PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Illüzyonun Gücü..



Bülent Şirin
01.11.2004, 13:48
<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />


Sevgili Arkadaslar,


?BMN Yazi Kurulu?hakkindaki genel tavriniza dair bir çift lafim olacak ama sonra. Ben bugün size baska ve çok önemli buldugum bir konudan bahsetmek istiyorum. Aslinda bilmediginiz sey ya da seyler degil. Ben anlattikça belki de ?sahi, nasil farketmedik daha önce?? diyeceksiniz. Kimbilir, belki ?bunlari zaten biliyorduk, ne diye tekrarladin ki simdi?? diyenler de çikabilir. Fakat bunlar konunun önemini azaltmaz.


Içinde bol miktarda rant, para, menfaat, söhret, mafya, sike gibi seytanî unsurlarin bulundugu futbolun neredeyse tamami bir illüzyon gösterisine dönüsmüstür ne yazik ki... Neredeyse hiçbir sey göründügü gibi degildir. Gözümüzün önünde bir seyler olup biter ya da biz olup bittigini zannederiz? Aslinda baska bir seyler cereyan etmektedir. Biz de olup bittigini zannettigimiz seyler hakkinda olumlu ya da olumsuz bir takim kanaatler edinir, bunlari söyler, yazar ve çizeriz.


Bu illüzyon sanatini koca bir toplum üzerinde icra eden kisi ve kurumlar, gayet dogaldir ki söz konusu toplumun bazi sosyo-psikolojik özelliklerini çok iyi bilmektedirler. Bu özelliklerden belki de en önemlisi nedir? Bu toplum okumaz, okusa da anlamaz, anlasa da yanlis anlar? Daha birkaç gün önce okudugum bir arastirma sonucunu sizinle paylasayim:


Yapilan arastirmaya göre, Bir Norveçli kitaba yilda 137 dolar, bir Alman 122 dolar, bir Isviçreli, bir Belçikali, bir Avusturyali 100 dolar, bir Amerikali 95 dolar harciyor... Bir Türk'ün kitaba ayirdigi para ise 45 cent...

Bu ne demek?

Bir Japon yilda 25, bir Isveçli yilda 10, bir Fransiz 7 kitap okurken, alti Türk'ün bir kitap okumasi demek...


Durumun vehametini görüyorsunuzdur umarim. Ve yine umarim, o çok begendiginiz ?Esir Sehrin Insanlari? yazi dizisinin son bölümünde tavsiye ettigim ilk seyin ?okumak? oldugunu da hatirlarsiniz?


Pekâlâ kitap okumaz da ne yapar bu koca toplum? Televizyon seyreder. Neyi seyreder? Dizileri, popstar türü yarismalari vs. Esasen böyle bir toplumu kandirmak için illüzyon yapmaya da gerek yoktur belki ama bu kisi ve kurumlar isi saglama alirlar.


Size hemen basit ama çok çarpici bir örnek vereyim. Söyle biraz gerilere gidelim, 1996 yili Agustos ayina? G. Saray adli kulüp, Romanya?nin dünyaca ünlü yildizi George Hagi?yi transfer etmeye çalisiyor. Bizim medya gürültü kiyamet? Hagi çok yasliymis da, son kulübü Barcelona?da bir basari gösterememis, hâttâ kadroya bile giremiyormus da, suymus da buymus da? Çünkü medya dedigimiz organizmanin hakim güçleri F.Bahçe adli kulübün sempatizanlari ya da parali askerleri olan insanlardi. Dolayisiyla G.Saray adli kulübün böylesi dünya çapinda bir transfer yapmasini engellemeye çalisiyorlardi. Bu illüzyon öylesine etkili oldu ki, G.Saray adli kulübün taraftarlarinin bile neredeyse çogunlugu bu transfere karsi çikti. Fakat kabûl etmek lazim gelir ki, G.Saray adli kulübün o zamanki idarecileri büyük bir basiret örnegi sergileyip, tüm bu yazilip çizilen, söylenen seylere kulak tikadilar. Sonra neler oldugunu biliyorsunuz. O zaman ki yasli Hagi -ki henüz 31 yasindaydi- bugün bile idmanli olsa çikip oynar.


Gelgelelim, F.Bahçe adli kulüp bir buçuk yil önce birisini transfer etti. Yine kiyamet koptu ama bu sefer baska sebepten? Bu ne serefti? Bu ne basariydi? ?Fener?e de ancak böylesi yakisirdi. Böyle bir transferi bu ülkede baska kim yapabilirdi? Dünyaca ünlü Hollandali futbolcu Pierre Van Hojdonk Türkiye?ye geliyordu. (Bizim konumuz adamin performansi degil, medyanin tavri elbette.)


Gariptir, Hojdonk Türkiye?ye geldiginde 34 yasindaydi ve medya ?bu adam yasli niye aliyorsunuz?? diye ortaligi velveleye vermedi. Böyle söyleyenler de aykiri bir ses olarak kaldi. Birkaç hafta önce gördüm ki, F. Bahçe adli kulüp bu futbolcuyla sözlesme yenilemeye çalisiyor.


Bir baska örnek, Fatih Terim örnegi... Kendisinin basarili bir teknik adam oldugu tartisilmaz. Fakat acaba göründügü kadar büyük mü bu basari? Daha dogrusu kendisinin gösterdigi kadar? Bu basarilarda yönetim ve taraftarin (ve tabii baska faktörlerin) katkisi ne orandadir? Terim, sezon ortasinda görevden alinirken bile tribünlerden koro halinde "istifa" sloganlari yükselmedi. Öte yandan, ayni kulüpte görev yapmis olan Lucescu, ondan belki de çok daha basarili bir performans sergilemis ve ayrildigi sene takimi sampiyon yapmis olmasina ragmen, neredeyse arkasindan teneke çalinarak gönderildi. Neden dersiniz? Ben söyleyeyim: Televizyondaki görüntülerinin kafalarda biraktigi taban tabana zit imajlar yüzünden... Buyrun kiyaslayalim. Fatih Terim'in maç esnasinda ve maç sonunda demeç verirken sergiledigihal ve hareketleri hatirlayiniz. Nasil da sahadaki oyuna ve oyunculara hükmediyordu, maglup bile olsa maç sonunda nasil da konulara ve olaylara hakim bir edayla konusuyordu, degil mi? Sanirdiniz ki, sahaya üzerlerine G. Saray formasi geçirilmis 11 adet fasülye sirigi çikarilsa yine galip gelir.


Pekâlâ ya Lucescu? Sahada oynayan takimi farkli galip durumda bile olsa, yüzünde sikintili bir çaresizlik ifadesi bulunan, maç sonunda da skor ne olursa olsun "mir mir..." konusan boynu bükük sefil bir adam... Sanki dersiniz, takimin çalistirilmasinda, oyuncu seçiminde en ufak bir etkisi ve dahli olmayan, sirf yabanci oldugu için tahammül edilen miyminti herifin teki... Sonucu yine biliyorsunuz...


Ya bizim Senol Günes'e ne demeli? Kendisi Türk Futbol Tarihi'nin en büyük isimlerinden biridir. Kiymeti bilindi mi? Ne yazik ki hayir... Ne içinden çiktigi camianin tam destegini alabilmistir, ne de basinda bulundugu Milli Takim'i rüyasinda bile göremeyecegi bir basariya tasimis olmasi ülke insanina kendini yeterince kabul ettirebilmesine yeterli olmustur. Hatta hiç unutmam, Dünya Kupasi'nda Kosta Rika maçinin ilk yarisi maglup sona erince, spor yazarligindan geçimini saglayan bir insan, devre arasinda kendisiyle canli yayinda yapilan bir röportajda, Günes'in hemen geriye çagrilip yerine Fatih Terim'in gönderilmesini teklif ve tavsiye etmistir(!) Senol Günes'in derdi de Lucescu ile büyük benzerlik göstermektedir. Onun imaji nedir? Asla yüzü gülmeyen, saha kenarinda sikintidan kendi kendini yiyen, ne yapacagini bilemeyen, çaresizlikten kivranan... Saha disinda, diksiyonu fazla düzgün olmadigi için konustugu tam olarak anlasilamayan, dinleyenleri sikintilara garkeyleyen, çogu zaman gözleri kisik, kafasinin içinde her daim çözemedigi problemler besleyen bir Trabzonlu... Kazandigi basarilari cilalayip da oldugundan büyük gösterebilmek bir yana, yeteri kadar bile anlatamayan...


Sayisiz örnek verilebilir ve gerekirse gene verecegiz ama biz simdi lafi daha fazla uzatmadan, illüzyon kavraminin yazimizin konusuyla ilgili kismina gelelim.


Efendim ne derler? "Filan takimin kadrosu yetersiz..." Bu filan takim, hemen her zaman Trabzonspor'dur tabii... Gerçi baska takimlar için de söylenir ve onlar da belirli maksatlar ugruna gündeme getirilir ama bizim konumuz kendi derdimizdir. Evet, böyle söylenir de ne olur? Bunun etkisi altinda kalan koca bir camiada futbolcunun kendine, taraftarin futbolcuya ve takima yeterli (?) takviyeyi yapamayan yönetime güveni sarsilir. Bir de saha sonuçlari tatmin edici olmazsa homurdanmalar, tartismalar ve bilimum huzursuzluklar alir yürür. Bizler "kadro yetersiz" nakaratini koro halinde hûsû içinde söylerken bu yetersiz kadroyu olusturan 20'li yaslardaki genç futbolcularin psikolojisinin ne hale geldigini hiç düsündük mü acaba?


Müsaadenizle size birkaç isim sayayim: Galip, Yasar, Metin, Ali, Sebahattin... Bu isimleri taniyor musunuz? Ben söyleyeyim... Trabzonspor'un 1979-1980 yilinda sampiyon olan kadrosundan birkaç futbolcu... Tayfun, Alisen, Hüseyin, Hasan Üçüncü'den daha yetenekli, daha parlak oyuncular degildi bu isimler... Fakat önemli bir ayrinti var: O Trabzonspor bir takimdi ve futbol da bir takim oyunuydu.


Kadrosunda barindirdigi yildizlara paha biçilemeyen Real Madrid kulübü, takim olmayi beceremedigi için basarili olamiyor bugün... Efsanevî Alman futbolcu Paul Breitner, "Bu kadar yildizin bir arada oldugu yer takim olmaz, olsa olsa sirk olur" demisti ve zamanla ne kadar hakli oldugu anlasildi. Oysa Real Madrid'in transfer bombalarini patlattigi o günlerde, illüzyonistler bu rüya takimin firtina gibi esecegi yorumlarini yapiyorlardi. Fakat iste felegin çemberinden geçmis bir futbol efsanesi, bu dolmayi yutmamisti.


Sevgili Arkadaslar, sahaya 11 kisi çikan hiçbir takim eksik, 23 futbolcusu bulunan hiçbir kulüp kadrosu yetersiz degildir.


Hele bu kulübün ismi Trabzonspor ise... Elbette ki Ali Kemal Denizci emsalsiz bir forvetti, elbette ki Senol Günes hakkinda söylenen "Avrupa'nin her takiminda rahatlikla oynar" tesbiti sonuna kadar dogruydu... Fakat emin olunuz ki ne rahmetli Cemil Usta bir Roberto Carlos'tu, ne de Bekir Barçin bir Patrick Viera...


Saglicakla kalin...

SDanışmaz
01.11.2004, 15:02
Çok iyi yerlere deginmissin.Hepside dogru.Ama bu medye iste.Kim parayi verirse o takim için iyi seyler yazarlar (yalniz bizim ülkemizde böyle). Diger takim onun çok daha iyisini yapar onu göz önüne bile almazlar.


Babamla bir gün gazetelerden konusuyorduk.Bana bu olayi anlatti


95 yilinda biliyorsunuz kil payi sampiyonlugu kaçirmistik.O sezon ligin genelinde hep puan çetvelinde liderdik.Çok da iyi futbol oynuyorduk.Babam bir gün gazeteleri okuyormus.Hürriyet gatetesine bir bakmis Trabzonspor ile ilgili yaziyi birakin puan cetvelindeki Trabzonspor yazisindan baska Trabzonspor ile ilgili bir kelime yokmus.Bu ne simdi.Bize yapilmis bir hakaret degil mi? Fb,Gs,Bjk lider oldugu zaman bu takimlari sayfalara sigdiramiyorlar.Ama ne yapalim bizim medyamiz böyle yapacak birsey yok.


Bu arada Bülent abi yine döktürmüssün smileys/smiley32.gifEdited by: gUgUDa_61

Emorfo
01.11.2004, 22:18
Harika bir yazi olmus eline saglik Bülent abi.


Bu yaziya bir örnek de benden. Bu hafta oynanan bjk-fb maçinda çikan olaylarin üçte biri Trabzon'da yasansaydi Trabzon katil ilan edilmisti. Televizyon toplumu oldugumuz için medya toplumu asiri derecede etkilemektedir. Bu ilüzyonu Gürcistan maçindan sonra görmüstük hatirlarsaniz.

ibrahim_yattara
02.11.2004, 00:09
''illüzyon'' ya abi bunun yazilisi böylemi!! yok hani topic basligida o bakimdan önemli bi yerde diye seyettim..


momentus abimizin çok çarpici yazilari var hepsinide okudum ama ifade yetenegi bu kadar iyi olan bi abimizin dahada önemli konulara imza atmasini bekliyorum.. ''cahil bir toplum oldugumuz için medyanin doldurusuna gelip üzerimizde yaratilan psikolojik baskiya maruz kaliyoruz'' diye özetlenebilecek bir konudur..

Muhalif
02.11.2004, 00:13
Bülent abi yine genel itibariyle dogrulari yazmis.. eleyecek pek bir sey yok.. fakat
?Sevgili Arkadaslar, sahaya 11 kisi çikan hiçbir takim eksik, 23 futbolcusu bulunan hiçbir kulüp kadrosu yetersiz degildir. ?<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />

?Ya bizim Senol Günes'e ne demeli? Kendisi Türk Futbol Tarihi'nin en büyük isimlerinden biridir. Kiymeti bilindi mi? Ne yazik ki hayir... Ne içinden çiktigi camianin tam destegini alabilmistir, ne de basinda bulundugu Milli Takim'i rüyasinda bile göremeyecegi bir basariya tasimis olmasi ülke insanina kendini yeterince kabul ettirebilmesine yeterli olmustur.?

Ifadelerine pek katilamadim? Senol dan baslayayim? futbolculugunda tartismasiz iyi oldugu kesindir? zira 11 maç gol yememe gibi bir rekorun sahibi çok az kaleci vardir dünyada? fakat antrenörlük konusunda Bülent abinin fatih terim hakkindaki fikirlerine aynen katilmakla beraber Senol hakkindakiler için ayni seyleri söyleyemeyecegim? Senol eger dünya kupasindan sonra su an ersun hocanin yaptigi gibi risk alarak takimi gençlestirerek Avrupa kupalarina katilabilse ve orada da iyi bir sonuç alabilse iyi bir antrenör oldugunu söyleyebilirdim.. zira bu kadro ve basari sadece onun eseri olacakti? ama dünya 3. lügünde ondan önce gelen ve bu kadroyu olusturan teknik adamlarin katkisini inkar edemeyiz.. ve üstelik su an mücadele ettigimiz grupta yer alan takimlar gibi kaç takimla oynadigimiz da sorgulanmali bence? brezilya hariç ayarimizda belki bir Senegal le oynadik? o da ekolü olan bir ülke degildi? neyse yine de o an basta Senol hoca oldugu için basari ona yazilabilir belki ama dedigim gibi asil kaybettigi nokta risk alip kendi takimini olusturmamasi? o riski hala daha alamiyor? Mustafa denizli aldi ve vestel Manisa da yalan oldu? Senol da bundan korkuyor belki? Anadolu takimlarinda basarili olmadiktan sonra ben Senol un hocaligindan hep kusku duyacagim.. ki boluspor macerasi vardi sanirim.. küme düsmüstü boluspor? ha 96 daki basari- basari sayilirsa- denilirse o anki kadro geçen yil olsa ziya hocayla sampiyon olurduk kanaatindeyim? ünal-hami-arçil-sota-orhan-soner tipinde adamimiz olmamasinin eksiklerini çekiyoruz su an? ve Senol un trabzonda kenarda beklemesinden çok rahatsizim.. sanki bir seyler kötü gitse de bana firsat çiksa der gibi duruyor orada.. oysa giray hocayi örnek veriyorum hep.. tecrubesizken geldigi trabzonsporda basarisiz olunca kendisini gelistirmek için anadoluya açildi ve su an imrenilecek bir takim yaratti denizli de.. en azindan kendi kategorisindeki takimlar içinde en iyisi.. Senol dan da bunu beklerdim?

23 futbolcusu bulunan hiçbir kulüp kadrosu yetersi degildir kismina gelince burada neyi kriter aldigimiza bagli? evet sakaryaspor un kadrosu yetersiz degil? ama 2. lig için.. ve ters bir örnek geçen sene denizli maçlara 15-16 kisi çikiyordu ama ligi 4. bitirdi? ben nicelikten çok nitelik önemlidir diyorum bu konuda? kadromuz Anadolu takimlari ile yapilan maçlari alirken yetersiz degil gibi?(onda bile süpheliyim zira antep maçinda özellikle oyun kuracak bir liderimiz olmadigindan sisirme toplarla gol aradik ve çok üstün olmamiza ragmen puan kaybettik).. özellikle büyük maçlarda yetersizlik daha bir hissediliyor bence? yine Bülent abiden bir örnek? hagi? su an 31 yasindaki hagi bizim takimimizda olsa antep, Ankara bld. maçlari degisik olurdu fikrime katilmayan çikar mi bilemem?

olayi kisisellestirdigimi düsünmeyin lütfen.. fakat benim açimdan bazi noktalar böyle görülüyor? yoksa genel fikri itibariyle katildigim bir yazi?

Bülent Şirin
02.11.2004, 18:40
<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />
Sevgili Ibrahim_Yattara, kelimenin dogrusu budur. Fakat haklisin, ben de bir an tereddüt edip yazmadan önce sözlüge bir bakivermistim. Öte yandan, yazilarim konusunda basta sana ve senin gibi iltifatkârane cümleler serdeden Guguda_61 ve Emorfo kardeslerime çok tesekkür ediyorum.

Gelelim Sevgili Cenk?e? Itiraz ettigi noktalar var. Ne kadar güzel? Evet, yanlis okumadiniz, ?<B style="mso-bidi-font-weight: normal">ne kadar güzel[/B]? diye yazdim. Itiraz etmek, hakaret etmek degildir çünkü? Itiraz eden adam, bu yazi üzerinde düsünmüs, kafa yormus demektir. Ne Cenk?in ne de baska bir arkadasin benimle birebir ayni görüste olmalari gerekmez. Ayni görüste olmamak da düsman olmak anlamina gelmez.

Sevgili Cenk, iki konuda itirazlarin var anlayabildigim kadariyla? Elbette, ?<B style="mso-bidi-font-weight: normal">yanlis anlasilma[/B]? ile ilgili baslikta da yazdigim gibi, iki boyutlu bir yazi metniyle her zaman meraminizi saglikli bir biçimde anlatamayabiliyorsunuz. Ben, kadrolarin yeterlilik oranini ve Senol Günes?in kariyerini tartismaya açmak istemedim. Gerekirse onlari da tartisiriz. O konularda da elbette acizane fikirlerim var fakat simdilik teknik konulara girmiyor, futbolun saha disi kismiyla ilgilenmeyi tercih ediyorum. Çünkü ?<B style="mso-bidi-font-weight: normal">tartisiriz[/B]? demekle tartisilmiyor, kavga ediliyor bizim toplumda. Önce bu problematigin halledilmesi gerekiyor. Ondan sonra tartismaya baslariz. Ben simdi Senol Günes?i övmeye, geçmisteki basarilarini anlatmaya baslasam dogal olarak akillara ?<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Yoksa bu Momentus Ziya Dogan?a karsi mi? Senol Günes?i mi istiyor?[/B]? gibi düsünceler gelebilecektir ki Allah sahidimdir kesinlikle böyle bir düsüncem yoktur.

Ilerleyen günlerde yine bu illüzyon konusuyla baglantili olarak bu Senol Günes konusuna deginmeyi düsünüyorum. Unutursam hatirlatirsiniz.

?<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Kadro yetersizligi[/B]? meselesine gelince? Bu konu hakkinda yazdigim <B style="mso-bidi-font-weight: normal">koyu[/B] cümle biraz iddiali kaçmis olabilir. Yine teknik konulara girmeyecegim, burada o illüzyonistlerin, psikolojik baski yoluyla kadroyu oldugundan daha degersiz, daha yeteneksiz vs. göstermeye çalistiklarini ifade etmekti amacim. Bu seytanlarin hileleri çogu zaman da basariya ulasmistir. Futbolcu bu yazilip söylenenleri okuyor, dinliyor. Teknik adam okuyor, dinliyor, taraftar okuyor, dinliyor, yönetim okuyor, dinliyor ? Ve bu her gün böyle, her gün böyle? Acaba olumsuz etkilenmiyorlar midir dersiniz? Acaba küme düsme hattina gerilemis ve neredeyse umudu kesmis bir takimin teknik direktör ya da yönetim degisikligiyle büyük bir çikisa geçtigi sayisiz örnegi nasil açiklayabiliriz?

Bireysel beceriyi elbette inkar edemeyiz. Etmemeliyiz de. Fakat unutmamaliyiz ki, futbolda sahadaki basariyi getiren faktör, 11 kisinin gösterdigi sinerjik performanstir.

Bu konuya devam edecegiz kismetse? Simdilik hosçakalin?

Muhalif
02.11.2004, 21:15
evet abi.. aslinda ben bunlari yazarken konunun benim yazdiklarim üzerine ilerlemesinden çekinmistim ne yalan söyleyeyim.. neyse ki pek ugrayan olmamis buralara.. zaten yazinin sonuna koydugum
'olayi kisisellestirdigimi düsünmeyin lütfen.. fakat benim açimdan bazi noktalar böyle görülüyor? yoksa genel fikri itibariyle katildigim bir yazi?' ibaresi bir nevi bu meramimi anlatmak içindi...

evet yapilacak yorumlar yazinizin ana fikri çerçevesinde olursa açilan konu gayeye hizmet etmis olacaktir...

metehan
03.11.2004, 13:57
Zaten bu tartismanin Senol Günes ekseninde devam etmemesi gerekir. O, yazinin içinde geçen bir öge idi sadece. Asil önemli olan "illüzyon" konusu üzerinde durmak gerekiyor. Bence de Bülent abi hakli, olayin iç yüzü ile kamuoyuna yansiyan yüzü çok farkli. Buna örnek teskil etmesi açisindan bir olay aktaracagim. Aslinda bunu çogunuz duydunuz ama forumda tartisildigina ben rastlamadim, belki de atlamisimdir. 12 Ekim tarihli Fanatik gazetesinde Necil Ülgen imzali bir yazi vardi. Necil Ülgen bir hikaye anlatiyor ve bunun yasanmamis daha dogrusu "yasanmamis olmasi gereken" bir hikaye oldugunu belirtiyordu. Bence olay yasanmis ya da yazar yasanmis olduguna inaniyor ama konumu geregi ancak bu kadarini söyleyebiliyor. Isterseniz önce yaziyi okuyalim, sonra üzerinde düsünelim.


Purosunundan çektigi derin nefesi hizla disari dogru üfledi. Plazanin 12?inci katindaki odasindan disari bakarken, esmer yüzü camdan dönen dumanlarin içinde kisa bir süre kaybolur gibi oldu. Tam 6 saat olmustu baskanla konusali. ?Hâlâ bir cevap yok. Neler oluyor?" diye düsündü.
Sabah aldigi telefondan sonra hiç bu kadar korkmamisti. Hattin diger ucundaki sesin, o, insanin vücut kimyasini bozan tonu ve söylediklerini hafizasinda tekrarladi.
-Bana tam 100 milyon dolara mal oldun. Ya bu parayi getirirsin, ya da sen bilirsin.
?Sen bilirsin." Dagin kenarinda bagirip, yankilanan sesini dinler gibi beyninde büyüdü büyüdü.
-Sen bilirsin.
Borsadaki operasyonu yöneten arkadasina okkali bir küfür savurdu yeniden. Bilmeliydi. Evet, o kesin bilmeliydi. Speküle ettikleri kagitlarin kime ne yapacagini, onun gibi bir uzman atlamamaliydi.
Mafyanin 100 milyon dolarina mal olmak... Içinin titredigini hissetti yeniden. Masif gül agacindan yapilma çalisma masasina döndü. Deri koltuguna oturmaktan son anda vazgeçti. Egilip diafondan sekreterine seslendi.
- Bana bir duble daha viski ver.
Bir türlü oturamiyordu yerine. Su baskan da nerede kalmisti.
Böyle bir konuda en büyük rakibin baskanina ricaci olmak yeterince canini sikiyordu ama ondan baska bu isi çözebilecek kimse de aklina gelmemisti. En azindan su anda sikilacak bir cani vardi.
Mafyaya kaybettirdigi 20 milyon dolara karsilik kendisinden 100 istenmesine de kiziyordu aslinda ama bu konuda pek de yapacagi bir sey yoktu.
Mesaj çok net gelmisti.
- Biz o parayla 100 kazanirdik. Sen de bize 100 vereceksin.
Sabah baskanla konusurken, ?Lütfen" dedi, ?Bu isi 20?ye bitir. Ondan sonra dile benden ne dilersen." Karsi tarafin istegi de mafya kadar sendeletti onu. Ama agzindan ?Tamam" çikmisti bir kere.
Gitti cep telefonunun çekip çekmedigini bir kere daha kontrol etti. Uzun zamandir ?Ya arayip da ulasamiyorsa" psikozuna girmisti. Geçici bir tik gibi 5 dakikada bir cebini kontrol ediyordu.
Artik hava kararmak üzereydi. Camin yanina gidip tekrar disari bakti. Trafigin aksam kesmekesi yeni yeni basliyordu.
Telefondan ?groove" melodisinin tonu gelmeye basladiginda yüregi yerinden çikacakmis gibi oldu.
Arayan oydu. Ondan baskasi olamazdi, çünkü bu hatti sirf bu is için alalacele aldirmisti ve bu numara da ondan baskasinda yoktu.
Dogruca ?Baskan" diye açti telefonunu.
?Merhabalar" dedi karsisindaki ses.
Bu aksan oldum olasi komigine gitmisti ama simdi gülecek hiç hali yoktu.
- Ne oldu? diye sordu.
?Tamam" dedi. ?20?ye 20. Teslimati 3 gün içinde yapacaksiniz. Gerisi konustugumuz gibi. Bana verdigin sözü unutma." ?Tamam" dedi kisik bir sesle. Bütün gün hiç oturamadigi deri koltuguna adeta çökerken. ?Tamam anlastigimiz gibi." Telefonu kapattiktan sonra biraz evvel sekreterinin biraktigi ?Maccallan" dolu bardaktan iri bir yudum çekti. Rahatlamisti ama simdi baskana verdigi sözü nasil tutacagini düsündü. Nasil yapmaliydi da onca puan farki kapanmaliydi. Aklinda bu isi becerebilecek tek bir kisi vardi. Telefonu eline aldi ve numaralari çevirmeye basladi.....

*** Yukaridaki hikayenin gerçekle alakasi yoktur. Ya da olmamasi gerekir.


Yazida iki kulüp baskanindan bahsediliyor. Bunlarin Serdar Bilgili ve Aziz Yildirim oldugunu sanirim herkes anlamistir. Olayin gerçekte yasanmis olma ihtimali kuvvetlihali söyle : Serdar Bilgili, borsada bazi kagitlari speküle ediyor ve kendilerine "mafya" yakistirmasi yapan insanlar bu durumdan zarar görür. Serdar Bilgili'den bu zararlarinin tazminini isterler. Zor durumdaki Bilgili de rakip takimin baskani olan Aziz Yildirim'dan yardim ister. Yildirim yardim istegini kabul eder ama dogal olarak da karsiliginda birsey ister. Sanirim ne oldugunu söylememe gerek yok.


Geçen yil BJK'nin yasadigi inanilmaz düsüs, Inönü'deki maçi FB'ye adeta hediye edisi, Cordoba'nin önündeki topa elini uzatmakta çekingen davranmasi, o maçta maglubiyete ragmen BJK oyuncularinin rahatligi, ardindan Serdar Bilgili'nin küfürü bahane ederek istifa edisi, vs. Tüm bunlari alta alta yazip bu yazi ile iliskilendirdiginizde ortaya ilginç seyler çikiyor. Kisacasi bu hiç de yasanmamis bir hikaye gibi görünmüyor. Bence yasanmis bir hikaye ama ancak bu sekilde anlatilabiliyor. Yorumu size birakiyorum.

Bülent Şirin
04.11.2004, 14:07
Sevgili Metehan'a çok tesekkür ediyorum. Dikkatinizi çekerim, geçen sene bu yazida olup bittigi varsayilan (biz varsayilan dedik ama siz istediginiz gibi anlayin) olaylar cereyan ederken, medya ne yazip çiziyordu? Yok "Samsun maçi", yok "Cem Papila", yok "Lucescu"... "Bunlarin arkasinda baska bir seyler olmali ama ne?" diyen mutlaka olmustur ama ben rastlamadim. Bu yorumlari yapanlar bilmiyorlar miydi isin aslini?


Bilmez olurlar mi? Bilirler de hem canlari tatlidir hem de onbinlerce dolar maasi tehlikeye atip, dogrucu Davut olmanin alemi yoktur.


Necil Ülgen'in yazdigi bu olay hayal tiyatrosunun sadece bir tek sahnesi... Acaba baska neler olmustur da biz görmemis ya da oldugundan farkli görmüsüzdür? Örnegin, acaba bizim de geçmiste satilmis sampiyonlugumuz ya da sampiyonluklarimizvar midir?


Ne dersiniz?

metehan
04.11.2004, 18:40
Valla bizim var midir tam emin degilim. Ama M. Ali Yilmaz'in TS sampiyonluga giderken çok önemli bir maç öncesi hocayi görevden aldigini anlatir durur babam. Yilini, hocanin isimini yasim itibari ile benhatirlamiyorum ama yillar sonra M. Ali Yilmaz'in bir söyleside bunun hata oldugunu kabul ettigini iyi hatirlarim.

Muhalif
04.11.2004, 23:13
konu degisik boyutlarda ilerlediginden ve sike konusu baska bir yere tasindigindan bu konuya önemli gördügüm bir noktayi yazmak istiyorum... samsunspor ve rizespor maçlarini henüz oynamadik... ve son 4 haftada karsilasacagiz bu takimlarla... o zamana kadar sampiyonluk yarisinda olacagimizi umuyorum... eger öyle olursa son 4 haftaya girilirken geçen sene gs maçi gibi bu takimlar üzerinde karadeniz dayanismasi baskisi kurulup bize karsi asiri motive edileceklerdir.. bunu simdiden söylüyorum... ben liglerin basinda fikstürlerin bile belli bir hesaba göre çekildigine inaniyorum. geçen senenin finali bjk-fb maçiydi. .bu sene de gs-fb maçi olacak son derbi... bizi de ufaktan hesaba katip son 4 haftamiza 2 karadeniz takimini getirip sikistirmislar.. olasi bir aksilik durumunda- yani onlara göre hala daha sampiyonluk yarisi içinde olmamizdir kastim- bu karadeniz dayanismasi planinin yürürlüge gireceginden simdiden eminim.. yönetim buna göre stratejiler gelistirmeye baslamalidir bugünden..


dedigim gibi konu basligiyla ilgisiz bir konu gibi ama mahiyet giderk degistigi için buraya yazmayi uygun gördüm ben de.. umarim yanilirim bu görüsümde...Edited by: BesinciMevsim

Analyzer
05.11.2004, 00:31
Hay agzina saglik. Bu görüsünde yanilmana imkan yok Cenk. Karadeniz dayanismasi çamurunu elbette atacaklar üstümüze. Bu kesin. Yönetimsel önlemler simdiden alinmalidir.

TheCrow
05.11.2004, 01:39
Momentus ellerine saglik,çok güzel bir yazi.Ama sen gel,yazi kurulunun fazla ziyaret edilmemesine kizma,merak etme zamanla hakettigi degerini bulacaktir.


Yaziyla ilgili yorumlarima gelince,BesinciMevsim de çok ilginç bir noktaya deginmis.Simdi Nasrettin Hoca gibi "ikiniz de haklisiniz" demek zorunda hissediyorum kendimi.


Eger Momentus'un dedigi gibi "11 kisi,diger 11 kisiden eksik degildir" düsüncesini ele alacak olursak, "O halde neden Manchester City sampiyon olamiyor da Manchester United olabiliyor?" diye sorabiliriz , ya da daha ileri giderek "Sizce Portsmouth,veya Kayserispor,veya Lecce'nin,sampiyon olma olasiligi nedir?" sorusunu yöneltebiliriz.Eger,basari 11 kisiye karsi 11 kisi olmayla bu kadar yakindan ilgili olsaydi,en azindan 50 yil içinde 1 kez de olsa bu saydigimiz takimlardan biri sampiyon olmaliydi.Ama eminim Momentus da buna pek ihtimal vermez...


Sayin Ahmet Suat Özyazici'nin dergimizin bir sayisinda muhtesem bir röportaji var,gazetecinin biri çok önemli bir galatasaray maçi öncesinde,Özyazici'ya "galatasaray'in hocasi (simdi adini hatirlamiyorum,bir ingiliz) sizin taktigi çözmüs" deyince, Özyazici "Zahmet etmesine gerek yoktu,taktigi söyleyeyim,kanatlardan bindirmeler yaparak ortalarla gol arayacagiz" demis...Gazeteci buna çok sasirip "Taktigi gidip anlatmamdan korkmuyor musunuz?" diye sorunca da , Özyazici , "Neden korkacakmisim,Ali Kemal'i durduracak bekiniz,Necmi'yi tutacak stoperiniz olmadiktan sonra taktigi bilsen ne olur,bilmesen ne olur?.." demis...Artik bunun üzerine daha fazla konusmaya gerek yok...


BesinciMevsim'in "Nicelikten önce nitelik gelir" düsüncesine ise "Real Madrid'in kadrosu çoknitelikli üstüne üstlük nicelikli de ne oldu?".. diye sorabiliriz,ya da bu bir istisna ise,Barcelona,Real Madrid gibi nitelikli-hem de son derece nitelikli- takimlarvarken Deportivo,Valencia gibi takimlarin çok kez zirveye oturdugunu örnek verebiliriz...


"Eee,ne diyorsun simdi,nereye varacak bu isin sonu?.." diye soracak olursaniz,ikisi de lazimdir derim ben,sadece nitelikle zafere ulasmak mümkün oladigi gibi,sadece nicelik ve iyi niyetle,hirsla da bu is olmaz...Yani,atiyorum bize iyi bir sagbek lazimsa,iyi bir sagbek alacagiz,ofansif orta saha oyuncusunu sagbeke monte etmeye çalismayacagiz,istedigi kadar iyi niyetli olsun,istedigi kadar gaza gelsin,rakibin iyi bir sol açigi basimiza bela olur,ki boksörün sürekli rakibinin açilan kasina vurmaya çalismasi gibi,aksayan yer de hemen rakibin gözünü alir...


Hem Momentus hem de BesinciMevsim yorumlarini begenerek okudugum arkadaslarim.Ikisine de tesekkür ediyorum...

Çakır
05.11.2004, 02:55
Valla bizim var midir tam emin degilim. Ama M. Ali Yilmaz'in TS sampiyonluga giderken çok önemli bir maç öncesi hocayi görevden aldigini anlatir durur babam. Yilini, hocanin isimini yasim itibari ile benhatirlamiyorum ama yillar sonra M. Ali Yilmaz'in bir söyleside bunun hata oldugunu kabul ettigini iyi hatirlarim.




Yanlis hatirlamiyorsam kovulan hocanin Özkan Sümer, olayin gerçeklestigi yilin ise 1985 olmasi gerekiyor. Genel kaniya göre, o gün büyük firtinalar koparmis olan bu olayin perde arkasinda Özkan Sümer - Mehmet Ali Yilmaz arasindaki kisisel çekisme yatar. Bu kovulma hadisesinin bir Galatasaray maçi öncesinde yasanmis oldugu da hatirladigim bir baska küçük ayrinti.


Bu arada unutmadan sevgili Bülent abinin mükemmel yazisini ve bu yaziya ek olarakkaleme alinanbirbirinden kaliteli yorumlari ayakta alkisliyorum. Iste asil tartismamiz, üzerinde durmamiz gereken konular bunlardir bence. 1996'dan sonra 2004 yilinda da Trabzonspor'un sampiyonlugu haksiz yere türlü oyunlarla elinden alinmistir. Hiç kimsenin bundan süphesi olmasin.

Bülent Şirin
05.11.2004, 16:32
<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />

Önce Sevgili Cenk?i kutlamak istiyorum, çünkü çok önemli bir tesbitte bulundu. Ben de tipki Cenk gibi, Türkiye?de fikstür isinin sansa birakilmadigina inaniyorum. Her sene bir final planlanir ve büyük bir aksilik olmazsa, bu final oynanir. Dikkat ediniz, bu final maçi ligin son maçi olmaz. Çünkü herhangi bir yol kazasi olursa, telafi edilebilecek bir iki maça daha ihtiyaç olabilir. 1996?daki sezonu hatirlayin. Fenerbahçe adli kulüp ile oynayacagimiz maçtan sonra ligin bitmesine iki maç daha kaliyordu. Eger onca saha disi çabaya ragmen Trabzonspor galip gelseydi, kalan maçlarda ne hokus pokuslar görecektik kimbilir?

Insaallah kimse çikip da ?<B style="mso-bidi-font-weight: normal">kura çekimleri herkesin gözü önünde yapiliyor[/B]? gibi bir sey söylemez. Sahnedeki sihirbazlar da tavsani sapkadan herkesin gözü önünde çikariyorlar. Öyle degil mi arkadaslar?

Evet, Cenk?in de dedigi gibi, bu senenin final maçi G.S.-F.B arasinda? Bu plan her zaman tutmuyor tabii. Geçen senenin final maçi BJK- F.B. arasinda oynandi ama sampiyonluk yarisi bu iki kulübün futbol takimlari arasinda tamamlanmadi. Öte yandan, sene basindan beri söyleye geldigim bir konuya da deginmis Cenk, sagolsun? D. Kiev maçindan sonraki Gökdeniz bunaliminda, Gürcistan maçindan sonraki sosyal linç hadisesi esnasinda bu konuda yazdigimi hatirliyorum? ?<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Durun bakalim, bunlar daha kina geceleri? Hele lig söyle bir kizissin, son haftalara Trabzonspor sampiyonluk iddiasiyla girerse siz o zaman görürsünüz Figaro?nun Dügünü?nü?[/B]?

O sicak günler geldiginde son derece sogukkanli ve hazirlikli olmaliyiz. Bunu nasil basaracagimizi forumuzda bol bol tartisabiliriz.

Sevgili TheCrow?a tesekkürler? Ben de kendisinin yazilarini keyifle okuyor ve bu yazilardan istifade ediyorum. Su ?11 futbolcu? konusunu isterseniz Ramazan dalginligina baglayalim ve cümlenin basina ?takim oyununu basariyla oynayabilen? diye bir ibare ekleyelim. O zaman meramimi daha iyi anlatmis olurum zannediyorum. Ramazan?da gerçekten konsantrasyon zorlugu yasiyorum, yalan degil. Yoksa, bireysel yetenegi inkâr edemeyiz elbette. Bu futboldan anlamamak olur. Geçen aksam Ronaldinho?nun Milan?a attigi golü dünyada kaç futbolcu atabilir? Fakat önce Ronaldinho ayarinda futbolcu alabilecek ya da yetistirebilecek bir kulüp olmak gerekiyor.

Mehmet Ali Yilmaz?a deginmeden geçersem bu yazi eksik kalir. Çünkü zatiâlileri tam bir illüzyon harikasidir. Istanbul medyasi?nin kendisi hakkinda tek kelime olumsuz laf ettigini ben görmedim. Varsa da aykiri yazarlar olsa gerektir. Onursal Baskan?in basarilari ortadadir. Bu illüzyon bir hayli geç de olsa farkedilmistir sehir ve camia tarafindan?

Halbuki Faruk Özak baskan iken, ayni basin demedigini birakmiyordu Faruk Özak ve basinda bulundugu yönetime? ?Korkak, pisirik, cimri, parasiz?? Faruk Özak?in Istanbul?da Trabzonspor?a yardim amaciyla tertip ettigi bir gecenin ardindan bir gazetede ?Vah Trabzonspor vah?? diye baslik atildigini hatirlarim.

Hatirlatmak babindan yazayim. M. Ali Yilmaz?in Özkan Sümer?i arifesinde görevden aldigi maç G. Saray ile oynanacak olan Türkiye Kupasi finalinin ilk maçiydi ve Trabzon?da oynanacakti. 1985 Bahar aylariydi ve Trabzonspor Türkiye Kupasi?nda finale çikmis, ligde ikinci gidiyor, sampiyonluk kovaliyordu. Maçin sonucunu merak ediyor musunuz? 2-1 yenildik. Takim soke olmustu tabii ve sahada bir türlü organize olamiyordu. Buna ragmen bir sürü gol kaçirdik. Ikinci maçta Istanbul?da 0-0 berabere kaldik ve kupayi G.Saray adli kulübe kaptirdik. Sampiyonlugun güme gittigini söylemeye bile gerek yok tabii?

Neyse, bu tatsiz konulari daha fazla uzatip da sikmayayim. Saglicakla kalin?

Duman
05.11.2004, 19:17
Tüm arkadaslar gerçekten çok hassas ve ince konulara deginmisler.Özellikle Metehan arkadasimizi kutluyorum,Necil Ülgen'in yazisini çok güzel yorumlamis.Son zamanlarda artan futbolda sike var mi yok mu sorularina,iyi incelenip arastirildiginda ispatli bir yanitdir bu yazi.


Tüm bunlar bizi Ingiliz yazar Simon Kuper'in "Futbol asla sadece futbol degildir" adli kitabinin ana fikrine getiriyor.Ne yazik ki oynanan oyunlar,herkesin gözü önünde olsa da, kimse bu duruma bir nester vuramiyor.Saha içinde oldugu kadar, saha disinda da çok güçlü olmamiz gerektigini anliyoruz.Bülent abinin bahsettigi Fatih Terim olayinda da,Terim'in arkasinda bir Mehmet Agar,bir Haluk Ulusoy ve o dönemde çok tartisilan Mhk baskani olmasaydi,acaba maç içinde hakemleri ve oyunculari o kadar etki altina alabilir miydi,saltanati o kadar sürer miydi?


Senol Günes hadisesine bakarsak,arkasinda gerçekten çok inançli,iyi niyetli,pozitif isler yapmaya çalisan bir yönetim vardi.Ama ne yazik ki yumrugunu masaya vuracak,risk alip borca girecek,Istanbul takimlarinin altinda ezilmeyecek bir yönetim bulamadi.Bir transfer bile yapamayan,Ali Sen gibi soytarilarin yaninda sesini çikaramayan,3600 polisin fenerbahçe baskisi ile Trabzon'a getirilip,gerek futbolculari gerek taraftari büyük baski altina sokmasina izin veren bir yönetimle,Fatih Terim'in arkasindaki gücü kiyasladigimizda,Senol Günes'i 96 vakasinda fazla suçlamamak gerektigini düsünüyorum.


Milli takim olayinda ise Cenk arkadasima tamamen katiliyorum,ne yazik ki kendisine çok büyük imkanlar verilmesine ragmen,kadroda kararli,cesur,radikal atilimlari yapmamasi kendi sonunu hazirlamistir.


Tüm bunlarden sonra Bülent abinin açtigi topigin ana konusuna tekrar dönersek, futbolda ne yazik ki rant,menfaat,mafya her zaman olmustur ve bu sistemle de olmaya devam edecektir.Bu illüzyon gösterisi sahne de malesef olacaktir.Çikarci yöneticiler de her zaman futbol dünyasinda yerini alacaktir.


Bugünkü Berlusconi'yi bile iktidara getiren güç Milan Futbol takimidir.Milan'i 1986 da 2.ligdeyken satin alirken acaba neler düsünmüstü.Takimi 3 yilda Avrupa sampiyonluguna tasiyip,bu cesaretle kurdugu Forza Italya Partisi ile Basbakanlik koltuguna oturacagini o zamanlar kim hayal edebilirdi.


Evet görüyoruz ki gerçekten futbol asla sadece futbol degildir ve futbol sadece futbol adamlarina birakilamayacak kadar da önemli bir konudur!


Saygilar...

snoks61
05.11.2004, 22:21
BASKENTS'DEN SEVGILERLE BASKENTIN GURURUsmileys/smiley1.gifsmileys/smiley1.gifsmileys/smiley2.gif

ozcilingir
06.11.2004, 05:38
Tüm arkadaslar gerçekten çok hassas ve ince konulara deginmisler.Özellikle Metehan arkadasimizi kutluyorum,Necil Ülgen'in yazisini çok güzel yorumlamis.Son zamanlarda artan futbolda sike var mi yok mu sorularina,iyi incelenip arastirildiginda ispatli bir yanitdir bu yazi.


3600 polisin fenerbahçe baskisi ile Trabzon'a getirilip,gerek futbolculari gerek taraftari büyük baski altina sokmasina izin veren bir yönetimle,Fatih Terim'in arkasindaki gücü kiyasladigimizda,Senol Günes'i 96 vakasinda fazla suçlamamak gerektigini düsünüyorum.


Evet görüyoruz ki gerçekten futbol asla sadece futbol degildir ve futbol sadece futbol adamlarina birakilamayacak kadar da önemli bir konudur!


Saygilar...







O polisler oraya MESUT YILMAZ'INSADAN KALKAVAN ile DEDEMAN otelinden yapilan telefon görüsmesinden sonra geldi.Bilmeyenlere sunulur.Hani MESUT GS li ve KARADENIZLIYDI. Simdikide KARADENIZLI ama .FENERI yine RIZE maçiyla , ve tahkim kurulunun karariyla hemde TRABZONlu HALUK federasyon baskaniyken SAMPIYON yaptilar. NEDEN ???? Hep soru.


Bakin NECATI ÜLGEN yeni bir 1987 yilini ima etti kim sampiyondu .Kim maç satti. ??? FENERLI HADI TÜRKMEN de meclis garantisi istiyor konusacakmis ??? demek futbol topu yuvarlak degilmis , bazi adamlar yuvarlak olmus.


Saygilarimla

saglam
20.11.2004, 08:43
Sükür kavusturana! diyerek baslamak istiyorum. Bülent abi ülkemizdeki okuma oranlarini gözler önüne seren bir arastirmayi örneklemis. Ancak okuma konusunda ben bu kadar da karamsar degilim. Genç nesilde bilinçli kisiler görüyorum. Hiç ummadiginiz kimse bile ?kitap kurdu? çikabiliyor. Arastirmalarin dolara endeksli olmasi, kitap ücretleri, kitap degis tokuslari hatta hatta tezgahlar üzerinde gördügümüz ?korsan? ve 2. el kitaplar bu hesaba dahil edilmemistir kanaatindeyim. Bu arastirma da bir nevi illüzyondur; ?hey Türkler siz kitap okumuyorsunuz? hatta ?6 kisiniz yilda ancak bir tane kitap okuyor, bu kadar insansiniz iste?? seklinde söylemler olarak görüyorum bunlarin tümünü. Burada okuma oraninin özellikle genç nesilde ümit verici oldugunu belirtmekle beraber yeterli görmedigimi de belirtmek isterim.<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />


Pekâlâ kitap okumaz da ne yapar bu koca toplum? Televizyon seyreder. Neyi seyreder? Dizileri, popstar türü yarismalari vs. Esasen böyle bir toplumu kandirmak için illüzyon yapmaya da gerek yoktur belki ama bu kisi ve kurumlar isi saglama alirlar.
Bülent abi su koyu yazili cümlelerine bayagi kirildim dogrusu. Her sey göründügü gibi degildir. Burada da bir illüzyon söz konusu belki de. Ülkemizde insanlar bilinçsiz görünse de, hak edene hak ettigi degeri vermesini de bilir. Izledigi popstar yarismasindan sadece tad almaya bakar. Bir nevi eglencesidir onun. Nitekim bu tür programlardan söhrete ulasan kisiler ?sabun köpügü? kivamindan ileri gidemeyecekleri asikardir.
?Insanimiz hak edene hak ettigi degeri verir? dedik ya; bu belki hemen belki de sonra gün yüzüne çikar, o tamamen zamanin olaylari yansitma frekansina baglidir. Söz gelimi bu konuyu ?Serbest Kürsü?, ?Yayin Kurulu?, ?Genel? kisimlarinin üçüne de açsaydiniz. Emin olun ki her birisine farkli cevaplar gelecekti. Insanlar her seyin farkindalar, konu nerede yer aliyorsa oraya göre yorumlar geliyor. Bu nedenle ?yazi kurulu?nun fazla ziyaret edilmemesine kizmamali. Sadece oradakileri okuyan kisiler konunun yer aldigi yere uygun yorum yazamama kaygisi tasiyor olabilirler.
Futboldaki illüzyonlara, sike söylentilerine gelince; mutlaka aralarinda gerçeklik payi olan bazi iddialar vardir. Ancak toplumumuzda ?Komplo Teorileri? yer altindan yürür ve iyi prim yapar. Görünene degil, görünmeyeni aramaya dalar, o isin altinda ?bir bit yenigi? oldugunu düsünürüz. Nitekim Metehan?in alinti yaptigi köse yazisinin da bu tür bir ?Teori? oldugunu düsünüyor, ötesinin mantiki degerlerime ters düstügünü belirtmek istiyorum.

Cenk?in degindigi öyle güzel bir nokta var ki; ?nitelik mi? Nicelik mi?? bu kavramlar gerçekten iyi irdelenmeli. Söz gelimi forumuza baktigimizda 3000 in üzerinde üyemiz oldugunu görüyoruz ancak bu sayi asla bir ölçü degildir, bu 3000 küsür üyeden de bifiil kaliteli bir katilim bekleyemezsiniz. Önemli olan niteliktir. 11 tane futbolcunun sahaya dizilimleri kadar, birbirleriyle uyum çabalari ve bireysel yetenekleri de önemlidir.

ikrime_61
25.11.2004, 20:10
bulent abi allah senden razi olsun boyle bir detayi bizimle paylastigin icin ve allahyuregine darlik vermesin vermesin ki bbu bilgilerine kendinden birseyler katip bizimle paylasabilesin ben cok duygulandim her nekadar duygulu bir yazi olmasada bizim turk futbolunun vede en onemlisi bizim futbolcularimizin dustugu durumu aklima getirince duygulandim iste ne biliyim smileys/smiley19.gif

Oğuz
27.11.2004, 01:02
isminin Bülent oldugunu ögrendigim degerli kardesime ve yine adinin cenk oldugunu yeni ögrendigim diger kardesime öncelikle takdirlerimi sunuyorum. açilan bu baslik üzerine yorum yapan degerli bmn üyesi arkadaslarima da tesekkür ediyorum böylesi önemli meselere kayitsiz kalmadiklari için.


adim oguz. yaklasik 1 senedir bmn üyesi oldugum halde çok aktif görünmeyen bir portre çizdim. elimden geldigince bütün yorumlari okudum. elzem gördügüm basliklara kendi yorumlarimi da ekledim. ancak kelimelerin böylesine dogru seçildigi bir yazi üzerine kesinlikle sessiz kalmamam gerektigi kannatine vardim. yazima baslarken söyledigim gibi öncelikle takdirlerimi sunuyor, sonra da kaleminize, yüreginize saglik demekten kendimi alamiyorum.


futbolun asla sadece futbol olmadigi tespitine hepimizin katildigini bildigim halde yine de hatalarin sahislar üzerinde arandigi yazilari esefle takip ediyorum. elimden geldigince herkesi sagduyuya davet ediyor, bizim bu merhalede yapabilecegimiz tek seyin takimimiza destek oldugunu her firsatte yineliyorum.


sizlerin tespit niteligi tasiyan yazilarinizdan vardigimiz netice de özünde benimyapmak istedigimleörtüsüyor. daha önce müteakip defalar söylediklerimi, anlatmaya çalistiklarimi sizlerinde yardimiyla bu baslik altindabir kez daha ifade etmek istiyorum:


bir trabzonspor taraftarinin yapmasi gereken takimi desteklemektir. herkesin gördügü gibi bizlerin yapabilecegi bununla sinirlidir. zira saha disinda oynanan futbolu -bize yansiyan kismiyla- izlemekten baska sansimiz yoktur. bizim gördügümüz gerçek degildir. gerçek sahadadir. gerçegi sahaya yansitacak olanlar futbolcu ve teknik adamdir. istisnai durumlar göz ardi edilirse futbolcular ve teknik adamlar temiz insanlardir. islerini yapiyorlar bu yaptiklari is neticesinde para kazaniyorlar. bazen hepimiz gibi onlarin da islerini aksattiklari oluyor. bunlara müsamaha göstermemiz gerektigikanaatindeyim. sizleri de bu baglamda daha saglikli düsünmeye ve özveriye davet ediyorum.


saygilarimla

SDanışmaz
27.11.2004, 12:23
Bu basin TRABZONSPOR'u nie hep arka planda tutuyor.


Eziktas orta siralarda ama gazetelerde paso mansatlerde.Biz sampiyonluga oynuyoruz gazeteler bizim haberlerimizi vermeye korkuyorlar. smileys/smiley7.gif


Iste buda Bülent abinin de dedigi illüzyonun gücü.