PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Alatakolos Geleneği



Sencer Bulut
12.11.2013, 01:35
''Zaman o zamanlar ki, şimdiki kadar şanslı değil gençlerimiz. Bazen kendilerine bile sorulmadan ailece uygun görülen biriyle birleştirilir hayatları. Olmamıştır daha önce tanışıklıkları. Belki de babaannelerimizin çoğu düğün günü görmüşlerdir hayat arkadaşlarını. Ve evlilik bir kere yaşanır bizde. Ölecekse de, kocasının yanındadır son nefesi kadının. Öyle sudan bahaneler geçerli değildir evliliği geçersiz kılmaya. E hal böyle olunca, merak edilmeden durulur mu hayatımızın kahramanı. Yoncalar dört yapraklı aranır, misafirliğe gidilen evlerde ekmekler çalınır yastığın altına koymak için. İş rüyalara kalmıştır. Acaba görünecek midir beraber yaşlanılacak olan o yüz.
İşte alatakolos da bu meraklı bekleyişin rüyalara yansıması için verilen heyecanlı uğraşlardan biri. Kiminle evlenecek olduğunun rüyasında kendisine gösterilmesi için yapılan hazırlıkların başlama tarihi 14 Ocak'tır.
14 Ocak günü alatakolosun kimler arasında yapılacağı konuşulur. Alatakolosu yapacak olan kişiler öncellikle annesinin en büyüğü "portakal" ve en küçüğü "mandalina" olmalıdır. Alatakolusun yapımına başlandığı andan bitimine kadar bir kişi haricinde kimse konuşmamalıdır. O Akşam, alatakolosu yapacak kişiler aralarında anlaştıkları yerde buluşurlar. Yedi ayrı evden, yedi ayrı gelinden alatakolos hamuru için mısır unu, tuz, odun, kibrit; yedi ayrı pınardan da su alırlar ve üç yol ağzına gelirler. Burada yedi ayrı çitten aldıkları odunlardan bir ateş yakarlar ve hamur yoğrulmaya başlanır. Aralarında annesinin en büyüğü (portakal) sırtı ateşe dönük şekilde oturtulur ve eline simit büyüklüğünde hamurlar verilir. Arkası dönük şekilde hamurları ateşe atar. Yine arkası dönük şekilde ateşten alır. Böylece herkese yetecek kadar alatakolos yaparlar. Alatakolosun görünüşü kömür gibidir. Bir de çok tuzludur, insanın içini yakar. Çünkü alatakolosa konulan tuz kalın tuz olacaktır. Artık herkes heyecanlıdır, bir an önce eve gitmek isterler. Çünkü rüyalarında kimi göreceklerini merak ederler. Alatakolos yedikten sonra su içmemeli ve konuşulmamalıdır. Eğer su içip konuşurlarsa rüya göremezler. Uyurken aklına su getirenler, rüyalarında çeşmeler, şelaleler, denizler görürler. Eğer aklında rüyalarında kimi görecekleri merakı devam ediyorsa o kişi ona su verir.
Genç kızlar o dönemlerde eş seçerken bir de toprağını analiz ederlermiş. Toprağı yumuşak ise bu durum erkek için artı bir puan demekmiş. Genç kızların evlendikten sonra çalışacakları tarlaların toprağının yumuşaklığı kolay kılacaktır onların işlerini. Bunu önceden bilmek de rahatlatacaktır bağa bahçeye çok fazla güç yettiremeyenlerin gönüllerini. Ne kadar da düşündürücü değil mi, huydan önce, toprağın yumuşaklığının düşünülmesi.
Merak insanoğlunun mayasında onu var eden en temel parça. Evlilik de, insanların birbirlerine duydukları merakı öldürmemiş oldukları halde yaşanması gereken bütünlük. Eğer ki diğer parçanınız sizi tamamlayan insandaysa, güldürmüştür sizi hayat hem gerçeğinizde, hem de rüyalarınızda.''

Tekne Dergisinden yola çıkarak yaptığım Alatakolos belgeselini sizlere sunuyorum...

http://www.youtube.com/watch?v=ZJulfKTu_3Q

Mollasalihoğlu
12.11.2013, 02:13
Enteresanmış.
Teşekkürler paylaştığın için.

Tolga
12.11.2013, 07:04
Güzel bir paylaşım, teşekkürler :)