Gamze
03.07.2013, 01:39
Milliyet arşivinden...
3 Temmuz 1976’da Demirel, “1977’de tek başımıza iktidara geleceğiz” diyordu. Ancak seçimi Ecevit kazanacaktı.
Şampiyon Trabzonspor'dan haber yoktu.
http://u1307.hizliresim.com/1c/3/pukc2.jpg (http://bit.ly/c25MCx)
3 Temmuz 1977’de ilk sayfada yer alan “Yağmur yağdı yollar dere oldu” haberi 36 sene sonra hala tanıdık. Demirel’in tek başına iktidar olacağını iddia ederek kazanamadığı seçimlerde lider çıkan Ecevit için ise güvenoyu istenmiş, ama 229 hayır oyuyla alamamıştı. Ertesi gün gazetede “Reddedildi” başlığı vardı. Ecevit istifasını vermişti. Demirel bu şekilde başbakan olacaktı.
Spor sayfasında ise Trabzonspor “Bütün kulüplerin talip olduğu Necdet’e pey sürecek…” diyordu. Pey sürmek TDK’ya göre “artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek veya önermek” ve “rekabet etmek” anlamlarındaydı. Trabzonspor Necdet’i alacaktı.
3 Temmuz 1978’de İstanbul Üniversitesi serada kahve üretmişti. Çizimlerini Abidin Dino’nun yaptığı Deniz Küstü köşesinde ise Yaşar Kemal şu başlığı atmıştı: “Az önce” dedi Zeynel, “Ağzının içine yedi kurşun boşalttım.”
“Ve Trabzon uçağı, Trabzon’dan Fenerbahçe’ye iddialı, hırslı, kararlı bir yıldız” getirdi diyordu spor sayfasında ise koca bir başlıkla. Ali Kemal Fenerbahçe’ye satılmıştı…
3 Temmuz 1979’da İstanbul’da karne ile benzin satışları başladı. Avrupa’da bir ilktik.
Yine bir istemeden gönderilme hikâyesi süslüyordu spor sayfalarını ise. Serdar, yani Serdar Bali’nin “İstemediğim halde beni zorla satıyorlar” demesi üzerine taraftarlar ayağa kalkmıştı. Öte yandan Ahmet Suat Özyazıcı, “Futbolcuların elden çıkarılması istifama neden olmuştur” diyordu. Özyazıcı, İzmir’de Özkan Sümer’le aynı odada kalıyordu. Ertesi gün Bali’nin babası “Oğlum vaad edilen paranın bir milyon lira eksiği verilmek istendiği için Fenerbahçe ile kontrat yapmadı” diyecekti.
http://r1307.hizliresim.com/1c/3/pukdf.jpg (http://bit.ly/c25MCx)
3 Temmuz 1980 nüshasında Mef dersanesi “iki aşamalı sınava (ÜSS-ÜYS) mef hazırlar, broşür isteyiniz” reklamıyla baş sayfayı süslüyordu. Tabii bu arada yeni bir güvenoyu gerekmiş, Demirel güvenoyunu almıştı. Bu kez 227 evet, 214 hayır oyu vardı. Erbakan, “Kabul ama kerhen kabul” diyordu. Sevgili genç okurlarım, “kerhen” de “istemeyerek, iğrenerek, gönülsüz olarak” anlamlarına geliyordu…
Trabzonspor’da ise bildik filmin devamı vardı. Geçen sene Fenerbahçe’ye satılamayan Serdar Bali, Beşiktaş’a imza atıyordu… Trabzonspor 8 milyon karşılığında Serdar Bali’yi Beşiktaş’a göndermişti. Bu sıralarda spor sayfalarında “4 büyükler” tanımının yavaş yavaş yerleştiğini de görebiliyorduk.
http://l1307.hizliresim.com/1c/3/pukcs.jpg (http://bit.ly/c25MCx)
3 Temmuz 1981’e geldiğimizde Ağca soruşturmasını yürüten Roma Başsavcısına ateş açıldığını, Ramazan’da o yıl 29 gün oruç tutulacağını ve 30 bin liraya sahte nikâh kıyan bir çetenin yakalandığını öğreniyorduk. Ana manşet ise Ermeni meselesine ayrılmış ve not düşülmüştü: 62 yıllık yalan. Üstünden bir 32 sene daha geçti.
Bu yıl da Trabzonspor’la ilgili bir habere rastlayamıyorduk o günün Milliyet’inde.
3 Temmuz 1982’de meşhur dolandırıcı Banker Kastelli’nin ülkeye dönmesi halinde tutukluluk kararının kalkacağını yazıyordu baş sayfada. Bu sırada bir devlet adamı Lübnan’ın artık saf Hristiyan bir devlet olduğunu söylüyordu.
Aynı günün spor sayfasında ise Dünya Kupası’nın izlerini görüyorduk. Brezilya’nın Arjantin’i “samba yaparak” 3-1 mağlup ettiğini öğrenirken, gollerden birini Zico’nun attığını, Maradona’nın ise kırmızı kartla oyun dışı kaldığını görüyorduk. Ve artık “Beşiktaşlı Ali Kemal” olarak anılan Denizci’nin gelecek yıl futbolu bırakacağını da bilgimize dahil ediyorduk.
3 Temmuz 1983’te en ucuz bayram şekerinin 500 lira olduğuna dair bir haber yer alıyordu ilk sayfada.
Eski futbolcu Özcan Arkoç ise, "İlyas Tüfekçi, Gerd Müller'den daha iyi futbolcu" diyordu spor sayfasında.
http://u1307.hizliresim.com/1c/3/pukd1.jpg (http://bit.ly/c25MCx)
3 Temmuz 1984’te Humeyni’nin Saddam’a “hayvan” dediğini öğrenirken, bir yandan da İsrail’in Çakal Carlos lakabıyla bilinen eylemci Ilich Ramirez Sanchez’i ele geçirdiği iddiasını okuyorduk. Oysaki Çakal Carlos ancak 1994 yılında yakalanabilecekti.
Spor sayfasında ise 7. Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan etkilenen Milliyet, görüşünü bildiriyordu: “Türkiye’de futbol oynanmıyor, birbirimizi kandırmayalım.” Bu sırada teknik direktörümüz Özkan Sümer de “Trabzonspor’un şampiyonluğu sürekli beklenen bir olgudur” diyordu…
“Efsane dönem” böyleydi.
Doğduğum yılın, 1988’in 3 Temmuz’unda, “Fenerbahçe’nin çeki karşılıksız çıktı” diye bir haber vardı. Haçiç ve Lukiç Trabzon’a gelmişti.
3 Temmuz 1996’da ise Milliyet’in manşetinde “Muhalefet ayaklandı” başlığını görüyorduk. Gazete artık 12-16 sayfa çıkmıyordu, 30 sayfaya gelmişti. Sürmanşet promosyon ürünlerle süslüydü. PKK diye bir şey vardı sayfanın bir kenarında. Hemen arka sayfayı açınca “Uzaylılar aramızda” satırlarıyla karşılaşıyordunuz.
Spor sayfalarında olimpiyat heyecanı vardı. Trabzonspor’un şampiyonluk sancısından pek iz yoktu. Teknik direktör Şenol Güneş, Avrupa Şampiyonası’nın futbola getirdiği çağdaş bir uygulamayı tanıtıyor ve şöyle diyordu: “Hücumu savunmadan başlatacağız. Top ayaktan çıkmadan oyuncu ne yapacağını düşünmeli. Orta sahadan gol bölgelerine sızma yapılmalı. Bu bölgede bol pas yapmalı. Hücuma geçişte çift taraflı beki kullanamıyoruz. İki stoperimiz top yapmada zayıf, bunları düzelteceğiz. Forvetler pres yapmalı, libero oyunu yönlendirmelidir. Hücumdan savunmaya ve savunmadan hücuma geçişler süratli olmalı. Oyunun hızlı başlaması ve yön değiştirmelerde kalecinin büyük önemi var. Tek santrfor düşünülebilir. Bunların hepsini kısmen yapıyorduk ama daha iyileştireceğiz.”
Bir sonraki sayfada “Fenerbahçe’nin pestili çıktı” diyordu. Ertesi gün ise ilk sayfa yine bir güvenoyu haberine ayrılırken, spor sayfasında ise Trabzon’un kamp için Almanya’ya gittiğini görüyorduk. Ne ilginçtir ki Şenol Güneş, kendilerini karşılayan taraftarlarla beraber horon tepiyordu… Hemen yan satırda ise UEFA Asbaşkanı Erzik’e dair bir haber vardı. Fenerbahçe sayfasında ise manşet “Şen’e darbe planı” idi :) Vefa Küçük, Ali Şen’e operasyon düzenlendiğini söylüyordu :) Haberin imzası Gürcan Bilgiç’indi.
3 Temmuz 2000’de ise Trabzonspor haberinin detayında “uzun uğraşlar sonunda anlaşma sağlanan” Rune Lange’nin menajeri ile birlikte Türkiye’ye geleceği “müjdeleniyordu.”
Velhasıl-ı kelam, siyasi anlamda güvenoylarının gölgesinde geçen 3 Temmuz’lar, sportif anlamda da yaz turnuvalarının ve transferlerin çevresinde dolanıyordu.
3-4 Temmuz 2011-12 günlerinin gazetelerini hepiniz hatırlarsınız. O günlere dair yeni bir şeyler söyleyemem. 2013’te de olaylar değil ama özneler değişmiş durumda...
Bu kez futbol kurumları da güvenoyu ihtiyacı duyuyor.
Bu kez Serdar – Ali Kemal değil ama Tolga gidiyor.
Bu kez İlyas Tüfekçi değil, başkaları pohpohlanıyor.
Bu kez Çakal Carlos’un değil, Çakal Aziz’in hapsedilememesi konuşuluyor.
Bu kez Şenol Güneş futbolun taktiğini konuşamıyor.
Bu kez Ali Şen’e değil, Aziz Yıldırım’a operasyon var.
…
Ama bir şey aynı. 30 sene sonra bile.
“Türkiye’de futbol oynanmıyor, birbirimizi kandırmayalım.”
Milliyet çok haklıydı.
Ve bugün, çok uygun olmasına karşın aynı cümleyi kuramayacak olduğu gerçeği, futbolun içinde bulunduğu durumu özetler nitelikte değil midir sizce de?
3 Temmuz Şike Bayramı’nız kutlu olsun. Nice 3 Temmuzlara hep birlikte!
.
.
3 Temmuz 1976’da Demirel, “1977’de tek başımıza iktidara geleceğiz” diyordu. Ancak seçimi Ecevit kazanacaktı.
Şampiyon Trabzonspor'dan haber yoktu.
http://u1307.hizliresim.com/1c/3/pukc2.jpg (http://bit.ly/c25MCx)
3 Temmuz 1977’de ilk sayfada yer alan “Yağmur yağdı yollar dere oldu” haberi 36 sene sonra hala tanıdık. Demirel’in tek başına iktidar olacağını iddia ederek kazanamadığı seçimlerde lider çıkan Ecevit için ise güvenoyu istenmiş, ama 229 hayır oyuyla alamamıştı. Ertesi gün gazetede “Reddedildi” başlığı vardı. Ecevit istifasını vermişti. Demirel bu şekilde başbakan olacaktı.
Spor sayfasında ise Trabzonspor “Bütün kulüplerin talip olduğu Necdet’e pey sürecek…” diyordu. Pey sürmek TDK’ya göre “artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek veya önermek” ve “rekabet etmek” anlamlarındaydı. Trabzonspor Necdet’i alacaktı.
3 Temmuz 1978’de İstanbul Üniversitesi serada kahve üretmişti. Çizimlerini Abidin Dino’nun yaptığı Deniz Küstü köşesinde ise Yaşar Kemal şu başlığı atmıştı: “Az önce” dedi Zeynel, “Ağzının içine yedi kurşun boşalttım.”
“Ve Trabzon uçağı, Trabzon’dan Fenerbahçe’ye iddialı, hırslı, kararlı bir yıldız” getirdi diyordu spor sayfasında ise koca bir başlıkla. Ali Kemal Fenerbahçe’ye satılmıştı…
3 Temmuz 1979’da İstanbul’da karne ile benzin satışları başladı. Avrupa’da bir ilktik.
Yine bir istemeden gönderilme hikâyesi süslüyordu spor sayfalarını ise. Serdar, yani Serdar Bali’nin “İstemediğim halde beni zorla satıyorlar” demesi üzerine taraftarlar ayağa kalkmıştı. Öte yandan Ahmet Suat Özyazıcı, “Futbolcuların elden çıkarılması istifama neden olmuştur” diyordu. Özyazıcı, İzmir’de Özkan Sümer’le aynı odada kalıyordu. Ertesi gün Bali’nin babası “Oğlum vaad edilen paranın bir milyon lira eksiği verilmek istendiği için Fenerbahçe ile kontrat yapmadı” diyecekti.
http://r1307.hizliresim.com/1c/3/pukdf.jpg (http://bit.ly/c25MCx)
3 Temmuz 1980 nüshasında Mef dersanesi “iki aşamalı sınava (ÜSS-ÜYS) mef hazırlar, broşür isteyiniz” reklamıyla baş sayfayı süslüyordu. Tabii bu arada yeni bir güvenoyu gerekmiş, Demirel güvenoyunu almıştı. Bu kez 227 evet, 214 hayır oyu vardı. Erbakan, “Kabul ama kerhen kabul” diyordu. Sevgili genç okurlarım, “kerhen” de “istemeyerek, iğrenerek, gönülsüz olarak” anlamlarına geliyordu…
Trabzonspor’da ise bildik filmin devamı vardı. Geçen sene Fenerbahçe’ye satılamayan Serdar Bali, Beşiktaş’a imza atıyordu… Trabzonspor 8 milyon karşılığında Serdar Bali’yi Beşiktaş’a göndermişti. Bu sıralarda spor sayfalarında “4 büyükler” tanımının yavaş yavaş yerleştiğini de görebiliyorduk.
http://l1307.hizliresim.com/1c/3/pukcs.jpg (http://bit.ly/c25MCx)
3 Temmuz 1981’e geldiğimizde Ağca soruşturmasını yürüten Roma Başsavcısına ateş açıldığını, Ramazan’da o yıl 29 gün oruç tutulacağını ve 30 bin liraya sahte nikâh kıyan bir çetenin yakalandığını öğreniyorduk. Ana manşet ise Ermeni meselesine ayrılmış ve not düşülmüştü: 62 yıllık yalan. Üstünden bir 32 sene daha geçti.
Bu yıl da Trabzonspor’la ilgili bir habere rastlayamıyorduk o günün Milliyet’inde.
3 Temmuz 1982’de meşhur dolandırıcı Banker Kastelli’nin ülkeye dönmesi halinde tutukluluk kararının kalkacağını yazıyordu baş sayfada. Bu sırada bir devlet adamı Lübnan’ın artık saf Hristiyan bir devlet olduğunu söylüyordu.
Aynı günün spor sayfasında ise Dünya Kupası’nın izlerini görüyorduk. Brezilya’nın Arjantin’i “samba yaparak” 3-1 mağlup ettiğini öğrenirken, gollerden birini Zico’nun attığını, Maradona’nın ise kırmızı kartla oyun dışı kaldığını görüyorduk. Ve artık “Beşiktaşlı Ali Kemal” olarak anılan Denizci’nin gelecek yıl futbolu bırakacağını da bilgimize dahil ediyorduk.
3 Temmuz 1983’te en ucuz bayram şekerinin 500 lira olduğuna dair bir haber yer alıyordu ilk sayfada.
Eski futbolcu Özcan Arkoç ise, "İlyas Tüfekçi, Gerd Müller'den daha iyi futbolcu" diyordu spor sayfasında.
http://u1307.hizliresim.com/1c/3/pukd1.jpg (http://bit.ly/c25MCx)
3 Temmuz 1984’te Humeyni’nin Saddam’a “hayvan” dediğini öğrenirken, bir yandan da İsrail’in Çakal Carlos lakabıyla bilinen eylemci Ilich Ramirez Sanchez’i ele geçirdiği iddiasını okuyorduk. Oysaki Çakal Carlos ancak 1994 yılında yakalanabilecekti.
Spor sayfasında ise 7. Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan etkilenen Milliyet, görüşünü bildiriyordu: “Türkiye’de futbol oynanmıyor, birbirimizi kandırmayalım.” Bu sırada teknik direktörümüz Özkan Sümer de “Trabzonspor’un şampiyonluğu sürekli beklenen bir olgudur” diyordu…
“Efsane dönem” böyleydi.
Doğduğum yılın, 1988’in 3 Temmuz’unda, “Fenerbahçe’nin çeki karşılıksız çıktı” diye bir haber vardı. Haçiç ve Lukiç Trabzon’a gelmişti.
3 Temmuz 1996’da ise Milliyet’in manşetinde “Muhalefet ayaklandı” başlığını görüyorduk. Gazete artık 12-16 sayfa çıkmıyordu, 30 sayfaya gelmişti. Sürmanşet promosyon ürünlerle süslüydü. PKK diye bir şey vardı sayfanın bir kenarında. Hemen arka sayfayı açınca “Uzaylılar aramızda” satırlarıyla karşılaşıyordunuz.
Spor sayfalarında olimpiyat heyecanı vardı. Trabzonspor’un şampiyonluk sancısından pek iz yoktu. Teknik direktör Şenol Güneş, Avrupa Şampiyonası’nın futbola getirdiği çağdaş bir uygulamayı tanıtıyor ve şöyle diyordu: “Hücumu savunmadan başlatacağız. Top ayaktan çıkmadan oyuncu ne yapacağını düşünmeli. Orta sahadan gol bölgelerine sızma yapılmalı. Bu bölgede bol pas yapmalı. Hücuma geçişte çift taraflı beki kullanamıyoruz. İki stoperimiz top yapmada zayıf, bunları düzelteceğiz. Forvetler pres yapmalı, libero oyunu yönlendirmelidir. Hücumdan savunmaya ve savunmadan hücuma geçişler süratli olmalı. Oyunun hızlı başlaması ve yön değiştirmelerde kalecinin büyük önemi var. Tek santrfor düşünülebilir. Bunların hepsini kısmen yapıyorduk ama daha iyileştireceğiz.”
Bir sonraki sayfada “Fenerbahçe’nin pestili çıktı” diyordu. Ertesi gün ise ilk sayfa yine bir güvenoyu haberine ayrılırken, spor sayfasında ise Trabzon’un kamp için Almanya’ya gittiğini görüyorduk. Ne ilginçtir ki Şenol Güneş, kendilerini karşılayan taraftarlarla beraber horon tepiyordu… Hemen yan satırda ise UEFA Asbaşkanı Erzik’e dair bir haber vardı. Fenerbahçe sayfasında ise manşet “Şen’e darbe planı” idi :) Vefa Küçük, Ali Şen’e operasyon düzenlendiğini söylüyordu :) Haberin imzası Gürcan Bilgiç’indi.
3 Temmuz 2000’de ise Trabzonspor haberinin detayında “uzun uğraşlar sonunda anlaşma sağlanan” Rune Lange’nin menajeri ile birlikte Türkiye’ye geleceği “müjdeleniyordu.”
Velhasıl-ı kelam, siyasi anlamda güvenoylarının gölgesinde geçen 3 Temmuz’lar, sportif anlamda da yaz turnuvalarının ve transferlerin çevresinde dolanıyordu.
3-4 Temmuz 2011-12 günlerinin gazetelerini hepiniz hatırlarsınız. O günlere dair yeni bir şeyler söyleyemem. 2013’te de olaylar değil ama özneler değişmiş durumda...
Bu kez futbol kurumları da güvenoyu ihtiyacı duyuyor.
Bu kez Serdar – Ali Kemal değil ama Tolga gidiyor.
Bu kez İlyas Tüfekçi değil, başkaları pohpohlanıyor.
Bu kez Çakal Carlos’un değil, Çakal Aziz’in hapsedilememesi konuşuluyor.
Bu kez Şenol Güneş futbolun taktiğini konuşamıyor.
Bu kez Ali Şen’e değil, Aziz Yıldırım’a operasyon var.
…
Ama bir şey aynı. 30 sene sonra bile.
“Türkiye’de futbol oynanmıyor, birbirimizi kandırmayalım.”
Milliyet çok haklıydı.
Ve bugün, çok uygun olmasına karşın aynı cümleyi kuramayacak olduğu gerçeği, futbolun içinde bulunduğu durumu özetler nitelikte değil midir sizce de?
3 Temmuz Şike Bayramı’nız kutlu olsun. Nice 3 Temmuzlara hep birlikte!
.
.