PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Uzay, Bilim, Komplo Teorileri Ve Diğer İddialar



Sayfa : [1] 2 3 4

Samet Türkmen
04.10.2013, 20:22
Uzaydaki araştırmalar için önemli bir haberle yeniden konumuzu başlatalım :)

Güneş Sistemi Dışındaki İlk Bulut Haritası

http://s13.postimg.org/8pyzc7njr/130210_kepler_clouds_hlarge.jpg

Gökbilimciler, Güneş Sistemi dışında kalan bir gezegenin ilk kez bulut haritasını çıkardı. Güneş’ine çok yakın bulunan Kepler-7b gezegeninin, buna rağmen batı yarıküresinin kuzeyinde bulutlara sahip olduğu belirlendi.

Massachusetts Institute of Technology (MIT) araştırmacısı Brice-Olivier Demory, “Kepler ve Spitzer ile üç yıldan bu yana gözlemlediğimiz gaz devinin düşük çözünürlüklü haritasını çıkarmayı başardık... Böyle bir gezegende kıta ve okyanuslar görmeyi beklemiyorsunuz. Ancak bulut olduğunu düşündüğümüz yapılar tespit ettik.”

Haberin Devamı : http://www.ntvmsnbc.com/id/25469956/

Enisc
04.10.2013, 22:25
Açıldı :dansmuz: :sevinç:

Öznur61
05.10.2013, 16:47
Bu aralar Astronomiye ve Arkeolojiye ilgim fazlalaştı.
Astronomi yada Arkeolojiyle ilgili kitap önerin varsa alırım Samet abi :) Özellikle Astronomi :)

Samet Türkmen
05.10.2013, 18:07
Bu aralar Astronomiye ve Arkeolojiye ilgim fazlalaştı.
Astronomi yada Arkeolojiyle ilgili kitap önerin varsa alırım Samet abi :) Özellikle Astronomi :)

İnan ikisi hakkında da hiç kitap okumadım ama bu konuda aşırı bilgili kişileri tanıyorum. Bu gece sorarım onlara :)

Enisc
05.10.2013, 21:10
Uzayla ilgilenen arkadaşların uzayın derinliklerinde kaybolacakları muhteşem bir program

WorldWide Telescope

Uzayla ilgili bulabileceğiniz tüm görüntüler bu programda. Tüm görünen evren, takım yıldızları, nebulalar, karadelikler, gezegenler, uzay araçlarından çekilen fotoğraflar..

Eskiden ücretli olan bu programı worldwidetelescope.org (http://www.worldwidetelescope.org/) 'dan ücretsiz bir şekilde indirebilirsiniz.

http://www.turkvista.net/media/program/1348918566.jpg

Mert Oğuzlu61
05.10.2013, 21:57
uzayın derinliklerine bir uzay aracıyla yolculuk... bilinmeyen bir gezegene iniş. burada uzay aracına girecek olan Alienler... arkadaşlarım tek tek ölüyor, gemide tek ben kalıyorum. ve sonrasında gerilimli anlar.


offff bee ne güzel olurdu. :) böyle bir macera yaşamak isterdim, çok mu psikopatım ? :D


önemli not : outlast oyununu hala oynayamıyorum, oyunun başındayım :D:D:D ve böyle alienli bir hayalim var.


tamam kaçtım by(:

seyyah61
05.10.2013, 22:55
Uzay bilimi ile ilgilenen arkadaslara, dis gezegenlere yolculuk konulu gercekci birkac film önereyim:

Sunshine:

http://www.imdb.com/title/tt0448134/

Europa Report:

http://www.imdb.com/title/tt2051879/

Sonu haric Mission to Mars:

http://www.imdb.com/title/tt0183523/

ve son olarak biraz fantastik korku filmi de olsa Event Horizon:

http://www.imdb.com/title/tt0119081/

Ayrica uzayda gecen bilim kurgu/hayatta kalma konulu filmlerden Riddick üclemesini öneririm.
Pitch Black-Chronicles of Riddick ve Riddick filmleri.

Son zamanlarda cikan
Oblivion, After Earth ve Elysium da ortalama bilim kurgu filmleriydi.
Cloud Atlas da tam bilim kurgu sayilmasa da teget gecmis ama cok güzel kurgusu olan bir film.

Üc gün önce izledigim George Clooney ve Sandra Bullock'un oynadigi Gravity de cok güzel ve gercekci bir filmdi. Herkese tavsiye ederim.

http://www.imdb.com/title/tt1454468/

Bunlar arasinda Sunshine'i izlemediyseniz onunla baslayabilirsiniz bu filmleri izlemeye.

Bir de Serenity ve Star Trek, Prometheus tarzi filmler var fakat onlari bu kategoriye koymuyorum. O filmler daha cok aksiyon/macera filmleri kategorisine girer ve kendi bilimsel gerceklikleri olan filmlerdir.

seyyah61
05.10.2013, 23:00
Bir de Moon var az daha unutuyordum.

http://www.imdb.com/title/tt1182345/

Benim gibi fantazi bilim kurgu'dan cok gercekci bilim kurgu sevenlere kesinlikle tavsiye ederim.

Samet Türkmen
05.10.2013, 23:22
Sunshine filmini begenen insanları görmek güzel :)

Enisc
05.10.2013, 23:33
uzayın derinliklerine bir uzay aracıyla yolculuk... bilinmeyen bir gezegene iniş. burada uzay aracına girecek olan Alienler... arkadaşlarım tek tek ölüyor, gemide tek ben kalıyorum. ve sonrasında gerilimli anlar.


offff bee ne güzel olurdu. :) böyle bir macera yaşamak isterdim, çok mu psikopatım ? :D


önemli not : outlast oyununu hala oynayamıyorum, oyunun başındayım :D:D:D ve böyle alienli bir hayalim var.


tamam kaçtım by(:

yapma bunu yapma bunu :( ulan neden 50. yüzyıllarda falan doğmadık ki. Belki uzaylılar insanoğluyla tanışırdı. Belkide yaklaşan dünyanın sonu insanoğlu'ya yeni gezegenler arayışı içinde bıraktırırdı. belkideee.. tamam.. :(

Bu arada film demişken sağlam filmler var bilim-kurgu. En yakın zamanda yazarım :ok

Edit: sanırım yazacağım filmlerin bir çoğu yukarda var. Ama yinede arşive bakarım farklı var mı diye

Samet Türkmen
05.10.2013, 23:40
Mert'in dediği konu geçenlerde Discovery Channel'da işlendi;

"Uzaylılar gerçekten düşmansa ne olur ?" Bir bilimadamı besin değerini dikkate alırsak bizi besin olarak görebileceklerini söylüyordu. Sonunda da ekliyor : "Umarım tadımızı beğenmezler" :D

Öznur61
07.10.2013, 18:34
İnan ikisi hakkında da hiç kitap okumadım ama bu konuda aşırı bilgili kişileri tanıyorum. Bu gece sorarım onlara :)

Sordun mu Samet abi artık bu konuları işleyen kitaplar okumak istiyorum :)

Samet Türkmen
07.10.2013, 18:47
4 kisiye sordum hicbirinden ses çıkmadı henüz :)

Kitap da iyidir ama sen evdekilere National Geographic ve Discovery Science izlemek istedigini söyle bence. O ikisi yeter :cool:

Enisc
08.10.2013, 00:54
Dünyada geçen :

Battle: Los Angeles : Uzaylılar dünyayı istila ediyor. Savaş.
Skyline : İlginç bir film. Devasa bir gemi şehrin üzerinde duruyor. Yaydığı ışıkla insanları bir nevi hipnotize ediyor.
Attack the Block : Gökten yağan uzaylılar küçük genç bir çetenin peşinde.
I Am Number Four : Garip uzaylılar onların peşinde.
Battleship : Uzaylılarla denizde geçen bir savaş.
K-Pax : K-Pax gezegeninden gelen adam akıl hastanesindeki hastalara umut oluyor.
Knowing : Aslında uzaylı neredeyse hiç yok gibi. Ama sağlam film.
Cowboys & Aliens : Uzaylılar tek tek kasabadan insanları avlıyor. Kovboylar onların peşine düşüyor.
District 9 : Afrikaya devasa bir gemi iniyor fakat geminin kapısı günlerdir açılmıyor. Sonunda insanlar uzaylılarla iletişime geçiyor.
Oblivion : Yağmacılarla yapılan savaşta insanlar dünyayı terk etmek zorunda kalıyor.

Uzayda geçen :

Dark City : Uzayın derinliklerinde ilginç bir dünya. Bu dünyada hiç güneş doğmuyor.
Moon : Anlatırsam spoiler olur.
Predators : Bir grup insan bir anda kendini düşerken buluyor. Düştükleri yer ise dünya değil.
Prometheus : İnsanoğlu yaratıcısını bulmak için uzayda yolculuk yapıyor.
Star Trek : Bir çok gezegen bir çok ırk bir çok uzaylı. Ama içlerinden biri intikam için geri dönüyor.
Cargo : Yaşam kalmayan dünyadan göç eden insanlar boşlukta bir koloni kuruyor. Bir grup insan o kolonide yaşarken diğerleri yeni dünyada yaşıyor.

Yiğit Gayretli
08.10.2013, 08:47
Konuyu biraz değiştireyim.

Yerebatan Sarnıcı'ndaki ters ve yan duran Medusa Başı taşları hakkındaki efsaneleri paylaşalım arkadaşlar. O taşlar neden orada? Neden sarnıcın en dip köşesinde ve neden ters?

Selim Turan
08.10.2013, 19:05
BELGELERLE MEDUSA VE ŞAHMERAN

Medusa hakkında, bugüne kadar ortaya çıkmamış, tarihi öneme haiz bir belge ile yine bilinmeyenleri açıklıyoruz.

Medusa ile ilgili olarak; rivayetler, mistik hikâyeler, inançlar vs. birbirinden farklı birçok anlatım günümüze kadar ulaşmıştır.

Ayrıca Medusa hakkında bugüne kadar pek çok efsane anlatılmıştır…

Medusa, bir kadındır. Saç örgüleri yılan şeklindedir. Baktığı insanı ‘taş’ eder vs. gibi rivayetleri burada uzun uzun anlatmayacağım.

2010 yılının ilk yarısında Medusa karakterine, ‘Titanların Savaşı’ filminde rastladık. Filmin afişine baktığımızda; kafası kesilmiş halde bulunan Medusa’nın saçları yılanlı haliyle başta büyük şehirlerimiz olmak üzere her yerde bilboardlara asıldı.

http://www.iyibilgi.com/images/haber/43007.jpg

Medusa ile ilgili olarak bizim tarihimizde de çok az bilgi vardır: Kime sorsanız, ‘İstanbul Sultanahmet’te, Yerebatan Sarnıcı’nda Medusa’nın mezarı/heykelleri var’ diyeceklerdir. Dev mermer sütunlar, birkaç mermer sütün üzerinde Medusa’nın kabartma taş üzerine işlenmiş yüzü ve saçları yılanlı hali ve buna benzer figürler… Bunlara ek olarak Medusa ile ilgili bilgiler, Yerebatan Sarnıcı tanıtım kitapçığında yer almaktadır.

http://www.iyibilgi.com/images/haber/43008.jpg

Anlatılanlar ne kadar doğru ne kadar yanlış, bilemeyiz…

‘Tarih belge ile yapılır.’ diyenlere şimdi bazı belgeler göstereceğiz.

Tarihin tozlu sayfalarını arayalım: Sırdaş’tan Medusa ile ilgili öyle bir belge ve bilgi çıkmıştır ki, bu konuda bilinen bütün ezberleri bozmuştur.

Şimdi konuyu Sırdaş’ın kayıtlarından izleyelim:

Yıl 1456. Fatih Sultan Mehmet’in huzuruna, Venedik’ten, İtalyan asıllı bir heyet gelir. Sultan’a sunmak üzere, birçok değerli hediyeler vardır yanlarında. Araya hatırlı kişileri, elçileri aracı yaparak, Fatih Sultan Mehmet ile ısrarla görüşme talep ederler.

Padişah, gelen bu heyeti, onca rica ve minnete rağmen huzuruna kabul etmez. Elçilerle görüşmesi için Vezir-i Azam’ı görevlendirir. Venedik’ten gelen bu heyet, çaresiz, Vezir-i Azam ile görüşürler.

Görüşmenin konusu: "Sultanahmet’te bulunan Yerebatan Sarnıcı ve içinde bulunan hazine" ile ilgilidir. Görüşmenin konusu oldukça ilgi çekicidir. Hazineden bahseden heyet, Vezir-i Azam’a hazinenin yerini söylemez… Hazinenin yerini söylemek için şu şartı öne sürerler: “Hazinenin yerini, sadece Padişah’a” söyleyeceklerdir. Bunun için, tekrar Padişah’tan görüşme talebinde bulunurlar.

Vezir-i Azam, heyet ile aralarında geçen konuşmaları Padişah’a aktarır.

Fatih Sultan Mehmet Han’ın siyasi dehası bilinmektedir. ‘Bu işin içinde bir iş olabilir,’ diyerek heyetten bir temsilci ile görüşmeyi kabul eder. Belirlenen tarihte, seçilen temsilci, Fatih’in huzuruna çıkar ve şunları anlatır:

‘Yerebatan Sarnıcı diye bilinen mekânın içersinde bir hazine vardır. Hazine denilen şey; altın, gümüş, mücevher gibi maddi değeri olan şeyler değildir. Hazine, özel yapılmış bir lahit ve lahdin içindeki cesettir.’

Bu lahit ve içindeki ceset, Venedikli elçiye göre, ‘hazine değerindedir.’ Cesedin ise ‘Medusa’ diye adlandırılan efsanevî kişiye ait olduğu belirtilir. Bu ceset, mumyalanmış haldedir, Medusa diye tabir edilen saçları yılanbaşı ile yaratığı andıran bir şekildedir.

Fatih Sultan Mehmet Han’dan talepleri ise; ‘kendileri için çok önemli olan bu lahdi ve içindeki cesedi’ gelen bu heyete vermeleridir. Bu lahdin ve içindeki cesedin kendilerine verilmesi karşılığında da, Fatih’e birçok şey önerdikleri bilinmektedir.

Sırdaş’a kadar intikal eden bu bilgiler arasında, bir de şunlar da vardır: ‘Venedik’ten gelen elçilerin Hıristiyanlarla bir alakası olmadığı, gizemli, paganist bir tarikatın üyeleri olduğu’ bilgisi de vardır.

Bundan sonrası hakkında pek bir bilgi bulunmamaktadır…

Fatih Sultan Mehmet’in bu lahdin, çıkarılıp çıkarılmamasına izin verip vermediği ile ilgili sır bilgiler Abdülhamid Han’a kadar ulaşır. Abdülhamid Han, bu eksik kayıtları büyük bir ilgi ile takip eder ve işin ehillerine de konuyu incelettirir.

Abdülhamid Han’ın bu işle ilgilenerek takip etmesi, Medusa ile ilgili olarak, tarihi yanlışların önüne geçilmesini sağlamıştır. Sultan’ın uzak görüşlülüğü sayesinde, maksatlı olarak çarpıtılan bazı bilgilerin, doğru bir şekilde günümüze kadar ulaşması temin edilmiştir. Sultan, Sırdaş’a da öyle bir delil koyar ki, işte ilk defa Türk ve dünya tarihine katkı olacak bu tarihi belgeyi sizlere sunacağız.

Sultan Abdülhamid Han’ın, gizemli olaylara, sırlı hikâyelere olan ilgisi bilinmektedir. Sherlock Holmes’in hikâyelerini, İngilizceden Osmanlıcaya çevirttiği, okuduğu ve kütüphanesine koyduğu yine Homeros’un, İlyada ve Odysseia isimli eserlerini de aynı şekilde çevirtip, okuduğu bilinmektedir.

Abdülhamid Han’nın, Medusa ile ilgilenmesinin sebebi, Sırdaş'taki kayıtlardan hariç; Sultan’a, bu konu ile ilgili olarak yine birkaç elçinin geldiği, Vezirlerine, Yerebatan Sarnıcı’ndaki hazine ile ilgili bir şeyler fısıldadıkları, bu konuya olan ilgisini daha da arttırmıştır.

Abdülhamid Han, Devlet-i Âliye’nin bunca işi arasında, bu konuyu da ihmal etmemiş, görevlendirdiği birkaç kişi ile bu konunun iyice araştırılmasını sağlamıştır.

Medusa ile ilgili olarak gelen heyetle, Sultan’ın vazife verdiği görevliler temasa geçmiş, edinilen bilgiler Padişah’a rapor edilmiştir.

Araştırma neticesinde, gelen kişilerin kimlikleri ve ait oldukları teşkilatı (muhtemelen İlluminati tarzı bir örgüt) öğrenen Sultan Abdülhamid Han, bu heyetin taleplerini geri çevirmiş ve heyetten aktarılan bilgiler doğrultusunda da bu lahdi çıkarmaya karar vermiştir. (Arada yine birçok olay olmuştur ki, biz bu kısımları şimdilik geçiyoruz.)

Abdülhamid Han’ın görevlendirdiği bir heyet, Derviş’in emri altında 'Medusa' ile ilgili çalışmaya başlamış, bu ekibe Yıldız İstihbaratı’nın en seçkin üyeleri de eşlik etmiştir.

Uzun uğraşlar sonucunda, Yerebatan Sarnıcı’nın -bugün kapanan dehlizlerinde- söz konusu lahit bulunmuştur.

Burada kısa bir not yazmakta fayda var: Bugünkü Yerebatan Sarnıcı birçok dehlizlere sahiptir. Bir ucu Haliç’e, bir ucu Ayasofya’ya hatta “Binbirdirek Sarnıcı” ile bağlantılı olduğu bilinmektedir.

Günümüze gelene kadar, dehlizlere duvarlar çekilmiş, ağızları kapatılmış, birçok sırrı da örtülmüştür.

Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz günlerde; “Ayasofya’nın Sırrı Ortaya Çıktı” diye büyük bir hengâme kopmuş ve bu olay medyada geniş yankı bulmuştu. (http://www.hurriyet.com.tr/pazar/12196331.asp) Bu dehlizlerden birine girilmiş ve çekimler yapılmıştı. Bir grup arkeolog ve bilim adamı eşliğinde yapılan bu çalışmalar neticesinde, Ayasofya’nın 150-200 metre altındaki derinliklerde su kuyularının bulunduğu, İngilizlerin İstanbul’u işgal ettikleri dönemde, İngiliz askerlerinin bu kuyulara girip öldükleri anlaşılmıştır. Ölen askerlerin eşyaları da teşhir edilmiştir.

Yapılan bu çalışmalar neticesinde, dehlizlerin nerelere kadar gittiği bilinmiyor, bu konuda yapılan çalışmalar ne aşamada bilmiyoruz. Acaba yapılan bu çalışmaların Medusa’nın lahdi ile ilgisi var mı, bilmiyoruz…

Yine geçtiğimiz günlerde, İstanbul’un röntgeni çekilmiştir. Bu çekimler neticesinde, bugünkü Çemberlitaş’ın alt kısımlarında, Yerebatan Sarnıcı gibi bir yapının olduğu tespit edilmiştir. Sarnıcın korunması ile ilgili medyada son zamanlarda birçok haber çıkmaktadır.

(http://www.haber7.com/haber/20100726/Yerebatan-Sarnici-her-an-cokebilir.php) Sarnıcı korumak için üzerindeki bazı yerlerin kapatılacağı söylenmektedir. Bu konuyla ilgili olarak Dünya Bankası’nın da finans ayırdığı bilinmektedir. Acaba bu bölgeye olan ilgi nedendir?

Biz yine konumuza dönelim:

Abdülhamid Han’ın araştırmaları netice vermiş ve lahit bulunmuştu. Abdülhamid Han lahdi bizzat yerinde görmüş, tonlarca ağırlıktaki bu lahdin kapağı indirilmiş, lahdin içinde görenleri dehşete düşüren bir yaratık görülmüştür.

İnsan başına benzeyen, kıvrımlı kıvrımlı dev bir yılan gibi, mumyalanmış, ancak bozulmaya başlamış bu yaratığı, orada bulunan çok az kişi görmüş ve onu görenler hayretler içerisinde kalmışlardır.

Abdülhamid Han, bir fermanla, lahdin derhal korunmaya alınmasını, görülen bu lahdin ve içindeki yaratığın kimseye anlatılmamasını emretmiştir.

Abdülhamid Han, bu konuyla ilgili olarak, ne yapacaklarına dair istişare etmek için, derin ehl-i ulema ve gönül gözü açık kişilerle çok gizli bir toplantı yapmıştır. Yapılan bu toplantı neticesinde; ortaya bir çok görüş atılmasına rağmen, şu görüş ağırlık kazanmıştır: Lahit ve içindeki cesed, halkta çeşitli fitnelere sebep olunmaması için gizlenecektir.

Ancak Abdülhamid Han, Derviş ve Sırdaş’ın bu konuyla alakalı bir tereddütleri vardır: Bu lahdi tekrar saklarlarsa, bu lahdin sırrını bilen şer güçler, ona büyük önem atfedenler, bu lahdin yerini tekrar öğrenebilirler mi?

Ertesi sabah ayrı bir heyetle konuyu istişare eden Sultan Abdülhamid Han, yine zekice bir karar vermiştir:

Lahit, gün ışığına çıkarılacak ancak içindeki ceset/yaratık gizlenecektir.

Abdülhamid Han, bu cesedin neye ait olduğunu merak etmiş ve öğrenmek istemişti. Bu ceset, neye ait olabilirdi? Bunun için yurt dışından ünlü bir biyolog bilim adamı getirildi. Cesedi, bu bilim adamına gösterdiler. Cesedi gören bilim adamı, dehşete düştü.

Getirilen bu bilim adamı, incelemesinin neticesini Padişaha sundu. Raporda şu ibareler oldukça dikkat çekiciydi: ‘Bu bozulmaya başlamış olan, dev görünümlü, insan başına benzeyen, yılan gibi kıvrılmış bu yaratık, muhtemelen dinozor çağından kalan dev bir yılan veya dinozora benzeyen bir yaratık…’

Bozulmaya başlamış olan bu mumya, insan başını andırdığı için mi insan denmekteydi?

Acaba bu cesedi halk görseydi ne derdi? Belki de ‘dev bir ejderha’ diye adlandıracaktı.

En ilginç olanı ise, o lahdin orada olduğunu ve lahdin sırrını bilen birilerinin (şeytani bir tarikat) asırlarca orada ayin yapmalarıdır.

Bu sırrı Fatih döneminde, Fatih’in bildiğine göre, bu örgüt, lahit ile ilgili sırrı kendi üyelerine, lahitteki cesedi göstererek veriyorlardı.

Ta ki, şöyle bir kayıta rastladıktan sonra işin durumu değişmiş olabilirdi:

Bir çingene çocuğu, rivayetlere göre dehlizlerden birine girmiş, çıkamamış, cesedi gördükten sonra o da sırra vakıf olmuş, dışarı çıktıktan sonra tüm İstanbul halkına: ‘Ben Şahmeran’ı (yarı insan yarı yılan) gördüm demesiyle ve bu söylentinin yayılmasıyla olayın boyutu başka bir yöne kaymıştır.

Kayıtlarda kopukluk olduğu için biz kara kaplı Sırdaş’taki kayıtları esas alıyoruz.

Sırdaş’ta bu konuyla ilgili ayrıca şunlar yazılı: Tonlarca ağırlıktaki bu lahdi, devrin en güçlü hamal ve tulumbacıları, urganlarla, bin bir güçlükle gün yüzüne çıkarmışlar, bugünkü Fatih Camii’nin avlusuna götürüp, halka kısa bir süreliğine teşhir etmişlerdir.

Sultan Abdülhamid Han’ın emriyle lahdin resmi çekilmiş ve devrin gazetelerinde yayınlattırılmıştır. İşte o dönemde yayınlanan Resimli Gazete de çıkan bu belgeyi sizlere sunuyoruz:

http://www.iyibilgi.com/images/haber/43009.jpg

(Tulumbacıların ellerindeki kalın urganlarla çıkarılan Lahit)

http://www.iyibilgi.com/images/haber/43011.jpg

http://www.iyibilgi.com/images/haber/43010.jpg

İşin ilginç kısmı, kara kaplıya giren lahdin yayınlandığı bu gazete, daha sonra bilinmeyen bir güç tarafından o dönemde toplatılmış, geride kalan nüshaları ise örtbas edilip, farklı hikâyeler anlatılarak konu özünden saptırılmıştır.

Fatih Camii’ndeki teşhirden sonra lahit oradan alınıp, Molla Fenari İsa Camii’nin yanında bulunan, kraliçe mezarlarının yanında bir yere konulmuş, bundan sonra ki akıbeti bilinmemekle beraber, bu lahdin peşine bir çok yabancının düştüğü bilinmektedir. (İsteyen Molla Fenari Camii’nin tarihini araştırabilir.)


Şahmeran’ın bu yaratıkla ilgisi var mıdır?

Medusa hakkındaki bu bilgiler, Abdülhamid Han’a okunduktan ve onayını aldıktan sonra Kara Kaplı’ya kayıt edilmiştir.

Şimdi bu konuyla ilgili bazı notlar düşelim:

* Konstantin'in mezarı Fatih’in türbesinde değildir, bunu söyleyenler yalan söylüyorlar.

* Lahit neden Fatih Camii’si avlusunda teşhir edilmiştir? Bu konuda Fatih’in vasiyeti olabileceğinden şüpheleniyoruz.

* Yahudi asıllı yazar Kafka’nın, hiç basılmayan bir eseri, bir kadının bavulundan çıktı. İsrail neden ısrarla bu eseri istiyor? Almanya neden bu eseri vermek istemiyor?

* Kafka’nın, basılmayan bu eserinde; ‘bu yaratıkla ilgili bilgilerin’ olduğu kulaklara fısıldanıyor…

Saygılarımla…

Oktan Keleş/On Altı Yıldız
oktankeles@gmail.com

Cyzio
08.10.2013, 20:31
Bu aralar Astronomiye ve Arkeolojiye ilgim fazlalaştı.
Astronomi yada Arkeolojiyle ilgili kitap önerin varsa alırım Samet abi :) Özellikle Astronomi :)



Tübitak Yayınları'ndan "Gökyüzünü Tanıyalım". Bilmem hâlâ satılıyor mudur ama özellikle yeni başlayanlar için çok güzel bir kitaptır. Gökyüzü atlası ve iki adet kaset de hediyesidir. Kesinlikle tavsiye ederim.

.

Samet Türkmen
12.10.2013, 01:16
Konuyu hoplatacak zaman bulamadım bir türlü ama ;

''Evrenin başka yerlerinde de zeki canlıların var olduğunun en kesin kanıtı, şimdiye dek bizimle hiç irtibata geçmeye çalışmamış olmalarıdır.''

Bill Watterson

Muhteva
17.10.2013, 23:17
Samet sende benim kafadasın galiba tuttum seni zıplatırız bu konuyu merak etme :D

Uzayda bizim dışımızda zeki varlıkların yaşadığı yatsınamaz bir gerçektir bunun hakkın da çok fazla kanıt vardır hiç kanıt olmasa bile Kattrilyonlarca gezegen içinde yalnızca bizim olduğumuzu iddia etmek en basit tabirle komik bir bencillik örneğidir..

Bizim millet konu Uzay ve Ufo olduğu vakit bunu daima alay konusu yaptığı için araştırmadığı gibi bunu komedi malzemesi olarak kullanır

Amerikan'ın ünlü istihbarat ve araştırma teşkilatı olan FBI 2012 senesin de Uzay dışı yaşam ve Ufoların gerçek olduğunu ve FBI bünyesin de Ufo masası olduğunu, bununla ilgili bir çok belgeyi basına sundu..

Bu belgeleri dilerseniz bulup paylaşırım tabiki hepsi İngilizce..

NASA tüm dünya halklarını bu konu hakkında uzun yıllardan beri kandırıyor KGB'de öyle NASA da çalışan bir çok Astranot emekli olduktan sonra Uzay seyahetleri boyunca defalarca Ufolarla karşılaştıklarını basına anlattlılar bunların en ünlüsü aya ilk çıkan insan Nell Armstrong'dur..

Amerika aya Apollo adlı uzay aracıyla tam 18 sefer düzenledi bu seferlerin çoğunda Ufolarla karşılaşıldı son sefer olan 18. de Ufolarla çok ciddi yakınlaşma yaşandı ve bundan dolayı Aya sefer düzenlemek yasaklandı yaklaşık 40 yıldan beri Aya gidilmiyor..

Hiç mantıklı olarak düşündünüzmü 1969 yılın da gidilen Aya neden günümüz teknolojisi ile yani daha rahat koşullar mevcutken gidilmiyor bunun sebebi Aya giderken ve Ayın karanlık yüzeyinde dünya dışı zeki varlıklarla karşılaşılmış olmasıdır..

Bu konu hakkında detaylı belge ve bilgileri yakında paylaşıcam :)

Mert Oğuzlu61
18.10.2013, 12:35
Amerika aya Apollo adlı uzay aracıyla tam 18 sefer düzenledi bu seferlerin çoğunda Ufolarla karşılaşıldı son sefer olan 18. de Ufolarla çok ciddi yakınlaşma yaşandı ve bundan dolayı Aya sefer düzenlemek yasaklandı yaklaşık 40 yıldan beri Aya gidilmiyor..

Hiç mantıklı olarak düşündünüzmü 1969 yılın da gidilen Aya neden günümüz teknolojisi ile yani daha rahat koşullar mevcutken gidilmiyor bunun sebebi Aya giderken ve Ayın karanlık yüzeyinde dünya dışı zeki varlıklarla karşılaşılmış olmasıdır..

Bu konu hakkında detaylı belge ve bilgileri yakında paylaşıcam :)



apollo 18 filmini izleyin beyler :) olay burda anlatılmış.


yalnız merak ettiğim birşey var, apollo 18 de yer alan 2 astronot harbi geri dönemedi mi ? bilginiz var mı ?

Samet Türkmen
18.10.2013, 19:32
Bu gezegen bizim gibileri geriyor :U

11 Eylül olaylarını da kurcalayabiliriz. Biliyorsunuz bu saldırıyı ABD'nin kendisinin düzenlediğine dair aslında güçlü ama medyada çok yer bulmayan iddialar var. Örneğin o gün kulelerde çalışan 150 Yahudi'nin hiçbirisi işe gitmiyor.

Diğer bir örnek ise çarpan bir uçak hakkında.Bazı vidyoları çeken şahıslar " Omg. Was a military plane"(Askeri bir uçaktı) diyor. Görüntülerin büyültülmüş halinde bu iddiayı güçlendiren kareler var.

Siyonizmin müslüman topraklara saldırması için iyi bir plândı deniliyor. O günden sonra müslümanlara karşı büyük bir kin oluştu.

Aşağıdaki vidyo 11 Eylül olayının anma törenlerinden birisine ait. Törende oluşan şekile dikkat edin. Horus'un gözünden başka birşey değil. Sizce tesadüf mü ? Bizim medyamızda sansüre uğramasından ve kayda değer bulunmamasından dolayı bunlara pek rastlayamayız.

DY7zx1VXC_0

Muhteva
18.10.2013, 19:43
apollo 18 filmini izleyin beyler :) olay burda anlatılmış.


yalnız merak ettiğim birşey var, apollo 18 de yer alan 2 astronot harbi geri dönemedi mi ? bilginiz var mı ?

Öyle bir şey hiç duymadım sanmıyorum eğer varsa da arıza yüzünden olabilir..

Muhteva
18.10.2013, 19:47
Apollo 11 ile aya ilk kez ayak basan Nell Armstrong ve diğer Astronotlar ile Nasa arasında geçen telsiz konuşmaların'ın o dönemde basına yansıyan kısmı;

19 Temmuz 1969’da Apollo 11, Ay’ın etrafında dönerken Aldrin Ay yüzeyini filme almaktaydı. Bu sırada ufukta kimliği bilinmeyen disk şeklinde, ışıklı uçan nesneler ortaya çıktı. Bazen arka arkaya uçuyorlar, bazen birbirlerinden uzaklaşıyorlar, sonra gene yaklaşıyorlardı ve dünya yapısı hiçbir uzay aracının yapamayacağı manevraları yapıyorlardı. Neil Armstrog, “Gerçekten böyle bir şeyi beklemiyordum, ama onları gözlerimle gördüm” şeklinde konuşmuştur. Daha sonra, Aldrin ve Collins daha küçük bir UFO’yu filme almışlardır. Sözkonusu filmler NASA’da saklanmaktadır.

Bilindiği üzere, Apollo 11 Ay’a iniş programında astronotlardan Armstrong ve Aldrin’in Ay yüzeyine indikten sonra 10 saat süre ile kapıları bile açmadan, her an kalkışa hazır bekleyen Ay İniş Modülü’nün içinde kalmaları öngörülmüştü. Neden? NASA’nın açıklaması, “Astronotların dinlenmesi lazımdı” şeklindeydi.

Mayıs 1969’da, Das Beste’de yayımlanan haberde astronotların Ay’a ayak basmalarından itibaren davranışlarını şöyle anlatılmaktaydı: “Acil dönüş zorunlu olduğu takdirde buna sürekli hazır durumda bulunarak ve Ay’dan sadece fotoğraflarla dönmeye razı olarak, çantalarını acele topladıkları taş ve toz örnekleriyle dolduruyorlardı.”

NASA hiçbir zaman bu acil geri dönüşün nedenini açıklayamamıştır.

Aya iniş sonrası, Apollo-Houston

Armstrong- “Burası sessizlik denizi ”

Armstrong- “Kartal sessizlik denizinde bulunuyor.”

Houston- “Houston sessizlik denizinde. Kontrol sistemlerinizde tüm araçların en iyi biçimde çalıştıkları görülüyor. ”

Armstrong- “Bizimkiler de öyle.”

Aldrin- “Varış noktasının koordinatlarını tam olarak bilmiyoruz, fakat araştırıyoruz. Kısa bir zaman sonra bunu size bildireceğiz. ”

Houston- “Bununla oyalanmayın! Bunu biz saptayacağız. ”

Armstrong- “Etrafımızda küçük kraterler var. Büyüklükleri 6 ile 15m. arasında. Yaklaşık yarım mil uzaklıkta izler var, sanki tırtıllı bir traktör tarafından bırakılmış gibi! Bunun dışında, Ay’ın çekimi oldukça iyi, insan kendini sanki uçaktaymış gibi hissediyor. ”

Konuşma daha sonra Aldrin tarafından sürdürüldü. Aldrin, tanımlamalarında Armstrong’tan daha dikkatliydi, fakat buna karşılık kullandığı kelimeler karışık anlamlar içeriyordu.

Aldrin- “Çevrede renkler az, fakat herhangi bir taş bloku olabilir. Lütfen şimdi Yörünge Kumanda Modülü’nü her an ulaşabileceğimiz bir yakınlığa yöneltin.”
Bunların dışında, iki astronotun yer merkezi ile yaptıkları direkt konuşma da son derece ilginçti. NASA, bu konuşmaları dünya haber ajanslarına verirken sansürlemiştir. Ama konuşmaların bir kısmı başka dinleme merkezlerince tespit edilebilmiştir:

Astronot- “Neydi o? Ne biçim şeydi? Anlamak isterdim… ”

Houston…………..(Sansür)

Astronot- “Bebekler kocamandı beyim… Kocaman…”

Houston- “Ne? Ne oluyor yukarıda? Size ne oluyor Allah aşkına?”

Astronot- “Evet evet oradaydılar.. Bazı ziyaretçiler vardı. Size söyleyeyim, orada başka uçan daireler var. Bir hat şeklinde sıralanmışlar. Kraterin kenarında bekliyorlar. ”

8 Ağustos 1969 tarihli LIFE dergisinde yayımlanan bir fotoğraf bu konuşmalara delil olarak gösterilebilir. Fotoğrafta, Modül’ün solunda ve uzak planda, parlayan iki uçan daire açıkça görülmektedir.

11 Ağustos’ta Kanada Minuit gazetesi büyük puntolarla Amerikan astronotlarının Ay’da canlılar görmüş olduklarını yazıyordu!

20 Temmuz saat 10:56’da, yani Armstrong’un Ay’a ayak basmasından hemen sonra göz kamaştırıcı bir ışık görüldü. Armstrong tam konuşmaya başlamıştı ki, Houston kontrol merkezi derhal konuşmayı kesti.
Minuit gazetesinin yazdığına göre, Armstrong yumurta biçiminde bir araç görmüştü. Aracın içinden kendilerini izlemekte olan ve kabarcık biçiminde başlıklar taşıyan insan benzeri iki yaratık çıkmıştı.
Armstrong bu konuda Houston’a bilgi vermek isterken, kendisine bu olayların filmini çekmemesi ve derhal gizli bir kanala bağlanması emredilmişti.

Sirius Ufo

Samet Türkmen
18.10.2013, 19:57
Muhteva sen de üye misin o foruma yoksa ? :)

Mert Oğuzlu61
18.10.2013, 20:42
Öyle bir şey hiç duymadım sanmıyorum eğer varsa da arıza yüzünden olabilir..



proje iptal olmuş zaten ama bir rivayete göre filmde geçenlerin gerçek olduğu söylenmekte, nasa saklıyormuş söylemiyormuş felan filan :)


ama insan düşünüyor gerçekten o kadar yıl geçmiş, günümüz teknolojisinde niye oralara yeni yeni apollonları göndermiyorlar :D belki tıpkı filmdeki gibi oldu, dünyadan habersiz yolladılar oraya bir apollon xxx uzay mekiği, içinde 2 astronot. bunlar orada virüs kaptı uzaylı gördüler uzaylı oralarına buralarına girdi bunları öldürdü, nasa 2 adamı bıraktı orada yeni araçta yollamadı ?


ayaküstü bak ne güzel senaryolar yazıyorum :)

Samet Türkmen
18.10.2013, 20:49
Bence Ay'da ekonomiyi zorlayacak akar masrafa girmeyi gerektirecek birşey bulamadılar.Soğuk savaş yıllarına ait bir güç gösterisiydi,bitti :)

cakalkerem
18.10.2013, 21:10
ayı nukleer bombalarla yok edip sırf baharı yaşamak lazım demişti bir zamanlar akıllı bir prof....

Enisc
21.10.2013, 22:00
2.5 saattir siriusufo.org'da geziyorum tek analizim : kafayı yemişler

Samet Türkmen
21.10.2013, 22:02
2.5 saattir siriusufo.org'da geziyorum tek analizim : kafayı yemişler

Ben de 2005'ten beri o forumdayım ula :D Adı seni aldatmasın, samimi diyorum son derece elit seviyede bilimsel şeyler konuşulur. Yeni üyeler abuk sabuk UFO gözlem konuları açıyor , itibar etme onlara. Eskilerle takıl ;)

alper*
21.10.2013, 22:12
Samet sen de mi siriusufo'ya üyesin :)

Samet Türkmen
21.10.2013, 22:17
Samet sen de mi siriusufo'ya üyesin :)

Evet. Üye adın ne ? :D

alper*
21.10.2013, 22:20
Söylemem :D Ne yazdığımı hiç hatırlamıyorum şimdi kendime güvenemedim :D

Samet Türkmen
21.10.2013, 22:22
Ben de fanatik ufoculardan değilim zaten. Sadece merak :)

cakalkerem
21.10.2013, 22:24
MRA uzay teorilerini okumaya başlamış...

Ben demiş bu Trabzon sevdalılarına kafayı nasıl yedirtirim diye okuyormuş....

Samet Türkmen
21.10.2013, 22:46
MRA uzay teorilerini okumaya başlamış...

Ben demiş bu Trabzon sevdalılarına kafayı nasıl yedirtirim diye okuyormuş....

MRA bu hâliyle atmosferden bile çıkamaz ama insanlar çok beğeniyor konuşmalarını.Enteresan :confused:

Samet Türkmen
22.10.2013, 13:46
Türk parası ile 170 liraya gökyüzündeki bir yıldıza istediğiniz ismi vermeniz mümkün. Üstelik bu resmi oluyor ve başka isim de verilemiyor o yıldıza. Mesela Trabzonspor adıyla gökyüzünde bir yıldız bulunması mümkün.

Her ne kadar resmi olsa da bir çeşit gelir kapısı ama hoş olurdu Trabzonspor yıldızı :) Mavi ve büyük olanı seçerdim :)

Samet Türkmen
23.10.2013, 23:36
Yavaştan yavaştan mevzulara dalalım :)

Atatürk'ün Maya Uygarlığı ve iddia edilen Atlantis'i barındıran Mu kıtası hakkında çalışmaları olduğuna değiniliyor.

Üyesi olduğum başka bir forumdan alıntıladım ben de. Yazan şahıs hakkında bilgim yok ama Atatürk ve bu konu hakkında en kısa ve net özeti içeriyor.

Başlamadan önce şunu hatırlatayım ki kıtanın batmış olduğu iddia edilen bir diğer bölge de Bermuda Şeytan Üçgeni.Burada derinde Mısır Piramitlerinden 3 kat daha büyük şekillere rastlanıldığı ve bilimsel araştırmalar yapıldığı söyleniyor.


ATATÜRK VE MAYA UYGARLIĞI

Bize öğretilen tarih bilimi yanılıyor mu ? M.Ö. 200.000 ile 70.000 arasında Büyük Okyanusta Mu adında bir kıta var mıydı? Bu kıtanın Avustralya'dan bir kaç misli büyük olduğu,yüksek bir medeniyete ulaştıktan sonra battığı doğru mu? Atatürk bu kıta ile neden ilgilendi ? Yoksa Türkler'in kültür kökeni Büyük Okyanusun derinliklerine kadar mı gidiyordu ?

Türklerin kültür kökenini ortaya çıkarmak Atatürk'ün en büyük isteklerinden biriydi.Cumhuriyet'in ilk yıllarından sonra bu konuya hassasiyetle eğildi.Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde Türkçülük akımları tarafından yapılan çalışmalar derlendi.Atatürk'ün isteği ile bir çok bilim adamı ve araştırmacı bu alanda çalışmalar yaptı,yabancı bilim adamları ülkeye davet edildi.1930 yılında Türk Tarih Kurumu kuruldu.Çok zengin malzeme ve bilgiler ortaya çıkarıldı.Yinede Türklerin kültür kökeni tam olarak açıklığa kavuşamadı

MAYA DİLİYLE TÜRKÇE ARASINDAKİ İNANILMAZ BENZERLİK

1932 Yılında emekli general Tahsin Mayatepek Atatürk'ü ziyaret etti Maya dili ile Türkçe arasındaki inanılmaz benzerlik olduğundan bahsetti.Mayalar Meksika'da yaşamışlar, Türkler ise Orta Asya'dan gelmişlerdi. Aradaki uzaklığa rağmen Atatürk konu ile ilgilendi.Derhal Tahsin Beyi Meksika'ya elçi olarak atadı.Ona bu konuyu aydınlatma görevi verdi.

Tahsin bey Meksika'ya gitti.Orada kendisine Amerikalı arkeolog William Niven'in bulduğu tabletlerden bahsedildi.Maya dilinin kökünün bu tabletlerde olduğu anlaşılmıştı. Türkçe ile Maya dili arasındaki benzerlikler de bu tabletlerde aranmalıydı

TABLETLERİN ORTAYA ÇIKARDIĞI BÜYÜK SIR

Amerikalı arkelogun ortaya çıkarmış olduğu tabletler Tahsin beyi şaşkına çevirdi. Eğer bunlar doğruysa bilinen tarih tamamıyla yanılıyor demekti çünkü tabletler M.Ö 200.000 ile 70.000 arasında Büyük Okyanusta yer almış olan bir kıtadan bahsediyordu. Bu kıtanın adı "Mu" idi

HİNDİSTAN'DAKİ TABLETLERDE DE AYNI SIR VARDI

Tahsin bey konuyla ilgilendikçe karşısına yeni bilgiler çıkıyordu.Bu kez kendisine İngilliz albayı James Churcward Hindistan'da bulduğu tabletleri Tahsin beye bilgi oalrak sundu.

Tahsin bey öğrendiklerini ve ortaya çıkardıklarını Atatürk'e rapor halinde sundu.Atatürk'ün konuya olan ilgisi dahada arttı. Churcward'ın Mu ile ilgili kitapları getirildi ve derhal tercüme edildi. 60 kişilik bir tercüme heyeti kısa bir sürede kitapları Türkçe'ye çevirdi fakat kitaplar basılmadı ve daktilo edilerek Atatürk'ün önüne sunuldu.

Atatürk metinleri büyük bir dikkatle okudu.Mu'nun insanlığın ana vatanı olduğunu ve nüfusunun 64 milyona çıktığını anlatan bölümün altını çizmişti. Mu kıtasının batışını anlatan bölümde halkın "Ya Mu bizi kurtar" bağırdığına dikkat çekerek Mu'nun bir ilah adı olduğu sonucuna vardı. Mu kökenli özel isim ve sıfatları Öz Türkçe ile karşılaştırarak not alıyordu (Kui,kögü,aile vb.)

Daha ilginç olan, Mu'nun demokrasi ile yönetildiğini ve Güneş enerjisinin aydınlatmada kullanıldığını anlatan satırların altını çizmekle kalmamış,kendi notlarını da iliştirmişti.

Bugün bu kitaplar "Kayıp Mu Kıtası" ve "Mu'nun Çocukları" Anıtkabir kitaplığında 1301 ve 1302 numaraları ile kayıtlıdır.Çeviri metinleri ise kitaplıkta 4 dosya halinde bulunur.Gazi'nin Mu hakkında ulaştığı çıkarımları ne yazık ki tam olarak bilemiyoruz.

Emekli General Tahsin Maytepek Meksika'daki araştırmalarında çok daha fazlasını bulmuştu.Maya,Aztek ve İnka uygarlıklarının, Türkler'in kullandığı eşyalara benzer eşyalar kullandığını Atatürk'e iletmişti.Davullar,kalkanlar üzerindeki Ay ve yıldız sembollerine kadar bizimkilere benziyordu.Tahsin Maytepek çalışmalarını belge ve fotoğraflara 3 ciltlik defter olarak Atatürk'e gönderdi. Bunların ikisi 70'lere kadar TDK'nın kütüphanesinde idi.Üçüncü defter kayıptır. Bu defterlerde dini tören,ibadet ve tapınakların bile şaşılacak benzerlikte olduğu gösteriliyordu.

Şimdiye kadar Türkler'in atayurdunun Orta Asya olduğu öğretildi. Peki hiç soranımız oldu mu "Türkler Orta Asya'ya nereden geldi?" Atatürk bu soruları yıllar önce sormuş ve şu kanaatlere varmıştı :

1-Dünya'nın en eski ulusu Türk ulusudur
2-Türk Ulusunun "bilinen" ilk yurdu Orta Asya'dır
3-Ari ırktan olan Türkler,Orta Asya'da ilk ileri uygarlığı kurmuşlardı
4-Orta Asya'dan doğal nedenlerle göç etmek zorunda kalan Türkler, gittikleri yerlere ileri uygarlıklarını da götürmüşlerdi.Anadolu'ya gelen Türkler Hititler'i,Firigleri,Lidyalılar'ı , Mezopotamya'ya göç eden Türkler Sümerler'i,Asurlular'ı , Babiller'i , Akdeniz'e göç eden Türkler ise burada Yunanlılar'dan çok daha önce ileri bir uygarlık kurmuşlardı.

Atatürk bu haliyle Türk Tarih Tezi'nin henüz tamamlanmamış olduğunu düşünüyordu.Bu tezin en önemli parçası kayıptı.Bu kayıp parçanın bulunabilmesi için temel bir soruya yanıt bulunması gerekiyordu : "Türkler Orta Asya'ya nereden,ne zaman ve nasıl gelmişlerdi ?"

Atatürk bu soruları sormuş ve yoğun çabaları sonucu cevabı bulmuştu ; Türkler Orta Asya'ya kayıp Mu Kıtasından gelmişlerdi. Mu kıtası Pasifik Okyanusunda , Asya ile Amerika Kıtası arasında bulunmaktaydı.Fakat bazı doğal afetler sonucu yok olup gitmişti.

-Ali Neşeli

------

Ve ben :D

Atatürk'ün maddeler halinde yazdığı şeylere göre birçok uygarlık aslında Türkler'den geliyordu. Günümüzde bu konu sulandırılsa da Mısır'daki piramitlerde bazı Türkçe harflere ve şekillere rastlanmış. Ne ilginçtir ki bu şekiller Mısır Piramitlerinden daha önce yapılmış olan Orta Asya'daki Türk Piramitlerinde de görülmüş. Çin Devleti bu piramitleri adeta gizliyor. Orta Asya Türkleri'ne ait birçok kaynağın Çinliler'e dayandığını düşünürsek Türk Tarihi hakkında bence inanılmaz şeyler saklanıyor.

Öyle ya, insanlığın Ari ırkının Türkler olması pek zoruna gider dünyanın :) Günümüz gençlerinin "Hadi yea, siz de herkesi Türk yaptınız" diye dalga geçtiği şeyler üzerine Atatürk uzun süre kafa yormuş ve derin araştırmalar yapıp ciddi sonuçlara ulaşmış. Yorum sizin.

Muhteva
27.10.2013, 12:54
Muhteva sen de üye misin o foruma yoksa ? :)

Tabiki üyeyim 4 yıl falan olacak site yakın zaman önce yenilenmişti ondan sonra pek giremedim aslında geçen sene bir site yöneticisi ve başka bir üye ile tartışmıştım ceza almadım ama girmedim uzaktan takip ettim öyle :D


Şimdiler de yeni,yeni girip yorum atmaya başladım..

Haktan Akdoğan bu konuda Türkiyen'in en iyisi..

Not: Haktan Akdoğan bu sabah saat 11:00'de Tv8 de bir programa katıldı izlemek için;

http://tvarsivi.com/player.php?y=22&z=2013-10-27%2011:00:00

Muhteva
27.10.2013, 13:05
Evet konuya 2 Şubat 1989'da Başbakan Turgut Özal,Bakanlar ve Milletvekillerin'in Esenboğa havaalanın da bariz şekilde gördükleri hatta Turgut Özalın uçağın'ın 1 saat geç kalkmasına sebep olan Ufolarla devam edelim :)

Bu Ufoları o gece neredeyse Ankaralıların bütün hepsi görmüştü..

http://i.imgur.com/OFFpXnO.jpg

http://i.imgur.com/ZUMXOAD.jpg

Samet Türkmen
27.10.2013, 14:36
Eski sayılırsın sen de. Kullanıcı adım Samet. Görmüşsündür :)

Muhteva
28.10.2013, 00:46
Şu avatarın da monitöre bakan adam olan Samet mi gördüm onu :)

Benim kullanıcı adım Galaktirus :)

Samet Türkmen
28.10.2013, 00:57
Şu avatarın da monitöre bakan adam olan Samet mi gördüm onu :)

Benim kullanıcı adım Galaktirus :)

Ta kendisi ;)

alper*
28.10.2013, 01:10
Eski forumda kullanıcı adım vardı, silmişler sanırım :S

Yeniden üye oldum, acaba eski mesajlarım da gitti mi ki?

Samet Türkmen
28.10.2013, 01:15
Eski forumda kullanıcı adım vardı, silmişler sanırım :S

Yeniden üye oldum, acaba eski mesajlarım da gitti mi ki?

Forum yenilendikten sonra tüm kullanıcılar ve mesajlar gitti. Maalesef hiçbiri durmuyor. Daha doğrusu format değişti.

Muhteva
28.10.2013, 13:30
Önemli bir arşivlik belgeyi paylaşalım..

1981 yılında Emekli Yüzbaşı olan Doğan Sum tarafından kendi fotoğraf makinesiyle çekilmiş olan bu fotoğraf 1983 yılında Hürriyet gazetesin den tam sayfa manşet olarak verilmiş ve "Bu belgeyi tüm dünyaya sunuyoruz" diye duyurulmuştu..

O dönem dünya gündemini meşgul eden bir çok bilim adamın'ın araştırdığı fotoğrafın hiç bir şekilde montaj olmadığı kanıtlanmıştır..

Fotoğrak New York,Londra,Frankfurt ve Viyana da laboratuvarlar da incelenmiştir..

http://i.imgur.com/Mcn3Dcw.gif

Arda'
28.10.2013, 13:32
Philadelphia deneyi var bide benim çok merak ettiğim bir olaydır bu. Nikola Tesla'nın da dahil olduğu bir deney ama ne kadar gerçek bilinmez .

http://listelist.com/philadelphia-deneyi-kaybolan-gemi/

Samet Türkmen
28.10.2013, 13:40
Aynı konuya ait paylaşımları tek mesajda yapıp, altında tartışmaları yürütsek daha düzenli olur diye düşünüyorum :)

Muhteva
28.10.2013, 15:56
GİZLİ APOLLO 20 MİSYONU

NASA’nın elinde uzay uçuşlarındaki UFO gözlemlerini ve Ay’daki uzaylı varlığını belgeleyen pek çok fotoğraf ve doküman bulunmaktadır. NASA’da çalışmış ve görev almış bir çok bilim adamı ve astronot da dünya kamuoyuna yaptıkları itiraflarla bu gerçeği doğrulamıştır.

Ağustos 1967’de Lunar Orbiter-5, Ay’ın Mars Humorum bölgesinde Vitallo kraterinin içinden yukarı doğru tırmanan arkasından da kazmış olduğu toprakları püskürten mekanik bir maden makinesi fotoğraflanmıştır.

Ocak 1969’da Apollo 5 Ayın arka yüzünün fotoğraflarını çekmiştir. Fotoğraflarda maden makineleri tarafından bir kenarı düzeltilmiş büyük bir krater görülüyordu. Aynı kraterin karşı kıyısında başka devasa makineler göze çarpmaktaydı. Bu devasa makineler tahminen 1600 m boyunda 68 m genişliğindeydiler.

Diğer düzenlenmiş Ay misyonlarında ise sayısız UFO’lar, mekanik araçlar görüntülenmiş, yüzey üzerinde binalara, sıra dışı mühendislik ürünü yapılara rastlanmış, ve halktan büyük bir özenle gizlense de dünya dışı canlılara ait bir çok görüntüler elde edilmiştir.

Amerikalı önemli bir astronom olan George H. Leonard yazmış olduğu kitabında “Ay’da başka biri var” (Somebody Else is on the Moon) isimli kitabında Amerika uzay kuruluşu olan NASA’nın Ay’daki yabancılar hakkındaki bilgileri dünyadan gizlediğini söylemiştir. Aynı nedenlerle Apollo astronotları da bu konudaki haberlerin yayılmasını engellemek için şifreli bir dille konuşuyorlardı.

Leonard’a göre, milyarlarca dolar harcanarak gerçekleştirilen Ay’a gidiş programlarının asıl amacı ne uzay yarışını kazanmak ne de bilimsel araştırmalar yapmaktı.

Amerika ve Sovyetler Birliği kendi aralarındaki gizli bir iş birliği ile, bu yabancıların Ay’da ne yaptıklarını öğrenmek için var güçleriyle çalışıyorlardı.

NASA’nın Ay’a gitmekte bir görünür birde görünmez gizli bir maksadı olduğunu bildiren NASA’nın eski direktörlerinden James Fletcher, konuyla ilgili olarak şu şekilde konuşmuştur.

“Her NASA projesinin ardında Dünya dışı Zekanın kesinliğinin araştırılması bulunmaktadır”.

İşte NASA’nın Ay’la ilgili yapmış olduğu önemli ve çok gizli projelerinden biriside Rus-Amerikan ortak çalışması olan Apollo 20 misyonudur. Bu projenin amacı Apollo 11 ve sonrasındaki Apollo 19’a kadar olan tüm misyonların Ay yüzeyindeki Izsak D, Delporte kraterinin güneybatısında bulunan devasa büyüklükteki bir uzay aracının enkazının bulunması ve incelenmesiydi.

16 Ağustos 1976 yılında tüm dünyadan saklanarak, Apollo 20 misyonu iptal edildi denilerek tüm dünyadan gizlenen ve çok bir gizli şekilde yürütülen bu projede, USA, Leona Snyder, (eski Bell Laboratuarından CSP), Alexei Leonov (Sovyet kozmonot) ve eski “Apollo - Soyouz” astronotlarından William Rutledge (eski Bell Laboratuarları CDR) görev almıştır.

Apollo 20 Misyonu, Apollo 11 ve özellikle Apollo 15 misyonlarındaki görüntülerde çok daha net bir biçimde görüntülenmiş olan puro biçimli devasa bir cismin enkazına ulaşılması biçiminde gerçekleştirildi.

Görüntülerde Izsak D, Delporte kraterinin güneybatısında puro biçimli, ucu hafifçe sivri bir sıra dışı bir nesne bir tür tünelden yukarı doğru çıkarmışçasına hafifçe eğimli bir halde görülüyordu.

Bu sıra dışı nesnenin konumu ; Izsak D. Delporte kraterinin güneybatı kısmında Enlem 10 ° Güney – Boylam 117.5 ° doğudur. Ve Ay’ın karanlık kısmında yer almaktadır. Cisimle ilgili detaylı bilgiler ve görüntüler NASA ve gezegen bilimleri araştırma enstitüsünün (LPI, Houston) web sitesinde mevcuttur.

http://www.lpi.usra.edu/resources/apollo/frame/?AS15-P-9625

http://www.lpi.usra.edu/resources/apollo/frame/?AS15-P-9630

Astronotlar kendilerine verilen bilgiler doğrultusunda Ay’a inip cismin bulunduğu noktaya ulaşmışlar ve gördükleri manzara karşısında hem çok korkmuş hem de şaşkınlıklarını gizleyememişlerdir. Çünkü karşılarında devasa büyüklükte ve yükseklikte puro biçimli bir ana gemi ile üçgenimsi bir uzay aracı enkazı ve hemen araca yakın bir bölgenin az ilerisinde koca bir şehir kalıntısı yer almaktaydı.

Karşılarında duran tahmini hesaplara ve yıpranma paylarına bakılarak en az 1.5 milyar yıllık bir geçmişe sahip gibi görünüyordu. Devasa aracın içine giren astronotlar oldukça ilginç bir çok şeyle karşılaştılar.

William Rutledge aracın sadece kokpit kısmına girebildiklerini ve orada gördüklerini şöyle anlatıyor:

“Aracın içine girdiğimiz de ağır bir koku hakimdi. Rutubetli bir hava. Aracın motor kısmını yosun benzeri garip bir bitki örtüsü kaplamıştı. Etrafta tüpler içinde sarımsı bir takım sıvılar bulunan üçgenimsi taşlar bulunuyordu. Ayrıca bazı tüplerin içinde de küçük boyları 10 cm’i bulan organımsı nesneler göze çarpmaktaydı. Etrafımızda tüplerden oluşan bir ağ dışında bir tür kaligrafiyle yazılmış bir çok yazı bulunmaktaydı. Çevrede bulunan bazı güneş sistemi motifleri aracın çok uzak bir galaksiden geldiğini gösterir gibiydi. Tahminimizce bu ana gemi bir tür devasa laboratuardı”.

Ama astronotları asıl şaşırtan şey iki adet insanımsı, Japonları anımsatan dünya dışı varlığa ait bedenlerdi. Bulunan bedenlerden birisi oldukça parçalanmış, diğeri ise jelimsi bir tabaka ile kaplanmış, bir şekilde mumyalaşmış ve bütün halindeydi. Varlığın bedeni gayet iyi korunmuş bir halde sapa sağlam karşılarında durmaktaydı.

Aracın içinde görüntüler alıp kısa bir inceleme yapan astronotlar yanlarında yeterli tıbbi teçhizatları olmadığından ele geçen 1.65 cm boyundaki varlıkları inceleyemeden yanlarına alarak dünyaya getirmişlerdir.

Ele geçen mumyalanmış haldeki, hiç bozulmamış dişi varlığa astronotlarca “Mona Lisa” kod ismi verilmiştir.

Mona Lisa kod isimli varlığın fiziksel özellikleri şöyledir.

- İnsanımsı bir varlık

- Cinsiyeti : Kadın

- 1.65 cm boyunda

- Siyah saçlı

- 6 Parmaklı

- 65 – 68 kilo civarı bir ağırlığa sahip

- Çekik gözlü ( Uzak doğuluları andırıyor)

- Genital bölgesi ve göğüsleri mevcut

- Vücudunun bir kısmında renkli dövmeler mevcut.

Varlık araç içinde bulunduğunda elleri ayakları düzgün bir biçimde yanına hizalanmış. Göz kapakları ve dudakları bir kablo benzeri malzeme ile sabitlenmişti. Başı kayış benzeri bir malzeme ile bağlanmıştı bulunduğu yere. Cildi Jelimsi bir madde ile kaplanmış ve adeta dondurulmuştu ve oldukça mükemmel bir şekilde korunmuştu onca uzun yıllara rağmen. Varlık adeta donmuş ve ölmemiş gibi sağlam ve diri gözüküyordu. Ağız ve burun bir tür sıvı ile doldurulmuş ve tıkanmıştır.

Ele geçen diğer parçalanmış varlık ise biraz daha farklı özelliklere sahipti. Oda Mona Lisa gibi sabitlenmiş ancak çokça parçalanmıştı.

Ten rengi mavi ve gri tonlarında pastel bir renge sahipti. Vücudunda yazı yada dövme bulunmamaktaydı. Üzerinde ince bir kıyafet kalıntısı görülmekteydi. Gözleri yukarıya doğru çekikti. Onunda başının etrafında bir tür kayış benzeri nesne mevcuttu.

Kaynak: orionuforesearch

Muhteva
31.10.2013, 11:16
İlk sayfadaki Sunshain ve Europe filmlerini yeni öğrendim dün akşam izledim..

Şaka gibi bunca yıldır Uzayla ilgili her konuyu filmleri araştırırım bu filmleri bugüne kadar nasıl bulamadım hayret :S

Belkide gördüm beklentim olmadığı için pas geçtim ama ikiside çok güzeldi bu tür filmler giderek çoğalıyor alıştırma çalışmalarına tam gaz devam ediyorlar..

Selim Turan
01.11.2013, 13:25
Bende Siriusufo 'da takıldım epey. Elemanın birisi Kuran-ı Kerim'i uzaylılar bir kurul oluşturup yazdı diye yazısını görüp çivileme atlamıştım foruma katıp karıştırdım orayı. Sonra ben haklı çıktım tabiki. Odur budur üyeliğim duruyor orda. Bir kaç ay önce siteyi yeni php ye geçirmişlerdi. Ondan önce asp ile kodlanış forum şeklindeydi ve bir çok hata barındırıyordu... Yeni forumda pek aktif değilim :)

Orada kullanıcı adım StANDby007 :)


Philadelphia deneyi var bide benim çok merak ettiğim bir olaydır bu. Nikola Tesla'nın da dahil olduğu bir deney ama ne kadar gerçek bilinmez .

http://listelist.com/philadelphia-deneyi-kaybolan-gemi/

Philadelphia Deneyini anlamak için bu videoyu izlemek yeterli...

http://www.youtube.com/watch?v=VAEw-gtDkO4

Küresel Sihirbazlar işbaşında ;)

Muhteva
01.11.2013, 16:39
Bende dini konularda tartışmıştım yöneticilerle herif cinlere inanmıyor sonra kalkıp bana din dersi vermeye çalışıyor :)

Hem dünya dışı yaşam konusun da herkez bize önyargıyla bakıyor diye hayıflanacaksın hemde sen başkasın'ın inancına önyargıyla bakacaksın bu tezatlık nedir..

Dünya dışı yaşama inananların sırf onların hayat felsefesine sahip olmasını bekliyorlar sanırım çok beklerler,Dünya dışı yaşama müslümanı,ateisti,hristyanı,yahudisi inandığı gibi bu inanç grupların'ın solcusu,sağcısı,dindarı,radikali her kesimden inanan var ve siz bir site kuruyorsanız bütün hepsini kucaklamak zorundasınız..

Sonuç olarak dünya dışında ki yaşam bizi bütün inanç değerlerin'in ötesinde Dünyalı yapıyor tek bir çatı altında topluyor..

Samet Türkmen
01.11.2013, 20:56
Orada öyle bir ortam olduğu fikrine katılmıyorum. Bazılarını forum dışından da tanıyorum. Çıkan tartışmalar genelde aşırı dincilerin foruma uğrayıp şöylesiniz,böylesiniz demesinden kaynaklanıyor.

Mesela meşhur tevvetoğlu vardı orada . Son 2 gündür yine dadandı ve 10 Kasım'da Hz.İsa'nın zuhur edeceğini,matematiksel hesaplarla bunları bulduklarını söylüyorlar :D Dalga geçmekte geç kalmadım tabi :)

Orada dini yönlerinden bahsetmeyip,sizden benden daha derin bilgiye sahip olan birçok insan var ve bunları tanıyorum ;)

Selim Turan
01.11.2013, 23:36
Orada öyle bir ortam olduğu fikrine katılmıyorum. Bazılarını forum dışından da tanıyorum. Çıkan tartışmalar genelde aşırı dincilerin foruma uğrayıp şöylesiniz,böylesiniz demesinden kaynaklanıyor.

Mesela meşhur tevvetoğlu vardı orada . Son 2 gündür yine dadandı ve 10 Kasım'da Hz.İsa'nın zuhur edeceğini,matematiksel hesaplarla bunları bulduklarını söylüyorlar :D Dalga geçmekte geç kalmadım tabi :)

Orada dini yönlerinden bahsetmeyip,sizden benden daha derin bilgiye sahip olan birçok insan var ve bunları tanıyorum ;)

O adam bir ruh hastası snaırım. Bir gün büyük bir deprem oalcak dedi Bursa'dan İzmir'e gitti bir kaç gün İzmir'de kaldı... Marmara batacak falan demişti. :D

Facebook'ta onunla konuşmuştum gizli bir grup açtı ve kendisine inanları o gruba aldı beni almıştı ben artık dayanamayıp saydırmaya başlamıştım ki gruptan çıkardı :D

kesinlikle eleştiri kabul etmeyen garip bir insan o tevvetoğlu...

Samet Türkmen
02.11.2013, 01:18
Bugün de 3-4 Kasım dedi. Ona göre yarın Hz.İsa , 4 Kasım'da ise Deccâl geliyor.

Onu da ben Hz.İsa 3 Kasım'da "kesin gelecek" sözüne inanmadığım için "sana da 4'ünde Deccal gelecek" şeklinde veriyor :D

Muhteva
02.11.2013, 14:02
O adam sıyırmış bu şekilde Peygamber bile tarih vermemişken neresinden uydurup söylüyor ilginç popüler olma sevdasında sanırım :)

Orada öyle bir ortam yok,zaten 1 kişi sebebiyle olan bir mesele..

Nestoru biliyorsundur Samet belki Kigamiyi de biliyorsun bunlarla epey uzun soluklu dini tartışma yaşamıştık..

Tartışmaya sebep olan Kigamin'in cinler konusun da alaycı tavrıydı sonra ağzının payını alınca daha fazla saçmalamaya başladı :)

Sonra olaya Nestor dahil oldu evet o daha düzgün konuşuyor ve bilgili olduğu bariz ortada ama önyargıları var onun için belirli bir yerde tartışmayı noktaladım..

Benim amacım o sitede kesinlikle din tartışması yapmak değil ama alaycı tavır olduğun da cevabını veririm..

Evet site genelinde çok bilgili üyeler var ben o sitede ateist olanlarla bile gayet güzel sohbet edebiliyorum çünkü kimsen'in inancına takıntılı değiller tek amaç dünya dışı yaşamı araştırmak olunca bu tip inanç farklılıkların'ın bir önemi kalmıyor..

Samet Türkmen
02.11.2013, 14:15
Kigami'yi sormayın zaten. Ben ne dersem doğrudur anlayışında olan birisiydi. İyice dedikoduya çevirdik olayı yalnız :D

Muhteva
02.11.2013, 23:48
Basında gördüğümüz her Ufo haberin'in altına " kedidir kedi" ve türevlerinde yorumlar yazarak daima dalga geçtik..

Yine forumlarda Ufo gördüğüne dair konu paylaşan insanlarıda alaya almaktan öteye gitmedik..

Senaristlerimiz,yönetmenlerimiz Uzay ve Uzaylılarla ilgili daima komedi içerikli filmler çevirdiler buda zaten bu konuyu tiye alan halkımızı daha fazla dalga geçmeye itti..

Bu konudaki fotoğraf ve video delillerini sahtekarlıkla yahut yanılsama olmakla suçladık hatta bunları çekenleri kafası kıyak olmakla itham ettik :)

Ancak aşağıda paylaşacağım videoda ki tanıkları sahtekarlıkla suçlayanlar kendini komik duruma düşürmekle kalmayıp bu konuda ne kadar sabit fikirli olduklarını ortaya dökerler..

Çünkü onlar havada gördükleri uydu,yıldız,balon,uçak,kuş vs tüm hava cisimlerini hepimizden çok iyi bilen eğitim almış askeri pilotlarımız hemde yüksek rütbeli..

Programda ki tanıkların 3 tanesi emekli askeri pilottur,video 200 dakika falan sürüyor sıkabilir ama pilotlarımızın anlattıklarını duyunca eminim bir çoğunuzun bu konuda ki önyargıları bitecektir..

Pilotların isimleri

Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş..

Bir çok madalyası olan Türkiyen'in gelmiş geçmiş en başarılı pilotlarından Emekli Hava Yarbay Hami Yüksel..

Ve Emekli bir Binbaşı..

http://www.tv8.com.tr/v-5404-114-muhabbet-krali-01-aralik-2011-persembe

Muhteva
03.11.2013, 23:59
Ay Kraterleri ve Esrarengiz Işıklar

Sovyet bilim adamı ve Astronotik Yüzölçümü Bilimi Uzmanları Derneği üyesi F.J. Sigel, Trud gazetesinde: "Daha gelişkin roketler ve Sputniklerin yardımları lle önümüzdeki yıllarda Ay'ın henüz çözülememiş sırları araştıralacaktır" demiştir. Bu sırlardan biri, Ay'ın 40 km. çapındaki dev kraterlerinden biri olan Alhazen'in hiç bir iz bırakmadan kaybolmasıdır.
Ay'ın bir çok kraterlerinin bilinen şekilleri bir zaman için kaybolmakta ve sonra yeniden ortaya çıkmaktadır. İngiliz astronomu H. Percy Wilkins, bunu 1954'de farkedip bildirdiğinde kimse kendisini ciddiye almamıştı. Fakat bundan iki yıl sonra 26 Ağustos 1956'da Amerikalı meslek daşı Dinsmore Alter'in çekmiş olduğu ve bu konuda tartışılmaz bir kanıt olan fotoğrafta, Ay kra teri Alphonsus'un üzerinde açıkça bir bulut gözüküyordu. İşte bu zamandan sonra astronomlar gözlerini buraya çevirdiler.

Alphonsus bu türden tek krater değildir. 29 Ağustos 1963 akşamı, Amerikalı James A. Greenacre ve Edward Bair, Aristarchus Krateri'nin iç kenar kısımlarında kırmızı ışıklar gözlemlediler. Daha sonra 10 Ekim 1963'de aynı kırmızı ışıklar sekiz Japon tarafından görüldü. İşte bundan sonra 200 yıldan beri bildirilmekte olan bu ve benzeri olaylarda gerçeklik payı olduğu kabul edildi. Bundan sonra da daha bir çok astronomlar esrarengiz Ay ışıklarının varlığından söz ettiler.
Bolluklar Denizi'nde Messier ve Picker isimli iki krater, devamlı olarak görünüş değiştirmekte, bazen yuvarlak, bazen de oval şekilde görülmekte, hatta bazı zamanlar da piramit şeklini almaktadırlar. Bu katı cisimler, sanki canlıymışlar gibi şekil değiştiriyorlar. Altüst olan Ay'ın yüzey şeklini veren şey nedir? Bazen denizlerin civarındaki kraterin yavaşça ve tamamen kaybolduğu görülüyor. Örneğin; açıklanamayan bir şekilde buharlaşıp yok olan Alhazen Krateri'nin kaderi böyle oldu. Astronom Wilkins'in Ay ile ilgili gözlemleri bu kadarla kalmamıştı.

Cassini Krateri içinde, kendi ifadesiyle, yaklaşık 180 m. genişliğinde kenarları gayet düzgün bir kase şeklinde çukur tespit etmiştir.
17 Kasım 1959 tarihinde verdiği raporda Paris Rasathanesi şunları açıklıyordu:
"Platon Krateri üzerinde, 10 dakika devam eden ışıktan kuşak göründü."

Aynı gözlemevinin 5 Aralık 1959 tarihli raporunda:
"Aristarchus Krateri'nde belirli aralıklarla yanıp sönen ışıklar gözlemlendi. Akşama doğru iki yuvarlak cisim, parlak ışıklar saçarak Ay yüzeyinden ayrıldılar."

21 Haziran 1960 tarihli rapordan bir satır:
"Vitello Krateri beş dakika süreyle izah edilemeyecek şekilde aydınlandı.

19 Nisan 1960 tarihli raporda ise şunlar vardı:
"5 Aralık 1959 tarihli raporumuzda açıklanan olay tekrarlandı. Aristarchus Krateri'nde ışık sinyalleri görüldü. 15 dakikalık aralıklarla beş meçhul cisim krateroen yükselip, Ay'ı terk ettiler."
11 Aralık 1974 yılında, İngiliz bilim adamı Hodgson tarafından karanlık yüzeyinde aydınlatılmış bazı bölgeler olduğu belirtilen Ay'ın, Amerika Ohio Rasathanesi Müdürü Dr. John Kraus ve yine A.B.D.'de Minesota Eyaleti'nin Duluth Rasathanesi Müdürü tarafından "Uzaylılar'ın bir ara-istasyonu" olduğu ileri sürülmektedir.
Rusya Bilimler Akademisi Rasathanesi astronomu ve bilgin Dr. Nikolai Kozyrev, 1958'de dünyaya, Ay'daki Ayphonsus Krateri'nde bir volkanik faaliyet olduğunu haber verdi. Nobel ödülünü kazanmış Amerikalı Dr Harold Urey, Dr. Kozyrev ile Moskova'da yaptığı görüşmeden sonra, Rus bilim adamından öyle etkilenmiş olarak döndü ki, NASA'ya onun teorilerini araştırması için ısrarda bulundu. Onlar da bunu yaptılar. O muazzam Moon Blink projesi hazırlandı. NASA, Ay'da atmosferik gaz emisyonları buldu.
Zemin yüzünde donmuş su tabakaları, daha alt tabakalarda ise; sıvı halinde su akıntıları olduğu, ayrıca yüzeye çok yakın da olsa oksijen bulunduğu tespit edilmiştir.
Ay'ın meskun olduğuna ilişkin doğrulayıcı bir husus da, BBC'nin 5.2.1960'da Desmond Leslie ile yaptığı röportajdır. Leslie, vefat etmiş olan astronom Prof.Wilkins'i Mount Wilson'da göstermiş olduğu Gassendi Krateri'nde dev bir üç boyutlu yapıya ilişkin son derece öneme haiz fotoğraflardan bahsetmiştir. Wilkins bu kratere ilişkin şahsen yapmış olduğu araştırmalar sonucu yaptığı açıklamada, son derece büyük ve parlak bir objenin, gözlem i sırasında, bir kraterden havalandığını bildirdi. Bu şaşırtıcı bulgulardan sonra AY'ın uzaylıların bir istasyonu olduğu sonucuna varmak zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu husus, yani uydumuz Ay'ın bir uzay istasyonu olması, bir zaman sonra itirazsız ispat ve kabul olunacaktır.
Öte yandan ışıklı dağlar, yağmurlar denizi diye adlandırılan çok geniş ve loş bir yüzeyin kenarlarında bulunmaktadır. Bilginlerin kanaatlerini bozan ilk muamma budur. Bunlar arasında Plko, Piton ve Lakır isimli dağlar çok parlak ışıklar yaymaktadırlar. Önemli taraf, uzun zaman parıldayan dağların, en ufak bir ışık hüzmesi bile yayınlamamalarıdır.
8 Kasım 1954'de orada, gözleri kamaştıran bir ışık hüzmesi görüldü. Siyah çizgiler, dağların ve çukurların üst tarafında yer değiştirmektedir. Eratosthenes Krateri çevresinde bilhassa çok net görünmektedirler. Güneşin doğmasından sonra ve batmasından az önce bu krater siyah bir kütleye benzemektedir. Öğleyin dağların üzerinde koşan, etrafı kuşatan koyu leke karışımları görülüyor. Ve bizim tarafımızdan görülmesi imkansız başka yönlere gidiyorlar.

Işıklı sürülere benzeyen acaip ışınlar; dağ, ova dolaşmaktadırlar. Bu ışınlar, Tycho Krateri'nde doğuyor, Güneş batarken küçük Snelius ve Stevinys Kraterleri'nin yanında bir ışık oyununu andırıyor. Güneş ışınlarını almamasına rağmen, Ay'ın bu kısmı fluoresan gibi oluyor.

Bu kısmı diğerlerinden daha fazla parlaklaştıran sebep nedir? Güneş olsun veya olmasın bu ışınlar genellikle devamlı ve aynı yoğunlukta parlıyor. Onların meydana gelmesine Güneşin sıcaklığı ya da ışınları neden değildir.
Nihayet Uranüs'ü keşfeden tanınmış bilgin William Harscheln, muhtelif zamanlarda; 1783, 1787, 1810 ve 1820 tarihlerinde Ay yüzeyinde görünmüş olan göz kamaştırıcı ışınlara dikkati çekti. O zamandan beri bir çok bilginler aynı sonucu buldular.
18'inci yüzyıldan beri uydumuz Ay üzerindeki ışıklı parlaklıkları bilimsel dergiler yazmaktadırlar. Sonradan kaybolup giden bir şeyler de keşfedildi. işin en ilginç tarafı, bütün bu olaylar Crisium adlı durgun gölün civarında oluyor. Bu gözlemlerin, Ay'ın, Güneş ışığı almayan karanlık yüzünde yapıldığını kaydetmek yerinde olur. Bu duruma göre Güneş ışınlarının görüş aldatması yapması söz konusu olamaz. '

Selim Turan
19.11.2013, 15:37
Aytunç Altındal vefat etti!

http://imgz.rotahaber.com/rotahaber/newpics/news/030520131043066695307_2.jpg

Aytunç Altındal yaşamını yitirdi. Ünlü yazar Altındal suikaste mi kurban gitti? Araştırmacı Aytunç Altındal kanser hastalığına yenik düştü.

Ünlü araştırmacı ve gazeteci Aytunç Altındal aniden ortaya çıkan ve tüm vücudunu saran kanserle mücadele ediyordu. Derin araştırmaların adamı olarak bilinen Altındal bu savaşı 68 yaşında kaybetti.

Altunç Altındal'ın ölüm haberi akıllara Mayıs 2013 tarihinde verdiği söyleşiyi getirdi. Altundal, esrarengiz hastalığıyla ilgili 'CIA mı zehirledi' kuşkusu taşıyordu.

HASTALIK BİR ANDA ÇIKTI VE...

Daha önce de istihbarat örgütleri tarafından 2 kez öldürülmek istendiğini açıklayan Altındal, Alp Dağları'nın eteklerindeki bir evde kalıyordu. Altındal esrarengiz hastalığıyla ilgili o gün ilk kez konuşmuş ve şu kuşkularını paylaşmıştı;

-"Biyopsiler yapılmıştı, iki ay öncesine kadar tertemiz çıkmıştı. Sonra bir ay içinde bütün vücudumu saran kanserle karşılaştık. Doktorlar çok şaşırdı. Nükleer tıp merkezi bunda bir gariplik var. Vücudunuza kanser ilacı verilmiş olabilir dediler. Doktorlar böyle bir tertip var mı onu araştırıyor. Ama bütün belirtiler bir tertipi gösteriyor."

SIRLARIN ADAMIYDI

Vatikan, KGB, sırlar, şifreler... Bunlar söylendiğinde akla gelen ilk isim Aytunç Altındal'dı. Sadece bu değil. Dinler konusunda da uzman bir isimdi. Üç İsa kitabı Avrupa'yı sarsmış ve bir çok dile çevrilmişti.

http://www.internethaber.com/aytunc-altindal-kimdir--608033h.htm

_____________________________________________

http://media4.ntvmsnbc.com/j/NTVMSNBC/Components/ArtAndPhoto-Fronts/SectionsThumbnails-TSM-Colorbox/_Cover/131118_aytuncc.hlarge.jpg

'Aytunç Altındal öldürüldü' iddiası

Gazeteci, yazar ve araştırmacı Aytunç Altındal, bir süredir kanser tedavisi gördüğü hastanede vefat etti. Aytunç Altındal'ın yakınları ünlü yazarın kanserden ölmediğini, zehirlenerek öldürüldüğünü öne sürdü.

Araştırmacı - yazar Aytunç Altındal (68), tedavi gördüğü hastanede gece hayatını kaybetti. Altındal'ın ölümü ailesini ve sevenlerini yasa boğdu. Yazarın hayatını kaybettiği hastaneye akın eden yakınları, Altındal'ın zehirlenerek öldürüldüğünü iddia etti.

Eşinin zehirlenmesinde farklı sebeplerin olduğunu belirten Aytunç Altındal’ın eşi Dr. Naciye Selin Şenocak Altındal, “Doktorlar eşimin ölümünün altında başka bir şeyler olduğunu hatta büyük ihtimalle de zehirlenme söz konusu bile olabileceğini söyledi. Biz de buna istinaden tüm bulguları Adli Tıp Kurumu'na gönderdik. Adli Tıp’ta gerekli açıklamaları yapacaktır” dedi.

'DOKTORLARI BİLE ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ İDDİA EDİYOR'

2 hafta önce kanser olmayan bir kişinin biyopsi ve kan örneklerine rağmen son evrede kanser aşamasına gelmesinin tıp dünyasında mümkün olmayacağını belirten Dr. Naciye Selin Şenocak Altındal, “Sadece ben değil, doktorları bile öldürüldüğünü iddia ediyor. Eşim Aytunç beyin çok seveni vardır. Fakat onun bilgilerini kıskanıp, onun verdiği bilgilerden rahatsız olan çok büyük bir çevrede vardı. Özellikle de dış güçler. Aytunç bey çok cesurdu. Canı pahasına memleketi için tüm bilgileri aktarmaktan kesinlikle çekinmedi. Son zamanlarda çok önemli açıklamalarda bulundu. Faali meçhul cinayetler konusunda. Tabi bu da bir takım çevreleri rahatsız etti. Çünkü çok büyük bilgilere sahipti. Bundan dolayı susturmak istediler. Ama şunu da bilsinler Aytunç hocanın yüzlerce, binlerce yetiştirdiği öğrencisi var. Onun yetiştirdiği gençler bu bilgileri devam ettirecekler” diye konuştu.

Altındal’ın kızı Yonca Bayrak, “Aytunç hocanın çok ani şekilde gelişen ve ilerleyen bir kanser olayıyla karşı karşıya kaldık. Tedavi süreci içerisinde doktorlar, bu kadar çabuk gelişen kanser olayının normal olmadığı konusunda bilgilendirdiler. Zehirlendiği kanısında biz süreç içerisinde olduğumuz için doktorlarıyla birlikte hem fikiriz” ifadelerini kullandı.

Gece saatlerinde yaşamını yitiren Altındal'ın cenazesi, yarın öğle vakti Şakirin Camisi'nde kılınacak namazın ardından Karacaahmet Mezarlığında toprağa verilecek.

AA

Selim Turan
19.11.2013, 15:59
Aytunç Altındal'dan Milli Gazete'ye tarihi açıklamalar...

Hakkın rahmetine kavuşan Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal yaklaşık bir sene önce Haber Müdürümüz Gökçen Göksal'a Ayasofya hakkında çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu. Ayasofya'nın durumunu yakından ilgilendiren iki önemli olay olduğunu belirten Altındal, "Bunlardan birincisi; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulmasına giden süreç, yani Halifenin ünvanının alınmasından sonra Ayasofya'nın statüsünün belirsiz bırakılması, İkincisi de o kararnamelerin altında bulunan K. Atatürk imzasıdır." değerlendirmesinde bulunmuştu. Altındal Millî Gazete’nin hayatındaki önemini bakın nasıl anlatmıştı.

Millî Gazete'nin benim için ayrı bir yeri var. İzin verirseniz o anımı sizlerle paylaşmak isterim…12 Eylül darbesi yapıldığı sırada 'Süreç' dergisini çıkarıyordum. O zamanlar dergide P2 Mason Locası ile ilgili Fransızca'dan çeviri yazılar yayınlıyorduk. Bülent Ulusu Başbakan oldu. Kendisi de buralara bağlı bir isim. Yayınevine bir Büyükelçi gönderdi. Settar İlksel Türkiye Yunanistan büyük elçisiydi. Settar Bey, bana 'bu yazılara devam etmeyin' dedi. İster darbe olsun ister olmasın biz bu belgeleri yayınlamaya devam edeceğimizi, başladığımız işi bitireceğimizi söyledik. Derginin 8. sayısı toplatıldı. 9. sayı matbaadan çıkmadan yasaklandı. Ardından mahkeme kararı olmadan bir albay telefon etti: 'Başbakanımızın emri var durdur yayınları ' diyerek telefonu yüzüme kapattı. Biz devam etme kararı aldık iki gün sonra polis, jandarma falan geldiler; yayınevini bastılar ve ne varsa götürdüler. Beni bir günde 1.5 milyon liralık zarara soktular. Daha da ilginci ellerine Türkiye'de benzeri olmayan bir mahkeme kararı alıp gelmiş olmalarıydı. Basında kapatılma ile ilgili tek haber bile çıkmadı sadece Milli Gazete kapatıldığımızı yazmıştı. O yüzden Millî Gazete'nin yeri benim için ayrıdır.

Aytunç Bey, Ayasofya'nın durumu hakkında alışa gelmiş bilgilerin dışında siz neler düşünüyorsunuz?

Bu soruyu cevaplarken önce o döneme gitmek, o dönemin kendine özgü uluslararası şartlarını ortaya koymak gerekiyor. Biz günlük hayatta genellikle Bizans diyoruz ama; Bizans'ın gerçek adı Doğu Roma İmparatorluğu'dur. 1453'te Ayasofya'nın durumunu bilmeden Ayasofya ile ilgili süreci anlayamayız. 1453 senesinde dünya hukuk sistemine göre "bir ülkenin diğer bir ülkeyle savaşa girip de savaştan zaferle çıkması sonucunda ne olur" sorusunun cevabı çok önemli. O dönemdeki dünya hukuk sistemine göre; bir ülkenin kralına ait olanlar kralına geçer, askerine ait olanlar askerine geçer, dinine ait olanlar dinine geçer. Bu, eski Roma hukukudur. Bu hukuk yapısı içinde Ayasofya doğrudan doğruya bizzat imparatorun kendisine ait olan bir kiliseydi. Ayasofya, Doğu Roma'da Krala aittir ve Ayasofya Fatih Sultan Mehmet'e geçmiştir. Dolayısıyla Bizans kralına ait olan Ayasofya Osmanlı padişahına geçmiştir. XI. Constantine ait olan Ayasofya doğrudan Fatih'e geçmiş onun şahsi malı olmuştur. Neden şahsi malı olmuştur. Osmanlı Padişahına geçmesi sivil hukuka göre yapılmış bir şeydir. Fakat Fatih Sultan Mehmet de bunu şeriata uygun bir şeklide, bedelini ödeyerek vakıf haline getirmiştir. Dünyada bile hayvan hakları yokken o vakıftan sokak hayvanlarına bakım parası ayrılmıştır. Ayasofya'nın Patrikhane'ye ait bir gayrimenkul olmadığı doğrudan doğruya F.Sultan Mehmet Han'a ait olduğu bilinmelidir. Bu sebeple Patrikhane, Ayasofya üzerinde hak iddia edemez. Ayasofya Patrikhane'nin mülkü değildir. Doğrudan doğruya Fatih'e bağlıdır. Bu açıdan Patrikhane'nin Ayasofya üzerinde hak iddia etme hakkı yoktur. Ayasofya'nın Patrikhane'ye ait bir gayrimenkul olmadığına özellikle dikkat çekmek istiyorum. Patrikhane'nin Ayasofya üzerinde hak iddia etmesi kabul edilecek bir durum değildir.

HALİFELİK ÜNVANI KALDIRILMIŞ AMA HİLAFET KALDIRILMAMIŞTIR

Ayasofya'nın Cami olmaktan çıkarılması ve müze yapılması sürecindeki gizemler son zamanlarda Milli Gazete tarafından da gündeme taşındı. Önemli ölçüde de yankı buldu. Fatih Sultan Mehmet Han'ın vakfiyesine rağmen Ayasofya bugün hala müze. 1934'ten sonraki gelişmeleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ayasofya'nın durumunu yakından ilgilendiren iki önemli olay anlatacağım. Birincisi; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulması. Diyanet İşleri Başkanlığı neyin yerine kuruluyor? Şeriye ve Evkaf Bakanlığı ilga ediliyor, Hilafet kaldırılıyor 1924'te. Peki gerçekte Hilafet kaldırılıyor mu? Soru bu. Türkiye'de hilafet kalkmamıştır Türkiye'de 1924 yılında Hilafet kaldırılmıştır. Ama aslında Hilafet kaldırılmamıştır. Kaldırılan, ilga edilen Şeriye ve Evkaf Bakanlığı'dır. Meclis kararıyla Halife Abdülmecit'in ünvanı geri alınmıştır. Yani Abdülmecit'in Halifelik ünvanı kaldırılmıştır ama halifelik makamı kaldırılmamıştır. Hilafetin kaldırılması için ilga edildikten sonra mülga edilmesi gerekiyor. Mülga olabilmesi için gömülmesi gerekmektedir, ama gömülmedi. Örneğin bir şahıs vefat etti ilga oldu, mülga olabilmesi için gömülmesi gerekiyor. Mülgası yapılmadı. Bir şahsa verilmiş olan halifelik unvanı kaldırılmış, onun yerine makamı kalmış fakat makamda bakanlık ilga edildiği için diyanet işleri reisliği yerine getirilmiştir. Şöyle örnekleyelim. Bir adam Başbakan oldu Meclis onu Başbakan olarak kabul etti. Türkiye Cumhuriyetini yönetiyor. Sonrasında o kişinin Başbakanlığı bitti. Ama Başbakanlık makam olarak hala duruyor. Yani Bir şahsa verilmiş olan Halifelik ünvanı kaldırılmıştı onun yerine makam kalmış, fakat makamda Şeriye ve Evkaf Bakanlığı ilga edildiği için yerine kurulan Diyanet İşleri Reisliği diye bir kurum çıkmış ortaya.

AYASOFYA'YA DAİR HUKUKSUZ SÜREÇ İŞLİYOR

O sırada Ayasofya Şeriye ve Evkaf Bakanlığı'na bağlı iken ondan ayrılmış Kültür Bakanlığı veya Müzeler Saraylar adıyla başka kurum gözetimine bırakılmış. Burada iki husus önemli Birincisi böyle bir olay hukuki midir? Bu tartışılır. İkincisi Hilafet kurumu. Hilafet ancak biat yoluyla mülga edilebilir, yasal olarak siz Hilafet'i ilga edilebilirsiniz, ama mülgasının yapılabilmesi için biat gerekiyor biat edilecek halife yok ortada kişide yok ortada.Şeriat yasalarına göre biat yoluyla alınmış bir kurum ancak biat yoluyla devredilebilir. Böyle bir iş yapılmış mı yapılmaz neden yapılamaz. Çünkü Halife yok ortada. Biat edilecek kimse olmadığı için ortadan kaldırılamamıştır. Dolayısıyla iki husus çok önemli. Halifeye bağlı iken Ayasofya sivil kurumlara, sivil yasalara devredilmiş fakat biat edilmediği için Ayasofya'nın durumu muallak bırakılmıştır.Fakat 1934'e gelindiğinde durum çok farklı bir hal alıyor. 1934 yılında bu defa Meclis'te bir tasarı hazırlanıyor. Buna göre deniyor ki; "Ayasofya bina olarak kötü durumda restorasyona alınması" gerekiyor. Bunun için bir kararname çıkarılıyor. Restorasyona alınma kararı 22 Kasım 1934'te çıkarılıyor. Restorasyon kararının sıra numarası da 1589. İki gün sonra aynı başlık altında yine aynı sıra numarasıyla (halbuki 1589'dan sonra başka bir numara alması gerekiyor, mesela 1590 gibi) 24 Kasım 1934'te restorasyon ve müzeye çevrilmesi yönünde (müzeye çevrilmesi ibaresi birincisinde yok ikincisinde var) kararname çıkarılıyor. Birinci sayfası farklı, ikinci üçüncü, sayfası farklı muamelat dairesinin kağıtlarına basılıyor.

LENİNGRAD, WASHİNGTON... VE ATATÜRKLAND

Peki, bu kararın arkasında kim ya da kimler var? Kararnamelerin altında Mustafa Kemal'in imzası olduğu görülüyor. Fakat bu imza da oldukça tartışmalı...

Türkiye'de soyadı kanunu 02.07.1934 tarihinde çıkıyor. Meclis kabulü 21.06.1934. Yani temmuz ayında çıkan bu soyadı kanunu Kasım ayına geliyor; bu tarihte Mustafa Kemal'in soyadı yok o sırada, hatta Mustafa Kemal değil "Mustafa Kamal Öz" diye geçiyor. Mustafa Kemal'e Atatürk soyadı 27.11.1934 de kanunla veriliyor. Dikkat edelim buraya yani kararnameden 5 gün sonra veriliyor. Ama kararnamenin altında K.Atatürk diye imza var. Bu nasıl oluyor? Üstelik Mustafa Kemal, 'Ata' isminden nefret ediyor; "bana Ata mata demeyin" diyor, bu bütün belgelerde var. O dönemde bazı yağcı, yalakalar Mustafa Kemal'i bile kızdıracak tekliflerde bulunuyor. Muhittin Üstündağ, Mustafa Kemal'e: "Efendim dünyada Lenin adına kurulmuş şehir var Leningrad, Washington adına kurulmuş bir şehir var. Biz de Ankara'nın adını değiştirelim Atatürkland yapalım" diyor, Atatürk onları yanından kovuyor.

O zaman, Mustafa Kemal'in adını ve gücünü kullanan birileri var...

Buraya kadar geçen sürede iki önemli husus var. Halifenin unvanının alınmasından sonra Ayasofya'nın statüsünün belirsiz bırakılması, çünkü devletin içinde kime ait olduğu belli değil. İkincisi o kararnamelerin altında K. Atatürk imzası nasıl oluyor? Çünkü O sıralara da Mustafa Kemal, Öz soy ismini kullanıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü bir soruşturma yapar ve süreci incelerse şunu görecekler: Kararnamenin altında İnönü ve Şükrü Kaya'nın imzaları ıslak imza. Mustafa Kemal'in imzası ise kaligrafi, o kaligrafi oraya konulmuş. Diğerleri gibi değil. 22 Kasım tarihinde Mustafa Kemal'in soyadı Atatürk değil. 27 Kasım'dan itibaren Atatürk soy ismini alıyor. Çünkü o kararnamenin hazırlandığı tarihte Mustafa Kemal'e Atatürk soyadı verilmemiş, Buna rağmen belgelere Atatürk olarak imza atılmış. Bu teklifi veren, bu değişikliğin yapılmasını sağlayan ve o imzayı atan Agop Martayan Dilaçar diye bilinen bir Mason ve Necmettin Arıkan diye diğer bir masondur. Bu değişikliğin amacı Ayasofya'yı müze haline getirmek daha sonrada tüm dinlerin buluştuğu merkez haline getirmektir. Bugünkü diyalogçuların yürüttüğü yöntemle aynı.

AYASOFYA'NIN VAKIF EVRAKLARINI YOK ETMEYE ÇALIŞTILAR

Mustafa Kemal'in bu yaşananlardan haberi yok mu yani?

Mustafa Kemal'in bu kaligrafiden hiç haberi yok. Bunu kesin olarak söyleyebilirim. Çünkü ortada iki kararname var; biri 22 Kasım diğeri 24 Kasım tarihli. Birinde restorasyon kararı var diğerinde restorasyon ve müze kararı var. Tabi o restorasyon hala bitmedi. Bitmeyen bir restorasyondur o. Dolayısıyla Ayasofya'nın şimdiki durumunda bir belirsizlik var. Vakıf olmaktan da çıkarmaya çalışıyorlar. Vakıf evraklarını da yok etmeye çalışıyorlar. Bunun vakıf olduğunu Fatih Sultan Mehmet Han'ın bizzat kendi buyruğunu ortandan kaldırıp burasının hoş görü adı altında diğer dinlerin de ibadet yapabileceği bir duruma kavuşturmak istiyorlar. AB Parlamentosu'nda Ayasofya'nın bir an önce Ortodoks ibadetine iadesiyle için teklifler, konuşmalar da oldu. Bu konuyu gündeme getirenlerden ikisi Romen milletvekiliydi. Bunlara 26 milletvekili destek verdi. Bunlarda zamanla gelecek önümüze. Ermeni tazminatları, toprak istekleri gelecek 15 yıldan beri bunları söylüyorum. Süreç dergisinin 1. sayısında 20 yıl sonra Sevr'i önümüze koyacaklar demiştik. Bu da sırası ve günü gelince önümüze gelecek.

LOZAN ANLAŞMASINDAKİ 'İBADETHANE' İFADE!

Haberi yoksa neden karşı çıkmıyor peki?

Dış baskılar var. Bir kere Lozan'da bize büyük bir gol atıyorlar Ayasofya ile ilgili. Bu golden sonra toparlanmak kolay değil. Lozan Anlaşmasındaki 39. - 44. maddelerinin içinde bu günkü Fener Patrikhanesi'nin kalmasının adı bile geçmemesine rağmen şöyle bir ifade var: "Hıristiyanlar ve Hıristiyanlara ait ibadethaneler". Daha sonra İngiliz ve Fransızlar bu ibareyi kullanıyorlar zaten. Dikkat ederseniz, "Hıristiyanlar ve Hıristiyanlara ait kiliseler" denmiyor. "ibadethaneler" deniyor. Bu ayrıntı çok mühim. Ayasofya eski kilise olduğu için ibadethane statüsüne sokulduğu zaman Lozan anlaşmasındaki bu madde gerçekleşmiş oluyor. Bize de bunu empoze ediyorlar. İbadethane statüsüne kavuşturulursa Türkiye yanar.

Türkiye olarak önümüze getirmek istedikleri bir husus var: "Ayasofya aslında Ortodoksların malıdır" diyorlar. "Orası kiliseydi tekrar açılmalı, çağımız dinlerarası diyalog çağıdır senede iki defa gelsin ibadetlerini yapsınlar" diyerek bu olup bitenleri, uygulamak istedikleri planları normalleştirmeye çalışacaklar. Bunu da halkımıza 'turist geliyor' diye anlatacaklar. Türkiye böyle bir jest yapmaya zorlanacak ve bu durum insanlara yutturulacak. Saadet Partisi'nin yaptığı "Papa buraya gelme mitingi" olmasaydı; Papa gelince Ayasofya'da diz çöküp burayı kendilerince yeniden kutsasaydı; o zaman cümbüşü seyredecektik.

AYASOFYA'YI İBADETHANE STATÜSÜNE SOKMAYA ÇALIŞIYORLAR

İlginçtir Türkiye'mizde AB uyum yasaları çerçevesinde mevzuatımızdan 'cami' ifadesi çıkarılarak yerine 'ibadethane' ifadesi de kondu. Şimdi siz de Ayasofya ile ilgili 'ibadethane' statüsünün tehlikesine dikkat çekiyorsunuz. Bu çok önemli bir vurgu. Ayasofya'nın 'ibadethane' statüsü sizce neden sakıncalı peki?

Evet, Ayasofya'yı ibadethane statüsü haline getirmeye çalışıyorlar. Böyle olursa eğer Ayasofya havra da olabilir, kilise de olabilir, Budistlerin tapınağı da olabilir. Türkiye biraz önce de bahsettiğim gibi bu konuda çok sıkıştırılıyor. Ayasofya'ya 'ibadethane' statüsü verilsin isteniyor. Bunun için ibadethane statüsüne kavuşturulmamalı. Müslüman ibadeti yapılmalı. Hıristiyanların ibadet etme hakkını Doğu Roma bile vermemiştir. Müzeyken cami yapılmayıp ibadethane olursa daha kötü olur.

Bunu biraz açar mısınız?

Ayasofya'nın arkasında namaz kılabilirsin. Ama içinde, kubbenin altında namaz kılabilir misin? İzin vermezler! Ayasofya'nın kilise olarak açılmasını engellemeden cami olarak kullanamazsın Dinlerarası diyalog ve İbrahim'i dinler diyerek yaptıkları propaganda da bu konuda çok etkilidir. İnanç turizmi yapılıyor kazandığımız para şu kadar diyerek halka yutturmaya çalışacaklar.İbadethane statüsüne kavuşursa, Lozan'ı uygulayın diyecekler. Tekrar ediyorum; ibadethane statüsü verilerse cami olarak kullanılmayacak. Lozan anlaşmasından 1934'e kadar Türkiye'de siyasi olarak çok önemli ve karışık olaylar yaşanıyor. 1934-1938 yılları da öyle. Hilafeti kaldırdın bir de 'Ayasofya'yı Hıristiyanlara veriyorum' dersen, Türkiye'de kıyamet kopardı. Zamana yayıyorlar. Burada bazı kesimlerin yapacakları propaganda çok önemli. Türkiye'nin İnanç turizminden kazanacağı para, Türkiye bir ilki gerçekleştiriyor denilerek halka, Ayasofya'nın ortak kullanılması gibi, bunu yutturmaya çalışacaklar. 2013'ten itibaren bu tür girişimler başlayacak.

AYASOFYA KONUSUNDA DIŞ BASKI VAR

Sayın Altındal, Aysofya'nın bu duruma düşmesinde dış baskılara da değindiniz. Bugün de bu baskılar ya da müdahil olma durumu var mı?

Olmaz mı! Bu projeler beş yıllık falan değil uzun vadeli projeler. Örneğin Kürt meselesi. Bu mesele İran, Irak ve Türkiye'ye karşı her zaman kullanılacaktır. PKK biterse sorun biter, bunun için bitmesine izin vermezler. PKK biterse başka şeyler çıkar. KCK operasyonu BDP'nin dediği gibi masum değillerdir. KCK geçmişteki 5 örgütün üst yapılanmasıdır. 1970'lerden bu yana vardır. Bu destek yurt dışından gelmektedir. Bu desteğin amacı da çok açık.Türkiye'yi hep kendi denetimleri altında tutmak, güçlenmesine izin vermemek. Bunun gibi Ayasofya konusunda da önemli bir dış baskı ve müdahale var. Ve söylediğim gibi, bu proje kısa süreli bir proje değil, uzun soluklu bir projedir.

İSRAİL'İN GÜVENLİĞİ İÇİN MÜSLÜMAN ÜLKELERİN BÖLÜNMESİ GEREKİR

Yakın coğrafyamız içinde geçerli mi bu gibi projeler. Mesela Arap Baharı'nı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu öyle anlatıldığı gibi Arap Baharı değil ki! Nedeni; Amerikan Dışişleri tarafından 2005 senesinde özel bir birim açıldı. Bu birim bir dergi görüntüsü altında Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın projelerinin işlendiği yerdir. 2005 yılında kurulduğunda 3050 çalışanı vardı; bugün 10 binden fazla çalışanı var. Bu derginin vasıtasıyla internet, radyo ve diğer araçlar da kullanılarak çok ilginç bir çalışma yürütülüyor yıllardır. Mesela Özgür İran Radyosu Washington da kurulmuş bir radyo. Büyükelçiliği olmadığı için sanal büyükelçilik açılmıştır. Yani bir nevi Özgürlük kurma örgütü kurulmuş. Bütün bunlar İsrail'in güvenliği için yapılıyor. Petrol bahane. Birinci hedef Müslüman orduları yok etmek bunun içinde Türkiye ordusu da var. Doğrudan doğruya halkı ayaklandırarak yürütmek. Bu siyasetin ismi Hillary Clinton'ın dediği gibi Holizmdir. Temel amaç Müslüman ülkeleri istikrarsızlaştırma projesidir. İsrail'in güvenliğinin temini için Müslüman ülkelerin bölünmesi gerekir.

MİLLÎ GAZETE'NİN YERİ BENİM İÇİN AYRI

Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum...

-Ben teşekkür ederim. Milli Gazete'nin benim için ayrı bir yeri var. İzin verirseniz o anımı sizlerle paylaşmak isterim

Lütfen, seviniriz...

12 Eylül darbesi yapıldığı sırada 'Süreç' dergisini çıkarıyordum. O zamanlar dergide P2 Mason Locası ile ilgili Fransızca'dan çeviri yazılar yayınlıyorduk. Bülent Ulusu Başbakan oldu. Kendisi de buralara bağlı bir isim. Yayınevine bir Büyükelçi gönderdi. Settar İlksel Türkiye Yunanistan büyük elçisiydi. Settar Bey, bana 'bu yazılara devam etmeyin' dedi. İster darbe olsun ister olmasın biz bu belgeleri yayınlamaya devam edeceğimizi, başladığımız işi bitireceğimizi söyledik. Derginin 8. sayısı toplatıldı. 9. sayı matbaadan çıkmadan yasaklandı. Ardından mahkeme kararı olmadan bir albay telefon etti: 'Başbakanımızın emri var durdur yayınları ' diyerek telefonu yüzüme kapattı. Biz devam etme kararı aldık iki gün sonra polis, jandarma falan geldiler; yayınevini bastılar ve ne varsa götürdüler. Beni bir günde 1.5 milyon liralık zarara soktular. Daha da ilginci ellerine Türkiye'de benzeri olmayan bir mahkeme kararı alıp gelmiş olmalarıydı. Basında kapatılma ile ilgili tek haber bile çıkmadı sadece Milli Gazete kapatıldığımızı yazmıştı. O yüzden Millî Gazete'nin yeri benim için ayrıdır.

milligazete.com.tr ÖZEL

Samet Türkmen
19.11.2013, 16:22
Adli Tıpa hiçbir zaman güvenmedim,güvenmem. Ortada bir komplo varsa plânlayanlar bunu unutacak kadar akılsız değillerdir.

Ayrıca bu ülkede eceliyle ölen kimse kalmadı maşallah :)

Altındal'a Allah'tan rahmet diliyorum. Korkmadan söylüyordu inandıklarını. İnsanlar olayları petrol,para meselesi sandığı sürece bir yere varamayız. Dünya'daki herşeyin temelinde Altındal'ın da yıllarca anlattığı gibi din savaşları var.

Hatta artık olay din savaşından ziyade şeytan-ilahi dinler savaşına döndü.

Travelair
20.11.2013, 12:59
Zzm32GqqP-8

Bence komplo teorileri ile anılması kendisine biraz hakaret oluyor. Allah rahmet eylesin. Büyük kayıp

Selim Turan
20.11.2013, 13:53
Aytunç Altındal'ın arkadaşından şok açıklama: Tapınak Şövalyeleri Lozan'da yemeğine Polonyum 213 kattı...

Gazeteci, yazar ve araştırmacı Aytunç Altındal'ın ölümü ardından iddialar sürüyor. Dün toprağa verilen Altındal'ın en yakın arkadaşı çarpıcı açıklamalarda bulundu. Can güvenliği nedeniyle adının açıklanmasını istemeyen Altındal'ın arkadaşı, "Aytunç'u Tapınak Şövalyeleri'nin ölüm timi öldürdü" dedi ve şok iddialarda bulundu:

http://www.takvim.com.tr/Guncel/2013/11/20/lozanda-zehirlendi

Samet Türkmen
20.11.2013, 14:49
Yüzyılın kuyruklu yıldızı olarak nitelenen ISON'u (ayson) sabah saatlerinde çıplak gözle izleyebilirsiniz.

Güneş'e en yakın olacağı,dolayısıyla en parlak olacağı gün ise 28 Kasım.

http://s11.postimg.org/s2k7x0roj/nov_30_ison_sunrise_800x600.jpg

https://pbs.twimg.com/media/BZH9s9MCYAA2QKZ.jpg:large

Muhteva
24.11.2013, 14:08
Büyük Türk Bilgini Aytunç Altındal'ın ölümüne ne kadar üzüldüm anlatamam :(

Kendisini her zaman zevkle takip ederdim televizyon da denk geldiği zaman saatler boyunca ekrana kilitlerdi bizi.Türkiye adına gerçekten çok büyük bir kayıp oldu onun kadar bilgili insanlar çok nadir çıkıyor..

3 defa suikast atlattı Cumhurbaşkanı defalarca kendisine koruma tutma talebinde bulundu ama o her defasında reddetti ve en sonunda vücuduna bir yolla zerk edilen kanser mikrobu ile bir suikaste kurban gitti..

Kanser tüm vücudunu ansızın sarmıştı doktorları bile şaşırmış ve bu işte başka bir şey var demişti kendiside en son 2 ay önce Kanser hastalığın'ın vücuduna birileri tarafından sokulduğuna inanadığını söylemişti..

Sahip olduğu korkunç bilgi hazinesi bir çok kişiyi,hatta pek çok ülkeyi rahatsız ediyordu 20 yıl Amerikaya girmesi yasaklandı o ise gerçekten cesur bir şekilde her şeyi göze alarak ekranlar da konuşmaya devam etti ve malesef susturuldu..

Beni en çok üzende vefatı sonrası basınımız da 2 dakikalık haberler dışında hiç yer alamamasıdır.Böyle bir değere yapılan vefasızlık beni daha çok üzdü eğer fırsatım olsaydı cenazesine bile katılırdır.

Allah rahmet eylesin Türkiyen'in başı sağolsun..

Samet Türkmen
24.11.2013, 14:25
Ekranlara ve halka göre böyle şeyler uçuk olduğu için şahsının anlattıkları maalesef değer görmedi. Eski savaşlar aynen devam ediyor ama Dünya halkı her şeyin petrolden kaynaklandığı masalına inanmaya devam ediyor.

Muhteva
24.11.2013, 14:53
Amerikan'ın ajanı olduğu saçmalığına inananlar için en yakın arkadaşların dan ve vasiyetin'in kendisin de bulunduğu Gazeteci Yazar Abdurrahman Dilipak'ın cenazede söylediklerini okusunlar..!

Cenaze namazı öncesinde söz alan Abdurrahman Dilipak, cemaate seslenerek Altındal’ın kansere ilk yakalandığında kendisini aradığını ifade ederek, “Bana, ‘Müslüman kardeşlerim cenazeme gelsinler. Tekbir getirsinler. Tekbirlerle gömülmek istiyorum. Beni hatırladıklarında Allah’ı da hatırlasınlar’ dedi. Yine birkaç gün önce komadan uyandığında eşine benimle görüşmek istediğini söylemiş. Gittim. ‘Sana söylediklerimi aynen tekrarlıyorum. Kardeşlerime selam söyle. Ben gidiyorum. Bana dua etsinler. Beni affetsinler. Benim arkamdan Fatiha okusunlar’ dedi. Ben şimdi burada yatan tüm rahmet olası kardeşlerimiz adına hepinizi tekbire davet ediyorum” dedi.

Mustafa ÖZDEMİR
25.11.2013, 09:19
Aytunç Altındal öldürüldü .bu kadar net...

Berke6198
25.11.2013, 10:41
Son dönemlerde beyaz deliklerin başka gezegenlere kapı açtığı ve o gezegenlerde başka hayatların da var olduğu söyleniyor...

Yahu kaybedecek bir şeyi olmayan bir insan yok mu ? :)

Eğitimini versinler göndersinler işte. Bizim de merakımız giderilsin :)

Samet Türkmen
25.11.2013, 11:37
Son dönemlerde beyaz deliklerin başka gezegenlere kapı açtığı ve o gezegenlerde başka hayatların da var olduğu söyleniyor...

Yahu kaybedecek bir şeyi olmayan bir insan yok mu ? :)

Eğitimini versinler göndersinler işte. Bizim de merakımız giderilsin :)

Berke, teoriye göre bir beyaz delik bizim evrendeki bir karadeliğin başka bir evrende püskürmüş hâli. Yani içine hiçbir şey giremez. Ona solucan deliği diyelim ama bilimsel olarak ispatlanmadılar maalesef. Yoksa ben giderim hemen yani biliyorsun :D

Selim Turan
26.11.2013, 22:36
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=2826

Muhteva
27.11.2013, 00:33
Trabzon havaliman'ın da görüntülendi görüntüyü çeken Yılmaz Arif..

http://i.imgur.com/Pt5KZl9.jpg

Selim Turan
27.11.2013, 17:11
Gizemli Mason, Oktan Keleş'in Asa kitabını mı okumuş?

http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=2834

27 Kasım 2013 13:42

Bugün bir gazetede, bir köşe yazarı gizemli bir konuğundan ve o konuğun anlattıklarını yazdı.

http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2013/11/27/iki-mason

O yazıda 9'lardan ve Dikilitaş'ta yapılan ayinden söz ediyordu.

Yazının ilgili kısmı kısaca şöyle:

"Kim o yahu? İsim veremem! Ama çok akıllı ve yanlış tanınan biridir! İnanılmaz ilişki ağı vardır!

Sanki birileri onu korumak adına KALKAN oluşturuyor! Dünyanın tepesindeki 9 kişi ile İstanbul'da toplantı yaptığını biliyorum!

-Nerede?

Sultanahmet'teki DİKİLİTAŞ önemlidir!

İki yılda bir yazları bu adamlar gelip öğleden sonra turist kıyafetiyle DİKİLİTAŞ'taki size söyleyemeyeceğim mucizeyi fotoğraflarlar! Kimse bunları görmez ve fark etmez! Hiçbiri PASAPORT kullanmaz! Devletin fark ettiğini hiç görmedim..."

....

Yazı böyle devam ediyor. Şimdi, bu yazarı ziyaret eden kişi acaba Oktan Keleş'in ASA kitabının (170-174.) sayfalarını okuyarak mı, bu ziyareti yapmış, yoksa orada anlattıklarının yıllar evvel kelimesi kelimesine Oktan Keleş'in yazdığından haberi mi yok?

Gizemli mason bir de demiş ki, "Kimse bunları görmez ve fark etmez! Devletin fark ettiğini hiç görmedim..."

Bak bak bak. İşte en gizemli Mason buysa... Oysa o ayinler yıllar evvel biliniyordu ve yazılmıştı. Üstelik neden bu ayinin yapıldığı da açıklanmıştı.

İşte ASA Kitabında o bölüm:

"İstanbul’daki Sultanahmet Meydanı’ndaki dikilitaşı günde -özellikle yaz sezonunda- yüzlerce turist ziyaret eder. Bunlardan bazıları, boyunlarında fotoğraf makinesi, turist süsü verilmiş Şeytanîlerdir.

http://www.onaltiyildiz.com/images/haber/4496.jpg

Belli sayıdaki Şeytanî bu taşın etrafında dönerek, tavaf edercesine büyü tılsımını yeniler. Bu işin ihalesi Masonik teşkilatlarca seçilen “emanetçi” adı verilen kişilerce yapılır. Bu ve bunun gibi anıtlar, acaba neden Dünya Yahudi Kuruluşu olan Unesco tarafından gizli şekilde koruma altına alınır?

http://www.onaltiyildiz.com/images/haber/4497.jpg

Üstteki fotoğrafa iyi bakın. Güneş, taşın en ucunda. Tepe noktasına girmiş vaziyette. Güneş ışınlarına dikkat edin. Aşağıya açı yaparak iniyor. Ne görüyorsunuz? Piramit değil mi? Işık hüzmesi piramidi çiziyor. Dikilitaş ise içinde kalıyor. “Her şeyi gören göz”den güneş ışınları yansıyor ve “ihtişam ateşi” deniliyor. İşte sır bu; binlerce yıl gizlenen sır… Bu taşlara bu şekilde; güneş tepedeyken, belli bir noktadan, çıplak gözle ve gözünüzü az kısarak bakın. Piramit açıkça görülür. Yukarıdaki resme bakın: Güneş ışınlarının çizdiği piramidi gör. İşte Sultanahmet Meydanı’ndaki piramit ve içinde sakladığı (sembolik) Şeytan’ın evi.

http://www.onaltiyildiz.com/images/haber/4498.jpg

İlhami Abi’yle bu yere geldiğimizde bana şöyle demişti:

- Zahirde gördüğün resmin arasındaki mânâyı gör. Tıpkı üç boyutlu resme bakar gibi odaklaş. Yılma; görmeye çalış.

Ne demek istediğini, ancak bu hadiseyi gösterdiğinde anlamıştım.Zahirde gözümüzün önünde ne olaylar cereyan ediyor da bizler görmesini bilemiyorduk; belki de bakmasını…
-1998 senesi...

Dikilitaş'ın sırrı http://www.onaltiyildiz.com/artikel.php?artikel_id=26

9'lar ile ilgili olarak neden 9'u seçtiklerini Oktan Keleş yıllar evvel yazmıştı. Sanıyorum ki, o gizemli Mason'un üstatları bile bu 9'un sırrını bilmiyorlardı.

İşte 9 Şeytaninin sırrı

"Neden 9'a ulaşmak için gayret gösterilmektedir.9 sayısı bu grup için neden bu kadar önemli? Bu soruların cevabı kitapta şu şekilde açıklanmaktadır :

" İlk insan ,ilk peygamber Hz. Adem (As) kadar gitmektedir. İblis üstünlük taslayıp cennetten kovulunca, insanoğluna düşman oluyor. Hz. Adem'e düşman olan iblis,bu düşmanlarının sayısının ne zaman artacağı endişesi içindeyken, o dönemde şeytani bir cin olan W şeytan ona şu cevabı veriyor; 3. düşmanın 9 ay sonra gelecek.İnsan 9 ayda doğduğu için, iblis için bu durum düşmanlarının çoğalması demekti.Bunu engellemek için her ay bir cini Hz. Adem'in eşine musallat ederek yeni bir insanın dünyaya gelmesine mani olmak istiyor.İblis her ay bir cini Hz. Adem'in eşine yolladı ama Allah'ın izni ile bu planlar tutmadı ve doğum gerçekleşti.( 9 canlı deyimi de bu olaydan gelmektedir.) Bu arada Hz. Adem'in eşine verilen vesveseler arasında şunlar vardı: 'Bunu dünyaya getiriyorum,ama bakabilecek miyim?Ya asi olursa Rabbine…vs..Sonraki Ademoğulları için de aynı planlar işledi, doğumlara engel olunmak istendi ama bu çabalar boşa çıktı. Ta ki Ademoğullarından biri karnındaki çocuğu,cenini düşürerek(öldürerek) dünyaya gelmesini engelleye kadar.Bu durum iblis için milat oldu ve artık bu iş için cinlere ihtiyacım kalmadı,insan bu işi artık kendi yapıyor diyerek sevindi" Denilmektedir Oktan Bey'in kitabında.

"Çocukların doğmadan öldürülmeleri işi bazı ülkelerde yasa ile korunmasına rağmen bazı ülkeler de sınırlı sayıda doğuma izin vererek,çocukların doğmadan öldürülmelerini desteklemektedir.Planlar arasında doğum izinlerini kura ile bazı ailelere vermek, sonra da sadece İsrail oğulları çocuk yapabilir aşamasına getirmek" gibi amaçlarının olduğunu öğreniyoruz Oktan Bey'in kitabından.

Çocuk sahibi olmanın önüne geçmek için; küresel ısınma,kuraklık,savaş, geçim derdi vs türü etkenlerle insanların çocuk yapmamaları konusunda psikolojik olarak baskı yapıldığına bugün artık herkes şahittir.

Şimdi tekrar asıl konumuza dönecek olursak: Bu 9 cinin yerini zamanla 9 şeytanlaşmış insan aldı.İşte 9 rakamının sırrı buradan gelmektedir. Bu 9'lar insanoğlu'nun felaketiyle meşgul olup bunun için bir takım planlar yapıp uygulamaya koymaktadırlar."

http://www.onaltiyildiz.com/artikel.php?artikel_id=25

http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=377

Her zaman söylediğimiz gibi Oktan Keleş'i, 16 Yıldız'ı okuyanlar her zaman bir adım önde.

Haksız mıyım?

Erol Elmas

buulkem@gmail.com

Twitter: @emiryildizdan

____________________________________________

NEML Suresi 48. Ayet
"Ve kâne fîl medîneti tis’atu rahtın yufsidûne fîl ardı ve lâ yuslihûn"

Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha çalışmıyorlardı.

cem1990
29.11.2013, 12:35
Başlığı soğutmayalım gençler
Yazmasakta takip ediyoruz :)

61trabzonomer
29.11.2013, 13:59
samet selim yazcak biz okuycaz cem bu başlık böle :D

Selim Turan
29.11.2013, 18:25
Abi sizde paylaşın birşeyler :D

Enisc
29.11.2013, 20:05
ISON Is Dead

http://wscdn.bbc.co.uk/worldservice/assets/images/2013/11/28/131128084921_ison_comet_464x261_damianpeach.jpg

İson adlı kuyrukluyıldız Güneş'le karşılaşmasından sağ çıkmadı.

İson'un Güneş'i geçtikten sonra daha da parlak bir şekilde uzaydaki yolculuğuna devam edebileceği ihtimali astronomi çevrelerinde büyük heyecan yaratmıştı. Fakat ''yüzyılın kuyrukluyıldızına'' bağlanan umutlar boş çıktı. İson'un Güneş'in sıcaklığı ve çekim gücüne dayanamayıp dağıldığı anlaşılıyor.

İson, Perşembe günü (dün) Türkiye saatiyle 20:35 civarında Güneş'e en yakın konuma ulaştı. Güneş'i teğet geçtikten sonra varlığını sürdürebilseydi, çekirdeğindeki gaz ve toz kütlesinin gece gökyüzünden çıplak gözle görülebilecek parlaklıkta olması bekleniyordu. Ancak İson'un Güneş'in enerjisine yenik düşeceğini öne süren gök bilimciler haklı çıktı.

İson kuyrukluyıldızı, Güneş Sistemi'nin en uç noktalarından biri olan buzlu ve gizemli Oort Bulutu'ndan geliyordu. Saatte bir milyon kilometreden fazla hızla ilerleyen İson, bu dev yolculuğunun en tehlikeli aşamasında ortadan kayboldu.

Anıl C
29.11.2013, 20:26
@Selim Turan alintiladigin yaziyi tam okuyacakken mason&şeytan bağlamini görünce biraktim.
Kardeş sen hiç hayatinda mason gördün mü?
Ya da hiç şeytana tapan mason gördün mü?
Bunlarin alayi uydurma.
Adamlar dişa kapali olduğu için iftira atip duruyolar. Nasil ki zamaninda -ki hala diyen ahlaksiz yobazlar var- Alevilere mumsöndü yapiyolar denildiği gibi.
Çamur at izi kalsin...

Tolga
29.11.2013, 22:06
Masonlar iyi insanlar mı yani ?

Anıl C
29.11.2013, 22:20
Masonlar iyi insanlar mı yani ?

Hocam herkes bir degildir. Iclerinde muhakkak kotu olanlarda vardir. Anlamadigim neden genelleme yapildigi?
Memlekette bisey olur masonlar yapti oluyo.
Bunu diyene sorsak masonluk nedir diye diyecek 2 kelimesi olmaz.
Ancak işte kulaktan dolma bilgilerle hüküm veriliyo

Samet Türkmen
29.11.2013, 23:05
Masonluğun en üst seviyelerinde şeytana tapma ayinleri vardır. Masonluğa giriş,şeytana tapma ayinleri gibi gizli çekim vidyolarının hepsi internette mevcut. Bunlara bakabilirsiniz.

Komik olan ise, masonluğa giren birçok kişi,hatta en üst seviyenin bir alt derecesindekiler bile masonluğun şeytana dayandığını bilmiyor. Aslında bilmiyordu ta ki gizli vidyolar internete eklenene kadar. Gizledikleri birçok şey bunlardan sonra ciddi şekilde sarsıldı.

----------

ISON yıldızının parlamayacağını iddia eden bilim adamları mı varmış ?

Kuyruklu yıldız dediğimiz astroidler zaten yıldızlara yaklaştıkça fırtınadan dolayı en parlak seviyesine ulaşır,kuyruğu uzar ve ardından ya ölür ya da sönük şekilde devam eder. ISON zaten dün gece en parlak seviyesine çıktı. Gerçekleşmeyen beklenti insanları etkileyecek,bizim hayretle izleyeceğimiz parlaklığa ulaşamaması. Haber metni biraz sorunlu olmuş :)

Selim Turan
30.11.2013, 18:36
Neden masonlar hakkında yazılar rahatsız etti seni Anıl Çevik Kardeş :D

Neden genelleme yapmayın diyorsun? :D

Genelleme yapsak kime dokunur, kimin canını sıkar burada anlamadım ben şimdi. :)

Selim Turan
30.11.2013, 18:50
Ne Diyor Gizemli Mason?

"İki yılda bir yazları bu adamlar gelip öğleden sonra turist kıyafetiyle DİKİLİTAŞ'taki size söyleyemeyeceğim mucizeyi fotoğraflarlar! Kimse bunları görmez ve fark etmez! Hiçbiri PASAPORT kullanmaz! Devletin fark ettiğini hiç görmedim..."

Gizemli Mason bunu söyleyedursun, Devletin Farkında olmadığını sandıkları ayini Oktan Keleş çıksın tüm çıplaklığıyla anlatsın...

http://www.onaltiyildiz.com/images/haber/4497.jpg

Üstteki fotoğrafa iyi bakın. Güneş, taşın en ucunda. Tepe noktasına girmiş vaziyette. Güneş ışınlarına dikkat edin. Aşağıya açı yaparak iniyor. Ne görüyorsunuz? Piramit değil mi? Işık hüzmesi piramidi çiziyor. Dikilitaş ise içinde kalıyor. “Her şeyi gören göz”den güneş ışınları yansıyor ve “ihtişam ateşi” deniliyor. İşte sır bu; binlerce yıl gizlenen sır… Bu taşlara bu şekilde; güneş tepedeyken, belli bir noktadan, çıplak gözle ve gözünüzü az kısarak bakın. Piramit açıkça görülür. Yukarıdaki resme bakın: Güneş ışınlarının çizdiği piramidi gör. İşte Sultanahmet Meydanı’ndaki piramit ve içinde sakladığı (sembolik) Şeytan’ın evi.

Gizemli Mason'un "söyleyemeyeceğim" dediği ayini tüm çıplaklığı ile teşhir edilince masonlara haksızlık mı yapılmış oluyor? Özür dilerim zaten masonların ezici çoğunluğunun bu ayinden haberleri yoktu zaten... Yalnızca en üsttekiler biliyordu. Ama artık teşhir oldu...

Gizemli Mason röportajında demiş zaten, Belirli bir seviyeden sonra davet gelir. Resmen başka bir dine geçersin diye. Resmen apaçık şeytana tapılır diyememiş...

Ayrıca Masonik tek göz sembolü... Nedir bu sembol neden masonlarca kullanılır?

Mesela şöyle diyeyim, Deccal neden tek gözlü? Veya Şeytan hangi olayda taşlanıp bir gözü kör olmuştur?

“Bütün peygamberler ümmetlerini yalancı kör deccâlin tehlikesine karşı uyarmışlardır. Şunu bilin ki, onun bir gözü kördür; ama sizin azîz ve celîl olan Rabbiniz tek gözlü değildir. Deccâlin iki gözünün arasına kâfir (ke-fe-re) diye yazılmıştır.” Hadis...

_________________________________________________

Burada bahsi geçilen konu alt seviye masonluk değil onların en üst seviyeleri ve hatta masonların bağlı bulunduğu başka mekanizmalar... 9'lar gibi...

61trabzonomer
01.12.2013, 11:47
eveet bakalım selim samet ne yazmış :)

Samet Türkmen
01.12.2013, 20:50
Abi boşverin. Kötü tılsımları üzerimize çekmeyelim :D

Samet Türkmen
02.12.2013, 21:57
Haberde adı geçen "Orb" bizim lekeden oluyor sandığımız şeylerin ta kendisi. UFO vb şeylere göre çok daha ilginç,heyecan verici bana göre :)

Bilim adamları “Orb”ları İncelemeye Değer Buldu

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/Paranormal/images/Orb.JPG

NASA’da görevli bilim adamlarından Prof Klaus HEINEMANN fotoğraflardaki paranormal orblar gerçeğini desteklediğini açıklamıştır.

Prof. Klaus HEINEMANN, “Daily Mail”in “Strange orbs of light” başlıklı incelemesine katılan birkaç bilim insanından biridir. Prof. HEINEMANN, kendisiyle konuşan bir gazeteciye, ruhsal şifacıların bir toplantısında, karısının çektiği fotoğraflarda minyatür aya benzer ışık dairelerinin bulunduğunu gördüğü zaman çok şaşırdığını söylemiştir. Prof. HEINEMANN önce, bu ışıklı lekeleri su ve toz parçacıklarıyla ortaya çıkmış oluşumlar sanmışsa da, sonra merakını yenemeyerek yakından incelediği zaman onların bu kadar basit bir oluşum olmadıklarını anlamakta gecikmemiştir. Mikroskop teknolojisinde de epeyce bir deneyim ve birikime sahip olan Prof. HEINEMANN, resimlerin çekildiği kamerada da bir arıza bulamamıştır.

“Bununla da yetinmeyen Prof. HEINEMANN” diyen H. COURTENEY, Daily Mail’e hazırladığı araştırma yazısını şöyle sürdürüyordu: “bu gizemli dairelere neyin neden olduğunu düşünmeyi sürdürdü. Bunun için karısıyla birlikte orada burada yüzlerce dijital resim çekti durdu. Bu oluşuma neden olan gizemli etkiyi keşfetmek istiyordu. Pek çok çekimden sonra buldular. İnanılacak gibi değildi ama yakın gerçek buydu: Evet, bu gizemli daireler (“orb”lar) sadece, kendilerinden kameraya görünmeleri rica edildiği zaman ortaya çıkıyorlardı! Ayrıca, spritüel nitelikli toplantılarda onları çekme şansına daha çok sahip oluyorlardı.”

Prof. HEINEMANN bu ilk başarılı sonuca ulaştıktan sonra durmadı ve bu sefer daha sıkı ve kontrollü koşullar altında çekimlerde çift kamera kullanmaya başladı. Bu şekilde ve bu ikinci aşamada “orb” ların saatte 500 mil hızla hareket edebildiğini saptadı ve beklenen ilk açıklamasını yapmakta gecikmedi: “ Bence artık hiç kuşku yok ki, orblar, pekala şimdiye kadar beşeriyetin tanık olduğu bu realitenin ötesiyle ilgili bir oluşum olabilir. Şimdiye kadar ruhsal âlemin varlığı yokluğu konusunda ciddi ya da gayrı ciddi pek çok şey söylendi. Bence bu konunun şakaya gelir yanı yok. Fiziksel olmayan ama gerçek bir fenomen ile karşı karşıya bulunuyoruz. Artık sayıları giderek artan saygın bilim insanı ‘orblar’ konusunu kabul ediyor.”

Gazetenin bu konudaki ayrıntılı haberine göre, 2007’nin başlarında “orblar” üzerine ilk uluslar arası konferansı Arizona’da yapılmıştır. Dünyanın birçok üniversitesinden konuyla ilgili profesörlerin katıldığı bu konferansta ağırlıklı görüş “orblar”ın paranormal kökenli olmalarıyla ilgiliydi. Konferansa bildiri sunanlardan teorik fizik profesörü (madde ve şuur araştırmaları konusunda Stanford Üniversitesinde uzman bir araştırmacı olarak) William TILLER; dünya beşeri olarak bizlerin, görünen evrenin sadece onda birini algılayabildiğimizi söylemiştir.

İrlanda Ulusal Üniversitesi’nden teoloji profesörü Miceal LEDWITH de, “Bana göre, hiç kuşkusuz bu orb fenomeni gerçektir ve ciddi çalışmalara layıktır. Elimizdeki birikim sadece birkaç orb fotoğrafı değildir. Dünyanın dört bir yanından gelen yüzbinlerce gerçek orb fotoğrafı bulunuyor elimizde.”

Vatican’da Uluslar arası Teoloji Komisyonu Üyelerinden olan Mr. LEDWITH’in sadece kendi özel orb resim koleksiyonu yüz bin parçadan oluşuyormuş. “Her boydan orb var: üç beş santimden, çapı 90 cm, 1 metreye kadar değişenler var. Ayrıca renk olarak da çeşitlilik gösteriyorlar. Beyazdan altın sarısına kadar her renkte olanı var. Zamanla kendi çekimlerimde anladım ki, çekimlerde flaş gerekiyor, gün ışığında bile. Çünkü orblar floresan ışıkta daha iyi görülebiliyorlar; bildiğiniz gibi, fotoğraf flaşında da floresan yayını vardır.”
Mr. LEDWITH’e göre (bir kısmı) bedensiz varlıklara, (bir kısmı da) enkarne olmak üzere sıra ve zaman bekleyen (yine “bedensiz”) varlıklara aittir. Yine Mr. LEDWITH’e göre orblar, fiziksel ortamlara henüz hiç enkarne olmamış bir tür enerji varlıklara ait oluşumlar da olabilirler…

Psişik önemi olan mekânlarda “orblar”ın fotoğrafları daha güzel çekilmektedir. Spritüel amaçlı ve ruhsal konulu toplantılar “orblar”ın görüntülenmesi için ideal fırsatlardır. Orblar, ruhsal şifa celselerinde de şifacının yakın çevresinde ve yoğun olarak da şifacının elleri civarında görülür.

Deneyimli fotoğrafçı Anna DONALDSON da konferansa katılanlar arasındaydı. A. DONALDSON ünlü medyum Keith WATSON’un da çalışmadayken birçok fotoğrafını çekmiştir. Ayrıca, A. DONALDSON; büyükannesinin Batı Sussex’teki evi yakınında oynarken kaçırılan Sarah PAYNE olayında da araştırmacılara yardım etmişti. Kaçırılan Sarah’ın, A. DONALDSON tarafından çekilen en son resimlerinden birinde sanki alev alev yanan ışıklı ve gizemli bir nokta da ortaya çıkmıştı. A. DONALDSON konferansta yaptığı konuşmada, “Benim aslında paranormal ile aram açıktır, inanmam. Bu ışıklı lekenin bulunduğu kareden dolayı makinemi tekrar tekrar kontrol ettim, hiçbir bozukluk yoktu. Eğer makine de bir şey olmuş olsaydı, çektiğim tüm resimlerde sıra dışı bir şey olması gerekirdi. Nihayet deneyimli fotoğrafçı medyum K. WATSON’u, çocuğun kaçırıldığı o noktada bir daha çekmeye karar verdi ve o karede de mavi bir orb görünmüştü medyumun görüntüsünün yanında. Ertesi gün aynı yerde çekilen resimlerde de orblar vardı ama renkleri değişik: Bu kez turuncu renkte.

Arizona Üniversitesi’nden psikiyatri profesörü Dr. Gary SCHWARTZ da konferansın konuşmacıları arasındaydı. G. SCHWARTZ “orblar”la ilgili çalışmalarını Katherine CREATH adlı optik bilimci ile birlikte yapmış.

Konferansın sonunda tekrar söz alan Prof. HEINEMANN, orblar konusundaki araştırmaların henüz emekleme aşamasında olduğunu ama eldeki fotoğrafların daha şimdiden spritüel gerçekliğin bilimsel kanıtlarını oluşturduğunu söylemiştir.

(KAYNAK: Psychic News)

http://dogalterapi.files.wordpress.com/2011/03/168682_10150131499190767_744875766_8435241_3132195 _n.jpg

http://www.spiritualizm.com/A1/spirithaber/sp1/grafik2/astral1.jpg

http://www.eceti.org/EcetiOrbPhotos/BigOrbFace.jpg

Kaynak : http://siriusufo.org/forum/index.php?topic=1768.0

Selim Turan
03.12.2013, 00:30
Uçan Çubuklar (Flying Rods) Olayını hatırlattı bu bana :)

Samet Türkmen
03.12.2013, 00:53
Adım gibi eminim ki UFO diye nitelenen herşey Dünya yapımı. UFO gördüm diyenlerin %99'u kasıtlı olarak yalan söylüyor.(Hiç görmüyor) Bu %99'un içinde gerçekten adli dengesi bozuk olan bir kesim de var. Bunlardan bazılarını tanıyorum. Hatta bir tanesi Trabzonlu. Adam ünicorn balon çekiyor (belki kendisi salıyor) sonra foruma gelip inatla UFO diyor.

Kalan %1 ise sadece ne gördüğünü anlamlandıramıyor. UFO konusunda palavraları defalarca çürütülmesine rağmen Dünya'da rant sağlayan bir kesim var. Bu kişiler ve kuruluşlardan ülkemizde de var. Kimler oldukları malum. Dünya'daki önderleri Jaime Maussan palavracısı.

Hava araçlarındaki yeni teknolojileri az buçuk takip eden insanlar UFO denilen şeylerin çoğunu anlamlandırabilir.

Muhteva
12.12.2013, 16:43
Adım gibi eminim ki UFO diye nitelenen herşey Dünya yapımı. UFO gördüm diyenlerin %99'u kasıtlı olarak yalan söylüyor.(Hiç görmüyor) Bu %99'un içinde gerçekten adli dengesi bozuk olan bir kesim de var. Bunlardan bazılarını tanıyorum. Hatta bir tanesi Trabzonlu. Adam ünicorn balon çekiyor (belki kendisi salıyor) sonra foruma gelip inatla UFO diyor.

Kalan %1 ise sadece ne gördüğünü anlamlandıramıyor. UFO konusunda palavraları defalarca çürütülmesine rağmen Dünya'da rant sağlayan bir kesim var. Bu kişiler ve kuruluşlardan ülkemizde de var. Kimler oldukları malum. Dünya'daki önderleri Jaime Maussan palavracısı.

Hava araçlarındaki yeni teknolojileri az buçuk takip eden insanlar UFO denilen şeylerin çoğunu anlamlandırabilir.

Şu bizim asım 61'i diyorsun değil mi ondaki inat keçide bile yoktur :D

Kaç yıldır ısrarla uğraşıyor ya milleti salak yerine koyuyor yahut sorunlu birisi..

Aslına bakarsan o at balonu'nu görene dek bende takip ederdim paylaştıklarını ama o noktadan sonra niyetini anladım..

Samet Türkmen
12.12.2013, 18:33
Ta kendisi. Ama herşeye rağmen zevkli oluyor konularındaki tartışmalar :D Biraz kızdırsak renk gelir aslında :)

ilhan
12.12.2013, 19:11
Samet paylaşımlarını ilgiyle takip etmeye devam ediyoruz. Eski ogame oyuncularından kim kaldı. :)

Selim Turan
14.12.2013, 03:09
Adım gibi eminim ki UFO diye nitelenen herşey Dünya yapımı. UFO gördüm diyenlerin %99'u kasıtlı olarak yalan söylüyor.(Hiç görmüyor) Bu %99'un içinde gerçekten adli dengesi bozuk olan bir kesim de var. Bunlardan bazılarını tanıyorum. Hatta bir tanesi Trabzonlu. Adam ünicorn balon çekiyor (belki kendisi salıyor) sonra foruma gelip inatla UFO diyor.

Kalan %1 ise sadece ne gördüğünü anlamlandıramıyor. UFO konusunda palavraları defalarca çürütülmesine rağmen Dünya'da rant sağlayan bir kesim var. Bu kişiler ve kuruluşlardan ülkemizde de var. Kimler oldukları malum. Dünya'daki önderleri Jaime Maussan palavracısı.

Hava araçlarındaki yeni teknolojileri az buçuk takip eden insanlar UFO denilen şeylerin çoğunu anlamlandırabilir.

Sirius Uforum tema değişmeden yıllar evvel UFO diye adlandırılan cisimler hakkında gözlemlerimi yazmıştım.

Samet kardeş yorumunda kesinlikle haklısın ve kendimi o %1 içinde sayıyorum....

UFO kelimesini bilen veya bilmeyen herkes şu şekilde yorumluyor ve anlamlandırıyor artık: UFO = Uzaylı Gemisi. Halbuki UFO'nun açılımı malum; "Tanımlanamayan Uçan Nesneler" dir...

Ben 26 senelik ömrümde bildiğim geleneksel teknolojiler ile tanımlayamadığım gökte inanılmaz manevralar yapan cisimler gözlemledim ve bir tanesi ise oldukça yakın bir gözlemdi. Yaklaşık 30 metre civarı bir mesafe kadar yakınlıktan çıt çıkarmadan süzülüşüne tanık oldum. Hemde TRABZON MERKEZ'de.

Fakat onlar uzaylılardı evet eminim demiyorum. O araç belki Cinlere aitti. Belki Ruslara...Belki ABD'ye...

Bir ara gözlemlerimi anlatırım. Ama şundan eminim UFO = Uzaylı gördüm şeklinde %99 bilgi kirliliği mevcut yalan dolan şeyler dolanıyor ortada...

Şunu da belirteyim ki Sitchin denen adamın kitabını okuyup, o kitap odaklı dünyamızı yorumlayanları ciddiye alamıyorum...

Samet Türkmen
16.12.2013, 03:44
Selim , bilimsel olarak kanıtlanmasına rağmen bu forumda hâla evrenin genişlememe ihtimâlini düşünebilen kıt beyinliler var.

Acaba diyorum fazla mı kasıyoruz kendimizi ? Asım61'ler her yerde :)

Selim Turan
16.12.2013, 04:11
Herkesin dünya ve evreni algılayışı farklı...

Mesela Einstein'ın görelilik kuramından küçü bir bilgi hakkında bir yerde bahsettiğin an halk içinde zaten uzaydan inmiş dünya dışı bilgilerden bahsediyormuşsun gibi bakıyorlar sana. :)

Kimiside kendisini Uzaylıları yakalamaya ant içmiş avcılar olarak görüyorlar. Yahu adam kalkmış bu gezegene gelmiş bir teknolojiye sahipse sana zaten isterse gözükür. Kendini kasman ne diye...

Ki ben bu olayların ardından Cinlerin olabileceğini düşünüyorum. Cin kelimesi Kuran-ı Kerim'de üzeri örtülmüş anlamda kullanılıyor. Yani Cin'den kastım insana musallat ve duman gibi deliklerden geçebilen varlıklar değil. Cin kavramı aslında bir ana başlık. bu başlık altında sayısını bilemediğimiz kadar çeşitli enerjisel boyutlarda yaşam formlarından bahsedebiliriz. Ki Kuran-ı Kerim'de Cin başlığı altında belirtilen canlıların uzak galaksilerde yıldızlarda yaşadıklarından da bahsedilmekte...

Selim Turan
16.12.2013, 18:20
Ay’daki bayrak kayboldu!

http://fotocdncube.gazetevatan.com/newpics/news/010820121958308543626_2.jpg

1969-1972 yılları arasında astronotların diktiği Amerikan bayraklarından biri kayıp

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) Ay’a gönderdiği Ay Keşif Uydusu tarafından yapılan gözlemlere göre, 1969-1972 yılları arasında astronotların diktiği Amerikan bayraklarından biri kayıp. NASA’da görevli bilim adamlarından Mark Robinson, yazdığı bir makalede 1969-1972 yılları arasında Apollo uzay araçlarıyla Ay’a giden astronotların diktiği 6 bayraktan sadece birisinin eksik olduğunu belirtti. Robinson, “Sadece Apollo 11’in diktiği bayrak kayıp” dedi.

VATAN

Samet Türkmen
16.12.2013, 18:29
Ruslar almıştır :U Bir çeşit topuğa sıkma mesajı.

Muhteva
17.12.2013, 01:28
%99 abartı olur %85'i uydurma ama Ufo olarak nitelendirilen herşeyin insan yapımı olduğuna inanmıyorum çünkü bendeki Ufo merakı bir Ufo görme olayıyla cereyan etti :D

Ben oldukça yakından gördüm onun için Ufo demek'te yanlış olur tabi direk dünya dışı zeki bir yaşam türün'ün yapmış olduğu uçan bir araç diyebiliriz..

Dünya yapımı hiçbir teknolojik uçan cisim tıpkı bir taş gibi havada dakikalarca sabit duramaz hadi durdu diyelim mutlaka ses çıkartır hadi seside geçtik havada asılı kalması için alttan yakıt gücüne ihtiyacı var onunda çıplak gözle gözlemlenmesi gerekiyor..

Bunların hepsini bir kenera bırakırsak dünyada ki tüm uçan cisimler ister insanlı,isterse insansız olsun burun ve kanatlara sahiptir çünkü havada kalmak için en önemli unsurlar bunlardır ve kuşlardan örnek alınarak hayata geçirilmiştir.Yuvarlak top şeklinde uçan bir hava aracı icat edildiğini hiç duymadım dolayısıyla gördüğüm araç dünya yapımı olamaz birde 12 yıl önce gördüm teknoloji o zamanlar emekliyordu :)

Sakın yanlış görmüşün falan demeyin 50 metre yoktu aramızda ve 15 dakika izledim eminim yani :D Ayrıca aynı bölgeden çok sayısa gözlem olmuştu o yıl sanırım 2002 yılıydı Ufo olayların'ın çok arttığı bir dönemdi..

Seyfi_B
17.12.2013, 01:59
Komplo teorilerinden nefret ederim. Özellikle İluminati teorilerine ayar olurum.

Samet Türkmen
17.12.2013, 02:12
Komplo teorilerinden nefret ederim. Özellikle İluminati teorilerine ayar olurum.

Saygı duyarım, çoğu da teori olamayacak derecede uydurma ama herşeyin sebebi sadece petrol değil. Buna eminim :)

Muhteva, 99 depreminden önce ailemle ben de şahit oldum. Uzakta olduğu anlaşılıyordu ama inanılmaz derecede parlaktı. Hatta Bursa,Sakarya vb deprem bölgelerinde o cisimler sürekli görüldü. Dünya yapımı veya dışı bilemem ama orada bir araç vardı ve kesinlikle Cin işi değildi :) Belki de daha da manevi şeyler oluyordur,bilemiyorum.

Selim Turan
17.12.2013, 02:58
Benim gördüğüm araç bizim apartmanın hemen üzerinden geçmişti. O sebi halimle şoka girdim aynı zamanda Balkondaydım ve apartmanın üzerinde gözden kaybedene değin izledim. Cisim uzaktayken akçaabat dağları civrında iken ablama göstermiştim ve şu yıldız hareket ediyor demiştim. Ablam ise balkonda çamaşırları toplamakla meşguldü biraz bakıp içeri gitmişti.

Işık yaklaştıkça yaklaştı ve irtifa kaybetti, yaklaştığında Sessiz sedasız süzülen yuvarlak ışıklar saçan bir araç olduğunu gördüm. UFO geçerken bir an aşağıya caddeye baktım bom boştu ve sadece bir araba geçiyordu. birilerini görsem onlara bağıracaktım. Baktım ortada kimse yok seyretmeye devam ettim. Benden başka gören olmadı koca mahallede. Ve belkide şehirde... Tahminen 25-30 metre bir mesafe yakınlıktan geçip gitti. Ve AS 950 Kamyonun uzunluğunda bir çapa sahipti. Tabak formu olduğu alt tarafında dairenin merkezine doğru uzanan küçük envai çeşit ışıklar beliren dikdörtgen lamba benzeri şeylerin dizilişinden anlaşılıyordu. Tarih konusunda okula yeni başladığım zamanlar sanıyorum. 7-8 yaşında falandım herhalde. UFO geçip gittikten sonra içeri koştum ufo gördüm apartmanın üstünden geçti dedim evdekilere, oturma odasında tepsi koymuşlar ve etrafına oturmuş yemek yiyorlardı. Babam bana bakmadan uydudur uydu diyip ilgilenmemişti. Israrlarıma rağmen kimse oralı olmadı.

(Bu günkü yeğenlerim aynı tepkiyi verse hepsi koşar adım cama pencereye yönelirler! :D)

Arkadaşlarıma falan da anlatmıştım bu olayı o zamanlar hep, ve tabiki bildiğiniz tepkiler aldım hep işte :)

Samet Türkmen
17.12.2013, 13:55
Bahar 2014'te burada konuşulan birçok konuyu da kapsayacak şekilde yeni bir kanal açılıyor.Digitürk ve Türksat'ta da yer alacak. Monoton şeylerin olmadığı, insanlara uçuk gelen ama yavaş yavaş hayatımıza giren olgular da bulunacak diyelim :)

http://alphaomegatv.net/

Muhteva
17.12.2013, 14:36
Saygı duyarım, çoğu da teori olamayacak derecede uydurma ama herşeyin sebebi sadece petrol değil. Buna eminim :)

Muhteva, 99 depreminden önce ailemle ben de şahit oldum. Uzakta olduğu anlaşılıyordu ama inanılmaz derecede parlaktı. Hatta Bursa,Sakarya vb deprem bölgelerinde o cisimler sürekli görüldü. Dünya yapımı veya dışı bilemem ama orada bir araç vardı ve kesinlikle Cin işi değildi :) Belki de daha da manevi şeyler oluyordur,bilemiyorum.

Yok zaten cinler öyle 3-5 kişin'in olduğu bir yerde kendilerini alenen gösteremezler arada boyut sorunu var sadece musallat oldukları birisi varsa ona gözükürler yanındakilerin ruhu bile duymaz :)

Yahut 15-20 kişin'in olduğu bir yerde bir eşyayı hareket ettirebilirler o kadar kişide şahit olabilir ama cini göremez..

Bu cin konusunda da çok şeyler yaşadık onun için ayrı başlık lazım :D

99 depremi öncesi ve sonrası çok fazla ihbar olmuştu bazı hocalar melekler yardıma geldi derken bazı teorisyenler illluminati işi diyordu :)

Bence ileri düzey teknolojiye sahip oldukları için depremi önceden bilip deprem esnası yahut öncesi çıkan enerjiyi bir şekilde depolamak için gelebilirler..

Selim Turan
17.12.2013, 16:42
History Channel Çürütülmüş "Antik Astronot Teorisi" temelli her dini inancı her tarihi yapıyı Uzaylıalrın inşaa ettiği uzaylıların getirdiği tememlli anlatıp duruyor. :)

National Geographic Channel'da da UFO vakaları veriyor neredeyse her gün. :)

Selim Turan
17.12.2013, 17:30
http://www.cnnturk.com/ekonomi/genel/-dunyada-tarihi-kirilma

Kesin kez izleyin diyorum!

Samet Türkmen
17.12.2013, 17:55
"Antik Uzaylılar" belgeseli herşeyi uzaylıların yaptığını iddia ediyor demek bence tam doğru olmaz :)

Eski uygarlıkların normal koşullarda inanılmaz gelişerek günümüz teknolojisinden çok daha ileri gitmiş olabileceğini de söylüyor. Manyetik enerjilerle,ses titreşimleriyle büyük kütleleri hareket ettirme,elektrik,hava araçları,belki Ay'a gitmiş olma ihtimalleri vb.İnanılmaz saçma iddiaları yok değil tabi.

"Uzaylılar yaptı" konusunu ne onlar kanıtlayabilir ne de karşı çıkanlar çürütebilir ama eski zamanlarda belgeselin iddia ettiği gibi insanların bizden daha ileri olduğuna hiç şüphem yok.

Benim o belgeselden rahatsızlık duyduğum nokta, birkaç bölümde İslam'ı da içine katıp Allah'ın,görevli meleklerin uzaylı olduklarını söylemeleri. Ondan sonra da izlemedim zaten.Fazlasıyla tekrar var.

Doğru olduğunu düşündüğüm bazı fikirlerine rağmen bu adamlar kesinlikle rantçı ve çok iyi uyduruyorlar :)

Selim Turan
18.12.2013, 17:47
Yoksa kainat bir simülasyon mu?
Pazar, 15 Aralık 2013 22:32

http://intel.doganburda.com/media/k2/items/cache/ce742d950ca63a98d59ecec5eba0da2e_L.jpg

Yoksa kainat bir simülasyon mu?

Bilim insanları uzun zamandır bu sorunun cevabını arıyordu. Şimdi, bu araştırmaları çok ileri taşıyacak bir teori var.

Matrix filmini seyreden herkes, aslında bir bilgisayar simülasyonu içinde yaşadığımız şüphesini duymuştur. Bu senaryo her ne kadar bir Hollywood aksiyon filminin konusu gibi görünse de aslında bilim insanları bu teoriyi çok cididye alıyorlar ve dahası, yaşamın aslında bir simülasyon olup olmadığına dair arşatırmaları hızlandıracak bir yöntem var..

Bilim insanları için, evrenin bir simülasyon olduğunu kanıtlamanın yolu, evrenin temel kurallarla açıklanamayan sınırlarını keşfetmekten geçiyor. Washington Üniversitesi'ndeki fizik profesörü Martin Savage'in yaptığı çalışmalara göre, Ultra yüksek enerjili kozmik ışınların, evrenin temel özelliklerine dair pek çok işareti içinde taşıması gerekiyor. Dolayısıya, son derece az bulunan bu ışınları gözleyebilmek, evrenin sırlarına dair önemli ipuçlarına ulaşmak anlamına geliyor. Bu sırların içinde, evrenin bir simülasyon olup olmadığını anlamaya yardımcı olacak veriler de var. Dolayısıyla, bilim dünyası şimdi ultra yüksek enerjili komzik ışınların peşine düşmüş durumda. Bunun için de dünyaya çarpacak bu ışınlardan birini yakalayabilmek için dünyanın çeşitli bölgelerine kapan istasyonlarının kurulması gerekecek. Koca evrende çok az gözlenen bu ışınlardan birini yakalamak mümkün olacak mı, şimdilik bir muama.

CHIP ONLINE

Samet Türkmen
18.12.2013, 17:57
Selim, bu simulasyoncular da Antik uzaylı kuramcıları gibi temelde Allah'ı yok sayan tayfadan :)

Zorda kalınca dedikleri şey ise hep aynı : "Biz uzaylıların eseri olabiliriz.Bu onları da yaratan bir tanrı olmadığı anlamına gelmez" Yersen :)

Az çok kıyamet alametlerine baktığımızda gözümüze çarpan birşey var ki o da Dünya'nın sonralarına yakın yeniden putlara,Allah'tan başkasına tapmaya başlamanın yayılması. Bu açıdan UFO,uzaylı vb konuların amacı belli :)

Selim Turan
18.12.2013, 18:23
"Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?"

En’am Sûresi 32. Âyet

Aslında Kuran-ı Kerim'de bu konuya parmak basıyor. Hep demiyo muyuz dünya hayatı dünyalık vs diye... Bilim adamları salt materyalizm açısından düşünmeye dursunlar. Onların ulaşacağı yine yegane şey Allah'ın yarattığı sanal gerçeklik olacaktır.

Zaten sinir sistemimizin algıladığı kadar ortamı biliyoruz. Fazlasını veya azını algılayamıyoruz keşfedemiyoruz. Bu da bizi matrix vari bir ortamda yaşadığımız gerçeğine götürüyor.

Matrix filmindeki gibi makinelerin bizi pil olarak kullandığı sadece bir yazarın senaristin bakış açısı.

Biz buna kıyamet günü uyanacağoımız gerçeği ile bakıyoruz İslam dininde...

Enisc
06.02.2014, 22:37
Başlığa hareketlilik getirelim.

Deniz kızları gerçek mi ?

27 Mayıs 2012 tarihinde Amerika'da Discovery Channel tarafından yayınlanan belgeselde bahsedilen deniz kızları. Videolu Kanıtlara ve bilim adamları ve bir askeri personelin itiraflarına dayanılarak kanıtlanmaya çalışan deniz kızları aslında denizde milyon yıllardır yaşayan suda yaşayan bir insan türü olarak düşünülüyor. Birçok hükümetin bunu bilip de gizlediği idda edilen belgesel çok fazla ses getirdi. Bir süre sonra yayıncı kuruluş belgeselin kurgu olduğunu söylese de amatör kameralarla çekilmiş videolar insanlara acaba buda Amerikan hükümetinin baskısı sonucu yapılmış bir açıklamamı diye düşündürüyor. Aşağıda belgeseldeki kanıt videolarından görüntüler mevcut.

http://animal.discovery.com/tv-shows/mermaids

Türkçe dublaj sanırım yok.

● ● ●

İzlandalı okyanus jeologlar denizin en altına gidip 3-4 saat sesleri dinliyorlarmış. Gördükleri şeyleride arkadaşlarına ve ailelerine göstermek için kamera kullanıyorlarmış. Yine bir gün denizin derinliklerinde sesleri dinlerken yaklaşık 3 saat sonra bu olayı yaşamışlar.

http://s1.directupload.net/images/140206/lmwktbje.png

2 kamera var. 1. kameranın videosu bu (http://www.youtube.com/watch?v=8ROaTfBILM8). 2. kamera ise adamın elindei kamera. Onun videosunu bulamadım.

Olayı yaşayan adamlardan birisi belgeselde olayın doğruluğunu teyit ediyor.

Sonrasında İzlanda hükümeti bu olayı gizli tutmuş.

● ● ●

Burası Rusya. Bir petrol kuyusu. Uzaktan kumandalı denizaltı etrafı inceliyor. Ve birden görüntüdeki balığa el yapımı bir mızrak saplanıyor. Sonrasında görüntünün sağından bir canlı çok hızlı bir biçimde balığı alıp görüntüden kayboluyor.

http://s7.directupload.net/images/140206/wiznn2rk.png

Videosu aha da bu (http://www.youtube.com/watch?v=Zyc5AB-MMKI)

● ● ●

Balıçıların yakaladığı büyük balıkta el yapımı mızraklar var. Balıkçıların yapmadığı kesin..

http://s7.directupload.net/images/140206/vmzn36mb.png

● ● ●

1865 de Amerikada bir ilginçlikler müzesinin afişi. Gerçek bir deniz kızı gösterecekleri yazıyor. İlk kez New York şehrinde. Müzenin açılmasına 2 gün var. Fakat esrarengiz bir yangınla müze içindekilerle birlikte kül oluyor.

http://s1.directupload.net/images/140206/2gat49eb.png

● ● ●

İşte geldik İsrail hükümetinin ilginç kampanyasına. Adını hatırlamadığım bir deniz kıyısında turistlerin bir çok deniz kızına benzer yaratık gördüğünü iddia etmesi üzerine İsrail hükümetinden ilginç bir teklif geliyor. Deniz kızının var olduğu kanıtlayana tam 1 milyon $. Bu turist çekmek için yapılan kampanyada henüz ödülü alan yok ama bugüne kadar ki en güçlü iddia Amerika2lı turistlerden geliyor.

http://s1.directupload.net/images/140206/jwkd358j.png

İzleyelim (http://www.youtube.com/watch?v=l8SeEI2iKGI)

● ● ●

İngiliz askerleri gece tatbikatında. Burda da tıpkı diğerlerine benzeyen bir canlı. Yayıncı kuruluş diskaviri çenıl belgeselin kritiğini yaparken görüntünün teyidini İngiliz askeri bir yetkiliden alıyor.

http://s7.directupload.net/images/140206/4ztoy8q6.png

Videosu mu ? Burda (http://www.youtube.com/watch?v=v5ZqPKZIlKA)

● ● ●

Bunlar en güçlü kanıtlardı. Diğer iddialar için belgesel http://animal.discovery.com/tv-shows/mermaids

● ● ●

Alıntı Değildir.

Bu belgeselin türkçe dublajı geçtiğimiz haftalarda Discovery Channel'da yayınlanmıştı. Orda izlediklerimden aklımda kalanları yazdım.

Kendi yorumum ise ;

Klişe bir esrarengiz hikaye. Ortada bir kanıt ve bu kanıtı gizlemeye çalışan hükümetler. Yüzdeye vuracak olursak ben %51 inanmamayı seçiyorum. Ciddi kanıtlar olsa dahi insanların hayal gücü ve inanma isteği bu canlıları ortaya çıkarmış olabilir. Ama birde dünyamızı tam olarak tanımadığımızı varsayarsak her yıl yeni canlı türleri keşfedilirken, en zengin türleri içerisinde barındıran denizlerimizin derinliklerinde neden yeni bir canlı olmasın ?

:)

Selim Turan
07.02.2014, 00:59
Başlığa hareketlilik getirelim.

Deniz kızları gerçek mi ?

Kendi yorumum ise ;

Klişe bir esrarengiz hikaye. Ortada bir kanıt ve bu kanıtı gizlemeye çalışan hükümetler. Yüzdeye vuracak olursak ben %51 inanmamayı seçiyorum. Ciddi kanıtlar olsa dahi insanların hayal gücü ve inanma isteği bu canlıları ortaya çıkarmış olabilir. Ama birde dünyamızı tam olarak tanımadığımızı varsayarsak her yıl yeni canlı türleri keşfedilirken, en zengin türleri içerisinde barındıran denizlerimizin derinliklerinde neden yeni bir canlı olmasın ?

:)[/FONT]

Şeytani çevrelerin aynen UFO olaylarında kullandıkları yönteme benzer bir Deniz Kızı gerçekliği oluşturma gayesi görüyorum.

Deniz Kızı nedir hangi kaynaklarda geçer? Yunan Mitolojisi ağırlıklı. Yani Paganist çok tanrılı dinlere ait bir öğe... Yarın Hindistanda bir köyde insanlar Satir görüntüsü kaydetti der. Veya Patagonyada Pegasuslar mı yaşıyor? gibi şeyler türer.. Maksat mit öğeleri gerçekte var olmuşlardır yani "Paganizm inanış sistemi doğru yoldur" demeye kadar gider... Aynen Bermuda Şeytan Üçgeninde Gizli Bir Amerikan Üssü olup bölgede kasten düşürülen uçaklara batırılan gemilere esrar perdesi örtme olayı gibi...

Şeytanın işbirlikçilerinin en büyük icraatları arasında Mısır Firavunlarının olmayan lânetlerini uygulamalarını yerine getirmelerini söyleyebilirim. Mesela Tutankamun Mumyasının kazı ekibini sistematik suikastlarla trafik kazalarıyla öldürürler. Ekipteki herkesi ortadan kaldırırlar ve medyaya Tutankamun'un lâneti hikâyesini servis ederler. Halkın büyük kısmı bu hikâyeden etkilenir ve Mısır Mitolojisinin gerçekliğine dair bazı düşünceler tetiklenir. Bunun gibi...

Muhteva
07.02.2014, 01:31
2,3 ve 5,6'nın uydurma olduğu çok belli ikincide ki balığa mızrak atma olayını yavaşlatarak izlerseniz o gemi enkazın'ın içinden başka bir balığın devreye sokulduğunu anlarsınız :)
İlk sıradakin den şüpheliyim gerçek olma payı olabilir zira Uzaylıların deniz altında üsleri olduğuna inanıyorum..

DEEP BLUE
07.02.2014, 10:36
Uzaylılar yoktur diyenin aklına şaşarım. Dünya ile aynı yaşam koşullarına sahip milyarlarca yıldız, sadece boşlukta yer kaplamış olmak için gezinmiyordur havada... Evrende sadece bizim gariban insanlar yaşıyor tezine inanmak, bütün evrenin bizler için yaratılmış olduğu ve diğer tüm yıldızlarla galaksilerin, dünya etrafında saygı dönüşü yaptıkları tezinin ön sözüdür... Ki iyi bir hikayedir...

UFO konusuna gelince... İki defa gözlerimle gördüm... İkincisi 2012 yılında Bursa semalarında... Ancak ilki müthiş bir andı... Askerliğimi yaptığım Isparta'da, bir gece eğitimi esnasında gördüğümüz yeşil şey, bütün alayı altına s.çırttı... O kader net. Bildiğimiz hiç bir insan yapımı cihaz, o şekilde hareket edemez... Acaip bir duyguydu...

Selim Turan
07.02.2014, 14:51
Uzaylılar yoktur diyenin aklına şaşarım. Dünya ile aynı yaşam koşullarına sahip milyarlarca yıldız, sadece boşlukta yer kaplamış olmak için gezinmiyordur havada... Evrende sadece bizim gariban insanlar yaşıyor tezine inanmak, bütün evrenin bizler için yaratılmış olduğu ve diğer tüm yıldızlarla galaksilerin, dünya etrafında saygı dönüşü yaptıkları tezinin ön sözüdür... Ki iyi bir hikayedir...

UFO konusuna gelince... İki defa gözlerimle gördüm... İkincisi 2012 yılında Bursa semalarında... Ancak ilki müthiş bir andı... Askerliğimi yaptığım Isparta'da, bir gece eğitimi esnasında gördüğümüz yeşil şey, bütün alayı altına s.çırttı... O kader net. Bildiğimiz hiç bir insan yapımı cihaz, o şekilde hareket edemez... Acaip bir duyguydu...

Ben UFO ile aramda 20-30 (Yirmi veya Otuz metre) mt bir mesafe bulunaraktan bir gözlem yaptım.

Çıt bile çıkarmadan TRABZON MERKEZ'de apartmanların hemen üzerinden yavaşça süzülerek ( Akçaabat istikametinden gelip Fatih-Ayasofya ve SSK (Fatih Devlet Hst.) Batısındaki bizim Apartmanın tamı tamına üzerinden geçerek Meydan tarafına doğru yoluna devam edip gitti.

Bu olaydan sonra daha bir çok uzaktan gözlemlerim oldu.

Son mesajımı böyle bir gözlem yapmış birisinin mesajı olarak tekrar gözden geçirmenizi dilerim doğrusu...

UFO = Uzaylı demek değildir. Dünya üzerindeki teknolojik gelişmeler bizim bildiğimizden çok daha ileri düzeyde olduğunu düşünüyorum...

Evrende Galaksiler Arası Futbol Federasyonları Birliği olabilir. Ama biz henüz tam anlamıyla FIFA 'da Hatta UEFA'da ne dolaplar dönüyor onu anlamadan uzaya açılmamalıyız diyorum :)

Sercan Keleş
07.02.2014, 16:15
:D :D Saçmalığa bak sen hele.

Enisc
07.02.2014, 16:28
:D :D Saçmalığa bak sen hele.

Bugünün saçmalığı yarının gerçekliği olur :cool:

Selim Turan
07.02.2014, 17:11
:D :D Saçmalığa bak sen hele.

Deep Blue'nun Uzaylıalr vardır demesi mi? Benim UFO'ların ABD teknolojisi demem mi? Yoksa Her ikimizde gördüğü UFO (Veya herneyse) 'lar mı? Saçmalık?

Samet Türkmen
10.02.2014, 02:00
Uzaylılar yoktur diyenin aklına şaşarım. Dünya ile aynı yaşam koşullarına sahip milyarlarca yıldız, sadece boşlukta yer kaplamış olmak için gezinmiyordur havada... Evrende sadece bizim gariban insanlar yaşıyor tezine inanmak, bütün evrenin bizler için yaratılmış olduğu ve diğer tüm yıldızlarla galaksilerin, dünya etrafında saygı dönüşü yaptıkları tezinin ön sözüdür... Ki iyi bir hikayedir...

UFO konusuna gelince... İki defa gözlerimle gördüm... İkincisi 2012 yılında Bursa semalarında... Ancak ilki müthiş bir andı... Askerliğimi yaptığım Isparta'da, bir gece eğitimi esnasında gördüğümüz yeşil şey, bütün alayı altına s.çırttı... O kader net. Bildiğimiz hiç bir insan yapımı cihaz, o şekilde hareket edemez... Acaip bir duyguydu...

Sizin gibi düşünmekle beraber bize benzer yaşam formu olarak sadece bizim bulunmamız da muhtemeldir. Bu da insana atfedilen değerin ayrı bir göstergesi olabilir.

Belki de evrenin en uzak köşesindeki en alâkasız yıldızın ve hatta tüm yıldızların dahi Dünya ile bir şekilde alışverişi vardır. Bilemeyiz.

Dünya'ya uzaklardan başka bir yaşam formunun gelmesi ise hiçbir açıdan mümkün değil. İsterse ışık hızının bilmek kaç katı hızda gitsin demekle beraber 99 depreminden önce tüm Marmara bölgesinde çoğumuzun gördüğü o parlak cismi de belirtmem gerek.Kim bilir neydi.

Selim, deniz kızı olayı tamamen uydurma,safsata. Bunu öteki forumda çok basit şekilde çözümledik :)

Muhteva
10.02.2014, 14:29
Kısa bir özet geçersek şuana kadar keşfedilen 200 milyara yakın Galaksi ve her Galaksi de 200 milyara yakın yıldız ve her yıldız da 8-10 arası Gezegen ile düz hesap yapalım desek buna hesap makinesin'in beyni yetmiyor yine iyimser davranarak 1.000.000.000.000.000.000 yani 1 Kentilyon Gezegen olduğunu varsayalım.

Kendi güneş sistemimizi baz alıp 10 gezegenden sadece birinde yaşam var desek diyemeyiz çünkü henüz ancak Aya gidebildik diğer gezegenler de yaşam olup olmadığını bilmiyoruz Nasan'ın Lafonten den seçtiği masallarla uyutulma haricinde tabi :)

Jüpiter'in uyduların da su keşfi yapıldı hayat olma olasılığı %98 çünkü su hayat demektir :)

Biz yine iyimser davranalım Güneş sisitemimiz de sadece Dünya da hayat var diyerek geri kalan 9 gezegen de yaşam olmadığını varsayarsak yine iyimser bir sayı kullanıp Evren de 100 Katrilyon yıldız var diyelim ve her yıldız da 10 gezegen var diyelim kendi Güneş sistemimiz ile uyarlarsak 10/1 gezegen de hayat olduğunu düşünmemiz gerekiyor..

Bu şekilde düşündüğümüz vakit her yıldızın bir gezegenin de hayat olduğunu kabul etmiş olacağız bu şu demek oluyor Evrende Dünya gibi 100 Katrilyon gezegen de yaşam var..

Yine iyimser bir eleminasyon ile kaç gezegen de zeki yaşam olduğunu tahmin edelim dersek en kötü senaryo olarak 100/1 diyelim buda şu demek oluyor Evren de 1 Katrilyon gezegen de insanoğlu gibi zeki ve gelişmiş varlıklar yaşıyor :)

Selim Turan
11.02.2014, 21:43
http://www.onaltiyildiz.com/images/haber/4744.jpg

Muhteva
12.02.2014, 02:34
Hah bir bu kalmıştı zaten :D

Meteorolojiden daha iyi bildiğim bir husus varsa oda Cinlerdir çünkü bu konuda çok talihsiz olaylar yaşadım,yaşadık malesef onlarıda zaman buldukça anlatırım..

Cinler güçsüz varlıklar değildir belki zeka olarak bir kısmı insandan daha düşük zekaya sahip olabilir ki buda rivayet sadece yeri geldiği zaman başa bela olacak kadar illet olanları vardır..

İnsanoğlu yaratılmışların en üstünüdür algısı bazı kesimlerde yanlış yorumlanıyor bu üstünlük güç bakımından,fizik bakımından,boyut bakımından dile getirilen bir üstünlük değil Allah katında ki değer bakımından üstünlüktür..

Mesela insan meleklerden daha üstün bir varlıktır ama bu Meleklerden daha güçlü olduğunu göstermez Cebrail 600 kanadı olan ve 2 kanadı ile bir şehri yerle bir edecek kadar güçlü bir melektir onun gücü insanoğlun'un toplamıyla bile kıyaslanamaz ancak insan Allahın ona yüklediği sıfatlar nedeniyle daha üstündür..

Aynı şekilde bir Cin inanılmaz bir güce sahip olabilir aynı anda bir evdeki tüm camları kırıp bütün eşyaları etrafa savuracak kadar güçlü enerjisi olanları vardır bu konuda çok fazla şey biliyorum gözümle şahit olduğum olaylar da var..

Onlar zaten başka bir insan aracılık etmeden bizim boyutumuza geçip kimseye zarar veremez yahut başka şekilde temas kuramaz bazı nadir durumlar dışında tabiki..

Gerçek olan bir şey varsa insanın iradesine hakim olup onlardan korkmaması gerekir onları insanların korkuları ve aciz durumda kalması besler eğer bir büyü,yahut başka bir şekilde bir cin insanın başına musallat edilmediyse kendi beyninde korkular üreterek paronoyak bir hale girebilir bu halden iradesini güçlendirip kurtulması mümkündür..

Ancak bir musallat söz konusuysa yardım almadan kurtulmak pek mümkün değildir..

Selim Turan
13.02.2014, 14:00
Dede Korkut Kulbak Bilge Çizgi Roman'ın tüm bölümleri... Okumaya Değer, İnsanın ufkunu açıyor şok geçirtiyor :)

Kulbak Bilge 1. Bölüm: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=2936

Kulbak Bilge 2. Bölüm: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=2945

Kulbak Bilge 3. Bölüm: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=2950

Kulbak Bilge 4. Bölüm: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=2954

Kulbak Bilge 5. Bölüm: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=2978

Kulbak Bilge 6. Bölüm: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=2983

Kulbak Bilge 7. Bölüm: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=2995

Muhteva
13.02.2014, 16:11
Güzelmiş bu bilgiler bak tam benlik :D
Kesinlikle doğru olma payı yüksek bilgiler çünkü Uzaylıların Dünyayı ziyaretleri epey eski dönemlere dayanıyor eğer Kulbak Bilge bizle kafa bulmadıysa neden olmasın :)
Vay Ahmet Yesevi'de geçiyor çok büyük Türk Alimlerinden kendisi epey ilginçmiş bu yazılar..

Yalnız ilerleyen bölümlerde işi mezhebe kadar dökmüş burdan anlıyoruz ki bunları Kulbak Bilge değil site yazarlarından birisi uyduruyor :)
Gargat ağacı konusunda söylediklerine de katılıyorum ağacın arkasına saklanmak mecazi olabilir bu Peygamberimizin hadislerin de geçiyor..

Selim Turan
14.02.2014, 01:06
Güzelmiş bu bilgiler bak tam benlik :D
Kesinlikle doğru olma payı yüksek bilgiler çünkü Uzaylıların Dünyayı ziyaretleri epey eski dönemlere dayanıyor eğer Kulbak Bilge bizle kafa bulmadıysa neden olmasın :)
Vay Ahmet Yesevi'de geçiyor çok büyük Türk Alimlerinden kendisi epey ilginçmiş bu yazılar..

Yalnız ilerleyen bölümlerde işi mezhebe kadar dökmüş burdan anlıyoruz ki bunları Kulbak Bilge değil site yazarlarından birisi uyduruyor :)
Gargat ağacı konusunda söylediklerine de katılıyorum ağacın arkasına saklanmak mecazi olabilir bu Peygamberimizin hadislerin de geçiyor..

Mezhep'e dökmüş derken hangi kısımlar?

Muhteva
14.02.2014, 01:28
Mezhep'e dökmüş derken hangi kısımlar?

Hz.Alin'in kılıcı Zülfikar Alevilik inancında önemli bir yer edinir Aleviler o kılıcın gökten indirildiğine inanır..

Ayrıca bir bölümde "Zülfikar'dan keskin kılıç Hz.Ali'den güçlü yiğit yoktur" tarzı bir söz geçiyor..

Alevilik inancın da Hz.Ali,Hz.Ömer,Hz.Osman ve Hz.Ebu Bekirden daha üstün kabul edilir..

Hz.Ali'den güçlü yiğit çoktur başlıcaları Hz.Hamza ve Hz.Ömerdir bunlar detay gibi gözükse de bir mezhebin inanışlarını içerir..

Zaten 7 sayfayı da okuduktan sonra yazılanları Oktay isimli araştırmacın'ın hazırladığını anlamam zor olmadı bir bölümde televizyon da bıyıklı bir adam var onu kendisine benzetmesi komediydi :D

Muhteva
14.02.2014, 01:33
Bu komplo teorisi de yabana atılacak cinsten değil :)

AIDS VİRÜSÜ

http://i.sabah.com.tr/sb/fotohaber/gundem/dunyayi_sarsan_komplo_teorileri/02_d.jpg

AIDS virüsü, 1974 yılında genetik mühendisler tarafından yaratıldı. Afrika'da başarılı bir deneyde katil vir virüsle yaratıldığına inanılan AIDS'in CIA ve KGB tarafından dünyanın nüfusunu azaltmak için yapıldığına inanılıyor.

Muhteva
14.02.2014, 01:45
İsrail'de Gizemli taş yapı


http://1.bp.blogspot.com/-T9PcpJuJbiA/UnBdKTQJLMI/AAAAAAAAEMY/x473lgQgazM/s1600/Galilee-Golu.Jpeg


İsrail'de Galilee Gölü'nün altında gizemli taş yapı bulundu. 60 bin ton ağırlığında olduğu tahmin edilen döküntü halindeki taş blokların ne amaçla yapıldığı bilinmiyor. Arkeologlar, höyük olabileceğini düşünüyor.
Suyun altında gizemli yapı

İsrail’deki Galilee Gölü’nde gizemli bir taş yapı bulundu. Arkeologlar, taş yapının ne zaman yapıldığını ve ne işe yaradığını araştırmaya başladı. Bulunan gizemli yapı, konik şeklinde, “yontulmamış bazalt kaldırım taşları ve bloklardan” oluşuyor. Arkeologlar, yapının ağırlığını 60 bin ton olarak tahmin etti.

10 metre derinlikten yükselen yapının çapı 70 metre. Dev bir höyük görüntüsü veren yapı 1 metrelik bazalt bloklardan oluşuyor. Bloklarda kesme veya yontma izi bulunmuyor. Döküntü halindeki taş bloklar belirli bir yapı planına ilişkin izler de taşımıyor.

Arkeologlar, yapının kesinlikle insanlar tarafından yapıldığını belirtirken, gölün suyla dolmasının ardından su altında kaldığını aktarıyorlar. Yapının şekli ve bileşimini doğal bir yapı olmadığını gösteriyor ve bu nedenle höyük olarak adlandırılıyor.

SUYUN ALTINDA GİZEMLİ YAPI
Ben Gurion Üniversitesi’nden Yitzhak Paz, yapının 4 bin yıldan eski olduğunu düşünüyor.

Galilee Gölü'nün çevresinde başka megalik, bir anıt veya yapı oluşturmak için kullanılan büyük taşların olduğu yerler bulunduğuna dikkat çekerek, yapının da benzer özelliğe sahip olduğu belirtiliyor.

Gölün çevresinde, 19 kilometre uzaklıktaki, kuzey batıda Khirbe Betehia isimli yerde 4 bin yıldan eski olduğu tahmin edilen yapılar var.

Araştırma ekibi, gölün altındaki yapının oluşturulması için karmaşık ve gelişmiş inşaat tekniğine ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Ekonomik gücü olan, iyi organize olmuş bir toplumun ancak böyle yapılar oluşturacağını aktarıyorlar.

Sualtı arkeologları yakında yapının amacını ve özelliklerini ortaya çıkarmak için kapsamlı çalışmalar başlatacak.

GALILEE GÖLÜ
Galilee Gölü, Taberiye Gölü, Celile Denizi, Celile Gölü ya da Kinneret Gölü (İbranice) İsrail'de bulunan bir göldür. Lübnan'dan gelen Litani Nehri tarafından beslenmektedir. İsrail'in su ihtiyacı büyük oranda bu gölden karşılanmaktadır. Yaklaşık 53 km kıyıya sahip ve karşılıklı uzak noktalarından 21 km/13 km genişlikteki İsrail'in en büyük tatlı su gölü. Gölün toplam yüzölçümü 166 km²'dir ve en derin yeri aşağı yukarı 43 m.'dir [1] Haritalarda deniz seviyesinden 209 metre aşağıda gösterilen gölün yüzeyi, Lut Gölünden sonra dünyanın en alçak 2. noktası ve aynı zamanda dünya üzerinde en derinde bulunan tatlı su gölüdür.

KELİME KÖKENİ
Taberiye ismi, orijinal olarak Arapça'da Ses bağlantısına git Buhayret Taberiyye olarak geçer. Anlamı, Tiberya Gölü'dür. Gölün bu ismi, hemen kıyısındaki Tiberya şehrinden ötürüdür.

Muhteva
14.02.2014, 01:49
40 yıldır nedeni açıklanamayan gaipten gelen sesler

http://1.bp.blogspot.com/-WrUSFe6AAAE/UkRMSFjWZXI/AAAAAAAAD0U/uV03sbTsdaY/s1600/cozulemeyen-gizemli-olaylar-1.jpg

Bilimin, teknolojinin ve araştırma tekniklerinin alıp başını gittiği bu dönemde bile hala çözülemeyen olayların var olması biraz garip değil mi? Hatta birazdan daha fazla miktarlarda garip. Çok garip mesela!

Dünyanın çeşitli bölgelerinde ve özellikle küçük yerleşim birimlerinde geceleri ortaya çıkan bir uğultu, etkilediği insanları çıldırtmak üzere. İngilizce’de ‘Hum’ olarak tanımlanan uğultu, dünyanın en esrarengiz olaylarından biri olduğu gibi, insanları intihara sürükleyen bir işkence haline dönüşmüş durumda.

Genellikle izole ve küçük yerleşim birimlerinde geceleri duyulmaya başlayan ve önüne geçilemeyen ‘uğultu’, dünyanın birçok köşesinde binlerce insanın sinirlerini iflas etme noktasına getirdi.

İngiltere’nin Bristol kenti; ABD’nin New Mexico eyaletindeki Taos ve İskoçya’nın Largs kasabası, ‘Hum’ eziyeti çeken yerleşim birimlerinden sadece birkaçı.

Bilim insanlarının yıllardır süren araştırmalarıan rağmen, gizemli uğultunun neden sadece belli bölgelerde, populasyonun belli bir kısmını etkilediği hala sırrını koruyor.

İlk olarak 1950’li yıllarda ihbarları gelmeyen başlayan gizemli uğultu, ilerleyen yıllarda daha fazla bölgede düşük frekanslı, bir ‘zonklama ve gümbürdeme’ tarzı bir gürültü olarak daha fazla yerleşim biriminde duyulmaya başlandı.

‘Hum’ hakkındaki genel görüşler ise uğultunun genelde kapalı alanlarda duyulduğu ve geceleri gündüzlerden çok daha fazla hissedildiği. Ayrıca, kşehirlerdeki gürültüyü içermeyen kırsal bölgelerde yaygın olduğu.

'Hum' sesinin en net duyulabildiği yerlerden biri olan Taos kasabasındaki uğultu.

TAOS UĞULTUSU
New Mexico’daki küçük bir kasaba olan Taos’da insan kulağı tarafından algılanabilen, çok uzaklardan gelen bir dizel motoru andıran bir ses duyuluyor. İşin garip yanı şu, hiçbir ses kayıt yöntemi ile bu ses algılanamıyor. Yalnızca insan kulağı. Bu ses Taos Uğultusu olarak biliniyor ve bugüne kadar kimse sesin kaynağını veya özelliklerini bulamadı.

“BAZEN ÇIĞLIK ATASIM GELİYOR”
İngiltere’nin Surrey kentinde yaşayan akustik mühendisi Geoff Leventhall’ın 2003 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, ‘Hum’ bulunan bölgelerdeki nüfusun sadece yüzde 2’si uğultuyu duyuyor. Bu gürültüye maruz kalanlar ise genelde 55-70 yaş arası insanlar oluyor.

‘Hum’ mağduru insanlar, gürültüyü ‘rölantide çalışan bir dizel motoru’ gibi tanımlıyor. İngiltere’nin Leeds kentinde uğuldamaya maruz kalan Katie Jacqures, BBC’ye, “Bu bir nevi işkence... Bazen gerçekten çığlık atmak istiyorsunuz” yorumunda bulundu.

Jacques, “Geceleri çok daha kötüleşiyor... Uyumak zorlaşıyor çünkü arka planda sürekli bu sesi duyuyorsunuz. Sürekli dönüp duruyor ve kafanızı daha fazla bu sese takıyorsunuz” dedi.

Duyma sorunu bulunmayan mağdurlardan birçoğu, şikayetleri dikkate alınmadığı zaman daha da sinirleniyor. Madurlar, baş ağrısı, mide bulantısı, halsizlik, burun kanaması ve uyku bozukluğu gibi rahatsızlıklar çekiyor. BBC’ye göre, İngiltere’de bugüne kadar en az 1 kişi ‘Hum’ yüzünden intihar etti.

‘HUM’ BÖLGELERİ
LiveScience sitesinin haberine göre, gizemli uğultuların ilk belirdiği yerlerden biri İngiltere’nin Bristol kenti. Kıyı şeridindeki kentte 1970’lerde bildirilen şikayetlerin sorumlusu olarak araç trafiği ve 24 saat çalışan fabrikalar gösterilmiş.

ABD’nin uğultusuyla meşhur olan yeri ise Taos kasabası. İlk olarak 1991 yılında yerel halk düşük frekanslı, gümbürtü benzeri bir sesten şikayetçi olmuş. New Mexico eyaletinde yer alan Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’ndan araştırmacıların yanı sıra, yerel uzmanların yaptığı inceleme bir sonuç getirmemiş.

Araştırmacıların bugün uğultuların kaynağını belirmeye çalıştığı diğer yerleşim birimleri arasında Ontorio eyaltinin Windsor ve Avustralya’nın Sydney kenti sınırlarında yer alan Bondi bölgesi bulunuyor.

Telegraph gazetesine konuşan Avustralyalılar, çaresizlikten ya fanlarını ya da müzik setlerini açık tutmaktan başka bir çözüm üretemediklerini belirtiyor.

Bu çaresizliğin en büyük kurbanı ise ABD’nin Indiana kentinde bulunan Kokomo kasabası. Bir zamanlar 47 bin kişinin yaşadığı kasaba, ‘Hum’ nedeniyle 2003 yılında boşaltıldı. Adı Kokomo Hum’a çıkan kasabada yapılan araştırmalar, iki sanayi bölgesinin düşük frekanslı uğultuların kaynağı olabileceğini gösterdi.

Ancak yerleşimciler geri döndükten sonra bazı kasaba sakinleri uğultu şikayetlerine devam etti.

UĞULTUNUN SEBEBİ NE?
Hakkında birçok komplo teorisi üretilen ve bazıları tarafından gizli bir psikolojik silah olduğu iddia edilen ‘Hum’, inanması güç teorilerin doğmasına bile yol açmış durumda.

Ancak araştırmacılar, gizemli olayın gerçek olduğunu ve uzaylıların Dünya’ya yolladığı ve sadece bazı insanlar tarafından algılanan sinyaller olmadığı konusunda emin.

Kokomo Hum’da yapılan araştırmaların ardından, bilim insanları ana sorumluların sanayi bölgelerindeki ısıtıcı üniteleri, elektrik akım hatları, iletişim cihazları veya yüksek basınçlı gaz hatları gibi sanayi bögeleriyle bağlantılı kaynaklar olduğunu düşünüyor.

Bir diğer teori, uğultunun sadece bazı insanlar tarafından algılanan, düşükfrekanslı elektromanyetik radyasyondan kaynaklandığı. Hatta, bazı insanlardan çok daha yüksek frekansları duyan insanların uğultuya maruz kaldığı vakalar da mevcut.

Ortaya sürülen diğer teoriler ise okyanus dalgaları ve tektonik plakaların oluşturduğu sismik faaliyetlerden, askeri deney ve denizaltıların iletişimlerine kadar uzanıyor. Ancakhiçbiri kesin bir bulgu sunabilmiş değil.

İngiliz araştırmacı Leventhall, gizemli olayın yakın zamanda çözülebileceğinden şüpheli. Leventhall, “Bu 40 yıldır süren bir gizem. Daha uzun bir süre de böyle kalacağa benziyor” dedi.

Selim Turan
14.02.2014, 02:33
Hz.Alin'in kılıcı Zülfikar Alevilik inancında önemli bir yer edinir Aleviler o kılıcın gökten indirildiğine inanır..

Ayrıca bir bölümde "Zülfikar'dan keskin kılıç Hz.Ali'den güçlü yiğit yoktur" tarzı bir söz geçiyor..

Alevilik inancın da Hz.Ali,Hz.Ömer,Hz.Osman ve Hz.Ebu Bekirden daha üstün kabul edilir..

Hz.Ali'den güçlü yiğit çoktur başlıcaları Hz.Hamza ve Hz.Ömerdir bunlar detay gibi gözükse de bir mezhebin inanışlarını içerir..

Zaten 7 sayfayı da okuduktan sonra yazılanları Oktay isimli araştırmacın'ın hazırladığını anlamam zor olmadı bir bölümde televizyon da bıyıklı bir adam var onu kendisine benzetmesi komediydi :D

Çizgi Romanı yazan ve çizen kişi Oktan Keleş ve Karadeniz Tv'de her Cumartesi 21:00'de Namık Kemal Zeybek ile Tasavvuf Programı yapıyor zaten. Kendisi İstanbulda büyümüş fakat Trabzon Ofludur. Ve Alevi değil, bildiğim kadarıyla kendisi Hanefi Sünni ve Melâmilikten...

Hz. Ali Peygamber'in Dediği gibi Allah'ın Arslanıdır. Oradaki Manayı anlatıyor. Bunun Alevilik ile ne alakası var? Sadece Aleviler mi Değer veriyor Hz. Ali'ye onu anlamadım.

Samet Türkmen
14.02.2014, 03:06
Bu komplo teorisi de yabana atılacak cinsten değil :)

AIDS VİRÜSÜ

http://i.sabah.com.tr/sb/fotohaber/gundem/dunyayi_sarsan_komplo_teorileri/02_d.jpg

AIDS virüsü, 1974 yılında genetik mühendisler tarafından yaratıldı. Afrika'da başarılı bir deneyde katil vir virüsle yaratıldığına inanılan AIDS'in CIA ve KGB tarafından dünyanın nüfusunu azaltmak için yapıldığına inanılıyor.

AIDS bir bakıma panzehir ;) "Genel anlamda" hastalana kısımlara bakılınca zaten ;) Yürü koçum kim tutar seni !

Muhteva
14.02.2014, 14:47
Çizgi Romanı yazan ve çizen kişi Oktan Keleş ve Karadeniz Tv'de her Cumartesi 21:00'de Namık Kemal Zeybek ile Tasavvuf Programı yapıyor zaten. Kendisi İstanbulda büyümüş fakat Trabzon Ofludur. Ve Alevi değil, bildiğim kadarıyla kendisi Hanefi Sünni ve Melâmilikten...

Hz. Ali Peygamber'in Dediği gibi Allah'ın Arslanıdır. Oradaki Manayı anlatıyor. Bunun Alevilik ile ne alakası var? Sadece Aleviler mi Değer veriyor Hz. Ali'ye onu anlamadım.

Hayır tabiki hepimiz değer veriyoruz ama onların bir kısmı ilahlaştırıyor kimisi Peygamber diyor hatta Hz.Ali kendi döneminde onu ilahlaştırmaya çalışan kaç kişinin kellesini vurmuştur.Birde Zülfikar konusuna değindiği için öyle düşündüm..

Çünkü o kılıcın resmini sembol olarak genelde Aleviler kullanır eğer dediğin gibi Hanefi ise ve bu çalışmaları kendisi hazırlıyorsa zaten sorun kalmaz ortada..

Ben Kulbak Bilge ile transa geçip geçmişten bu bilgilerin ona iletildiğini ve bunu çizgiye dökerek milleti bak bunları bana geçmişten bildiriyorlar diye keklediğini düşündüm biran..

Selim Turan
14.02.2014, 15:12
Hayır tabiki hepimiz değer veriyoruz ama onların bir kısmı ilahlaştırıyor kimisi Peygamber diyor hatta Hz.Ali kendi döneminde onu ilahlaştırmaya çalışan kaç kişinin kellesini vurmuştur.Birde Zülfikar konusuna değindiği için öyle düşündüm..

Çünkü o kılıcın resmini sembol olarak genelde Aleviler kullanır eğer dediğin gibi Hanefi ise ve bu çalışmaları kendisi hazırlıyorsa zaten sorun kalmaz ortada..

Ben Kulbak Bilge ile transa geçip geçmişten bu bilgilerin ona iletildiğini ve bunu çizgiye dökerek milleti bak bunları bana geçmişten bildiriyorlar diye keklediğini düşündüm biran..

Şu ana kadar çıkmış 5 kitabı var. Kitaplarını çıkartmadan evvel bu Kulbak Bilge Çizgi Romanı gibi içeriğini paylaşıyor. ("Ticari kaygı ile bu işi yapıyor", "Kitaplarını alsın diye reklamını yapıyor" falan denmesin diye) Daha sonra kitaba döküp isteyenlerin arşivlerine katmasını sağlıyor. Bu kitaplarında (ki son kitabı Derûni Devlet Kutsal Halı'da) Hz. Davut'un Kılıcının ve Zülfikâr'ın ne zaman kim tarafından dövülüp yapıldığını anlatıyor... Yani buradaki olayların bilgilerin bir arka planı da mevcut aslında, daha önceki yazılarında.

Namık Kemal Zeybek kendisi hakkında Sırlı bilgilere ulaşabilme bağlantıları olduğunu söylemişti canlı yayınların birinde. Anlattığı olaylar hadiseler İslâm tarihinde belki de kimse tarafından dile getirilmemiş sırlı gizli bilgiler ve bizim gibi nüfusun geneli olan kitleye fantastik roman tarzı gibi senaryo gibi geliyor.

Fakat kitaplarında o zamanlar güllük gülistanlık olduğumuz Suriye ile bu günlere geleceğimizi 2006 yılında yazmıştı... Erdoğan'ı en yakınları arkadan vuracak dedi (17 Aralık Operasyonu).

Deruni Devlet kitabındaki hadiseler çok çok ilginç. Başbakan'ın konvoyu 2010 yılında Pendik'te nedensiz yere duruyor 20 dakika kimse nedenini bilmiyor. ( http://www.ntvmsnbc.com/id/25130242/ )

Oktan Keleş kitabında nedenini açıklıyor... İstanbul'un Manyetik Kapılarıyla ilgili bir hadiseden dolayı...

Muhteva
14.02.2014, 15:54
Rahmetli Aytunç Altındal'da kendisinin küçükken özel olarak yetiştirilen bir Melami olduğunu söylemişti bu Melamiler çok bilgili oluyor ilginç insanlar bu Oktay Keleşi daha önce duymuş ama araştırmamıştım şimdi Youtube da arattırdım çok sayıda programa katılmış onuda radara alma zamanı geldi demek ki :)

Bu Ofdan da çıkmayan kalmamış :D

Salih Memişoğlu var oda Oflu Cinler konusun da muazzam bilgiye sahip Avrupa da bile hastanelerden tıp ötesi tedavi için çağrılıyor..

Muhteva
18.02.2014, 17:04
Bitliste ki Esrarengiz evde olaylar bitmiyor

http://im.haberturk.com/2014/02/18/922574_201622f8953145bd79fca157736ce527_640x640.jp g

"Evin duvarlarında bulunan ayetlerin çerçeveleri kendi kendine yandı"

Bitlis'in Tatvan ilçesinde yaşayan Bakır ailesinin evinde geçen yıl ramazan ayında başlayan esrarengiz olaylar, 7 aydır bitmek bilmiyor.
İlçenin Dumlupınar Mahallesi'nde yaşayan 5 nüfuslu Bakır ailesine ait evde, geçen yıl ramazan ayının 13. günü esrarengiz olaylar yaşandı.

Eşyaların bilinmeyen bir nedenle kendiliğinden yandığı ya da kırıldığı evde meydana gelen olaylara bir anlam veremeyen Bakır ailesi, özellikle çocuklarının psikolojisini olumsuz etkileyen olaylar zincirinin çözüme kavuşması için yardım bekliyor.

Kapıcılıktan aldığı asgari ücretle eşi ve 3 çocuğunun geçimini sağlayan ev sahibi Mehmet Ali Bakır, yaptığı açıklamada, ilk olarak geçen yıl başlayan olayların evlerinden çamur akması ve döküntülerin oluşmasıyla ortaya çıktığını belirtti.

Daha sonra evdeki eşyaların kendiliğinden yanmaya ve kırılmaya başladığını anlatan Bakır, "38 yıldır oturduğum evde geçen yıl ramazan ayının 13. günü başlayan olaylara kimse bir anlam veremiyor. 7 aydan bu yana evde 5 kez yangın çıktı ve büyük mağduriyet yaşadık" dedi.

Bakır, olayların son bulması için yardım beklediklerini bildirerek, şöyle konuştu:

"Evdeki eşyalar bilinmeyen nedenlerle kendiliğinden yanıyor ve kırılıyor. Bugüne kadar birçok kez çocuğumun ve eşimin üzerindeki elbiseleri aniden yandı. Ancak vücutlarında herhangi bir yanık oluşmadı.

Evin duvarlarında bulunan ayetlerin çerçeveleri tamamen yandı fakat ayetler herhangi bir zarar görmedi. 7 aydır evde korkuyla yaşıyoruz. Sabahlara kadar yatamıyorum ve bu halde işe gidiyorum."

Bakır, evlerinde belirlenemeyen nedenlerle 7 ayda 5 kez yangın çıktığına ve eşyalarının kullanılamaz hale geldiğine işaret ederek, hayırsever vatandaşların yardımıyla temin ettiği eşyaların da sonraki yangınlarda kullanılamaz hale geldiğini kaydetti.

Özellikle kış mevsiminde ailece büyük mağduriyet yaşadıklarını anlatan Bakır, "Ne yapacağımızı şaşırdık. Evimde bulunan eşyaların tümü yapılan yardımlardır. Bunlar da zarar gördü. Neler çektiğimi bir ben bir de Allah biliyor. Bu kış gününde kimse bizi sormuyor" diye konuştu.

Bakır, yaşadığı mağduriyeti ilçedeki yetkililere söylediğinde, kimsenin böyle bir duruma inanmadığına değinerek, evine kamera takılması için emniyet müdürlüğüne müracaatta bulunduğunu ancak bugüne kadar olumlu bir sonuç alamadığını dile getirdi.

"Eğer yetkililer inanmıyorsa eve kamera takılsın. Eşyaların kendiliğinden nasıl yandığını görürler" diyen . Bakır, yangına müdahale etmek için gelen itfaiye ekiplerinin de 'evi kendiniz yakıyorsunuz' diyerek mağduriyetlerini görmezden geldiğini öne sürdü.

http://im.haberturk.com/2014/02/18/922574_216a44e184ab8b91067f61614a0836df_640x640.jp g

http://im.haberturk.com/2014/02/18/922574_9670ab393c7b4f31356a9e31b8b8c6c7_640x640.jp g

Habertürk

Allah korusun hepimizi tipik bir musallat olayı Anadolu da bu tür vakalar yaygınlaştı Batıda da nadir olarak görülüyor

Samet Türkmen
18.02.2014, 21:01
Bu evdeki olayların kurgu olduğu ortaya çıkarıldı diye hatırlıyorum. Kameramanlar vb varken kesinlikle yangın olmuyordu. Sonra içerideki odalarda birileri yakarken mi yakalanmıştı öyle birşeyler vardı :)

Tabi bunların gerçeklerine tekinsiz evler veya tekinsiz yerler diyorlar. İlginç şeyler var internette. Cin mevzusu da "Onların boyutları farklı yea" denilecek kadar basit değil :)

Anıl C
18.02.2014, 21:26
2 yil once siirtte de benzer olaylar yasanmisti. Bilimsel olarak yag ve pislikten yanginlarin cikmis olabilecegi aciklandi
http://m.haber7.com/haberDetay.php?id=970223
Bu da benzer bi olaydir kesin
Oturanlarin da hemen ayetleri gostermesi de hedef saptirmaca bence

Antarktika McMurdo Araştırma İstasyonu'ndan gönderildi

Selim Turan
19.02.2014, 12:45
"Türk Atasının geldiği yere, yıldızlara çıkmaya çalışmalıdır."

Derûni Devlet: Kutsal Halı Kitabından...

Selim Turan
19.02.2014, 14:35
Kuzey Kutbu’nun dibinde dev bir canavar bulundu
© RIA Novosti

http://cdn.ruvr.ru/2014/02/18/1176916206/9RIAN_00640278.LR.ru.jpg

NewsOboz haberine göre, okyanus rafının incelenmesi sırasında Rus bilim adamları Kuzey Kutbu’nun 1 500 metrenin altındaki dip kısmında devasa büyüklükte tanınamayan bir yaratık buldular.

Devasa büyüklükteki bilinmeyen yaratık Rusya Bilimler Akademisi Uzakdoğu Şubesi Vladivostok Deniz Sorunları Teknolojisi Enstitüsü araştırma görevlileri tarafından ortaya çıkarıldı.

Araştırmaya katılanlardan biri olan teknik bilimler doktoru Leonid Naumov’un açıklamasına göre, canavarın bulunması anında denizin altına indirilen “Klavesin” adlı cihaz denizin 1 600 ile 2 bin metre derinliğinde bulunuyordu. Önce güçlü projektör sayesinde tanınamayan yaşam parçaları tespit edildi ve bilim adamlarının özel teçhizat sayesinde yuvasının girişinde yer alan Kuzey Kutbu canavarını gözlemlemeleri mümkün oldu. Daha sonra canavar cihaza saldırarak onu bir oraya bir buraya sarsmaya başladı. Bunun üzerine “Klavesin” adlı cihazın okyanusun dibinden yukarı çekilmesi başarılırken, ancak cihazın metal gövdesinde çok sayıda ezik ve çizik tespit edildi.

Vladivostoklu bilim adamları canavarın resimlerini okyanus biyoloji uzmanlarına gösterip konuyu aktardılar, ancak buna benzer bir canlı ile daha önce karşılaşılmadığı için bu canlıya bir ad verilemedi.

http://turkish.ruvr.ru/news/2014_02_18/kuzey-kutbunun-dibinde/

Tolga
19.02.2014, 16:48
Balıktır balık :D

Muhteva
19.02.2014, 16:54
Bu evdeki olayların kurgu olduğu ortaya çıkarıldı diye hatırlıyorum. Kameramanlar vb varken kesinlikle yangın olmuyordu. Sonra içerideki odalarda birileri yakarken mi yakalanmıştı öyle birşeyler vardı :)

Tabi bunların gerçeklerine tekinsiz evler veya tekinsiz yerler diyorlar. İlginç şeyler var internette. Cin mevzusu da "Onların boyutları farklı yea" denilecek kadar basit değil :)

İşte malesef bunlar medya çarpıtması tıpkı şike mevzusuna benziyor :)
Ben bu olayları yakından takip ettiğim için gerçek olduğunu biliyorum..

Senin bahsettiğin kamera koyulan ev Siirte ki olaydı o olay aslında çok daha enteresan orada sadece yangın çıkmıyordu eşyaların yerleri de değiştiriliyordu..

Mesela salonda ki masa örtüsü buzdolabın'ın içinde yanmış halde bulunuyordu üstelik dolabın ağzı kapalıyken yani havasız bir ortamda..

Hatta küçük bir kız çocuğu vardı eve getirdiği montu ertesi sabah sınıfa geldiklerinde yanmış halde buldular montu sınıfa kimin getirdiği meçhul;

http://i.imgur.com/Vg7QB7n.jpg

Bunlar bizim medyamız da kale alınmayıp 2 dakikalık haber önemi taşıdığı için unutulup gidiyor..

Bu kızın sınıf öğretmeni açıklama yaptı dediki; "Bu kızın kitapları masanın üzerindeyken aniden kayboluyor sonra aradığımız da başka bir sıranın ya da bu kızın sırasın'ın altından çıkıyor..
Ben ilk başta tabiki inanmadım kızımız saklayıp oyun yapıyor sandım ama bu olaylar artınca kızın kitaplarını kendi masama koydum bakalım kaybolcakmı diye yine ben farkında olmadan kitaplar masamdan kaybolup o kızın masasın'ın altından çıktı daha sonra kızın eve götürdüğünü söylediği montu nasıl olduysa sınıfa geri gelmiş ve burada yanmış halde bulduk,sonra bu kızın masasın da ki kitaplar da,masa örtüsünde yangınlar çıkmaya başladı bu olaylar önce sınıfımızın psikolojisini bozarken daha sonra duyulması sebebiyle tüm okulun psikolojisi bozulmaya başladı yetkililerden yardım bekliyoruz"

Şimdi medyada ki çok bilmiş bazı insanlar yangınları bu ailen'in çıkardığını iddia ediyor hadi aile yalan atıyor diyelim kızın sınıf öğretmeni,sınıf arkadaşlarıda mı yalan söylüyor sınıfta yaşanan olayları nasıl izah edecekler..?

Zaten bu aile istismar edildiklerini anlayınca çok sinirlenip evlerin'in kapısını bütün medya kurumlarına kapadılar..

Bu aile çok fakir bir aile yangınlar sebebiyle tam 4 defa ev değiştirdiler 1 yıl boyunca evlerinde yüzlerce defa yangın çıktı bir insan gerizekalı bile olsa sanırım bu ahmaklığı yapmaz

Muhteva
19.02.2014, 17:10
Bu kızın babasın'ın 23 Aralık 2012'de verdiği röportaj;

''Bu olay nedeniyle evimi Cizre'ye götürdüm. Eşyalarımız orada da yandı. Irak'tan hoca getirdim ancak bir yararı olmadı. Tekrar Siirt'e geri geldik. Burada başka bir eve taşındık. Orada da eşyalarımız yandı. Başka bir eve taşındık, orada da yandı. Bu güne kadar 4 ev değiştirdik. Artık kimse bize ev vermek istemiyor. Şimdi babamın evine sığındık. Buzdolabının içi yanıyor, eşyalarımız yanıyor. Bu güne kadar evimizde 300'den fazla yangın çıktı. Bunlardan dördünü itfaiyenin yardımıyla söndürdük. Bizim olduğumuz vakitte eşyalar yanmıyor. Ancak çıktığımız an eşyalar yanmaya başlıyor. Psikolojimiz bozuldu. Her gün dua ediyoruz.''

Siirt Valisin'in aynı tarihteki açıklaması;

"''Aileyi ben de ziyaret ettim. İlk önce inanamadım aniden ateş yanıyor, yan tarafta öbür tarafta yangın oluyor. Evine gittiğimde baktığımda bir sürü battaniye ve yatakların yandığını gördüm. Gerçekten fizik ötesi bir olay, anlam veremedik. İzah edemediğimiz bir nokta var. Evde tüp ve ateş yakamadıkları için aileye günde 3 öğün sıcak yemek vermeye başladık. Bu yangın devamlı oluyor. Çocuk okula gidiyor, okul yanıyor. Sınıftaki sırası askıya astığı montu yanıyor. Bu noktada biz de uğraşıyoruz, inşallah dertlerine deva buluruz.''Siirt Üniversitesi (SÜ) Rektörü Prof. Dr. Murat Erman da olayın çok yönlü araştırılması gerektiğini belirterek, ''Bir vatandaşımızın evinde 300'ün üzerinde yangın veya yanma hadisesi meydana geldiğinden haberdarız. Bu olayın çok yönlü olarak araştırılması gerekmektedir. Arkadaşlarımız bu konu ile ilgili çeşitli bilim dallarından akademisyenleri görevlendirmek suretiyle konunun bilimsel yönünü araştırmak üzere harekete geçmiş bulunmaktadırlar''

Kamera görüntüleri incelenip bu olayı açıklığa kavuşturacaz denmişti deyiş o deyiş bir daha bu olayın üstü kapatıldı ne olduğu meçhul..

Ayrıca Cinler zeki varlıklar kamera koyulduğunu sanki bilmiyorlar saflarda kameranın önüne geçip bak biz yakıyoruz diye poz verecekler :)

Anıl C
19.02.2014, 17:30
Kutsal varliklara inanan biriyim ama bunlar inandirici gelmiyo

Antarktika McMurdo Araştırma İstasyonu'ndan gönderildi

Erbay
19.02.2014, 17:39
Sigorta müfettişleri çözer bu olayı.

DEEP BLUE
19.02.2014, 18:16
Bu kızın babasın'ın 23 Aralık 2012'de verdiği röportaj;

''Bu olay nedeniyle evimi Cizre'ye götürdüm. Eşyalarımız orada da yandı. Irak'tan hoca getirdim ancak bir yararı olmadı. Tekrar Siirt'e geri geldik. Burada başka bir eve taşındık. Orada da eşyalarımız yandı. Başka bir eve taşındık, orada da yandı. Bu güne kadar 4 ev değiştirdik. Artık kimse bize ev vermek istemiyor. Şimdi babamın evine sığındık. Buzdolabının içi yanıyor, eşyalarımız yanıyor. Bu güne kadar evimizde 300'den fazla yangın çıktı. Bunlardan dördünü itfaiyenin yardımıyla söndürdük. Bizim olduğumuz vakitte eşyalar yanmıyor. Ancak çıktığımız an eşyalar yanmaya başlıyor. Psikolojimiz bozuldu. Her gün dua ediyoruz.''

Siirt Valisin'in aynı tarihteki açıklaması;

"''Aileyi ben de ziyaret ettim. İlk önce inanamadım aniden ateş yanıyor, yan tarafta öbür tarafta yangın oluyor. Evine gittiğimde baktığımda bir sürü battaniye ve yatakların yandığını gördüm. Gerçekten fizik ötesi bir olay, anlam veremedik. İzah edemediğimiz bir nokta var. Evde tüp ve ateş yakamadıkları için aileye günde 3 öğün sıcak yemek vermeye başladık. Bu yangın devamlı oluyor. Çocuk okula gidiyor, okul yanıyor. Sınıftaki sırası askıya astığı montu yanıyor. Bu noktada biz de uğraşıyoruz, inşallah dertlerine deva buluruz.''Siirt Üniversitesi (SÜ) Rektörü Prof. Dr. Murat Erman da olayın çok yönlü araştırılması gerektiğini belirterek, ''Bir vatandaşımızın evinde 300'ün üzerinde yangın veya yanma hadisesi meydana geldiğinden haberdarız. Bu olayın çok yönlü olarak araştırılması gerekmektedir. Arkadaşlarımız bu konu ile ilgili çeşitli bilim dallarından akademisyenleri görevlendirmek suretiyle konunun bilimsel yönünü araştırmak üzere harekete geçmiş bulunmaktadırlar''

Kamera görüntüleri incelenip bu olayı açıklığa kavuşturacaz denmişti deyiş o deyiş bir daha bu olayın üstü kapatıldı ne olduğu meçhul..

Ayrıca Cinler zeki varlıklar kamera koyulduğunu sanki bilmiyorlar saflarda kameranın önüne geçip bak biz yakıyoruz diye poz verecekler :)Bahse konu olan bu evdeki yangınları, ev ahalisinin kasten çıkardığı ''eve yerleştirilen gizli kameralarla'' kanıtlandı... Basında da yer aldı zaten...

Selim Turan
19.02.2014, 19:21
Kutsal varliklara inanan biriyim ama bunlar inandirici gelmiyo

Antarktika McMurdo Araştırma İstasyonu'ndan gönderildi

Kutsal Varlıklardan Kasıt Cinler ise, Pek bir Kutsal değiller onlar :)

Bizler gibi onlarda Kul :)


Bahse konu olan bu evdeki yangınları, ev ahalisinin kasten çıkardığı ''eve yerleştirilen gizli kameralarla'' kanıtlandı... Basında da yer aldı zaten...

Yani adamın evine girip adamdan habersiz kamera yerleştirip mahremlerini mi kaydetmişler diyorsun? Resmen dava sebebi.

Haberin adresi yok mu? Neden bu olay kanıtlandı diyip geçiliyor görelim kanıtlandıysa haberin bağlantısını...

Muhteva
19.02.2014, 19:48
Bahse konu olan bu evdeki yangınları, ev ahalisinin kasten çıkardığı ''eve yerleştirilen gizli kameralarla'' kanıtlandı... Basında da yer aldı zaten...

Hayır böyle bir şey yok bir defa gizli yerleştirilmedi.kamera ve yangın söndürme aparatları ailen'in onayıyla yerleştirildi ve haber olarak basına çıktı videosunu paylaşabilirim istersen

Zaten adam bizi bu illetten kurtarın diye bas bas bağırıyordu niye gizli yerleştirilsin

Valisi,Müftüsü,Üniversite Profesörü boşunamı bu iş için seferber oldu ayrıca yangınların aile evin dışındayken de olduğu medya aracılığıyla ispatlandı..

Kamera görüntüleri ile ilgili basına 2 türlü haber yansıdı birisi bir hafta süreyle kamera takibi yapılıp herhangi bir yangın çıkmadığı ikincisi ise kamera kayıtların'ın incelenip gerekli açıklamanın daha sonra yapılacağına yönelikti..

Yangınları kendilerin'in çıkardığına yönelik hiç bir haber yok ki bu zaten düpedüz hakaret olur bu insanlar manyakmı da ev,ev dolaşıp 4 tane evi yaksınlar..

Okulda ki yangınları kim çıkardı peki..? Sınıf öğretmenin'in açıklamasını verdim videosu da var bunuda bulup paylaşabilirim..

Ben bu olay gibi 8-10 tane olay biliyorum hepsinide araştırdım suçu masum ve mağdur olmuş insanların üzerine atmak en kolayı tabi..!

Anıl C
19.02.2014, 19:55
Kutsal Varlıklardan Kasıt Cinler ise, Pek bir Kutsal değiller onlar :)

Bizler gibi onlarda Kul :)


Haklisin. Yanlis kelime kullandim. Cinlerin boyle bisey yapabileceklerine ihtimal vermiyorum

Muhteva
19.02.2014, 21:07
Haklisin. Yanlis kelime kullandim. Cinlerin boyle bisey yapabileceklerine ihtimal vermiyorum

Bu birşey değil benim yaklaşık 20 civarı kişiyle yaşadığım bir olay var burada anlatsam herkes dalga geçer eminim :)

Size hak veriyorum bu tarz olaylara şahit olmayanlar için inanmak kolay değildir..

Samet Türkmen
20.02.2014, 00:10
Bu birşey değil benim yaklaşık 20 civarı kişiyle yaşadığım bir olay var burada anlatsam herkes dalga geçer eminim :)

Size hak veriyorum bu tarz olaylara şahit olmayanlar için inanmak kolay değildir..

Cin ve insanların birbirleriyle olan cinsel (yani fiziki ilişki :P ) ilişkilerinden dolayı doğmuş olan çocuklar var deniliyor. Kaynaklara baktığımda da İslam aleminde bunun çok defa yaşanmış birşey olduğunu anladım. Cinler ile sanılandan daha fazla iç içe yaşıyoruz.

TRT'de bir programda cinlerin istihbarat için kullanıldığını, Rusya,Almanya ve Amerika'nın bu konuda önde giden üç devlet olduğunu söyledi. Adını unuttum bizim Trabzonlu bir hocamıza Almanya'nın çok ciddi şekilde birçok defa teklif gönderdiğini duymuştum.Kendisi bir vidyoda bu teklifi kabul etmeyeceğini,Türk yetkililere bizzat kendisinin önerdiğini ama ciddiye alınmadığını söyledi.

Anıl C
20.02.2014, 01:48
Cin ve insanların birbirleriyle olan cinsel (yani fiziki ilişki :P ) ilişkilerinden dolayı doğmuş olan çocuklar var deniliyor. Kaynaklara baktığımda da İslam aleminde bunun çok defa yaşanmış birşey olduğunu anladım. Cinler ile sanılandan daha fazla iç içe yaşıyoruz.

TRT'de bir programda cinlerin istihbarat için kullanıldığını, Rusya,Almanya ve Amerika'nın bu konuda önde giden üç devlet olduğunu söyledi. Adını unuttum bizim Trabzonlu bir hocamıza Almanya'nın çok ciddi şekilde birçok defa teklif gönderdiğini duymuştum.Kendisi bir vidyoda bu teklifi kabul etmeyeceğini,Türk yetkililere bizzat kendisinin önerdiğini ama ciddiye alınmadığını söyledi.

Yok artik samet bunlara da inanmiyosun umarim.
Ne yani almanya bizden kadrolu cin calisan mi istemis :)

Antarktika McMurdo Araştırma İstasyonu'ndan gönderildi

Alika87
20.02.2014, 02:01
Buralarda bir adam, karisini aldatti ve terk etti. Yabanci bir kadinla birlikte yasamaya baslamisti. Her türlü pislikligi yapti. Ama o kendisinde degildi, büyü yapildi ona ve cinler bunlari yaptirdi ona. Aciklamasi bu :D

Muhteva
20.02.2014, 02:42
2 yil once siirtte de benzer olaylar yasanmisti. Bilimsel olarak yag ve pislikten yanginlarin cikmis olabilecegi aciklandi
http://m.haber7.com/haberDetay.php?id=970223
Bu da benzer bi olaydir kesin
Oturanlarin da hemen ayetleri gostermesi de hedef saptirmaca bence

Antarktika McMurdo Araştırma İstasyonu'ndan gönderildi

Bu olay benim bahsettiğim olay işte.

En çokta bu açıklamaya gülmüştüm pislikten çıktı açıklaması,bu açıklamayı yapan profesöre kim diploma vermiş merak ediyorum :D

Akıl var mantık var pislik,bakteri,yağ vb şeylerden dolayı yangın çıkacak olsaydı evlerimizin önünde ki çöp tenekelerinin her Allahın günü tutuşması gerekir :)

Onu geçtim dışarı da yağ ve pislik barındıran o kadar çok yer varki eğer bu sebebten dolayı yangın çıkacak olsaydı Dünya alev topuna dönerdi :)

O profesör bu tür olaylarda her zaman yapıldığı gibi Bilimsel bir açıklama getiremedikleri için sallama yöntemini kullanmış..

Ayrıca aileye pis oldukları iftirasını atan o profesör olay yerine dahi gelmedi bırak olay yerini hayatında Siirte bile gitmemiştir..

Bilimde temel olan 2 şey vardır birincisi tesbit ikincisi tescildir..!

Önyargıyla hareket eden bu profesör hem Bilime hemde bulunduğu makama aykırı davranmıştır..

Muhteva
20.02.2014, 02:55
Cin ve insanların birbirleriyle olan cinsel (yani fiziki ilişki :P ) ilişkilerinden dolayı doğmuş olan çocuklar var deniliyor. Kaynaklara baktığımda da İslam aleminde bunun çok defa yaşanmış birşey olduğunu anladım. Cinler ile sanılandan daha fazla iç içe yaşıyoruz.

TRT'de bir programda cinlerin istihbarat için kullanıldığını, Rusya,Almanya ve Amerika'nın bu konuda önde giden üç devlet olduğunu söyledi. Adını unuttum bizim Trabzonlu bir hocamıza Almanya'nın çok ciddi şekilde birçok defa teklif gönderdiğini duymuştum.Kendisi bir vidyoda bu teklifi kabul etmeyeceğini,Türk yetkililere bizzat kendisinin önerdiğini ama ciddiye alınmadığını söyledi.

Bununla ilgili Peygamberimizin meşhur bir hadisi vardı tam metni olmayabilir aklımda kalan şekliyle; "Firavun'un eşi Asiye mübarek bir kadındı.Firavundan hiç bir zaman çocuğu olmadı onunla birleşeceği zaman Allah dişi bir Cini Asiyen'in kılığında ona gösterir oda onunla birleşirdi"

Ayetlere baktığımız zamanda Firavunun hiç bir zaman çocuğu olmadığını bu yüzden Asiyen'in nehir kenarında bulduğu Hz.Musaya sahip çıkıp evlatlık edinmesine razı olduğunu görüyoruz..

Aslında bu Allahın Hz.Musayı Firavun'un sarayına sokup orada büyümesini sağlamak için takdir ettiği bir olaydır..

Eskiden bu tarz olaylar daha sık yaşanırdı.

Rus KGB, Amerika FBI ve CIA cinleri kullanan başlıca istihbarat birimleridir bu konuda rahmetli Aytunç Altındalın da açıklamaları oldu.

Bu konuda bilgi sahibi olan Oktan Keleşin de açıklamaları var..

O Trabzonlu hoca büyük ihtimal Salih Memişoğludur kendisi zaten Avrupa ülkelerin de tıp ötesi tedaviler için hastanelere gidiyor..

Muhteva
20.02.2014, 03:18
Bakın bu Siirtte ki olaydan önce Urfa'da yine böyle yangın çıkan bir ev vardı 2011 yılıydı sanırım haber basına yansıdı bir çok kanalda haber yayınlandı yine bir çok bilmiş insan çıkıp kafasına göre tesbit yapmaya çalıştı ama bir sonuca ulaşamadılar en son Kanal 7 ekibi olayın sebebini öğrenmek için bu dediğim Trabzonlu Salih Memişoğlu hocayla görüştü Hocada bu yangınları Cinlerin çıkardığını bu ailenin musallata uğradığını söyleyip yakın zaman da Urfaya gidip aileye yardımcı olacağını söyledi..

Şimdi asıl mevzuya gelelim bu ailede bu dertten dolayı bir kaç sefer ev değiştirmişti ama sonuç değişmeyince Belediyeden yardım istediler Belediye bu aileyi koruma altına alıp kapalı bir spor salonunun bir bölümüne yerleştirdi ve ihtiyaçları olan pek çok eşyayı temin etti..

Ama yangınlar yine devam etti Belediyen'in vermiş olduğu eşyalar da yandı bunun üzerine Belediye çaresiz kalıp aileyi evlerine geri gönderdi mevzu Jandarmaya bildirildi Jandarma evin başına nöbetçi asker dikti.Asker evin içindeyken kendi kendine çıkan yangını görünce kafayı tırlatıyordu o asker bir hafta psikolojik tedavi gördü..

Sonra Salih Memişoğlu Hoca Kanal 7 haber ekibiyle Urfaya bu ailen'in evine geldiler hoca önce evin her köşesini dolaşıp değişik ritüellerle bir şeyler okuduktan sonra ailen'in kullandığı eşyalardan bir ceketi ve bir kazağı alıp birisini kapın'ın arkasına astı diğerini de içeriye bırakıp bütün herkezi dışarı çıkardı kendisi de çıkıp evin kapısını kitledi ve 1 saat içinde bu evde yangın çıkacak daha sonra Allahın izniyle bu dertten kurtulacaksınız dedi..

Hakikaten bir saat sonra hiç kimsen'in olmadığı evde kapın'ın arkasında ki kazak tutuştu yangın çıktı kameramanlar içeri girip yangını görüntüledi o günden sonra o aile bu yangın belasından kurtuldu hatta 2 yıl sonra Seda Sayanın programına konuk olup Salih Hocaya minnetlerini bildirdiler..

Bu ev tek katlı bir yer eviydi Urfa da yaygın olan ev türlerinden yani pencereden bakıldığı zaman içerisi net şekilde görülüyordu yangının çıkması da bu şekilde görüldü..

Muhteva
20.02.2014, 03:35
Araştırmalarım sonucu 8-10 farklı yerde bu tür kendi kendine yangın çıkan(Cinlerin yaktığı) evler olduğunu öğrendim işin garip noktası bütün evlerde ki yangın Ramazan ayında başlıyor..

En çok dikkatimi bu çekti acaba neden Ramazan ayı hadi bir,iki evde olur tesadüf dersin ama hepsinde yangınlar Ramazan ayında başlıyor..

Biri Urfa'da,diğeri Siirt'te,ötekisi Kastamonu da,bir tanesi Şırnak'ta,birisi Bitliste yani birbirinden uzak ve birbirini tanımayan insanlar bunlar burada Ramazan ayı büyük bir esrar çok enteresan..

Samet Türkmen
20.02.2014, 06:36
Evet, Salih Memişoğlu :)

DEEP BLUE
20.02.2014, 09:10
Haberin adresi yok mu? Neden bu olay kanıtlandı diyip geçiliyor görelim kanıtlandıysa haberin bağlantısını...Siirt'te kendi kendine yanan evin sırrı çözüldü

http://www.ankarahaber.com/images/spacer.gifhttp://www.ankarahaber.com/images/spacer.gifhttp://www.ankarahaber.com/images/spacer.gifhttp://www.ankarahaber.com/haber_resim/siirt-te-3-ayda-400-defa-yanan-evle-ilgili-4-4324004_o.jpg Siirt'te 3 ayda 400 defa yanan evin sırrı çözüldü. Siirt Üniversitesi farklı branşlardan oluşan bir komisyo kurdu ve yanan evi inceledi. 11.2.2013 - 22:36http://www.ankarahaber.com/images/font1.jpghttp://www.ankarahaber.com/images/font2.jpghttp://www.ankarahaber.com/images/font3.jpghttp://www.ankarahaber.com/images/font4.jpghttp://www.ankarahaber.com/images/spacer.gifhttp://www.ankarahaber.com/images/spacer.gif


Siirt Üniversitesi, Siirt'te 3 ayda 400 defa yanan evle ile ilgili araştırma ve inceleme raporu yayınladı.

Siirt Üniversitesi, farklı branşlardan akademik personellerden oluşturduğu komisyonun yaptığı inceleme ve araştırma sonucunda yangının çıkış nedenleri ile ilgili rapor yayınladı. Siirt Üniversitesinden yapılan yazılı açıklamada, komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde yangınların çıkışında iddia edildiği gibi metafizik unsurların etkili olma ihtimalinin zayıf olduğu, ailenin de psikolojik tedaviye ihtiyacı olduğu kanaatine vardı.

Siirt Üniversitesi raporda şunları ifade etti:

"Siirt merkezde ikamet eden Zeki Toprak adlı vatandaşın evinde sürekli çıkan ve nedeni tüm olarak bilinmeyen yangın olayına ait Siirt üniversitesi rektörlüğü 24.12.2012 tarih YÖK.2.Sİ.71.00/780 sayılı yazılarına binaen üniversitemiz bünyesinde kurulan bir komisyon söz konusu tarih itibariyle Zeki Toprak isimli şahsin ailesiyle temasa geçerek sürekli incelemelerde bulunmuştur.

AİLENİN GENEL DURUMU İLE İLGİLİ TESPİTLER

Aile genellikle ekonomik durumları düşük olan insanların ikamet ettiği gecekonduların yoğun olduğu evren mahallesinde ikamet etmektedir. Ailenin 4 çocuğunun bulunduğu en büyük alan 12 yaşında olduğu tespit edilmişti. Aile reisi Zeki Toprak ilk okul mezunu olduğu iki katlı bir gece kondu da oturduğu 300-500 TL civarında aylık geliri olduğu tespit edilmiştir.

Yangının çıkış nedeninin anlaşılabilmesi için gerçekleştirilen çalışmalar özetle şu şekilde cereyan etmiştir:

24 Aralık 2012 de komisyon üyelerinden bir kısmı ilk görüştükleri Toprak ailesinin evinde gerçekleştirilmiştir. 7 Ocak 2013 tarihinde ise tüm komisyon üyeleri sözü edilen eve giderek aile fertlerinden bazılarıyla ayrı ayrı görüşülmüş, bazı teknik incelemeler ve gözlemler yapılmıştır.

YANGINLA İLGİLİ TESPİTLER

Ailenin beyanına göre ilk yangın 13 Ağustos 2012 tarihinde meydana gelmiştir. yangının devam etmesi itfaiye çağrılarak yangın söndürüldüğü ifade edilmiştir. En son yangının 28.01.2013 tarihinde çıktığı beyan edilmiştir. Ailenin beyanına göre kameraların takılmasından önce günde ortalama 7 defa yangın çıkmış olup toplamda 500'der fazla yanma olayı gerçekleştirmiştir.

YAPILAN TEKNİK İNCELEME SONUCUNDA AŞAĞIDA BELİRTİLEN NOKTALARA DİKKAT ÇEKİLMİŞTİR

"Yangının genellikle noktasal olarak tutuştuğu gözlenmiştir. Yangında yanan bez, elbise, yatak ve yorganların kısman yandığı görülmüştür. Yangınların sadece aile fertleri uyanıkken yanı 07- ile akşam 23.00 saatleri arasında meydana geldiği ifade edilmiştir. Hiç bir yangın olayının aile fertlerinin uykuda olduğu saatlerde gerçekleşmediği beyan edilmiştir. Evde kimsenin olmaması durumunda kesinlikle herhangi bir yangın veya yanma olayının gerçekleşmediği beyan edilmiştir. Aile reisi çıkan yangınlar nedeniyle Şırnak ilinin Cizre ilçesinde ikamet etmekte olan yakınlarının yanına geçici olarak taşınmış olmalarına rağmen yanma olaylarının orada da devam ettiği beyan edilmiştir. Bütün bu yangınlarda tutuşan materyallerin dışarıda değil de evde kullanılan giyim eşyalarından bir veya evdeki bir bez parçası olduğu tespit edilmiştir. Bugüne kadar meydana gelen tüm bu yangınlar neticesinde aile fertlerinin bedenen hiç bir zarar görmediği anlaşılmıştır.

Yangınların çıkış tarihi ve zaman konusunda aile fertleri çelişkili beyanlarda bulunmaktadır. Aile reisi tarafından çıkan yangınlarda aile fertlerinden birinin veya bir kaçının (özellikle çocukların) ceplerinden çakmak çıktığı ve bu çakmakların dışarıdan geldiği iddia edilmiştir.

İncelenen kamera kayıtlarına göre; 25 Aralık 2012 tarihinde saat 17.22'de çıkan yangında 1-2 dakika önce aile fertlerinden birinin, yangının çıktığı muhite girip bir buçuk dakika bekledikten sonra çıktığı ve daha sonra da diğer aile fertlerinin bulunduğu odaya girildiği görülmüştür.

Söz konusu kişinin o mahalden ayrılmasının yarım dakika sonrasında ise o bölgede alevlerin tutuşup geliştiği ve bu sırada aynı şahsın, daha önce girdiği odadan çıkıp, direk olarak yangının çıktığı muhite girdiği ve o noktada yangının çıktığını aile fertlerine haber verip beraberce yangını kontrol altına aldıkları gözlenmiştir.

Zeki Toprak kameraların yerleri ve görüş açıları konusunda yeterince bilgi sahibi olduğunu ve hatta kendisinin, evdeki kayıtları tutan bilgisayarı kullanabildiği ve görüntülere ulaşabildiğini, kimi zaman da geçmişe ait görüntüleri izlediğini beyan etmiştir.

Şahsın evine kameralar yerleştirildikten sonra meydana gelen yangınların tümünün, özellikle kameraların görüş alanının dışında gerçekleştiği tespit edilmiştir.

Yukarıda belirtilmiş olan tüm bu verilere istinaden komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde yangınların çıkışında, iddia edildiği gibi metafizik unsurların etkili olma ihtimalinin zayıf olduğu kanaatine varılmıştır. Olayın tam olarak anlaşılabilmesi için aile fertlerinin sosla-psikolojik açıdan uzun süre gözlemlenmesi gerekmektedir. Detaylı araştırmanın uzun süreç gerektirmesi nedeniyle, kısa vadede aile fertlerinin doktor psikolog gözetiminde bulundurulması yararlı olacaktır. Bu arada aile sosyal ekonomik, kültürel ve psikolojik destek sağlanmasının gerektiği kanaatine varılmıştır" denildi.

DEEP BLUE
20.02.2014, 09:16
Hayır böyle bir şey yok bir defa gizli yerleştirilmedi.kamera ve yangın söndürme aparatları ailen'in onayıyla yerleştirildi ve haber olarak basına çıktı videosunu paylaşabilirim istersen

Zaten adam bizi bu illetten kurtarın diye bas bas bağırıyordu niye gizli yerleştirilsin

Siz yazınca farkettim. Sehven ''gizli kamera'' yazmışım. Malum kasetler konusunda dengemiz allak bullak... :-))) Uyarınız için teşekkürler.


Bu konulara girmek gibi bir niyetim de yok zaten... İlgi alanımın çok dışında cinler periler falan filan... Sizlere kolay gelsin gençler.

Muhteva
21.02.2014, 00:30
"Şahsın evine kameralar yerleştirildikten sonra meydana gelen yangınların tümünün, özellikle kameraların görüş alanının dışında gerçekleştiği tespit edilmiştir.

Yukarıda belirtilmiş olan tüm bu verilere istinaden komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde yangınların çıkışında, iddia edildiği gibi metafizik unsurların etkili olma ihtimalinin zayıf olduğu kanaatine varılmıştır. Olayın tam olarak anlaşılabilmesi için aile fertlerinin sosla-psikolojik açıdan uzun süre gözlemlenmesi gerekmektedir. Detaylı araştırmanın uzun süreç gerektirmesi nedeniyle, kısa vadede aile fertlerinin doktor psikolog gözetiminde bulundurulması yararlı olacaktır. Bu arada aile sosyal ekonomik, kültürel ve psikolojik destek sağlanmasının gerektiği kanaatine varılmıştır" denildi."

----------------------

Evet bu haberi biliyorum son kısmını okuduğumuz da olayın metafiziki olma ihtimalin'in zayıf olduğunu,olayın çözülemediği için anlaşılabilmesi uzun süre gerektirir denmiş..
Yani onlarda bir sonuca ulaşamadığı halde haberin başlığın da "Sırrı çözüldü" denmesi gerçeği yansıtmıyor..

Yayınlanmayan kamera görüntülerinde yangınların kamera görüşü dışında çıktığı iddia edilmiş bu aile fertlerin'in çıkardığını ispatlamaz ayrıca kamera görüntülerini basınla paylaşsınlar ki doğru beyanda bulunduklarına ikna olalım..

Üniversitenin iddialarını çürüten olaylar;

1-Okulda sınıfta hiç kimsenin olmadı gece saatlerinde yanan kızın montu bu iddiaları çürütüyor..

2-Eve çekim yapmaya gelen kameramanlardan birisin'in ayakkabısın'ın altının yanması bu iddiları çürütüyor..

3-Olayın ilk duyulduğu an eve gelen kameramanların gözü önünde yangın çıkması bu iddiaları çürütüyor..

Üniversiteler Bilime dayalı araştırma yaptığı için metafiziği zaten kabul etmez Bilim bugün Allahın varlığını bile kabul etmiyor bu tür araştırmaları metafizik uzmanlarının yapması gerekiyor bu araştırma futboldan hiç anlamayan bir komisyonun bir futbol maçını araştırmasına benziyor :)

Muhteva
21.02.2014, 00:36
Yaklaşık 1,5 ay önce basına yansıyan başka olay

Azerbaycan'da ki bu evde eşyalar kendiliğinden yanıyor

http://www.mistikalem.com/thumbnail.php?file=resimler/esrarengiz_yanginlar_360033434.jpg&size=article_medium

Azerbaycan'da esrarengiz olay. Türkiye'de son olarak Siirt'te gözlemlenen ama bilimsel incelemeye alındıktan sonra ortadan kaybolan esrarengiz yangınların benzeri Azerbaycan'da yaşanıyor.
Azerbaycan'ın Şeki kentine bağlı 'Vezeret' köyünde esrarengiz şekilde evdeki eşyalar kendiliğinden alev alıyor. Bir ay önce ev içinde başlayan ve son bir haftada daha sıklaşan yangınlar Hasanov ailesini tedirgin ediyor.

Her gün eşyalarının alev almasından rahatsız olan ev sahipleri ve akrabaları, eşyaların neden alev aldığını bilmediklerini söyledi.
Elektrik hatlarının kesilmesine ve sobalarının apartmandan çıkarılmasına rağmen yangınların devam etmesi olayları daha da ilginçleştiriyor.
Siirt'teki Esrangiz Yangınlarla İlgili Rapor
Mehmet Hasanov, evdeki eşyaların 27 Kasım'dan itibaren yanmaya başladığını belirterek, "Ayın 18'den sonra bu hadiseler son günlerde iyice artmaya başladı. Bu sıradan bir olay değil. Neden oluyor bilemiyoruz. Ben hayatımda böyle bir şey görmedim" dedi.
Hasanov ailesi, dedelerinin 70 yıl önce inşa ettiği eski evde de yangınlar çıktığını belirtiyor. Ailenin, yeni inşa edilen evde benzer olayların başlaması sonucunda eşyalarının çoğu yanarak kullanılamaz hale geldi.
Gözlem altına alınan evde günde birkaç kez kayda alınan yangının nedeni bilinmiyor.

Çaresiz kalan ailenin bir üyesi, gelininin çeyizlerini kurtarmak için, eşyaları dünürünün evine taşıdıklarını ancak burada da eşyaların yanmaya devam ettiğini anlattı.

İHA

Muhteva
21.02.2014, 00:41
Ankara da ki bu evde eşyalar kendi kendine yanıyor

http://www.mistikalem.com/thumbnail.php?file=resimler/esrarengiz_yanginlar_360033434.jpg&size=article_medium

01/03/2013

Posta gazetesinde yayınlanan DHA kaynaklı habere göre Ankara'nın Gölbaşı ilçesindeki Bahçelievler Mahallesi’nde bir binanın üst katında oturan Karahan ailesinin evinde, eşyaların 1 günde aralıklarla 10 defa yanması, panik doğurdu.
Yangının, 4 çocuklu Karahan ailesinin 11 yaşındaki İleyda Nur Karahan’ın bulunduğu yerde bilinmeyen nedenle çıktığı iddia edildi. Anne Ayşe Karahan, kızı İleyda Nur’un olduğu yerde çıkan nedeniyle bilinmeyen yangınlara anlam veremediklerini anlatırken, kızının ’kötü cinler tarafından yönlendirildiğini’ iddia etti.

'CİNLERİN YAPTIĞINA İNANIYORUZ'

"Dün öğleden beri evimizde en az 10 yangın çıktı. Yatakta, banyo perdesinde, çalışma masasında, havlu, elbiselerde yangın oldu. Çıkan yangınları, kızımın bağırarak haber vermesi üzerine söndürdük. Kızım üst kattaki komşuya çıkarken, gittiği lavaboda da yangın çıktı. Bir akrabamızın evine gittik, orada da yangın çıktı. Anladık ki kızımda esrarengiz bir durum var. Bu durumu, Siirt’teki bir okul ve evdeki esrarengiz yangınlarla aynı tutuyoruz. Cinlerin bu yangınları çıkarttığına inanıyoruz."

'İMAMA OKUTTUK, 10 DAKİKA SONRA YİNE YANDI'

ilçede kahve işleten Cevat Karahan da gözlerine hiç uyku girmediğini, evin eşyalarının büyük bölümünü toplamak zorunda kaldıklarını ve su dolu kapları hazır tuttuklarını söyledi. Karahan, "Kaymakamlığa ve müftülüğe giderek yardım istedik, kızımızı doktora götürmemizi söylediler. Müftü, ayrıca Kuran okumamızı önerdi. Binadan ve çevreden bazı hocalarla görüştük. Evimizde bir imama Kuran okuttuk, ancak 10 dakika sonra yine yangın çıktı. Kendini bu işlere adayan birkaç kişiyle görüştük. Kızımın cinler tarafndan yönlendirildiğine inanıyoruz. Bunun başka izahını bulamıyoruz" dedi.

DHA

Muhteva
21.02.2014, 00:50
Milletvekili Evi ziyaret ederken buzdolabının içinde yangın çıktı

26/12/2012

Siirt'te 4 ayda 300'den fazla yangın çıkan evi ziyarete gelen Siirt Milletvekili Afif Demirkıran'ın ziyareti esnasında buzdolabında yanmakta olan bir çocuk elbisesi bulunması korkuya neden oldu olayla ilgili açıklama yapan Demirkıran şöyle konuştu;

''Gerçekten olay düşünüldüğünden daha vahim. Hatta biraz önce buzdolabını açarken buzdolabının içinde bir bebek pantolonu konmuş ve yanıyor, dumanlar çıkıyordu. Biz burada iken bizzat bu olayı yaşadık. Derler ki pencereler kapalı iken içerideki eşya dışarıda olabiliyor. Çocuğun montu kendisi buraya getirdiği halde ertesi gün montunu bulamıyor. Okula gittiğinde montu yanıyor, arkadaşları haber veriyor. Yorganlar yataklar yanmış durumda.
Valilik tarafından yardım yapılıyor. Üç öğün yemek veriliyor. Tüplerini açamıyorlar. Fakat işin ilginç tarafı, evde çocukların nenesine ait olan bir oda ile mutfakta hiçbir şey olmuyor. Diğer odalarda ve ailenin mutfak olarak kullandığı balkonda her zaman yangın çıkıyor. Dolayısıyla bu olay gerçekten incelemeye değer. Şu anda herhangi bir yorum yapmak istemiyorum. Ne yapılması gerekir niçin olmuş, bunlarla ilgili herhangi bir yorum yapmak istemiyorum. Ama biz her türlü desteği ve bu ailenin karşı karşıya kaldığı bu olaydan kurtulması için gereken her türlü yardımı yapacağız.''

AA

Muhteva
21.02.2014, 01:00
Siirteki yangın olayında bahsettiğim kızın okul öğretmenin'in hele şükür videosunu bulabildim :)
Video eklemeyi beceremediğim için linkini veriyorum bana göre bu öğretmen'in anlattıkları en açıklayıcı bilgilerdir;

http://www.youtube.com/watch?v=p5qP4hSK5lw

Mesele sadece yangınla alakalı değil ki bu adamın söyledikleri daha korkunç;

http://www.youtube.com/watch?v=O2rZ36zwosw

Samet Türkmen
21.02.2014, 13:46
Bu tip evlerdeki yangınlar doğaüstü olaylar olabilse de bu olaya neden olan yanlışlar genelde yine o evdeki insanlardan kaynaklanıyor. Bir örnek yazacaktım ama buraya olur mu olmaz mı karar veremedim. Özelden yazarım isteyene. Hani durup dururken musallat olmuyorlar :)

Muhteva
21.02.2014, 14:29
Bu tip evlerdeki yangınlar doğaüstü olaylar olabilse de bu olaya neden olan yanlışlar genelde yine o evdeki insanlardan kaynaklanıyor. Bir örnek yazacaktım ama buraya olur mu olmaz mı karar veremedim. Özelden yazarım isteyene. Hani durup dururken musallat olmuyorlar :)

Ha şunu bileydin zaten Salih Memişoğlu Urfada ki olayda Cinlerin musallat olmasında ailen'in istemeden neden olduğu şeyler var özel olduğu için anlatamıyorum ama kendilerine söyledim demişti :)

Bunu hatırlatmanız iyi oldu çünkü buraya yorum yazanların bir kısmı bunu açıklamadığımız için Cinlerin keyfe keder gidip evi tutuşturduğunu düşündüğü için olaya inanmıyordu :)

Cinler kesinlikle kafalarına göre bizim boyutumuza müdahale edip kimseye musallat olup zarar falan veremez..

Bunu yapabilmeleri için ya o insanın istemeden yahut isteyerek onlara zarar verecek,kızdıracak bir hataya düşmesi gerekiyor..

Yahut bir başka insanın büyü yaparak bir Cini o insana musallat ettirmesi gerekiyor..

Aslında burada en masum tarafta kalan Cinlerdir.İnsan o kadar şerli bir varlık ki her türlü pisliği kullanıp onları bizim boyutumuzla temasa geçiriyor..

Mekken'in fethinden sonra Peygamberimiz (s.a.v) Cinlerle bir anlaşma yaptı bu anlaşmaya göre onlar bizim boyutumuza kesinlikle geçmeyecektiler.O zamana kadar geçiyorlardı..

Ancak bu anlaşmayı bozan yine insanoğlu oldu büyü yoluyla bu kapıyı araladılar ve malesef boyut delindi..

Aslında başka bir hadiste Peygamberimiz kıyamete yakın Cinlerin Dünyaya hükmetmeye çalışacağını anlatarak insanoğlun'un bu anlaşmayı bozacağına işaret etmişti..

Samet Türkmen
21.02.2014, 20:19
Yazayım ya , o kadar da ayıp değil :)

Yine bir evde benzer olaylar olmuş. Nasıl öğrenildiğini hatırlamıyorum ama evde yalnız yaşayan adam küçük tuvaletini lavaboya yapıyormuş. Buna da musallat olsunlar,sıkıntı değil :D

Yukarıda da yazmıştım, cinlerle cinsel ilişkiye girildikten sonra veya bunlardan çocuk sahibi olan kişiler de hayatı boyunca benzer sorunları yaşayabiliyormuş.

Tabi bunlar gereksiz,hobiye giren bilgiler. İşimiz gücümüz bitti bu tip şeylerle uğralmıyoruz.Aklımıza kazınan hafif bilgiler :)

Muhteva
26.03.2014, 23:52
Kaybolan Malezya uçağında ki 4 kişi inanılmaz bir detayı ortaya çıkardı olayın arkasın'da Rothschild ailesi olma ihtimali yüksek;

Malezya Havayolları'nın kaybolan uçağına ilişkin flaş iddialar. Uçakta yer alan, Peidong Wang, Zhijun Chen, Zhihong Cheng ve Li Ying isimli yolcular, Jacob Rothschild'e ait yarı iletken işi yapan, Freescale Semiconductor firması'nın patent ortakları. Ortaklık anlaşmasına göre beş ortaktan dördü ölürse tüm patent Rothschild'in firmasına geçiyor.

http://icube.milliyet.com.tr/YeniAnaResim/2014/03/26/kaybolan-malezya-ucagi-icin-inanilmaz-iddia-4202596.Jpeg

Milliyet

Tolga
27.03.2014, 06:17
Rotschild ailesinin farkında olan birilerini görmek güzel :)

Muhteva
11.04.2014, 15:43
http://www.youtube.com/watch?v=OCTi97BHQZ4

Enisc
11.04.2014, 16:23
http://www.youtube.com/watch?v=OCTi97BHQZ4

Bunun gibi binlerce video var. Neden paylaştın anlamadım şimdi ¿

Yiğit Gayretli
11.04.2014, 16:32
Rotschild ailesinin farkında olan birilerini görmek güzel :)

Ölenler arkadaşın mıydı? :(

Muhteva
12.04.2014, 22:08
Bunun gibi binlerce video var. Neden paylaştın anlamadım şimdi ¿

Başlığa hareket gelsin diye paylaştım :)

Binlerce video varsa hepsini paylaşıp içlerinde fake olmayanlar varmı diye araştırmak gerekir sonuçta konumuz komplo teorileri ve uzay :)

Enisc
12.04.2014, 22:34
Başlığa hareket gelsin diye paylaştım :)

Binlerce video varsa hepsini paylaşıp içlerinde fake olmayanlar varmı diye araştırmak gerekir sonuçta konumuz komplo teorileri ve uzay :)

Hayır bi an videonun fake olmadığını düşündüğünü sandım ondan. En çok shop yapılan konu uzaylılar.

Selim Turan
14.04.2014, 01:37
Başlığa hareket gelsin. :)

Bu Dolara iyi bakın, Neticede bunu görmek isteyen bir takım seçkinler 1 milyon dolar bağış yapmak zorundaydı ;)




http://www.onaltiyildiz.com/images/haber/5246.jpg

İnsan Derisine Basılmış 1 Dolar

Oktan Keleş’in yazmış olduğu “Kulbak Bilge” çizgi romanı sayesinde (http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=3130) 1 Doların ilk basımının insan derisi üzerine olduğunu öğrenmiş olduk. Bu Dolar 18x32 ebatlarındaydı. Bu bilgi dünya basınında ilk defa yer alan müthiş bir ifşa idi. Şimdiye kadar bu bir Doların varlığından çok az sayıda insan haberdardı.

http://www.onaltiyildiz.com/images/haber/5245.jpg

Oktan Keleş’in bu yazısı sayesinde yeni başka bir bilgi daha öğrendik:
ABD Başkanları, insan derisi ile kaplı İncil’e el basarak yemin ediyorlar. Bu da oldukça şaşırtıcı bir bilgiydi. Şeytanilerin ve Farmasonların ritüellerini nerelere taşıdıklarını görmüş olduk.

İnsan derisi ile kaplanmış kitapların olduğu daha öncede basında yer almıştı. İşte bunlardan birkaçı:

-Fransa'nın ilk yazılı anayasası olan 1791 Anayasası'nın ilk kitabı da insan derisiyle kaplanmıştı.

Harvard Üniversitesi’nin kütüphanesinde tuhaf görünümlü deri kapları olan üç kitapla ilgili yapılan araştırma sonucunda, kitapların insan derisiyle kaplı olduğu ortaya çıktı. Kitabın 17. Yüzyıla ait olduğu belirtiliyor.

http://www.avrupabulteni.com/harvardda-insan-derisi-kapli-kitap-64047h.htm
İngiltere'nin Exeter Kütüphanesi'nde bir kitap ilk kez kamuya gösterilecek. 1852 basımı bu şiir kitabının kapağı, idam edilmiş bir mahkumun derisinden.

Meşhur şair John Milton'un toplu eserlerini içeren şiir kitabı, insan derisinden yapılmış cildiyle, şu an nadide bir tarih eseri.

http://www.internethaber.com/insan-derisinden-kitap-sergiye-cikiyor-330839h.htm

İlk kez Oktan Keleş’in resimlerini yayınlayarak ifşa ettiği, insan derisine basılmış bu 1 Dolar, uzun yıllar Şeytani Rockefeller’de kalmıştı. Bu Dolar’ı elinde bulunduran kişi kendi ritüelleri ve inançlarına göre oldukça saygın(!) kişi olarak kabul ediliyordu. İnsan dersine basılmış bu bir Doları görmek isteyen seçkin(!) azınlıklar, 1 milyon dolar bağış yaparak bu özel 1 Doları görebiliyorlardı. Ancak burada bir şeyi vurgulamak gerekir: Bu özel Doları her bir milyon dolar bağış yapanlara göstermiyorlardı. Çok az sayıda seçkin(!) kişilere gösteriyorlar, bu doları görenler güya statü(!) kazanıyorlardı.

http://www.onaltiyildiz.com/images/haber/5246.jpg

2011 yılında İstanbul’da bir Yalı’da bu insan derisine yazılmış bir Doları görmek için bir milyon dolar bağış yapan seçkilerimiz(!) acaba kim? Bu dolar’a el sürüp, statü(!) kazananlar kim?
İnsan derisine basılmış bu doların, ABD’deki hangi gizli servis ile bağlantısı var?

Oktan Keleş’in bu yazısı sayesinde yeni bir bilgi daha öğreniyoruz: 1 Dolar’daki piramidin tepesindeki göz. Bu göz üzerine onlarca kitap, binlerce makale yazılmasına rağmen, ayrıntıyı Oktan Keleş’ten öğrendik. Bu gözün, gözbebeğinde, ışık olarak görünen şey, aslında resmi büyüttüğünüzde “insan cenini ve yılan” olarak oraya gizlenmiş. Bu dolar üzerine o kadar araştırma yapanlar şimdiye kadar bunu görememişlerdi. Artık Oktan Keleş gösterdi.

http://www.onaltiyildiz.com/images/haber/5204.jpg

İnsan derisine basılmış bu Dolar sanırım ilk önce nümismatların ilgisini çekecektir. Onlar bu iş ile bu kadar uğraşmalarına rağmen böyle bir paranın varlığından haberdar bile değildiler.

Başka bir yazımızda da Doların renginin neden yeşil olduğu ve Şeytanilerin Yeşil Adam’a karşı, özellikle çocuklara yeşili nasıl gösterdiklerini inşallah anlatırız.

Erol Elmas
buulkem@gmail.com
Twitter: @emiryildizdan

Muhteva
15.04.2014, 16:17
İğrenç gerçekten iğrenç batı medeniyetin'in arka bahçesi şeytani pisliklerle dolu..

Samet Türkmen
17.04.2014, 10:48
Binmeselermiş aynı uçağa acemiler.

Ölüm maddesi koyulan iş anlaşmasıda yeni duydum. Gerçek metnini görmeden inanmam kaldı ki okumaya da değmez. Bana ne :)

Biz beceremiyoruz, ABD yönetsin tum Dunya'yı.

Muhteva
10.06.2014, 22:45
Şuanda bir arkadaş başka bir sitede İstanbul da gökyüzün de birbirine çok yakın iki tane ışık olduğunu söyleyip İstanbulda ki herkizin gökyüzüne bakmasını söyledi İstanbul da olanlar gören,duyan varmı bir çıkıp bakın bakalım :D

Samet Türkmen
10.06.2014, 23:26
Şuanda bir arkadaş başka bir sitede İstanbul da gökyüzün de birbirine çok yakın iki tane ışık olduğunu söyleyip İstanbulda ki herkizin gökyüzüne bakmasını söyledi İstanbul da olanlar gören,duyan varmı bir çıkıp bakın bakalım :D

Asım abi mi ? :D

Muhteva
11.06.2014, 00:26
Asım abi mi ? :D

Yok ya başka sitede bir arkadaş görmüş sonra bu yorumu attı bilmiyorum artık ne olduğunu :)

"Az önce gördüklerimi İnşallah başka birileri de görmüştür. Kanıtlanabilirse süper olur. Size gökyüzünde gördüğümü söylediğim o yanyana duran kocaman 2 ışık 10 dakika sonra evimin görüş alanından kayboldu. Daha sonra üst katımızda, terasta olan amcam o ışığın hareket ettiğini ve hafif yana doğru döndüğünü belirtti.

Daha sonra terasa çıktım ve izlemeye koyulduk. Benim dik olarak gördüğüm ışıklar bizden uzaklaştığı için küçülmüş ve yatay hal almıştı. 15 dakika boyunca takip ettik, hareketini gözlemeye çalıştık ve neler olabileceği hakkında tartıştık. Aklımıza ufo olabileceğinden başka bir şey gelmedi çünkü aklımızdaki diğer seçeneklerle uyuşmuyordu.

15 dakika sonra ise o yatay duran iki ışık sol taraf altta kalacak şekilde yavaş yavaş çapraz hal almaya başladı. Heyecanla takibimizi sürdürdük ve durum iyice değişik bir hal aldı. Işıklar hızlıca hareket etmeye başladı ve birbirleri ile mesafeleri açıldı. 15 dakika sabit durduktan sonra hızla hareket etmelerini heyecanla izledim ve en sonunda dönme hareketleri yaparak kuzeye Karadeniz tarafına doğru giderek gözden kayboldular.

Sizce bu ne olabilir arkadaşlar, açıkçası benim ufo olabileceğini de ciddi bir biçimde düşünüyorum, neden olmasın?"

Muhteva
11.06.2014, 00:32
Twittera resmi'de düşmüş adam 40 dakika takip etmiş yuh :eek:

Bunu kesinlikle çok kişi görmüş olmalı 40 dakika ne demek yahu..

http://i.imgur.com/Fv9vNjJ.png

Enisc
11.06.2014, 02:03
Sadece o değil.

https://twitter.com/EmineGlgeci/status/476444685763108865

https://twitter.com/melike_sakar/status/476461273052639232

https://twitter.com/uzalr/status/476453286816776192

https://twitter.com/CaelatorZ/status/476449374395203585

https://twitter.com/gulsahse/status/476467442039144448

Muhteva
12.06.2014, 00:58
Çok sayıda resim ve video çekilmiş grçekten uzun süreli ve ciddi bir gözlem olmuş..

http://weyzle.com/wp-content/uploads/2014/06/Yunus-Emre-G%C3%BCrer.jpg

http://weyzle.com/wp-content/uploads/2014/06/Mahalle-sakinlerinin-resimleri.jpg

Muhteva
18.06.2014, 01:00
.................................................. ...

Enisc
18.06.2014, 01:46
.............................................

Muhteva
18.06.2014, 02:03
Haklisin hocam ay bana resmi atan arkadas hava bulutsuz demisti ama bulutluymus ondan aldandim :)

Öznur61
18.06.2014, 13:39
Edit.

cakalkerem
18.06.2014, 13:41
hocam o gökyüzünde görülenler İHO'nun alacağı yıldızlardır başka birşey değil

Samet Türkmen
19.06.2014, 19:14
Bilinmeyen uçan cisim diye birsey yoktur. Adam havada ışık görüyor bunu öyle bir anlatıyor ki maşallah.

Asım61 gibi unicorn balonu uçan daire diye anlatan birisinin ustune bunlar basit geliyor :D

Muhteva
21.06.2014, 00:42
Bodrum Avenue'de Ufo sergisi açılacak dileyen gidebilir;

https://pbs.twimg.com/media/BqmfZU3IEAAK5o5.jpg:large

Muhteva
21.06.2014, 01:08
Bilinmeyen uçan cisim diye birsey yoktur. Adam havada ışık görüyor bunu öyle bir anlatıyor ki maşallah.

Asım61 gibi unicorn balonu uçan daire diye anlatan birisinin ustune bunlar basit geliyor :D

Asım abin yine bombayı patlatmış :D

22. saniye'ye dikkat kamerayı hızlıca kıpırdatınca cisim de aynı şekilde kamerayla beraber hareket ediyor muhtemelen kameran'ın camına bir şey yapıştırmış fena maytap geçiyor herif :D

https://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=EG81k6K_nr0

Muhteva
21.06.2014, 02:21
http://instagram.com/p/pekP62m7LA/

selcuk
30.07.2014, 12:11
coronia köyündeki inanilmaz yangin olaylari 10 yillik aradan sonra yine baslamis

Muhteva
26.08.2014, 20:10
Bu hiç olmadı Samet resmen dağıttın bizi bugün :(

Pshycologist41
26.08.2014, 20:55
Başlık öksüz yetim kaldı...

Selim Turan
26.08.2014, 21:28
Kim bilir daha ne derin konulara parmak basacak tartışıp yazışacaktık beraber, olmadı.

Muhteva
26.08.2014, 21:33
Kendisine son görev olarak daimi üyesi olduğu siriusufo.org'de bu başlığı açtım tekrar'dan başımız sağolsun :(

http://siriusufo.org/forum/index.php?topic=2224.0

Erbay
26.08.2014, 22:53
:(

Bahadır Şimşek
27.08.2014, 08:34
Burada üç beş sohbet etmişliğimiz vardı. Yakıştı mı öyle erkenden bırakıp gitmek sevgili Samet. Bu başlıktaki sensiz yetim kaldı malesef:((

Selim Turan
08.09.2014, 17:43
TÜRK'ÜN YASAK KİTABI -KIZIL ELMA SIRRI-

Onlar Gökçelik miğferliydiler...

Kanatlı Gökbörüleri vardı...

Demir Toynaklı idi Atları...

Aydaydı son Sırları...

Hakikâti Dünya denen yerkürede arayanlar yine yanılmışlardı. Yeryüzünde ne varsa bir çoğu dış gökten gelmişti. Bilgi, Cevher, Maden, YAŞAM...

ATAM (Adam-Adem) Kök Atam, "inin düşmanınızla" emri geldiğinde Yer küreye Dünya'ya ayak basmadan bir çok yerde durakladı, konakladı, kaderini yaşadı. Düşmanı takipteydi.

Kök Ata Yerküreye inmeden durakladığı konakladığı yerlerde Dünya Zamanı gibi olmayan 10 bin sene yürüdü. İnerken Eşinden ayrılmıştı. Eşide yürüyordu nihayet AY'da buluşmuşlardı. Bu buluşma daha sonra Yeryüzünde de gerçeklşeşecekti. Yani en son indikleri Dünyada.

DÜNYA TARİHİ AYRI İDİ, ORALARINKİ AYRI...

9 Yer Gezegen sonra ATA Cennetinde Rahime Düşen 4 Düz çocuğu doğurdu Kök Atanın Eşi. Büyüttü Burada Bin Yıl Eğlendi Türediler...

Evrenin En Bilgeleri...

Hünerli idi Kılıçları Kalkanları...

Savaşçılarıydılar...

Tek Tengriye Tek Yaratıcıya Gücü Her Şeye Yetene inanıyorlardı. Tengri elçilerine uyarlardı. Yasaları vardı...

Mim Çağına ulaşmayı dilerlerdi...

Gelecek Zamandan kendi zamanlarına Gelin ve Damatlar getiriyordu Zaman aşıcıları 3 Çağın tek bilgesi gözetiminde. Türeyiş böyle sürüp gitti...

O YERLERİN ÇAĞI AYRI İDİ, DÜNYA ÇAĞI AYRI...

3 HİLÂL: DÜNYA ÇAĞI, O YERLERİN ÇAĞI, ZAMANSIZLIK ÇAĞI...

Gün geldi 3 Çağı Bir Yerde Birleştiren Bir ATAM (ADAM) geldi.

Onun Adı OK-UZ'du.

Bütün Madenleri ehilleştirdiler. Biri Hariç. Onut Tengri Dünyaya imtihan bıraktı. Nefislerde Simyalanmalıydı. Bu Maden...

Hızlı öğreniyorlardı, yüksek zekalıydılar...

Aranır o Taşlar...

Onlar. Mekanik Dijital ötesi taşlara Kayıt yaptılar. Teknolojileri o kadar ileriydiki, sihir zannedilecek kadar...

OK-UZ Ataya Bazen OĞUZ dendi. Son Kitaptaki adı ZÜLKARNEYN'di. OK-UZ Atadan önce o yerlerin çağında, Yer yüzünde sırrı çıkacak olan gezegende Kök salan Kök Atamın 4 Düzleri, 9 Gezegene 9 Alamet Nişan diktiler. Hakim oldular. (9 TUĞ SIRRI). 9 Nişanın 9 Düşmanı peydahlandı. Bu Kadim Düşman Şeytan ve soyundan müttefiklerinden oluşuyordu.

Daha sonra bu düşmanlık yer yüzünde (DÜNYADA) Devam edecekti.

Kök Atamın 4 Düzlerinden birinin adı HUN'du. Bulunduğu Yerlerde daha önce yaratılanlar vardı. Cinler, Elifanlar, İnsansılar ve diğerleri. 4 Düzler Türeyince kimileri kimileri ile ittifak bile yapmıştılar. Savaşlar, el değiştiren mevziler. Değiştikçe hakimiyetler, Gezegenler ve Yıldızlar da isim değiştiriyorlardı. HUN oluyor Melekler seviniyor, Neptün Mars oluyor Şeytan ve Avanesi seviniyor işte tanrılar diyorlardı.

Savaşların yeni nedeni tengri buyruğu ile inilecek yeni gözde yeryüzü (DÜNYA) idi. Oranın hakimiyeti peşindeydi Şeytan ve soyu.

Ansızın Manyetik TUFAN oldu. Yıldız Sisteminde.

Gemileri olanlar kaçtılar. Ne kadarı kurtuldu bilinmez. Tengri önceden HUN'a Gemi var etmişti. Uyanlarla binsinler diye. Son kitapta Yaratan kendisinin yarattığı gemiden bilgi verir. "Yaratılmış, (KUL) yapısı olmayan Gemi." Zuhruf Sûresi 12. Ayet

HUN GÖKTE GÖRDÜ, NUH YERDE GÖRDÜ TUFANI...

Güneş Ganeş... ( Ganesha )

Ejderhalar Çok Çektirdi...

Bu Gemi Dev Bir Gezegenin Uydusu Gibiydi... Küre Şeklindeydi Belkide Küçük bir yıldızdı. Nevisini Tengri Bilir. Bulundukları Gezegenin tüm bilgileri bazı canlılar ve Kanatlı Gökbörüler Küre Gemiye Yüklendi. Gemi Nihayet Hareket Etti. Kendi Yurtları Alev Alev yanarken Kızıllığı Küre Gemiye Vurmuştu. Bu Küre Gemi Bir "KIRMIZI ELMA'ya" Benzemişti.

Gemi Bir Hayli Süzüldü Tengrinin çizdiği yörüngede. İçinde Kadim Bilgiler Hakimiyet Sırları Vardı. Gemi Dünya'ya en yakın Başka Küre, AY'a yaklaştığında HUN ve HUN'a uyanlar AY'a göçtü.

Küre Gemideki Tüm Bilgiler AY'a Taşındı. Ay Bilgi, Bilge Doldu.

AY o zaman yem yeşildi. Dünyadan Bu Yeşillik Parlak görülürdü. Yer yüzüne Kök Ata ve Eşi Kök Ana inmişti çoktan. Ama HUN ve ona uyanlar inememişti. Ne Gariptir o zaman AY'dan Dünya'ya Gemilerle gelinmeye çalışılıyordu kaç zaman.

AY'da HUN Tengri Gemisinden Aldığı bilgilerle Küçük bir uçan binek yaptı. İçine aldı gereklileri. Kanatlı Gök Börüsüde vardı indi Nihayet yere (DÜNYAYA). Babası Kök Ata Ana Ata ve Kardeşleri ile Kucaklaştı. Geldiği yerlerin zamanı buralarda Günlere Aylara sığacak kadardı. Oysa oralarda Bir Çağ yaşanmıştı. Derken Dünyadan görülen YEŞİLAY, KIZILAY'a döndü birden. Anlaşılmıştı Şeytan oraya saldırmış yakmıştı. Oradakilerin Akıbeti Bilinmez.

TÜRK İSTER GÖKTE TEKNOLOJİNİN SON SINIRI İLE KUŞANSIN, İSTER YERDE BİR KILIÇ TÜRK TÜRKTÜR. OKTAN KELEŞ...

AY'ı çatlatana kadar Bombalamak kimlerin fikri?

4 Düzlerin İkisi Ayrı Yıldız Sistemlerine göçmüştü Sırları ile...

Onlara GÖKTÜRK, KÖKTÜRK Dediler. Halâ Beklenirler, Yer Yüzünün Hakimiyeti için. Gelecektirler HUN'un Soyu, Türk'ün Amcaları YERTÜRK'lere desteğe, Kayalardan çıkanla (Bkz:2023 BARIŞ MANÇO).

Biri AY'da Öldü Eceli ile Kabri Kaldı Mazide. Zira Şeytan ve O Yerlerin Yaratıkları Fırsat Buldukça Dünya'yı Yoklamışlar Ejderhalarını Bile Salmışlardı. İndikleri Yerlere Taşlar Bile Dikilmişti.

Onları Yok etmek Kanatlı GökBörülere düşmüştü. Yer yüzünde insanlar bunların çoğunu Tanrı Bildi. Hele bir tanesini Güneşten geldi zannetiler, Hortumu vardı Solungacında. Zira Tengri Haram etmişti Yer yüzünün havasını. Hortumuyla soluyordu YER'de. Dünyanın bir köşesindekiler Ona GÜNEŞ GANEŞ (GANESHA) dediler. Diğer Köşesindekiler onun oğlu RA dediler. Soyu, Gökte Taktıkları Hünerli Hortumları ile Yer Yüzünün Havasını Solumak Hakim olmak diler. Dünyanın havasını Kirletmek Kimlerin Fikri? Soluyanlar solumasın, soluyamayanlar solusun diye. Ganeş Şeytanın desteği ile Son Yalancıya Müttefik olmak için Fırsat kollar, Akıbeti bellidir. ("Hortumunu Damgalayacağız") (KALEM Suresi 16. Ayet)

Kök Ata'nın Yeryüzünde böylelikle 2 oğlu kalmıştı. Biri Gökte Doğan HUN. Yaradan son kitapta ona Alim dedi (Halk arasında bilinen Habil). Kurbanı kabul olacaktı. Yerde doğan kardeşi tarafından canına kıyıldı. Yaradan buyruğu uğruna yeryüzünde öldürülen ilk şehit olacaktı. Onun oğlu TURK soyunu Devam ettirdi. Yeryüzünde Yaradan adına ilk Orduyu kurdu. Babası HUN'un vasiyeti KIZIL ELMA'yı arayın Bulun ulaşın yeryüzünün son nefesine kadar tenbiğini töreledi.

Yerlerin Türeyişi Başka, O Yerlerin Başka idi...

Kızıl Gemide Asıl Bilgiler Sırlar
O Gökte Süzülmekte
Sahiplerini Bekler
Onu Ele Geçirmek Türk'ün Görevidir.

ONA ULAŞMAK İÇİN YERDE YAPACAK İŞLER VAR

-GÖKLERDEN GELEN BİR SES SANA NE DİYOR DİNLE- (HARBİYE MARŞI)

>>> ORİJİNAL MAKALE http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=3486 <<<

Harbiye Marşı: http://www.youtube.com/watch?v=1zoY5V8KbBw

Muhammet YILMAZ
08.09.2014, 18:00
Twittera resmi'de düşmüş adam 40 dakika takip etmiş yuh :eek:

Bunu kesinlikle çok kişi görmüş olmalı 40 dakika ne demek yahu..

http://i.imgur.com/Fv9vNjJ.png
Eminönü'nün ordan atılan ışıklı balon bunlar :D

guci 29
08.09.2014, 23:42
Dilek balonları olum o. :cool:

Berke6198
09.09.2014, 01:11
Paralel Evren'e değil de dünyadan başka gezegenlerde yaşam olduğuna inanıyorum.

Ayrıca Kara Delik olayını da çok araştırdım. Dünya üzerinde sanırım onu keşfedebilecek bir teknoloji üretilemeyecek. Zaten belirli bir noktası yok, uzayın derinliklerine doğru rastgele çıkıveriyor.

Kara Delik'in açılması, cisimleri yutması ve o cisimlerin birden yok olması çok enteresan. Arkasından çıkmıyor, acaba parçalıyor mu yuttuğu cisimleri ? Yoksa hakikaten Paralel Evren denilen yere açılan bir kapı mı aynı zamanda ?


İnanılmaz güçlü bir çekim kuvvetine sahip. Zaten araştırmalara göre çekim alanına girdikten sonra kaçış şansınız %0. Yani imkânsız.


Keşke dünya üzerine bunu keşfedebilecek bir teknoloji gelse. Ve bunu görmeye ömrüm yetse. Sanırım yaşadağım süre boyunca bendeki en büyük gizem olarak kalacaklar.

Muhammet YILMAZ
09.09.2014, 08:06
Dilek balonları olum o. :cool:

Dilek balonu falan anlamam ışıklı balon işte:p

Mert Oğuzlu61
09.09.2014, 11:40
rüyamda 2 tane ufo gördüm, çok yakınımdan geçtiler göğe yükseldiler. ne anlama geliyor acaba ?

guci 29
09.09.2014, 15:21
Arkadaşlarla hiç diyaloğum olmadı ama rüyalarıma giriyor arkadaş. :cool: Gece penceremin yakınına geliyorlar, gizlice perde arkasından bakıyorum, bi görseler, alacaklar elektrikli süpürgenin çektiği gibi içeri :D

Muhteva
09.09.2014, 15:43
Muhammed espiri yaptığını düşünüyorum yoksa insanlar balonu ayırt edebilecek kadar zekaya sahiptir sanırım :)

Muhteva
09.09.2014, 15:45
rüyamda 2 tane ufo gördüm, çok yakınımdan geçtiler göğe yükseldiler. ne anlama geliyor acaba ?

Durumun iç açıcı değil hacı seninle temas kurmak istiyorlar yakında gece uyurken gelip kaçırabilirler ama korkmana gerek yok üzerinde bir kaç deney yapıp bırakırlar acı falan hissetmiyorsun telaş yapma :D

Mert Oğuzlu61
09.09.2014, 17:20
Durumun iç açıcı değil hacı seninle temas kurmak istiyorlar yakında gece uyurken gelip kaçırabilirler ama korkmana gerek yok üzerinde bir kaç deney yapıp bırakırlar acı falan hissetmiyorsun telaş yapma :D



ahh keşke gelseler benle irtibat kursalar, bilimkurgu hastasıyım onlarla çok iyi anlaşırdım beni severlerdi bence :D


belki dünyada icad olmamış bir iki ürün kopartırdım, abd ye pazarlardım şirketi büyütür ilerde TS ye başkan olurdum felan :D

Selim Turan
11.09.2014, 15:04
>> http://www.youtube.com/watch?v=E1IA6KGgW48

>> http://forum.bordomavi.net/showpost.php?p=1919785667&postcount=198

Göktürkler'in gelip gelmediğini nerden bileceğiz :P

Sibel
11.09.2014, 15:32
Paralel Evren'e değil de dünyadan başka gezegenlerde yaşam olduğuna inanıyorum.

Ayrıca Kara Delik olayını da çok araştırdım. Dünya üzerinde sanırım onu keşfedebilecek bir teknoloji üretilemeyecek. Zaten belirli bir noktası yok, uzayın derinliklerine doğru rastgele çıkıveriyor.

Kara Delik'in açılması, cisimleri yutması ve o cisimlerin birden yok olması çok enteresan. Arkasından çıkmıyor, acaba parçalıyor mu yuttuğu cisimleri ? Yoksa hakikaten Paralel Evren denilen yere açılan bir kapı mı aynı zamanda ?


İnanılmaz güçlü bir çekim kuvvetine sahip. Zaten araştırmalara göre çekim alanına girdikten sonra kaçış şansınız %0. Yani imkânsız.


Keşke dünya üzerine bunu keşfedebilecek bir teknoloji gelse. Ve bunu görmeye ömrüm yetse. Sanırım yaşadağım süre boyunca bendeki en büyük gizem olarak kalacaklar.

Yıldızlar söndüğünde karadelik oluştuğu biliniyor. Belki de kıyamet dünyayı bir karadeliğin yutması ile oluşacak. Bu karadeliği Güneşin sönmesi oluşturacak. Tabi bu sadece bir varsayım. :)
Kur'an'da bunlara çok işaret var aslında ama bizim ülkemizde bunları inceleyen, yorumlayan çok kişi yok. Karadelik muazzam bir yoğunluğa, enerjiye sahip.
Ben karadeliği ve kıyametle ilgili ayetleri düşündüğümde pek çok bağdaşım kuruyorum. Çünkü evrende gerçekleşen her şeyin olağanüstü değil, mümkün olan şeyler olduğunu düşünüyorum. Bize olağanüstü gelebilir elbette. Ama Allah o hikmeti vermiştir mutlaka ki oluyordur.
Mesela,
Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,
Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,
...
Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,
...
Dağlar serpildikçe serpildiği
Dağılıp toz duman haline geldiği (VAKİ'A/5-6)
O gün gök erimiş bir maden gibi olur.

gibi ayetler var. Dünyanın bir karadeliğe girdiğini düşünürsek bunların hepsi mümkün. Ayrıca yıldızların, güneşin, ayın sönmesinden de bahsediliyor.
Bu da bugünkü bilgi ile karadelik oluşumuna işarettir. Zaten Güneş söndüğünde bizim için yaşam biter.
Çok sevdiğim, çok merak ettiğim ve ilgi duyduğum konular bunlar ama pek konuşma taraftarı olmuyorum.
Mesajını görünce dayanamadım. :)

TSigalko
11.09.2014, 16:13
Karadelikler ışığın hatta zamanın bile kaçamadığı bir oluşumdur.Bir belgeselde izlemiştim.Karadeliğin çekim alanında bir süre bekleyip tekrar geri gelinirse zamanda yolculuğun mümkün olabileceğini söylüyorlardı.Tabi bunun yapılabilme olasılığı yok :) Işık hızının bile etkisiz kaldığı bir durumdan söz ediyoruz.Işıktan hızlı hareket etmek zaten olanaksız.Mesela CERN'de yapılan deneylerde elektronlar hep ışık hızına yakın hızlara çıkarılabilmiştir.Çünkü ışık hızına yaklaştıkça kütle artmış dolayısıyla ivmelendirmek zorlaşmıştır.Yani kısacası bir cismi ışık hızına çıkarabilmek için sonsuz bir enerjiye ihtiyaç vardır :)

Enisc
13.09.2014, 02:07
Şu başlığı her gördüğümde pişmanlık duyuyorum. Keşke tanışma şansım olsaydı, daha fazla konuşabilseydik. Daha nice bilinmeyenler vardı bahsedeceğimiz. Umarım gittiği yerde cevaplarını bulmuştur.. :(

Bu konulara ilk küçük yaşlarda uzaylı korkusu ile ilgi duymaya başlamıştım. Küçükken gece uyuyamamın sebebiydi uzaylılar. Özellikle hatırladığım 1 aylık bir dönem var ki sanırım hayatımda yaşadığım en uzun korkudur. Annem dini yönlerle korkumu bitirmeye çalışıyordu. Nerede uzaylı konusu açıldıysa hemen kulaklarımı tıkıyor uzaklaşıyordum oradan. Böyle düşünmemeye çalışarak geçti. Ara sıra yine geliyordu.

Sonunda bu korku meraka dönüştü. Bu sefer nerde bir uzaylı konusu olsa dinliyordum. Araştırmaya başladım. Tabi bu konuyu araştırırken evrene de merak saldım. Bu ilgi düşünce olarak beni değiştirdi. Dünyaya daha farklı gözle bakmaya başladım.

Bu başlıktan önce yine aynı isimle yine aynı kişinin açtığı başlık vardı daha fazla yazılmıştı, o kapandı bir süre sonra tekrar yeni bir başlık açıldı. Ama bu konulara ilgili arkadaşlar pek sık yazmıyor. Halbuki tartışılacak baya bir konuyu kapsıyor bu başlık.

Selim Turan
13.09.2014, 16:14
Paylaştığım yazıyı okuyanınız var mı? (arka sayfadaki uzun yazı :) ) Konuyla ilgili üç beş yorum gelebilir diye düşündüm ama çıt bile çıkmadı :)

Enisc
14.09.2014, 02:39
Paylaştığım yazıyı okuyanınız var mı? (arka sayfadaki uzun yazı :) ) Konuyla ilgili üç beş yorum gelebilir diye düşündüm ama çıt bile çıkmadı :)

14 bin yıl önce büyük okyanusta batarak yok olan kayıp kıta mu 'da türklerin yaşadığı, türklerin kökeninin oradan geldiği iddiası var. Hatta Atatürk bile bu iddiayı araştırmak için ekip hazırlamış rapor istemiş. http://www.bilinmeyenturktarihi.com/ataturk-ve-kayip-kita-mu.html

Yani Türklerin sıradan bir ırk olmadığı iddia ediliyor. Eski Türklerinde göklere olan ilgisi düşünülünce buna inanmak için sebepler artıyor diyecem ama fazla uçmuş olacağız :D Tamam eyvallah sağlam ırkız ama bunu yaptıysak illa ki günümüze bunun etkileri yansır. Güzel bir hikayeydi sağolsunlar yazmışlar :)

Selim Turan
18.09.2014, 16:06
Aslında Türk'denen kavramın ırk'tan öte olduğunu anlatıyor bu, bir çeşit kimlik, birlik veya bir yol olduğu...Yer yüzünde Allah adına ilk orduyu kuran kişinin adıyla başlıyor bu kimlik.

Günümüz'den örnek verelim. Belirli bir Türk ırksal görüntüsünden söz edebilir miyiz Türk coğrafyalarının tümünde? Kimi esmer, kimi sarışın, kimi çekik gözlü?

Enisc
21.09.2014, 02:34
çok sessiz buralar...

Evren nasıl sona erecek ?

insanlar var olduklarından beri nereden geldiklerini, neden var olduklarını, var olma amaçlarını sorgulamışlardır. bu sorgulamalar, gelmiş geçmiş en kapsamlı inanç sistemlerinin geliştirilmesini sağlamış ve bilimi, felsefeyi ve edebiyatı tetikleyen başlıca unsurlardan biri olmuştur. dünya'nın dört bir yanından, son birkaç yüzyıldır araştırmalar yürüten on binlerce bilim insanının çabaları, bu sorulara güçlü cevaplar verebilmeye başlamıştır. örneğin son 150 yıldır, insanlar olarak nereden geldiğimizi, nasıl var olduğumuzu, bugünlere nasıl ve ne yollardan geçerek ulaştığımızı, evrim kuramı sayesinde açık ve net olarak bilmekteyiz.

ancak bilimde her yeni cevap, yepyeni soruları da doğurmuştur. günümüzde, bu yeni sorular üzerinde çok kapsamlı araştırmalar yürütülmekte, cevaplar aranmaktadır. artık geçmişinin sırlarını büyük oranda aydınlatmış olan insanoğlu, şimdi de gözünü geleceğe dikmiştir. evet, hayvanlar alemi içerisinde sıradan bir tür olduğumuzu, insansı türlerin son 6 milyon yıldır, homo cinsinin son 2 milyon yıldır, homo sapiens olarak bizlerin ise son 300.000 yıldır var olduğunu biliyoruz. evrimsel süreçte milyonlarca türün var olup yok olduğunu, bunların birbirleriyle akrabalık ilişkilerini ve daha nicesini biliyoruz. peki bundan sonra ne olacak? nereye gideceğiz? ne kadar var olacağız? ne kadar var olabiliriz? gezegenimizin var olduğundan beri değiştiğini, farklılaştığını biliyoruz. bu gelişimlerin türlerin evrimini tetiklediğini de biliyoruz. ama gezegenimiz değişmeyi sürdürüyor. bu durumda, canlılar da değişecek, evrimleşecek, türleşecekler. bizlere ve diğer canlılara ne olacak?

günümüz - 50.000 yıl sonra

günümüzden 8.000 yıl kadar sonra, gezegenimizin dönüş ekseninin kademeli olarak değişiyor olmasından ötürü "kutup yıldızı", kuğu takımyıldızı'nda yer alan en parlak yıldız olan deneb olacaktır. 8.649 yıl 251 gün sonra (20 ağustos 10.633 yılında) bir güneş tutulması ve merkür geçişi aynı anda yaşanacaktır.

10.000 yıl kadar sonra, pioneer 10 uzay aracı barnard yıldızı'nın 3.8 ışık yılı yakınından geçecektir. 25.000 yıl kadar sonra ise, arekibo mesajı adı verilen ve 16 kasım 1974'te uzaya gönderdiğimiz özel bir sinyal olan radyo dalgaları messier 13 küresel kümesine ulaşacaktır. bu sinyaller, şimdiye kadar gönderilen en uzun menzilli sinyallerdir. ancak eğer ki orada bu mesajları alabilecek biri varsa ve aynı iletişim metodunu kullanıyorlarsa, cevaplarının bize ulaşması yine 25.000 yıl sürecektir.

eğer ki insanlar kendisini ve tüm doğayı biyolojik, kimyasal ve fiziksel silahlar kullanarak yok etmemiş olurlarsa ve teknolojimiz yaklaşık olarak bu hızla gelişecek olursa, muhtemelen en azından güneş sistemi'ne yayılmamız bu tarihlerde başlamış olacaktır. bazı gezegenleri bu tarihte artık yaşanabilir kılmayı başarmış olabiliriz. bu süreçte, 36.000 yıl sonra küçük bir kırmızı cüce yıldız olan ross 248, güneş sistemi'ne en yakın geçişini yapacaktır ve dünya'nın sadece 3.024 ışık yılı uzağından geçecektir. 40.000 yıl kadar sonra, voyager 1 uzay aracı camelopardalis takımyıldızının içerisindeki ac+79 3888 yıldızının 1.6 ışık yılı yakınından geçecektir. 42.000 yıl kadar sonra ise ross 248'in geçişinin tamamlanmasıyla, alpha centauri bir kez daha güneş'e en yakın yıldız sistemi olacaktır.

...alıntıdır...

Kadir Yeter
21.09.2014, 12:35
Van Gölünün büyük bir deprem sonrası, Kızıldenize akacağını(yıllardan beri) düşünüyorum...

kadiryeter
21.9.2014 TRABZON.

tp://forum.bordomavi.net/

http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=36267

Selim Turan
21.09.2014, 20:32
Van Gölünün büyük bir deprem sonrası, Kızıldenize akacağını(yıllardan beri) düşünüyorum...

kadiryeter
21.9.2014 TRABZON.

tp://forum.bordomavi.net/

http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=36267

Allah'ın gücü her şeye yeter. Fakat Allah sistemi yani evreni ve dünyamızı Ayetullaha göre idare ettiriyor. Yani Bilimsel kurallar evrenin işleyişini belirliyor.

Bölgenin yer yüzü şekilleri Van Gölü'nün Kızıldeniz'e akmasını imkansız kılıyor. Etrafı yüksek plato ve dağlar ile çevrili. Allah göstermesin 8-9 Şiddetinde bir deprem olsa dahi bu mümkün değil gibi, ancak 11-12 şiddetindeki bir deprem ile yer kabuğunun plato ve dağların sıvılaşıp çökmesi lazım bunu için, böyle bir şiddet dalgası dağları tuzla buz eder mi onu da bilmiyorum fakat Van Gölü'nün suyunun böyle bir afette dahi Kızıl Denize akacağını düşünmüyorum. Bunun yerine Dicle yatağına sızabilir ise sular, Suriye ve Irak'a doğru nehir yatağını takip eder oradan Basra Körfezine suyunu boşaltır. En azından yer yüzü şekilleri bu yönde bir tahmin yürüttürüyor.

Böyle bir afette Van Gölü ve çevresi çökerse suyunun taşması bir yana içerde kalır dicle veya fıratın kaynaklarından suyunu da kendine çekebilecek bir havza meydana getirebilir ki buda bir çeşit iç deniz yaratıp, bölgenin sular altında kalmasını sağlayabilir. Bunun yanında böyle bir iç deniz zamanla suyla dolunca bu iç denizden etrafa suyu dağıtan yeni akarsular ortaya çıkabilir. Yeni bir bölgesel ekosistem ve düzene geçiş yaşanır. :) Suriye ve Irak çölleri kuraklığa terk olabilirler veya daha fazla akarsu ortaya çıakrsa bögle daha yeşil bir alana dönüşebilir. :D

Muhteva
22.09.2014, 00:56
Dünya'da ve Evren'de düzen olduğuna inanmıyorum zaten düzen olmadığı bilimsel olarak'ta kanıtlandı bunu tartışmak istemiyorum konu başka yerlere sapmasın bunu ifade etmemin amacı 1 dakika sonra bile hayat'ta olmamızın garantisi olmadığıdır :)

Mesela yakında ki bir galaksi'den ani bir şekilde oluşacak gama ışını patlaması ile 1 saniye içinde atomlarımıza kadar parçalanır ne olduğunu dahi anlama'dan hem biz,hem gezegenimiz,hem de galaksimiz yok olmuş olur fakat bu olay devasa boyutlarda ki evrenimiz de hissedilmez bile normal akışın da devam eder döngü :)

Hani biz olmazsak evren de olmazdı tarzı talihsiz açıklamalar varya inanın Bilim insanları en çok buna gülüyordur eğer tabularınızı yıkıp Bilimi dosdoğru araştırırsanız sizde gülersiniz :)

Yine Dünyan'ın çekirdeğin de oluşacak aşırı bir reaksiyon ile ısınma tavana çıkıp saatli bomba gibi gezegenimizi patlatabilir nitekim evren de patlayan yıldızlara ve yok olan gezegenlere sayısız örnek verebiliriz üstelik bunlar yalnızca bizim teleskoplarla gözlemleyebildiğimiz çok dar bir alanı kapsıyor geri kalan devasa evren de saniye'de kaç yıldızın ve gezegen'in yok olduğunu bilmiyoruz..

Bizim güneş sistemimiz'in yaklaşık 1 milyar yıl süren kaos ve keşmekeşli dönemi yerini şimdi ki durgun haline bıraktığı için insanlar vay anasını şu düzene de bakın mükemmel bir sistem diyerek hem güneş sistemimiz'in tarihi hakkın da bilgi sahibi olmadıklarını ifade etmiş olup hemde tüm evren de bizim şuan ki güneş sistemimiz gibi durgun ve düzenli gözüken bir yapı olduğunu zannediyorlar.

Oysa evren tam anlamıyla kaos yuvasıdır birbirine çarpışan gezegenler,yıldızlar,üzerine devasa gök taşları yağan gezegenler,saniye de 50 tur atıp fırıldak gibi dönen gezegenlerle dolu her tarafımız, uzaya yaklaşık her 10 yılda bir daha gelişmiş teleskoplar gönderiyoruz ve bu sayede çok daha iyi görüntüler elde edip evren'in bilinmezleri üzerine daha güçlü bir şekilde gidiyoruz..

Dünya da tam anlamıyla bir kaos yuvasıdır doğayı bilimsel verilerle araştırdığımız vakit her canlın'ın hayat'ta kalabilmek için bir başkasını yok ettiğini görüyoruz bu keşmekeş yapı makro canlılar'dan mikro canlılara kadar aynıdır yani Balina'dan Bakterilere varıncaya kadar kesinlikle bir düzen olduğuna dair en ufak kanıt yoktur..

Gezegenimiz'in en akıllı demeyeceğim çünkü bütün hayvanlar da akıllıdır en bilinçli ve irade sahibi canlısı olan insanlık bile bu kaos'un ve düzensizliğin en büyük figüranı olarak hem Dünyayı hemde insanlığı yok etmeye devam ediyor..

Amerika,Rusya gibi büyük devletlerin Uzaya bu kadar para dökmelerin'in yalnızca hayat olup olmadığını araştırmaya yönelik olduğunu mu zannediyorsunuz onlar uzay da hayat olduğunu uzun yıllar önce tesbit ettiler harıl,harıl Marsa oraya,buraya gitmeye çalışmaların'ın en önemli sebebi yeni yaşam alanları arıyor olmalarıdır.

Çünkü Dünya yavaş,yavaş miadını doldurmaya başlıyor belki gezegen'in (dış dünya'dan gelecek tehditleri yok sayarsak) bir kaç milyar yıl daha ömrü olduğu doğrudur ama insanlığın hayat'ta kalmasını sağlayacak kaynakların hızla tükendiği gün gibi aşikardır bundan 50 yıl sonra bile gıda ve su savaşları baş gösterebilir dahası küresel ısınma ve insanların doğayı yok edip betonlaşma hırsına bürünmesi de gezegen'in ömrünü hızla azaltmaktadır..

Onun için büyük devletler evvela bizim güneş sistemimizde ki en yakın yaşanabilecek alanlara daha sonra ise başka yıldızlarda ki yaşam bölgelerine ulaşmak istiyor sanıyorum ömrümüz yeterse 2025'li yıllar da aya ilk kolonilerin kurulduğunu göreceğiz zengin ve seçkin bir grup zümre Dünya'dan ayrılıp ayda yaşamaya başlayacak ilk etapta yaşamsal kaynaklarını tabiki Dünya dan sağlayacaklar ama ilerki zamanlar da ayda ki madenleri ve diğer kaynakları kullanıp kendi mini gezegenlerini oluşturmuş olacaklar :)

Bir kaç yüzyıl içinde belkide Dünyada ki tüm zenginler Aya ve Marsa yerleşmiş olacak fakirlere ne mi olacak Dünya da kalıp gıda savaşı vererek birbirini öldürerek hayat'ta kalmaya çalışacaklar ne demiştik düzen yok güçlü zayıfı her zaman ezer ve ezmeye devam edecek malesef..

U.Sadıkoğlu
22.09.2014, 01:29
Dünya'da ve Evren'de düzen olduğuna inanmıyorum zaten düzen olmadığı bilimsel olarak'ta kanıtlandı bunu tartışmak istemiyorum konu başka yerlere sapmasın bunu ifade etmemin amacı 1 dakika sonra bile hayat'ta olmamızın garantisi olmadığıdır :)

Mesela yakında ki bir galaksi'den ani bir şekilde oluşacak gama ışını patlaması ile 1 saniye içinde atomlarımıza kadar parçalanır ne olduğunu dahi anlama'dan hem biz,hem gezegenimiz,hem de galaksimiz yok olmuş olur fakat bu olay devasa boyutlarda ki evrenimiz de hissedilmez bile normal akışın da devam eder döngü :)

Hani biz olmazsak evren de olmazdı tarzı talihsiz açıklamalar varya inanın Bilim insanları en çok buna gülüyordur eğer tabularınızı yıkıp Bilimi dosdoğru araştırırsanız sizde gülersiniz :)

Yine Dünyan'ın çekirdeğin de oluşacak aşırı bir reaksiyon ile ısınma tavana çıkıp saatli bomba gibi gezegenimizi patlatabilir nitekim evren de patlayan yıldızlara ve yok olan gezegenlere sayısız örnek verebiliriz üstelik bunlar yalnızca bizim teleskoplarla gözlemleyebildiğimiz çok dar bir alanı kapsıyor geri kalan devasa evren de saniye'de kaç yıldızın ve gezegen'in yok olduğunu bilmiyoruz..

Bizim güneş sistemimiz'in yaklaşık 1 milyar yıl süren kaos ve keşmekeşli dönemi yerini şimdi ki durgun haline bıraktığı için insanlar vay anasını şu düzene de bakın mükemmel bir sistem diyerek hem güneş sistemimiz'in tarihi hakkın da bilgi sahibi olmadıklarını ifade etmiş olup hemde tüm evren de bizim şuan ki güneş sistemimiz gibi durgun ve düzenli gözüken bir yapı olduğunu zannediyorlar.

Oysa evren tam anlamıyla kaos yuvasıdır birbirine çarpışan gezegenler,yıldızlar,üzerine devasa gök taşları yağan gezegenler,saniye de 50 tur atıp fırıldak gibi dönen gezegenlerle dolu her tarafımız, uzaya yaklaşık her 10 yılda bir daha gelişmiş teleskoplar gönderiyoruz ve bu sayede çok daha iyi görüntüler elde edip evren'in bilinmezleri üzerine daha güçlü bir şekilde gidiyoruz..

Dünya da tam anlamıyla bir kaos yuvasıdır doğayı bilimsel verilerle araştırdığımız vakit her canlın'ın hayat'ta kalabilmek için bir başkasını yok ettiğini görüyoruz bu keşmekeş yapı makro canlılar'dan mikro canlılara kadar aynıdır yani Balina'dan Bakterilere varıncaya kadar kesinlikle bir düzen olduğuna dair en ufak kanıt yoktur..

Gezegenimiz'in en akıllı demeyeceğim çünkü bütün hayvanlar da akıllıdır en bilinçli ve irade sahibi canlısı olan insanlık bile bu kaos'un ve düzensizliğin en büyük figüranı olarak hem Dünyayı hemde insanlığı yok etmeye devam ediyor..

Amerika,Rusya gibi büyük devletlerin Uzaya bu kadar para dökmelerin'in yalnızca hayat olup olmadığını araştırmaya yönelik olduğunu mu zannediyorsunuz onlar uzay da hayat olduğunu uzun yıllar önce tesbit ettiler harıl,harıl Marsa oraya,buraya gitmeye çalışmaların'ın en önemli sebebi yeni yaşam alanları arıyor olmalarıdır.

Çünkü Dünya yavaş,yavaş miadını doldurmaya başlıyor belki gezegen'in (dış dünya'dan gelecek tehditleri yok sayarsak) bir kaç milyar yıl daha ömrü olduğu doğrudur ama insanlığın hayat'ta kalmasını sağlayacak kaynakların hızla tükendiği gün gibi aşikardır bundan 50 yıl sonra bile gıda ve su savaşları baş gösterebilir dahası küresel ısınma ve insanların doğayı yok edip betonlaşma hırsına bürünmesi de gezegen'in ömrünü hızla azaltmaktadır..

Onun için büyük devletler evvela bizim güneş sistemimizde ki en yakın yaşanabilecek alanlara daha sonra ise başka yıldızlarda ki yaşam bölgelerine ulaşmak istiyor sanıyorum ömrümüz yeterse 2025'li yıllar da aya ilk kolonilerin kurulduğunu göreceğiz zengin ve seçkin bir grup zümre Dünya'dan ayrılıp ayda yaşamaya başlayacak ilk etapta yaşamsal kaynaklarını tabiki Dünya dan sağlayacaklar ama ilerki zamanlar da ayda ki madenleri ve diğer kaynakları kullanıp kendi mini gezegenlerini oluşturmuş olacaklar :)

Bir kaç yüzyıl içinde belkide Dünyada ki tüm zenginler Aya ve Marsa yerleşmiş olacak fakirlere ne mi olacak Dünya da kalıp gıda savaşı vererek birbirini öldürerek hayat'ta kalmaya çalışacaklar ne demiştik düzen yok güçlü zayıfı her zaman ezer ve ezmeye devam edecek malesef..

Yazınızın 4-5 paragrafına katılmakla beraber en başta karaladıklarınızla ilgili ciddi bir yanılgıya düştüğünüzü belirtmek isterim. Sizi asla yermek için yazmadığımı belirtir inancınızı ve düşüncenizide bilmediğimi belirtmek isterim.

Öncelikle insanlığın varoluşu ile diğer bitki ve hayvan vs. diğer alemlerinin varoluşlarının tek amacı vardır. Dünya'da bir düzen olmadığını söylemek nesnel olarak mümkün fakat bilimsel olarak asla ve asla mümkün olmayacaktır. Bilim hala daha bir sivrisinek kanadı dahi üretemeyecek kadar aciz bir konumdadır. Bilim adamları insan vücudunu dolaşan sinir sistemlerinin Dünya'yı nasıl 4 kez döndüğü gibi basit sorulara dahi cevap verememektedir. Bilim diye insanların gözünde büyüttüğü fakat benimde bir dönem inanılmaz şekilde derin bir araştırmalara daldığım Evren-İnsan ve Varoluşun sebebi sorularını insan demagojik yorumlar yaparak cevaplayamıyor malesef.

Uykusuzluğun sağlığımız için kötü olduğunu bilsek de bilim adamları neden uyumamız gerektiğini tam olarak açıklayamıyor. Bir teoriye göre uyku beyin gelişimi için gereklidir ve vücudun dinlenip ertesi güne hazırlanmasını sağlar. Değil mi? Ancak bu durum böyleyse neden uyku esnasında beynimiz sürekli uyanık ve aktif? Gizemi daha da derinleştiren uyku sırasında gördüğümüz rüyalardır. Rüyalarla ilgili de pek çok teori üretilmiştir bunlara göre rüyalar gün içinde yaşadıklarımızı analiz etmek, duygularımızı yansıtmak, arzular ve fantaziler, hafızayı sağlamlaştırmak gibi amaçlara hizmet ediyor olabilir. Fakat örneğin insanların yaşadığı dejavu olayını bilim hala açıklayamamaktadır.

Bilim bunları kanıtlarken yer yüzünde varolmuş insanlar arasında beynini maksimum seviyede kullanabilme kapasitesine ulaşan insan yalnızca beyninin %10-12'sini kullanabildiği delillendirilmiştir. Peki nedir bu beynin mucizesi? Beyin beyin dedikleri nedir böyle? İnsan beyninin geriye kalan %95-97'lik kısmını neden kullanamamaktadır? Sıradan insanların beyninin maksimum %5'lik kısmını kullanabildiği belirtilmektedir. Ve bu %5'lik kısımla neler yapılabildiği ortada insanın hareketlerini yaptıklarını irdelediğimizde aslında ne kadar büyük bir hareketlenmenin farkındalığına varıyoruz.

Beyinle ilgili öyle enteresan bilgiler var ki.. Sadece beyin için değil aslında en basitinden bir yaprağın metabolizmasına dahi girdiğinizde bilimin tıkandığını görürsünüz..

* Yaklaşık 1.400 gram ağırlığındaki insan beyninin % 90’ı sudur.

* Beyin zarları arasında dolaşan koruyucu serebro-spinal sıvı günlük olarak yenilenir (400-500 ml/gün).

* Görme sinirlerimizdeki optik liflerin sayısı 1.200.000’dir.

* 100 milyar hücre arasındaki bağlantıların (sinaps) sayısı 60 trilyondur. Her hücrede bir milyara yakın protein, her proteinde ise 40.000 atom bulunmaktadır. Amino asitlerin yanlış bir dizilişi zehir tesiri yapabilmektedir

* Her gözde 130 milyon ışık alıcı hücre vardır. Buraya gelen sinyaller 5 santimetrelik görme siniriyle beyne ulaşır.

* Göz, bir anda beyne 1,5 milyon bilgi sinyali gönderir.

* Bütün hücreler gibi beyin hücreleri de atomlardan oluşmuştur. Bir hücrede 10 katrilyon atom vardır.

Bütün organlarımız gibi beynimiz de en mükemmel şekilde yaratılmış ve hizmetimize sunulmuştur. Allah abes iş yapmadığına göre her hücrenin hattâ her zerrenin kendine has vazifeleri vardır. İnsan basit ve sabit bir madde değildir.

Vücut hücrelerimiz daima yenilenir. Ancak farklı dokulara ait hücrelerin ölüm ve yenilenme süreleri farklıdır. Saniyede 200 milyon alyuvar yapılır, 200 milyonu ölür. Bir alyuvarın ortalama ömrü 120 gündür. Deri ve karaciğer hücrelerimiz çok hızlı yenilendiği hâlde kas hücrelerimiz çok yavaş yenilenir. Beyin hücrelerimiz ise hiç yenilenmezler.

Yeni doğan bir çocukta 380 gram ağırlığında olan beyin ilk üç yıl içinde çok hızlı gelişerek, yedi yaşlarında hemen hemen ergin insandaki büyüklüğe yaklaşır. Bundan sonraki büyümesi ise çok yavaşlar. 20 yaşlarından sonra her yıl bir gram eksilerek 75 yaşlarında, olgunluk döneminde eriştiği zirve noktasının onda biri kadar azalır. 20-70 yaşları arasında beynimizde her gün yaklaşık 50.000 sinir hücresinin iş göremez hâle geldiği veya ölerek yok olduğu tahmin edilmektedir. 50 yaş civarında da bu hücrelerin hemen hemen % 10’u iş göremez durumdadır.

İnsan vücudu başta beyin olmak üzere muntazam bir makine ve harika tarzda değişen bir saray gibidir. Vücutta her hücre çalışmakta ve birbirine yardım etmektedir. Bin kubbeli ve her kubbede taşları direksiz duran bir saray gibi olan bir görme sistemimiz için bile koca bir tıp fakültesi kadar sistem kurmak lâzımdır.

Bilimin delillendirdiği bilimsel bilgiler fakat hiç bir zaman sonucuna ulaştıramadığı bilgiler diyorum ben bunlara.

Kısacası yaradılışın, yani evrenin varoluşunun elbetteki bir amacı vardır. Biz olmasak evren olurdu olmazdı mevzusuna giremeyiz çünkü herşeyin mükemmel olduğu bir düzenin içerisinde olsaydık zaten Kuran-ı Kerim'de Cennet olarak tasvir edilen yerde olurduk.

İnsanların duygularını hislerini yani ruhi bir varlıklarınında olduğunu bilmek bana göre bilimi tıkamaktadır. Hayvanlardan ayrıldığımız en büyük nokta budur. Beyninin bizden fazla bölümünü kullanan hayvanlar vardır fakat bu hayvanlarda utanma, yerleşme, gibi duygular yoktur bunların en önemli sebebi sahip olduğumuz maneviyattır.

Evren'in neden varolduğuna dair çözüme giden yol kesinlikle ama kesinlikle İslamiyet'tir. Bunu size derinlemesine didik didik araştırma yapmış birisi olarak söylüyorum.

Her zaman beni çok etkilemiştir. Newton, Principia adlı eserinde "Bu güneş, gezegenler ve kuyruklu yıldızların âhenkli ve güzel sistemi ancak gücü her şeye yeten bir Zât'ın irade ve kudretinden kaynaklanır" dediği gibi, galaksilerden daha karmaşık bir yapıya sahip olan beynimiz ve milyarlarca hücresinin âhenkli çalışması da ancak ve ancak Allah’ın kudretinden başka bir şeyle açıklanamaz.

AhmetG.
22.09.2014, 02:22
Bi üst mesajda yazmak istediklerim yazıldığından aynı konulara girmek istemiyorum.
Canlı vücudunun işleyişi, evrende zaten bir düzenin olduğunun kanıtıdır bana göre.

Evrende, Dünya-Geoid dışında yaşanılabilir bir yer olduğu kanıtlanıncaya kadar, aksini iddia eden teoriler tamamen hayal ürünü olmaktan öteye geçemez.

Bana göre Dünya dışında insan varlığı süresince yani kıyamete kadar bir yaşam alanı keşfedilemeyecek.

Bunlar dışında benim Evren hakkında merak ettiğim konu ise,

İnsanoğlu çok çok ileri bir teknolojiye ulaşsa, Evrende cennet ve cehennemi bulabilir mi.
Cennet ve cehennem yaratıldığına göre, evrende yada sonsuzluk içinde artık o kavramın adı neyse, onlara ulaşılabilir mi? Bunu merak etmişimdir.

Muhteva
22.09.2014, 02:51
Yazınızın 4-5 paragrafına katılmakla beraber en başta karaladıklarınızla ilgili ciddi bir yanılgıya düştüğünüzü belirtmek isterim. Sizi asla yermek için yazmadığımı belirtir inancınızı ve düşüncenizide bilmediğimi belirtmek isterim.

Öncelikle insanlığın varoluşu ile diğer bitki ve hayvan vs. diğer alemlerinin varoluşlarının tek amacı vardır. Dünya'da bir düzen olmadığını söylemek nesnel olarak mümkün fakat bilimsel olarak asla ve asla mümkün olmayacaktır. Bilim hala daha bir sivrisinek kanadı dahi üretemeyecek kadar aciz bir konumdadır. Bilim adamları insan vücudunu dolaşan sinir sistemlerinin Dünya'yı nasıl 4 kez döndüğü gibi basit sorulara dahi cevap verememektedir. Bilim diye insanların gözünde büyüttüğü fakat benimde bir dönem inanılmaz şekilde derin bir araştırmalara daldığım Evren-İnsan ve Varoluşun sebebi sorularını insan demagojik yorumlar yaparak cevaplayamıyor malesef.

Uykusuzluğun sağlığımız için kötü olduğunu bilsek de bilim adamları neden uyumamız gerektiğini tam olarak açıklayamıyor. Bir teoriye göre uyku beyin gelişimi için gereklidir ve vücudun dinlenip ertesi güne hazırlanmasını sağlar. Değil mi? Ancak bu durum böyleyse neden uyku esnasında beynimiz sürekli uyanık ve aktif? Gizemi daha da derinleştiren uyku sırasında gördüğümüz rüyalardır. Rüyalarla ilgili de pek çok teori üretilmiştir bunlara göre rüyalar gün içinde yaşadıklarımızı analiz etmek, duygularımızı yansıtmak, arzular ve fantaziler, hafızayı sağlamlaştırmak gibi amaçlara hizmet ediyor olabilir. Fakat örneğin insanların yaşadığı dejavu olayını bilim hala açıklayamamaktadır.

Bilim bunları kanıtlarken yer yüzünde varolmuş insanlar arasında beynini maksimum seviyede kullanabilme kapasitesine ulaşan insan yalnızca beyninin %10-12'sini kullanabildiği delillendirilmiştir. Peki nedir bu beynin mucizesi? Beyin beyin dedikleri nedir böyle? İnsan beyninin geriye kalan %95-97'lik kısmını neden kullanamamaktadır? Sıradan insanların beyninin maksimum %5'lik kısmını kullanabildiği belirtilmektedir. Ve bu %5'lik kısımla neler yapılabildiği ortada insanın hareketlerini yaptıklarını irdelediğimizde aslında ne kadar büyük bir hareketlenmenin farkındalığına varıyoruz.

Beyinle ilgili öyle enteresan bilgiler var ki.. Sadece beyin için değil aslında en basitinden bir yaprağın metabolizmasına dahi girdiğinizde bilimin tıkandığını görürsünüz..

* Yaklaşık 1.400 gram ağırlığındaki insan beyninin % 90’ı sudur.

* Beyin zarları arasında dolaşan koruyucu serebro-spinal sıvı günlük olarak yenilenir (400-500 ml/gün).

* Görme sinirlerimizdeki optik liflerin sayısı 1.200.000’dir.

* 100 milyar hücre arasındaki bağlantıların (sinaps) sayısı 60 trilyondur. Her hücrede bir milyara yakın protein, her proteinde ise 40.000 atom bulunmaktadır. Amino asitlerin yanlış bir dizilişi zehir tesiri yapabilmektedir

* Her gözde 130 milyon ışık alıcı hücre vardır. Buraya gelen sinyaller 5 santimetrelik görme siniriyle beyne ulaşır.

* Göz, bir anda beyne 1,5 milyon bilgi sinyali gönderir.

* Bütün hücreler gibi beyin hücreleri de atomlardan oluşmuştur. Bir hücrede 10 katrilyon atom vardır.

Bütün organlarımız gibi beynimiz de en mükemmel şekilde yaratılmış ve hizmetimize sunulmuştur. Allah abes iş yapmadığına göre her hücrenin hattâ her zerrenin kendine has vazifeleri vardır. İnsan basit ve sabit bir madde değildir.

Vücut hücrelerimiz daima yenilenir. Ancak farklı dokulara ait hücrelerin ölüm ve yenilenme süreleri farklıdır. Saniyede 200 milyon alyuvar yapılır, 200 milyonu ölür. Bir alyuvarın ortalama ömrü 120 gündür. Deri ve karaciğer hücrelerimiz çok hızlı yenilendiği hâlde kas hücrelerimiz çok yavaş yenilenir. Beyin hücrelerimiz ise hiç yenilenmezler.

Yeni doğan bir çocukta 380 gram ağırlığında olan beyin ilk üç yıl içinde çok hızlı gelişerek, yedi yaşlarında hemen hemen ergin insandaki büyüklüğe yaklaşır. Bundan sonraki büyümesi ise çok yavaşlar. 20 yaşlarından sonra her yıl bir gram eksilerek 75 yaşlarında, olgunluk döneminde eriştiği zirve noktasının onda biri kadar azalır. 20-70 yaşları arasında beynimizde her gün yaklaşık 50.000 sinir hücresinin iş göremez hâle geldiği veya ölerek yok olduğu tahmin edilmektedir. 50 yaş civarında da bu hücrelerin hemen hemen % 10’u iş göremez durumdadır.

İnsan vücudu başta beyin olmak üzere muntazam bir makine ve harika tarzda değişen bir saray gibidir. Vücutta her hücre çalışmakta ve birbirine yardım etmektedir. Bin kubbeli ve her kubbede taşları direksiz duran bir saray gibi olan bir görme sistemimiz için bile koca bir tıp fakültesi kadar sistem kurmak lâzımdır.

Bilimin delillendirdiği bilimsel bilgiler fakat hiç bir zaman sonucuna ulaştıramadığı bilgiler diyorum ben bunlara.

Kısacası yaradılışın, yani evrenin varoluşunun elbetteki bir amacı vardır. Biz olmasak evren olurdu olmazdı mevzusuna giremeyiz çünkü herşeyin mükemmel olduğu bir düzenin içerisinde olsaydık zaten Kuran-ı Kerim'de Cennet olarak tasvir edilen yerde olurduk.

İnsanların duygularını hislerini yani ruhi bir varlıklarınında olduğunu bilmek bana göre bilimi tıkamaktadır. Hayvanlardan ayrıldığımız en büyük nokta budur. Beyninin bizden fazla bölümünü kullanan hayvanlar vardır fakat bu hayvanlarda utanma, yerleşme, gibi duygular yoktur bunların en önemli sebebi sahip olduğumuz maneviyattır.

Evren'in neden varolduğuna dair çözüme giden yol kesinlikle ama kesinlikle İslamiyet'tir. Bunu size derinlemesine didik didik araştırma yapmış birisi olarak söylüyorum.

Her zaman beni çok etkilemiştir. Newton, Principia adlı eserinde "Bu güneş, gezegenler ve kuyruklu yıldızların âhenkli ve güzel sistemi ancak gücü her şeye yeten bir Zât'ın irade ve kudretinden kaynaklanır" dediği gibi, galaksilerden daha karmaşık bir yapıya sahip olan beynimiz ve milyarlarca hücresinin âhenkli çalışması da ancak ve ancak Allah’ın kudretinden başka bir şeyle açıklanamaz.

Yazdıklarınızı okudum beni geçmiş yıllara götürdü sorgulamak'tan kaçınan ve mutlak itaat ile dayatılanlara inanma gereği duyduğum yıllara..

O dönemler bilimin işime gelen taraflarını yine işime gelen kaynaklar'dan araştırırken tıpkı sizin gibi yaratılışçı algıyla İnsan'ın,hayvanların ve diğer canlıların mükemmel birer organizma olduğunu atom'dan girip göze kadar ilerleyen bir süreçle bıkmadan,usanmadan inançsızlara karşı anlatıp dururdum..

Birde 15 yıl Dini eğitim görmüş olman'ın verdiği ilmi(!) donanımla bu anlattıklarıma Dini kaynakları da referans vererek harika ötesi bir kanıt sunduğumu düşünürdüm..

Sizi yahut bir başkasını asla yermek gibi bir niyetim yok olması da mümkün değil ben sadece kendim'den size örnek vermek istedim :)

Yazdıklarınızın büyük bölümü bende hayal kırıklığına sebep oldu devamlı Bilimsel terimler kullanıp en sonun da Bilim'in acziyetini ifade ederek Dinlerin mutlak çıkış noktası olduğunu ifade etmişsiniz..

Mesela insan vücudunda ki sinirlerin Dünya'yı 4 defa dolaştığı Bilimsel bir veridir eğer Bilim bu bilgileri araştırıp bulmasaydı bugün biz bunlar'dan bii haber olucaktık üstelik inandığımız kaynaklar da bize bunun hakkın da bilgi sunamayacaktı..

Bilim sandığınız'dan çok daha fazla konuyu günümüz itibari ile açıklığa kavuşturmuştur hala açıklayamadığı pek çok konu olduğu doğrudur ancak Bilim yerin de sayan bir yapıya sahip olmadığı için zaman geçtikçe bu bilinmezleri yavaş,yavaş açıklığa kavuşturacaktır ki bir çok konuyu daha önceleri bilinmezken bugün Bilim sayesin de öğreniyoruz..

Aslında bilim bize her geçen gün yeni bilgiler,kanıtlar sunuyor,her gün bir çok esrar perdesini aralıyor..

Sizin beyin,göz ve diğer unsurlar hakkında yapmış olduğunuz açıklamalar salt mantıkla bakıldığı zaman bir tasarımcı olması gerektiğini düşündürebilir..

Bilim ise salt mantıkla değil kanıtlarla hareket ettiği için iki tarafın çatıştığı en can alıcı nokta burası sanırım :)

Bilim bize o bahsettiğiniz organizmaların bir anda oluşmadığını on milyonlarca yıl süren bir süreçle bugünkü halini aldığını kesin olarak kanıtlamıştır..

Bu artık Dünyan'ın tüm Bilim kurulları tarafın'dan şeksiz,şüpesiz bir şekilde kabul ediliyor..

Kurumlar diyorum dikkat ettiyseniz bazı bilim insanları kişisel görüş olarak farklı düşünebilir bu da genel görüşü ve ispat edilmiş hususları değiştirmez..

İnsan vücudu anlattığınız gibi muhteşem bir tasarıma sahip değildir bugün Bilim bize bunu da kanıtlıyor..

En basit örnekle insan'ın belli bir yaştan sonra çenesin'in en arka tarafın da genel olarak yamuk bir şekilde çıkan yirmilik dişler bilimsel olarak hiç bir işe yaramayan bir parçadır ve dişçiye bu şikayetle gittiğimiz zaman genel olarak bu diş bir işe yaramaz diyerek çekilir oysa Bilim bize bu dişin tarihi serüvenini ve milyonlarca yıl önce ne işe yaradığını da anlatıyor bunu uzun,uzun yazmayayım kendiniz araştırabilirsiniz..

Yine Apandist organı bunun gibi vücudumuz da fazlalık olan ve bir görevi bulunmayan organdır milyonlarca yıl önce otobur olan atalarımız bu organı selülozu sindirebilmek için kullanıyordu eğer dünya da en çok yapılan ameliyatları araştırısanız ilk sıralar da Apandist ameliyatı gelir çünkü işe yaramayan bu organ belli zaman sonra çoğu insan da probleme sebep olur ve alınması gerekir..

Balinalar'da arka bacak ve kalça kemiği bulunmaktadır bunlar hiç bir işe yaramadığı gibi bu canlın'ın milyonlarca yıl önce ayakları olduğunu ve karada yaşadığını Bilimsel olarak kanıtlamaktadır yani bu hayvan yaratılışçıların iddia ettiği gibi birden yaratılmış ve hiç bir değişim göstermemiş bir canlı değildir bu şekli alması milyonlarca yıl sürmüştür ve hala devam ediyor..

Hayvanlar ile insanların duygusal ve hissel olarak ayrıldığını ve aramızda ki en önemli noktan'ın bu olduğunu söylemişsiniz üzülerek ifade etmek isterim ki yanlış bilgilendirilmişsiniz :)

Hayvanların duyguları,hisleri,iradeleri hatta ahlakları olduğu Bilimsel olarak kanıtlanmıştır..

Çoğu hayvan insancıl sandığımız ahlak,şefkat,merhamet,kin,yardımlaşma,işbirliği gibi pek çok konuya insanları aratmayacak derece de vakıftırlar bizi ayıran özellik beynimizin evrimsel sürece bağlı olarak daha fazla gelişmiş olmasıdır..

Hayvanların ahlakı ve diğer davranışları olduğuna dair Bilimsel kanıtlar sunan bir video paylaşmak isterim izlerseniz sizde anlarsınız;

http://www.youtube.com/watch?v=oS_W5-JWjfw

Evren'in biz olmasaydık olurmuydu kısmına neden giremiyormuşuz oysa İslama göre tüm Kainat Peygamberin yüzü suyu hürmetine yaratılmadı mı..?

Hatta yine İslama göre İnsanlar haricinde ki tüm canlılar ve kainat insanlığın hizmetine verilmedi mi..?

Bakın ben 15 yıl Dini eğitim aldım bu konulara gayet vakıfım zaten bir insan eğer sonradan inançsız olduysa mutlaka Dini adam akıllı öğrenmiştir yoksa inançsız olması pek mümkün değil :)

Yani günümüz de ki gibi Din hakkın da çok kısıtlı bilgiye sahip olan ve çoğunlukta olan insan topluluğu bu yüzden hala inançlıdır sorgulamaz ona öğretilen neyse hayatı boyunca ona iman ederek hayatını sürdürür..

Atadan,Babadan inançlar hakkın da ne öğrendiyse doğru addeder tıpkı mesajımda ki gibi korkusunu ve üzerinde ki baskıyı yenemeyip buna boyun eğer..

Çok can alıcı açıklamalar yapmak isterdim ama site buna müsait değil kan çıkar sonra mazallah :D


Not: Bu konuyu uzatmayalım çünkü gereksiz tartışmalara sebep olacaktır isterseniz özelden yazabilirsiniz..

U.Sadıkoğlu
22.09.2014, 09:48
Yazdıklarınızı okudum beni geçmiş yıllara götürdü sorgulamak'tan kaçınan ve mutlak itaat ile dayatılanlara inanma gereği duyduğum yıllara..

O dönemler bilimin işime gelen taraflarını yine işime gelen kaynaklar'dan araştırırken tıpkı sizin gibi yaratılışçı algıyla İnsan'ın,hayvanların ve diğer canlıların mükemmel birer organizma olduğunu atom'dan girip göze kadar ilerleyen bir süreçle bıkmadan,usanmadan inançsızlara karşı anlatıp dururdum..

Birde 15 yıl Dini eğitim görmüş olman'ın verdiği ilmi(!) donanımla bu anlattıklarıma Dini kaynakları da referans vererek harika ötesi bir kanıt sunduğumu düşünürdüm..

Sizi yahut bir başkasını asla yermek gibi bir niyetim yok olması da mümkün değil ben sadece kendim'den size örnek vermek istedim :)

Yazdıklarınızın büyük bölümü bende hayal kırıklığına sebep oldu devamlı Bilimsel terimler kullanıp en sonun da Bilim'in acziyetini ifade ederek Dinlerin mutlak çıkış noktası olduğunu ifade etmişsiniz..

Mesela insan vücudunda ki sinirlerin Dünya'yı 4 defa dolaştığı Bilimsel bir veridir eğer Bilim bu bilgileri araştırıp bulmasaydı bugün biz bunlar'dan bii haber olucaktık üstelik inandığımız kaynaklar da bize bunun hakkın da bilgi sunamayacaktı..

Bilim sandığınız'dan çok daha fazla konuyu günümüz itibari ile açıklığa kavuşturmuştur hala açıklayamadığı pek çok konu olduğu doğrudur ancak Bilim yerin de sayan bir yapıya sahip olmadığı için zaman geçtikçe bu bilinmezleri yavaş,yavaş açıklığa kavuşturacaktır ki bir çok konuyu daha önceleri bilinmezken bugün Bilim sayesin de öğreniyoruz..

Aslında bilim bize her geçen gün yeni bilgiler,kanıtlar sunuyor,her gün bir çok esrar perdesini aralıyor..

Sizin beyin,göz ve diğer unsurlar hakkında yapmış olduğunuz açıklamalar salt mantıkla bakıldığı zaman bir tasarımcı olması gerektiğini düşündürebilir..

Bilim ise salt mantıkla değil kanıtlarla hareket ettiği için iki tarafın çatıştığı en can alıcı nokta burası sanırım :)

Bilim bize o bahsettiğiniz organizmaların bir anda oluşmadığını on milyonlarca yıl süren bir süreçle bugünkü halini aldığını kesin olarak kanıtlamıştır..

Bu artık Dünyan'ın tüm Bilim kurulları tarafın'dan şeksiz,şüpesiz bir şekilde kabul ediliyor..

Kurumlar diyorum dikkat ettiyseniz bazı bilim insanları kişisel görüş olarak farklı düşünebilir bu da genel görüşü ve ispat edilmiş hususları değiştirmez..

İnsan vücudu anlattığınız gibi muhteşem bir tasarıma sahip değildir bugün Bilim bize bunu da kanıtlıyor..

En basit örnekle insan'ın belli bir yaştan sonra çenesin'in en arka tarafın da genel olarak yamuk bir şekilde çıkan yirmilik dişler bilimsel olarak hiç bir işe yaramayan bir parçadır ve dişçiye bu şikayetle gittiğimiz zaman genel olarak bu diş bir işe yaramaz diyerek çekilir oysa Bilim bize bu dişin tarihi serüvenini ve milyonlarca yıl önce ne işe yaradığını da anlatıyor bunu uzun,uzun yazmayayım kendiniz araştırabilirsiniz..

Yine Apandist organı bunun gibi vücudumuz da fazlalık olan ve bir görevi bulunmayan organdır milyonlarca yıl önce otobur olan atalarımız bu organı selülozu sindirebilmek için kullanıyordu eğer dünya da en çok yapılan ameliyatları araştırısanız ilk sıralar da Apandist ameliyatı gelir çünkü işe yaramayan bu organ belli zaman sonra çoğu insan da probleme sebep olur ve alınması gerekir..

Balinalar'da arka bacak ve kalça kemiği bulunmaktadır bunlar hiç bir işe yaramadığı gibi bu canlın'ın milyonlarca yıl önce ayakları olduğunu ve karada yaşadığını Bilimsel olarak kanıtlamaktadır yani bu hayvan yaratılışçıların iddia ettiği gibi birden yaratılmış ve hiç bir değişim göstermemiş bir canlı değildir bu şekli alması milyonlarca yıl sürmüştür ve hala devam ediyor..

Hayvanlar ile insanların duygusal ve hissel olarak ayrıldığını ve aramızda ki en önemli noktan'ın bu olduğunu söylemişsiniz üzülerek ifade etmek isterim ki yanlış bilgilendirilmişsiniz :)

Hayvanların duyguları,hisleri,iradeleri hatta ahlakları olduğu Bilimsel olarak kanıtlanmıştır..

Çoğu hayvan insancıl sandığımız ahlak,şefkat,merhamet,kin,yardımlaşma,işbirliği gibi pek çok konuya insanları aratmayacak derece de vakıftırlar bizi ayıran özellik beynimizin evrimsel sürece bağlı olarak daha fazla gelişmiş olmasıdır..

Hayvanların ahlakı ve diğer davranışları olduğuna dair Bilimsel kanıtlar sunan bir video paylaşmak isterim izlerseniz sizde anlarsınız;

http://www.youtube.com/watch?v=oS_W5-JWjfw

Evren'in biz olmasaydık olurmuydu kısmına neden giremiyormuşuz oysa İslama göre tüm Kainat Peygamberin yüzü suyu hürmetine yaratılmadı mı..?

Hatta yine İslama göre İnsanlar haricinde ki tüm canlılar ve kainat insanlığın hizmetine verilmedi mi..?

Bakın ben 15 yıl Dini eğitim aldım bu konulara gayet vakıfım zaten bir insan eğer sonradan inançsız olduysa mutlaka Dini adam akıllı öğrenmiştir yoksa inançsız olması pek mümkün değil :)

Yani günümüz de ki gibi Din hakkın da çok kısıtlı bilgiye sahip olan ve çoğunlukta olan insan topluluğu bu yüzden hala inançlıdır sorgulamaz ona öğretilen neyse hayatı boyunca ona iman ederek hayatını sürdürür..

Atadan,Babadan inançlar hakkın da ne öğrendiyse doğru addeder tıpkı mesajımda ki gibi korkusunu ve üzerinde ki baskıyı yenemeyip buna boyun eğer..

Çok can alıcı açıklamalar yapmak isterdim ama site buna müsait değil kan çıkar sonra mazallah :D


Not: Bu konuyu uzatmayalım çünkü gereksiz tartışmalara sebep olacaktır isterseniz özelden yazabilirsiniz..

Elbette sahip olduğumuz veriler Bilimsel verilerdir ve bu verilerin ortaya konulması bu verileri doğuran bilim insanlarının asırlar önce bir yaratıcının varlığını kabul etmiş olmaları kadar normaldir.

Bilim asla bir kalıbın dışına çıkarak yorumlama yapamaz.

Apandist olayına gelecek olursak.

Evrim teorisinin iddialarını tümüyle geçersiz kılan indirgenemez komplekslik, evrimcilerin iddia ettikleri aşama aşama gelişimi imkansız hale getirir. Örneğin biraraya gelerek gözü oluşturan, gözyaşı bezi, retina, iris gibi organellerin aşamalarla teker teker oluşmaları mümkün değildir. Çünkü gözü oluşturan tüm parçalar eksiksiz olduğunda görme gerçekleşecektir. Biri eksik olsa organ işlevsiz olacağından evrime göre işlevsiz bir organın "doğal seleksiyona" uğrayarak yok olması gerekmektedir.

Evrimciler, canlı türlerinin farklı genetik bilgilere sahip olmalarını mutasyonlara bağlarlar. Mutasyon DNA'da radyasyon ya da kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen değişikliklerdir. Oysa mutasyonlar DNA'ya ya zarar verir ya da üzerinde etkisiz olurlar.
Bunu şöyle bir örnekle açıklayalım: Kalın bir dünya tarihi kitabının baştan sona bilgisayara yazılmasını isteyelim. Bu iş yapılırken, kitabı birkaç kez baştan yazdıralım ve her seferinde kitabı yazan kişiye arada tuşlara gözlerini kapatarak (tesadüfen) basmasını isteyelim. Bu yöntemle tarih kitabı gelişir mi? Örneğin daha önce kitapta var olmayan "Eski Mısır Tarihi" gibi bir bölüm oluşabilir mi? Elbette ki kitaba eklediğimiz harf hataları kitabı geliştirmez, aksine tahrip eder, anlamını bozar. Ama evrim teorisinin iddiası, "harf hatalarının bir kitabı geliştirdiği" yönündedir.

Çok sayıda böceğin hayatı, bedenlerinde yaşayan bakterilerin varlığına bağlıdır. Yaprak bitlerinin de aynı şekilde hayatlarının bağlı olduğu bir bakteri türü vardır. Yaprak biti, kamış benzeri ağız kısmıyla bitkilerin özsularını emerek beslenir. Ancak bitkilerin özsuyu, hayvan vücudunda sentezlenmeyen, besin yoluyla alınması gereken amino asitler açısından oldukça fakirdir. Yaprakbitlerine, ağustosböceklerine ve bitki özsuyu ile beslenen diğer böceklere ihtiyaçları olan amino asitleri bakteriler üretmektedir.

Yaprak bitlerini, yaşamlarının bağlı olduğu bakterilerle kim buluşturmuştur?

Hiçbir organı olmayan, su üstü dünya ile bağlantısı bulunmayan mercanlar, gökyüzünde bulunan güneş ışınlarının yosunlara ulaşması gerektiğini nereden bilmektedir?

Allah özel olarak yaprak bitinin bedeninde bitki özsuyunu sentezleyecek amino asitleri yaratmaz. İnsanların yaratılış delillerini görmeleri için yaprak bitine gereken amino asitleri üretecek bakterileri yaratır ve bu iki canlıyı ortak yaşamlı kılar. Ortak yaşamda görülen aklın canlıların planladığı davranışlar olduğu iddia edilemez. Bu canlılar, yeryüzünde var oldukları ilk günden beri sonsuz akıl sahibi Allah'ın ilhamı ile hareket etmektedirler. Bir Kuran ayetinde şöyle buyrulmaktadır:

"... Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir." (Bakara Suresi, 116)

Allah pek çok ayetinde "aklını kullanan bir topluluk için" (Rad Suresi, 4) yarattığı varlıklarda ayetler olduğunu bildirmektedir . Yine başka bir ayette insanlar düşünmeye şöyle sevk edilmektedir:

"Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?" (Nahl Suresi, 17)

Bilim adamları dahil tüm insanların Nahl Suresinde bildirilen yukarıdaki ayeti vicdanlarını kullanarak düşünmeleri çok önemlidir. Yüce Allah'ın yarattığı çeşitliliğin bir benzerini oluşturabilecek bir güç var mıdır? 'Bilim' kelimesinin amacı Allah'ın yarattığı varlıkların harikalıklarını insanların gözlerinin önüne getirmek değil midir? Bilim adamları araştırdıkları sistemlerin tesadüflerle açıklanamayacak mükemmellikte olduğunu görünce neden üstün bir aklın var olduğunu kabul etmek yerine, akıl ile ilişkisi olmayan kör evrim teorisini seçmektedirler? Yukarıda anlatılan özelliklerin ancak kimya, biyoloji gibi bilgilerle verilebilecek kararlar olması evrim teorisini yıkıp geçmektedir. Allah'ın yeryüzünde yarattığı olağanüstü sistemlerin altında ezilmiş olan evrim teorisini savunan kişiler sahip oldukları mantıksız inançları terk etmeli ve bilimin ispatladığı gerçeklere bakmalıdırlar.

Bir resim, ressama beni neden yaptın diyor mu?

Yada sen bir resme baktığında o resmi yapan ressamı görmediğinde bu resim kendi kendine oluştu diyebilir mi?

Kainatın ressamıda Allah(C.C.)'tır. Senin şu anda bulunduğun durumu çok iyi anlamaktayım ve kesinlikle araştırmanı yarıda kesme eninde sonunda doğruya ulaşacaksın :)

Selim Turan
23.09.2014, 01:50
Yazacağım bir çok şey zaten yazılmış. Her bir satırı okudum :)

Muhteva dünya görüşüne saygı duyuyorum.

"Evren kaostan ibaret. Her şey tesadüfen oluştu. Sen ben o sadece sinir hücrelerimizde gezinen elektrik sinyalleriyiz. Ölünce şartelimiz inecek ve yok olacağız... Ayrıca Metafizik dersen tam bir uydurma insanların hayal ürünü, öyle bir şey yok..." Böyle bir evren ve başı boşluk yok benim için... Bu dünyadaki Zalimlerin yaptıkları yanlarına kalmayacak ona inanıyorum. İslâm olan bir insan gözünden söylüyorum. 1920'de Bilim için "reddedilemez kanıtlar" ile evren durağan idi. Fakat 1929'da yine aynı bilim için Evren "reddedilemez kanıtlarla" genişliyor idi. Yarın ne diyeceği belli olmayan Bilim'i kesin ve net yanılgısız kabul etmek demek hızla işeyen bir otobanın kaç şeritli ve ne şekilde odluğunu bilen kör birinin araç sürerken önüm bomboş ve dümdüz, gideceğim yere sorunsuzca ulaşacağım demesi gibidir bana göre... Halbuki önünde başka araçlar virajlar uçurumlar var bunları keşfetmesi gerek...

Tabiki bu demek değil ki Bilim tamamen yalancı inanılması güç. Bilim'in keşfettiği gerçeklere göre hareket edeceğiz ama bu gerçek bildiklerimizin her an başka yeni bir bilgi ile aksine değişebileceğini göz önüne alarak...

Özet: Evren'de bir düzenin olduğuna inanıyorum...

Muhteva
23.09.2014, 16:49
Keşke herkes saygı duyabilse ve bizde buna inanabilsek ama malesef Türkiye de yaşıyoruz burada inançsız insanlara kesinlikle saygı duyulmaz ve her fırsat'ta linç edilmeye çalışılır istisnalar olabilir tabiki ama ekseriyet bu yönde ben bile 2 yıldır bu sitedeyim bu zamana kadar inancım hakkın da söz etmediysem bunun yüzündendir ve yine bana özel mesaj atan bazı site üyeleri de bu yüzden inançları hakkın da konuşmuyor.

Benim için insanların inançların'ın hiç bir önemi olmaz isterse taşa tapsın fakat o taşı kaldırıp bana fırlatmasın ben burada Ramazan ayın da sahur vakti kaç sefer arkadaşlarla oyun oynayarak sabahladım kimsen'in inancıyla ilgilenmem bizlerin hayata bakışı böyledir.

Ateist,Deist veya Agnostik olan insanlar toplumun genel görüşün de olduğu gibi ahlaksız,sapık,cani,faşist,kedi katili,çok tehlikeli uzak durulması gereken insanlar değil aksine toplumun en bilinçli ve yararlı kesimlerin dendir..

Yakın zaman önce derneğimiz açıldı artık sesimizi daha gür duyacaksınız ve yakın gelecekte şimdi ki gibi çekinip kabuğuna çekilen bir yapıda değil her zaman örgütlü ve haklarını savunan bir bünyeye kavuşacağız..

Konumuza dönersek metafiziği reddettiği mi kim söyledi :) Ayrıca metafizik ile Tanrıların yahut Dinlerin ne tür bir bağı var da konuyu buna bağladınız :) Ayrıca neden ateistmişim gibi konuşuyorsunuz oysa değilim :D

Burada Dinsel mantıkla oluşturulan yaratılış algısını reddettiğim için Ateist olduğum düşünülebilir bu da yanlış bakış açısı Dinlerin dayattığı yaratılış algısını kabul etmeyen herkez ateist değildir mesela ben deizme daha yakın bir görüşe sahibim.

Siz her Ateist yahut Deist,Agnostik vs metafiziği reddediyor mu sanıyorsunuz..? Ateizm'in sözlük anlamı tanrı tanımazlıktır gözle görülemeyen herşeyi inkar etmek gibi bir anlam taşımıyor bu..

Nasıl ki insan madde'den evrildiyse gözle görülmeyen enerji'den,ışınlar'dan başka canlıların evrilmediğini Bilim aksini kanıtlamadığı sürece iddia edemeyiz..

Güneşten Dünya'ya akseden gama ışınların'ın varlığı bundan 50 yıl önce bilinmiyordu fakat bugün artık ispatlandı şimdi biz bu ışınları gözümüzle göremediğimiz için inkarmı edeceğiz tabiki böyle bir şey söz konusu değil ama bundan 50 yıl önce birisi bunu iddia etseydi ortada hiç bir delil olmadığı için tabiki Bilim bunu kabul etmezdi :)

Yine bizlere karşı aklını göstersene,vicdanı'nı görüyormusun,duyguların nerede tarzı komik sorularla sözüm ona üste çıktığını zannedenler oluyor bunların dış dünya ya tezahürleri var yani bir insanın akıllı olduğunu,vicdan sahibi olduğunu yahut duygusal olduğunu söylemlerin den ve yaptığı hareketler den anlıyoruz tıpkı görmediğimiz rüzgarın ağaçları sallamasıyla varlığını belli etmesi gibi :)

1920 yılında ki Bilim akımını örnek vermişsin Selim doğrudur o dönemin Bilim yapısı günümüz den çok daha ilkel durumdaydı ve dediğin gibi Bilim sürekli gelişir bir nokta da durması beklenemez ama atladığın bir husus var Bilim'in belirli kırmızı çizgileri vardır mesela evren'in sürekli genişlemesi hususu Bilim ne kadar gelişirse gelişsin değişmez yani bundan 100 yıl sonra bile hiç bir Bilim otoritesi evren genişlemiyor bilakis küçülüyor diye bir açıklama yapamaz :)

Yine Dünyan'ın yuvarlak(elips şeklinde) olduğu 1000 yıl bile geçse değişmeyecek Bilimsel bir gerçektir aynı şekilde yer çekimi kuralı da öyledir :) Yani Bilim'in yarın ne diyeceği belli değildir sözü bilinmezlikler ve eksik bilinenler için doğrudur net olarak bilinen hususlar için yanlıştır.

1920 yılında henüz doğru düzgün teleskop olmadığı için evren'in durağan olduğunu düşünmeleri mantıklıdır senin de ifade ettiğin gibi bundan sadece 9 yıl sonra evren'in genişlediği ispat edilmiş yani 1929 yılın da peki aradan 90 yıla yakın zaman geçmesine rağmen aksini iddia eden olmuş mu hayır, fakat gelişim burada durmamış önceleri Galaksilerin birbirin'den uzaklaştıkları kabul edilirken daha sonra ki yıllar yıldızların da birbirin den uzaklaştığı tesbit edilmiş yarın belki Paralel evren dediğimiz başka evrenler keşfedilecek ve o zaman belkide bu evrenlerin de birbirin'den uzaklaşarak genişlediği görülecek senin bahsettiğin işte bu her gün yeni bir şey keşfediliyor eskisi inkar edilmiyor 1920 yılı hariç :)

1900'lü yıllar Bilim için büyük basamakları atlama dönemiydi yani deneme yanılma dönemi o yüzden o tarihler de sunulan bilimsel verilerin çoğunu bugün zaten kimse baz almaz..

Başta ki konumuza dönersek eğer metafiziğin tarihi ibrahimi Dinlerin (3 büyük Din) tarihin'den çok daha öncesine dayanır.İnsanlık tarihi Hristyanlığa göre 6000,Yahudiliğe göre 6500(sanırım) İslama göre ise 7000 yıl civarıdır Bilime göre 10-15 milyon yıla dayanır :)

Bizler Onbin ila Yirmibin yıl öncesine ait mağara yazıtlarına baktığımız zaman metafizik inancın'ın o dönemlerde de olduğunu görüyoruz ayinler yaptıklarını,ağıtlar yakarak kötü ruhları def ettiklerini ve bir yaratıcıya taptıklarını görebiliyoruz..

Anadolu'da yakın bir zaman önce kazı sonucu çıkartılan Beşyüz bin yıl öncesine ait insanların kullandığı kap,kaçak türü eşyaların içinde de ibadet için kullanılar materyaller var aslına bakarsanız insan'ın olduğu her zaman dilimin de dinler ve diğer inançlara rastlamak mümkündür çünkü insanlar aciz kaldıkları ve korktukları zaman sığınacak birisine ihtiyaç duyarlar Dinlerin ve onların tasarladığı yaratıcıların oluşma aşaması da bu şekilde başlar.

Ben Dinler de Cin,İfrit şeklinde bahsedilen metafizik varlıklara inanırım tabiki biz bu şekil de isimlendirmiyoruz bu varlıkların tarihi de İslamın bahsettiği insanlık tarihin den çok daha öteye dayanıyor bu varlıklarla temas kuran çok sayıda Ateist arkadaşım da mevcut onların söylediğine göre bu varlıkların %80'i Ateist görüşe sahiptir..

Bu varlıkların olması herhangi bir Din'in yahut Yaratıcın'ın varlığını ispatlamıyor 1.5 milyon yıl önce henüz mağara da yaşayan insanlar bile bu varlıklarla temas kurmuş yani 7 bin yıllık Dinler tarihin'den yüzlerce kat daha eski dönemler de..

Dikkat ediyorum da tek çıkar yol olarak Bilim küçümseniyor eskiden bende küçümserdim. Bilimi tanımadığım gibi araştırmaya niyetim de yoktu çünkü inancımın sarsılacağını düşünürdüm bariz kanıtlarla sunulmuş gerçekler yerine bana dayatılmış hiç bir kanıtı olmayan gaybi ve tabusal şeylere inanmayı yeğlerdim.

O yüzden hepinizi çok iyi anlıyorum siz benim geçmişimsiniz :)

Selim Turan
23.09.2014, 17:41
Konumuza dönersek metafiziği reddettiği mi kim söyledi :) Ayrıca metafizik ile Tanrıların yahut Dinlerin ne tür bir bağı var da konuyu buna bağladınız :) Ayrıca neden ateistmişim gibi konuşuyorsunuz oysa değilim :D

Metafiziği sen değil, Bilim reddediyor dedim. Ve ateistsin demedim fakat yazdıklarım sana seni ateistmişsin gibi hissettirmiş olması doğal. :) "Dünya görüşüne saygı duyuyorum" dedim sadece. :) Bu senin fikrin senin dünyayı görüş açın beni ilgilendirmez. Aynı şekilde benim dünyayı görüş açımın da kimseyi ilgilendiremeyeği gibi... Türkiye'deki toplum psikolojisi çok ayrı bir konu uzunca yazmışsın dediklerin doğrudur. Bunlar ayrı ve uzun uzadıya başka bir konu. Metazfizik konusu ve din olayına gelirsek. Dinlerin Metafizik yani Fizik ötesi ile birebir bağı vardır. Bilimin açıklayamadığı konu da bu zaten.


Burada Dinsel mantıkla oluşturulan yaratılış algısını reddettiğim için Ateist olduğum düşünülebilir bu da yanlış bakış açısı Dinlerin dayattığı yaratılış algısını kabul etmeyen herkez ateist değildir mesela ben deizme daha yakın bir görüşe sahibim.

Ya bildiğimiz dinsel yorumlar hatalı ise? Günümüz dini yorumlama yolu baştan başa hataya sapmış ise bunu hiç hesaba kattın mı?


Başta ki konumuza dönersek eğer metafiziğin tarihi ibrahimi Dinlerin (3 büyük Din) tarihin'den çok daha öncesine dayanır.İnsanlık tarihi Hristyanlığa göre 6000,Yahudiliğe göre 6500(sanırım) İslama göre ise 7000 yıl civarıdır Bilime göre 10-15 milyon yıla dayanır :)

İslam'da insan çağı Hz. Adem ile başlıyor. Hz. Adem'den önce Cinler ve başka başka canlılar evrende ve Dünyada yaşıyorlardı. Bunu Ayetler açıkça belirtiyor. Hz. Adem'in yer yüzüne ne zaman indiği hangi ayette yazıyor ki 7000 yıl gibi kesin bir rakam veriyorsun? :)

Selim Turan
23.09.2014, 17:41
Ben Dinler de Cin,İfrit şeklinde bahsedilen metafizik varlıklara inanırım tabiki biz bu şekil de isimlendirmiyoruz bu varlıkların tarihi de İslamın bahsettiği insanlık tarihin den çok daha öteye dayanıyor bu varlıklarla temas kuran çok sayıda Ateist arkadaşım da mevcut onların söylediğine göre bu varlıkların %80'i Ateist görüşe sahiptir...

Yukarıdaki cevabımda cinlerden bahsettim. İslâm zaten zıttını söylemiyor. Ve evet Cinler'de bizim gibi akıl sahibi yaratıklar. Onlarında dini inançları dünya görüşleri var. Fakat yüzde belirtmek hatalı olur kim gitmiş görmüş onların yaşadığı paralel boyutu ki seçim sonucu gibi yüzde verebiliyorlar? :)


Dikkat ediyorum da tek çıkar yol olarak Bilim küçümseniyor eskiden bende küçümserdim. Bilimi tanımadığım gibi araştırmaya niyetim de yoktu çünkü inancımın sarsılacağını düşünürdüm bariz kanıtlarla sunulmuş gerçekler yerine bana dayatılmış hiç bir kanıtı olmayan gaybi ve tabusal şeylere inanmayı yeğlerdim.

Bilim'i küçümsemiyorum. Yarın A dediğine Bu gün B diyebilir diyorum. Tabiki 2+2=4 eder bu değişmez. Fakat benim demek istediğim Bilim'in açıklayamadığı çok şey var. Ve Bilim için Metafizik açıklanamadığı sürece yoktur. Olmayacaktır. Bu konudan hareketle ben Bilim hakkında böyle konuşuyorum. Bu Bilimi küçümsemek değil. Bu gün hastanelere tedavi olmaya gidiyorsak Bilim'i nasıl küçümseyebiliriz? Uçağa arabaya bilim sayesinde kavuşmadık mı?

Anlatmak istediğim olaya bir örnek daha vereyim; Hemen günümüzden hemde sıcak bilgi. Kolesterol'ün ana sebebi aşırı yağ içeren yemekler idi bu güne kadar bütün bilim insanları bunu söylüyordu, tek gerçek bu idi yıllarca insanları bu yönde telkin ettiler. Şimdi yeni bir araştırma orataya çıakrdı ki Yağların kolesterol ile alakasının olmadığını aksine ekmek tüketiminin bunun ana nedeni yani karbonhidratların vücuda girdiğinde şekere dönüşmesi ile kolesterolü fırlattığını ortaya koydu.


O yüzden hepinizi çok iyi anlıyorum siz benim geçmişimsiniz :)

Beni anladığını düşünebilirsin, bir çok konuda senin gerinde olabilirim bilgi vs. Fakat emin ol ki senin geçmişin değilim. :) Geleceğimde de sen yoksun o dediğin manada tabiki yanlış anlama :D

Muhteva
23.09.2014, 18:53
Haklısın yüzde vermeleri sanırım tahminsel yoksa kimse bunu bir kaç metafizik varlıkla temas kurarak bilemez :)

Bak benim Babaannem 89 yaşındaydı ve çok sağlıklıydı uzun yol yürürdü Trabzon da köyden 10 kilometrelik yola giderdi her yemekte de mutlaka terayağ ve peynir yerdi eti'de çok severdi sapasağlamken trafik kazasın da öldü onun için ben yağlı yiyeceklerin kolestrolü tetiklediğine hiç bir zaman inanmadım :D

Geçmişim derken benden daha bilgisizsiniz anlamın da söylemedim benden çok fazla bilgili olabilirsin ama ahiret sorgusu,cehennem korkusu,dinden çıkma korkusu gibi nedenler den dolayı sorgulamaya cesaretin olmayabilir bilgi bazen işe yaramaz..

Netice de bende bir zamanlar Müslümandım o hisleri anlarım o bakımdan söyledim :)

Selim Turan
23.09.2014, 20:20
Din'i din yapan dogmatik oluşudur. Şüpheye mahal yoktur.

Hem Dini neye göre sorgulayacakmışım? Metafizik yoktur diyen, bilime göre mi sorgulayacağım. Yoksa Metafizik vardır ama dinlerle alakası yoktur gibi bir yoruma dayanarak mı?

AhmetG.
23.09.2014, 21:00
Bilim insanı Yaratıcıya ulaştırmıyorsa neyleyim öyle bilimi.

Alexander
23.09.2014, 21:34
Yazdıklarınızı okudum beni geçmiş yıllara götürdü sorgulamak'tan kaçınan ve mutlak itaat ile dayatılanlara inanma gereği duyduğum yıllara..

O dönemler bilimin işime gelen taraflarını yine işime gelen kaynaklar'dan araştırırken tıpkı sizin gibi yaratılışçı algıyla İnsan'ın,hayvanların ve diğer canlıların mükemmel birer organizma olduğunu atom'dan girip göze kadar ilerleyen bir süreçle bıkmadan,usanmadan inançsızlara karşı anlatıp dururdum..

Birde 15 yıl Dini eğitim görmüş olman'ın verdiği ilmi(!) donanımla bu anlattıklarıma Dini kaynakları da referans vererek harika ötesi bir kanıt sunduğumu düşünürdüm..

Sizi yahut bir başkasını asla yermek gibi bir niyetim yok olması da mümkün değil ben sadece kendim'den size örnek vermek istedim :)

Yazdıklarınızın büyük bölümü bende hayal kırıklığına sebep oldu devamlı Bilimsel terimler kullanıp en sonun da Bilim'in acziyetini ifade ederek Dinlerin mutlak çıkış noktası olduğunu ifade etmişsiniz..

Mesela insan vücudunda ki sinirlerin Dünya'yı 4 defa dolaştığı Bilimsel bir veridir eğer Bilim bu bilgileri araştırıp bulmasaydı bugün biz bunlar'dan bii haber olucaktık üstelik inandığımız kaynaklar da bize bunun hakkın da bilgi sunamayacaktı..

Bilim sandığınız'dan çok daha fazla konuyu günümüz itibari ile açıklığa kavuşturmuştur hala açıklayamadığı pek çok konu olduğu doğrudur ancak Bilim yerin de sayan bir yapıya sahip olmadığı için zaman geçtikçe bu bilinmezleri yavaş,yavaş açıklığa kavuşturacaktır ki bir çok konuyu daha önceleri bilinmezken bugün Bilim sayesin de öğreniyoruz..

Aslında bilim bize her geçen gün yeni bilgiler,kanıtlar sunuyor,her gün bir çok esrar perdesini aralıyor..

Sizin beyin,göz ve diğer unsurlar hakkında yapmış olduğunuz açıklamalar salt mantıkla bakıldığı zaman bir tasarımcı olması gerektiğini düşündürebilir..

Bilim ise salt mantıkla değil kanıtlarla hareket ettiği için iki tarafın çatıştığı en can alıcı nokta burası sanırım :)

Bilim bize o bahsettiğiniz organizmaların bir anda oluşmadığını on milyonlarca yıl süren bir süreçle bugünkü halini aldığını kesin olarak kanıtlamıştır..

Bu artık Dünyan'ın tüm Bilim kurulları tarafın'dan şeksiz,şüpesiz bir şekilde kabul ediliyor..

Kurumlar diyorum dikkat ettiyseniz bazı bilim insanları kişisel görüş olarak farklı düşünebilir bu da genel görüşü ve ispat edilmiş hususları değiştirmez..

İnsan vücudu anlattığınız gibi muhteşem bir tasarıma sahip değildir bugün Bilim bize bunu da kanıtlıyor..

En basit örnekle insan'ın belli bir yaştan sonra çenesin'in en arka tarafın da genel olarak yamuk bir şekilde çıkan yirmilik dişler bilimsel olarak hiç bir işe yaramayan bir parçadır ve dişçiye bu şikayetle gittiğimiz zaman genel olarak bu diş bir işe yaramaz diyerek çekilir oysa Bilim bize bu dişin tarihi serüvenini ve milyonlarca yıl önce ne işe yaradığını da anlatıyor bunu uzun,uzun yazmayayım kendiniz araştırabilirsiniz..

Yine Apandist organı bunun gibi vücudumuz da fazlalık olan ve bir görevi bulunmayan organdır milyonlarca yıl önce otobur olan atalarımız bu organı selülozu sindirebilmek için kullanıyordu eğer dünya da en çok yapılan ameliyatları araştırısanız ilk sıralar da Apandist ameliyatı gelir çünkü işe yaramayan bu organ belli zaman sonra çoğu insan da probleme sebep olur ve alınması gerekir..

Balinalar'da arka bacak ve kalça kemiği bulunmaktadır bunlar hiç bir işe yaramadığı gibi bu canlın'ın milyonlarca yıl önce ayakları olduğunu ve karada yaşadığını Bilimsel olarak kanıtlamaktadır yani bu hayvan yaratılışçıların iddia ettiği gibi birden yaratılmış ve hiç bir değişim göstermemiş bir canlı değildir bu şekli alması milyonlarca yıl sürmüştür ve hala devam ediyor..

Hayvanlar ile insanların duygusal ve hissel olarak ayrıldığını ve aramızda ki en önemli noktan'ın bu olduğunu söylemişsiniz üzülerek ifade etmek isterim ki yanlış bilgilendirilmişsiniz :)

Hayvanların duyguları,hisleri,iradeleri hatta ahlakları olduğu Bilimsel olarak kanıtlanmıştır..

Çoğu hayvan insancıl sandığımız ahlak,şefkat,merhamet,kin,yardımlaşma,işbirliği gibi pek çok konuya insanları aratmayacak derece de vakıftırlar bizi ayıran özellik beynimizin evrimsel sürece bağlı olarak daha fazla gelişmiş olmasıdır..

Hayvanların ahlakı ve diğer davranışları olduğuna dair Bilimsel kanıtlar sunan bir video paylaşmak isterim izlerseniz sizde anlarsınız;

http://www.youtube.com/watch?v=oS_W5-JWjfw

Evren'in biz olmasaydık olurmuydu kısmına neden giremiyormuşuz oysa İslama göre tüm Kainat Peygamberin yüzü suyu hürmetine yaratılmadı mı..?

Hatta yine İslama göre İnsanlar haricinde ki tüm canlılar ve kainat insanlığın hizmetine verilmedi mi..?

Bakın ben 15 yıl Dini eğitim aldım bu konulara gayet vakıfım zaten bir insan eğer sonradan inançsız olduysa mutlaka Dini adam akıllı öğrenmiştir yoksa inançsız olması pek mümkün değil :)

Yani günümüz de ki gibi Din hakkın da çok kısıtlı bilgiye sahip olan ve çoğunlukta olan insan topluluğu bu yüzden hala inançlıdır sorgulamaz ona öğretilen neyse hayatı boyunca ona iman ederek hayatını sürdürür..

Atadan,Babadan inançlar hakkın da ne öğrendiyse doğru addeder tıpkı mesajımda ki gibi korkusunu ve üzerinde ki baskıyı yenemeyip buna boyun eğer..

Çok can alıcı açıklamalar yapmak isterdim ama site buna müsait değil kan çıkar sonra mazallah :D


Not: Bu konuyu uzatmayalım çünkü gereksiz tartışmalara sebep olacaktır isterseniz özelden yazabilirsiniz..

"...Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz..." (Yunus Suresi, 78)

"... Gerçekten Biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu Biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz." (Zuhruf Suresi, 23)


Dinden döneni yine dinden dönen anlar dedim ve geldim.Duygularını çok iyi anlıyorum kardesim.Yıllardır aldatıldıgını düsünüoyrsun, ömrünün 15 yılının bosa gectigini düsünüyorsun ve kendince haklısın.




Bende evrimi kabul ederim, evrim tam aksine benim icin bir yaratılıs sanatıdır.


"ya o küfredenler görmedilerde mi ki semavât-ü arz bitişik idiler de biz onları ayırdık, hayatı olan her şey'i sudan yaptık, hâlâ inanmıyorlar mı?"




Ve O sudan bir insan yarattı ve ona soy sop verdi. Efendin her şeye gücü yetendir.(25:54)




bu arada, ben atalarımın dinini, şirk dolu o dini terkettim.1 milyon hadis piyasada mevcut, hadislerin yazımı peygamber döneminde yasaklandı kaynak:tirmizi.









sorun olmayacak ama olursa buyur

Oğuz ZEYTİN
23.09.2014, 21:47
Bilim Felsefesi, Din Felsefesi, Yaradılış, Kaos Teorisi...

İlgiyle takip ediyorum sizi. Konuya girmemek için zor tutuyorum kendimi. :)

Enisc
23.09.2014, 22:32
Bende ne zaman din mevzularına girilecek diye bekliyordum :) Keyifle okuyoruz lütfen devam edin. :)

Muhteva
23.09.2014, 22:54
Din'i din yapan dogmatik oluşudur. Şüpheye mahal yoktur.

Hem Dini neye göre sorgulayacakmışım? Metafizik yoktur diyen, bilime göre mi sorgulayacağım. Yoksa Metafizik vardır ama dinlerle alakası yoktur gibi bir yoruma dayanarak mı?

Kimsen'in düşüncesine ihtiyacın yok kendi zekan, mantığın ve muhakeme yeteneğin yeterli yok ben böyle iyiyim diyorsan kendin bilirsin ben burada kimseye zorla bir şeyi dikta edecek değilim zaten hayat görüşüme ters bu..

Ilk satırına cevaben süpheye mahal yoktur ancak her inanan hayatin da bir kac sefer süphelenir ben süphelenmedim diyene sadece gülümser geçerim :)

Kimisi beynini mesgul eden bu süpheleri cabucak kafasin dan silip atar, kimisi yıllar süren bir sürec sonucu süphelerin den arınır, kimileri ise sonuna kadar gider ve süpheleri galip gelir..

Selim Turan
23.09.2014, 23:08
Her Hadis Doğrudur. YANLIŞ

Her Hadis Yalandır. YANLIŞ

Hadislerin içerisinde Doğru olanları mevcuttur. Bunlara ulaşmanın bir çok yolu ve yol gösteren kaynağı vardır. DOĞRU

İslâmiyet yobaz uydurması hadislerle Yobaziyet olmuş denir. Yani Hadisler Külliyen uydurma Tek Gerçek Kuran denir... Peki dini yaşamak için gerekli kuralları nasıl nereden bilebiliriz?

İtikadı oluşturan ana hususlar nasıl ortaya çıkmıştır? Kuran-ı Kerim'de Allah yalnız bana ibadet edin diyor. Yahu bu ibadet nasıl yapılır yazmıyor ki.

Peygamber sadece alın size kitap getirdim hadi bana eyvallah demiş ve çekip gitmiş mi? Peygamberin her hadisi uydurma ise Aynı Peygamberin anlatarak ezberlettiği ayetlerin neden hepsi yalan uydurma olmuyor bu kişilerin gözünde?

Yahu tek gerçek Kuran-ı Kerim deniyor. Kuran-ı Kerim ne zaman tek mushaf haline getirilmiş ne zaman yazıya dökülmüş? Külliyen yalan denen hadislerin kaynak gösterildiği sahabelerin ezberleri değil mi Kuran Ayetleri?

Sözüm Kuran-ı Kerim gerçektir ona laf yok ama Hadislere inanmıyorum hepsi uydurma diyenlere...

Muhteva
23.09.2014, 23:09
"...Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz..." (Yunus Suresi, 78)

"... Gerçekten Biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu Biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz." (Zuhruf Suresi, 23)


Dinden döneni yine dinden dönen anlar dedim ve geldim.Duygularını çok iyi anlıyorum kardesim.Yıllardır aldatıldıgını düsünüoyrsun, ömrünün 15 yılının bosa gectigini düsünüyorsun ve kendince haklısın.




Bende evrimi kabul ederim, evrim tam aksine benim icin bir yaratılıs sanatıdır.


"ya o küfredenler görmedilerde mi ki semavât-ü arz bitişik idiler de biz onları ayırdık, hayatı olan her şey'i sudan yaptık, hâlâ inanmıyorlar mı?"




Ve O sudan bir insan yarattı ve ona soy sop verdi. Efendin her şeye gücü yetendir.(25:54)




bu arada, ben atalarımın dinini, şirk dolu o dini terkettim.1 milyon hadis piyasada mevcut, hadislerin yazımı peygamber döneminde yasaklandı kaynak:tirmizi.









sorun olmayacak ama olursa buyur

Evet senin gibi düşünenler de var Dini kesimler sizin için "Sadece Kuranı baz alıp sünneti,icmayı ve kıyası reddediyor" derler :)

Ben buna da katılmıyorum vermiş olduğun ayetler de bahsedilen su meni olmalı yoksa meniden yaratıldığımızı anlatan ayetlerle çelişir bu durum yahut hem toprak hemde suyun karışımın dan yaratıldığımızı ifade eder ki bu pratik'te evrim ile uyuşmayan bir senaryo olur :)

"Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık" (insan suresi: 2)

Yine bu ayeti baz aldığımız da su olarak meni'den bahsedildiği açıktır..

Ayrıca aşağıda ki ayet'te su tabiri ile meniden bahsedildiğini kanıtlar...

"Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur. Bir damla sudan meni döküldüğü zaman. Gerçek şu ki, diğer diriltme de O'na aittir. (Necm Suresi, 45-47)

Aynı şekilde bu ayet;

İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı? Dökülüp atılan bir sudan yaratıldı. Bel kemiği ile kaburgalar arasında dan çıkar. (Tarık Suresi, 5-7)

Ve bu ayet Bilimsel olarak testisler'de üretilip oradan çıkan meni için bel ile kaburgalar arasın'dan çıkar diyerek Bilim ile çelişir :)

Selim Turan
23.09.2014, 23:13
İnsan adem ve Havva'dan... Adem ve Havva ise topraktan...

İslam için böyle yoksa, pampa ben biliyorum İnsan'ın Primatların evrimleşmesiyle ortaya çıkığını :P

Muhteva
23.09.2014, 23:20
Ayrıca aşağıda ki ayetler ilk insanların cennet'te yaratıldığını kesin bir şekilde kanıtlar o halde Kuran'da evrim teorisine dair deliller olduğunu söylemek mantık dışı olur

"Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. (Araf Suresi, 27)

Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz. Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. (Bakara Suresi, 35-36)

Selim Turan
23.09.2014, 23:31
İslam çerçevesinde devam ediyorum.

Bazı kesimler Şeytan yoktur nefsimizdir, egomuzdur falan der. Bu ayetler onları da yalanlıyor. Burada apaçık bir şekilde Şeytan'ın var olduğunu. Ve "İnin birbirinize düşman olarak" denilerek kanıtlanıyor.

"Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık." ( :P )

Şeytan cinlerden ve ona müddet verilmiş kıyamete dek yaşayacak. Kıyamete dek ölümsüz yani. Bu duruma sahip İnsanlarda var. Hz. Hızır, Hz. İlyas gibi...

Muhteva
24.09.2014, 00:08
Video'ya bak ne potansiyeller var :D

https://www.youtube.com/watch?v=7YDOgFAFiwo&list=UUjsdYhMIQ0-fJPqEjiHYlzA

AhmetG.
24.09.2014, 02:21
Araya girmek istemem ama demeden geçmek istemedim. Verilen ayet meallerinin kim tarafından çevrildiği çok önemlidir.
Günümüzde çok fazla çevirici olduğunu ve Türkçe kelimelerin birden çok daha fazla anlamları olduğunu düşünürsek, çeviren kişinin çok ehemmiyetli bir kişi olması gerekmekte. Bu yüzden 1 kelime dahi olsa yanlış çevirilerin olduğunu unutmamak gerekir.

Siz öyle yapıyorsunuz demek için değil sadece aklıma geldiği için söyledim.

selcuk
24.09.2014, 02:23
Paralel Evren'e değil de dünyadan başka gezegenlerde yaşam olduğuna inanıyorum.

Ayrıca Kara Delik olayını da çok araştırdım. Dünya üzerinde sanırım onu keşfedebilecek bir teknoloji üretilemeyecek. Zaten belirli bir noktası yok, uzayın derinliklerine doğru rastgele çıkıveriyor.

Kara Delik'in açılması, cisimleri yutması ve o cisimlerin birden yok olması çok enteresan. Arkasından çıkmıyor, acaba parçalıyor mu yuttuğu cisimleri ? Yoksa hakikaten Paralel Evren denilen yere açılan bir kapı mı aynı zamanda ?


İnanılmaz güçlü bir çekim kuvvetine sahip. Zaten araştırmalara göre çekim alanına girdikten sonra kaçış şansınız %0. Yani imkânsız.


Keşke dünya üzerine bunu keşfedebilecek bir teknoloji gelse. Ve bunu görmeye ömrüm yetse. Sanırım yaşadağım süre boyunca bendeki en büyük gizem olarak kalacaklar.

karadelik isigida cektiginden arkasindan cikip cikmadigini zaten söylenemez

cernde neutrinolar carptirilmasindada kisa süreli karadeliklerin üretildigine göre ölcümler var, su an arastirmacilar bunu arstiriyor
yani karadeliklerin süpernovanin bir yan etkisi oldugunun ispati sayilir

daha iyi anlatmaya türkcem yetmiyor

Sibel
24.09.2014, 18:07
Evrende düzen olmadığı konusu insan neye inanırsa inansın tartışılmayacak kadar uzak geliyor :)
Evrende ve evrende var olan tüm madde ve canlılardaki düzen, muazzam matematik inkâr edilemeyecek kadar açık.

Muhteva
24.09.2014, 20:22
Metafiziği sen değil, Bilim reddediyor dedim. Ve ateistsin demedim fakat yazdıklarım sana seni ateistmişsin gibi hissettirmiş olması doğal. :) "Dünya görüşüne saygı duyuyorum" dedim sadece. :) Bu senin fikrin senin dünyayı görüş açın beni ilgilendirmez. Aynı şekilde benim dünyayı görüş açımın da kimseyi ilgilendiremeyeği gibi... Türkiye'deki toplum psikolojisi çok ayrı bir konu uzunca yazmışsın dediklerin doğrudur. Bunlar ayrı ve uzun uzadıya başka bir konu. Metazfizik konusu ve din olayına gelirsek. Dinlerin Metafizik yani Fizik ötesi ile birebir bağı vardır. Bilimin açıklayamadığı konu da bu zaten.



Ya bildiğimiz dinsel yorumlar hatalı ise? Günümüz dini yorumlama yolu baştan başa hataya sapmış ise bunu hiç hesaba kattın mı?



İslam'da insan çağı Hz. Adem ile başlıyor. Hz. Adem'den önce Cinler ve başka başka canlılar evrende ve Dünyada yaşıyorlardı. Bunu Ayetler açıkça belirtiyor. Hz. Adem'in yer yüzüne ne zaman indiği hangi ayette yazıyor ki 7000 yıl gibi kesin bir rakam veriyorsun? :)

Bu yorum arka sayfa da kalmış yeni gördüm en sondan başlarsak eğer İslama göre İnsanlık tarihin'in 7000 yıl civarı olduğunu tesbit etmek için Adem'in yeryüzüne ne zaman indiğin'in Kuran da geçmesi gerekmiyor tüm islam tarihçilerin'in ortak görüşüdür ki bütün Peygamberler baba'dan oğula,toruna gelmiştir.

Baba'dan oğula gelmeyen baba'dan toruna yahut torunu'nun oğluna geçmiştir sadece son peygamber 10 kuşak civarı soy ağacıyla gelmiştir onun da İsmail'in soyundan geldiği bellidir.

Peygamberlerin seceresi yani soy ağacı ortadadır şayet bu inkar edilirse evvela Muhammed'in İsmail Peygamberin soyun dan geldiği gerçeği de inkar edilmelidir..

Adem'den Muhamme'de kadar arada ki tüm kuşaklar biliniyor eğer bu kuşakların hepsini hesaplarsak 7000 bin civarı yıl önceye gidiyoruz yani ilk okul düzeyin de matematiğe bile vakıf isek bu sonucu bulmak zor olmaz :)

Geniş bilgi için;

1. Adem (as).



2. Şit (as): Babası: Âdem Aleyhisselâm, Annesi de, Hz. Havvâ'dır.



3. İdris (as): İdris (as)'ın soyu, Yerd (yahud Yarid)b.Mehlâil b.Kaynarı (yahud Kaynen) b.Enuş, b.Şit, b.Âdem Aleyhisselâm.



4. Nuh (as): Nuh b.Lemek (veya Lemk), b.Mettu Şelah, b.Ahnuh (veya Uhnuh) (Yani İdris Aleyhisselâm), b.Yerd (veya Yarid), b.Mehlâil, b.Kayn (veya Kaynarı), b.Enuş, b.Şis, b.Âdem Aleyhisselâm.



5. Hud (as): Hûd (Âbir) b.Abdullâh, b.Rebah, b.Halud b.Âd, b.Avs, b.İrem, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisselâmdır.



6. Salih (as): Salih b.Ubeyd, b.Esif veya Asit, b.Kemaşic b.Ubeyd, b.Hadir b.Semud, b.Âbir b.İrem, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisse!amdır.



7. İbrahim (as): İbrahim b.Târah (Âzer), b.Nahor, b.Sarug (Şarug) b.Rau (Ergu), b.Falığ, b.Âbir, b.Şalıh, b.Erfahşed, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisselâmdır.



8. İsmail (as): İsmail Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın, Hz.Hâcer'den doğan ilk ve büyük oğludur.



9. İshak (as): İshak Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın ikinci oğlu olup Hz.Sâre'den doğmuştur.



10. Lut (as): Lût b.Hâran, b.Târah, b.Nahor, b.Saruğ'dur. Lût Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın Yeğeni, yani kardeşi Haran'ın oğlu idi.



11. Yakub (as): Yâkub b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Yâkub Aleyhisselâmın Annesi: Refaka'dır.



12. Yusuf (as): Yûsuf b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Yûsuf Aleyhisselâmın annesi: Râhıl bint-i Leban'dır.



13. Eyyub (as): Eyyûb b. Mûs, b. Ra'vil, veya Razıh b. Ays b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Eyyûb Aleyhisselâmın annesi Lut Aleyhisselâmın kızı idi.



14. Zülkifl (as): Bişr (Zülkifl) b.Eyyûb Aleyhisselâm'dır.



15. Şuayb (as): Şuayb b. Mîkâil, b. Yeşcür, b. Medyen, b. İbrahim Aleyhisselâmdır. Şuayb Aleyhisselâmın annesi: Lut Aleyhisselâmın kızı Mîkâil'dir. Şuayb Aleyşhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmın Kayınpederi idi.



16. Musa (as): Mûsâ b.İmran, b.Yashür, b.Kahis, b.Lâvi, b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâm'dır. Mûsâ b.İmran Aleyhisselâmla Hârûn b.İmran Aleyhisselâm, Ana-Baba bir kardeş idiler. Harun Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmdan bir yaş büyüktü.



17. Harun (as): Musa (as)'ın kardeşidir.



18. Hızır (as): Rivayete göre: Hızır Aleyhisselamın soyu: Belya (veya İlya) b. Milkân, b.Falığ, b.Âbir, b.Salih, b.Erfahşed, b.Sâm b.Nuh Aleyhisselam olup babası, büyük bir kraldı. Kendisinin; Âdem Aleyhisselamın oğlu veya Ays b.İshak Aleyhisselamın oğullarından olduğu veya İbrahim Aleyhisselama iman ve Babil'den, Onunla birlikte hicret edenlerden birisinin, ya da Farslı bir babanın oğlu olduğu, kral Efridun ve İbrahim Aleyhisselam devrinde yaşadığı, büyük Zülkarneyn'e Kılavuzluk ettiği, İsrail oğulları krallarından İbn. Emus'un zamanında İsrail oğullarına peygamber olarak gönderildiği, halen, sağ olup her yıl, Hacc Mevsiminde İlyas Aleyhisselamla buluştukları da, rivayet edilir.



19. Yuşa (as): Yûşa' b. Nûn, b. Efrâim, b. Yûsuf, b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâm'dir.



20. Kâlib b. Yüfena (as): Kâlib b. Yüfena, b. Bariz (Fariz), b. Yehuza, b. Yâkub[3] b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmdır. Kâlib b. Yüfenna Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmın kız kardeşi Meryem'in kocası veya Mûsâ Aleyhisselâmın damadı idi.



21. Hızkıl (as): Hızkıl b. Nûridir. Hızkıl Aleyhisselâmın annesi yaşlanıp çocuk doğurmaz hale geldikten sonra, Yüce Allâh'dan bir oğul dilemiş ve Hızkıl Aleyhisselâm, ihsan olunmuştur. Bunun için, Hızkıl Aleyhisselâm (İbnül'acûz = Koca Karının Oğlu) diye anılmıştır.



22. İlyas (as): İlyas b. Yasin, b. Finhas, b. Ayzar, b. Hârûn, b. İmran (A.S)'dır.



23. Elyesa (as): Elyesa' b.Ahtub, b.Adiy, b.Şütlem, b.Efrâîm, b.Yûsuf, b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâm'dır. Elyesa Aleyhisselâm'ın, İlyas Aleyhisselâm'ın amcasının oğlu olduğu da söylenir.



24. Yunus (as): Yûnus b. Matta; Bünyamin b. Yâkub b. İshâk, b. İbrahim Aleyhisselâm oğulları soyundandı. Matta, Yûnus Aleyhiselâmın annesi idi. Peygamberlerden, Yûnus b. Matta ile İsâ b. Meryem Aleyhisselâmlardan başka hiç biri, annesine nisbetle anılmamıştır.



25. Şemûyel (as): Şemûyel b.Bali, b.Alkama, b.Yerham, b.Yehu, b.Tehu, b.Savf'dır. Şemuyel Aleyhisselâm, İsrail oğullarından ve Hârûn Aleyhisselâmın zürriyetindendi. Şemuyel Aleyhisselâmın annesi Hanne olup[6] Lâvi b.Yâkub Aleyhisselâmın Hanedanına mensuptu.



26. Davud (as): Dâvûd b.İşâ Aleyhisselâm; Yehûza b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâmın soyundandır.



27. Süleyman (as): Dâvûd b.İşa Aleyhisselâmın oğlu olan Süleyman Aleyhiselâmın da, soyu, Yehûza b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâmlara dayanır.



28. Lukman (as): Lukman b.Sâran, b.Mürîd, b.Savun. Lukman Aleyhisselâm; Dâvûd Aleyhisselâmın devrinde yaşamıştır. Kendisi; Mısır Nub kabilesine mensubtu. Medyen ve Eyke halkındandı. İsrail oğullarından bir adamın kölesi iken, onun tarafından âzâd edilmiş ve kendisine ayrıca mal da, verilmişti.



29. Şâ'yâ (as): Şâ'yâ b.Emus veya Emsıya'dır.



30. İrmiya (as): İrmiya b.Hılkıya; Lavi b.Yâkub Aleyhisselâm'ın soyundan gelen Hârûn b.İmran Aleyhisselâmın soyundandı.



31. Danyal (as): Danyal b.Hızkıl'ül 'asgar, Peygamber oğullarından, Süleyrnan b.Dâvud Aleyhisselamların soyundandı.



32. Uzeyr (as): Uzeyr b.Cerve Hârûn Aleyhisselâmın zürriyetindendir.



33. Zulkarneyn (as): Zülkarneyn Aleyhisselâmın ismi, soyu ve Peygamber olup olmadığı... Hakkında bir çok ve çelişkili rivayetler bulunmaktadır. Kendisinin, Sa'b b.Abdullah'ülkahtânî olduğu söylendiği gibi, babasının Hımyerîlerden olduğu da, ileri sürülmektedir.



İbn. Habîb de; Hımyer krallarının isimlerini -Hişam b.Kelbî'den sırasıyla kitabına geçirirken, Sa'b b.Karîn b.Hemal'ı, -Yüce Allah'ın, Kitabında- Zülkarneyn diye anmış olduğunu kayd ettikten sonra, kral Zeyd b.Hemal'ı kayd edip ona da, Yüce Allan'ın Tübba' adını vermiş olduğunu açıklar.



Zülkarneyn Aleyhnisselâm hakkında: "Hem Nebi idi, hem Resul idi." diyenler olduğu gibi, "Hayır! O, Resul olmayan bir Nebi idi. Resul olmayan bir Nebî oluşu, inşâallâh, Sahih'dir!" diyenler de, vardır. Hz. Ali'ye göre, Zülkarneyn Aleyhisselâm: Ne bir Nebi, ne de, bir kraldı. Fakat, Allan'ın Salih bir kulu idi ki, o, Allâhı, sevmiş, Allah da, onu, sevmişti.



34. Zekeriyya (as): Zekeriyyâ b.Berahyâ Aleyhisselâmın soyu, Süleyman b.Dâvûd Aleyhisselâmlara, Süleyman b.Dâvûd Aleyhisselâmların soyu da, Yehûza b.Yâkub Aleyhisselâma dayanır.



35. Yahya (as): Yahya (as), Zekeriyya (as)'ın oğludur.



36. İsa (as): Hz. Meryemin oğludur ve bir mucize olarak babasız dünyaya gelmiştir. Hz. Meryem'in babası İmran b.Mâsân olup Hub'um b.Süleyman Aleyhisselâmın soyundandı.



37. Hz. Muhammed (asm): Muhammed b. Abdullah, b. Abdulmuttalib, b. Hâşim, b. Abdi Menaf, b. Kusayy, b. Kilab, b. Mürre, b. Ka'b, b. Lüey, b. Galib, b. Fihr, b. Mâlik, b. Nadr, b. Kinane, b. Huzeyme, b. Müdrike, b. İlyas, b. Mudar, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan. Bütün kaynaklar Muhammed (a.s.)ın, Adnan'a kadar olan atalarının gerek isimlerinde, gerek sıralarında, ittifak halinde bulundukları gibi, Adnan'ın da İsmail (a.s.) b. İbrahim (a.s.)ın öz be öz soyundan geldiğinde de müttefiktirler.

Kaynak: Peygamberler Tarihi, M. Asım Köksal

----------------

Ben burada tabiki İslami kaynaklara göre 7000 olduğunu ifade etmeye çalıştım yoksa bana göre tarihte Adem ile Havva isimli birileri yaşamamıştır..

Bu 3 büyük Dinde'de insanlığın kökeni hakkın da insanlara elle tutulur bir şeyler verebilmek için canlandırılmış hayali karakterlerdir..

İkinci yazdığın hususa gelirsek ben orada günümüzde ki Dinsel yorumları değil bizzat Kuran'ın yaratılış mantığını kastettim yoksa günümüzde ki Dinsel yorumlara bakacak olursak bin farklı Din modeli bulabiliriz :)

Ateistlik ile alakalı yorumum ise biraz latife maksatlıydı yoksa bana ateist denilmesi beni gocundurmaz ha deist ha ateist biz fazla takılmayız bunlara :)

Alexander
24.09.2014, 21:47
Bu yorum arka sayfa da kalmış yeni gördüm en sondan başlarsak eğer İslama göre İnsanlık tarihin'in 7000 yıl civarı olduğunu tesbit etmek için Adem'in yeryüzüne ne zaman indiğin'in Kuran da geçmesi gerekmiyor tüm islam tarihçilerin'in ortak görüşüdür ki bütün Peygamberler baba'dan oğula,toruna gelmiştir.

Baba'dan oğula gelmeyen baba'dan toruna yahut torunu'nun oğluna geçmiştir sadece son peygamber 10 kuşak civarı soy ağacıyla gelmiştir onun da İsmail'in soyundan geldiği bellidir.

Peygamberlerin seceresi yani soy ağacı ortadadır şayet bu inkar edilirse evvela Muhammed'in İsmail Peygamberin soyun dan geldiği gerçeği de inkar edilmelidir..

Adem'den Muhamme'de kadar arada ki tüm kuşaklar biliniyor eğer bu kuşakların hepsini hesaplarsak 7000 bin civarı yıl önceye gidiyoruz yani ilk okul düzeyin de matematiğe bile vakıf isek bu sonucu bulmak zor olmaz :)

Geniş bilgi için;

1. Adem (as).



2. Şit (as): Babası: Âdem Aleyhisselâm, Annesi de, Hz. Havvâ'dır.



3. İdris (as): İdris (as)'ın soyu, Yerd (yahud Yarid)b.Mehlâil b.Kaynarı (yahud Kaynen) b.Enuş, b.Şit, b.Âdem Aleyhisselâm.



4. Nuh (as): Nuh b.Lemek (veya Lemk), b.Mettu Şelah, b.Ahnuh (veya Uhnuh) (Yani İdris Aleyhisselâm), b.Yerd (veya Yarid), b.Mehlâil, b.Kayn (veya Kaynarı), b.Enuş, b.Şis, b.Âdem Aleyhisselâm.



5. Hud (as): Hûd (Âbir) b.Abdullâh, b.Rebah, b.Halud b.Âd, b.Avs, b.İrem, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisselâmdır.



6. Salih (as): Salih b.Ubeyd, b.Esif veya Asit, b.Kemaşic b.Ubeyd, b.Hadir b.Semud, b.Âbir b.İrem, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisse!amdır.



7. İbrahim (as): İbrahim b.Târah (Âzer), b.Nahor, b.Sarug (Şarug) b.Rau (Ergu), b.Falığ, b.Âbir, b.Şalıh, b.Erfahşed, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisselâmdır.



8. İsmail (as): İsmail Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın, Hz.Hâcer'den doğan ilk ve büyük oğludur.



9. İshak (as): İshak Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın ikinci oğlu olup Hz.Sâre'den doğmuştur.



10. Lut (as): Lût b.Hâran, b.Târah, b.Nahor, b.Saruğ'dur. Lût Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın Yeğeni, yani kardeşi Haran'ın oğlu idi.



11. Yakub (as): Yâkub b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Yâkub Aleyhisselâmın Annesi: Refaka'dır.



12. Yusuf (as): Yûsuf b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Yûsuf Aleyhisselâmın annesi: Râhıl bint-i Leban'dır.



13. Eyyub (as): Eyyûb b. Mûs, b. Ra'vil, veya Razıh b. Ays b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Eyyûb Aleyhisselâmın annesi Lut Aleyhisselâmın kızı idi.



14. Zülkifl (as): Bişr (Zülkifl) b.Eyyûb Aleyhisselâm'dır.



15. Şuayb (as): Şuayb b. Mîkâil, b. Yeşcür, b. Medyen, b. İbrahim Aleyhisselâmdır. Şuayb Aleyhisselâmın annesi: Lut Aleyhisselâmın kızı Mîkâil'dir. Şuayb Aleyşhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmın Kayınpederi idi.



16. Musa (as): Mûsâ b.İmran, b.Yashür, b.Kahis, b.Lâvi, b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâm'dır. Mûsâ b.İmran Aleyhisselâmla Hârûn b.İmran Aleyhisselâm, Ana-Baba bir kardeş idiler. Harun Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmdan bir yaş büyüktü.



17. Harun (as): Musa (as)'ın kardeşidir.



18. Hızır (as): Rivayete göre: Hızır Aleyhisselamın soyu: Belya (veya İlya) b. Milkân, b.Falığ, b.Âbir, b.Salih, b.Erfahşed, b.Sâm b.Nuh Aleyhisselam olup babası, büyük bir kraldı. Kendisinin; Âdem Aleyhisselamın oğlu veya Ays b.İshak Aleyhisselamın oğullarından olduğu veya İbrahim Aleyhisselama iman ve Babil'den, Onunla birlikte hicret edenlerden birisinin, ya da Farslı bir babanın oğlu olduğu, kral Efridun ve İbrahim Aleyhisselam devrinde yaşadığı, büyük Zülkarneyn'e Kılavuzluk ettiği, İsrail oğulları krallarından İbn. Emus'un zamanında İsrail oğullarına peygamber olarak gönderildiği, halen, sağ olup her yıl, Hacc Mevsiminde İlyas Aleyhisselamla buluştukları da, rivayet edilir.



19. Yuşa (as): Yûşa' b. Nûn, b. Efrâim, b. Yûsuf, b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâm'dir.



20. Kâlib b. Yüfena (as): Kâlib b. Yüfena, b. Bariz (Fariz), b. Yehuza, b. Yâkub[3] b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmdır. Kâlib b. Yüfenna Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmın kız kardeşi Meryem'in kocası veya Mûsâ Aleyhisselâmın damadı idi.



21. Hızkıl (as): Hızkıl b. Nûridir. Hızkıl Aleyhisselâmın annesi yaşlanıp çocuk doğurmaz hale geldikten sonra, Yüce Allâh'dan bir oğul dilemiş ve Hızkıl Aleyhisselâm, ihsan olunmuştur. Bunun için, Hızkıl Aleyhisselâm (İbnül'acûz = Koca Karının Oğlu) diye anılmıştır.



22. İlyas (as): İlyas b. Yasin, b. Finhas, b. Ayzar, b. Hârûn, b. İmran (A.S)'dır.



23. Elyesa (as): Elyesa' b.Ahtub, b.Adiy, b.Şütlem, b.Efrâîm, b.Yûsuf, b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâm'dır. Elyesa Aleyhisselâm'ın, İlyas Aleyhisselâm'ın amcasının oğlu olduğu da söylenir.



24. Yunus (as): Yûnus b. Matta; Bünyamin b. Yâkub b. İshâk, b. İbrahim Aleyhisselâm oğulları soyundandı. Matta, Yûnus Aleyhiselâmın annesi idi. Peygamberlerden, Yûnus b. Matta ile İsâ b. Meryem Aleyhisselâmlardan başka hiç biri, annesine nisbetle anılmamıştır.



25. Şemûyel (as): Şemûyel b.Bali, b.Alkama, b.Yerham, b.Yehu, b.Tehu, b.Savf'dır. Şemuyel Aleyhisselâm, İsrail oğullarından ve Hârûn Aleyhisselâmın zürriyetindendi. Şemuyel Aleyhisselâmın annesi Hanne olup[6] Lâvi b.Yâkub Aleyhisselâmın Hanedanına mensuptu.



26. Davud (as): Dâvûd b.İşâ Aleyhisselâm; Yehûza b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâmın soyundandır.



27. Süleyman (as): Dâvûd b.İşa Aleyhisselâmın oğlu olan Süleyman Aleyhiselâmın da, soyu, Yehûza b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâmlara dayanır.



28. Lukman (as): Lukman b.Sâran, b.Mürîd, b.Savun. Lukman Aleyhisselâm; Dâvûd Aleyhisselâmın devrinde yaşamıştır. Kendisi; Mısır Nub kabilesine mensubtu. Medyen ve Eyke halkındandı. İsrail oğullarından bir adamın kölesi iken, onun tarafından âzâd edilmiş ve kendisine ayrıca mal da, verilmişti.



29. Şâ'yâ (as): Şâ'yâ b.Emus veya Emsıya'dır.



30. İrmiya (as): İrmiya b.Hılkıya; Lavi b.Yâkub Aleyhisselâm'ın soyundan gelen Hârûn b.İmran Aleyhisselâmın soyundandı.



31. Danyal (as): Danyal b.Hızkıl'ül 'asgar, Peygamber oğullarından, Süleyrnan b.Dâvud Aleyhisselamların soyundandı.



32. Uzeyr (as): Uzeyr b.Cerve Hârûn Aleyhisselâmın zürriyetindendir.



33. Zulkarneyn (as): Zülkarneyn Aleyhisselâmın ismi, soyu ve Peygamber olup olmadığı... Hakkında bir çok ve çelişkili rivayetler bulunmaktadır. Kendisinin, Sa'b b.Abdullah'ülkahtânî olduğu söylendiği gibi, babasının Hımyerîlerden olduğu da, ileri sürülmektedir.



İbn. Habîb de; Hımyer krallarının isimlerini -Hişam b.Kelbî'den sırasıyla kitabına geçirirken, Sa'b b.Karîn b.Hemal'ı, -Yüce Allah'ın, Kitabında- Zülkarneyn diye anmış olduğunu kayd ettikten sonra, kral Zeyd b.Hemal'ı kayd edip ona da, Yüce Allan'ın Tübba' adını vermiş olduğunu açıklar.



Zülkarneyn Aleyhnisselâm hakkında: "Hem Nebi idi, hem Resul idi." diyenler olduğu gibi, "Hayır! O, Resul olmayan bir Nebi idi. Resul olmayan bir Nebî oluşu, inşâallâh, Sahih'dir!" diyenler de, vardır. Hz. Ali'ye göre, Zülkarneyn Aleyhisselâm: Ne bir Nebi, ne de, bir kraldı. Fakat, Allan'ın Salih bir kulu idi ki, o, Allâhı, sevmiş, Allah da, onu, sevmişti.



34. Zekeriyya (as): Zekeriyyâ b.Berahyâ Aleyhisselâmın soyu, Süleyman b.Dâvûd Aleyhisselâmlara, Süleyman b.Dâvûd Aleyhisselâmların soyu da, Yehûza b.Yâkub Aleyhisselâma dayanır.



35. Yahya (as): Yahya (as), Zekeriyya (as)'ın oğludur.



36. İsa (as): Hz. Meryemin oğludur ve bir mucize olarak babasız dünyaya gelmiştir. Hz. Meryem'in babası İmran b.Mâsân olup Hub'um b.Süleyman Aleyhisselâmın soyundandı.



37. Hz. Muhammed (asm): Muhammed b. Abdullah, b. Abdulmuttalib, b. Hâşim, b. Abdi Menaf, b. Kusayy, b. Kilab, b. Mürre, b. Ka'b, b. Lüey, b. Galib, b. Fihr, b. Mâlik, b. Nadr, b. Kinane, b. Huzeyme, b. Müdrike, b. İlyas, b. Mudar, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan. Bütün kaynaklar Muhammed (a.s.)ın, Adnan'a kadar olan atalarının gerek isimlerinde, gerek sıralarında, ittifak halinde bulundukları gibi, Adnan'ın da İsmail (a.s.) b. İbrahim (a.s.)ın öz be öz soyundan geldiğinde de müttefiktirler.

Kaynak: Peygamberler Tarihi, M. Asım Köksal

----------------

Ben burada tabiki İslami kaynaklara göre 7000 olduğunu ifade etmeye çalıştım yoksa bana göre tarihte Adem ile Havva isimli birileri yaşamamıştır..

Bu 3 büyük Dinde'de insanlığın kökeni hakkın da insanlara elle tutulur bir şeyler verebilmek için canlandırılmış hayali karakterlerdir..

İkinci yazdığın hususa gelirsek ben orada günümüzde ki Dinsel yorumları değil bizzat Kuran'ın yaratılış mantığını kastettim yoksa günümüzde ki Dinsel yorumlara bakacak olursak bin farklı Din modeli bulabiliriz :)

Ateistlik ile alakalı yorumum ise biraz latife maksatlıydı yoksa bana ateist denilmesi beni gocundurmaz ha deist ha ateist biz fazla takılmayız bunlara :)

Evrimi ilk orgins of speciesten önce erzurumlu İbrahim hakki marifetnmasinde acikmistir

Selim Turan
25.09.2014, 03:51
Bu yorum arka sayfa da kalmış yeni gördüm en sondan başlarsak eğer İslama göre İnsanlık tarihin'in 7000 yıl civarı olduğunu tesbit etmek için Adem'in yeryüzüne ne zaman indiğin'in Kuran da geçmesi gerekmiyor tüm islam tarihçilerin'in ortak görüşüdür ki bütün Peygamberler baba'dan oğula,toruna gelmiştir.

Baba'dan oğula gelmeyen baba'dan toruna yahut torunu'nun oğluna geçmiştir sadece son peygamber 10 kuşak civarı soy ağacıyla gelmiştir onun da İsmail'in soyundan geldiği bellidir.

Peygamberlerin seceresi yani soy ağacı ortadadır şayet bu inkar edilirse evvela Muhammed'in İsmail Peygamberin soyun dan geldiği gerçeği de inkar edilmelidir..

Adem'den Muhamme'de kadar arada ki tüm kuşaklar biliniyor eğer bu kuşakların hepsini hesaplarsak 7000 bin civarı yıl önceye gidiyoruz yani ilk okul düzeyin de matematiğe bile vakıf isek bu sonucu bulmak zor olmaz :)

Geniş bilgi için;

1. Adem (as).



2. Şit (as): Babası: Âdem Aleyhisselâm, Annesi de, Hz. Havvâ'dır.



3. İdris (as): İdris (as)'ın soyu, Yerd (yahud Yarid)b.Mehlâil b.Kaynarı (yahud Kaynen) b.Enuş, b.Şit, b.Âdem Aleyhisselâm.



4. Nuh (as): Nuh b.Lemek (veya Lemk), b.Mettu Şelah, b.Ahnuh (veya Uhnuh) (Yani İdris Aleyhisselâm), b.Yerd (veya Yarid), b.Mehlâil, b.Kayn (veya Kaynarı), b.Enuş, b.Şis, b.Âdem Aleyhisselâm.



5. Hud (as): Hûd (Âbir) b.Abdullâh, b.Rebah, b.Halud b.Âd, b.Avs, b.İrem, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisselâmdır.



6. Salih (as): Salih b.Ubeyd, b.Esif veya Asit, b.Kemaşic b.Ubeyd, b.Hadir b.Semud, b.Âbir b.İrem, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisse!amdır.



7. İbrahim (as): İbrahim b.Târah (Âzer), b.Nahor, b.Sarug (Şarug) b.Rau (Ergu), b.Falığ, b.Âbir, b.Şalıh, b.Erfahşed, b.Sâm, b.Nuh Aleyhisselâmdır.



8. İsmail (as): İsmail Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın, Hz.Hâcer'den doğan ilk ve büyük oğludur.



9. İshak (as): İshak Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın ikinci oğlu olup Hz.Sâre'den doğmuştur.



10. Lut (as): Lût b.Hâran, b.Târah, b.Nahor, b.Saruğ'dur. Lût Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın Yeğeni, yani kardeşi Haran'ın oğlu idi.



11. Yakub (as): Yâkub b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Yâkub Aleyhisselâmın Annesi: Refaka'dır.



12. Yusuf (as): Yûsuf b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Yûsuf Aleyhisselâmın annesi: Râhıl bint-i Leban'dır.



13. Eyyub (as): Eyyûb b. Mûs, b. Ra'vil, veya Razıh b. Ays b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır. Eyyûb Aleyhisselâmın annesi Lut Aleyhisselâmın kızı idi.



14. Zülkifl (as): Bişr (Zülkifl) b.Eyyûb Aleyhisselâm'dır.



15. Şuayb (as): Şuayb b. Mîkâil, b. Yeşcür, b. Medyen, b. İbrahim Aleyhisselâmdır. Şuayb Aleyhisselâmın annesi: Lut Aleyhisselâmın kızı Mîkâil'dir. Şuayb Aleyşhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmın Kayınpederi idi.



16. Musa (as): Mûsâ b.İmran, b.Yashür, b.Kahis, b.Lâvi, b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâm'dır. Mûsâ b.İmran Aleyhisselâmla Hârûn b.İmran Aleyhisselâm, Ana-Baba bir kardeş idiler. Harun Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmdan bir yaş büyüktü.



17. Harun (as): Musa (as)'ın kardeşidir.



18. Hızır (as): Rivayete göre: Hızır Aleyhisselamın soyu: Belya (veya İlya) b. Milkân, b.Falığ, b.Âbir, b.Salih, b.Erfahşed, b.Sâm b.Nuh Aleyhisselam olup babası, büyük bir kraldı. Kendisinin; Âdem Aleyhisselamın oğlu veya Ays b.İshak Aleyhisselamın oğullarından olduğu veya İbrahim Aleyhisselama iman ve Babil'den, Onunla birlikte hicret edenlerden birisinin, ya da Farslı bir babanın oğlu olduğu, kral Efridun ve İbrahim Aleyhisselam devrinde yaşadığı, büyük Zülkarneyn'e Kılavuzluk ettiği, İsrail oğulları krallarından İbn. Emus'un zamanında İsrail oğullarına peygamber olarak gönderildiği, halen, sağ olup her yıl, Hacc Mevsiminde İlyas Aleyhisselamla buluştukları da, rivayet edilir.



19. Yuşa (as): Yûşa' b. Nûn, b. Efrâim, b. Yûsuf, b. Yâkub, b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâm'dir.



20. Kâlib b. Yüfena (as): Kâlib b. Yüfena, b. Bariz (Fariz), b. Yehuza, b. Yâkub[3] b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmdır. Kâlib b. Yüfenna Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmın kız kardeşi Meryem'in kocası veya Mûsâ Aleyhisselâmın damadı idi.



21. Hızkıl (as): Hızkıl b. Nûridir. Hızkıl Aleyhisselâmın annesi yaşlanıp çocuk doğurmaz hale geldikten sonra, Yüce Allâh'dan bir oğul dilemiş ve Hızkıl Aleyhisselâm, ihsan olunmuştur. Bunun için, Hızkıl Aleyhisselâm (İbnül'acûz = Koca Karının Oğlu) diye anılmıştır.



22. İlyas (as): İlyas b. Yasin, b. Finhas, b. Ayzar, b. Hârûn, b. İmran (A.S)'dır.



23. Elyesa (as): Elyesa' b.Ahtub, b.Adiy, b.Şütlem, b.Efrâîm, b.Yûsuf, b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâm'dır. Elyesa Aleyhisselâm'ın, İlyas Aleyhisselâm'ın amcasının oğlu olduğu da söylenir.



24. Yunus (as): Yûnus b. Matta; Bünyamin b. Yâkub b. İshâk, b. İbrahim Aleyhisselâm oğulları soyundandı. Matta, Yûnus Aleyhiselâmın annesi idi. Peygamberlerden, Yûnus b. Matta ile İsâ b. Meryem Aleyhisselâmlardan başka hiç biri, annesine nisbetle anılmamıştır.



25. Şemûyel (as): Şemûyel b.Bali, b.Alkama, b.Yerham, b.Yehu, b.Tehu, b.Savf'dır. Şemuyel Aleyhisselâm, İsrail oğullarından ve Hârûn Aleyhisselâmın zürriyetindendi. Şemuyel Aleyhisselâmın annesi Hanne olup[6] Lâvi b.Yâkub Aleyhisselâmın Hanedanına mensuptu.



26. Davud (as): Dâvûd b.İşâ Aleyhisselâm; Yehûza b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâmın soyundandır.



27. Süleyman (as): Dâvûd b.İşa Aleyhisselâmın oğlu olan Süleyman Aleyhiselâmın da, soyu, Yehûza b.Yâkub, b.İshak, b.İbrahim Aleyhisselâmlara dayanır.



28. Lukman (as): Lukman b.Sâran, b.Mürîd, b.Savun. Lukman Aleyhisselâm; Dâvûd Aleyhisselâmın devrinde yaşamıştır. Kendisi; Mısır Nub kabilesine mensubtu. Medyen ve Eyke halkındandı. İsrail oğullarından bir adamın kölesi iken, onun tarafından âzâd edilmiş ve kendisine ayrıca mal da, verilmişti.



29. Şâ'yâ (as): Şâ'yâ b.Emus veya Emsıya'dır.



30. İrmiya (as): İrmiya b.Hılkıya; Lavi b.Yâkub Aleyhisselâm'ın soyundan gelen Hârûn b.İmran Aleyhisselâmın soyundandı.



31. Danyal (as): Danyal b.Hızkıl'ül 'asgar, Peygamber oğullarından, Süleyrnan b.Dâvud Aleyhisselamların soyundandı.



32. Uzeyr (as): Uzeyr b.Cerve Hârûn Aleyhisselâmın zürriyetindendir.



33. Zulkarneyn (as): Zülkarneyn Aleyhisselâmın ismi, soyu ve Peygamber olup olmadığı... Hakkında bir çok ve çelişkili rivayetler bulunmaktadır. Kendisinin, Sa'b b.Abdullah'ülkahtânî olduğu söylendiği gibi, babasının Hımyerîlerden olduğu da, ileri sürülmektedir.



İbn. Habîb de; Hımyer krallarının isimlerini -Hişam b.Kelbî'den sırasıyla kitabına geçirirken, Sa'b b.Karîn b.Hemal'ı, -Yüce Allah'ın, Kitabında- Zülkarneyn diye anmış olduğunu kayd ettikten sonra, kral Zeyd b.Hemal'ı kayd edip ona da, Yüce Allan'ın Tübba' adını vermiş olduğunu açıklar.



Zülkarneyn Aleyhnisselâm hakkında: "Hem Nebi idi, hem Resul idi." diyenler olduğu gibi, "Hayır! O, Resul olmayan bir Nebi idi. Resul olmayan bir Nebî oluşu, inşâallâh, Sahih'dir!" diyenler de, vardır. Hz. Ali'ye göre, Zülkarneyn Aleyhisselâm: Ne bir Nebi, ne de, bir kraldı. Fakat, Allan'ın Salih bir kulu idi ki, o, Allâhı, sevmiş, Allah da, onu, sevmişti.



34. Zekeriyya (as): Zekeriyyâ b.Berahyâ Aleyhisselâmın soyu, Süleyman b.Dâvûd Aleyhisselâmlara, Süleyman b.Dâvûd Aleyhisselâmların soyu da, Yehûza b.Yâkub Aleyhisselâma dayanır.



35. Yahya (as): Yahya (as), Zekeriyya (as)'ın oğludur.



36. İsa (as): Hz. Meryemin oğludur ve bir mucize olarak babasız dünyaya gelmiştir. Hz. Meryem'in babası İmran b.Mâsân olup Hub'um b.Süleyman Aleyhisselâmın soyundandı.



37. Hz. Muhammed (asm): Muhammed b. Abdullah, b. Abdulmuttalib, b. Hâşim, b. Abdi Menaf, b. Kusayy, b. Kilab, b. Mürre, b. Ka'b, b. Lüey, b. Galib, b. Fihr, b. Mâlik, b. Nadr, b. Kinane, b. Huzeyme, b. Müdrike, b. İlyas, b. Mudar, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan. Bütün kaynaklar Muhammed (a.s.)ın, Adnan'a kadar olan atalarının gerek isimlerinde, gerek sıralarında, ittifak halinde bulundukları gibi, Adnan'ın da İsmail (a.s.) b. İbrahim (a.s.)ın öz be öz soyundan geldiğinde de müttefiktirler.

Kaynak: Peygamberler Tarihi, M. Asım Köksal

----------------

Ben burada tabiki İslami kaynaklara göre 7000 olduğunu ifade etmeye çalıştım yoksa bana göre tarihte Adem ile Havva isimli birileri yaşamamıştır..

Bu 3 büyük Dinde'de insanlığın kökeni hakkın da insanlara elle tutulur bir şeyler verebilmek için canlandırılmış hayali karakterlerdir..

İkinci yazdığın hususa gelirsek ben orada günümüzde ki Dinsel yorumları değil bizzat Kuran'ın yaratılış mantığını kastettim yoksa günümüzde ki Dinsel yorumlara bakacak olursak bin farklı Din modeli bulabiliriz :)

Ateistlik ile alakalı yorumum ise biraz latife maksatlıydı yoksa bana ateist denilmesi beni gocundurmaz ha deist ha ateist biz fazla takılmayız bunlara :)
Hayır efendim bu kadar basit bir olay değil bu, ayrıca Dünyanın ömrü 7000 sene olduğu bir hadiste geçer ve bu sürenin içindedir; yartılış ve kıyamet, devam ediyor, Rabbinin katında 1 gün sizin 1000 yılınız gibidir diyor. Burada Uzay/Zamam boyutu farklılığı ortaya çıkıyor. Burada zamanın akışının hızında bir farklılık var. Şayet hadis sahih ise bunun Dünya Zamanı olmadığı açık. Şecere belli diyorsun, Adem ile Nuh arsında ne kadar bir zaman geçmiş belirsiz. Şu kadar süre geçmiş diyemiyor kimse. Yaşadığı zaman süresi tamamen belli olan kişi sadece ve sadece Hz. Muhammed'dir. Son peygamber bir realite olarak mezarıda, yaşamı da bilinen gözümüzün önünde olan tek peygamberdir. Ki bu onum son peygamber son elçi olmasıyla alakalı bir durumdur.

Ayrıca bu şecere ne kadar doğru kitaptaki bilgiler neye göre düzenlenmiş hangi eserlerden yararlanılmış...

Bunların %90'ı yorumdan ibaret. Yorumlardan yola çıkarak evet 7000 yıl dağılın beyler diyemeyiz. Bu hesap Bilimselliğe bile ters. :)

Burçak
25.09.2014, 11:30
yahu uzun uzun yazıları tekrar tekrar alıntı yapmak istediğiniz kişiyi@isim şeklinde yazsanızda, sayfanın şaftı kaymasa bizler de rahatça okusak fena mı olur ? :)

Muhteva
25.09.2014, 15:34
Hayır efendim bu kadar basit bir olay değil bu, ayrıca Dünyanın ömrü 7000 sene olduğu bir hadiste geçer ve bu sürenin içindedir; yartılış ve kıyamet, devam ediyor, Rabbinin katında 1 gün sizin 1000 yılınız gibidir diyor. Burada Uzay/Zamam boyutu farklılığı ortaya çıkıyor. Burada zamanın akışının hızında bir farklılık var. Şayet hadis sahih ise bunun Dünya Zamanı olmadığı açık. Şecere belli diyorsun, Adem ile Nuh arsında ne kadar bir zaman geçmiş belirsiz. Şu kadar süre geçmiş diyemiyor kimse. Yaşadığı zaman süresi tamamen belli olan kişi sadece ve sadece Hz. Muhammed'dir. Son peygamber bir realite olarak mezarıda, yaşamı da bilinen gözümüzün önünde olan tek peygamberdir. Ki bu onum son peygamber son elçi olmasıyla alakalı bir durumdur.

Ayrıca bu şecere ne kadar doğru kitaptaki bilgiler neye göre düzenlenmiş hangi eserlerden yararlanılmış...

Bunların %90'ı yorumdan ibaret. Yorumlardan yola çıkarak evet 7000 yıl dağılın beyler diyemeyiz. Bu hesap Bilimselliğe bile ters. :)

:)

Allah uzayda mı yaşıyor bu ayet'ten nasıl uzay-boyut farkı olduğunu çıkardın Alahın katı ile Uzay'ın ne alakası var bir defa, hani toplumda ki "Yukar da Allah var" tabiri kadar komik durmuş :)

Şimdi Kuran'da geçen Allahın katında ki (!) 1 yılın Dünya süresiyle 1000 yıl etmesi ile konumuzun hiç bir alakası yok çarpıtmayalım ben zaten Dünya süresin den bahsediyorum Allahın katın da yaşamıyoruz ki Allah bile benim katım ile Dünya farklıdır demiş :)

Ayrıca Allah için zaman ve mekan yoktur derler hep, onun katın da zaman olduğunu ifade eden bu ayet'te bu durumla çelişiyor


Malesef dediğin den daha basit bir olay Buhari hadis kaynağı islam'da Kuran'dan sonra gelen en güvenilir kaynaktır hatta bazı alimler bu hadisleri inkar eden'in dinden çıkacağını iddia eder ben Buhari kaynakların'da Adem ile Nuh arasın'da 10 kuşak olduğunu görmüştüm bu da en fazla 1000 yıla tekabül eder..

Elimde 1500 sayfalık hadis kitapları var arayıp bulabilirim ben öyle internet'te dolanan hadislere güvenmem Medrese mürekkebi yaladık ev Dini kitapla dolu öyle kof değiliz bu konular da inanmasak ta bilgi bakımın dan eksik değiliz..

Kimse nasıl diyemiyor biz yanlış mı okuyoruz bu tarihçilerin hepsi işkembeden mi sallıyor İdris Nuh'un dedesin'in babasıdır diyorlar.

Adem'de İdris'in dedesi olduğuna göre 1000 yıl civarı olması gerekir..

Aslın da 1000 yıl etmez de malum İslam da ilk insanların 1000 yıla yakın yaşadığı ve boyların'ın 60 arşın (30 metre)olduğuna dair iddialar var :)

Cübbeli Ahmet Hoca bile (Ki çocukluk'tan beri onun kasetleriyle büyüdüm Türkiye de İslam hakkın da en bilgili kişilerin başında gelir) "İnsanlık tarihi 7000 yıl civarıdır evrim falan yok o fosiller,kemikler uzaydan düşmüştür" diyordu tv'de ne gülmüştüm :D

Kuran bilindiği üzere Tevrat'ta ki pek çok hususa itiraz eder ama ne hikmetse Adem'den günümüze kadar verilen kuşak isimlerine itiraz göremiyoruz aynı şekilde hadislerde de bu yönde itiraz yok bu da mutabık olduklarını gösterir..

Son olarak bu hesabın Bilimselliğe bile ters olduğuna katılıyorum Bilim Dinazorların yaşadığı zaman aralığını bile tesbit etmiş durum da 7000 yıl nedir ki..

Muhteva
25.09.2014, 16:03
Evrimi ilk orgins of speciesten önce erzurumlu İbrahim hakki marifetnmasinde acikmistir

:D

Dostum Marifetname kitabını 2-3 sefer okudum elimde kitap öyle bir şey yok sallama bir kaç bilgi bulunuyor tabi bilgi denirse ayrıca kitabın yazarı olan Erzurumlu İbrahim hakkı arızalı birisi yazdığına biz inançsızları bırak sizler bile nasıl itibar ediyorsunuz hayretler içindeyim doğrusu nedeni'ni Marifetname kitabın dan alıntı yapayım da anlasın herkez;

"Cima(cinsel ilişki) esnasında öpüşme ve konuşma olmayacak. Çünkü bunlar, çocuğun sağır ve dilsiz olmasına sebep olabilir.

Cimada öpüşenin çocuğu sağır doğar.

Öğleden sonra yapılan çocuk şaşı gözlü olur.

Pazartesi gecesi cima yapılırsa çocuk Kur'an hafızı olur.

Yeni ayın ilk gecesi veya onbeşinci veyahut da son gecesi cima yapılırsa çocuk deli olur.

Pazar gecesi cima yapılırsa çocuk yol kesici olur.

Çarşamba gecesi cima yapılırsa doğacak çocuk öldürmeye eğilimli olur.

Ramazan bayramı gecesi cima yapılırsa doğan çocuk serkeş, inatçı olur.

Kurban bayramı gecesi cima yapılırsa doğan çocuk altı veya dört parmaklı olur.

Cima ayakta yapılırsa doğan çocuk uykuda yatağına işer.

Cima meyve ağacının altında yapılırsa çocuk zalim olur.

(Marifetname 2 syf: 1102,1103,1104) "

Kitap elimde biliyordum ama şimdi sayfalarını söylemek için baktım anlaşılacağı üzere bu adam anormal bir tip söylediğine hala itibar ediyorsanız saygı duyar susarım :)

Selim Turan
25.09.2014, 17:00
Buyur Muhteva Pampa Cübblei ne diyor konu hakkında. Benim dediğimin aksini söylemiyor...

pZKMQqzDB1g


Allah uzayda mı yaşıyor bu ayet'ten nasıl uzay-boyut farkı olduğunu çıkardın Alahın katı ile Uzay'ın ne alakası var bir defa, hani toplumda ki "Yukar da Allah var" tabiri kadar komik durmuş :)

Allah'ın makamında zaman yok. Her şey oldu bitti. Zaman ve mekan bizim için var. Peygamber Mirac'a çıakrken zaman ve mekan boyutlarından yükselerek çıkıyor. Uzay/Zaman sürekliliğinden bahsetmiştim. Oradaki 1 gün bizim için 1000 yıl gibi. Yani biz buradan kalkıp oraya gidebilseydik (Bu kalkıp gitme uzaklık mesafe anlamında değil, boyutlar arası geçiş anlamında.) Bizim orada geçireceğimiz 1 gün geri döndüğümüzde Dünya için 1000 yıl geçmiş gibi oalcaktı. Burada bahsettiğim zaman farklılığı buradan kaynaklanıyor. Şimdi de komik mi hala bahsettiğim durum. :)

Arş dediğimiz yeri Uzay'da değil, farklı daha üst boyutlarda düşünürsen dediğimi anlarsın.

Tolga
25.09.2014, 17:13
Yukarıdaki dayının dediklerine inanabilmek olayı soru işareti oluşturdu kafamda :D Bu kirli dünyaya çocuk getirmek istemiyorum bahanesini eşime bırakmazdım heralde ...