PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kadir Yeter'in Yazıları



Kadir Yeter
17.03.2013, 16:55
http://e1206.hizliresim.com/y/9/7q67q.jpg



Spor Konulu yazı.


Bu Vatan Kimin!...


Trabzon Haber Gazetesi'nde yayınlandı.
Bu yazımı, Trabzon'da yayın yapan Kuzey Televizyonu stüdyosunda, spor proğramı naklen yayınında okudum.

Kadir Yeter. 17.3.2013- TRABZON.

Kadir Yeter
17.03.2013, 16:59
KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, GÖLÇAYIR KÖYÜ’NE TAŞINSIN MI?...

K.T.Ü. ve çevresindeki yerleşim yerleri; iniş ve kalkışlarda tüketilen uçak yakıtının
Olumsuz etkisiyle boğuluyor...

Üniversitemiz, bünyesindeki ağaç zenginliğinin ürettiği oksijenin faydasına karşılık, jetlerin kalkışı sırasında püskürttüğü çok zararlı gazlarla, geleceğin iki tehlikesini birden yaşıyor. Trabzon, Merkez Gölçayır Köyü ve çevresinde, bugünden kamulaştırmaya başlanarak, gelecekte, Üniversitemizin ihtiyaç duyulacağı arâziyi şimdiden temin yoluna gitmesi gerekir.

Jetlerin iniş ve kalkışları, çoğu zaman eğitim-öğretim verilen fakülte binâlarını yalayarak üzerinden geçmesi, tehlike boyutundadır. Kalkış ve inişler, yirmidört saat boyunca yapılmaktadır...

Gelecekte olabilecek bir uçak kâzasında, yüzlerce öğrencinin, idârecinin ve öğretim görevlisinin
acı bir sondan sonra, yeni bir kampüs yeri arayışına girilecek ancak, Gölçayır Köyü ve çevresi, bugünün Kavakmeydan ve Fâtih semtleri gibi şehirleşmiş olacağından geç kalınmış olacaktır.

Atatürk’ün enbüyük özelliği, olabilecekleri yüz yıl önceden görmesindedir. Bugün, herkes akıllı... herkes herşeyi biliyor... yârını, hele, beş yıl sonrayı doğru tahmin edenleri, çok ileri görüşlüler diye nitelendirilebiliriz. Ya, yüz yıl sonrasını, bırakın yüz’ü, yirmi yıl sonrasını doğru tahmin edebileceklere kim inanır?. İşte, gelecekte doğru ancak, bugün:’ Hadi or’dan bee..’ dedirtecek düşüncem. Bir kenara yazdım. Gençler aklında tutsun, yeter.

02 NİSAN 2005 Cumartesi günü, saat: 09.00’da; K.T.Ü. MÜH. MİM. FAK. İNŞ. MÜH. Bölümü, salon: 380, kat: 3, sıra: 66’da, Genel Matematik dersinden imtihanım esnâsında, havalimanından kalkan bir jet uçağı; binâmızın tam üzerinden dev bir balina gibi ve şiddetli bir sesle geçip- gitti. Bu tehlikeli kalkışlar, yıllarca sürüp gidecek mi?. Bu, tam tehlikeli kalkışların önlemini kim alacak, buna çâre bulacak bir ileri görüşlü var mı?.

Yıllar önce, TRT Trabzon Radyosu’nun verici anten direğinin; kendi telsizlerini bozacağını öne sürerek bu günkü vericinin kırk dönümlük bugünkü alana inşa edilmesine engel olan düşünce sâhipleri vardı. Dersliklerin bulunduğu binâların geleceği hakkında, Üniversitemizin değerli bilimadamları bir açıklama yapması yerinde olur.
Geleceği projelendirmek adına ve iyiniyetle kaydettiğim bu düşüncelerimi benimle paylaşır mısınız bilemiyorum.

Bilim yuvamız, K.T.Üniversitemizin değerli Profosörleri, Havalimanı ile İlimlimanı arasında bir bağ kurabiliyorlar mı? Uçak, başımıza düşerse ve o takdirde hangi önlemler düşünüleceği- konuşulacağını bugünden tasarlamak, hayalcilik mi acabâ?!.

2013 Yılı notu: Her beş dakikada- bir kalkan jet motorlu uçakların 580 Kişiyi havaya fırlatacak şekilde gaz yakıp alana püskürterek yerden fırlatılmasının günlük gaz salınım miktârı hesaplanmalı(bu gaz atığını kim yutuyor?) ve bu fikrime îtibar edilmesini dilerim.


Saygılarımla.


Kadir Yeter. 17.3.2013- TRABZON.

Kadir Yeter
17.03.2013, 17:02
Trabzon Şairler Derneği(ŞAD)
Dilerim, Trabzon Şairler Derneği’ni kurarım... kurarız. 7 yıldan beri gayretindeyim. Eli öpülecek insanları biraraya getirmek çok zor.

Trabzon- Trabzon olalı, Trabzon Şairler Derneği kurulamadı. Cıhan Pâdişâhı, Kânûnî Sultan Süleyman, Trabzon`un ve dünyânın en ünlü şairidir. Muhibbî mahlâsı ile yazdığı ve Trabzon`da iki baskısı yapılan 2 ciltlik şiir kitabı var.

Trabzon`da kurulu ve çokgüzel çalışmalar yapmış, içinde şairleri de barındıran dernek var. Ancak, son yıllarda yönetimin kendini yenilemekte pasif davranması sonucu, Şairler Derneği kurulmasını zarûret hâline getirmiştir. Bu gerçek, aynı derneğin içinde oldukları halde, merkezi Trabzon dışında bir ilde olan ancak, adında şair kelimesi bulunmayan bir derneğin Trabzon Şubesi’ni kurarak, ihtiyâcın giderilmesi düşünülmüşse de Trabzon Şairler Derneği düşüncesinin yerini dolduramadığı geçen zaman içindeki etkinliklerinden anlaşılmıştır.
Büyük Atatürk’ün ilhâmını aldığı şairler, henüz hak ettikleri derneğine kavuşamaması; oda- oda yapılan sohbetleri artırmış ancak, yayıktaki sütün yağ zerreleri birleşememiştir!.

Şairler birlik olup ortak bir şiir kitabı çıkaramamış, tek kitabın mâliyetine katlananlar ise eserini yayınlamakta zorluk çekmiş ve ülke geneline sesini iletemedi.

Şairler Derneği adı altında, başkanlık yapabilecek olgunluktaki şairlerin bu görevi benimsememesi; işin, en ciddî yanıdır. Liderlik vasfı olmayanların önderliğinde kurulacak derneğin ise peşinden kimsenin gitmeyeceği; âşikârdır. İnternet Siteleri’ne üye, sayılamayacak kadar fazla Trabzonlu şair var. Bu ayrılıklar bütünü ve Gönül Dostu insanların bir araya getirilmesi, Trabzon’un olduğu kadar Türkiye Cumhûriyeti’nin de geleceği için önemlidir. Çoğu yerde denir ya; “Biz, Türkiye’nin Çimentosuyuz” diye… Traslı mı?!. Portlant mı?!.

Şairleri, amacına uygun yerde ve zamanda toplamanın; Millî Birlik ve Bütünlük adına çok gerekli görüyorum… Bu görevi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon Belediyesi, Trabzon Vâliliği önayak olup yerine getirmelidir. İster salon vererek, ister bütünlüğü sağlamak için önder olmak… Jandarma’nın görevi gibi polisin görevi gibi, sulh zamânında insanların millî düşüncelerini pekiştirecek birliklerin kurulmasında Devlet kurumları uyanık ve sürekli hareket hâlinde; tâkip ederek gelişmekte olan gençliğin, yönünü görmesi bakımından, Barış zamânında sığınak yaparak para harcamak gibi önemsiyorum. Bütün teşkilâtların birer damar olduğunu ve Devletin bu damarlardan beslenen vücûd olduğunu hatırlatır, Saygılarımı sunarım.

Kadir Yeter. TRABZON.

Trabzon, Türksesi Gazetesi`nin 12.11.2006 Pazar gün ve 11342. sayısının 7. sayfasında yayınlanmıştır.

Güncelleme: (TRABZON ŞAİRLER DERNEĞİ(ŞAD), KURULUŞ TÂRİHİ: 13.12.2007)

.................................................

Kadir Yeter. 17.3.2013- TRABZON.

Kadir Yeter
17.03.2013, 17:04
Trabzon'da Yazar Dernekleri...

Çok şükür, bunu da gördük... Türkiye Yazarlar Derneği, Trabzon Şubesi açıldı.

Bilindiği gibi, Trabzon’da, on yılı aşan bir süredir kurulmuş olan ünlü bir derneğimiz var... Karadeniz Yazarlar Birliği Derneği. Kuruluşundan bu yana, çok işler başarmış bu derneğimiz çok hizmetler vermiştir. Ancak, son yıllarda yapılması gereken daha önemli görevlerin dışında faaliyet göstermeye kalkınca, pekçok olumsuzluklar yaşanmış, Son On yılın “EN”leri, başına iş açmıştı. Bâzı yönetim olumsuzlukları ile kültür faaliyetleri durgunlaşmıştı. Dileğim o’dur ki; eski ve güzel günlerinde olduğu gibi, kendine gelir de kültür faaliyetlerini artırır.

Trabzon’da, geçen hafta kurulmuş olan, Türkiye Yazarlar Derneği Trabzon Şubesi'nin varlığı, kültür alanında sanırım bir hareketlenme getirecektir. Düşünceme göre: Bir tüzük değişikliği ile Karadeniz Yazarlar Birliği Derneği olan ismini; Karadeniz Şairler ve Yazarlar Derneği olarak değiştirmesi, zâten bünyesinde kuruluşundan beri var olan şairlerin de kendi isimlerini zikreden bu dernekte yan-yana yazılması. Yazılmazsa ne olur diyecek olanlara, şunu söylemek isterim: Karadeniz Yazarlar Birliği Derneği, varlığından birşeyleri eksiltmiş...

Nedir bunlar: Genel merkez, genel başkan ve şube deyimleri özelliğini birkaç yıl öncesinden yitirmiş idi. Şûbesi olmayanın ne genel merkezi ne de genel başkanı olur mu?. Geçmişte kazanılan nam ve şöhret ile işler yürümüyor demek ki... Kuruluşu, yükselişi ve düşüşü yaşamış olan bu nezih insanlarımızın derneği; artık, silkinip- kendine gelmelidir. Bu şimdi, zorunluluk hâline gelmiştir. Düne kadar tek yazarlar derneği var iken ben bile, bir şairler derneği kurma çalışmalarında bulundum. Birkaç şair arkadaşım ile önayak olduk ancak, bizlere önderlik edebilecek büyüklerimizden ne yazık ki destek bulamadık! Kültür dernekleri, öyle her isteyenin öne çıkması ile kurulamayan derneklerdir.

Saygı duyulacak, örnek alınacak şairler pek öne çıkmak istemiyorlar. Bu, gerçek... Ben her zaman derim: Herkes Muhtarlık yapamaz, diye. Dernek kurmaktan daha önemlisi, kurulu olan benzer derneğe zarar vermemek ve yeni kurulacak olanı yaşatabilmek, amacından saptırmadan ve kaliteli hizmet vermekti, önemli olan. Hassas davranışımız nedeni ile bu düşüncemiz gerçekleşmedi. Şimdi ise; zaman içinde darıltılıp- küstürülenler, kazanılmalıdır diye düşünüyorum. ‘Birlikten kuvvet doğar’ ancak; samîmiyet esas olmalıdır. Gerçek dostluklar, zor kazanılıyor.

Şair ve yazar, Yaşar Bedri Özdemir’in bana dediği gibi: “Eğer samîmiyet ile birlik sağlanabiliyor ise, dernek kurmak şart mı? ...” Gazetelerde görüyoruz... Bâzı dernekler, isimleri ve amaçlarının dışında çalışıyor ve alay konusu edilebiliyor.

Trabzon’umuzda, 7. şubesi kurulan derneğin; başta yazarlarımıza, Milletimize, kültür severlere Hayırlı olmasını diliyorum. Ne diyeyim; İki derneğimiz oldu. Sevinmeliyiz ancak, bu sevincimizin faydalı ürünlerini de tezden bekliyoruz. Aynı zamanda rekâbetin getireceği nîmetlerden, dilerim daha değerli ve kaliteli eserler görür- okuruz.

Sevelim- sevilelim, Kültür bizlere kalsın.

Hoş geldin, Türkiye Yazarlar Derneği, Trabzon Şubesi...
Ömrün çok, eserlerin bol, sesin gür olsun.

Saygılarımla, Efendim.

Kadir Yeter. TRABZON.

Trabzon, Türksesi Gazetesi'nde yayınlandı.

Kadir Yeter
17.03.2013, 17:12
Türkiye Cumhûriyeti Devleti, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı olmayan ve bu kurumdan maaş almayan nice öğretmen var, bilir misiniz?... Ustalar.

Yirmidört Kasım günü gibi yılda-bir anılmaya günleri olmayan nice meslek ustaları...

Çırağından Cumhurbaşkanına kadar her öğün yediğimiz Ekmeği pişiren ustaların meslek öğretmenleri.
Daha da ileri giderek söyleyeyim; kazancının vergisi ile okul öğretmenlerinin maaşını ödeyen meslek ustaları.

Kimsenin, varlıklarını yazıya ya da şiire pek dökmedikleri sessiz usta öğreticiler...
Hatırlayabildiniz mi?...

Saygımla...

Kadir Yeter. 17.3.2013- TRABZON.

.................................................. ... İTHAF:


EKMEK PİŞİRENLERE...

Bizler uykuda iken, başladınız Öz ile
Unu su ile karıp- karıştırdın tuz ile
Yoğrulan hamurlara, biçim verdin’ göz ile
Uykudan uyananlar, beslendi Ekmeğinle...

Gün ağardıkça sizde, artıverdi yorgunluk,
Sabaha karşı çöktü, gözlere uykusuzluk,
Şimdi gidiniz eve, bir sessizlik içinde,
Fırıncılar yaşıyor, gündüzü- gece yine...

Hey... Ustam: Yedik- içtik, ellerinize sağlık,
Tüm Fırıncılar birden, görmesin hiçbir darlık,
İnsanları beslemek: Hem, babalık- Analık,
Hatırlıyoruz; yazık! Sizleri, birkaç anlık...

“Elhemdülillâh” derken, hatırla Fırıncıyı,
Elleri- yüzü unlu, karıştı; Maya- suyu,
Sağ olsun- vârolsunlar, ölülerine Rahmet,
O ele Minnet borcum, Sâyenizde: Selâmet.

Kadir Yeter. TRABZON.

Bu eserin telif hakkı; bütün fırın çalışanlarına aittir. Bu, bir taahhüddür.

Çoğaltılması ve her türlü yayını serbesttir.

Kadir Yeter
26.03.2013, 20:11
http://img163.imageshack.us/img163/747/arivamlhoruluolu1.jpg


http://img138.imageshack.us/img138/2715/12101.jpg


MEVLİD ŞEKERİ

Eskiden, evlerde mevlîdler okutulurdu; Allah rızâsı için, ölülerin ruhları için yalnızca ve
tek tip örme sepet içinde evde yoksa komşudan temin edilirdi ve kâğıt küllahta mevlid şekeri ve
gülsuyu ikram edilirdi... zengin- fakir ayırımı belli olmasın diye Küllâh yapa- yapa, bu işin uzmanı olmuştum.

Komşularımız bilirdi.. Herhalde, ruhun; evini ziyâret etmesini istemeyenler, bu âdeti kaldırdılar!..

İnsanları; evlerde, biraraya toplanıp- Allah’ı anmanın, mantıksızlığına inandırdılar!.. Eyvah...

Çocukluğumun hemen- hemen her ayı; evimizde okuttuğumuz mevlidlerin, huşûsu/ mânevî hazzı içinde geçmiştir...

Yenicumâ Mh.’ndeki baba evimizde, fakir bir aile olmamıza rağmen, o kadar çok sıklıkta mevlîd okunurdu ki;
Anam Rahmetli, evimizin üstünden bir kuş geçse!, Allah’a şükreder- her güzelliği bir fırsat bilip- mevlid adakları- adardı.

Bayan hâfızımız, ne verilirse, o’na râzı idi. Bir de erkek hafızımız vardı; mevlidhanımız, sesi çok güzeldi.

Çayır Sokağı’mızda Gözaçan Camisi’nde, çocuklara; kız-erkek, Kur’an-ı Kerim öğreten,
Zeki Müren sesli Hâfız, Ruşen Özterzi... Kur’an-ı Kerim okumanın ücreti olmaz...

Önceden belirlenen bir bedel karşılığında, Allah kelâmını ve Mevlîd-i Şerifi okumak günahtır.
Ödenen miktar, hediye mâhiyetinde ve ödeyenin gönül rızâsı ile yapılırdı... Öyle de olmalıdır.

Bugün, bayanlarımız uyguladığı gün ziyâretleri dışında, bu vesîle ile daha sık ve
dargınları barıştırmak için bir sebep olması, mevlidlerimizin tekrar ve asıl işlevine kavuşması gereklidir.

Yeni doğan ve özellikle erkek çocuklarımızın, büyüdüklerinde, bir akrabâsının evine hiç gitmemiş olması,
bir eksiklik değil midir?..

Bizler komşu evlerine ömrümüzde bir kez gitmiş isek, ya hacı ziyâretleri ile ya da anamız bizi elimizden tutup-
o eve mevlîde getirdiği için gitmişizdir. Bir de sünnet düğünleri yapılırdı.
Şimdilerde herkes onun da kolayına kaçıp- toptan kesimi tercih edip- bu işi geçiştiriyorlar!..
İnsanlar, neden birbirlerinden nefret eder oldular...

Kimse- kimsenin evine gitmek istememesinin altında bu gerçek vardır...
İnsan gönlüne, çocuklukta girmeyen güzel huylar; kırk yaşından sonra, bir daha giremiyor...

Hadi fakirler ne ise, orta halliler bile ucuzu tercih ediyorlar. 30 yaşın altındakilere, sorun bakalım,
kaç sünnet düğününde eğlenip- oynadılar... Hâtırâlarında ne var?!. Ölümü bile, ucuzlattık...

Hastahaneden al, kapı önünde görüştür, çarçabuk defnedin- gitsin!..
O gün ve hemen, ev silinip- süpürülsün!..
Ölü sâhibine de hap verin uyuşturun!..

Bir cenâze defininden sonra, çocuğu ölen bir babaya, arkadaşlarının ısrârı üzerine, kapı komşusu akrabasının evinde,
naklen yayın maç seyrettirdiklerine şâhid oldum...
1961 yılında, Babam öldüğünde, Anam, 3,5 yıl babamı ağladığını bilirim... Gece- gündüz...


Bir gün, Yenimahalle, Akçaabat Cd.de ikinci işyerime Anadol- pikap arabamla servis için gittiğimde,
her zamanki konumda bıraktığım arabaya bir de baktım ki, arka kapağını açmışlar- cenâze tabutunu yerleştiriyorlar!..

Şaşkınlığımı bastırıp- ben de yardımcı olduktan sonra arabama binerek, belli ettirmeden câmiye,
cenâze cemaatinin önünde ve usûlünce yavaş-yavaş gittik...

İncirlik Camisi’nde kıldığımız vakit namazından sonra cenâze arabası ile Bahçecik Mezarlığı’na gittik.
Cenâze defin edildikten sonra, aynı işyerime geri döndüm.

İlginçtir, yeğeninin evine gelip hastalan ya da hasta gelen halası, ünlü avukat yeğeninin evinde vefât ediyor;
benim ise, iş servisi için uğradığım işyerimin olduğu binâdaki cenâzeden haberim yok; ancak,
arabamı öyle park etmişim ki, elde taşınarak 300 metre kadar ilerideki câmiye götürülecek ve
cenâze nâmazı kılınacakken arabanın bu iş için tahsis edildiğini sanan komşular,
tabutun elde değil de araba ile taşınacağını sandılar.


İyi de oldu. Rahmetliye, son görevimi yapmış olmanın huzûrunu duyuyorum...
Arabam ile yaşadığım, ilginç cenâze hâtırâlarımdan biridir.
Helâl olsun...

Kadir Yeter. TRABZON.

Kadir Yeter
08.08.2013, 19:11
EKMEKLERE DOKUNMAYIN !...

Bizler, Ekmek satınalmasını bilmiyoruz!...

Kendi yiyeceğimiz Ekmeği satınalırken bile O`na, kirli ellerimiz ile uzanıyor- sıkıyor ve elkirimizi bulaştırıyoruz!...
Yetmedi... beğenmediğimiz ekmeği, gönül rahatlığı içinde elden bırakıp- bir başka Ekmeğin tâzeliğini test etmeyi sürdürüyoruz!
Biliniz ki; sizden önce Ekmek alanlar da sizin beğendiğiniz Ekmeği, sizden önce ellemiş olabilirler! Eee... O zaman ne yapmalı?
Bir düşünün... o gün enson elinizi yıkadıktan sonra elinizin Ekmeğe değdiği zamâna kadar, elleriniz nerelere değdi?... Kâğıt paraya, bindiğiniz aracın kapı koluna, burnunuza, evraklara ve daha çok şeye eliniz değmedi mi? Dezenfekte edemediğimiz; tuz, şeker, Ekmek ve marul gibi nice çeşitli gıdâları, bile- bile yiyoruz!.

Büyük bakkallarda servis elarabaları ile alış- veriş edenler arasında; içine, güvenerek Ekmek bıraktığımız bu yardımcı araçların içinde, çok sevgili çocuklarını, ayakkabıları ile bindirerek alış- veriş mekânında gezdiren, sözde aklıselim, okumuş(!) Bay- bayanları hayretle gördüm.

Ne yazık ki, kültür fakirliğimizi; ev, araba ve iyi bir mevkîdeki makamlar, kötü bir şekilde gizliyor!... Bu eksikleri görüp- îkaz edenleri de, gazetelerde okuyoruz; dayak yiyorlar... Meşhurdur: Çevreci bir Profosör bilimadamımız, bilmem kaç kere dayak yiyip-hastahânelik edilmiş... Yine de yanlışı yapanı uyarmaya devam ediyor...
Gazete sütunlarındaki fotoğrafları, bu durumunu belgeliyor.

Nerede kalmıştık?!. “Kurallara uyalım. Uymayanları uyaralım” Aman dikkat! Hastahânelik olmayalım...
Hayır diyorsanız, 10 kişinin ellediği Ekmeği, âfiyetle yiyelim!

Lütfen, ellerimizi; almayacağımız Ekmeğe değdirmeyelim.

Saygılarımla.

Kadir Yeter. TRABZON.



Kaynak: kadiryeter Kadir Yeter
http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=8905


tp://forum.bordomavi.net/showthread.php?t=41081 08.8.2013

Kadir Yeter
16.08.2013, 03:24
TEKRAR.

http://img801.imageshack.us/img801/2966/3k12.jpg

CAMİ Mİ, CAMİİ Mİ!?...

Bugün, yine sonradan sulandırılmış bir kelimeye inceleme yazısı yazmak için koyuldum…

Birkaç hafta evvel, hazırlık sonuna gelmiş bir kitabın yazıcı çıktısını alıp ciltleme işine başladım. Üç gün, gece- gündüz uğraşıp aklımca düzelttim ve bez ciltlettirip, işin başı kişiye elden teslim ettim.
Güyâ, ustayım diye geçinenler; Beyazıt ve camii kelimeleri ile doldurup nakışlamışlar güzide bilgilerini…
Sözün burasında, konuyu sadece câmi kelimesi ile ayırıp bildiklerimi devretmek ihtiyâcı duydum; bu cami kelimesinin aslı dururken, kim, nerde, ne vakit bu kelimeyi piçleştirerek camii kelimesine dönüştürmüş ve böyle de sürüp gitmekte kaç yıldır bilmem!.

Gelelim kelimeyi irdelemeye:
Câmi: Toplanılarak ibâdet edilen dînî yapı, bina, mâbed, ...
Câmi kelimesinden, örnek kelime yapalım:
- Hasan Paşa Câmisi… bu yazıda yanlış var mı?... hayır.
- Câmisinin …
- Câmisinde,
- Câmisi ile arasında …
- Tamam işte, o Câmiye 20 Metre kala,
- Bütün Câmilerin minâreleri …
- Câmi Sokağı,
- Câminin müezzîni,
- Câmiboğazı Geçidi,
- Câminin iç kubbelerinde,
- Câmiden çıkan cemaat …
- Câmi’înde: S harfi düşmüş ve yerine üst virgül gelmiş(‘)(örnek: rab’dedilmiştir:rabıd)

Yapılan yanlış yazımlardan örnek:
- Câmii hoparlörleri tâmir edilir,
- Câmii Sokak,
- Sarayatik camii,
- Câmiilerin,
- Câmiilerinden ve Câmii kelimesi ile üretilen diğer kelimeler.

>10-15 Yıl öncesine kadar yazılan kitapların pek çoğunda bu yanlış yazım var.

İlkokulların Dilbilgisi Kitabı’nı iyi ezberleyemeyenler, ilk okul Diploması alamazdı(>1965). Dilbilgisi zayıf olan talebe(öğrenci), ne kadar başarılı olursa- olsun, okulu bitiremezdi. Dil tam öğrenilmedikçe, ilk okul bitirmezdi.

Türkiye’de, Millî Eğitimde enbüyük hatâ bence nerede yapılıyor biliyor musunuz?... ilkokul ya da ilköğretim okulu ne derseniz; telebenin velisine, sınıfta kalıp- kalmama hakkı tanınmasında.

Abartarak söyleyeyim: Veli, çocuğunu sürücü kursuna ehliyet alması için kayıt yaptırıyor; çocuğun başarı kararını velisi veriyor!... Öhööö. 10 Gün önceki bayramda(Ramazan) kaç kişi öldü, biliyorsunuz: 67 mi!?... Yüzlercesi yaralı… ha, sonradan ölenler, hesaplanmıyor…

Ne diye sizi yoruyorum ki; demek istediğimin bin(1000) kat fazlasını anladınız.

Kalınız sağlıcakla…

Konunun uzmanı değilim; bilesiniz.



Kadiryeter Kadir Yeter.
16.8.2013- TRABZON.

Kadir Yeter
25.08.2013, 21:52
http://img43.imageshack.us/img43/4319/lpon.jpg



Akyazı sâhilinde, Dev Stad kompleksi, Yeni Trabzon Limanı ve kıyısından tren gelip- geçiyor... o günleri yaşamak istemez misiniz??? Üçü bi’yerde...


Hey gidi gelecek günler heeeyyy...

Atatürk, 100 yıl sonrasını gördü... ve hepsi gerçek oldu... Trabzon’a Tren yolu hâriç.
O’nu, biz istemedik... ister gibi yaptık ve hep unuttuk!... unutturulduk!

Bak şimdi, raya değmeden giden trenler yapılıyor... elektro mıknatıslı.

Havada uçan ve 10 otobüs dolusu yolcu taşıyan uçaklara,(Affınıza sığınarak) öylece bakıyoruz...
Futbol da lâzım... Uçak da...Âmmâ, en evvel Trabzon’a Tren... Çünkü, ucuz karpuz ve kavun yemek istiyorum... bahçede çürütülüp- ölen!!

İnşâllah Şampiyon olursak, kupayı almaya özel tren lâzım. Beni de alın götürün.
Alışkanlığım var iki kere, hem de çifter- çifter kupa aldık-geldik... hey gidi günler... heeeyyy.

Saygı ile...

Kadir Yeter.
(25.8.2013)2011-Mayıs ayının 4. gününde, Tren yolu olmayan bir şehirden yazdım.


Fotoğraf bilgisi.
Sağda: Ali Rıza Uzuner (Çalışma eski Bakanı ve Karadenizin Özelliklerini Koruma Kulübü Başkanı(KÖK)), ve sağda: Kadir Yeter(Trabzon-1999 Yılı. KTÜ).

Mollasalihoğlu
25.08.2013, 22:46
http://img43.imageshack.us/img43/4319/lpon.jpg



Akyazı sâhilinde, Dev Stad kompleksi, Yeni Trabzon Limanı ve kıyısından tren gelip- geçiyor... o günleri yaşamak istemez misiniz??? Üçü bi’yerde...


Hey gidi gelecek günler heeeyyy...

Atatürk, 100 yıl sonrasını gördü... ve hepsi gerçek oldu... Trabzon’a Tren yolu hâriç.
O’nu, biz istemedik... ister gibi yaptık ve hep unuttuk!... unutturulduk!

Bak şimdi, raya değmeden giden trenler yapılıyor... elektro mıknatıslı.

Havada uçan ve 10 otobüs dolusu yolcu taşıyan uçaklara,(Affınıza sığınarak) öylece bakıyoruz...
Futbol da lâzım... Uçak da...Âmmâ, en evvel Trabzon’a Tren... Çünkü, ucuz karpuz ve kavun yemek istiyorum... bahçede çürütülüp- ölen!!

İnşâllah Şampiyon olursak, kupayı almaya özel tren lâzım. Beni de alın götürün.
Alışkanlığım var iki kere, hem de çifter- çifter kupa aldık-geldik... hey gidi günler... heeeyyy.

Saygı ile...

Kadir Yeter.
(25.8.2013)2011-Mayıs ayının 4. gününde, Tren yolu olmayan bir şehirden yazdım.


Fotoğraf bilgisi.
Sağda: Ali Rıza Uzuner (Çalışma eski Bakanı ve Karadenizin Özelliklerini Koruma Kulübü Başkanı(KÖK)), ve sağda: Kadir Yeter(Trabzon-1999 Yılı. KTÜ).

Çok önemli bir konuya değinmişssin abi.

Bu ülkenin zencileri gerçek anlamda biziz.

Kadir Yeter
06.09.2013, 15:04
http://img59.imageshack.us/img59/7969/wb6p.jpg







LÂB’LI MI, BBC’Lİ Mİ, OLSUN?!



İnsan olarak en belirgin özelliklerimizden biri olsa gerek, geçmişte kalan birçok önemli olayı unutuyoruz ya da yeni olaylarla karşılaştırıp- değerlendiremiyoruz!...

Türkiye’de, aylık, haftalık ve günlük suni gündemler oluşturulup, yıllarımızı birileri tarafından avundurulup- ömrümüzü de boşuna tüketiyoruz.
Ben, gündemdeki konuları konuşmak istemiyorum kardeşim!... Ne düşünüyorsam, benim günde’mimde de o, Aydanımda da o var. Her hafta değişen konuları, ard- arda koyarsak, bilmem nereye kadar köprü olur!...

Bana ne elin düşüncesinden deyiverip, kendi düşüncelerimizin ve toplumun çok çeşitli ve değerli düşüncelerini gözardı ya da ayak ardı ediyoruz!...
Türk İnsanı, her türlü bilgiyi doğal hâli ile bilmeyenlere sunmak istiyor amma ne çâre... Bırakın, Türkiye ve Dünyâ çapındak yayın yapan televizyonlarımızı, mahallî televizyonlar ile gazete ve dergiler de birçok konuyu, görmemezlikten gelmek için çaba sarfeder oldular!...

Gerçeğinden daha canlı ve güzel gösteren kâğıt ve baskıları ile et görüntülü(!) dergileri satın-alanların çoğu kendilerini, kültürlü bir vatandaş sayıp, kendine sunulanın ötesine gidemeyen ve hazırcı gündemlerle beyinleri uyuşturulmuş insanlar hâline geldi!...

Bizlerin yaptığı yanlış tercihler sonucu değil midir? Oniki Eylûl harekâtı ve öncesi. Zaman geçtikçe, hiç kimse bu harekâtın gerekliliğinde ve oluşumunda kendine düşen sorumluluğu, hâlâ üzerine almıyor ne yazık ki!... Çamura düşen, üstünü temizlediğinde, eski hâlini tez unutuyor… İnsanlara rahatlık ve huzur, unutkanlık veriyor!.

Bizler, 1969 yılından beri, sürekli aynı kazan aynı kepçe gibi durmadan aynı konularla uğraşıp dururken, elin oğlu; gökyüzünde ve onbeş otobüs büyüklüğünde ve içinde de o kadar insan ve yükü taşıyan dev uçakları îmâl eden beyinleri tahayyül bile edemeden sadece, bir kuş’un uçuşuna bakar gibi, boş bir gözle bakar ve bize konuşmamız için verilen konuları birbirimize, tekrar- tekrar anlatır dururuz... Hem de kendimizi, akıllılar sınıfında ve sözü keskin bıçak gibi olan siyâsetçiler gibi görerek!...

Bundan yaklaşık yirmiüç yıl kadar öncesiydi, işyerimin karşısındaki bakkal dükkânından neredeyse hiç çıkmıyordum... Boş vakitlerimi, ya bakkal komşum ile sohbet ederek ya da orada satışa sunulan mâmüllerin ince ve detay bilgilerini araştırarak bilgilendiriyordum kendimi. Kırkbeş yıllık elbise kuru temizleyicisi ve ayrıca, çok iyi bir kumaş örücüsü olmama rağmen, bana ikinci mesleğin ya da en iyi anladığın ikinci bildiğin işin nedir diye sorsanız bakkallıktır, derim.

Bakkal dükkânına, deterjan satmaya gelen ve o zamanın en önemli konu gündemi olan, deterjanların; LAB’lı mı olsun yoksa BBC’li mi olsun yaygarası için, o gün gelen satış mümessili arkadaş bana: ”Bu konunun, en fazla bir hafta ya da on gün süreceğini, o’ndan sonra da insanların bu konuyu unutup- gideceklerini.” söylemişti. Bu sözü o zaman hayretle dinlemiştim.

Bu gün gelinen noktada, çevre dostlarından aşırı çevrecilerden gazeteler ve diğer yayın organları sık-sık söz ediyor amma, kimse o satış mümessilini yalanlayacak kadar çevreci değiller! Kendine, çevreci olmayanların; çevreye, göstermeye çalıştıkları çevreciliklerine, ben inanmıyorum... televizyon ve basın yolu ile reklâmları yapılmasa, inanın, belki de yüzde sekseni çevreci görünmekten hemen vazgeçer. Çünkü, o’nlar için reklâm, esastır. Vitrin görünümleri önemlidir!.

Kırk yıl önce bir “HARUN AGA” vardı; Trabzon’da. Şehirde dolaşır, bulduğu ne kadar kâğıt parçası varsa alıp-koynuna doldurur; o şekilde dolaşmaya devam ederdi. Her gördüğümüz zaman, saatin kaç olduğunu bildiğimiz halde, mahsustan, sorardık: Harun Aga saat kaç?... hiç değişmeyen cevâbını tekrarlardı: “ON-ONNN”...
Şimdi, aradan geçen zamana bakıyorum da “Harun Aga” gibi, ezberletilenleri konuşuyoruz hep. Amma, O’nun kadar çevreden kâğıt toplayıp- çevreciliğimizi yapamıyoruz...

Beni, yaz mevsiminde elimde su kovası ile Kavakmeydan Caddesi üzerinde ve orta refüjdeki ağaç ve çiçekleri ıslatırken kimsenin görmesini istemiyorum... bu işi, sâdece sabahları ve çok erken kalktığım günlerde yapabiliyorum... yoksa, “Harun Aga” gibi, yanlış anlaşılabilirim diye, akıllı(!) insanlardan korkuyorum, gerçek bu.
Bir kişi, sigara ve alkollü içkiyi bedenine, aklı başında iken ve zarârını bile- bile alabiliyorsa, sakın çevreciyim diye ortaya çıkmasın!. Aslında, bir soru ile çevreciliğiniz belli olur: “Kötü alışkanlığınız var mı?” var, diyorsanız gerisi, Harun Aga'ya kalan çevrecilikten daha kötü... “Harun Aga'yı, Rahmetle anıyorum...
Geçmişin doğal çevrecilerini unutmadan...

Sizin deterjanınız; LAB’LI mı, yoksa BBC’Lİ mi? Bir zahmet edip de mutfağa ya da lavaboya gidip, kullandığınız deterjanınızın çevreye zarar verip- vermediğini inceleyip- öğrenmeniz, yılda ne kadar plâstik atığını çöpe attığımızı lütufen hesaplayalım. Doğal çevreci ve geçmişi unutmayan Vatandaşlar olmamız dileği ile hoşça kalınız, Efendim.
Saygılarımla.

kadiryeter Kadir Yeter. TRABZON.

1-Trabzon, Türksesi Gazetesi’nde;18 ŞUBAT 2003 Salı gün ve 8868. sayısının 6. sayfasında yayınlanmıştır.
2-Yıllar, 2008 yılına göre güncellenmiştir.

Kadir Yeter
28.09.2013, 21:46
Âhilik ve Türk Ticâret Kânunumuz

Âhilikten her bahsedildiğinde aklıma, şehir merkezlerinde en gözönü işyerlerini işletenler ve o’nların malsahipleri gelir. Türk Ticâret Kânunu’muzda din ve vicdan kelimelerine yer olmadığını çoğumuz biliriz... hangi âhilik geleneğini hangi gözönü işyerinde uygulanabileceğini şaşkınlıkla düşünür ve hiçbir vakit cevap bulamam.

İşyeri sâhiplerinin önce kirâ miktârını ön şart koşmaları, bu asîl geleneği çöpe atmıştır; atmamıştır ya, kimse kullanamaz hâldedir. Öyle ise, söylenenler; bir anmadan öteye geçemez.
Çok yakın çevrenize bir anlık bakınız, hangi yaşlı ve düşkün sanatkâr, malsahibi tarafından sırf bu işe devam etsin diye kirâsını, kirâcısının takdîrine bırakmıştır.

Asgarî ücretin vergi tırpanına acımasızca uğratıldığı günümüzde, o düşkün ustanın ödediği kiranın 4/1 ya da 5/1’ini kira stopajı olarak ödeme mecbûriyeti ve yetmedi; kendine yetmeyen emekli maaşının yaklaşık 7/1’inin vergi kesintisine uğratıldığı günümüzde, kimse bana Âhilik müessesesinin çalıştığını söylemesin... zoruma gidiyor.

Esnaf, evde aldığı terbiyesi ile memleketi yine ayakta tutar. Siz, olmayan şeyin törenini yapa durun ve Vicdan sahibi esnafın gözünde gülünç duruma düşün!.

Bizde kredi kartı geçmez. Günlük yaşar, yazar ve okuruz.
Kitap bastıracak paramız yoktur; olsa da % 18 KDV Kapıda, yazandan- okuyandan yıllardır bekleniyor...

Hazırladıklarımın hepsi ücretsiz; İlgili kurumları, eserlerimi basar dağıtırsa kendileri bilir.
Hatırlatırım: *Türk Deniz Ticâret Kânunu’nda KDV Oranı: % 0’dır(yoktur).

Türk Mâliye Teşkilâtına Saygım Sonsuzdur. Sözüm, Mecliste yapılmış yanlış kânunları hatırlatarak yeniden düzeltilmesinedir.(Yaz- boz örnekler: Meslek Vergisi, net aktif vergisi, yıllık 50000(ellibin) Liralık peşin vergi, ...)
Millî menfaatlerimiz, herşeyin üstünde ve önceliktedir.

Anlık yazılmış ve yayınlanmıştır.
Millî kusur ettiysem affola...

Sağlıcakla kalınız...

kadiryeter Kadir Yeter.
28.9.2013- TRABZON.


*İlgili kânun maddesi:
www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/Tebligler/KDV/kdvtaslak01022013/kdv_teb_taslak_II_B_1.htm (http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/Tebligler/KDV/kdvtaslak01022013/kdv_teb_taslak_II_B_1.htm)



http://img202.imageshack.us/img202/455/vnwe.jpg

Kadir Yeter
01.10.2013, 19:59
Öğrenci Andının 81. Yılı ve Milletvekili Yemini


İlk Okulda; 5 Yıl, yılda 9 ay, haftada 6 gün bu yemini ettim:

"Türk’üm.
Doğruyum.
Çalışkanım.
Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek ve ileri gitmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun."

23 NİSAN 1933- 23 NİSAN 2013 81. YIL

Lûtfen inceleyiniz:
www.harbiforum.org/soru-cevap/138272-andimiz-kim-tarafindan-yazilmistir.html (http://www.harbiforum.org/soru-cevap/138272-andimiz-kim-tarafindan-yazilmistir.html)

***************************

MİLLETVEKİLİ YEMİNİ

ANDİÇME

Milletvekilleri görevlerine başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler:

"Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ve Atatürk ilkelerine bağlı kalacağıma; halkımın refah ve mutluluğu için çalışacağıma; her yurttaşın insan haklarından ve temel hak ve özgürlüklerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağıma; namusum ve şerefim üzerine and içerim."

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhuriyet Meclisi Resmi İnternet Sitesi
Kaynak: www.cm.gov.nc.tr/Yemin.aspx (http://www.cm.gov.nc.tr/Yemin.aspx)


Fotoğraf ve ekleyen: kadiryeter Kadir Yeter.
23 NİSAN 2013 SÂLI- TRABZON.

01.10.2013

http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=121348




http://img32.imageshack.us/img32/1267/c8ns.jpg

Kadir Yeter
07.10.2013, 17:43
TEKRAR.

"Sıvışsın gitsin"

Akşam, televizyon yorumcularını kanal- kanal dolaşıp ne dediklerine dikkat ettim... söyleyecek sözü kalmayanlardan biri Trabzonspor Başkanı için: "Ya hu kardeşim maçı seyrettin, röportaj yapmaya ne gerek var, staddan usulca sıvış;çık- git"

Size bir şey söyleyeyim mi?... bu işin suyunu çıkartanların başı: o televizyonların tam kendileridir. Konuşanlara kızmayın!...o'nlar, maaşlı oyuncu!...
Millî Birliği dinamitleyenler.

Şu televizyon kanallarını, işledikleri suça cezâ olarak kapatmayı geri getirin!... bunlar iyice zıvanadan çıktı; memleketi parsellemeye çalışan da bu gibiler!...
Dürüst televizyon yayını var ise, anla ki; eli darda- başı zordadır...

Meclis göreve!...
İsterse de yapılan yanlış kânunları geri alıp düzeltmesinler.
Mahallî seçim, Türkiye'de târihinde olmadığı kadar çok etkili sonuçlara gebe.
Geri dönüp 30 yıldan berisini hatırladığımda, geleceği tahminde yanılmayacağıma inanıyorum.
Bir siyasi partinin son genel başkanının adını kim hatırlar?... Salih Uzun.

Son söz: Televizyonlar, ektiğini biçecekler...
Kusûrum varsa, ben de.

kadiryeter Kadir Yeter.
07.10.2013-TRABZON.

http://forum.bordomavi.net/showthread.php?t=44094

Kadir Yeter
09.10.2013, 15:16
Öğrenci Andının 81. Yılı ve Milletvekili Yemini


İlk Okulda; 5 Yıl, yılda 9 ay, haftada 6 gün bu yemini ettim:

"Türk’üm.
Doğruyum.
Çalışkanım.
Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek ve ileri gitmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun."

23 NİSAN 1933- 23 NİSAN 2013 81. YIL

Lûtfen inceleyiniz:
www.harbiforum.org/soru-cevap/138272-andimiz-kim-tarafindan-yazilmistir.html (http://www.harbiforum.org/soru-cevap/138272-andimiz-kim-tarafindan-yazilmistir.html)

***************************

MİLLETVEKİLİ YEMİNİ

ANDİÇME

Milletvekilleri görevlerine başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler:

"Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ve Atatürk ilkelerine bağlı kalacağıma; halkımın refah ve mutluluğu için çalışacağıma; her yurttaşın insan haklarından ve temel hak ve özgürlüklerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağıma; namusum ve şerefim üzerine and içerim."

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhuriyet Meclisi Resmi İnternet Sitesi
Kaynak: www.cm.gov.nc.tr/Yemin.aspx (http://www.cm.gov.nc.tr/Yemin.aspx)


Fotoğraf ve ekleyen: kadiryeter Kadir Yeter.
23 NİSAN 2013 SÂLI- TRABZON.

01.10.2013

http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=121348




http://img32.imageshack.us/img32/1267/c8ns.jpg





Ek bilgi:
"8 Ekim 2013 SALI
Resmî Gazete
Sayı : 28789

YÖNETMELİK
Millî Eğitim Bakanlığından:
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI İLKÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 27/8/2003 tarihli ve 25212 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 12 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Millî Eğitim Bakanı yürütür."
Kaynak: w.resmigazete.gov.tr/
09.10.2013
/

Bir daha söylüyorum:

"Türk’üm.
Doğruyum.
Çalışkanım.
Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek ve ileri gitmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun."

Doğruyu söyleyip de yanlışa susan dil kurusun!... kurumasın; Allah, akıl bağışlasın.

Kadir Yeter
16.11.2013, 22:35
http://l1311.hizliresim.com/1h/j/um2u8.jpg




Testere Reklâmları Yasaklansın!...


Neden mi?...

Bir arkadaşım, sohbet sırasında söz ağaçlara gelince; "Testere satışı ruhsata bağlansın!." demiş ve devam etmişti: "Silâh için ruhsat veriyorlar; günde kaç kişi öldürülüyor!?. Oysa, benzinli testere satışı artalı, ormanlarımızda ağaç kalmadı!. Eline hızar alan, kesmeye ağaç arıyor" demişti.

Az önce, ve her zamanki gibi(göre- göre usandık); televizyonda testere satış reklâmını yapıyorlar. Dikkat ettim de serin yerde duruyor tanıtıcı kişi. İçimden dedim ki; kese- kese, kesecek ağaç bulup reklâmını yapamayacaksınız bir gün!...

Hiç düşündünüz mü, Arabistan Yarımadasında neden petrol var?... okumadım amma duydum: Bu yarımadanın bir ucundan ötekine, sincaplar daldan- dala atlayarak geçebiliyorlarmış... boydan- boya ormanlıkmış yarımada... deme ki, bitmez; "hazıra, dağ dayanmaz" sözü bana ait değil; Atasözü...
Şimdi bu reklâmları, Arap televizyon kanallarında yayınlasınlar; ağacı çiçek bilen O millet ne der!?.

Bizim Zonguldak ilimiz ne imiş... Adapazarı’nın toprağında deniz canlılarının kabuk fosillerine rastlanıyormuş...

Aklınıza yattı mı, bilemem amma, bu arkadaşımın doğru söylediğine inandım ve inancımı Siz Okuyucularımla paylaştım...

Belki bir fidân kurtulur...

Sağlıkla kalmak istiyorsanız, ağaçlık yerde testeresiz kalın.

Hayy Allah, bak aklıma ne geldi:
Muzaffer Bozali Abi, yıllar önce çevre konulu sohbetlerimizden birinde söylemişti(rahmetli); Kadir, Denizde balık avcılarının en gerekli âleti olan "SONAR" âletini Japonlar yapar- satarmış, ancak; kendi ülke denizlerinde kullanımına kesinlikle izin verilmezmiş!.

Son söz: Ağaçlarımla varım; yaprak dökümlerinde, hüznünü hep yaşarım.

Anlık yazılmış ve yayınlanmıştır.

kadiryeter Kadir Yeter.
16 KASIM 2013- TRABZON.


Araştırdıkça neler görüyorum...
Konuyu bakınız ne hâle getirdiler; görün- okuyun:

www.mersinsiyaset.net/mersin/toroslardan-motorlu-testere-kesim-yarismasi-h3633.html (http://www.mersinsiyaset.net/mersin/toroslardan-motorlu-testere-kesim-yarismasi-h3633.html)

Kadir Yeter
27.12.2013, 07:13
http://u1312.hizliresim.com/1j/v/vxfd5.jpg



MEHMED ÂKİF ERSOY’U ANMAK...


Kimi insanlar ölmez! ...

Bizler, sâdece bedenî ölümü gerçek ölüm sanıyor, ona göre yaşamaya çalışıyoruz.

Bilinen odur ki; ömür, belli bir zaman içindir. Çoğu zaman unutulan’sa; insanın ölümsüzlüğü.
Bugün, yaşantımızın her alanında ziyâdesi ile o ölümsüz insanların yaptığı hizmetleri ile hayâtımızı sürdürüyoruz.

Her nereye bakarsan bak... nereye basarsan bas... nereye gidersen git... ne konuşursan konuş... bir hizmetler zinciri içinde bulursun kendini.
Bir plâk iğnesi gibiyiz... yazılmış kaderimizin izlerinde dönerek ses çıkarmıyor muyuz?

“Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın, Gömelim gel seni târihe desem sığmazsın!..” diyen şair; beni bu sözleri ile 14 yaşımda gönlündeki sevgiye, aşka dâvet edip-şair yaptı.

Mehmed Âkif Ersoy, bir veteriner hekim idi... iyi de neden bu mesleği ile yetinip- gününü gün edip hayâtını sürdürüp gitmedi! O’nu kim mecbur etti de Vatanı ve Milleti uğruna ömrünü, bu yolda madden tüketti.
Kim, yolunu, Allah yolu ve Milleti uğrunda emek sarfeder de bu emek için dünyâlık beklemezse işte O’na,
Mehmed Âkif Ersoy gibi sâdece bedenen ölüm vardır.

O, her 27 Aralık günü, bütün Türk Dünyâsı’nda anılmalıdır! O, İstiklâl şairimizdir ki; kişiliği, yeni nesillere, iyi tanıtılmalıdır! İster Valilik ister Belediyeler isterse kişilerden, O değerli şairimizi hak ettiği İstiklâl Şairliğine yakışırca anılmasını beklerim.

Basın mensuplarına ve Televizyon kuruluşlarına bir Mehmed Âkif Ersoy aşığı olarak sesleniyorum: O’na saygı, sâdece Marş okunurken değil, her ölüm yıldönümünde kişiliğini inceleyip, yeniden ve daha canlı yaşatılmalı. Kişi, kendi içinde O’nu bir değer olarak taşımalı ve O’na yakışır işler yapmalıdır.

Veteriner Hekimlerimiz de kendi mesleklerinden yetişen bu değerli İnsana; bütün dünyâda hazırol’da dinlenen şiiri yazan bu şairimize, gereken önemi vermelidir. Büyük şairimizin kişiliğini, herkes, kendinde yaşamalı diyor ve uyguluyorum.

“Kitabın, iki yüzünü okumalı” atasözünden hareketle; Marşın, devâmı olan kısmını neden unuttuk? Anlatılmak istenen, sözün yarısı değil, tamâmıdır.

Ismarlama yaptırdığım yağlıboya tablosunun altında, 23 yıldan fazla bir zamandır(2002) oturup- şiirler yazıyorum.

Rahmetli Şairimiz Mehmed Âkif Ersoy’u minnetle anıyor, değerli Okuyucularıma Saygılar sunuyorum.

kadiryeter Kadir Yeter. TRABZON.
Trabzon, Türksesi Gazetesi’nde (Aralık- 2002), Kadir’ce köşesinde yayınlandı.
/

Ek bilgi:

İstiklâl Marşı Kamulaştırıldı:

TÜRKİYE CUMHÛRİYETİ DEVLETİ RESMÎ GAZETESİ.
(T.C. Resmî Gazete. 09.12.2010 Perşembe. Sayı: 20508)

İSTİKLÂL MARŞI İstiklâl Marşı Mehmed Âkif Ersoy

Kadir Yeter
06.01.2014, 21:49
http://i.hizliresim.com/x0b9Q9.jpg



Trabzon Papatyası ve Ali Çankaya


Bu sabah yine erken uyandım ve yola koyuldum. Hergün yürüdüğüm yolumu değiştirip haziran ayının bu yıl pek az gösterdiği güneşli günün tadına varmak istedim. Yolu biraz uzatarak Yeşiltepe’den Yavuz Selim Bulvârı’na kadar indim.

150 Metre kadar yürüdüm ki, karşıma bir güzel dost insan Ali Çankaya bey çıktı. 3-5 metre kala fark ettiğim dostumu o an öyle bir yerde duraklayıp karşıladım ki, kaldırımın sağ yanında ve yola sarkık zakkum çiçeklerinin önünde; âniden durakladım ve Selâm vermeden önce, dost insanı çiçeklerin yanında karşılamak istediğim için burada durdum, dedim. Tabîi, ben söze atılınca, gönül dostum bu fırsatı değerlendirip önce O Selâm verdi.

Selâmı aldıktan sonra niyetimi söyledim: Şurada bir top Papatya Çiçeği gördüm, resmini çekeyim mi, diye düşündüm ve Sizi bu çiçekler arasında görmek istediğimi ifâde edince; Ali Çankaya bey, söze atıldı:
-“O Gördüğün top hâlindeki çiçeğin adı nedir biliyor musun?” diye sordu.
– Papatya Çiçeği, dedim.
– “Evet. Papatya ancak, bu Papatya Trabzon’un adı ile anılan üç şeyden biri; Trabzon Papatyası’dır” dedi ve ekledi:
– ”Trabzon, üç şeyi ile dünyâda anılır; Trabzonspor’u, Trabzon Hurması ve Trabzon Papatyası ile”
Şaşkınlığım geçmemişti ki, bel kemerimde taşıdığım, çantası içinden makinemi çıkartıp fotoğraflarını çekmeye başladım ve dedim ki;
Trabzon Hurması’nı her hâlde çokça tanıttım… dur, bu çiçeğe çektiğim fotoğraf eşliğinde bir yazı yazarak, hem sizin bu bilginizi hem de çiçeğin tanıtımını yapan bir yazı yazayım. Bu sözüme memnun kaldığını, her vakit olduğundan daha da güleç olmasından anlamak o kadar kolaydı ki.

Ali Çankaya bey, Trabzon Tarım İl Müdürlüğü yapmış ve çok faal olarak televizyon proğramlarında, yaptığı çalışmaları halka anlatmakta usta bir gönüllüdür. O gülen yüzünü gören zâten bütün gönül kapılarını açıyor…

Türk Halk Müziği’nde de bir başka insan; ben, hayâtımda İl müdürü olup da bunca mârifetini çekinmeden sergileyen insan tanımadım…
Bir defasında, sahnede engelli çocukları coşturmak için yaptığı hareketleri, hiçbir müdürlük yapan insan yapamaz, diye kanaat getirdim… öyle içten ve özverili ki, anlatamam.

Bu yazıyı, Ali Çankaya beyi övmek için yazmadım. Bilâkis, bilgisini Siz okuyucularımla paylaşmak istedim. Öyle ki, konuştuğumuz vaktin tam yarım saat sonrasında yazmaya başladım. Dün akşam; Mî’rac Kandili Gecesi idi… bu Mübârek Gece’nin sabâhında yaşadıklarımı paylaşmak istedim.
Bu yazı, Trabzon Gönüllüsünün gönül ifâdesidir… kâh şiirle dışa akar, kâh birkaç satır yazıyla.

Evet. Tekrâr ediyorum: Trabzon’un üç şeyi meşhurdur;
1- Trabzonspor’u,
2- Trabzon Hurması,
3- Trabzon Papatyası.
Aldığımı sattım… benceğez, yine, yeni günüme döneyim, Sizler de iyi geçmesi dileğimle, gününüze;
Sağlıcakla kalınız, Efendim.

kadiryeter Kadir Yeter.
29.6.2011 Çarşamba günü sabahı, saat: 08.21-(06.01.2014) TRABZON.

Kadir Yeter
10.01.2014, 17:40
Bir alış-veriş, bir fiş ve kasiyer hesâbı!

Bugün, öğleden sonra sonuncusu ile karşılaştım; mağaza kasiyerlerinin görevleri hakkında yazı yazmama sebep olacak olayla...

Alış- veriş trafiği yoğun olan bâzı işyeri kasiyerleri, hesap üstü para verirken yanlışlığa düşebiliyorlar...

Müşteri ile ilgisi olan her çalışan dürüst kabul edilir; ancak, her alış-verişin bir muhasebe kontrolünün olması, hem alan hem de satanın lehinedir...

Müessesesinde, birden fazla kişi çalışan ya da başkasına hesap verecek şekilde çalışanları, çalıştıran adına ve kendi adınıza denetlemekten kaçınmayın.

Vezneden veyâ kasiyerden aldığınız parayı öyle iyi sayın ki; yapılan işin, matematik sağlaması doğru çıksın!.

Bugün, 25 Liraya almayı kabullendiğim malı, kasa fişini isteyince fiyatı 20 liraya düştü... ya, fişini almak istemeseydim ne olacaktı?... Müessese sahibi, çalıştırdığı işçisinin; müşterisinden çaldığını ve müşteri, soyulduğunu bilemeyecekti...

Aman dikkat edin... dürüst kasiyerlerin iş bulabilmesi için, aklı müşterisinin cebindeki parada olanlara yol verelim!.

Hiç kimsenin beş kuruşluk yanlış yapmasına gönlüm râzı değildir... ister, banka veznedarı olsun, ister bir mağaza kasiyeri...

Bu işin tek görevlisi var, o da Sizsiniz... parayı ödeyen, makbuzunu mutlaka ve mutlaka eline alsın ve para üstünü saymadan o yerden, bir adım dâhi ayrılmasın.

Ekleyecek bir sözüm daha var; yakın gözlük kullananlar, bu sözlerimi kulağına küpe yapsın!... bu yazdıklarım, yaşadıklarımın beşte biri...

Kurum ya da müessese adlarını saklı tutmak; hizmet aldığım yerlere ve o’nun, dürüst çalışanlarına saygımdandır...

Müşteri hakkı gözetenleri, kardeşçe- dayıca gözlerinden öpüyorum...

Saygılarımla...

kadiryeter Kadir Yeter.

10 OCAK 2014 - TRABZON.

Öznur61
10.01.2014, 17:56
Yazılarınızın hepsini baştan sona keyifle okudum Kadir abi.. İlginç ve önemli noktalara değinmişsiniz..

Ellerinize sağlık, devamını bekliyoruz..

Kadir Yeter
22.01.2014, 23:02
http://i.hizliresim.com/x9Eb4N.jpg


YENİYOL GAZETESİ SAHİBİ: BEKİR SÜKÛTİ KULAKSIZOĞLU. 21.7.1947 -TRABZON.

KAVAKMEYDAN MAHALLESİ.

TRABZONSPOR MAHALLESİ.

Trabzonspor Mahallesi adını öneriyorum…
Asırlardır Türk Yurdu olan illerimizden biri olan Trabzon’da, bir mahallemizin adını değiştirmek için ilginç sayılabilecek fikrimi ilk Sizlerle paylaşıyorum:
Adı: Kabak Meydanı(1),
Adı: Kavak Meydanı(2),
Adı: Kavakmeydan(3),
Adı: İnönü(4)…
Bütün bu saydığım isimleri ile 1461 Yılından beri yaşayan ve nüfus sayısı bakımından ençok nüfûsa sahip diyebileceğimiz mahallemizin, akla ve mantığa uygun adını buldum: Trabzonspor Mahallesi.

Bu fikre neden vardığımı kısaca arz edeyim:

(1)Trabzon’un merkez ilçesinde engeniş düz alana sahip oluşundan, bu mahallede önce Askerî talimgâhlar, atlı süvarilerin eğitim alanı olarak kullanıldı. Annem, teyzem ve teyze çocukları buna şahid… anlatılanları dinledim ve Trabzon tarihinde de böyle yazıyor…
Bu sebeple adı: Kabak Meydanı. Yâni, ok atışlarında dikili taşların üstüne konan ve bu kabaklara nişangâh atışı yapılan tâlim meydanı. Adı doğru mu, doğru.

(2) Mahallemizin büyüklerinden, benim yaşıtım arkadaşımdan ve babasından dinlediklerim; Mahallemiz, güneyindeki mahalle yamaçlarından sızan toprakaltı suyu ile bir kısmı bataklık. Bu yerin sahibi, Reisoğlu soyadlı bir bey, bu bataklık alanı ve çevresine kavak ağaçları dikerek bir kavaklık ormanı kuruyor. Arâzisini bir marabaya verip işletiyor. Bu marabanın kendisini ve öğretmen oğlunu çok yakînen tanıdım; gün geliyor, bu kavaklar toptan kesilerek kamyonlara yükleniyor. Kamyona kavakları yükleyen hamalı da tanıdım.
Bu sebeple adı: Kavak Meydanı. Yâni, kavakların bol olduğu meydanlık saha- alan.

(3) Kavakmeydan. Kavaklar kesildi- bitti, meydanlık alan yine aynı. Bomboş arâzi. Tütün bahçeleri, Tütün vagon yolları, su havuzları. Su kuyuları. Bu arada, 6 adet büyük yapı(toplam:190 hâne); site usûlü kaloriferli evler yapılıyor ve mahallenin bu bölümüne “Bloklar” deniyor… SSK Trabzon Hastahânesi ile bu ad: “Bloklar- Sigorta” adı ile anılıyor.

(4)İnönü, … 1975 Yılında, mahalle halkına danışılmadan Belediye Meclisi kararı ile mahallemize, alâkasız bir isimle; İnönü adı veriliyor… Mahallemizde İn de yok, önü de yok, çünkü mahallemiz dümdüz. Mağara önü anlamında ve hâlâ, kabul görmeyen bu isimle zoraki andırılıyor… Çektiğim Beşbin(5000<) fotoğraf kartının her birinin arka yüzüne asetatlı mâvi kalemle Kavakmeydan Mahallesi yazılıdır.

Sonuç olarak: Trabzonspor’un Kurulduğu günden beri top oynadığı tek müsabaka alanı bu mahallededir.
Burada, Trabzon adını dünyaya tanıtan bir değerin adını, mahallemize lâyık görüyor ve Siz okuyucularımdan samîmi destek bekliyorum.

Saygılarımla.

Kadiryeter Kadir Yeter. 2014

TRABZONSPOR MAHALLESİ,
Trabzonspor Bulvârı(Kavakmeydan Caddesi) TRABZON.

Atış Poligonu fotoğrafları:
http://www.tsaticilik.com/resimgalerisi.asp (http://www.tsaticilik.com/resimgalerisi.asp)

Kadir Yeter
14.02.2014, 20:38
http://img141.imageshack.us/img141/2791/trkbayraikadiryetertrab.jpg




Vatan ve Vatandaş

Vatandaş; vatanını koruyan, sahiplik yapan ve sevenlerin, birbirlerine hîtabettiği kelimedir elbette...
Elektronik iletişim kolaylıklarını kullanarak, vatandaş ve vatan aleyhinde; bilerek veyâ bilmeyerek yapılan bütün çalışmalar, kişi ya da topluma verdiği zarârın bedelini ödemek zorunda kalacağını da hesabına katmalıdır.

Şahsî menfaat sağladığını sanarak, yaptığı ve yapacağı işlerin bedelini, ya çocuğu ya da torunlarına kötü mîras bırakacağını; toplam hesâbından düşmelidir.
Devletin, bir ve bütünlüğünden azâmî faydalanan aslından, gelecek nesillerine utanç verici işler bırakmaması vatandaşlık şartıdır.

Lüks ve daha rahat hayat yaşamak; çoğu vakit, fakirin payına göz koymak anlamına gelebilir!
Sofradaki çeşitleri her yemeğe oturuşta sayınız... çeşidin bolluğu ve sınırı, şahsî vicdan terâzisinde tartılarak bedene alınmalı ki; emrinizde çalışanların payını sofra dışına, yâni haksâhibine iade edilebilsin.

Adâlet terâzisinden geçmeden vücûda alınan gıdâlar, yeri geldiğinde gereksiz ve aşırı güç oluşturacağından, yolun hakkından fazla hız yapmak gibi, başa, gereksiz ağrılar getirebilir.

Vücûd, bâzı gereksiz maddeleri dışa atamaması sonucu, bedende, onarılamaz yaralar oluşturabilir. Bu vücûd, geniş anlamda düşünüldüğünde, Vatan olabilir...

Saygılarımla...

kadiryeter Kadir Yeter. 14.02.2014 TRABZON.

Kadir Yeter
20.02.2014, 14:09
http://i.hizliresim.com/eaNLb7.jpg



İşkembe Çorbası ve Süleyman



Bilmem sever misiniz, yoksa kokusundan nefret mi, edersiniz?... işkembe çorbasından.

Bu sabah çorbamı içtim de sitemizin usta şairlerinden "halilşakir" Halil Şakir Taşçıoğlu Ustam; içtiğim çorbanın kuvveti ile şiir sayfasına yorum olarak eklediğim dörtlük şiire cevâben; "o çorbadan bir kaşık olsa da içsem!" demesi, yüreğime dokundu... içimden yordum- yordum durdum... durabilir miyim, aha işte yazıyorum... az sonra okuyabileceksiniz...

Abim ben ve abimin çırağı bizim Süleyman İpek(Rahmetli) gece geç vakitlere kadar çalıştık yorulduk (dînî bayramlar yaklaştığınıda hep böyle olur), abimin teklifi ve hesâbı ödeyeceği belli işkembe çorbası içmeye gittik.
Çorbacı dükkânı, Meydan Parkı karşısında Şems Oteli’nin 20 metre kuzeybatısındaki ara sokakta. Dıştan üç- dört taş basamağı, içerden de beş- altı taş basamağını iyi hatırlıyorum... içeri girdik, sol taraftakı ikinci masaya oturduk... ustanın satır- bıçak sesleri kulağımda hâlâ; tak- tak, tuk- tuk, taka- tak, tuk- taka, tuk- taka, tak- tuk... sayamadım ya keskin satırla, ağaç kütük üstünde bir nevî kılıç- kalkan uyunu sesleri... bir de öyle âhekli ki... git- otur dinle... tam bir orkestra müziği... bu çorbacı o vakitler Trabzon’da merkezî yerde, tek ve çok da meşhurdu... temizliğine ne diyeyim şimdi... bu çorbanın hastası ne kadar titizse o kadar...

Neyi diyeceğim biliyor musunuz?... bizim Süleymen İpek, çorba yerine kuzu kellesi yemeyi tercih edince, biz abimle karşılıklı duble işkembeyi baharat, sarmısaklı su , sirke, limon suyu derken henüz yemeye başlamıştık ki; bizim matrak Süleymen, yarım kuzu kellesini çoktan bitirmiş ve hayvancağızın mini alt çene kemini eline alarak tabanca tutar gibi; bir de masanın al kenarına sinerek(boyu bu harkatine müsait ): "Osman Abi, Kivvv- kuuuuvvvv" diyerek bize doymadım- aç kaldım, bak sizin yemeğiniz daha çok anlamında mağduriyetine mîzah ekleyerek hâlini arzetmiş ancak, dişinin arasına takılan kuzu kellesinin etlerini yeniden emmek zorunda kalmıştı...

Süleymanı, işkembe çorbasını her içtiğimde hatırlarım... "Osman Abi: Kiiiivvv.... kiivvvvvvv...."

Bundan bir ay kadar önce yine mezarını ziyâret ettiğimde hem Fatihâyı okuyor hem de içimdeki şeytan güldürmek istiyordu beni... ne acı... babası ile çay içtim, annasinin yemeğini yedim; kendisinden ilk haftalığımı aldığım insanlar, bir de polis emeklisi abisi ile takımı birden gözümün önünde idi...

Ustasına bir kaşık çorba için, kuş olsa da Kadir Yeter, Halil Şakir Ustasına getirebilse...
Şu iki arşınlık dünyâda, birbirine eziyet edenler ne ahmak akıllıdırlar; him bile?!.

Saygılarımla...

kadiryeter Kadir Yeter. 20 ŞUBAT 2014 Merkez İlçe- TRABZON.

Bu yazıyı, bahsi geçen yere 300 Metre doğu yönünde yazdım. Tabîi, 50 Yıl önceki işkembecinin yerinde, şimdi Fotoğrafcı Nimet Abla’nın iki oğlu fotoğraf stüryosu işletiyor... Trabzon’un konusunda en bilinen işyeri: F.D.(200M2).

Kadir Yeter
12.03.2014, 17:21
FUTBOL İLE SUSTURULMUŞ GÜÇ: STEREO TELEVİZYON


Trabzon’da, 5 ayrı yerel televizyon kanalı sanki söz birliği etmişçesine aynı anda Endirekt/ canlı yayın proğramlarında futbolu konuşuyor- yorumluyorlar!

Okuma alışkanlığını geçici de olsa kaybetmiş pekçok insanımıza; Trabzon’da yaşayan nice cevherlerimizi insanlarımızı bulup- onları, televizyonlarına konuk ederek ya da yerinde raportajlarla hem yaşlı hem de genç değerlerin, yeni neslimize tanıtılması; televizyonculuğun tartışmasız görevi olmalıdır.

Bir yazarın okuyucusuna ulaşabilmesi için; bin adet (1000)/ kişiye enaz 3-5 Milyar TL. harcayıp- yazdığı eserini, okuyucuya ulaştırabilme zorluklarına karşılık; televizyon denen, çağın en yaygın ve ucuz iletişim aracı, değerli eserleri, sahipleri ile birlikte halkına tanıtmalı; köprü görevinde bulunmalıdır.

Kendilerinden beklenen en önde amaçlardan biri de günlük gazetelerin haber başlıklarının sunumunun yanında, yayınlanmış ancak geniş tanıtımı yapılmamış kitap, dergi ve büroşürleri ana başlıklarla seyircisini bilgilendirmede yardımcı olmalıdır. Şiir, edebiyat ve eğitimi bünyesinde barındırmayan bir televizyon yayını; tam kaliteli yayın, sayılır mı?!

Televizyon yayını yapan ticârî kurumlar, amaçlarından o kadar çok saptılar ki!... Kendilerine sunulan hazır kaset görüntüleri ile Trafik Kuralları’nın, vatandaşlara, eğitim amacı ile sunulmasını; bile-bile hiçe sayıp sâdece, meydana gelen fecî trafik kazâlarını- ganîmet görüntü- sayıp, en ince ayrıntılarına kadar kamera ile girerek, bu sinir bozucu görüntülerden zarar görebilecek sinir hastası, âsâbî gerginlik içindekiler, yolcu gönderen/ bekleyenler ve çocuk seyircilerin sağlığını hiçe sayılarak, güyâ, topluma hizmet etmenin gururunu yaşıyorlar âdetâ!

Trafik kurallarının halka duyurulmasında da bayağı iyi niyetliler ki(!); ya gece yarısı ya da sabah çok erken saatlerde ve kimseler görmeden- duymadan yayınlanıyor! Bu yanlışlığı, zâten, pek önemseyen de yok ya!

Kim seyreder ki, böyle faydalı öğütleri!.. Gelsin, diziler; gitsin, futbol sohbetleri!.. Amaç, televizyon başında keyif almak değil mi?.. Akşam yemeğini ye, çayı demle otur televizyon başına, Aaa... birde bakmışsın ki vakit ne de çabuk geçivermiş; saat, gecenin ikisi olmuş... Yat! Sonraki gün yine, gündüzün ikisinde uyan! Haberlerde ne olmuş, kimin vicdânında iz kaldı; pek, yerinen yok gibi!.. Vah bize, vah-vah!

Oturmaktan olsa gerek, şişmanlık sorunu da ayrı bir sıkıntı- dert... Rejim reçeteleri ve diyetler! Be kardeşim, hareket et- hareket! “Nerede hareket, orada bereket.” diyen Atalarımız, ne doğru söz söylemiş... Bayanlar, güzel bir yol bulmuşlar: Sabahları, çok erkenden kalkıp sâhilde ya da Yavuz Sultan Selim Bulvârı’nda, yürüyüşe çıkıyorlar. Hem de gruplar hâlinde... Bu güzel çalışma, başka etkinliklere de vesîle/ neden olabilir... Düşünün, her sabah spor yapan insanlar, yolboyunca yürüyüşteler. Beden, hareket ettikçe hem vücûd hem de güzel düşünceler gelişir.

Son olarak, televizyon yöneticileri bu tür sporların etkinliğini bâri yaysınlar da salon sohbetlerinden bıkan seyirciye faydalı olsunlar artık... aksihalde, Beşibiyerde Endirekt futbol proğramlarının, topluma fayda yerine zarar getirdiğini seyircilerinin, özellikle de bayanların bu proğramları seyretmediklerini; toplumu oluşturan nüfûsun yarısından fazlasının bayan olduğunu; televizyonculuk sâdece, içerden değil, dışarıdan da nasıl göründüğünü anketler yaparak öğrensinler ki, vatandaş yerel televizyonu varken, kendisini pek ilgilendirmeyen başka yerleri ve konuları seyretmeye/ dinlemeye, mecbur bırakılmasın...

Seyretmesinde/ dinlenmesinde, sakınca/ tehlike arzeden görüntülerin îkaz işâretleri ile önceden ekranda belirtilmesi; ancak, sorumluluk sâhibine yakışır... Böylece, daha iyi stereo televizyonculuk yapılamaz mı?

Saygılarımla.

Kadir Yeter. 12 ACI MART 2014 TRABZON.

Trabzon, Türksesi Gazetesi’nin; 18 KASIM 2005 Cumâ, gün ve 10984. sayısının 8. sayfasında, Kadir’ce başlıklı köşede yayınlanmıştır.

Kaynak: http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=12096

DNA-TS
13.03.2014, 14:18
http://i.hizliresim.com/x9Eb4N.jpg


YENİYOL GAZETESİ SAHİBİ: BEKİR SÜKÛTİ KULAKSIZOĞLU. 21.7.1947 -TRABZON.

KAVAKMEYDAN MAHALLESİ.

TRABZONSPOR MAHALLESİ.

Trabzonspor Mahallesi adını öneriyorum…
Asırlardır Türk Yurdu olan illerimizden biri olan Trabzon’da, bir mahallemizin adını değiştirmek için ilginç sayılabilecek fikrimi ilk Sizlerle paylaşıyorum:
Adı: Kabak Meydanı(1),
Adı: Kavak Meydanı(2),
Adı: Kavakmeydan(3),
Adı: İnönü(4)…
Bütün bu saydığım isimleri ile 1461 Yılından beri yaşayan ve nüfus sayısı bakımından ençok nüfûsa sahip diyebileceğimiz mahallemizin, akla ve mantığa uygun adını buldum: Trabzonspor Mahallesi.

Bu fikre neden vardığımı kısaca arz edeyim:

(1)Trabzon’un merkez ilçesinde engeniş düz alana sahip oluşundan, bu mahallede önce Askerî talimgâhlar, atlı süvarilerin eğitim alanı olarak kullanıldı. Annem, teyzem ve teyze çocukları buna şahid… anlatılanları dinledim ve Trabzon tarihinde de böyle yazıyor…
Bu sebeple adı: Kabak Meydanı. Yâni, ok atışlarında dikili taşların üstüne konan ve bu kabaklara nişangâh atışı yapılan tâlim meydanı. Adı doğru mu, doğru.

(2) Mahallemizin büyüklerinden, benim yaşıtım arkadaşımdan ve babasından dinlediklerim; Mahallemiz, güneyindeki mahalle yamaçlarından sızan toprakaltı suyu ile bir kısmı bataklık. Bu yerin sahibi, Reisoğlu soyadlı bir bey, bu bataklık alanı ve çevresine kavak ağaçları dikerek bir kavaklık ormanı kuruyor. Arâzisini bir marabaya verip işletiyor. Bu marabanın kendisini ve öğretmen oğlunu çok yakînen tanıdım; gün geliyor, bu kavaklar toptan kesilerek kamyonlara yükleniyor. Kamyona kavakları yükleyen hamalı da tanıdım.
Bu sebeple adı: Kavak Meydanı. Yâni, kavakların bol olduğu meydanlık saha- alan.

(3) Kavakmeydan. Kavaklar kesildi- bitti, meydanlık alan yine aynı. Bomboş arâzi. Tütün bahçeleri, Tütün vagon yolları, su havuzları. Su kuyuları. Bu arada, 6 adet büyük yapı(toplam:190 hâne); site usûlü kaloriferli evler yapılıyor ve mahallenin bu bölümüne “Bloklar” deniyor… SSK Trabzon Hastahânesi ile bu ad: “Bloklar- Sigorta” adı ile anılıyor.

(4)İnönü, … 1975 Yılında, mahalle halkına danışılmadan Belediye Meclisi kararı ile mahallemize, alâkasız bir isimle; İnönü adı veriliyor… Mahallemizde İn de yok, önü de yok, çünkü mahallemiz dümdüz. Mağara önü anlamında ve hâlâ, kabul görmeyen bu isimle zoraki andırılıyor… Çektiğim Beşbin(5000<) fotoğraf kartının her birinin arka yüzüne asetatlı mâvi kalemle Kavakmeydan Mahallesi yazılıdır.

Sonuç olarak: Trabzonspor’un Kurulduğu günden beri top oynadığı tek müsabaka alanı bu mahallededir.
Burada, Trabzon adını dünyaya tanıtan bir değerin adını, mahallemize lâyık görüyor ve Siz okuyucularımdan samîmi destek bekliyorum.

Saygılarımla.

Kadiryeter Kadir Yeter. 2014

TRABZONSPOR MAHALLESİ,
Trabzonspor Bulvârı(Kavakmeydan Caddesi) TRABZON.

Atış Poligonu fotoğrafları:
http://www.tsaticilik.com/resimgalerisi.asp (http://www.tsaticilik.com/resimgalerisi.asp)

yazdıklarınıza katılıyorum önerinizi de destekliyorum.

Onur Akyüz
13.03.2014, 15:28
Kadir Abi, ne güzel bir adamsın sen ya. :)

ilhan
13.03.2014, 21:30
Iyi ki varsın Kadir abi.. Seni bu forumda okumak büyük keyif.

Kadir Yeter
28.04.2014, 19:38
http://i.hizliresim.com/MYLzON.jpg




Misina- Kanca Düğümü!

Hesapladınız mı, bilemem; bir stadda yılda kaç saat müsabaka yapıldığını?

15 günde- bir 1 maç: 1,5 saat; ayda 3 saat; yılda 30 saat... koocca bir stad... 1'bi'çeyrek gün...

Gelecekte, bu uygulamanın ne kadar câhilce yapıldığını söyleyecekler...

Şimdi, geri dönüp bakalım geçmişe; bir şavrole taksin var ve gece- gündüz tur atıyor benzin harcıyorsun... hattâ, bizim eniştenin de özel şoförü vardı(E)...

Hısımlardan birine demiştim ki; al bir ehliyet, senin için her imkân uygun... dediydi ki: Ne yapacağım şoförlüğü, araba mı, alacağım?...

Şimdi evinde kendi dâhil en az beş(kişi) ehliyetli insan var...(dur içimden sayım...1,2,3,4,5,6)

Şu stadları diyordum... niye çok amaçlı yapmazlar?... meselâ her şehirde bir helikopter iniş sahası olarak kullanabiliriz... hem de bitişik illere dolmuş helikopter şeklinde...

La ben var ya cıvıttım ha... gene akıllı konuşmaya başladım...

Gel gadaşim gel... kim neyi konuşuyorsa sen de o'nu konuş, akıllı sansınlar seni!...

Yuuuhhhh...!

kadiryeter Kadir Yeter.
28.4.2014 TRABZON.

Kadir Yeter
27.10.2014, 20:47
Tekrar oldu. Sildim..........................

kadiryeter Kadir Yeter. (27.10.2014)

Kadir Yeter
27.10.2014, 20:49
“HAVAALANINDA, SATILIK ARSALAR”


Kırk yıl kadar öncesinde, Trabzon Radyosu’nda,
Ajansların hazırladığı reklâm programları vardı (Aşkım Reklâm,
Çak Reklâm, Doğan Reklâm ...).

Sayıları, üç-dördü geçmeyen bu ajanslar;
tabelâ, bez afiş, el ilânları, dev reklâm panolarının teminine aracılık ve radyoda, özel şarkı ve türkü dinleyici isteklerine yer verilir, dinleyicilerin ilgisini çekecek programlar yapılırdı.


O günlerde ve en çok tekrarlanan reklâm sözü:
“ Havaalanında, satılık arsalar” idi. Bugün bile hâlâ dilimde, tekrarlar dururum: “Havaalanında, satılık arsalar”… kimler aldı, kimler sattı o arsaları... üzerinde yapılan binâlar, bugün, Pelitli Beldesi’ni oluşturdu...

Neden, bu radyo reklâmlarına takıldım: O günkü aklımla, bu uçakların inip- kalktığı alan, savaş hâlinde ilk
bombalanacak yer değil midir?.. diye düşünür dururdum.
Hadi diyelim bugün böyle bir tehlike çok az bir
ihtimâl taşıyor... ancak, havaalanı, artık havaalanı değil, Havalimanı oldu... yâni, dünyâ üzerinde kısıtlı birkaç devlet hâriç, bütün devletlerin kullanabildiği havalimanı ve transit geçen tüm uçakların rotası üzerindedir. Dünkü tehlike, daha da artmıştır.

Arkadaşım, ayakkabıcı Çetin; “ Kadir abi, inan; öyle uçaklar inip- kalkıyor ki, çıkardığı gürültüden, ellerimle mîdemi tutuyorum. Etrâfa yaydığı ses ve hava basıncı- titreşimi ile kendi kendime: Neden burada büyük binâ yaptığıma kızıyorum. Hepsini satacağım. Alacak olanların da Allah yardımcısı olsun.” Demişti. Bu araziler üzerinde, bahçeli nizam ile denize karşı çok güzel evler yapılabilirdi. Dünyâda her şey, sitres- huzûr, iç-içe artık...
Her güzelliğin bir bedeli var.

Dokuz Ocak İkibinbeş, pazar günü, Tıp Fakültesi, Farâbî
Hastahânesi’ndeki hasta ziyâretimiz dönüşünde, Pelitli’yi gezdim.
Resimlerini çektim. Aradan bir hafta geçmişti ki, Yeşil Pelitli Gazetesi ile tanıştım. İkinci sayısını, Nedim Mollaveisoğlu hediye etti. Sağolsun. ‘Yaz’dedi. Ne yazayım diye düşünmeye kalmadı. İşte ilki. Bir esnafın yazacakları bu kadarla kalmayacak elbet. Gelecek sayıda buluşmak dileğim ve Saygılarımla.

kadiryeter Kadir Yeter. (27.10.2014)


Trabzon, Pelitli Belde Belediyesi’nin yayın organı olan; Yeşil Pelitli Gazetesi’nde, Ocak, 2005 sayı: 3 sayfa:4’de, Kadir’ce başlığı ile Kadir Yeter imzalı olarak yayınlandı.

Kadir Yeter
05.12.2014, 15:50
http://i.hizliresim.com/Gpb3d2.jpg



Bedelli Askerlik ve Bedel

Günün konusu olduğu için iki kelâm etmek için Sizleri sayfama çağırdım...
Hoş Geldiniz...

"Bedel" kelimesini yormaya kalksam, inanın aklım ve kelâmım yetmez(fotoğraf yeter)...
Şöyle suyun derinine dalmadan başladım:

Birbuçuk yılın bedeli onsekiz bin lira ise, o vakit bir hesap yapmalıyım: Bir Şehidin değerini vermiş oluyor; bu ilginç karârı Mecliste alanlar!. Sizin başka yorumunuz olabilir tabîidir.

Her ne sebeple olursa- olsun, Türk İnsanı(erkek) taşıdığı kanın gereği olarak, ömründe bir kere Askerlik yapmalıdır...
Bu söz bana ait değil; anamdan doğduğumdan beri bilirim: "Askerlik yapmayan, adam değildir!"... ağır sağlık sebebi ile Askerlik yapamayan ve yapmak istediği halde Askere alınamayanlar hâriç.

Anne ve babalara sesleniyorum:
Oğlunuzu Askere göndermek için gayret edin... aksine, tereddüt edenlere Askerliğin insanı İnsan yaptığını; tıpkı vergi verenle, kaçıranın bir olmadığını; Şehidlerin, o yaşa gelmiş gençler üzerinde hakları olduğunu; ödemekten kaçınılan bu hakkın; ömür boyu o'nların hayatları boyu peşinden gideceğini; "Türk'üm, Doğruyum, Çalışkanım; yasam, ..." Yeminine sadık kalınması gereğine dikkatlerini çekmesini sağlayın.

Sözü ne uzatıp da vaktinizi kayıp edeyim?...

Anlayana, bu kadarı bile ağır gelir; anlamayana, uzaktan bir davul sesi!.

Şu an, bir eski Şehidlik üzerinde kurulu mahalle olan; Kabakmeydan Mezarlığı yerinden sesleniyorum...

Sayın ki; bir Şehîdin sözcülüğünü yaptım... Allah bilir.

Sağlıkla... Hayırlı Asker Ana- Babalarım benim...

Ben görevimi yaptım; 63 Yaşımdayım, çağırsalar, ah bir çağırsalar; kapımı kilitlemeyi unutur da giderim... Yemin ederim... Yemîn ederim... Yemin ederim.


Dip not: "18000 Lirayı peşin alacağız" diye övünen yetkililer var, ne demekse; bankalar ağzını bir açtı bekliyorlar... gelin biz ödeyelim diye; ayda 630 Lira taksitle!!.
Bu bir, Askerlikten soğutma hareketidir ve devletin varlığına kasıttır!.

Askerlik, Vatan içinde Sağlıklı ve huzur içinde yaşamanın zekâtıdır. Gayrısı, parasına güvenip îtikâdına güvenemeyenlerin.

kadiryeter Kadir Yeter Beş Aralık İkibinondört Cumâ. TRABZON.

ANLIK YAZILMIŞ VE YAYINLANMIŞTIR.


www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=136472 Bedelli Askerlik ve Bedel

Kadir Yeter
01.03.2015, 22:59
TEKRAR.


http://i.hizliresim.com/ORv8r0.jpg


Kavakmeydan Reisoğlu Çiftliği Marabası, Hüseyin Koç.



Kavakmeydan Mahallesi Târihi

Kavakmeydan denilince akla ilk olarak, futbol gelir... Hastahâneleri gelir; Nümûne ve Sigorta(SSK Hastahânesi)...

Dolmuşa binip gideceksen; Bloklar- Sigorta Taksileri, şimdi ise minibüsleri gelir. Bloklar deyimi, Spor salonu karşısında sıralı Kırklar Apart., Otuzlar Apart. ve Stad Apartmanı gelir. İlk yapılan apartman ise, Otuzlardır; Stad ve Kırklar Apartmanı daha sonra yapıldığını, mahallenin eski fotoğraflarından görüyor- biliyoruz.

Mahalleye çok değer katan okullardan biri de Sanat Okulu’dur; İsmet İnönü bu okulu ziyâret ettiğine dayanılarak mahalle adı 1974 Yılında, şimdiki adı Fâtih olan Ayasofya Mahallesi’nin adını Atatürk; Kavakmeydan'ınkini de İnönü olarak değiştirdiler!...
İlginçtir, Atatürk adını kabul etmeyen Ayasofya mahalleliler, bu adı çok kısa bir vakit sonra Fâtih olarak değiştirmeyi başarmışlardır. Bu yazdıklarım, Belediyenin hizmet kitabında, Sefer Özgür döneminde gerçekleşmiştir(!).

Açıklama: Atatürk, Trabzon Lisesini; İsmet İnönü, Trabzon Sanat Okulu’nu ziyâret etmiştir( târihî ziyâret belgeleri, ilgili okul salonlarında görülebilir).
Mahalleye verilen İnönü adının, başka bir anlamı yoktur. Sâdece, ziyâret ve karârı alan belediye meclisinin aynı siyâsî görüşü yönünde oluşudur. Kavakmeydan Mahallemizde, “in” yâni mağara yoktur. Aslında, İnönü kelimesi, bir yer adıdır. "İnönü Savaşları" denildiğinde yer adı ile savaşılan yer anlatılmak isteniyor…

Kavakmeydan adının geri getirilmesi için imza topladık ancak, muhtarımızın bir çekincesi(kulağına fısıldanan söz ile) ile işi tek başıma bana devretmesi sonucunda, Trabzon Belediyesi’ne teslim ederek, kayıt numarası aldım. Mahalle muhtarı imzâlı dosyam(127 imzâlı) siyâsî risk sebebi ile sümen altı edilmiş ve cevap dâhi verilmekten çekinilmiştir.

Kavakmeydan’ın yine Trabzon’da bir ilk olan Ticâret Lisesi’nin(uzunsokak(ticaret mektep sokak) ve tekke(Gâzipaşa) mahallelerinden sonra ve müstakil olarak), 19 Mayıs Spor Salonu’nun, Havalı Silahlar Atış Poligonu’nun(taşındı) içinde olan mahalle olması, mahalleyi ve mahalleliyi değerli kılıyor.

İlk TAN-SA Mağazası’nın kurulduğu(bugün aynı yerde(2015)), ilk semt pazarının kurulduğu mahalle yine Kavakmeydan Mahallesi’dir. Pazaryeri, stadın duvar diplerine kurulurdu. Pazar yerinin bir ucu şimdiki TS Satış mağazasına kadar taşardı.

Bir de Ehliyet meselesini çözmek isteyen mutlakâ, Kavakmeydan Stad yanı, Atış Poligonu önünden başlayan ehliyet direksiyon imtihanları burada yapılırdı. Ben de buradan başlayıp- şehrin batısından Ayasofya sahilinden yukarı dönerek dolaşıp aynı yerde biten imtihanla profesyonel ehliyetimi aldım(1982).

Trabzon şehir içinde son kavaklık yine Kavakmeydan Mahallesi’nde Reisoğlu Çiftliği’nde burada kurulmuştur; çiftliğin marabasının adı(>1963<): Hüseyin Koç’tur(15 KASIM 2010 Pazartesi günü Rahmetli oldu), oğlunun adı: Mustafa Koç(emekli, târih öğretmeni. 2014’de sağ).

Kavakmeydan Mahallesi’ni bir sayfada yazıp bitirmek mümkün olamaz… Atatürk’e İpek Trablus Kuşağın dokunduğu Mahallemi nasıl kısa yazabilirim?...

Trabzonluluk ne ise, Trabzonsporluluk ne ise, Kavakmeydanlılık da O’dur… elim, kolum, başım, ayağım,… velhâsıl: Canım.

Sağlıkla kalın…Vatan Sevgisi ile kalın… Kavakmeydan’ın, Şehidlik olduğunu sakın unutmayın.

Kadiryeter Kadir Yeter. 01 MART 2015 Pazar, Kavakmeydan Mahallesi’nde 11.12.1973’den beri(Belediye Eski Başkanlarından Sefer Özgür’ün Mazbatasını aldığı gün olan,11.12.1973’le aynı günde). TRABZON.


tp://forum.bordomavi.net/ 2/32

Ganita Kadir Yeter'in Yazıları