Ender Kuyumcu
04.12.2012, 11:53
Daha önce yazmış olduğum yazıları takip edenler Türk futbol sistemi ile ilgili görüşlerimi ve Trabzonspor'un da bu sistemde aldığı rolün daha doğrusu başkan ve yöneticilerinin aldığı rollerin neler olduğunu düşündüğümü hatırlayacaktır. O yazıları hatırlamayanlar ve okumamış olanlar için özetlemek gerekirse;
Türk futbolunu kontrol eden kirli eller Trabzonspor başkanı ve derin Trabzonspor'u da kontrol etmektedir. Kontrol edemedikleri tek şey Trabzonspor'un her dönem kendini yenileyen dinamikleridir.
Mehmet Ali Yılmaz'la başlayan sistemin atadığı başkan ve yöneticilerin, Özkan Sümer haricinde günümüze kadar devam etmesi, Trabzonspor'un çalınan şampiyonluklarında kendi başkan ve yöneticilerinin en az kirli sistem kadar rolünün olduğunun ispatıdır.
1996, 2004, 2005 ve 2011 yıllarında çalınan şampiyonluklardan sonra yaşananlara bakacak olursak ne demek istediğim net bir şekilde anlaşılacaktır. Kıl payı kaçırılmış olan şampiyonlukların ardından eldeki kadroyu dağıtmak için elinden geleni yapan başkan ve yöneticilerin isimleri değişmişse de tavırları değişmemiştir. Üstelik bu şampiyonlukların kirli operasyonlarla çalındığını bile bile fatura hoca ve futbolculara çıkarılmıştır.
En son yaşanan örnekten yola çıkacak olursak neredeyse bütün ligin bir araya gelerek çalmış olduğu şampiyonluğumuz sonrası kadronun korunması ile görevli olan başkan ve yönetim gözümüzün içine baka baka söyledikleri yalanlarla Selçuk, Egemen, Jaja, Engin ve Umut'un gitmesine çanak tutmuştur. Burada kimse ama onlar da şöyle, onlar da böyle demesin...
Onur Recep Kıvrak'ın sözleşmesinde de tıpkı Burak'ta olduğu gibi bir madde koyulması art niyet değilse iş bilmemezlik değil de nedir?
Trabzonspor başkanı ve yöneticilerine son yıllarda yüklenen misyon İstabul takımlarına futbolcu yetiştirme ve pazarlama misyonudur. Selçuk gibi, Egemen gibi, Umut gibi, Burak gibi futbolcuları bünyelerine katıp hazır hale gelince de yaptıkları ucube sözleşmeler sayesinde ellerinde tutamamaktadırlar, daha doğrusu tutmamak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Transferde para dengesinden bahsedip Zokora, Adrian, Henrique üçlüsüne 15 milyon avro bonservis parası vermekte bir sakınca görmeyip, 12-13 tane yararlanamadığı yabancı futbolcuya servet öderken eldeki kaliteli yerlilere İstanbul takımlarının akıllarını çelmesine izin vermeyecek ücretleri vermeyen de yine aynı başkan ve yönetimdir. Barış'a, Sekan'a ve benzeri bir çok vasat altı futbolcuya verilen ücretlere bakınca ne demek istediğim sanırım anlaşılır.
Son olarak ben Sadri Şener ve yönetimindeki hiç bir kişinin şike sürecinde de gerekeni yaptığına inanmıyorum. Önce Mehmet Ali Aydınlar'la iş birliği yapan, Tahkim kararları tartışılamaz kararının altına imza atmalarına rağmen imza atmadık diyen de bu başkan ve yönetimdir. Unutmayın ki şu an Fenerbahçe'yi bu ligde tutan ve çalınmış olan 2010-2011 yılı şampiyonluk kupamızı da hırsızların müzesinde tutan o Tahkim'in kararlarıdır. Bununla da yetinmeyip Yıldırım Demirören'i destekleyen de yine ince zekâ sahibi Sadri Şener'dir.
Son olarak söylemek istediğim ise kandırılıyoruz değerli Trabzonsporlular KANDIRILIYORUZ!!! Başkan ve yöneticiler tarafından kandırılıyoruz. Transfer konusunda da, şike ile mücadele konusunda da kandırılıyoruz. İşin acı tarafı uyutulan ve uyuşturulan Trabzonspor taraftarının 3 Temmuz sürecinden bu yana oynanan Fenerbahçe maçlarında bir Bursa seyircisi bir Kayseri seyircisi kadar ses getirecek tepkiyi bile vermemiş olmasıdır. Her maç şikeyi ve şikecileri lanetlemesi, ifşa etmesi gereken Trabzonspor seyircisi cılız örnekler haricinde sınıfta kalmıştır.
Türk futbolunu kontrol eden kirli eller Trabzonspor başkanı ve derin Trabzonspor'u da kontrol etmektedir. Kontrol edemedikleri tek şey Trabzonspor'un her dönem kendini yenileyen dinamikleridir.
Mehmet Ali Yılmaz'la başlayan sistemin atadığı başkan ve yöneticilerin, Özkan Sümer haricinde günümüze kadar devam etmesi, Trabzonspor'un çalınan şampiyonluklarında kendi başkan ve yöneticilerinin en az kirli sistem kadar rolünün olduğunun ispatıdır.
1996, 2004, 2005 ve 2011 yıllarında çalınan şampiyonluklardan sonra yaşananlara bakacak olursak ne demek istediğim net bir şekilde anlaşılacaktır. Kıl payı kaçırılmış olan şampiyonlukların ardından eldeki kadroyu dağıtmak için elinden geleni yapan başkan ve yöneticilerin isimleri değişmişse de tavırları değişmemiştir. Üstelik bu şampiyonlukların kirli operasyonlarla çalındığını bile bile fatura hoca ve futbolculara çıkarılmıştır.
En son yaşanan örnekten yola çıkacak olursak neredeyse bütün ligin bir araya gelerek çalmış olduğu şampiyonluğumuz sonrası kadronun korunması ile görevli olan başkan ve yönetim gözümüzün içine baka baka söyledikleri yalanlarla Selçuk, Egemen, Jaja, Engin ve Umut'un gitmesine çanak tutmuştur. Burada kimse ama onlar da şöyle, onlar da böyle demesin...
Onur Recep Kıvrak'ın sözleşmesinde de tıpkı Burak'ta olduğu gibi bir madde koyulması art niyet değilse iş bilmemezlik değil de nedir?
Trabzonspor başkanı ve yöneticilerine son yıllarda yüklenen misyon İstabul takımlarına futbolcu yetiştirme ve pazarlama misyonudur. Selçuk gibi, Egemen gibi, Umut gibi, Burak gibi futbolcuları bünyelerine katıp hazır hale gelince de yaptıkları ucube sözleşmeler sayesinde ellerinde tutamamaktadırlar, daha doğrusu tutmamak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Transferde para dengesinden bahsedip Zokora, Adrian, Henrique üçlüsüne 15 milyon avro bonservis parası vermekte bir sakınca görmeyip, 12-13 tane yararlanamadığı yabancı futbolcuya servet öderken eldeki kaliteli yerlilere İstanbul takımlarının akıllarını çelmesine izin vermeyecek ücretleri vermeyen de yine aynı başkan ve yönetimdir. Barış'a, Sekan'a ve benzeri bir çok vasat altı futbolcuya verilen ücretlere bakınca ne demek istediğim sanırım anlaşılır.
Son olarak ben Sadri Şener ve yönetimindeki hiç bir kişinin şike sürecinde de gerekeni yaptığına inanmıyorum. Önce Mehmet Ali Aydınlar'la iş birliği yapan, Tahkim kararları tartışılamaz kararının altına imza atmalarına rağmen imza atmadık diyen de bu başkan ve yönetimdir. Unutmayın ki şu an Fenerbahçe'yi bu ligde tutan ve çalınmış olan 2010-2011 yılı şampiyonluk kupamızı da hırsızların müzesinde tutan o Tahkim'in kararlarıdır. Bununla da yetinmeyip Yıldırım Demirören'i destekleyen de yine ince zekâ sahibi Sadri Şener'dir.
Son olarak söylemek istediğim ise kandırılıyoruz değerli Trabzonsporlular KANDIRILIYORUZ!!! Başkan ve yöneticiler tarafından kandırılıyoruz. Transfer konusunda da, şike ile mücadele konusunda da kandırılıyoruz. İşin acı tarafı uyutulan ve uyuşturulan Trabzonspor taraftarının 3 Temmuz sürecinden bu yana oynanan Fenerbahçe maçlarında bir Bursa seyircisi bir Kayseri seyircisi kadar ses getirecek tepkiyi bile vermemiş olmasıdır. Her maç şikeyi ve şikecileri lanetlemesi, ifşa etmesi gereken Trabzonspor seyircisi cılız örnekler haricinde sınıfta kalmıştır.