PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Uzaklardan Mektubum Trabzon'a



Arrive
28.06.2013, 18:24
Size hatırladığınız ilk anınızı sorsam ne anlatırdınız bana?
Kimimiz beş yaşında, kimimiz altı yaşında başlarız hayata...

Komşumuzun kızı Büşra'nın eski bir boya kutusuyla eğleniyor olmasının çok kayda değer bir anı olduğunu sanmıyorum. Fakat belki hatırladığım ikinci anımı sizinle paylaşmama izin verirsiniz.

Hiç unutmam, bir akşam rahmetli anneannemlerde misafiriz. Öyle güzel yaprak sarması yapar ki üzüm bağından... Lahanayı pek bilmezler buralarda. Sarmalar geldi gitti derken, babam gel Eray diye seslendi bir anda, annem babam ve ben bir odaya geçtik. Nedenini düşünemeyecek kadar bihaberdim dünyadan. Duvardan duvara kahverengi bir vitrin, kolları ahşaptan koltuk, doksanlı yılların vazgeçilmezi açık mavi renkte duvarlar, oturduk öylece. İnsan biraz anlatır, biraz altyapı oluşturur yahu, babam edebiyattan ve psikolojiden hiç nasibini almamış anlaşılan, bir anda yapıştırdı cümleyi “Trabzonsporu tutuyorsun tamam mı!”. Annem boş mu duracaktı?

“Hayır Fenerbahçelisin”
“Hayır Fenerbahçe asla olmaz, Trabzonsporlusun”
“Ya Mustafa niye böyle yapıyorsun”
“Erkek adam Trabzonsporludur tamam mı oğlum”

Trabzonspor nedir, Fenerbahçe nedir, nasıl tutulur, tutunca ne olur, riskleri nedir, risk analizi yapılmış mıdır... Hiç sorguladığımı sanmıyorum, sebebini bilmeden Trabzonspor dedim. Babamın sevincini, annemin üzüntüsünü çok iyi hatırlıyorum...

1968 yılında Trabzon'dan Ankara'ya taşınan, 80'li yılların başında da Afyonkarahisar'ın ilçesi olan Emirdağ'a yerleşen bir babanın oğluyum. Toprağından, değerlerinden bu denli uzakta olan ve 95-96 yılındaki faciayı yaşayan bir baba... Trabzonspor'un üst kimliğime ilk defa altın harflerle yazıldığı tarihi, babam ve annemin beni bir telaşla odaya götürüp gönüllerindeki renklerle tanıştırdıkları tarihi tahmin etmek hiç de zor değil. 19 Mayıs 1996, yani ligin son maçının akşamı...

20 Mayıs akşamında ilçemizin meşhur giyim mağazası Orhan Giyim'e götürdü kolumdan tutup babam. Çok heyecanlıydım fakat neden o kadar heyecanlı olduğumdan haberim yoktu. Bir ritüel yaşıyorduk sanki.

“Orhan Abi Trabzonspor forması var mı bizim delikanlıya göre?” dedi babam. Merdiven altı üretim bir forma aldık, artık giyemeyeceğim derecede küçük kalana kadar da çıkarmadım üzerimden.

Gazetelerin arka sayfalarında Trabzonspor haberi bulup okuma yazmamı pekiştirirdim. Ayda bir iki defa alınan spor gazetesinden Trabzonspor sayfasını bulur, Hüseyin ve Nurettin'in önünde açar, göğsümü gere gere bakardım.

Mahalle maçlarında Hami olur gol atardım. Atariler vardı, “Soccer” vardı, yine yeniden Hami oldum gol attım. Campbell'in gelişinden hiç bahsetmiyorum. Bütün mahalledeki Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı çocuklar Campbell oldu. Kalecisi de Campbell, defansı da Campbell. Sonra Mehmet Ali Başkanın söylediğine göre futbolcu değilmiş o adam, yamyammış galiba, anlam veremedik, yine Hami oldum. Ara sıra babam Dozer Cemil, Dobi Hasan, Ali Kemal falan derdi ama gazetedeki haberlerde onlar hiç yoktu. Ne zaman Trabzonspordan açılsa konu, “Kalede Panter Şenol hatır dinlemez hatır” derdi bir de. Kimdi abi bu Panter Şenol? Yarı insan yarı panter miydi nasıl birşeydi? Hiç araştırmadım, siyah Grundig televizyonumuzun teletexinde zaten arama motoru da yoktu...

Çevremde Trabzonspor'u tutan kişi sayısı neredeyse sıfırdı. Kendimi çok farklı hissediyordum. “Gerçek taraftar sensin” derdi babam. Öyle ki, akrabalarımıza benden bahsederken ilk olarak Trabzonspor'u söylüyordu.

Çocukluk yıllarımda iki kere geldik Karadenizin asi şehrine, kurban olduğum memleketime. 1997 yılının yaz aylarıydı. Bir taksiye bindik, kocaman bir binanın önünde indik. Birsürü insan vardı Trabzonspor formalı. Biryerlerden geçtik içeri girdik, ilk defa karşılaştığım kocaman yemyeşil bir saha, binlerce insan. Aman Allahım, ne arıyor bu kadar insan burada. Burası neresi! Hayatımın en büyük sürpriziydi, babam hiç bahsetmemişti maça gideceğimizi! Bir Antalyaspor maçı ve tribünde tam 30bin kişi... Eve geldiğimizde bütün televizyonlar 30bin kişiden bahsediyordu. Ne hazindir ki maç 2-2 bitince, Hüseyin Avni Abi beni boynu bükük uğurlamıştı evime.

2000 yılında geldik bir de, o zaman da kocaman bir bayrak sallıyordum tribünde. Bursaspor maçı, son dakikalarda serbest vuruştan yediğimiz güzel bir gol ama 2-1 yenmiştik. Bir daha da Avni Akerin havasını solumak nasip olmadı.

2005 yılında lisemizin Suriye'ye yapacağı geziyi iptal ettirip yalvar yakar Trabzon gezisi haline getirdim o aktiviteyi. Gezi iptal olmasın diye ulaşım aracını bile babam ayarladı. Şehre geldiğimizde kocaman bir afiş hatırlıyorum sokakta, bir evden diğerine gerdirilmiş. Gri tonlarda, “Fener'in İki Yüzü / Başroller : Cem Papila, Levent Bıçakçı, Aziz Yıldırım”... Öyle bozulmuştu ki Fenerbahçeli sınıf arkadaşlarım...

Hayatım boyunca birçok farklı yerde okudum. Her gittiğim sınıfta baktığım ilk iki şey, sınıftaki güzel kız sayısı ve Trabzonspor'u tutan öğrenci sayısı oldu. İkisinde de hüsran yaşadım yıllarca. Sokakta gördüğüm adamın mavi gömlek üzerine taktığı bordo kravatı görünce heyecanlandım, Trabzon Ekmeği tabelalarındaki bordomavi renkleri görünce heyecanlandım, batan güneşin kırmızısıyla gökyüzünün mavisi dansederken heyecanlandım. Fakat hiç şampiyon olmuş gibi heyecanlanamadım...

Nasıl bir duygudur bilmiyorum. Burada her Mayıs ayında sevinen insanlar oluyor. Anlam veremiyorum. İstanbul'daki bir takımın şampiyonluğuna Afyonkarahisar, Eskişehir neden sevinir ki, neden sokaklara dökülür ki? Kutlanan nedir ki? Tabiri caizse uçak dolusu parayla çok defa kapalı kapılar ardından yönetilen klüplerin sahadaki kamyon dolusu paraya oynayan futbolcularının şampiyon olması, neden sıradışı birşeymişcesine sabahlara kadar kutlanır ki? Öylesine paralar, lobiler ve imkanlarla, gariban Anadolu takımlarına üstünlük kurup ligi önde bitirmek nasıl bir başarı öyküsüdür ki? Anlayamadım, anlayamıyorum, anlayamayacağım...

24 yaşımdayım. Uzaktan sevdim ben Trabzonspor'u. Platonikti bendeki biraz, bir kere görmek bir ömre bedeldi. Binlerce renktaşımla tribünde tezahürat etmek nedir bilmem, maç öncesi bir kahvede toplanıp son sigaraları da söndürüp Avni Aker'e doğru omuz omuza yürümeyi bilmem, bordo dediğimde karşıdan mavi diye bağırmazlar burada. Hem futbolcularımızla fotoğraflarım da yoktur, maç günü şehir bordo maviye nasıl boyanır bilmem, Trabzonspor galibiyeti sonrası çalınan kornaları bilmem, bilmem oğlu bilmem...

Fakat Trabzonspor'u tutmak nedir iyi bilirim. Şair Ceketli Çocuğun da dediği gibi, ayrıcalıklı ve elitist bir durumdur, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramanın kanatları altında olmaktır.

Biz, Safinaz'ı çalan Kabasakala karşı Temel Reis'i destekleyen çocuğun heyecanıyla destekledik Trabzonsporu, prensesi çalan ejderhaya karşı Mario olduk, Bizans'a karşı Malkoçoğlu olduk, yalnız olduk, bir başımıza olduk, fakat hep yükseklerde uçtuk, hep efsane olduk, hep tarih yazdık.

Yine bir Mayıs akşamı, bu kez Ünallar Jajaydı, Hamiler Umut, Şotalar Buraktı. Tolunaylar Selçukken, Orhanlar Engindi. Nihat vardı mesela, şimdi Onur diye sesleniyorlar ona. Bedenleri farklı ama ruhlar hep aynı. Arkalarında da Panter Şenol... “Oynayın! Dik oynayın!” diye bağırıyordu. Oynadılar hocam, arş-ı ala altında hayat bulan bütün varlıklar şahit olsun ki dik oynadılar.

Bu topraklarda adalet olmadığından bahsetmemişti kimse bana hiç. Biz şampiyon olursak kupa verilmez dememişti beni Trabzonsporla tanıştırırken babam. Asırlarca dünyaya adaleti öğretmiş toprakların torunlarına adalet Avrupadan geliyormuş artık.

Yakın zamanda bir kupa gelecekmiş Trabzon'a, özümü, kanımı aldığım topraklara. Tüm Türkiye susacak, Karadenizin azgın dalgaları, isyanını bitirip mavi bir çarşaf misali bekleyecek, horon konuşacakmış.

Ben hiç kupa görmedim, nasıl kutlanır bilmiyorum
Önce ağlıyor mu insan? Ben ağlardım galiba...
Sonra ertesi gün formamı giyip giderdim okula.
Gözümün gördüğü heryeri Şampiyon Trabzonspor posterleriyle süslerdim,
boydan boya...

Olsun, ben yine gurbette olacağım ama gönlüm sizlerledir .Bordonun yanında maviyi görünce tüyleri diken diken olan gönüldaşlarım, Trabzon da Trabzonspor da size emanet. Allah şahidim olsun ki bütün bordo mavi yürekleri temsil ediyorsunuz o topraklarda. Sevgilime çok iyi bakın, asla üzmeyin olur mu?

agahozlu
28.06.2013, 21:36
Ben de kutlamadım renktaş, ben de bilmiyorum nasıl kutlandığını,
Önce ağlarız, sonra gecikmeli aldığımız kupayı evine futbolun asi şehrine teslim ederiz sonra yine ağlarız..
Bayrakları asarız, tertemiz formaları giyeriz üzerimize.. Biz başımız dik yürürken şikeciler düşünür ne yapacaklarını.
Mayıs günü, hakemin düdüğüyle her birimiz bir köşeye çekildik. Hepimizin gözlerinden kaynağı tertemiz kalbimiz olan göz yaşlarımız geldi. Ardından malum süreç.
Doğru duydun bir kupa gelecek ve hiç bir kupa için bu kadar uğraşılmamıştır. 34 maç ve şimdilik 2 yılı devirdiğimiz hak hukuk süreci.
Kupanın yeri kaç yıldır hazır, yerinde bekliyor sahibini. O oraya konduğu zaman, herkes susacak sadece bizim göz yaşlarımız konuşacak!
Ben İstanbul'dayım, sen başka şehir de bir başkası başka yerde diğeri Trabzon'da o zaman herkes futbolun en temiz şehrinde olacak sen de gel açıkta kalmazsın...

Mehmet Fatih Silik
28.06.2013, 22:17
Güzel yüregine saglik renkta$im...
Okurken cok duygulandim...
Kendimde buldugum cok satirlar vardi...
Duygularima tercüman oldun...

Oğuz ZEYTİN
28.06.2013, 22:24
Forumda okuduğum en iyi yazılardan hatta belki de en iyisi...

Sibel
29.06.2013, 00:01
Ben de her daim diyorum Avni Aker'e girince, burda olmak isteyip olamayanlar için de burdayım diye.
Trabzonspor ve baba kelimeleri yan yana gelince benim için akan sular duruyor.
Aslında bi yazıya ben de uzun uzun bir şeyler yazmak isterdim ama belki sonra.
Ben bu şehirde bile bu şehri özlüyorum. Bu şehrin en özel yanı her adımda bir Bordo Mavi görmek.
Bunun kıymetini çok iyi biliyorum.
Ama o şampiyonluğu hep beraber kutlayacağız, burda.
O an öğreneceğiz nasıl bir duygu olduğunu...
Yüreğinize ve elinize sağlık.

mirac61
29.06.2013, 09:48
Süper bir yazı olmuş tebrik ederim.

peker61
29.06.2013, 11:53
Kardeşim eline sağlık gurbetteki herkesin duygularına tercüman olmuşsun

F. Yıldırım
29.06.2013, 11:59
Ellerine sağlık, süper bir yazı, sadece birde 61 plakayı unutmuşsun:) En büyük hayallerimden biri Trabzonspor'u Avni Aker'de izlemek inşallah birgün nasip olur.

zekeriyya
29.06.2013, 12:10
çok güzel bir yazı olmuş.
gönlünü ve düşüncelerini kalemle bağlaman bir harika
seni saygı ve sevgi ile selamlıyorum.

zekeriyya
29.06.2013, 12:11
ve gurbetteki üçüncü nesli teslim bir yazı olmuş

mefum
29.06.2013, 12:18
sadece şapka çıkartıyorum

Uğur Odabaş
29.06.2013, 12:47
Kupa kazanınca önce ağlayacağız öylemi?

Sağol renktaş kupamız Trabzona ulaşmadan ağlattın beni!!

Allah gönlüne göre versin senin.

lazibere
29.06.2013, 12:59
Yürekten katılıyorum. Gururla okuyorum tekrar tekrar

İskender Çakmak
29.06.2013, 13:03
çok güzel bir yazı. Biz gurbettekilerin duygularına tercüman olmuş.

Courage
29.06.2013, 13:31
Güzel bir yazı,teşekkür ederim.

sence
29.06.2013, 20:01
Bu ne güzel bir yazıdır, ne güzel tanımlar, tasvirler, o anki duyguların canlandırılması kelimelerle hayat bulması...

Yüzlerce kez eyvallah...

Not: Ben de gurbette senelerce kaldım Türkiyenin farklı illerinde.Yalnız değilsin bu duyguları yaşıyanlar arasında.

umitçebi
30.06.2013, 16:34
Eline koluna sağlık..Bende gurbette doğup büyüyen bir trabzonsporluyum..Nufusta bayburtluyum ama babamın dediğine göre ve sonradan benimde araştırmalarıma göre aslen trabzonluymuşuz..Önemli olan bu değil..önemli olan gurbette trabzonspor aşkıyla yaşamak...her maçta kahvede hep yüze 1 150 ye 3 maç izlemek..Trabzon gol attıgında ayakta sevınen ve melül bakışlara şahit olan 2 3 kışıden olmak..Gözlerim yaşlandı kardeşim..

Önünde saygıyla eğiliyorum..Eyvallah...

000061
30.06.2013, 17:08
Bu duyguların onda birini, hatta yüzde birini bedava biletle tribüne girip çekirdek yiyen taraftar(?)lar yaşasaydı, şu an dünyanın en iyi tribününe sahiptik.

İnsan elindekinin değerini bilemiyor işte, ne edersin.

Trabzonspor şampiyon olsa, İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, yurtdışında büyük şehirlerde Trabzon'dakinden daha büyük coşkuyla kutlanacağını düşünüyorum hatta.

Mollasalihoğlu
30.06.2013, 17:15
Benzer duygulara sahip o kadar çok kişiyiz ki..

Ama şurası çok güzeldi;


Hayatım boyunca birçok farklı yerde okudum. Her gittiğim sınıfta baktığım ilk iki şey, sınıftaki güzel kız sayısı ve Trabzonspor'u tutan öğrenci sayısı oldu. İkisinde de hüsran yaşadım yıllarca.

:D

Ali Can
30.06.2013, 18:37
Yüreğine Sağlık :)

Gamze
01.07.2013, 15:37
Mükemmel bir yazı. Fark etmeseydim çok şey kaçıracaktım...

Alıntılamak istedim bazı yerlerini, sonra baktım ki yazının neredeyse tamamını alıntılıyorum :)

Hislerin bu kadar güçlü bir şekilde karşı tarafa geçtiği yazılar çok değildir.
Çok duygulanmamın yanı sıra, çok da kıymetli buldum o yüzden.

Çok teşekkürler...
Daha çok yazmalısın...

Külünkoğlu
02.07.2013, 08:28
Böyle yazılar şarj ediyor bizi. İyi ki varsınız arkadaşlar. Eline yüreğine sağlık Eray.

Mollasalihoğlu
02.07.2013, 08:31
Mükemmel bir yazı. Fark etmeseydim çok şey kaçıracaktım...

Alıntılamak istedim bazı yerlerini, sonra baktım ki yazının neredeyse tamamını alıntılıyorum :)

Hislerin bu kadar güçlü bir şekilde karşı tarafa geçtiği yazılar çok değildir.
Çok duygulanmamın yanı sıra, çok da kıymetli buldum o yüzden.

Çok teşekkürler...
Daha çok yazmalısın...

Ben alıntıladım beni en çok yaralayan kısmını :)

Doğukan Uçan
02.07.2013, 09:41
Müthiş be.

000061
02.07.2013, 10:37
Mollasalihoğlu abi (hitap kötü oldu farkındayım :D) yaralarınız çok büyük be :D

Mollasalihoğlu
02.07.2013, 12:25
Mollasalihoğlu abi (hitap kötü oldu farkındayım :D) yaralarınız çok büyük be :D

İsmim Metin. ;)

Şaka yapıyorum şaka, bütün kadınlar güzeldir :)

cewat
02.07.2013, 12:25
Cumartesi günü okudum bu yazıyı ama yemin ediyorum '' kes - kopyaLa - yapıştır '' muhabbetLerinden sanıp hiçbirşey yazmadan ciktim. twetter'da yine gamze hanım sayesinde karşıma çıktı yine doyamadan okudum ama haLa habersizdim hikayeLerden aLakasız bir renktaşımın yuregiyLe yazdığından. yüreğine, emeğine, kalemine, samimiyetine, duyguLarına, eLLerine we harcadiğin her saniyeye sağLık oLsun kardeşim. resmen noktasına virgüLüne kadar bütün hisLerimize tercüman oLmuşsun.

ilhan
02.07.2013, 13:35
Başucu eseri olmuş.
Harika...

Tebrikler Eray, bu tip yazılardan mahrum etme bizleri.

ESER
02.07.2013, 13:38
tebrikler ve tesekkurler bu guzel yazi icin

Colakoglu
02.07.2013, 13:45
Süper bi yazi, bu yaziyi tercüme ettrip uefaya yollamak lazim.

Ender Kuyumcu
02.07.2013, 14:23
Gerçekten de etkileyici ve bir o kadar da güzel bir yazı.

İzmir'de büyümüş biri olarak sınıfta, okulda, mahallede tek Trabzonsporlu olmanın yarattığı duyguları tekrar yaşadım ve seni bu konuda çok iyi anlıyorum...

Yine İzmir'de yaşamış olmanın sonucu gittiğin okullardaki sınıflarda az olan güzel kız sayısını anlayamıyorum,kusura bakma :)

Biz İzmir'de hangisi daha güzel diye bakardık sınıfa :)

Berat Akçay
02.07.2013, 14:27
Okurken duygulandım. Hemen hemen aynı duyguları paylaşıyoruz.
Ellerine sağlık kardeşim

Gökhan Koç
02.07.2013, 14:41
Çok güzel yazmışsın renktaş, ellerine fikrine sağlık.

Böyle yazılar yazılabiliyorsa halen, Trabzonspor ruhu yaşamaya devam ediyor demektir :)

Mehmet DİLEK
02.07.2013, 14:41
Kalemine yüreğine sağlık eray kardeşim.Bende İzmir - menemende ender Trabzonsporlulardan biri olarak yazıda aynen kendimi buldum.İnşallah şampiyonluk kutlamasına beraber gideriz.

serdar61
02.07.2013, 15:29
Hiç tanımdağım görmediğim , muhtemelen tanışıp göremeyeceğim bir arkadaş nasıl oluyorda bu kadar ortak nokta yakalayabiliyor, hayretler içerisinde gözlerimi doldurdun renktaş. teşekkürler , valla iyi geldi..

Anıl C
02.07.2013, 16:23
Yüreğine sağlık...

Burçin Aydoğdu
03.07.2013, 12:57
Ancak yüreğin derinliklerinden gelen duygularla yazılabilecek bir yazı. Eline sağlık.

Alihan Ertürk
28.08.2013, 17:46
https://fbcdn-sphotos-f-a.akamaihd.net/hphotos-ak-prn2/1236564_10151819073291815_866543619_n.png

Bugün daha bir anlamlı bu yazı.. Defalarca okudum, bıkmadan da okurum.
Duygulara nasıl tercuman olunur yine görün diye başlığı yukarı çekiyorum.

Mücadeleye devam edeceğiz, belki ümitsizliğe kapıldığımız zamanlar olacak ama asla durmayacağız.

Bir kez daha yüreğine sağlık..

DNA-TS
28.08.2013, 17:57
güzel bir paylaşım, baya bir ortak noktamız var aynı jenerasyonda nede olsa.
yüreğine sağlık eray.

Furkan Özdem
28.08.2013, 18:35
Çoğu kişi okurken kendini görmüş, duygulanmış, gülümsemiştir heralde. Ancak bunu yazıya dökmek başka bir iş...

Eline, yüreğine sağlık :)

Faruk Altıntop
28.08.2013, 19:31
yüreğine sağlık ..bu yazıyı ilerleyen yaşlarımda çoçuklarıma okutup örnek göstericem TRABZONSPOR ve TARAFTARI bu işte diyebileceğim.

61viya
28.08.2013, 20:06
Çok zamandır sadece okuyorum yazılanları. Çok beğenmiştim ilk okuduğumda da.. Yüreğinize sağlık.

Nihat Günay
28.08.2013, 20:41
Hayatımda ilk defa canlı kanlı bir Fenerbahçeliyi üniversite eğitimim için Trabzon'dan ayrılıp Eskişehir'e gittiğimde görmüştüm.

Bir süre adama şaşkın şaşkın baktığımı hatırlıyorum :)

Muhalif
28.08.2013, 20:50
Yaşa be, çok yaşa... Sağolasın... Teşekkürler...

Hasan Algan
28.08.2013, 20:50
sadece gurbetçiyi değil trabzon sınrıalrı altında yaşayanları da duygulandıracak kadar güzel bir yazı.

Berke6198
28.08.2013, 21:12
2010-2011 senesi kursağımda kaldığından beri ben duygu yüklüyüm. Dokunsan ağlarım. Trabzonspor'a gelen lâflara, iftiralara sabrım daha da azaldı.

Hayatım pahasına Trabzonspor'un savunuculuğunu yapmaya başladım. Trabzonspor gol yediği zaman üzüntüden televizyona bakamaz, yenildiği zaman bir dahaki maça kadar mutsuz olmaya başladım.

Sanırım 2010-2011 beni büyüttü. Normal gelişen çocukluğuma gerçekleri görme ve ileriyi görme yeteneği kattı.

Sanırım beni 3-4 yıl ileri götürdü.


Dediğiniz gibi, ben şampiyonluk kutlamayı bilmem. Ve geçen sezon Galatasaray şampiyon olup ligi bitirdiğinde, dışarıda araba kornaları duyduğumda, insan bağırtıları duyduğumda çok duygulandım ve ağladım.

Dert yandım, benim hevesimi kursağımda bırakanlara çok söylendim. Ne vardı sanki, benim de böyle bir kutlama yapmaya hakkım yok muydu ?

Hep sokaklara çıkıp delice kolbastı oynadığımı hayal ettim. Ertesi gün okula gittiğimde, sınıftaki tek Trabzonspor'lu olarak, Trazbzonspor'u tek temsil eden kişi olarak İstanbul'luların arasında delice sevinmeyi hayal ettim.

Ve başımı yastığa koyduğumda hüngür hüngür ağladım. Dondurması elinden alınmış çocuk gibi ağladım. 15 yaşına gelmiştim neredeyse, kendime ağlamayı yakıştıramıyordum ancak gözyaşlarımı tutamıyordum.

Utancımdan sesimi babama ve anneme duyurmamak için hıçkırıklarım boğazımda kalıyordu.


Ancak İstanbul'da, Trabzonspor'u temsil etmek beni hiç mi hiç utandırmadı. Tam tersine daha da çok üstlendim takımımı. Nasıl korumam gerektiğini öğrendim.

Trabzon'da oturan kişi benim ne demek istediğimi anlayamaz.



Hakkını gasp edenlerin yedikleri gol karşısında çılgınlar gibi sevinince, babadan gelen; "Oğlum sakin ol." uyarısını onlar hayatları boyunca almadılar.

Gizli gizli sevinmek zorunda kalmadılar. Trabzonspor fenerbahçeyi yendiği zaman formalarını giyip sokaklara dökülebildiler. Ancak ben bunu yapamadım...

Ne fenerbahçeye, ne beşiktaşa, ne de galatasaraya karşı formamı giyip Kasımpaşa sokaklarında, İstanbul sokaklarında tur atamadım.


Gurbette kalmak nedir ben bilirim. Trabzonspor'u temsil etmek nedir ben bilirim. Her gün hakkını çalan takımın taraftarıyla yüz yüze bakmak nedir ben bilirim.

Büyük bir maç sonrası o maçta yenilmişsek, sonraki gün okula gidip de o İstanbul'lularla uğraşmamak için hasta numarası yapmayı ben bilirim.

Trabzonspor'un galibiyeti sonrası kaldırımların sarı-lacivert boyanmasını ben bilirim...


Hiç kimse gurbettekiler kadar Trabzonspor'un değerini bilemez.

Çok akıcı bir trafikte, 61 plakalı araç gördüğünde veya arabada Trabzonspor'lu olduğunu belirten bir kanıt gördüğünde kendini arabanın önüne atmayı bilir misiniz ?

Yolda daha önce hiç görmediğin bir Trabzonspor'lu ile tanışıp, telefon numaralarını alıp sonrasında sıkça görüşmeye kadar gidecek bir olay gördünüz mü ?

Ben bunları hiç bir bjk'lide,fb'lide,gs'lide görmedim. İki tane Beşiktaş formalı taraftar yan yana birbirlerine bakmadan geçtiklerinde, babama dönüp "Ya baba, bunlar nasıl taraftar, birbirlerine selam bile vermiyorlar. Keşke şuradan geçen bir Trabzonspor'lu olsaydı." dediğimi çok net hatırlarım.


Diyeceğim odur ki ben şampiyonluk görmedim. Ve Trabzonspor'a hasret yaşadım. Trabzonspor'a aç yaşadım.

Hayatta ki en büyük korkum da İnşallah bir gün oğlum veya kızım olursa, onların Trabzonspor'u tutmamasıdır...

Arrive
28.08.2013, 22:24
Hayatta ki en büyük korkum da İnşallah bir gün oğlum veya kızım olursa, onların Trabzonspor'u tutmamasıdır...

Emanete sahip çıkmayan evlat olur mu hiç (: İçin rahat olsun Berke (:

Berke6198
28.08.2013, 23:55
Emanete sahip çıkmayan evlat olur mu hiç (: İçin rahat olsun Berke (:

Duygularımıza o kadar kapılmışız ki unutmuşuz.

Ellerine, yüreğine, gönlüne sağlık Eray abi...

Bizi yazılarından mahrum bırakma :)

ilhan
29.08.2013, 00:11
İlgili yazı bu ay Trabzonspor dergisinde de yer almış.
Tebrikler Eray.

Doğan Şahin
13.09.2018, 22:01
Madem Yiğit link atmış, başlığı hortlatmak farz oldu.
Eline, yüreğine sağlık Eray, hislerimize tercüman olmuşsun.

Yiğit Gayretli
13.09.2018, 22:05
Yıllar önce bu yazıyı okuduğumda dağılmıştım.

Az önce tekrar okudum. Fark ettim ki toparlayamamışım.

Harvelli61
13.09.2018, 22:59
Biraz geç farkettim bu güzel yazıyı ama olsun, eline kalemine sağlık çoğu arkadaşımızın da dediği gibi duygularımıza tercüman olmuşsun tebrik ederim.

İ. SARAL
14.09.2018, 08:55
Yazı efsaneymiş gerçekten. Gurbette yaşayanlar olarak, yazılanların hemen hepsini yaşamışızdır.

İlker Yazıcıoğlu
14.09.2018, 09:10
Ulan...

kayseriliyiz
14.09.2018, 20:02
Duygulandirdin renkdas.
Ellerine saglik çok güzel bir yazi olmus.


Envoyé de mon Redmi 4X en utilisant Tapatalk

karabela
15.09.2018, 18:28
İlk defa okudum çok güzel yazmışsın kalemine yüreğine sağlık.

Emre EFENDİOGLU
16.09.2018, 17:13
Eline sağlık kardeş, biz gurbetteki Trabzonsporluların hislerine tercüman oldun. 95'i, 2005'i, 2011'i yaşayarak geçti okul hayatım.

95'i ilkokul 1 de yaşadım ben, okuma bayramı vardı, öğretmenimiz (kendisi de hasta şikeciydi) okuma bayramı etkinliğinde ben dahil bir kaç arkadaşıma sahnede tuttuğumuz takımın formaları ile (evet benimkini de babam Bursa'da tezgah altı bir yerden almıştı tıpkı senin baban gibi) timsah yürüyüşü, Trabzon için oley oley falan tarzı şeyler yaptırıyordu.

5 Mayıs'tan sonraya denk gelmişti, şikeci arkadaşlarım sahnede şikebahçe için oley oley çekerken, ben sadece kol hareketini sessizce yapıp yerime geçmiştim. Sınıftaki tek Trabzonsporlu erkek bendim, 2 de Trabzonlu kız vardı işte.

2005'te artık neyin ne olduğunu daha iyi biliyordum, lisedeydim, şikecilerin yüzlerine vurabiliyordum yaptıkları şerefsizlikleri.

2011'de üniversite son sınıftaydım, Karabük maçı sonrası finallerim vardı, 2 gün çalışamadım sinirden, üniversitedeki arkadaşlarıma karşı diyrodum hep, bu sene yaşananlar elbet bir gün ortaya çıkacak diye.

Nitekim 3 Temmuz sabahı çıktı ama bilmediğim bir şey vardı, bu ülkede adalet öyle bir hale gelmişti ki, göz göre göre hakkımızı yediler.