınmız, zekî olanlara göre "Fırsat Eşitliği" bakımından geri kalmıyor mu? Adam hiç çalışmadan sınavda yüksek başarı sağlıyor, ben onun kaç misli çalıştığım halde aynı başarıyı yakalayamıyorum. Ben şimdi kime itiraz edeyim?

Bence, herkes elindekini kullanmakta, yasa dışı yollara sapmadığı müddetçe, serbesttir. Adamın iyi bir adale yapısı var, koşularda birinci geliyor; benim yok, ben birinci gelemiyorum. Nerede kaldı "Fırsat Eşitliği"?




İsteyen istediği okula gider maalesef olmuyor... Parası olan gidiyor olmayan gidemiyor.... İsteyen uçakla isteyen trenle gider örneği de en azından devletin topluma eşit bir şekilde vermek zorunda olduğu (Anayasa güvencesinde) eğitim (ve de sağlık) hizmetleri açısından uygun bir örnek olmamış...



Bu konuda bir iki tesbitte bulunmak istiyorum. Birincisi, Türkiye'de sadece ilk öğretim mecburî olup, devletin güvencesi altındadır. Ama ilköğretimde bile özel okullar vardır. Onda niye "Parası olan gidiyor, parası olmayan gidemiyor" demiyorsunuz? Ben de oğlumun, pırıl pırıl, yirmi kişilik sınıflarda, öğretmenlerin her öğrencisiyle teker teker ilgilendiği özel okullarda okumasını isterim. Ama benim oğlum devlet okuluna gidiyor. Neden? Maddî durumum bu kadarına izin veriyor. Kimseye de, "Siz niye çocuğunuzu özel okula gönderiyorsunuz? Nerede kaldı fırsat eşitliği?" demiyorum.

İkincisi; devlet zaten önemli bir sayıdaki öğrenciye devlet üniversitelerinde eğitim imkânı sağlıyor. Ama arz düşük, talep çok fazla olduğundan, bir sınav yapıyor. Yani devletin elinden gelen bu.

Anayasal olarak, devlet halkı bilgilendirmek zorunda değil mi? Evet... Pekiyi TRT'den başka televizyon seyrediyor musunuz? Cevabınız "Evet"se, neden? Ya da belediye otobüsü dışında, dolmuşa da binmiyor musunuz? Onlar özel teşebbüs değil mi? Bir yere birşey gönderirken sadece PTT'yi mi kullanıyorsunuz; yoksa özel kuryelere başvurduğunuz oluyor mu?




Özel üniversiteye hayır, kolay diplomaya da hayır...
Fırsat eşitliğine ve kaliteli eğitime evet. Türk insanı bunu hakediyor...
Şimdi iyi güzel de parayı nereden bulup bunu sağlayacağız derseniz o da ayrı bir tartışma konusudur, uzun uzun tartışılabilir.



"Kolay diplomaya hayır", ve "kaliteli eğitime evet" kısmına tamamen katılıyorum. Asla unutmamanız gereken bir konu da, "Devlet Üniversitesi" demenin her zaman "Kaliteli Eğitim" demek olmadığı.

Diğer konuları yukarıda az-çok açıkladım sanıyorum.




Saygı ve Sevgilerimle



Bilmukabele benden de size.

littlebighorn
19.04.2007, 21:20
Tabii ki... Bu köşenin adı, bu yüzden "Demokratik Üniversite Platformu".



Pek çoğu için kesinlikle haklısınız.



Fırsat eşitliği... Bana sorarsanız, hiç bir konuda tam olarak fırsat eşitliği yok. Meselâ, bir öğrenci güzel bir puan tutturup bir devlet üniversitesine girdi ama maddi imkânsızlıklar sebebiyle çalışarak okuma durumunda olduğunu farz edelim. Dışarıda çalışması sebebiyle, derslerine arkadaşları kadar çalışamayacak ve belki bu yüzden başarısız olacaktır. Sizin bu konuda "Fırsat Eşitliği" adına yapabilecek bir şeyiniz var mı? Yani o öğrencinin sınav kağıtları biraz daha müsamahalı mı okunmalıdır? Bana göre kesinlikle hayır.

Kaldı ki, bu konuyu daha derinlere götürürseniz; para da, zekâ da Allah'ın kullarına bilemediğimiz bir şekilde taksim ettiği (inancı olmayanlar için, zekânın ve paranın insanlara rastgele denk geldiği) varlıklar olduğu için, daha az zekî olanlarınmız, zekî olanlara göre "Fırsat Eşitliği" bakımından geri kalmıyor mu? Adam hiç çalışmadan sınavda yüksek başarı sağlıyor, ben onun kaç misli çalıştığım halde aynı başarıyı yakalayamıyorum. Ben şimdi kime itiraz edeyim?

Bence, herkes elindekini kullanmakta, yasa dışı yollara sapmadığı müddetçe, serbesttir. Adamın iyi bir adale yapısı var, koşularda birinci geliyor; benim yok, ben birinci gelemiyorum. Nerede kaldı "Fırsat Eşitliği"?



Bu konuda bir iki tesbitte bulunmak istiyorum. Birincisi, Türkiye'de sadece ilk öğretim mecburî olup, devletin güvencesi altındadır. Ama ilköğretimde bile özel okullar vardır. Onda niye "Parası olan gidiyor, parası olmayan gidemiyor" demiyorsunuz? Ben de oğlumun, pırıl pırıl, yirmi kişilik sınıflarda, öğretmenlerin her öğrencisiyle teker teker ilgilendiği özel okullarda okumasını isterim. Ama benim oğlum devlet okuluna gidiyor. Neden? Maddî durumum bu kadarına izin veriyor. Kimseye de, "Siz niye çocuğunuzu özel okula gönderiyorsunuz? Nerede kaldı fırsat eşitliği?" demiyorum.

İkincisi; devlet zaten önemli bir sayıdaki öğrenciye devlet üniversitelerinde eğitim imkânı sağlıyor. Ama arz düşük, talep çok fazla olduğundan, bir sınav yapıyor. Yani devletin elinden gelen bu.

Anayasal olarak, devlet halkı bilgilendirmek zorunda değil mi? Evet... Pekiyi TRT'den başka televizyon seyrediyor musunuz? Cevabınız "Evet"se, neden? Ya da belediye otobüsü dışında, dolmuşa da binmiyor musunuz? Onlar özel teşebbüs değil mi? Bir yere birşey gönderirken sadece PTT'yi mi kullanıyorsunuz; yoksa özel kuryelere başvurduğunuz oluyor mu?



"Kolay diplomaya hayır", ve "kaliteli eğitime evet" kısmına tamamen katılıyorum. Asla unutmamanız gereken bir konu da, "Devlet Üniversitesi" demenin her zaman "Kaliteli Eğitim" demek olmadığı.

Diğer konuları yukarıda az-çok açıkladım sanıyorum.



Bilmukabele benden de size.
Sayın Cyzio,

Öncelikle belirtmeliyim ki ben eğitimde (ve sağlıkta) "özel" liğe karşıyım. Üniversite bu konunun yalnızca bir yanı.

Sanırım fırsat eşitliği konusunu biraz açmak gerekecek:

Fırsat eşitliğinin devletin halkına sağlamak zorunda olduğu bir görevi olduğunu düşünüyorum. Devlet tüm halkına aynı düzeyde, kaliteli bir eğitim görme olanağı sağlamalı bunun neticesinde yetenekleri ve zekalarına göre branşlaştırmalıdır. Bence devletin halkın mal ve can güvenliğini koruması kadar önemli bir diğer görevi de budur. %100 fırsat eşitliği ütopik olabilir fakat devletin yeterli eğitim olanağı alamayacak durumda olan (ki ülkemizde %60 lar gibi bir orandan bahsediyoruz) insanlarını gözetmesi ve diğerlerine en azından yakın bir eğitim olanağı sağlaması gerektiğini düşünüyorum.

İnsanlar zaten doğarken eşit değil ki oluruna bırakın herkes başının çaresine baksın gibi bir görüş bizi çok farklı yerlere götürebilir ki insanlık tarihinde bunun örnekleri de vardır.

Sizin çocuğunuzun (eminim çok zeki ve akıllıdır) devlet okulunda okuması nedeniyle özel okulda okuyanlara tepki göstermeniz tabiiki düşünülemez onların bir suçu yok ki eksiklik devletin büyük çoğunluğa kötü bir eğitim sağlaması küçük azınlığın sorununu ise "özel" olarak çözmesi. sizce de burada bir yanlışlık yok mu?

PTT-özel kurye, TRT -özel kanallar örnekleri de buraya uymuyor. Burada bence temel bir haktan eğitim hakkından bahsediyoruz.

Aksi durumda ki, bu sistem ABD kaynaklıdır, oradaki gibi eğitimi babadan oğula kişinin parasal durumu iel orantılı geçen bir hak haline getiririz, gidişatta o yöndedir. benim eğitim konusundaki endişelerim de bu yüzdendir.

Saygılar

Cyzio
19.04.2007, 21:45
Sayın Cyzio,

Öncelikle belirtmeliyim ki ben eğitimde (ve sağlıkta) "özel" liğe karşıyım.



Ben değilim.




Üniversite bu konunun yalnızca bir yanı.

Sanırım fırsat eşitliği konusunu biraz açmak gerekecek:

Fırsat eşitliğinin devletin halkına sağlamak zorunda olduğu bir görevi olduğunu düşünüyorum. Devlet tüm halkına aynı düzeyde, kaliteli bir eğitim görme olanağı sağlamalı bunun neticesinde yetenekleri ve zekalarına göre branşlaştırmalıdır.



Devlet bence bunu sağlıyor. İsterseniz, en zengin ailenin evlâdı olun; isterse hiç bir maddi imkânı olmayan bir ailenin çocuğu olun; puanını tuuturursanız, Boğaziçi'ne girersiniz.




Bence devletin halkın mal ve can güvenliğini koruması kadar önemli bir diğer görevi de budur. %100 fırsat eşitliği ütopik olabilir fakat devletin yeterli eğitim olanağı alamayacak durumda olan (ki ülkemizde %60 lar gibi bir orandan bahsediyoruz) insanlarını gözetmesi ve diğerlerine en azından yakın bir eğitim olanağı sağlaması gerektiğini düşünüyorum.



Yukarıda da belirttim; Bence devlet bu dediklerinizi yeteri kadar yapıyor.




İnsanlar zaten doğarken eşit değil ki oluruna bırakın herkes başının çaresine baksın gibi bir görüş bizi çok farklı yerlere götürebilir ki insanlık tarihinde bunun örnekleri de vardır.



"Yasa dışı yollara sapmamak kaydıyla" ibaremi lütfen unutmayınız. Ben sadece "herkes başının çaresine baksın" demedim. "Herkes elindekini kullanabilmeli" dedim.




Sizin çocuğunuzun (eminim çok zeki ve akıllıdır) devlet okulunda okuması nedeniyle özel okulda okuyanlara tepki göstermeniz tabiiki düşünülemez onların bir suçu yok ki eksiklik devletin büyük çoğunluğa kötü bir eğitim sağlaması küçük azınlığın sorununu ise "özel" olarak çözmesi. sizce de burada bir yanlışlık yok mu?



Bence siz yanlış düşünüyorsunuz. Devlet o insanlara "Ben size okul açamıyorum, özel okula gidin" demiyor ki. Devlet okulu onlara da açık olduğu ve ücretsiz olduğu halde, o insanlar kendi rızalarıyla özel okulu tercih ediyorlar.




PTT-özel kurye, TRT -özel kanallar örnekleri de buraya uymuyor. Burada bence temel bir haktan eğitim hakkından bahsediyoruz.



O sizin görüşünüz. Haberleşme temel hak değil mi?




Aksi durumda ki, bu sistem ABD kaynaklıdır, oradaki gibi eğitimi babadan oğula kişinin parasal durumu iel orantılı geçen bir hak haline getiririz, gidişatta o yöndedir. benim eğitim konusundaki endişelerim de bu yüzdendir.

Saygılar

Bir konuda eksik anlaşıldım gibime geliyor. Ben devlet üniversitelerinin varlığına karşı değilim. Öyle olsa, şu anda bir devlet üniversitesinde görev yapmazdım. Ben sadece "Özel Üniversiteye karşı olmadığımı" söylemek istiyorum.

Benden de size saygılar.

littlebighorn
19.04.2007, 22:27
Ben değilim.



Devlet bence bunu sağlıyor. İsterseniz, en zengin ailenin evlâdı olun; isterse hiç bir maddi imkânı olmayan bir ailenin çocuğu olun; puanını tuuturursanız, Boğaziçi'ne girersiniz.



Yukarıda da belirttim; Bence devlet bu dediklerinizi yeteri kadar yapıyor.



"Yasa dışı yollara sapmamak kaydıyla" ibaremi lütfen unutmayınız. Ben sadece "herkes başının çaresine baksın" demedim. "Herkes elindekini kullanabilmeli" dedim.



Bence siz yanlış düşünüyorsunuz. Devlet o insanlara "Ben size okul açamıyorum, özel okula gidin" demiyor ki. Devlet okulu onlara da açık olduğu ve ücretsiz olduğu halde, o insanlar kendi rızalarıyla özel okulu tercih ediyorlar.



O sizin görüşünüz. Haberleşme temel hak değil mi?



Bir konuda eksik anlaşıldım gibime geliyor. Ben devlet üniversitelerinin varlığına karşı değilim. Öyle olsa, şu anda bir devlet üniversitesinde görev yapmazdım. Ben sadece "Özel Üniversiteye karşı olmadığımı" söylemek istiyorum.

Benden de size saygılar.
yalnızca 2 konuda görüş bildireyim:

Tabiiki puanı tutturan Boğaziçine giriyor. Herkes aynı sınava giriyor. Fakat Bayburt' un dağ köyünden çok zeki olan bir gencimizin mi daha çok şansı var (ilköğretimden itibaren düşünün), yoksa ortalamanın altında bir zekaya sahip en iyi özel dersaneye gitmiş, en iyi hocalardan özel ders almış (bu konuda garanti verenler bile var) bir gencimizin mi? Ben 2. sinin.

Ben devletimizin eğitim kalitesi, yaygınlığı ve insanına fırsat eşitliği sağlama konularında iyileştirmeye açık alanları olduğunu düşünüyorum. Daha önce belirttiğim gibi özel okullar, dershaneler ve üniversiteler de bunun bir parçası. 30 yıldır ortalama eğitim kalitesi göreceli olarak geriye gidiyor. Bu özeller de 30 yıldır mantar gibi türediler, bir ilişki yok mu sizce?


Diğer konu, Temel hak olan haberleşme özgürlüğü ile PTT-özel kurye karşılaştırmasının bence ilgisi yok.

Neyse Sayın Cyzio, bu konuda yeterince görüş bildirdik sanırım. Peki merak ettim sağlık konusunda da aynı düşüncede misiniz?

SAygılar

Cyzio
19.04.2007, 22:37
Ben her konuda, devletin elinden geldiğini yaptıktan sonra, aynı işi bir de özelin yapmasına kesinlikle karşı değilim. Adalet hariç.

Sizce polis duruken, niçin pek çok banka, site, üniversite, vb, vb.... özel güvenlik görevlisi tutuyor? Bu, polisin işini iyi yapmadığını mı gösterir? Hayır.

Boğaziçi hususunda son bir söz: Yurtlarını bir gezerseniz, bayağı şaşıracaksınız.

Selamlar.

littlebighorn
19.04.2007, 23:01
Ben her konuda, devletin elinden geldiğini yaptıktan sonra, aynı işi bir de özelin yapmasına kesinlikle karşı değilim. Adalet hariç.

Sizce polis duruken, niçin pek çok banka, site, üniversite, vb, vb.... özel güvenlik görevlisi tutuyor? Bu, polisin işini iyi yapmadığını mı gösterir? Hayır.

Boğaziçi hususunda son bir söz: Yurtlarını bir gezerseniz, bayağı şaşıracaksınız.

Selamlar.
O zaman şöyle bağlayalım:

Ben de özel sektöre karşı olmamak ve çoğu alanda yararlı olduğunu düşünmekle birlikte eğitim, sağlık, adalet, savunma, iç güvenlik yani polis- jandarma (özel güvenlikler ayrı bir konu sakıncası yok zaten yetkileri ve görev yerleri de sınırlı), varsa stratejik yeraltı zenginlikleri (Bor gibi) nin devletimiz tarafından kaliteli ve mümkün olduğu kadar adaletli bir biçimde yönetilmesi ve yönlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Zaten anayasamız da öyle yazıyor.

Bu arada bir tek adalet yazmışsınız özel ordu da istemiyorsunuzdur sanırım.


Boğaziçinin yurtlarını 10 sene öncesini biliyorum arkadaşlarım vardı.
Ben de size otoparkını gezmenizi önereyim (affınıza sığınarak)

İyi geceler

Cyzio
19.04.2007, 23:06
O zaman şöyle bağlayalım:

Ben de özel sektöre karşı olmamak ve çoğu alanda yararlı olduğunu düşünmekle birlikte eğitim, sağlık, adalet, savunma, iç güvenlik yani polis- jandarma (özel güvenlikler ayrı bir konu sakıncası yok zaten yetkileri ve görev yerleri de sınırlı), varsa stratejik yeraltı zenginlikleri (Bor gibi) nin devletimiz tarafından kaliteli ve mümkün olduğu kadar adaletli bir biçimde yönetilmesi ve yönlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Zaten anayasamız da öyle yazıyor.



Bayağı anlaştık sonunda.:atki:




Bu arada bir tek adalet yazmışsınız özel ordu da istemiyorsunuzdur sanırım.



Tabii ki... Tartışmam bile. O yüzden yazmaya dahi gerek görmedim.




Boğaziçinin yurtlarını 10 sene öncesini biliyorum arkadaşlarım vardı.
Ben de size otoparkını gezmenizi önereyim (affınıza sığınarak)

İyi geceler

İşte benim de demek istediğim bu: Boğaziçi'nin ister yurduna girersiniz, ister otoparkında gezersiniz. Bu fırsat eşitliği değil midir?

Kaya
19.04.2007, 23:17
Kolay diplomaya da hayır...

Çok keskin bir ifade olmuş. Bahsettiğiniz üniversitelerde emek harcayarak diploma alan öğrencilere haksızlık ediyorsunuz.

m@rdi
20.04.2007, 07:13
Sayın Cyzio,

Öncelikle belirtmeliyim ki ben eğitimde (ve sağlıkta) "özel" liğe karşıyım. Üniversite bu konunun yalnızca bir yanı.




Devletin imkanları sınırlı,genç ve kalabalık bir nüfusa hizmet etmekte yetersiz kalması normal değil mi ?

Yetişemediği noktalarda da özel sektöre fırsat veriyor ve vatandaşa ikinci bir seçenek sunuyor. Bunun neresi kötü olabilir ki ?
Üniversitelere gelince, evet parası olan özel üniversiteye gidebiliyor, gitsin de zaten ,olmayanlara devlet üniversitesinde yer açılıyor, özele verecek parası olmayanda eğitim alma şansı bulabiliyor bu sayede.

Kolay diploma;
sofraya konulan bir boş tencere misali.Dışardan şatafatlı ama içi boş... Bu tencerede ne kadar kalabilir ki o sofrada, aç olan insan ne eylesin onu, elbet gidip içinde kendini doyuracak olan yemekli tencereyi alacaktır...(rejim yapan insanlara sözüm yok :D )

İster özel ,ister devlet üniversite mezunu olsun kişi donanımlı olmadığı taktirde (mesleki ve sosyal olarak ) diplomalı hıyarcılar kervanına merhaba der .Bu konuda da devlete yüklenmek pek akıl karı olmasa gerek ;)

saygılarımla...

littlebighorn
20.04.2007, 08:31
Çok keskin bir ifade olmuş. Bahsettiğiniz üniversitelerde emek harcayarak diploma alan öğrencilere haksızlık ediyorsunuz.
Yazıları en başından okumanızı tavsiye ederim.

littlebighorn
20.04.2007, 08:51
Devletin imkanları sınırlı,genç ve kalabalık bir nüfusa hizmet etmekte yetersiz kalması normal değil mi ?

Yetişemediği noktalarda da özel sektöre fırsat veriyor ve vatandaşa ikinci bir seçenek sunuyor. Bunun neresi kötü olabilir ki ?
Üniversitelere gelince, evet parası olan özel üniversiteye gidebiliyor, gitsin de zaten ,olmayanlara devlet üniversitesinde yer açılıyor, özele verecek parası olmayanda eğitim alma şansı bulabiliyor bu sayede.

Kolay diploma;
sofraya konulan bir boş tencere misali.Dışardan şatafatlı ama içi boş... Bu tencerede ne kadar kalabilir ki o sofrada, aç olan insan ne eylesin onu, elbet gidip içinde kendini doyuracak olan yemekli tencereyi alacaktır...(rejim yapan insanlara sözüm yok :D )

İster özel ,ister devlet üniversite mezunu olsun kişi donanımlı olmadığı taktirde (mesleki ve sosyal olarak ) diplomalı hıyarcılar kervanına merhaba der .Bu konuda da devlete yüklenmek pek akıl karı olmasa gerek ;)

saygılarımla...
1. Hayır normal değil. Eğitime ayrılan bütçe oranında TAnzanya ' nın gerisinde olmamız normal değil. Ben normal karşılamıyorum.

2. Hangi vatandaşa? Kaç kişi yararlanabiliyor? Olay yalnızca üniversite olayı değil, tüm sistem giderek özel ve paralı hale geliyor. (Özel anaokulu, ilkokul, özel dershane, özel ders vs ya da yurtdışına para ile transfer olup Türkiye' ye iyi bir okula geri dönme vs.)

3. Bu konuda bir akedemisyen olarak Sn. Cyzio daha kolay yanıt verir.

4. Devlete yüklenmeyeceğiz de kime yükleneceğiz? Özel dershaneler birliğine mi? Yükleneceğiz, eleştireceğiz ki düzeltebilelim. Şu anda gelinen süraçta Türkiye eğitim sistemi toptan iflas etmiş durumdadır. bunun sonuçlarını çok yakın bir zamanda çok acı olarak hepimiz çekeceğiz.

SAygılar

Kaya
20.04.2007, 16:09
Yazıları en başından okumanızı tavsiye ederim.

Tavsiye için teşekkürler...

Çok keskin bir ifade olmuş. Bahsettiğiniz üniversitelerde emek harcayarak diploma alan öğrencilere haksızlık ediyorsunuz.

littlebighorn
20.04.2007, 17:40
Tavsiye için teşekkürler...

Çok keskin bir ifade olmuş. Bahsettiğiniz üniversitelerde emek harcayarak diploma alan öğrencilere haksızlık ediyorsunuz.


İfadenin orjinali bana değil SAyın Cyzio'ya ait. Ama ben de katılıyorum. Kendisinin bir akedemisyen olarak tespitleri olabilir.

herkesi ve tüm üniversiteleri kapsayan bir ifade değil. yazılanları en baştan okuma fırsatı bulsaydınız daha iyi anlayabilirdiniz.

SAygılar

Kaya
20.04.2007, 21:01
Cyzio hocamız; "Özel üniversiteye evet, kolay diplomaya hayır" demiş. Fakat siz ikisine de "hayır" demişsiniz. Bu şekilde özel üniversitelerde kolay diploma verildiğini vurgulamış oluyorsunuz bence. Bu düşünceye de katılmadığımı belirtmek istiyorum ve emeği ile mezun olanlara haksızlık edildiğini söylüyorum.

Cyzio hocamın sözüne de katılıyorum: "Özel üniversiteye evet, kolay diplomaya hayır".

littlebighorn
20.04.2007, 21:12
Cyzio hocamız; "Özel üniversiteye evet, kolay diplomaya hayır" demiş. Fakat siz ikisine de "hayır" demişsiniz. Bu şekilde özel üniversitelerde kolay diploma verildiğini vurgulamış oluyorsunuz bence. Bu düşünceye de katılmadığımı belirtmek istiyorum ve emeği ile mezun olanlara haksızlık edildiğini söylüyorum.

Cyzio hocamın sözüne de katılıyorum: "Özel üniversiteye evet, kolay diplomaya hayır".
O şekilde vurgulamak istememiştim ama siz öyle anlamış olabilirsiniz.

Emeği ile çalışıp diplomasını alana yazdıklarımla haksızlık etmek istemem.

saygılar

Kaya
20.04.2007, 21:17
O şekilde vurgulamak istememiştim ama siz öyle anlamış olabilirsiniz.

Emeği ile çalışıp diplomasını alana yazdıklarımla haksızlık etmek istemem.

saygılar

Teşekkür ederim. Kusura bakmayın.

Kolay gelsin.

Salih61
21.04.2007, 12:49
Benim hala çok düşündügüm ama çözemedigim bir sorun var aslında yer yıl yaklaşık 1.5 milyon kişi benim düşündügümü düşünüyordur...Neden hala ÖSS gibi saçma-sapan bir sınava giriyoruz veya ömrümüz gelecegimiz neden 3 saatlik bir sınava tabii...Dünyanın hiç bir ülkesinde az gelişmiş afrika ülkelerinde bile bu tür bir sınav yok...Burda ki amaç ne ögrenciyi elemek mi yoksa belli kriterlere göre şekillendirmek mi? bunu anlamak gerçekden zor...Şu anda gelişmekte olan bir ülkeyiz her alanda büyüyoruz ama bir türlü şu sınav işini bir hale yola sokamadık diger gelişmiş ükelere bakacak olursak çocuk yaşlarda ki ögrenci yetenegine göre sınıflara ayrılıyor ve ilerde o meslegin egitimini almak için sınavsız notsuz üniversiteye alınıyor...Peki bu sistemi neden biz de yapmıyoruz? Sorun nerde neden dershanelere yıllarca para akıtıyoruz en önemlisi genç beyinleri neden strese sıkıntıya sokuyoruz...

littlebighorn
21.04.2007, 16:39
Teşekkür ederim. Kusura bakmayın.

Kolay gelsin.
Rica ederim. Asıl siz kusura bakmayın.

WERTHeR
21.04.2007, 16:44
Sorması ayıp siz üniversite derken yüksek liselerden mi bahsediyorsunuz:) Karadeniz bölgesinin 2 üniversitesinde öğrencilik yaptım. Edindiğim tek izlenim buralar üniversite değil yüksek lisedir. Hocalar çok fazla kaliteli değildir. Bunun sebebi kaliteli üniversiteler ve özel üniversitelerin kaliteli hocaları transfer etmeleridir. İstisnaları bunun dışarısında bırakmak doğru olur tabi. Öğrenci haklarına gelecek olursak tamamen çağdışı bir anlayış vardır. Söz hakkı olmayan öğrencinin nasıl bir hakkı olur. Kütüphane imkanlarından hiç bahsetmiyeyim:) Bence devlet orta vadede üniversitelerden çekilmek zorunda kalacaktır. Eğer bu gerçekleşirse gerisini siz düşünün...

Özkan
22.04.2007, 00:25
Ülkemizde eğitimde önemli ölçüde fırst eşitliği sağlanmıştır. Her kademede genel bir fâciâ vardır. Herkes rezâlette eşittir. Şansı olan dışarıda okur, onun dışında ülkemizdeki eğitim vasatın çok çok altındadır ve bunun istisnâları yok gibidir.

Türkiye'nin en iyisi olarak gösterilen tıp fakültesinde okuyorum ama sınavlara eski soru ezberleyerek giriyorum. Ağır depresyonda olduğum ikinci yılımı saymazsak, bir gün dahî sınıfta kalma korkum olmadı, son komitedeki fevkâlâde durum olmasa ders kitâbı okumadan staja başlayacaktım. Böyle okullarda yetişen doktorlara güvenir misiniz? Üzülerek söylüyorum, ben güvenmem.

Öğretim üyelerine geleek olursak, yine bizim okulu örnek vereceğim, özgeçmişlerine baktığımızda aynı 3-5 lisenin adını görürüz. Sizce bu bir rastlantı mı, yoksa ahbâb-çavuş ilişkileriyle bir yere gelen hocaların fotoğrafı mı? (Büyük çabalarla kendini kanıtlayan kaliteli hocaları tenzîh ederim.)

Taner Gündoğdu
22.04.2007, 01:08
Benim hala çok düşündügüm ama çözemedigim bir sorun var aslında yer yıl yaklaşık 1.5 milyon kişi benim düşündügümü düşünüyordur...Neden hala ÖSS gibi saçma-sapan bir sınava giriyoruz veya ömrümüz gelecegimiz neden 3 saatlik bir sınava tabii...Dünyanın hiç bir ülkesinde az gelişmiş afrika ülkelerinde bile bu tür bir sınav yok...Burda ki amaç ne ögrenciyi elemek mi yoksa belli kriterlere göre şekillendirmek mi? bunu anlamak gerçekden zor...Şu anda gelişmekte olan bir ülkeyiz her alanda büyüyoruz ama bir türlü şu sınav işini bir hale yola sokamadık diger gelişmiş ükelere bakacak olursak çocuk yaşlarda ki ögrenci yetenegine göre sınıflara ayrılıyor ve ilerde o meslegin egitimini almak için sınavsız notsuz üniversiteye alınıyor...Peki bu sistemi neden biz de yapmıyoruz? Sorun nerde neden dershanelere yıllarca para akıtıyoruz en önemlisi genç beyinleri neden strese sıkıntıya sokuyoruz...

eleştiriken bir taraftan da çözül yolu sunmak gerekir... 1.5 milyon kişi sınava giriyor ve bunun küçük bir bölümünü liseden mezun olup ilk kez girenler oluşturuyorsa demekki ilk sorun üniversite sayısının az oluşu.

üniversite sayısı azken bu kadar yığılmanın olmasının nedenide heralde büyük ihtimalle işsizlik. demekki bir diğer sorun bu...

sınav olmasın diyelim. 1.5 milyon insan üniversiteye girmek için beklerken bunların içinden 200 bin kişiyi kaşına gözüne bakarak alamazsınız. bir kriter olmalı ve şuan itibariyle kısa vadede en kolay çözüm sınav. avrupada nasıl oluyor bilmiyorum ama avustralyada ilk-orta-lise-üniversite eğitimini almış bir arkadaşımdan öğrendiğim kadarıyla lisede derslerden geçmek için girdikleri sınav sonuçlarına göre okullar girebilcekleri bölümler için davetiye gönderiyormuş ve istediğin birine gidiyormuşsun. bu sınavlara ise herkes aynı anda giriyormuş ve bir okulun öğretmenleri başka okulda gidip gözetmenlik yapıyormuş yani kendi öğretmenin başında değil böylece torpil geçme olmuyormuş. bunu özellikle öğrendim ve Türkiyede şuan itibariyle yapılamayacağınını düşünüyorum. çünkü kesinlikle ama kesinlikle adam kayırma işi olur bunda. biz senede bir tane sınav yapıp onda bile şaibe olmasın diye soruları hazırlayanları ve matbaacıları 1 hafta telefon dahai çekmeyen bir yerde esir alırken her ay böle onlarca sınavı yapamayız!
üniversite kapasitemiz öğrenci sayısından ne zaman az olursa o zaman sınav ÖSS değil üniversite seçme sınavı yani ÜSS olur yani eskiye döneriz ;)

cableTS
18.05.2007, 02:23
TBMM Genel Kurulu'nda 17 yeni üniversite kurulmasına ilişkin Hükümet tasarısı kabul edildi. Yasaya göre, Karaman'da Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Ağrı'da Ağrı Dağı Üniversitesi, Sinop'ta Sinop Üniversitesi, Siirt'te Siirt Üniversitesi, Nevşehir'de Nevşehir Üniversitesi, Karabük'te Karabük Üniversitesi, Kilis'te Kilis Üniversitesi, Çankırı'da Karatekin Üniversitesi, Artvin'de Artvin Üniversitesi, Bilecik'te Bilecik Üniversitesi, Bitlis'te Eren Üniversitesi, Kırklareli'de Kırklareli Üniversitesi, Osmaniye'de Osmaniye Üniversitesi, Bingöl'de Bingöl Üniversitesi, Muş'ta Alparslan Üniversitesi, Mardin'de Artuklu Üniversitesi ve Batman'da Batman Üniversitesi kurulacak....

Hayırlı olsun. Keşke üniversite sayısı artacağına mevcut üniversitelerin imkanları arttırılsaydı..

Cyzio
18.08.2007, 12:44
Öbür başlığa yazıp, konuyu karıştırmak istemedim.

Evvelâ sınava girip de arzu ettikleri (veya çok da arzu etmedikleri) bölümleri tutturmuş üyelerimizi tebrikle işe başlayayım. Allah hayırlarıyla tamamına erdirsin.

Ama lütfen asla unutmamanız gereken bir gerçeği de size hatırlatmadan geçemeyeceğim. Hepinizi bekleyen çok büyük bir tehlike var:

Hedefe Varma Gevşekliği.

Aman ne olur, dikkât edin. Biliyorum; yaklaşık son beş senelik, belki daha uzun bir süre çalışmanın meyvelerini topladınız. Şu anda çok mutlusunuz. Bu da sizin en tabii hakkınız. Şu günleriniz, tam sevinip eğlenme zamanımız. Gönlünüzce gezin, tozun, eğlenin.

Ama okullarınız açılınca, aman derslere dört elle sarılın. Hemen, birinci gün, birinci saat. Aksi takdire, "Aman canım, biraz daha enseye devam etsem, ne olur ki?" derseniz, ben şimdiden söyleyeyim: Sonunuz hüsran olur.

Yılların tecrübesine dayanarak söylüyorum. Öğrencilerin üniversite hayatı süresince en tehlikeli zamanları ilk seneleridir. Zaten değişik bir eğitim sistemi, değişik hocalar, değişik arkadaşlar, bir de başka bir şehirde üniversite kazanmışsanız, değişik bir yurt ortamı ya da farklı ev arkadaşları, sizleri oldukça sarsacak potansiyel tehlikeler oldukları halde, siz bunların üstüne bir de çalışmadan tedbirsizlik yaparsanız, tekrar ediyorum: Sonunuz hüsran olur.

İsterseniz çevrenizdeki veya forumdaki ağabey ve ablalarınıza sorun. Pek çoğu, transkriptlerinde kaybettikleri puanların çoğunun ilk senelerde ve büyük bir çoğunlukla birinci sınıfta olduğunu söyleyeceklerdir.

O halde, şimdi eğlenme zamanınız. Ama okullar açılıp da dersler başlayınca, lisede çalıştığınızın en az üç misli bir çalışma sizleri bekliyor.

Tekrar tebrik eder, gözlerinizden öperim.

Özkan
18.08.2007, 13:50
TBMM Genel Kurulu'nda 17 yeni üniversite kurulmasına ilişkin Hükümet tasarısı kabul edildi. Yasaya göre, Karaman'da Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Ağrı'da Ağrı Dağı Üniversitesi, Sinop'ta Sinop Üniversitesi, Siirt'te Siirt Üniversitesi, Nevşehir'de Nevşehir Üniversitesi, Karabük'te Karabük Üniversitesi, Kilis'te Kilis Üniversitesi, Çankırı'da Karatekin Üniversitesi, Artvin'de Artvin Üniversitesi, Bilecik'te Bilecik Üniversitesi, Bitlis'te Eren Üniversitesi, Kırklareli'de Kırklareli Üniversitesi, Osmaniye'de Osmaniye Üniversitesi, Bingöl'de Bingöl Üniversitesi, Muş'ta Alparslan Üniversitesi, Mardin'de Artuklu Üniversitesi ve Batman'da Batman Üniversitesi kurulacak....

Hayırlı olsun. Keşke üniversite sayısı artacağına mevcut üniversitelerin imkanları arttırılsaydı..Tek bir fakülte açmadan 17 yeni üniversite açmayı başaracak kimse dünyânın başka yerlerinde yoktur, olamaz. Durmak yok yola devâm!


Öbür başlığa yazıp, konuyu karıştırmak istemedim.

Evvelâ sınava girip de arzu ettikleri (veya çok da arzu etmedikleri) bölümleri tutturmuş üyelerimizi tebrikle işe başlayayım. Allah hayırlarıyla tamamına erdirsin.

Ama lütfen asla unutmamanız gereken bir gerçeği de size hatırlatmadan geçemeyeceğim. Hepinizi bekleyen çok büyük bir tehlike var:

Hedefe Varma Gevşekliği.

Aman ne olur, dikkât edin. Biliyorum; yaklaşık son beş senelik, belki daha uzun bir süre çalışmanın meyvelerini topladınız. Şu anda çok mutlusunuz. Bu da sizin en tabii hakkınız. Şu günleriniz, tam sevinip eğlenme zamanımız. Gönlünüzce gezin, tozun, eğlenin.

Ama okullarınız açılınca, aman derslere dört elle sarılın. Hemen, birinci gün, birinci saat. Aksi takdire, "Aman canım, biraz daha enseye devam etsem, ne olur ki?" derseniz, ben şimdiden söyleyeyim: Sonunuz hüsran olur.

Yılların tecrübesine dayanarak söylüyorum. Öğrencilerin üniversite hayatı süresince en tehlikeli zamanları ilk seneleridir. Zaten değişik bir eğitim sistemi, değişik hocalar, değişik arkadaşlar, bir de başka bir şehirde üniversite kazanmışsanız, değişik bir yurt ortamı ya da farklı ev arkadaşları, sizleri oldukça sarsacak potansiyel tehlikeler oldukları halde, siz bunların üstüne bir de çalışmadan tedbirsizlik yaparsanız, tekrar ediyorum: Sonunuz hüsran olur.

İsterseniz çevrenizdeki veya forumdaki ağabey ve ablalarınıza sorun. Pek çoğu, transkriptlerinde kaybettikleri puanların çoğunun ilk senelerde ve büyük bir çoğunlukla birinci sınıfta olduğunu söyleyeceklerdir.

O halde, şimdi eğlenme zamanınız. Ama okullar açılıp da dersler başlayınca, lisede çalıştığınızın en az üç misli bir çalışma sizleri bekliyor.

Tekrar tebrik eder, gözlerinizden öperim.Cyzio hocamız çok haklı. 1. sınıfı çok zor geçtim, ki en kolay dönemdi. 2'de kaldım (Bizde "dersten kalma" diye birşey yok, direkt kalıyorsunuz. "Barajlı komite" denen bir sistem var.). Kaldıktan sonra ise ortalamam hızla yükselmeye başladı, ama neye yarar!

Benim durumumda çok kişi tanıyorum. Çevrenizdekilere sorarsanız bunu te'yîd ederler.

m@rdi
01.04.2008, 16:28
...Gelin burada üniversite eğitimini tarışalım. Ben tabii ki hocalar safında yer alacağım. Ve böylece sizler de yazdıklarımdan, olaylara biraz da bizim gözlüğümüzle bakmayı öğreneceksiniz. Biz de sizin gözlüğünüzle bakacağız.


Hocam sayenizde sahip olduğmuz bu güzide başlığı tekrar faaliyete geçirmek istiyorum . :)

************************************************** ********

Öğrenciliğinin son demlerini yaşayan birisi olarak bazı hislerimi paylaşmak istiyorum.
*Hayatımın en güzel zamanları olması gereken dönemini 2 aylık bir "bitirme ödevini" 20 günde isteyerek hayatı bana ve tüm öğrencilerine zehir eden danışman hocamı,
*Ders notlarını eli yüzünde,masaya yaslanmış (ders notları=başka bir hocaya ait notlar) uyuklayarak okuyan ...... hocamı,
*Küçük bir fabrika niteliğindeki bölüm makina laboratuarını (4 yıl boyunca toplam 3 kez gördük-makinalara dokunmak yasaktı-) biz dersteyken faaliyete geçiren ........,........,....... hocalarımı


kınıyorum,kendilerini Allah'a havale ediyorum. :)

Ohhh bee... :)

Gamze
01.04.2008, 17:38
Hazır Şükranım başlığı yukarı taşımışken ben de bir dokun bin ah işit tadında içimi dökeyim. Okumak zorunda değilsiniz ama sanırım bunları benim bir yerlerde söylemem ve rahatlamam gerekiyor...

2 sene önce ilk olarak ÖSS'ye abartsısız sıfır heyecanla girdim. Ertesi hafta YDS'ye (Yabandı Dil Sınavı) de artık bu işin geri dönüşü olmayışının farkındalığıyla tatlı bir heyecan eşliğinde girdim. YDS bitimi eve geldiğimde ''Tamamdır, ben bu işi başardım'' dedim. Ukalalık sayabilirsiniz belki ama, zaten sınav hazırlıklarım boyunca da kazanamama gibi bir düşünce hiç yoktu kafamda. Kazanacaktım, ama nereyi? Ve nasıl bir dereceyle?

Birçoğuna oranla oldukça gevşek geçen bir hazırlık dönemiydi benimki. Sonra; yeni sistemi ilk tadacak olanlar bizim dönemdi. Bir yabancı dil öğrencisi olarak önümüze matematik çözme zorunluluğunun gelmesi de ilk anda şaşırtsa da, ileride bir avantaj olarak dönmüştü bana. Oldukça rahat, stressiz ve keyifli bir hazırlanma dönemi geçirdim.

Sınav sonuçları beklentimin biraz altında olsa da alanımda ilk 500 içine girmiş ve Boğaziçi Çeviribilim dışında istediğim her okulun her bölümüne girme hakkını kazanmıştım.

Başlardan beri aklımda Mütercim - Tercümanlık, genel adıyla Çeviribilim bölümü vardı. Okul olarak ise Hacettepe...

Abimin hali hazırda Bursa'da okuyor oluşu, kardeşimin bir sonraki yıl sınava girecek olması ve dolayısıyla o sene dersane vs. gibi birçok masrafının bulunması tek memur maaşıyla geçinen bir ailede zaten yeterince maddi sıkıntı yaratıyordu. Tek kız çocuklarını şehir dışında okutmanın anne-babama vereceği manevi huzursuzluğu da hesap ederek Hacettepe hayalimden vazgeçip adı büyük, meşhur kapılı İstanbul Üniversitesini tercih ettim.

Yaptığım en büyük hatalardan biriymiş bu...

Daha okulun ilk gününde başlayan kapı kavgaları, siyasi kapışmalar, yüzlerce polisle çevrilmiş bir okul bahçesi, insanların yüzündeki gerginlik ve kin yeterince iticilik kazandırıyordu okula... İkinci günümüzde bir araştırmacı hocanın vermiş olduğu ''Gruplar oluşturup okulun krokisini çizip bana getireceksiniz'' emriyle üzerimize binen garip sıkıntı ve stres tuz biber tadındaydı... Koskaca fakültenin krokisini çizip götürecektik, zaten biz çeviribilim okumuyoruz canım! Gruplar oluşturulmaya çalışıldı, becerilemedi... Kise birbirine yanaşamıyorken birçok kişi dışarıda kaldı ve ortaya saçma sapan krokiler çıktı. En sonunda da bir ton papara!

Daha ilk hafta bu kadar soğuduğum okulumda, tam bir sene boyunca hiçbir şey yapmadık eğitim adına. 10 yıldır Almanca biliyormuşuz gibi tavra giren hocanın daldan dala atlayarak hiçbir şey anlatmayışı ve saatlerce tahtaya bakarak gündüz rüyaları görüşümüz... Bir başka derste İngilizce konuşmamız gerekirsen dersin %80inin Türkçe ile ve dersin içeriğiyle ilgisi olmamasına rağmen Türkiye siyaseti üzerine konuşmalarla geçirişimiz... Derslerin ortasında kapının açılarak ''Aşağıda polis var, her taraf biber gazı, ön kapıdan çıkmayın'' uyarıları... Bahçemizin ortasında her gün başka grupların eylemleri... Bir gün ''Polis, medya, bu abluka dağıtılacak'' sloganları atılırken ertesi gün aynı bahçede ve meşhur Hergele meydanında saf tutarak yüksek sesle Kur'an okuyuşları öğrencilerin... Her üniversitede sohbet mekanı bilinen kantinde saat ^1'de güvenliklerle afiş savaşlarının başlaması dolayısıyla bir türlü gönül rahatlığıyla gidip oturamayışımız... Okul yemekhanesine 1 sene sonra adım atışım... Edebiyatlı olduğum için fişlenmiş olduğumdan Merkez kampüse senenin sonunda bir yalanla anca girişim... Ve dahası...

Koskoca bir sene çeviri üzerine hiç ama hiç bir şey yapılmayarak ve tam manasıyla İngilizce'den koparılmış vaziyette geçti. Bu sene bir şeylerindeğişeceğini umuyordum, yanılmışım...

Haftada sadece 3 saat yani 180 dakika çeviri üzerine adamakıllı dersimiz var ve ben bunları henüz hiç kaçırmadım. Ancaaak, bu 3 saat dışındaki derslerin birçoğuna 1 hafta gidiyorsam, diğer hafta muhakkak gitmedim...

Tembel bir öğrenci miyim?
Çok mu abartıyorum?
Bahaneler mi üretiyorum?

Bilmem...

Üniversiteye gelene kadar 12 senelik bir öğrencilik yaşamım oldu. Hiç bir dersten, hiç bir zaman sıkıntı çekmedim. Tembellik etmedim ama çalışmaya da ihtiyaç duymadım. Yani, kafam basıyor!

Ama ben hiçbir zaman da eğitimden, okuldan bu denli uzak kalmadım, uzaklaştırılmadım...

Daha dünki dersimizde resmen İngilizce'yi bilmeyen bir araştırması hocayla Amerikan ve İngiliz kültürünü tartışıyorduk... Pardon tartışmak demeyelim, karşılıklı susuyorduk! Bir üniversitede, hangi bölümde, hangi derste 2 saat boyunca karşılıklı susmayı becerebilirsiniz? İki üç terim söylendi, üzerine sözüm ona İngilizce ama % 90 Türkçeyle konuşuldu biraz ve bay baaay! Ders bitti... Elimizde bir culture'ın cult'ı, bir interpellation'ın pellate'i kaldı. İnternetten araştır ve öğren Gamze diyerek terk ettim sınıfı elbette... Ve şaşırmayın, dört haftada 2-3 kelimeyle dersi bitirerek 5. haftada sınava gireceğiz... Evet, dün son dersimizdi ve bizim elimizde bir culture var, bir interpellation... İnanın onları da nasıl tanımladı hatırlamıyorum bile!

Bu dönem 6 dersimiz var... Bu 6 dersin biri hiçbir şey öğrenemediğimiz Almanca. Bir diğeri 3 saatlik - ikiye bölünmüş çeviri dersleri... Bir diğeri bu bahsettiğim İngilizce fakiri (kızmayın okuyan hocalarım, özür dilerim ama ) hocamızın... Bir diğer geride kalan 4 haftada sadece 2 defa işleyebildiğimiz ve hala içeriğini çözemediğimiz bir ders... Bir başkası her hafta 3-4 öğrencinin çıkıp, sözümona sunum yaparak - okuyarak diyelim- geçirdiğimiz ve dolayısıyla sadece izlediğimiz bir ders. Ve sonuncusu da Avrupa birliği adı altında peşamel sosuyla tatlandırılmış çayda çıra oyunu verimliliğinde bir ders...

Efendim yanlış anlamadınız, ben bir Çeviribilim öğrencisiyim. 2. sınıf bitiriyorum ve henüz çeviri üzerine yapabildiğim tek şey toplamında 15 ders gününü - 3er saatten - anca bulabilecek olan çalışmalardır...

Ve mezun olduğumda benden beklenilen bir çevirmen olmam...

Çok beklerler!

Daha geçenlerde 4. sınıf öğrencileriyle görüştüm ve bana söyledikleri size yukarıda anlattıklarımdan çok farklı değil.

''Arkanıza dönüp baktığınızda hiç bir şey kazanmamış olduğunuzu göreceksiniz ve bu sizin bittiğiniz an olacak''

Teşekkürler, çok iç açıcıydı...

Yaptığım en büyük hatadır tercih ettiğim okul.
Yaptığım en yanlış seçim...

Benim hatam var mı?
Muhakkak... Ama ben bir öğrenciyim ve kimse bana çeviri tekniklerini, gereklilikleri, metin çözümlemelerini vs. evde oturup kitaplardan yahut internetten öğrenmemi beklemesin. Ben öğrenciyim! Öğretilmesi gereken bir öğrenci...

Hakkını yemeyeyim ama... Bizim bölümümüz dışındaki diğer bölümlerde oldukça verimli çalışmaların yapıldığını da gözlemleyebiliyorum. Bunu birçok arkadaşımdan da teyid ettim. Ama bana bir hayrı var mı? Hayır...

Erasmus programnı kullanayım bari okulun dediğimde yeni bir yıkıntıyla karşılaştım zaten... Almanca yahut Fransızca tercümanlıklar Almanya'ya Fransa'ya gönderilirken biz Polonya ve Yunanistan'a gönderiliyoruz! Ve derslerin önemli bir oranı da ülkelerin kendi dilinde yapılıyor... Lehçe yahut Yunanca öğrenmem gerekli sanırım gidip Tercümanlık bölümnünde yarım dönem okuyabilmem için...

Bunun için de teşekkür ederim Erasmus sözleşmelerini yapan bölüm yetkililerine...

Ha tabi okulların bir de meşhur öğrenci işleri vardır ki o konuya hiç girmiyorum... Uzar ki uzar... Geçtiğim dersten kaldı görünmemden tutun da, almadığım dersten sorumlu görünmeme kadar ve saatlerce, günlerce kapılarda bekletilmeme varana kadar... Bir ton mesele efendim...

Yeniden tercih dönemime dönebilsem diyorum... Keşke...

4 sene okuyup da, okuldan hiçbir şey kazanmadan mezun olacak olmak yeterince yıkıcı bir etki yaratıyor insana emin olun. Artık vazgeçmiş durumdayım zaten okuldan birşeyler kazanma umudumdan... Derslere katılımım günden güne azalıyor ve ben kendi kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Hüdayınabit mi derler ne derler... Onlardan olacağım işte herhalde... Eğer olur da becerebilirsem iletişim fakültesinden bir bölümden yan dal yapmayı düşünüyorum. En azından okula gitmek için bir sebebim olsun...

Of ki ne of...

Özel üniversitelere burun kıvırdığım günler dün gibi aklımda. Boğaziçi İngiliz dili edebiyatı, Hacettepe, Bilkent, Yeditepe, Marmara ve yabancı dil bölümleri olan diğer üniler... Sizi değil, İstanbul üniversitesini seçtim... Yaptığım aptallık için kendi geleceğimden özür dilerim...

poetricus
01.04.2008, 17:58
Türkiye - Demokrasi - Üniversite...
Tezat sanatının en güzel örneklerinden biri.

m@rdi
01.04.2008, 19:17
Ağlama duvarına çevirdik sayfayı :D ama olsun,söylemlerim (iz ) devam edecek .

"4 sene okuyup da, okuldan hiçbir şey kazanmadan mezun olacak olmak yeterince yıkıcı bir etki yaratıyor insana emin olun. Artık vazgeçmiş durumdayım zaten okuldan birşeyler kazanma umudumdan.."

Gamze "4 yıl sonunda hiçbir şey kazanmadım " bence haksızlık.
4. yılının son demlerini yaşayan birisi olarak ardıma baktığımda hatırladıklarım;birkaç mühendislik terimi,dersten sıkılan hocanın "şarkı söylemek isteyen var mı?, birazda üfürelim,"Arsinli ters ters bakma !" söylemleri, bölümümün dünyanın hiç bir yerinde karşılığının olmayışının verdiği şaşkınlığı (tam karşılığı yok,ya moda ya da makina olarak var),kullanılamayan(kullandırttırılmayan :) ) teknik donanım...

Bunun yanı sıra mükemmel bir kampüse sahip olmanın, :) ) ve dünyada ilk 500 üniversitenin içine girmenin verdiği sevinçte var tabi :D

Mehmet Fırat
01.04.2008, 19:21
Üniversite ile ilgili söyleyeceğim çok şey var. :rolleyes:

Ama daha sonra... :)

macka61
01.04.2008, 19:34
Gamze yazını sonuna kadar büyük bir zevkle okudum yanlış anlma senin için üzüldüm bende İstanbul Aydın Üniversitesi Anadolu Bil Meslek Yüksek Okulunda dış ticaret ve avrupa birliği bölümünde 1.ci sınıfta okuyorum aynış şeyler bizdede var tıpa tıp nerdeyse yani bunun özeli devleti yok bizim üniversitelerimiz böyle bide bunlardan liselerden filan imkan bakımından çok daha iyi durumda ama böyleliler dünyada ilk üniversiteyi biz kurduk ama şuan eğitim ecnebilerde üniversitelerden pek fazla bir şey bekleme ne yapacaksan kendin yapacaksın sende zaten bundan bahsediyorsun mesela sizin yurt dışına gitme şansımız bir nebze olsun var biz 2 yıllığız diye dış ticaret ve avrupa birliğinde okuyoruz böyle hakkımız bile yok artık bunlarla avunacaksın neyse uzatmayım şunuda söylemekten geçemeceğim seni tebrik etmek istiyorum gerçekten bu azim ve becerinden dolayı anladığım kadar ailenin maddi durumu iyi değilmiş sen ve kardeşlerini tebrik etmekten başka şey gelmiyor elimden helal olsun sana

Gamze
01.04.2008, 19:42
Şükranım bence de haksızlık etmişim.

Mesela biz ''biber gazlı kantinden nasıl etkilenmeden kaçılır?'' konusu üzerine doktora yaptık.
Efendime söyleyeyim; ''Kendi üniversitene nasıl girersin'' üst başlıklı konunun ''Öğrenci kimliğini etkili kullanma yöntemleri'' alt başlığı üzerinde ciddi çalışmalarımız olmadı değil...

Ayrıca, herkes amfi derslerinde uyumaktan falan söz eder, biz dipdibeyken hocalarla karşılıklı uyuyoruz nabeerr?

Allahım, çıldırıciim. Alay ettiğim, aldığım eğitim... :)

:D

Valla söylenebilecek çok şey var. Ciddi bir hayal kırıklığı içerisinde olan bendeniz içimi dökmek istedim yalnızca.

@maçka61

Söylediklerinde haklısın. O ilk kurulan üniversite de bizimki oluyor ayrıca. :D

Maddi olanaklardan bahsettim, buna açıklık kazandırmakta fayda var. Benim babam polis memuru ve haliyle tek maaşla geçiniyorsunuz. Çok şükür hiçbir eksiğimiz yok fakat herkes kadar zorluklar yaşıyoruz, yaşarız, sonuçta aile içinde yiyiciler çok... :) Şu anda kardeşim de üniversiteyi kazanmış vaziyette, KTÜ'de. :) Bunun gerçekleşeceğinin de bilincinde olan bir aile ferdi olarak bazı fedakarlıklarda bulunmak zorunda kalmış oldum, seve seve tabi. Ancak fedakarlığın bu kadar sıkıntı verici olacağını hesaba katmamıştım keza beklentilerim çok çok daha fazlaydı...

macka61
01.04.2008, 20:06
inşallah her şey istediğin gibi olur ama olmuyor işte her şeyde bir hayır vardır Gamze bizdede oluyor dediklerin belki duymuşsundur türbana ilk protesto bizim okulda bu yeni düzenlemede hala soruşturma sürüyordu serseri her yerde dolu bu ayrı bir konu bu sizinki tabi daha kötü sen yaptığın gibi kendini geliştirmeye bak bizim okuldada Türkeçeyi zar zor konuşan hocalar var burası Türkiye ne doğruki bu ülkede kendin ne yaparsan başarılı olursun başka türlü asla bu ülkede istemediği işte çalışan çok kişi var hakkında hayırlısı olsun ne diyeyim birde dünyada kurulan ilk üniversiteyi kast etmiştim oda Harran Üniversitesi Şanlı Urfadaki

m@rdi
01.04.2008, 20:21
"Biber gazı mııı"ı:eek: o ne ? bizde adana usulü direk "tekme tokat" :D

Şaka bir yana o konuda şanslıyız pek olay çıkmaz,çıksada görmezden geliriz.Olağan şeyler.

Gamzecim gelinen noktada yapılan fedakarlığın karşılığını görmemesi kadar acı veren başka bir durum yok sanırım.

Tamda burada söylenebilecek bir söz " batsın bu dünyaaa" :cool:

Gamze
01.04.2008, 20:24
Batsın Şükran. :D
Ama bizden sonra. :cool:

Hep söylerim; bu üniversite insana sabrı öğretiyor... Zaten İstanbul başlı başına adama sabrı öğretiyor ya neyse... :):)

ÖmerFarukYılmaz
01.04.2008, 23:49
Gamze;

Yazını okuyunca halime yeterince şükretmediğimi anladım.Bende bizim okula bakıp çok kızardım.

Ben lise 2'de başlamıştım hazırlanmaya ÖSS denen psikolojik savaşa.Bu donem iyide hazırlanmıştık yalnız bizde o sistem değişiminin kurbanı olduk.

Özel lisede hocalarımız zaten çıkmayacak deyip Mat-2 konuları anlatmıyorlardı.Lise 3te sistem bir değişti, bizde afalladık tabi.

Mat 2den hiçbirsey anlamadık.Temel yoktuki.Tabi sınava oyle girince hiçbirşey olmamıştı.Sırf Mat-2 netim hesaplansın diye 5 tane sallamıştım,yapamıyordum çünkü...

Tabi olmadı o sene.Sonra dershane....Benım kafamda aslında okumak yoktu,askere git-gel,işini eline al,evlen,ohhhhhh.

Sınava Gamze kadar rahat giremedim:)Çünkü üzerimde ömür boyu Özel okullarda okumanın stresi vardı.Ki Özel okullarda okumayı düşünenlere tavsiyelerim:SAKIN!!!

Sonuçlar açıklandığında benim kışla yolları gözükmüştüki:DBabam benı Malta adasına gondermeyi kafasına koymuştu, zaten 4 sene yatılı okumuştum, kesin kurtulmalıydım.Çözümü gene Özelde bulduk.Tercih hakkını babama bırakma şartıyla Maltadan kurtulup, Fatih üni. İşletme'ye zorla girdim.

Diyorum ya ben esnaf olcam arkadaş:D

Okulumuz eğitim açısından süper(tabi kendi bölümüm adıma konuşuyorum).Alanında isim yapmış hocalarımız var.Ne annattıklarını biliyorlar:)
Yalnız biraz dağda:)ulaşım zor(şahsi araba ile bile),En yakın sinema 20 km uzakta, yanı okulda yapacak hiçbir şey yok.

Sadece çimlerimiz var!!!He bide otoparkımız

Yılın ilk karı Hadımköye yağar!Yaz en son hadımköye gelir!En soğuk yer Hadımkoydur!v.s-v.s

Ben şimdi Gamze'nin yazdıklarını okuyorumda Allahıma daha fazla şükretmem gerektiğini anlıyorum.

Bu arada Gamze benım hedefim İSTANBUL ÜNİ. İşletme idi.:D

Kader, Kısmet

Bu arada hala okuma isteği olduğumu merak eden varsa,YOK!Ben zaten okuyordum,Benım ilgilendiğim ne varsa alıp kıtaplarını uzun uzun inceleyerek,okuyordum.(İnsan yonetimleri,Marka,Finans,....)Burda okuduklarımın ustunden geçiyorum.He faydası olmadımı oldu,Ayrı konularda...

Bende nedense bundan çok pişmanım.Keşke babamın yanında işe devam etseymişim.Çünkü Üni'nin bana en büyük faydası şu oldu:En iyi bilgi tecrübedir!!!Bunu hocalarımızda tasdik etmişti,pek çaktırmasalarda.....

Neyse....Yordum sizi:)
Son Söz:
Her işte bir hayır vardır!!!

KUTADGU
01.04.2008, 23:55
Kardeşim, üniversite de siyaset olmayacakda nerede olacak diye sorar...

Biber gazının lezzetini, iliklerimi kadar özlerim...

Gamze
02.04.2008, 00:34
Siyaset bana zarar vermeyecekse her yerde olsun ki her yerde de aslında, zarar vererek... Eğer ''Eğitim, eğitim'' diye slogan atanlar benim eğitim hakkımı engelleyeceklerse ne samimiyet, ne gerçekçilik, ne mantık kalıyor o işin içinde... Uzak olsunlar... Çoğuna göre apolitik, ama mutluyum...

Ömer yazını okudum. :) Ortak bir hayat dersine varmışız birçoğunda olduğu gibi; en iyi bilgi tecrübe... Bize geçen yıl boyunca ''ÇEviri, çeviri yapılarak öğrenilmez'' diyerek nasıl öğrenileceğini anlatmayan ve bu sene ''Her şey deneyim çocuklar'' diyen hocalarıma bir kez daha sevgiler... :)

Dip not: Ömer Fatih üniversitesi bana söylemesi ayıp aylık 600 YTL burs teklif etmişti. :D Paşalar gibi okulu bitirmez, o parayla geçinirdim be, ama kafa işte ççç

gerenimo
02.04.2008, 00:41
Kardeşim, üniversite de siyaset olmayacakda nerede olacak diye sorar...

Biber gazının lezzetini, iliklerimi kadar özlerim...

senin gibi düşünüyorum, üniversiteler politikanın iiçinde olmalı, genç insanlar ülkeleri için düşünmeli, üretmeli tartışmalı. zaten depolitasyondan geldi ne geldiyse başımıza.

antagonist
02.04.2008, 00:49
senin gibi düşünüyorum, üniversiteler politikanın iiçinde olmalı, genç insanlar ülkeleri için düşünmeli, üretmeli tartışmalı. zaten depolitasyondan geldi ne geldiyse başımıza.

Ben de bu görüşteyim. Tabi,bunlar yapılırken şiddet kullanma gibi uç durumlar da yaşanmayacak. "Renklerin kardeşliğini" istiyoruz.

Kaya
02.04.2008, 01:01
Ben de bu görüşteyim. Tabi,bunlar yapılırken şiddet kullanma gibi uç durumlar da yaşanmayacak. "Renklerin kardeşliğini" istiyoruz.

Renklerin veya başka başka şeylerin kardeşliği sözlerini ortaya çıkaranlar benim izlenimlerime göre dengenin ve sadeleğin her zaman çok uzağında oldular. Bu sözlerle aslında dengenin bozulmasında baş rolü oynadılar ve hala daha oynamaktalar. Sağlıklı bir yaşam için bu sözleri sarfettirecek kadar farklı ve uçuk yolları kabul etmem, edemem. Sakın yanlış anlaşılmasın; herkes aynı olacak demiyorum... Lakin bu toprağın bir kişiliği var ve bu kadar farklılığa sebebiyet verecek zayıflıkta bir yapısı yok. :)

Süleyman yorumumun sana değil; sadece iletinin içindeki "2 kelimeye"...

antagonist
02.04.2008, 01:25
Renklerin veya başka başka şeylerin kardeşliği sözlerini ortaya çıkaranlar benim izlenimlerime göre dengenin ve sadeleğin her zaman çok uzağında oldular. Bu sözlerle aslında dengenin bozulmasında baş rolü oynadılar ve hala daha oynamaktalar. Sağlıklı bir yaşam için bu sözleri sarfettirecek kadar farklı ve uçuk yolları kabul etmem, edemem. Sakın yanlış anlaşılmasın; herkes aynı olacak demiyorum... Lakin bu toprağın bir kişiliği var ve bu kadar farklılığa sebebiyet verecek zayıflıkta bir yapısı yok. :)

Süleyman yorumumun sana değil; sadece iletinin içindeki "2 kelimeye"...

Anlıyorum.

Doğrudur,bazı insanlar,başkalarını maşa olarak kullanıyordur. Ama ben hâla gönül verdiği görüş için her şeyi yapabilecek insanları tanıyorum. Başkalarının ideolojilerine de saygılı onlarca insan var.

Kendimden örnek vereyim. Komünizm vb. görüşlere açık değilim. Fakat Ankara'da yaşayanlar bilir;Karanfil'de gazete satmak için bağıran gençleri. Dediğim gibi görüşlerine yakın değilim ama bu arkadaşları, hareketlerini, bağlılıklarını çok seviyorum. "Helal olsun." diyorum.

80'li yılları ben yaşamadım,o yüzden gerçek anlamda neler olup bittiğini bilemiyorum. Ama o zamanlar karşısındakini öldürecek kadar kindar olan insanların daha sonraları arkadaş olduklarını görüyorum.

Toprağımızda zayıflık yok ama ben yine de çeşitlilikten yanayım. :)

Adem Erdoğan
02.04.2008, 01:43
Dip not: Ömer Fatih üniversitesi bana söylemesi ayıp aylık 600 YTL burs teklif etmişti. :D Paşalar gibi okulu bitirmez, o parayla geçinirdim be, ama kafa işte ççç

Aynı pişmanlığı bende yaşamıştım.Ama Yeditepe ünv siydi.:)

Sınava girecek arkadaşların aklında bulunsun.Mühendislik okumak istiyosanız Marmara yı tercih etmeyin.
3.6 ortalamayla okulu bitiremeyen arkadaşım var.
Büt yok.Yaz okulu yok.Ders bağlantıları diye saçma sapan bir olay var.Ona göre düşünün aklınızda bulunsun.;)

m@rdi
02.04.2008, 02:14
Pişmanlıkların,siyasi söylemlerin,eğlencenin,koşturmacanın yaşandığı güzide eğitim kurumlarımız "üniversitelerimizin" bizlere yaşattığı acılardan biri de "Fotokopi" paralarıdır.

4 yıldır fotokopiye verdiğim parayı biriktirsem iş kurardım herhalde :)

Özkan
02.04.2008, 03:08
Gamze'nin önceki sayfadaki güzel iletisini okuyunca deja vu yaşadım. Polis çocuğu olmak da dâhil, bunları çok iyi bilirim. Dünyânın en zor işlerinden birini yapmanın karşılığında üç kuruş para ile âile geçindirmeğe çalışan bir adamdan para istemeğe utanıp 15 km yol yürümek durumunda kalmanın nasıl bir duygu olduğunu çoğumuz iyi biliriz.

Bize hiçbir şey öğretmeyen ama karşılığında çok şey isteyen okulumuzun Maçkalı rektörüne de girdiği özelleştirme hamlesinden dolayı teşekkür ediyoruz. Eğitim kalitesi 0'a yakın olan ünlü okulumuzun yemekhânelerinde deterjan kullanılmadan yıkanan tabaklar, çatalların arasından çıkan böcekler ve karın tokluğuna çalışmakta olan internlerin (6. sınıf öğrencisi) artık yemeğe ve yurda para vermek zorunda olması, okuldaki salgınlar... Bunları size borçluyuz sayın hocam! Bütün bu zorlukların, gideceğimiz zorunlu hizmete hazırlık olduğunu düşünüyor ve beş para etmez stajyer beyinlerimizle eziyet olarak adlandırdığımız uygulamaların aslında bizi adam etmek için verilen hayât dersleri olduğunu umuyoruz.

Dükkânlarını (Onlar "muâyenehâne" diyor.) bırakıp bizimle ilgilenmeğe tenezzül etmeyen, eşleriyle kavga ettikten sonra hırsını sınava aldığı stajyerinden çıkararak onu zevk için bırakan, öğretmediği ve aslında kendisinin de bilmediği şeyleri bilmediğimiz için bizleri hastaların, hemşirelerin ve arkadaşlarımızın yanında fırçalayan, fırça yememize yıllardır aynı soruları sorarak ve hiçbir şey öğretmeyerek sınırsız katkıda bulunan, soru soran öğrenciye arkadaşlarının yanında küfür eden kıymetli hocalarımızın da ellerinden öpüyoruz. Umarım ileride hastalanınca elimize düşersiniz!

Hastânenin tüm yükünü taşıdığı hâlde döner sermâyeden komik paylar alan asistanlar ile hiçbir şey alamayan internler (Eskiden bedâva yemek ve yurt vardı ama onlar da kalktı.) meslek hayâtları boyunca sizlerin izinden yürüyecek, ölene kadar âdil olacaklar, paraya tamâh etmeyecekler, hastaları arasında ayırım yapmayacaklar ve bildikleri her şeyi öğrencilerine aktaracaklardır.

Demokrasi mi? Henüz onu düşünmeğe fırsatımız olmadı. Önce okulumuzu eve haciz gelmeden ve kaç kilogram karalahana yemenin guatr yapacağını* bilmemizi bekleyen hocalarımızın gazâbına uğramadan sınıf geçmenin bir yolunu bulalım hele, demokrasi sonraki iş.

Unutmadan, sırf sizin inadınıza, asistanlara yazdırdığınız, onların da onca iş yükü içinde birebir kopya yapmak durumunda kaldığı, içeriği rezâlet olan, indeksi olmayan ve utanmadan "kitap" dediğiniz şeyleri alıp okuyan Özkan şerefsizin önde gideni olsun!


*Bu soru, okulumuzda bir dâhiliye sözlüsünde sorulmuş ve bilemeyen öğrenci stajı tekrâr etmek durumunda kalmıştır. Sorunun yanıtını bilmiyorum, araştırdığım hâlde bulamadım, bilene de rastlayamadım.

poetricus
02.04.2008, 05:10
Üniversiteyi bitirdiğinizde çok az şey öğrendiğinizi öğrenirsiniz; öğrenmeniz gereken en önemli şey de budur zaten.

Ayşe Aygün
02.04.2008, 08:59
Yıl 96 Ticaret lisesi mezunuydum ve iyi bir işimde var ne olduysa öss girip yüksekokulu kazandığımda oldu. Zeki öğrenciydim taktirler alırdım hep hocalarım git ordan sen kesin fakülteye geçersin dedileri. Ve Tutuk Trabzonun yolunu ordan Gümüşhanenin. Okuldaydık liseden çok farklıydı.Herşey çok serbesti.Derekn dersler başladı.Bir hoca sadece fakültede iken Ticaret liesi mezunu bir arkadaşı ile rekabet girdiğinden adam sadece canımıza okumakla kalmıyor hakret üstüne hakaret ediyordu.Bir gün hangi lise mezunusun diye sorduğunda düz lise demek zorunda kalmıştım.İşi sadece Ticaret lisesi mezunlarına soru sorup sınıfta rencide etmekti.
Bir iktisatçı prof olmuştu. verdiği her örnekte hıyar kelimesini kullanıyordu yüzümüze bakarak.buda kısa yoldan hakaretti bize.Bir malı ikamesini anlatırken bile insan hep hiyar dermiydi öğrencisine evet derdi.ve aynı hoca beni bir gün koludarda görüp benim dersimden sen geçtinmi nasıl geçersin demsi üzerine hocam ben bu okulda %10 girmiş öğrenciyim demem üzerine sürat şeklini unutamıyorum. Bu bizim ünv çok olan şeydi.ve başarı ile okul genelinde %10 girmiştim ve sınıvsız olarak istediğim bir fakülteye geçebilecektim.Öğrenci işleri ile konuştum evrakalrı hazırladım.ve sonra bir gün kantinde oturup bu iki yılın bana ne kazandırdığını düşündüm.
hayatımda yemediğim kadar hakaret, Aşağılanma ve sadece kitaplardan öğretilen bir eğitim.ve yaşadığım yerden ailemden uzaklık. ve Lisedendan almış oldğum mesleki eğitimime bu iki yıllkık ünv. hayatımı ekleyip diplomamı alıp tutup istanbulun yolunu.pişmanmıyım hayır.çünkü devam etseydim gene aynı işi yapacaktım gene aynı belkide daha az bilgiye ship olacaktım. şimdi bu mesleğin kurdu oldum. hayatımın en güzel kararını verdim.ve iş hayatına atıldım.Üniveristemi evet gidilmeli eğitim alınmalı ama bu ülkedeki ünv. şartlarında zor.Ders dışında herşey var çünkü.

Ömer SEVİNÇ
02.04.2008, 09:11
Sabahın körü olması ve tam uyanamamış olmam nedeniyle bazı şeyleri kaçırmış olabilirim özür dilerim..

Yazılanlara bakınca benim üniversitem daha iyi gibi geliyor açıkçası. 4 senedir buradayım, şimdiye kadar ne bir biber gazı gördüm ne de eylem. Birkaç kez yürüyüş yapıldı o kadar. Onda da polis gerekmedi bile. Kimilerine göre bu apolitiklik kötü bir şey olsa da ben gerçekten memnunum okulumda böyle bir zıtlaşma ortamı olmadığı için.

Üniversitelerde siyasi görüş olmasına karşı değilim aslında. Tartışılmalı, konuşulmalı ki ileride insan duracağı yeri bilsin. Ancak okumayı ikinci plana atıp da elinde bir kağıt parçası o eylem benim bu yürüyüş senin gezenleri de anlamıyorum. Sürekli kavga çıkartmaya meyilli insanlar var. Zaten o biber gazı, sloganlar hep bunların başının altından çıkıyor bence. 14 Mart'ta düzenlenen yürüyüşe katılmak için sınava girmeyen arkadaşım var benim..

Küçük bir üniversitedeyim. Cerrahpaşa'da bir anabilim dalında 8 tane profesör varken bizimkinde en fazla 2'dir 3'tür o sayı. Ama ben daha şanslı olduğumu düşünüyorum. Biz istediğimiz zaman gidip profesöre dahi soru sorabilirken büyük üniversitelerde doçentin yanına yaklaşmak zormuş:) Yalnız tabi ki her üniversitede olduğu gibi bizimkinde de köhnemiş hocalar var. Biyokimya ABD(anabilim dalı) başkanı sağolsun 1980'li yıllarda eliyle yazdığı notlardan sorumlu tutuyordu bizi. Özkan kardeşim karalahanadan bahsetmiş. Biz freon'un buzdolaplarında soğutmada kullanılan gaz olduğunu öğrendik biyokimyada(Evet tıp okuyorum:)) Hem de Tus'ta en çok soru biyokimyadan çıktığı halde:)

4. sınıfım. Stajyer doktor oluyorum. Hasta görmem gerektiğine inanıyorum. Aslında inanmak da denemez. Bu yadsınamaz bir gerçek. Doktorluk tecrübe ile kazanılır. Fakat haftada 2-3 saat(O da boş geçer genelde) pratik dersiyle bu nasıl olacak? Pediatri stajını bitirdim 1-2 hafta önce. Haftada 1 saat vizit, 1 saat de öğretim üyesi özel çalışması adı altında pratik yaptık. Vizitlerin stajyerleri beklememeleri sonucu boş geçtiğini söylememe gerek yok herhalde. Bunu hocalarımıza söylediğimizde de aldığımız cevap hastane her saat açık, gelin kendiniz görün oluyor. Tamam da ben saat 9'dan 3 buçuğa kadar ders gördükten sonra daha hangi zamanda gelip hasta göreceğim? İstediğiniz gecelere kadar hastanede durmaksa ben almayım. Onu doktor olduktan sonra istemediğiniz kadar yapacağım. Daha çocukluğumu yaşamadan almayın elimden eğlenme özgürlüğümü..

Velhasıl-ı kelam söylenecek çok söz var. Ancak derse gitmem lazım:)

KUTADGU
02.04.2008, 12:13
Siyaset bana zarar vermeyecekse her yerde olsun ki her yerde de aslında, zarar vererek... Eğer ''Eğitim, eğitim'' diye slogan atanlar benim eğitim hakkımı engelleyeceklerse ne samimiyet, ne gerçekçilik, ne mantık kalıyor o işin içinde... Uzak olsunlar... Çoğuna göre apolitik, ama mutluyum...

Ömer yazını okudum. :) Ortak bir hayat dersine varmışız birçoğunda olduğu gibi; en iyi bilgi tecrübe... Bize geçen yıl boyunca ''ÇEviri, çeviri yapılarak öğrenilmez'' diyerek nasıl öğrenileceğini anlatmayan ve bu sene ''Her şey deneyim çocuklar'' diyen hocalarıma bir kez daha sevgiler... :)

Dip not: Ömer Fatih üniversitesi bana söylemesi ayıp aylık 600 YTL burs teklif etmişti. :D Paşalar gibi okulu bitirmez, o parayla geçinirdim be, ama kafa işte ççç

Apolitik olmayı senin adına kabullenebilirim...Mazur da görebilirim... Haddim olmayarak tabii ki....

Lakin hala benle aynı sınıftan mezun olupta öğretmen olarak Türkiye'min değişik bölgelerinde görev yapan PKK'lıları (sempatizan değil) görünce hem halime hem yurduma hem de apolitik tavırlara üzülmüyorum da değil...

Ben üniversitelerde sadece siyah ya da sadece beyaz yanlısı değilim bunu da belirteyim... Lakin eğitim denen meret ne öğretir ne öğretmez bazen umurunda da olmaz insanın... Hangi ortamda olmak istediğin de önemlidir çünkü...

galyanlim
02.04.2008, 12:32
okuduğum kadar arkadaşlarımızın çoğu okuldaki siyeset olaylarından şikayetçi
bu konuda Anadolu üniversiteleri birazdaha şanslı
bu tür olaylar pek olmuyor herkes kendi halinde bize dokunmayan yılan bin yıl
yaşasın anlayışı sahip kim nasıl isterse öle at koşturabiliyor
güvenlik sadece olay çıkmasın diye duruyor hiç bir müdahelede bulunmuyor
öle biber gzı vesare hiç görmedim zaten huzur güven ortamı olmayan bir yerde bilim olacağını inanmıyorum

benim asıl değinmek istediğim nokta üniversite sistemleri bu sistemleri sürekli değişip
gençlerin gelecekleriyle oynayanların öbür dünyada yatacak yeri varmı?

ben üniversiteyi 2. senemde kazandım sistem değişecek diye biraz zorla tercih yaptım
mecburdum gelecek sistemde hiç bişey yapabilemeyebilirdir zaten o piskoloji ve baskıyla nere olursa olsun gidiyim dedim
eminimki çoğu arkadaşlarımızda böle yapmıştır Samsun vet hekimliğine geldim
ve o stresten baskıdan artık kurtuldum ama tercih yaparken bakmayı unuttuğum
bir husus vardı geldiğim bölümde ing. hazırlık varmış (bizim işimize nasıl yarayacaksa)
bizim bölüme ilk o sene gelmişti bizde bunun kurbanlarıydık bunda bizimde biraz hatamız vardı tercih yaparken dikkatli olmadık
ilk sene ing veremedim ve kaldım sonraki sene hazırlıkta kalmak iptal (alttan alınabiliyor) olmuş ve benden sonra gelenler dersi veremedikleri halde benle aynı sınıfa geçmiş oldular(nasıl adaletse)
bende geçtim ama ingilizceden anlamadan bilmeden ve 2 sene kayıpla...........


1.sınıftayız sistemimiz ve dersler ağır ana derslerden birinden kaldınmı o dersi verene kadar üst sınıfa geçemiyorsun bundan pek şikayetçi değilim sonuçta uğraşacağımız bir canlının hayatı öğrenmeden geçilmez ama ezberlenerek geçilir biz ezberlemek (sistemimiz ezberlemeye yönelik) istemiyoruz bilgiyi öğrenip geçmek istiyoruz
bütün hocalarımız bi bilgiye sahipler orayada bu bilgi sayesinde ulaşmışlar kariyer yapmışlar Prof. Doç. olmuşlar buna diyecek bişiyemiz yok ama sen o bilgigni öğrenciye aktaramıyorsan sorun oluyor o bilgi ancak sana yarar bize onu öğretmezsen biz ne yapacaz
ezberleyerek sınava girip sınavıgeçecez sonra........
kalitesiz yetersiz insanlar

herkes çok çalışarak Prof Doç olabilir ama öğretmek öğretmen olmak bana göre çok ayrıbişey bunun bi kriteri olsa çok güzel olacak


benim öğrenci gözüyle gördüğüm yazabildiğimce doğru yanlış noktalar bunlar
yanlışımız varsa afola
saygılarımla .........

ÖmerFarukYılmaz
02.04.2008, 18:09
Ömer yazını okudum. :) Ortak bir hayat dersine varmışız birçoğunda olduğu gibi; en iyi bilgi tecrübe... Bize geçen yıl boyunca ''ÇEviri, çeviri yapılarak öğrenilmez'' diyerek nasıl öğrenileceğini anlatmayan ve bu sene ''Her şey deneyim çocuklar'' diyen hocalarıma bir kez daha sevgiler... :)

Dip not: Ömer Fatih üniversitesi bana söylemesi ayıp aylık 600 YTL burs teklif etmişti. :D Paşalar gibi okulu bitirmez, o parayla geçinirdim be, ama kafa işte ççç

Ne yaptın ççç Keşke gelseymişsin bizim üni'ye:)

Bu arada o hocalarına bendende sevgiler:)

İskender
02.04.2008, 18:45
Yazılanları okumak bile çok güzel, insan geçmişin o güzel günlerine uzanıyor...
10 yıl Üniversite okuyan birisi olarak öğrenciyim apoletini taşımak kadar asil bir söylemi çok arıyorum...
birkaç üniversite gezdiğim için öğrencinin bir numaralı söylemi olan mekan eleştirilerinin kalıtsal olduğunu düşünüyorum.Zira iç içe sınıflarda da eğitim aldım anfide de...

Üniversitelerde siyaset bana göre olmalı cünkü siyasetin genç beyinlere çok ihtiyacı var yoksa siyaset şuan algıladığımız gibi olmaya daha çok devam edecek...

Tabiki siyasetten kastım bağırmak çağırmak asla değil, dersi kırmak hiç değil, karşıdakine nefretle bakmak zaten değil...

Ama ideolojisini içinde saklayan söylemeye çekinen tartışamayan üniversiteliyi garipsiyorum...siyasetin zaten en büyük sıkıntısı genç beyinlerin olmaması,gençler siyasetin tabiri caizse namusudur...Gençleri olmayan siyasi partilerin şekilde olduğu gibi tek dertleri oy için maskaraık yapmak olur...

Gamze
02.04.2008, 19:33
Belki biraz yanlış ifade etmiş olabilirim fakat siyaset olmasın derken ne demek istediğimi İstanbul üniversitesinin Edebiyat Fakültesinden geçmiş olanlar anlayacaklardır eminim.

Çok taze örnek;

Bugün akşam 3 buçuk sularında fakültem iki karşıt grubun birbirine girmesi sonucu yine ve yeniden - bize göre - ufak çaplı sayılabilecek bir savaş alanına dönüştü. O sıralarda Laleli taraflarında bulunanlar var idiyse söyleyeyim; polislerin orda bulunmaları ''siyasi görüşünü savunan gençler''in kin duygularının dışa vurumundan kaynaklanıyordu. Efendim fakültede göz gözü görmez iken, aynı saatlerde girmem gereken derse giremedim ve bu ders sınavdan önceki son dersti. Üstüne üstlük, dersin aynı gün sabah 11:40'ta biten dersten tam 4 saat sonra oluşu bundan önceki 3 haftanın 2sinde öğrenci yokluğundan dolayı dersin düşmesine sebebiyet verdiğinden, sınav öncesinde sadece 2 saatcik ders işleme şansımız kalıyordu. Efendim bu iki saatin ilkini kaçırmış biri olarak sınav öncesindeki bu son derse girebileyim bari dedim ama ne çare? Bakalım haftaya sınavda hiç görmediğim ve dinlemediğim konulardan sorumlu olurken o düşünen gençler bana yardımcı olabilecekler mi?

İnsanlar düşünsün, insanlar fikirlerini de ifade etsinler... Afedersiniz, biz de moron değiliz. Az çok bizim de olan bitene karşı takındığımız bir tavır, yeri geldiğinde söyleyecek iki çift lafımız var...Fakat ben bu görüşlerimi meydanlarda yahut okul koridorlarında birbirlerine çekiç sallayarak ifade edenlerden olmadığım için, tıpkı yukarıda ifade ettiğim gibi, çoğuna göre apolitik, fakat mutluyum. En azından muhtemel bir kavgada tüm kaburgalarımı kırıp, üstüne bir de okuldan uzaklaştırılıp koskoca bir senemi kaybetme gibi bir sıkıntıya düşmüyorum. Maşallah!

Bursa'da iki grup birbirine girdi, okul bir gün süreyle tatil edildi. Bizim fakültemizde geçen dönemin finalleri öncesi iki gün arayla çıkan olaylarda 4 kişi yaralandı bıçak ve çekiş darbeleriyle fakat kimsenin ruhu duymadı...

80 ler diyoruz... 80lerden bu yana çabalayan bu gençler acaba okudukları okulun eğitiminin içini boşaltmaktan başka ne işe yaramışlar?

Bir şeyleri değiştirmek, daha iyiye ulaşmak için bir şeyler yapmak, onların dediği gibi 6 Kasım YÖK protestosunda sınavlara katılmayıp meydanlarda slogan atmak değil, aynı gün sınavlarına daha bir sıkı sarılmaktır esasında...

Yemekhanelerde hoşgörü, özgürlük, insanlık üzerine şiirler okuyup ardından çıkan bir çatlak sese tekme tokat girişmek değildir siyasi görüşünü savunmak ve daha iyisi için çalışmak.

Fakültemdeki sağcı, solcu, şucu bucu öğrenciler...
Eğer mücadele etmek istiyorlarsa, benim ensemden çekilsinler...
Ellerini benim geleceğimden çeksinler...

Dışarıdan zannedilebileceği gibi romantik bir siyasi mücadele değil benim çevremde olan biten. Toz pembe de değil yaşananlar... İnanın hiçbir çekici yanı da yok...

littlebighorn
03.04.2008, 21:43
Üniversiteyi bitirdiğinizde çok az şey öğrendiğinizi öğrenirsiniz; öğrenmeniz gereken en önemli şey de budur zaten.
Üniversite eğitimini çok güzel özetlemişsiniz. Her geçen gün bu sözün doğruluğunu yaşayarak öğreniyorum.

Genç arkadaşlara da tavsiyem öyle herşeyi 4 yılda öğrenmeyi beklemesinler, bu imkansız zaten.