PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Başarının Doğuşu



Gökhan Koç
15.02.2013, 17:37
Hiçbir başarı, çarpık bir altyapı üzerinde büyüyemez.
Kısa süre önce izlediğim bir belgesel serisini anlatarak başlayacağım yazıma; “The man who built america”
Belgesel, bundan 150 sene öncesinden başlayarak 60-70 senelik bir süreci anlatıyor.
Aslında hep merak ettiğim ve ancak bu belgeseli izleyerek cevap bulabildiğim bir soru vardı aklımda; Amerika ne zaman Amerika olmaya başladı ?
Bundan yüz küsür yıl evvel, Cornelius Vanderbilt isimli bir abi, sıfırdan kurduğu gemi filosunu satmaya ve tüm parasını demiryollarına yatırmaya karar verir.
Demiryollarına yaptığı yatırımın karşılığını çok hızlı alır ve ülkenin 4 bir tarafını demir ağlarla döşer.
Ülkenin her köşesine ulaşan bu abi, kapitalist düzenin henüz küçükleri korumaya çalışan kuralları mevcut olmadığı için kısa sürede demiryollarının büyük kısmını çeşitli spekülasyonlarla eline geçirir.
Zenginliği belli bir doyuma ulaştığı için kendisine yeni iş alanları arar ve tam bu noktada genç girişimci John D. Rockefeller ile tanışır.
Rockefeller, küçük bir rafineri atölyesi olan hırslı bir yatırımcıdır ve petrolünü cleveland’dan amerikanın 4 bir tarafına taşımak ister.
Fakat o dönemde cleveland’ın o bölgesine ulaşan demir yolu bulunmamaktadır. Dolayısıyla Vanderbilt’i ikna etmeye çalışır ve eder.
Çok hızlı büyüyen Rockefeller, o bölgedeki tüm rakiplerini alt eder ve kısa sürede amerika petrolünün yüzde 98’ini eline geçirir.
Böyle büyük bir güce sahipken, demiryollarını birbirine kırdırayım der ve iki firmayı sürekli fiyat indirimi için manipule eder.
Kısa süre sonra, demiryolu şirketleri bu duruma ayılır ve “Artık Rockefeler’ın petrolünü taşımıyoruz” der.
Duruma sinirlenen Rockefeller, devrim yaratacak bir çözüm üretir ve tüm amerikaya petrol boru hattı döşer.
Bu hamleyle beraber demiryolları cazibesini yitirir ve taaki J.P.Morgan satın alana kadar zarar eder.
Rockefeler’ın harcadığı demiryolu şirketlerinin birinin sahibi olan Tomas Scott’ın manevi oğlu Andrew Carnegie bu duruma çok üzülür.
Andrew Carnegei, “ne yapsam da tekrar demiryollarını hayata döndürsem” diye düşünürken aklına bir fikir gelir. O dönem köprü kurulması imkansız olan bir nehire köprü kurmaya karar verir ve mühendisleri bu konuda çalışma başlatır.
Fakat, mühendisler bir çözüm üretemez, tek olası çözümün bu köprüyü çelikle yapmak olduğuna karar verirler. Fakat o dönem çelik üretimi çok zor ve pahalı bir süreçtir, çelik sadece çatal ve bıçak yapımında kullanılır. Carnegei, ülke çapında bir araştırma yapar ve çeliği ucuza üretebileceği bir yöntem arar. Uzun arayışlar sonrasında bir yöntem bulur ve bunu geliştirir.
Köprü artık hazırdır fakat insanlar bu köprünün ayakta kalabileceğine inanmazlar. Bu konu hakkında carnegei’nin nasıl bir çözüm ürettiğini size söylemeyeceğim J. Ama sonunda insanlar köprünün dayanacağına inanır ve köprü kullanıma açılır.
Fakat demiryolları genede ayakta kalamaz,
O dönemin ekonomisi, demiryolları üzerindeki ticarete bağlı yürüdüğü için demiryollarındaki kaos tüm ekonomiyi etkiler ve insanlar büyük şehirlere göç etmeye başlar,
Carnegei, çeliğini demiryollarına satamamanın üzüntüsünü yaşarken, insanların kontrolsüz göçü ile gökdelenlere ihtiyaç duyulur J Böylece “Carnegei çeliği” gökdelenlerin yapımında kullanılmaya başlanır ve Carnegei , Rockefeller’dan sonra ülkenin en zengin adamı olur.
Aynı dönemlerde yaşayan J.P. Morgan ise akıllı akademisyen Edison’a yatırım yapar ve tüm ülkeyi elektrik ile döşeme işine soyunur.
Fakat Edison’un elektiği (DC) iletilmeye çok uygun değildir. (Elektrikçi ve Elektronikçiler bilir). Kafayı bu işe takmış J.P.Morgan, dc elektrik iletiminin çok zor olmasına rağmen tüm manhattan’ı elektrik ağı ile döşer ve evlere elektrik taşır.
Sabit fikirli edison’un parlak öğrencisi Tesla, dc yerine ac kullanmanın iletim sorununu ortadan kaldıracağını söyler ama Edison’u ikna edemez. Tesla, en sonunda dayanamaz ve edison ile bağlarını koparır. Böylece, tüm hayatı boyunca rekabetten uzak durmuş J.P. Morgan’a bir rakip doğmuş olur.
Yıllar sürecek mücadeleler sonrası J.P.Morgan, Teslanın ve Edison’un sahip olduğu herşeyi alır ve General Electric isimli bir firma altında birleştirir. Daha sonra tüm amerikayı elektrik ağları ile sarar.
J.P. Morgan, Elektrik bana yetmez der ve Carnegei’yi kandırarak tüm çelik piyasasını da ele geçirir ve ismini U.S. Steel olarak değiştirir.
Bu belgesel serisiyle alakalı size anlatmadığım milyon olay daha var. İştahınızı çeksin diye kısaca özetlemeye çalıştım.
Örneğin;
ilk elektrikli sandalyeyi Edison’un AC elektrik kullanarak Teslanın popülaritesini lekelemek için tasarladığını biliyor muydunuz ?
İlk baraj niagara şelalesinde kurulmak istenmiş ve ihaleyi Tesla’nın birlikte çalıştığı yatırımcı kazanmış, fakat bu yatırımcı genede J.P. Morgan’a direnememiş.
Bu isimler birçoğunuza yabancı gelebilir ama size şöyle birşey söyleyip ilginizi artırmak isterim. Netaş’ı alan firma J.P. Morgan kuruluşudur J
Yani,
Bu bahsettiğim 3 adam, bugünki amerikanın temellerini bundan yüzlerce yıl evvel atabilmiş büyük girişimciler. Hatta Ford’u da bu gruba ekleyebiliriz.
Peki bu 3 adam aynı dönemlerde Türkiyede yaşasaydı, aynı başarıları elde edebilir miydi?
Türkiyenin çehresini değiştirebilir miydi ?
Cevap; hayır.
Çünkü hiç bir başarı, çarpık bir altyapı altında büyüyemez.
Bugün BMN olarak elde ettiğimiz başarıların tamamı; BMN altyapısının kuvvetli kurulmuş olmasıyla direkt olarak ilişkilidir.
Ve birçok başarı, ekip çalışması gerektirir.
İşte bu yüzden, ileride harikalar yaratabilecek kişilerin çalışabileceği, başarılı olabileceği bir altyapıyı kurmak hepimizin görevidir.
Hayal ettiğimiz herşeye sahip olabiliriz,
Gökhan Koç

fteotdgs
15.02.2013, 17:56
Tum o adini andigin girisimcilerin ve onlarin cok oncesinde "pilgrim"'lerin bombos bir kitaya gelip tutunabilmesinin ardinda senin de biraz ucundan degindigin gibi rekabet ortaminin olmamasi, daha dogrusu etrafta bu toplulugu "challenge" edecek bir tehditin olmamasi yatiyor. O kadar basite indirgemek imkansiz ama asil sebep bu bence. Adamlar bombos bir kitaya cikiyor, dogal kaynaklar inanilmaz ve tek rakip, teknolojisi kendilerinden asirlarca arkada kalmis kizilderililer. Bir de ilginc bir ayrinti olaraktan, o pilgrim'lerin tutunabilmesinin ana sebeplerinden birisi gemilerinde farkinda olmadan yeni kitaya getirdikleri arilar olarak gorulur (oncesinde ari yoktur Amerika'da, dolayisi ile tarim cok sinirlidir, dolayisi ile yerlesik duzen cok sinirlidir, vs.) Cok dagitti isem kusura bakmayin. Kaptiriyorum bazen :)

zekeriyya
15.02.2013, 20:03
iyi bir bakış açcısı
teşekkürler Gökhan
çalışmaya devam

Berke6198
15.02.2013, 20:24
Harika bir bakış açısı gerçekten Gökhan abi.

Tespitler çok iyi :)

Sibel
15.02.2013, 22:00
Değişik bir bakış açısı olmuş. Elinize sağlık.
Alt yapı her yerde her daim önemli.
Sağlam yapılar sağlam temellere dayanıyor...

Gökhan Koç
15.02.2013, 22:49
Tunga Abi :)

Kafes'i 3 kitapçıya sordum hiç birinde kalmamış, sendekini alcam artık ;)

Tunga
15.02.2013, 22:50
Gece bana "bu belgeseli seyret abi" diye attığın mesajı geç gördüğüme şimdi çok daha fazla hayıflanıyorum Gökhan. Sana bahsettiğim kitabı da okumanı öneririm. Birisi ticari, birisi siyasi büyümeyi anlatır.


Edit: Kalp kalbe karşıymış :)

Gökhan Koç
15.02.2013, 22:52
Hehehehe :)

Abi ilhanla yayına çıkıyoruz birazdan, gel dinle, elimiz ayağımıza dolansın :)

Tunga
15.02.2013, 22:55
Uyyyy :)

Halit M. MOLLASALİHOĞLU
16.02.2013, 00:40
Gökhan muazzam yazı, ilham verici...
Bu arada kitabın da adını istiyorum;
Atladım mı yazıdan... :)

Gökhan Koç
16.02.2013, 10:44
Gökhan muazzam yazı, ilham verici...
Bu arada kitabın da adını istiyorum;
Atladım mı yazıdan... :)

Abi kitabın adı kafes, bende henüz bulabilmiş değilim, kalmadı diyorlar hep :)

Teşekkür ederim,

Bu arada belgeseli muhakkak izleyin :)

Kaan Çetin
16.02.2013, 11:58
Hiçbir başarı, çarpık bir altyapı üzerinde büyüyemez.
Kısa süre önce izlediğim bir belgesel serisini anlatarak başlayacağım yazıma; “The man who built america”
Belgesel, bundan 150 sene öncesinden başlayarak 60-70 senelik bir süreci anlatıyor.
Aslında hep merak ettiğim ve ancak bu belgeseli izleyerek cevap bulabildiğim bir soru vardı aklımda; Amerika ne zaman Amerika olmaya başladı ?
Bundan yüz küsür yıl evvel, Cornelius Vanderbilt isimli bir abi, sıfırdan kurduğu gemi filosunu satmaya ve tüm parasını demiryollarına yatırmaya karar verir.
Demiryollarına yaptığı yatırımın karşılığını çok hızlı alır ve ülkenin 4 bir tarafını demir ağlarla döşer.
Ülkenin her köşesine ulaşan bu abi, kapitalist düzenin henüz küçükleri korumaya çalışan kuralları mevcut olmadığı için kısa sürede demiryollarının büyük kısmını çeşitli spekülasyonlarla eline geçirir.
Zenginliği belli bir doyuma ulaştığı için kendisine yeni iş alanları arar ve tam bu noktada genç girişimci John D. Rockefeller ile tanışır.
Rockefeller, küçük bir rafineri atölyesi olan hırslı bir yatırımcıdır ve petrolünü cleveland’dan amerikanın 4 bir tarafına taşımak ister.
Fakat o dönemde cleveland’ın o bölgesine ulaşan demir yolu bulunmamaktadır. Dolayısıyla Vanderbilt’i ikna etmeye çalışır ve eder.
Çok hızlı büyüyen Rockefeller, o bölgedeki tüm rakiplerini alt eder ve kısa sürede amerika petrolünün yüzde 98’ini eline geçirir.
Böyle büyük bir güce sahipken, demiryollarını birbirine kırdırayım der ve iki firmayı sürekli fiyat indirimi için manipule eder.
Kısa süre sonra, demiryolu şirketleri bu duruma ayılır ve “Artık Rockefeler’ın petrolünü taşımıyoruz” der.
Duruma sinirlenen Rockefeller, devrim yaratacak bir çözüm üretir ve tüm amerikaya petrol boru hattı döşer.
Bu hamleyle beraber demiryolları cazibesini yitirir ve taaki J.P.Morgan satın alana kadar zarar eder.
Rockefeler’ın harcadığı demiryolu şirketlerinin birinin sahibi olan Tomas Scott’ın manevi oğlu Andrew Carnegie bu duruma çok üzülür.
Andrew Carnegei, “ne yapsam da tekrar demiryollarını hayata döndürsem” diye düşünürken aklına bir fikir gelir. O dönem köprü kurulması imkansız olan bir nehire köprü kurmaya karar verir ve mühendisleri bu konuda çalışma başlatır.
Fakat, mühendisler bir çözüm üretemez, tek olası çözümün bu köprüyü çelikle yapmak olduğuna karar verirler. Fakat o dönem çelik üretimi çok zor ve pahalı bir süreçtir, çelik sadece çatal ve bıçak yapımında kullanılır. Carnegei, ülke çapında bir araştırma yapar ve çeliği ucuza üretebileceği bir yöntem arar. Uzun arayışlar sonrasında bir yöntem bulur ve bunu geliştirir.
Köprü artık hazırdır fakat insanlar bu köprünün ayakta kalabileceğine inanmazlar. Bu konu hakkında carnegei’nin nasıl bir çözüm ürettiğini size söylemeyeceğim J. Ama sonunda insanlar köprünün dayanacağına inanır ve köprü kullanıma açılır.
Fakat demiryolları genede ayakta kalamaz,
O dönemin ekonomisi, demiryolları üzerindeki ticarete bağlı yürüdüğü için demiryollarındaki kaos tüm ekonomiyi etkiler ve insanlar büyük şehirlere göç etmeye başlar,
Carnegei, çeliğini demiryollarına satamamanın üzüntüsünü yaşarken, insanların kontrolsüz göçü ile gökdelenlere ihtiyaç duyulur J Böylece “Carnegei çeliği” gökdelenlerin yapımında kullanılmaya başlanır ve Carnegei , Rockefeller’dan sonra ülkenin en zengin adamı olur.
Aynı dönemlerde yaşayan J.P. Morgan ise akıllı akademisyen Edison’a yatırım yapar ve tüm ülkeyi elektrik ile döşeme işine soyunur.
Fakat Edison’un elektiği (DC) iletilmeye çok uygun değildir. (Elektrikçi ve Elektronikçiler bilir). Kafayı bu işe takmış J.P.Morgan, dc elektrik iletiminin çok zor olmasına rağmen tüm manhattan’ı elektrik ağı ile döşer ve evlere elektrik taşır.
Sabit fikirli edison’un parlak öğrencisi Tesla, dc yerine ac kullanmanın iletim sorununu ortadan kaldıracağını söyler ama Edison’u ikna edemez. Tesla, en sonunda dayanamaz ve edison ile bağlarını koparır. Böylece, tüm hayatı boyunca rekabetten uzak durmuş J.P. Morgan’a bir rakip doğmuş olur.
Yıllar sürecek mücadeleler sonrası J.P.Morgan, Teslanın ve Edison’un sahip olduğu herşeyi alır ve General Electric isimli bir firma altında birleştirir. Daha sonra tüm amerikayı elektrik ağları ile sarar.
J.P. Morgan, Elektrik bana yetmez der ve Carnegei’yi kandırarak tüm çelik piyasasını da ele geçirir ve ismini U.S. Steel olarak değiştirir.
Bu belgesel serisiyle alakalı size anlatmadığım milyon olay daha var. İştahınızı çeksin diye kısaca özetlemeye çalıştım.
Örneğin;
ilk elektrikli sandalyeyi Edison’un AC elektrik kullanarak Teslanın popülaritesini lekelemek için tasarladığını biliyor muydunuz ?
İlk baraj niagara şelalesinde kurulmak istenmiş ve ihaleyi Tesla’nın birlikte çalıştığı yatırımcı kazanmış, fakat bu yatırımcı genede J.P. Morgan’a direnememiş.
Bu isimler birçoğunuza yabancı gelebilir ama size şöyle birşey söyleyip ilginizi artırmak isterim. Netaş’ı alan firma J.P. Morgan kuruluşudur J
Yani,
Bu bahsettiğim 3 adam, bugünki amerikanın temellerini bundan yüzlerce yıl evvel atabilmiş büyük girişimciler. Hatta Ford’u da bu gruba ekleyebiliriz.
Peki bu 3 adam aynı dönemlerde Türkiyede yaşasaydı, aynı başarıları elde edebilir miydi?
Türkiyenin çehresini değiştirebilir miydi ?
Cevap; hayır.
Çünkü hiç bir başarı, çarpık bir altyapı altında büyüyemez.
Bugün BMN olarak elde ettiğimiz başarıların tamamı; BMN altyapısının kuvvetli kurulmuş olmasıyla direkt olarak ilişkilidir.
Ve birçok başarı, ekip çalışması gerektirir.
İşte bu yüzden, ileride harikalar yaratabilecek kişilerin çalışabileceği, başarılı olabileceği bir altyapıyı kurmak hepimizin görevidir.
Hayal ettiğimiz herşeye sahip olabiliriz,
Gökhan Koç




Belgeseli izlemek icin agir motive oldum :) Elinize saglik.

TSezgin61
16.02.2013, 12:08
Bu rockefeller ailesinin bide avrupada rothschild versyonu var :)

Cok güzel bir yazi, cok güzel bir bakis acisi...

TekfurÇayır 61
22.02.2013, 18:26
........
Bugün BMN olarak elde ettiğimiz başarıların tamamı; BMN altyapısının kuvvetli kurulmuş olmasıyla direkt olarak ilişkilidir.
.......



Emeğine sağlık, BMN'nin iyi bir altyapısı var fakat PFDK suç duyurusu kampanyası hâlihazırda bunun yeterli olmadığını gösterdi. Daha çok çalışıp daha etkin hâle gelmek gerek.

Mollasalihoğlu
22.02.2013, 18:43
Büyük adamsın gokhankocl :)

Gökhan Koç
23.02.2013, 11:19
Büyük adamsın gokhankocl :)

Yazıyı nerden buldun avukatım :)