Berat
30.04.2013, 10:48
ŞİKE ŞİKE TRT
Benim gibi 80’lerin başında doğmuş futbol sevdalılarının ortak noktalarından birisidir “Trt Radyo 1”. Açardım radyoyu maçtan 1 saat önce; maç Pazar öğleden sonraysa genelde radyo tiyatrosu olurdu maç öncesinde. Maçın sebebine onu da dinlerdik, onu da öyle öğrendik, öyle sevdik. Sonra “Life is Life” müziğiyle başlardı “maç naklen yayını”. Spiker giriş yaptıktan sonra “Reksan Reklam” sunardı.. “Seyidoğlu reçel,Seyidoğlu helva, hiç doyulmuyor tadına.. Tahinde,reçelde,pekmezde; Seyidoğlu..” gibi bugün bile unutamadığım reklam jingleları o günlerde kazınmıştı hafızama..
Sonrasında maçlar başlardı. İlk bağlantılarda kadrolar alınırdı. Maç İnönü’deyse deniz tarafındaki, Ankara’daysa Gençlik Parkı tarafındaki , İzmir Alsancak’taysa Gençlik Spor Müdürlüğü tarafındaki kaleyi kimin koruduğu mutlaka söylenirdi TRT spikeri tarafından. İlerleyen dakikalarda ara ara “Dakika ve skor”lar alınırdı. Bir statta gol olursa yayın merkeze alınır “Mikrofonlarımız ….’da” şeklinde anonsla o stada bağlanılırdı. Spikerin golü kimin attığını söylemesine kadar geçen süre yıl gibi gelirdi.. Tribünden gelen seslerden çıkarsama yapılmaya çalışılırdı golü kimin attığına dair.. Bir de golü canlı canlı anlatan/yakalayan spikerler olurdu –ki onların havalarından geçilmezdi. Kendilerinden geçmiş vaziyette, golü en ince detayına kadar aktarırlardı. Ve TRT spikerleri tüm bunları yaparken tarafsızlardı. Mutlaka futbola gönül veren her insan gibi onların da gönül verdikleri takımlar vardı ancak bunu yayınlarına yansıtmaz, TRT tedrisatından geçmiş bu isimler iş hayatlarıyla “aşk” hayatlarını birbirlerine karıştırmazlardı. (Belki bir istisna İzmir takımlarına olan desteğini açıkça belli eden Murat Ünlü olabilir). Abidin Aydoğdu, Orhan Ayhan, Levent Özçelik,Güven Göktaş, Tansu Polatkan, Hüseyin Başaran, Erdoğan Arıkan ve sonraları Alper Bakırcıgil o günlerden ilk aklıma gelen isimler. Ve sonrasında Yalçın Çetin, Kerem Öncel.. Uzar gider. Belki maç anlatımlarını beğenmeyebilirdiniz ama taraf olduklarını düşünmezdiniz, düşündürmezlerdi.
Havuz sistemine geçilmesini müteakip –özellikle İstanbul takımı taraftarları için- radyo devri büyük ölçüde kapandı. Dekoder satın alabilen taraftarlar dekoder satın aldılar, alamayanlar içinse alternatif, maç sonu yayınları ve özetleriyle yine TRT 1 oldu. O programın da bir adabı vardı; özet görüntüler takımların puan durumlarındaki sıralamalarına göre yayınları, yorumlanırdı. TRT’deki yozlaşmanın ilk evrelerinde bu usül değişti; büyük takımların maç özet ve yorumları Anadolu takımlarından ayrıldı. Anadolu takımlarını 2. programda ve geç saatlerde Kerem Öncel-Zeki Çol ikilisi yorumlamaya başladı. İlk programın ağır topları ise Levent Özçelik ve Ömer Üründül’dü.
Ve… Sonrasında benim gibi o günleri hasretle yad edenler için kahreden bu geçiş süreci hızlandı. TRT’nin yozlaştığı, eski ekibin gece saatlerinde programlar sundurularak, Avrupa Şampiyonası/Dünya Kupalarına götürülmeyerek tasfiye edilmeye çalışıldığı, TRT ekolünün yerle bir edilerek programların reyting kaygısıyla şekillendirildiği bir süreç. Kadrolaşmanın abartıldığı bir süreç.
Süreci isim ve olaylarla detaylandıracak olursak; öyle bir süreç ki Kadıköy’de 2-0 Fenerbahçe üstünlüğüyle sonuçlanan bir FB – Trabzonspor maçı sonrası “Şike Şike.. 2-0” başlığını atabilecek çaptaki isimlere editörlük verilen bir süreç. “Yasla başını degajeme doğru” diye şarkı söyleyen ablanın Fenerbahçe Mitingi’nde sunuculuk yapmasının, kendisine mitingden çok kısa bir süre sonra kanalda iş verilerek ödüllendirildiği bir süreç.. Sanki başka yorumcu kalmamış gibi kısa süre öncesine kadar fb tv’de yorumculuk yapan zat-ı muhteremin TRT’nin en baba spor programına yorumcu yapıldığı bir süreç (İlker Yağcıoğlu). Oğuz Tongsir ve futbol bilgisinden bihaber nice ismin, Erman Toroğlu çakması ,“Buca’da aksilik olmasın” maçının kahramanı eski hakemin (Bünyamin Gezer), bahis çeteleriyle bir olup fuhuş karşılığı şike yaptığı yargı kararlarıyla sabit olan hakemin(Sadık İlhan), 30.000 kişiyi sokağa dökecek bir maç yöneten hakemin(Cem Papila) ve daha nicelerinin kendilerine devlet kanalında iş bulabildikleri, yaptıkları ödüllendirilirmişcesine milletin vergileriyle para kazandıkları bir süreç. Ve rezaletin son halkası.. Öyle bir halka ki ayrı bir paragraf açmazsak olmaz.
“2-2 mi? Aman Allahım, inanamıyorum. Bursa’dan gol haberi mi var, 2-2 mi?” FB TV’de canlı maç anlatımı yapan bu spikeri hatırlarsınız mutlaka. FB’nin şampiyonluk maçında o heyecanla kendini kaybeden ve yüzyılın timsahına gelen bu isim de şu an TRT ekibinde. Hatta ve hatta Pazar günü FB-Kayseri maçını TRT Radyo 1’de anlatan 2 isimden birisiydi.
Hey gidi TRT, nereden nereye… Ali Ece, Yusuf Kenan Çalık, Gökhan Dinç ve eski TRT ekibindeki temiz isimler de bu kirliliği temizlemeye yetmiyor.
Ülke genelindeki en büyük problemlerden birisi olan “Siyaset eliyle kadrolaşma” TRT’te de tam gaz devam ediyor. Ve yukarıda saydığımız örneklerden anlaşıldığı kadarıyla olayların arka planında hem siyasi gücü/desteği olan hem de şike lobisiyle yakın ilişkileri olan, onlara hizmet etmekten zevk duyan kişi ya da kişiler var. Yani anlayacağınız o ki ülkedeki çoğu kurum gibi TRT de şike lobisi ve güç odakları için emin ellerde. Başka bir ifadeyle, bu kişilerin TRT’de çalıştırılma sebepleri belli; Şike Şike.
Benim gibi 80’lerin başında doğmuş futbol sevdalılarının ortak noktalarından birisidir “Trt Radyo 1”. Açardım radyoyu maçtan 1 saat önce; maç Pazar öğleden sonraysa genelde radyo tiyatrosu olurdu maç öncesinde. Maçın sebebine onu da dinlerdik, onu da öyle öğrendik, öyle sevdik. Sonra “Life is Life” müziğiyle başlardı “maç naklen yayını”. Spiker giriş yaptıktan sonra “Reksan Reklam” sunardı.. “Seyidoğlu reçel,Seyidoğlu helva, hiç doyulmuyor tadına.. Tahinde,reçelde,pekmezde; Seyidoğlu..” gibi bugün bile unutamadığım reklam jingleları o günlerde kazınmıştı hafızama..
Sonrasında maçlar başlardı. İlk bağlantılarda kadrolar alınırdı. Maç İnönü’deyse deniz tarafındaki, Ankara’daysa Gençlik Parkı tarafındaki , İzmir Alsancak’taysa Gençlik Spor Müdürlüğü tarafındaki kaleyi kimin koruduğu mutlaka söylenirdi TRT spikeri tarafından. İlerleyen dakikalarda ara ara “Dakika ve skor”lar alınırdı. Bir statta gol olursa yayın merkeze alınır “Mikrofonlarımız ….’da” şeklinde anonsla o stada bağlanılırdı. Spikerin golü kimin attığını söylemesine kadar geçen süre yıl gibi gelirdi.. Tribünden gelen seslerden çıkarsama yapılmaya çalışılırdı golü kimin attığına dair.. Bir de golü canlı canlı anlatan/yakalayan spikerler olurdu –ki onların havalarından geçilmezdi. Kendilerinden geçmiş vaziyette, golü en ince detayına kadar aktarırlardı. Ve TRT spikerleri tüm bunları yaparken tarafsızlardı. Mutlaka futbola gönül veren her insan gibi onların da gönül verdikleri takımlar vardı ancak bunu yayınlarına yansıtmaz, TRT tedrisatından geçmiş bu isimler iş hayatlarıyla “aşk” hayatlarını birbirlerine karıştırmazlardı. (Belki bir istisna İzmir takımlarına olan desteğini açıkça belli eden Murat Ünlü olabilir). Abidin Aydoğdu, Orhan Ayhan, Levent Özçelik,Güven Göktaş, Tansu Polatkan, Hüseyin Başaran, Erdoğan Arıkan ve sonraları Alper Bakırcıgil o günlerden ilk aklıma gelen isimler. Ve sonrasında Yalçın Çetin, Kerem Öncel.. Uzar gider. Belki maç anlatımlarını beğenmeyebilirdiniz ama taraf olduklarını düşünmezdiniz, düşündürmezlerdi.
Havuz sistemine geçilmesini müteakip –özellikle İstanbul takımı taraftarları için- radyo devri büyük ölçüde kapandı. Dekoder satın alabilen taraftarlar dekoder satın aldılar, alamayanlar içinse alternatif, maç sonu yayınları ve özetleriyle yine TRT 1 oldu. O programın da bir adabı vardı; özet görüntüler takımların puan durumlarındaki sıralamalarına göre yayınları, yorumlanırdı. TRT’deki yozlaşmanın ilk evrelerinde bu usül değişti; büyük takımların maç özet ve yorumları Anadolu takımlarından ayrıldı. Anadolu takımlarını 2. programda ve geç saatlerde Kerem Öncel-Zeki Çol ikilisi yorumlamaya başladı. İlk programın ağır topları ise Levent Özçelik ve Ömer Üründül’dü.
Ve… Sonrasında benim gibi o günleri hasretle yad edenler için kahreden bu geçiş süreci hızlandı. TRT’nin yozlaştığı, eski ekibin gece saatlerinde programlar sundurularak, Avrupa Şampiyonası/Dünya Kupalarına götürülmeyerek tasfiye edilmeye çalışıldığı, TRT ekolünün yerle bir edilerek programların reyting kaygısıyla şekillendirildiği bir süreç. Kadrolaşmanın abartıldığı bir süreç.
Süreci isim ve olaylarla detaylandıracak olursak; öyle bir süreç ki Kadıköy’de 2-0 Fenerbahçe üstünlüğüyle sonuçlanan bir FB – Trabzonspor maçı sonrası “Şike Şike.. 2-0” başlığını atabilecek çaptaki isimlere editörlük verilen bir süreç. “Yasla başını degajeme doğru” diye şarkı söyleyen ablanın Fenerbahçe Mitingi’nde sunuculuk yapmasının, kendisine mitingden çok kısa bir süre sonra kanalda iş verilerek ödüllendirildiği bir süreç.. Sanki başka yorumcu kalmamış gibi kısa süre öncesine kadar fb tv’de yorumculuk yapan zat-ı muhteremin TRT’nin en baba spor programına yorumcu yapıldığı bir süreç (İlker Yağcıoğlu). Oğuz Tongsir ve futbol bilgisinden bihaber nice ismin, Erman Toroğlu çakması ,“Buca’da aksilik olmasın” maçının kahramanı eski hakemin (Bünyamin Gezer), bahis çeteleriyle bir olup fuhuş karşılığı şike yaptığı yargı kararlarıyla sabit olan hakemin(Sadık İlhan), 30.000 kişiyi sokağa dökecek bir maç yöneten hakemin(Cem Papila) ve daha nicelerinin kendilerine devlet kanalında iş bulabildikleri, yaptıkları ödüllendirilirmişcesine milletin vergileriyle para kazandıkları bir süreç. Ve rezaletin son halkası.. Öyle bir halka ki ayrı bir paragraf açmazsak olmaz.
“2-2 mi? Aman Allahım, inanamıyorum. Bursa’dan gol haberi mi var, 2-2 mi?” FB TV’de canlı maç anlatımı yapan bu spikeri hatırlarsınız mutlaka. FB’nin şampiyonluk maçında o heyecanla kendini kaybeden ve yüzyılın timsahına gelen bu isim de şu an TRT ekibinde. Hatta ve hatta Pazar günü FB-Kayseri maçını TRT Radyo 1’de anlatan 2 isimden birisiydi.
Hey gidi TRT, nereden nereye… Ali Ece, Yusuf Kenan Çalık, Gökhan Dinç ve eski TRT ekibindeki temiz isimler de bu kirliliği temizlemeye yetmiyor.
Ülke genelindeki en büyük problemlerden birisi olan “Siyaset eliyle kadrolaşma” TRT’te de tam gaz devam ediyor. Ve yukarıda saydığımız örneklerden anlaşıldığı kadarıyla olayların arka planında hem siyasi gücü/desteği olan hem de şike lobisiyle yakın ilişkileri olan, onlara hizmet etmekten zevk duyan kişi ya da kişiler var. Yani anlayacağınız o ki ülkedeki çoğu kurum gibi TRT de şike lobisi ve güç odakları için emin ellerde. Başka bir ifadeyle, bu kişilerin TRT’de çalıştırılma sebepleri belli; Şike Şike.