PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Juventus GM Luciano Moggi ve Aziz Yıldırım'ın Şike kardeşliği !



Tuğrul
02.01.2013, 20:07
İtalyan Futbolunun Celladı - Luciano Moggi
http://i.tmgrup.com.tr/hyc/2012/04/30/Haber/481219133722.jpg?481336292726120430012213

1987 yılının yaz aylarıydı. Son model Mercedes’inde Napoli tabelasını gördüğünde, güldü ve yanındaki karısına “Hatırlıyor musun?” dedi. “Neyi?” dedi, Giovanna.“20 yıl önceyi... Fiat 600 ile gelmiştik, Napoli’ye. 60 bin liret tutarındaki taksitlerini ödüyorduk.” 20 yılda, onca şey yaşamışlardı; Luciano, çok sayıda otomobil değiştirmişti. Kafa sallamakla yetindi, Giovanna Moggi...


Yazı BÜLENT TİMURLENK


Siena yakınlarında, Monticiano'da doğdu, Luciano. Her İtalyan erkeğinin çocukluğundaki gibi, o da futbola âşıktı; ona ilk topu hediye eden Graziano Galletti'yi hiç unutmadı ve yıllar sonra kariyer basamaklarını tırmandığında, onu yanından eksik etmedi. Futbolcu olmak istiyordu, Luciano; ama ufak bir problem vardı. Yeteneksizdi. Top kontrolü zayıftı ve mahalle arasında kalmaya mahkûm tekniğiyle nereye gidebilirdi ki! İyi bir öğrenci de olmayı başaramadı. Liseyi zor bitirdi. Artık yola çıkma zamanıydı; ama nereden? İtalyan demiryollarında rayları kontrol eden memur olmak istiyor muydu? Elbette ki hayır ama fakir ailesinden destek gelmeyince, Civitacecchia'nın yolunu tuttu. Tamam, futbol yeteneği yoktu, iyi bir öğrenci değildi ama akıllı adamdı Luciano. Bir zaman sonra, bilet sorumlusu oldu. Gün gelecek, başka biletleri, millî takımın maç biletlerini karaborsaya vermekle de suçlanacaktı. 20'li yaşları, dördüncü lig takımlarında futbol oynayarak geçti. Üç kuruş parayı veren uzak kasaba takımlarına "Evet." diyordu, yeteneksiz Luciano; çünkü o kasabalara giden trenler, ona bedavaydı.
1967 yılında "Büyük" Inter'i yaratan Helenio Herreira şampiyonluğu Juventus'a kaptırdığında, 30 yaşındaydı, Luciano Moggi ve taraftarı olduğu kulübün zaferini kutlarken; bir yandan da "Benim yerim futbol dünyası." dedi. İşten kalan vakitlerinde, ufak stadyumlarda, durmadan maç izliyordu. Futbolcularla arkadaş olmayı başarmıştı. Onların sevdiği üç şeyden iyi anlıyordu: kadınlar, otomobiller ve futbol dünyasının dedikoduları... Yıllar sonra "Futbolcularla arkadaş olmak istiyorsanız; bir yemekte susup, onları dinleyin. Onlar, yalnız adamlardır ve konuşmak ister." dedi. Bir spor gazetecisi olan Pini Zahavi'nin varlığından, elbette haberdar değildi. İsrailli gazeteci, o yıllarda Luciano Moggi ile aynı taktiği kullanıyor ve futbolculara yakın olmak için, muhabbet adamı rolüne soyunuyordu. Zahavi, yıllar sonra, dünyanın bir numaralı menajeri olacak ve Moggi ile aynı transfer masasında onlarca futbolcu için pazarlık yapacaktı.
Avrupa'nın en muteber gençler turnuvası, İtalya'da oynanıyordu ve Viareggio Cup'un müdavimi olan Luciano Moggi, 20 yaş altındaki genç yetenekler hakkında detaylı dosyalar tutmaya başladı. Ailelerini araştırdı, evlerine kadar gitti ve menajerleri olmak için saatlerce dil döktü. Başardı da! 1968 yılının yaz aylarında, hayatı değişti. Dönemin bir numaralı menajeri Italo Allodi, Moggi'nin elinden tuttu. Inter'i Inter yapan transferlerin baş sorumlusunu, Torino'ya, Angelli Ailesi çağırıyordu ve Moggi, taraftarı olduğu kulübün kapısından Allodi ile birlikte girdi. Dosyalardan ilk çıkan isim, Moggi'nin Floransa'da ufak bir kulüp olan Catolica Virtus'ta keşfettiği Paolo Rossi'ydi! Kimsenin tanımadığı Rossi ile birlikte, Claudio Gentile'yi de bulup çıkaran Moggi'ydi. İki genç de, İtalya'nın efsaneleri olacaktı, bir zaman sonra.
http://i.tmgrup.com.tr/hyc/2012/04/30/483775727274.jpg?483970108258120430012637

Juventus alt yapısında tonla genç vardı ve A Takım'a çıkamayacağı belli olan isimleri allayıp pullayıp satma görevi, Luciano Moggi'nindi. "Gelecekte millî takımın sol beki olacak." diyerek sağa sola haberini saldığı Cheula'yı, iyi paraya sattı. Ancak, Cheula'dan bir daha haber alınamadı! Patronu ItaloAllodi, Juventus yönetimiyle ters düşüp ayrıldığında; Moggi, "Ben kalıyorum." dedi ama büyüyen egosu, bir zaman sonra Juventus'ta efsane olan Boniperti'ye çarptı. 1976 yılında, Moggi; valizini toplayıp, Roma'nın yolunu tuttu. AS Roma kulübünde çalışmak kadar, başkentin etkili politikacılarını ve gazetecilerini tanımak, birinci hedefiydi. Yıllar sonra Hıristiyan demokratlarla kurduğu dostluklar, futbol arenasında çok işine yarayacaktı. Geldiği gibi, eski kulübü Juventus'a ilk darbeyi vurdu ve Pruzzo'ya imza attırıp, oyuncuyu isteyen zengin Juventus'u medya karşısında zor durumda bıraktı. İtalya, yaptığı transferlerle kuzey ve güney takımları arasındaki dengeyi bozan Moggi'yi konuşuyordu artık.

Gazeteciler, her zaman baş tacı oldu, Moggi için. Onlarla arasını hep iyi tuttu ve yarım kilo prosciutto, parmesan ve bir şişe şarap ile başlayan minik hediye sepetleri, bir zaman sonra, yerini; kaşmir paltolara ve pahalı saatlere bıraktı. 20 yıl sonra da, o pahalı saatleri vermeye devam edecekti ve futbol dünyası, 2006 yılında, İtalya'daki "Calciopoli" skandalıyla tanışacaktı. AS Roma'da, işleri yolunda gitmedi; kulübü satın alan patron ile yıldızı barışmadı ve Moggi, altın kuralı devreye soktu; Roma'dan kim nefret ediyorsa, oraya gitti. 1980 yılında, çantayı topladı ve Lazio'nun kapısından içeriye girdi; girdiğine de pişman oldu. İki ay sonra, "Totonero" skandalı patlak verdi; İtalya'nın ilk büyük şike skandalını ihbar eden bir manavdı. Massimo Cruciani ve La Lampara adlı restoranın sahibi Alvaro Trinca, bahis tutkunuydu ve restorana gelen Lazio yönetiminden kişilere ve futbolculara, kaybedecekleri maçları "söylüyordu". Problem, maçların o skorlarla bitmemesiydi. 23 Mart 1980'de, Serie A'da, maçların oynandığı yedi stadı polis ve savcılar bastı. Lazio ve Milan, kısa sürede küme düşürüldü. Luciano Moggi, "Ben yeni geldim; hiçbir şeyden haberim yok." dedi ve kendini kurtardı. Başkent, ona uğursuz gelmişti. Lazio, düştüğü ikinci ligden dönemeyince; Moggi, yine valizi topladı. 1982 baharında, Lazio çırpınırken; o, altın kuralı ikinci kez devreye soktu. Bu kez, eski kulübü Juventus'un ezeli rakibi Torino ile el sıkışmıştı. Saffet Susiç'i keşfeden de, Moggi'ydi; onu evinden alıp, İtalya'ya getiren de... Ama Inter'in parası, daha çoktu. İki kulüp birbirine girdi ve federasyon, Torino ve Inter'e, "İkiniz de alamazsınız!" deyince, Paris Saint Germain'li Saffet Susiç efsanesi doğdu. Moggi'nin olduğu kulüp, daha şampiyonluk yüzü görmemişti ama adamda şeytan tüyü vardı. Ertesi sezon, Torino, küme düşmekten zor kurtuldu ve ardından Moggi, transferlerle takımı toparladı. Torino taraftarı, tribünlere döndü ve takım, 1980'li yılların ortasında zirve yarışı verir hâle geldi. Juventus yönetimi, Moggi'den intikamını Aldo Serena transferiyle aldı. Torino'ya gelmesi beklenen forvet, öteki tarafa gidince; şehirde kıyamet koptu. Torino taraftarı, "Angelli'nin casusu Moggi" pankartları açtı ve İtalyan tribün tarihinin unutulmaz pankartlarından biri tribüne asıldı: "Almayın, hep satın; biz de, Pazar günleri kayak yapmaya gidelim." "Lucky Luciano", o kafiyeli "Moggi Moggi, Quanti soldi rubi oggi? (Moggi bugün ne kadar çaldın?)" tezahüratını duyduğunda, bir yıl sonra bitecek olan kontratını çöpe attı ve sağlığı için kuzeyden yine güneye bir yolculuğa çıktı. İtalya'da herkes, onun sadece bir transfer sihirbazı olmadığını biliyordu; hakemlere en yakın isimdi ve kurulları da etkisi altına almıştı. Sahaya bir bozuk para atıldı diye kaybettikleri maçı masada 2-0 kazanan Moggi'nin bu hünerlerine hayran kalan, Napoli'nin efsane başkanı Corrado Ferlaino'ydu...

Luciano Moggi, bu kez büyük oynuyordu; çünkü geldiği kulüpte, dünyanın en iyisi forma giyiyordu: Maradona. Ya da İtalyan medyasına göre, ön adıyla, "Problem" Maradona... Kuzey'e diz çöktüren ve 1986-1987 sezonunda şampiyonluğu Napoli'ye kazandıran Maradona'nın yanına, o yaz Careca'yı aldı, Moggi. Takım şampiyondu ama soyunma odası kaynıyordu. Maradona, kafasının estiği gün idmana çıkıyor ve kokain partilerinden fırsat buldukça tesislere geliyordu. Şampiyon Kulüpler'de, ilk turda, çekilmeyecek takımı çektiler: Real Madrid. Ve elendiler. Son şampiyonun başına, bu kez, bir takım ve bir başkan bela oldu: Silvio Berlusconi ve Arrigo Sacchi yönetimindeki Milan! Moggi, Maradona ile arasını hep sıcak tuttu. Medya da, her seferinde ona destek çıktı ve "Totonere" skandalında olduğu gibi, Arjantinli efsanenin sabahlara kadar süren kokain partilerden de haberinin olmadığını söyledi (Moggi, her şeyi bilir ama medyanın önünde bilmezden gelirdi.).
1988 baharında; iki puanlı sistemde Napoli, dört puan önündeydi, Milan'ın. Sonra, garip şeyler olmaya başladı. Üç pazar arka arkaya kazanamayan Napoli; 1 Mayıs 1988'de, taraftarının önüne, o unutulmaz maça çıktı: Napoli-Milan. Bir puan geride olan Sacchi'nin takımı, maçı 3-2 kazandı, Napolili futbolcular sahada ağlarken, şehirde cam çerçeve iniyordu. O şampiyonluk için yıllar sonra ortaya çıkan tanıklar, Napoli'deki mafya örgütü Camarro'nun devrede olduğunu ve kokain partilerinden çıkmayan futbolcuların, sezonun son üç ayında kasıtlı olarak çalıştırılmadığını iddia etti (Bugün Napoli'deki insanlar, hâlâ o şampiyonluğun satıldığına inanır.).
Barcelona'nın âlemci diye kovduğu Maradona, bildiğinden şaşmadı. Eşsiz yeteneğini Luciano Moggi'nin hünerleriyle birleştirdi ve ertesi sezon, UEFA kupasını alan takım, final öncesi Juventus ile eşleşti. Sonucu, Alman hakem Kirschen belirledi ve UEFA, bir daha Kirschen'e maç vermedi. Moggi, finalde de iyi çalıştı. Arie Haan yönetimindeki Stuttgart'ı Napoli'de devirdikleri gecenin devamında; Excelsior Hotel'inde, hakem Germanakos ve iki yardımcısı için üç kadının yollandığı, La Gazzetta dello Sport tarafından sabahın 04.00'ında belgelendi. Maradona'yı kaybederse koltuğunu da kaybedeceğine iyi bilen Moggi, onun tüm kaprislerine boyun eğdi. Ta ki bir gün Napoli, Moskova deplasmanına gitmek için havaalanına geldiğinde; Maradona evinden "Canım istemiyor, gelmiyorum." diyene kadar… Moggi'nin yolladığı dört takım arkadaşı da Arjantinliyi ikna edemeyince, uçak, onsuz Moskova'ya uçtu. Maradona oynuyordu ama bu kez saha dışında. Ertesi gün uçağa atlayıp Moskova'ya geldi ve tam işler düzeldi derken, "Moskova'da turistim; sahaya çıkmayacağım." dedi. Moggi için, tek yol vardı; umutsuz ve sonu olmayan bir yol. "Ya ben, ya Maradona." dedi. Napoli, elbette ki "Maradona." dedi ama ne tesadüftür ki, birkaç gün sonra; Arjantinli'nin doping testinde, kanında kokaine rastlandı.
Torino ve Roma, bile bile lades oldu; 1990'lı yılların başında, yine Luciano Moggi ile çalıştılar. 1994 yazında, Angelli Ailesi ve kulübü Juventus, çok ama çok yakından tanıdığı Moggi'ye "Gel." dedi. İtalya'nın "Yaşlı Kadın"ı, celladını kendi seçti. Juventus'a Moggi, 12 yılda büyük yıldız adayları ve yıldızlar (Zidane, İbrahimoviç, Nedved gibi.) getirdi; takım, şampiyonluklar kazandı, doping iddialarının arkası kesilmedi. Moggi'ye göre, İtalya'da kimse, Juventus'un başarılarını çekemiyordu.
Juventus, iki yıl arka arkaya şampiyon olmuş; İtalya Millî Takımı, 2006 yılında, Almanya'daki Dünya Kupası'na hazırlanıyordu. İktidardan giden Silvio Berlusconi'den koltuğu alan Prodi döneminde, savcılar kilitli dolapları açtı. "Lucy Luciano", hep şanslıydı, hep kurtulmuştu ama bu kez değil! Berlin'de Cannavaro kupayı kaldırırken;



Juventus, ecelini bekliyordu ve savcılığın kapısından çıkan Moggi, gazetecilere sadece bir cümle söyledi o gün. İtalya'da herkesin 30 yıldır bildiği ama "söyleyemediğini": "Ne yaptıysam, Juventus için yaptım..." Tıpkı; Roma, Lazio, Torino Napoli için yaptığı gibi...

kürşat şen
02.01.2013, 20:48
luciano moggi-roberto bettega-antonio giraudo üçlüsünün ayarlamadığı hakem yoktur italyada..
mafya ise italyan futboluyla iç içe girmiş durumda..
her sezon başı eksi puanlarla bazı takımlar sezona başlar..
moggiye gelirsek bu kadar hırsız,dolandırıcı bir adamın bir kere olsa doğruyu söylemesi şaşırtıcı..
inkar edebilirdi..ama etmedi..
bizim şikecilere bakınca bu moggi daha adam gibi geliyor bana..

Badaloğlu
03.01.2013, 10:26
Ben asıl Aziz Yıldırım'ın hikâyesini bekliyorum.

Bakalım ne zaman yazılacak bu hikâye?

Ya da bu hikâyeyi yazmaya cesaret edecek bir adam çıkacak mı?

Bekliyoruz!!!

ilhan
03.01.2013, 13:02
Bunları herkes biliyor.
Türkiye'deki neden yazıl-a-mıyor?

Tuğrul
03.01.2013, 19:24
Luciano Moggi- Ben şike yaptıysam Juventus için yaptım.

aziz yıldırım - Ben şike yaptıysam fenerbahçe için yaptım.

Aralarındaki korkunç benzerlikler ve itiraflar çok ironik.

Hüseyin Başoğlu
03.01.2013, 19:42
yazı çok güzel heleki 2 cümle var kopyala yapıstır yapılmış gibi....

Moggi'ye göre, İtalya'da kimse, Juventus'un başarılarını çekemiyordu.
"Ne yaptıysam, Juventus için yaptım..."

Hazar_
03.01.2013, 20:09
Ulan bu Bülent Timurlenk de anca yurt dışındaki şikeleri yazsın. Tapası yiyorsa yazsa ya Aziz Yıldırım'ın şikesini.