PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Mûcize Vuruşlar



TekfurÇayır 61
18.02.2013, 03:26
Hepimiz arsalarda, sokak aralarında, okul bahçelerinde, halı sahâlarda futbol oynadık.

Bâzen gol atmak için denediğimiz öyle fantastik, öyle inanılmaz vuruşlarımız gol oldu ki kendimizde inanamadık.

Hem kendimden hem top oynadığım arkadaşlarımdan gözlemleyebildiğim kadarıyla bu mûcize vuruşların ortak bir yönü var, o vuruşu yaptığımız gün moral motivasyonumuzun yüksek olması. Evet bu vuruşlarda şansın da ayağımızı kullanma yeteneğimiz gibi çok büyük rolü var ama ben moralim bozuk olduğu bir günde böyle bir gol attığımı hatırlamıyorum.

Mûcize vuruşlarla atılan goller gibi, en basit vuruş tekniği ile atılan gollerin altında da moral motivasyonun önemli bir payı var.

Gözlemlediğim kadarı ile futbolcularımız moral motivasyonu açısından berbat durumdalar. Değil mûcize vuruşlar, en basit gol vuruşlarını yapmada bile âdeta futbola yeni merak sarmış amatör hevesliler kadar beceriksizler.

Sâdece gol vuruşlarında değil, paslaşmalarda, pozisyon almada, yardımlaşmada, oyun sistemine bağlı kalmada acemi topçular gibi davranıyorlar. Lig sonuncusu ile oynanan maçı bile Yüzüklerin Efendisi filmindeki Frodo'nun gözleri gibi endişe dolu gözlerle izliyoruz.

Bir görüşe göre bunun nedeni yanlış transferler.

Başka bir görüşe göre futbolcuları bu hâle Şenol Güneş getirdi.

Benim görüşüme göre de bunun nedeni şike sürecinin futbolcular üzerindeki etkisi.

Bu görüşlerden hangisinin doğru olduğunu önümüzdeki sene yeni transferlerle ve yeni teknik direktörümüz ile test etme imkânına sâhip olacağız.

Ben aynı sıkıntının şike süreci leyhimize sonuçlanmadığı takdirde seneye de devâm edeceğini, motivasyon sorununun yeni transferlerimize de bulaşacağını düşünüyorum.

Burada Burak Yılmaz'a da değinmek istiyorum. Kızdığım yönleri olmasına rağmen Burak çok özel bir oyuncu. Geçen sene attığı gollerle takımı sürükledi. Kendi motivasyonunu sürekli yükseklerde tuttu.

Onun bu yönüne pek dikkat etmedik sanırım.

Belki onu motive eden sene sonunda yurt dışında oynama isteğiydi, belki G.S.'de oynama isteğiydi. Bundan dolayı onu kınayamam çünkü kendine bir hedef koyup onun peşinde koşan futbolcu hedefsiz futbolcudan her zaman iyidir.

Düşüncelerimi sizlerle paylaştım, umarım bir katkı sağlamışımdır.

Yaşar
18.02.2013, 04:12
Takımda şikeli sezonu yaşayan futbolcu kalmadı ki..
Colman, Giray, Serkan, Onur dışındakilerin hepsi yeni.
Bence futbolcu kadrosu bu kalitesizlikte değil.
İnanılmaz bir kırılganlık, inanılmaz bir boşvermişlik ve inanılmaz bir şanssızlık var.
Teknik anlamda da birçok hata eklenince ortaya bu sonuç çıkıyor işte.

Yönetimin de en yakın zamanda gitmesi gerekiyor.
Hakem sahada kafasına göre düdük çalarken sadri efendi stadı terkedip gidemez.
Giderse temelli gitsin, bir daha gelmesin.

Alper Calik
18.02.2013, 09:10
Gökhan Gönül 10 kere vursa o vuruşu yapamazdı. Nasıl bir özgüven içinde ise adamlar ayaklarını rastgele sallasalar, topa çarpıp gol oluyor. Kesinlikle aradaki özgüven eksikliği farkı çok etkili.

Gökhan Koç
18.02.2013, 09:12
Çok güzel yazmışsın abi,

Biz gençler, senden ve senin gibi kıymetli insanlardan böyle yazılar bekliyoruz.

Çok teşekkür ederim, eline ve fikrine sağlık.

Tamamına katılıyorum.

Tunga
18.02.2013, 10:10
İyi yapmışsın, eline sağlık.

Van Hooijdonk zamanında Hollanda katıldığı uluslararası turnuvalarda yine beklediğini bulamıyordu. Aynı dönemde Van Nistelroy Manchester United ile İngiltere'de, Roy Makaay Bayern Münih ile Almanya'da, Kluivert Barcelona ile İspanya'da, Van Hooijdonk fenerle Türkiye'de gol kralı olmuştu. Ve neden başarılı olamadıkları sorulduğunda Hooijdonk şunları söylemişti: "Kolayı, basit olanı değil de, en fantastik olanı, en gösterişli olanı, en zor olanı yapmaya çalışıyoruz".

Mucize vuruşlar peşinde koşan bir futbolcu topluluğumuz var. Birbirleriyle yardımlaşmadıkları, birbirlerine alternatifler yaratamadıkları, bir bütün olamadıkları için maalesef mucize vuruşlardan öte beklentimiz de yok. Mucize vuruşların özelliği çok nadiren olmaları, zor olmaları. Ama siz daha basitlerinde sıkıntı yaşıyorsanız, o halde elbette mucize vuruşlarda da özgüvensiz olursunuz.

Yukarıda Alper'in söylediği gibi Gökhan Gönül'ün o vuruşu iyi yapması değil, vurmaya yeltenmesi değerlendirilmeli. Hatta Baroni'nin vuruşu da.

Bu özgüvensizlik sorununun ana sebebi şike davası ve sonrasında yaşanılanlardır. Defalarca açıklama getirmemize rağmen bir daha bir daha açıklamak gerekiyor belki; ama gerçek bu. Karşınızda organize, koordineli, inatçı ve hedefi net olarak siz olan bir kitle var. Bu kitle size kupanızı vermemek üzere mesai yapıyor. Bu kitle size olmayacak zorluklar çıkarıyor. Ve bu kitlenin attığı her adım, bugünkü kadroda oynayan oyuncuları da etkiliyor.

Geçen seneye dönelim. Sıradan sayılabilecek bir faul yaptı Zokora Melo'ya. Hakem kırmızı kartını çıkardı. Faulün bile tartışıldığı pozisyonda çıkan kırmızı kart herkesi olduğu gibi Zokora'yı da şaşırttı. Ama sonrası daha komikti. Zokora'yı fener maçından uzak tutabilmek için normal prosedür olan 2 maç yerine 3 maç ceza verdiler. Oysa tüm medya ve futbolseverler 1 maç verilmesi gerektiğini, zira hareketin kırmızı kartlık olmadığını söylüyordu. Adımız kadar emindik ki, Tahkim bu cezayı 2 maça düşürecek ve Zokora fener maçına yetişemeyecekti. Aynen tahmin ettiğimiz oldu.

Bu takıma bu sene katılan oyuncular bile yaşanılanları biliyor. Öğrendikten sonra kendi yaşadıklarıyla örtüştürüyor. Ve sonunda kendisini devirmek üzere kurulan sistemin mahkumu oluyor.

Dün verilmeyen gol sonrası, ilk tepkinin ardından tutamadım kendimi, güldüm. Artık kanıksamıştık çünkü. İşte o pozisyon da şike davası ürünüdür ve şüphesiz ki şike davası dolaylı, doğrudan tüm kadromuzu etkilemiştir.

Keşke zamanında görebilsek ve buna göre değerlendirebilseydik yaşadıklarımızı.

Tunga
18.02.2013, 10:22
Şunu da ekleyelim...

Golü yedikten sonra kırılan, kopan sadece takım değil, maça fırtına gibi başlayan taraftardı aynı zamanda.

Alper Calik
18.02.2013, 12:18
Tunga,

En kötüsü de şu.

Ne kadar yeni kadro kurarsan kur gelen yeni oyuncular

1996 ve 3 Temmuzu

- ya biliyor olacaklar
- ya da hemen öğrenecekler (yabancılar)

o yüzden de takım üzerindeki özgüvensizlik "kupa verilmediği sürece kalkmayacak maalesef"
aynı şekilde taraftar üzerindeki özgüvensizlik de kalkmaz

Şu Trabzonspor un kupası ve hakkı bugün verilsin. Durum tam tersine döner, şikecilerin ayakları titrer, bizimkiler Barcelona kesilirler.

Zaten şikeciler de bunu bildikleri için

1- her ne pahasına olursa olsun kupayı verdirtmemeyi
2- her fırsatta Trabzonspor u hırpamayı ve hakkını aramaktan aciz hale düşürmeyi

uyguladılar.

Bu durum şike süreci kapanmadan DÜ ZE LE MEZ !



İyi yapmışsın, eline sağlık.

Van Hooijdonk zamanında Hollanda katıldığı uluslararası turnuvalarda yine beklediğini bulamıyordu. Aynı dönemde Van Nistelroy Manchester United ile İngiltere'de, Roy Makaay Bayern Münih ile Almanya'da, Kluivert Barcelona ile İspanya'da, Van Hooijdonk fenerle Türkiye'de gol kralı olmuştu. Ve neden başarılı olamadıkları sorulduğunda Hooijdonk şunları söylemişti: "Kolayı, basit olanı değil de, en fantastik olanı, en gösterişli olanı, en zor olanı yapmaya çalışıyoruz".

Mucize vuruşlar peşinde koşan bir futbolcu topluluğumuz var. Birbirleriyle yardımlaşmadıkları, birbirlerine alternatifler yaratamadıkları, bir bütün olamadıkları için maalesef mucize vuruşlardan öte beklentimiz de yok. Mucize vuruşların özelliği çok nadiren olmaları, zor olmaları. Ama siz daha basitlerinde sıkıntı yaşıyorsanız, o halde elbette mucize vuruşlarda da özgüvensiz olursunuz.

Yukarıda Alper'in söylediği gibi Gökhan Gönül'ün o vuruşu iyi yapması değil, vurmaya yeltenmesi değerlendirilmeli. Hatta Baroni'nin vuruşu da.

Bu özgüvensizlik sorununun ana sebebi şike davası ve sonrasında yaşanılanlardır. Defalarca açıklama getirmemize rağmen bir daha bir daha açıklamak gerekiyor belki; ama gerçek bu. Karşınızda organize, koordineli, inatçı ve hedefi net olarak siz olan bir kitle var. Bu kitle size kupanızı vermemek üzere mesai yapıyor. Bu kitle size olmayacak zorluklar çıkarıyor. Ve bu kitlenin attığı her adım, bugünkü kadroda oynayan oyuncuları da etkiliyor.

Geçen seneye dönelim. Sıradan sayılabilecek bir faul yaptı Zokora Melo'ya. Hakem kırmızı kartını çıkardı. Faulün bile tartışıldığı pozisyonda çıkan kırmızı kart herkesi olduğu gibi Zokora'yı da şaşırttı. Ama sonrası daha komikti. Zokora'yı fener maçından uzak tutabilmek için normal prosedür olan 2 maç yerine 3 maç ceza verdiler. Oysa tüm medya ve futbolseverler 1 maç verilmesi gerektiğini, zira hareketin kırmızı kartlık olmadığını söylüyordu. Adımız kadar emindik ki, Tahkim bu cezayı 2 maça düşürecek ve Zokora fener maçına yetişemeyecekti. Aynen tahmin ettiğimiz oldu.

Bu takıma bu sene katılan oyuncular bile yaşanılanları biliyor. Öğrendikten sonra kendi yaşadıklarıyla örtüştürüyor. Ve sonunda kendisini devirmek üzere kurulan sistemin mahkumu oluyor.

Dün verilmeyen gol sonrası, ilk tepkinin ardından tutamadım kendimi, güldüm. Artık kanıksamıştık çünkü. İşte o pozisyon da şike davası ürünüdür ve şüphesiz ki şike davası dolaylı, doğrudan tüm kadromuzu etkilemiştir.

Keşke zamanında görebilsek ve buna göre değerlendirebilseydik yaşadıklarımızı.

beitar
18.02.2013, 12:41
Mucize vuruşu gördük dünBamba sağolsun iyi vurdu, fenere verelim orada iyi iş yapar

Sibel
18.02.2013, 14:07
Eline sağlık abi. İnşallah bu süreç sonlanır ve hepimiz kurtuluruz.

UğurB
18.02.2013, 14:20
Hepiniz cok guzel yazmissiniz. Sorunumuz guven sorunu. Verilmeyen golumuz ve arkasindan kendi kalemize attigimiz golden sonra ekran basinda benim butun sevkim kiriliyorsa, butun stresi uzerinde tasiyan futbolcunun bunu yasamamasi mucize olur. Bu Sikebahce maci degilde baska bir macta olsaydi belki ayaga kalkabilirdik ama agir psikolojik etki direk yere serdi. Ikinci golde sanssizlikla tuzu biberi olunca 65 dakika amacsizca dolasan insanlar topluluguna donduk.

Artik dibe vurduk, bize dustugumuz yerden kalkmak yakisir. Varsin Avrupa kupalari da olmasin gelecek yil (ki kupada finali Sikebahce ile oynarsak %90 yine Avrupa kupasi oynariz) ama 2008'in benzerini yasayabiliriz...