Hatice Aslan
17.09.2012, 00:14
Öğlen bir huzursuzlukla açtım 1461 Trabzon'umuzun maçını.. Birşeyler olacak diyordum, evet bugün üzüleceğim hatta üzüleceğiz...
Fatih'in her kurtarışında kalp atışlarım öyle yükseliyordu ki.. Birden unuttum o kötü hissi. Sahada öyle bir mücadele vardı ki, saygı duyulması gereken.. En çok saygı duyulması gerekende Fatih! Her kurtarışında farklı kimliklere büründü, ne kadar Buffon Casillas'ı ansamda hayır o Şenol Güneş'ti!
Trabzonspor ruhu bu mudur diye sordum kendime sahi bu muydu? Ben bilemezdim ki..
Akşam bir huzursuzlukla açtım Trabzonspor'umuzun maçını.. Birşeyler olacak diyordum, evet bugün üzüleceğim hatta üzüleceğiz! Bu üzüntüye yenilginin sebep olmayacağını biliyordum.. Gerçekten hissetmiştim ve bunu düşünürken ekrana baktığımda kaptanımız acılar içinde yerdeydi.. Yerini kardeşine bıraktı ne gözünü arkada bıraktı ne de gözümüzü... Neredeyse yedek kadromuzla sahadaydık, iki takımda sürekli pas hatası yapıyordu o an 1461 Trabzon'umuzun maçını hatırladım..
Emerson sakat olduğu dedikolarına karşı maç eksiği olmasına rağmen öyle bir cevap verdi ki.. Ataklarımızın temelini atan Alanzinho defansif anlamda da çok çalıştı. Sezonun ilk maçından beri sürekli eleştirilen Halil jeneriklik golüyle hepimizi mest etti..
Kademe anlayışı, kritik müdahaleleri ve zaman zaman ileri çıkışlarıyla Sol Bamba bizi kendine bağladı..
Ya Zeki? O profesyonel bir futbolcu olduğunu kanıtlıyor takımda hiç sırıtmadı..
Zeki, Sol Bamba, Zokora bırakın profesyonelliği bir kenara! O nasıl bir ruh , nasıl bir hırstır?
Gol atıldığında o nasıl sevinçtir? Kaçırılan golde o nasıl üzülmektir? Trabzonspor ruhu bu mudur diye sordum kendime sahi bu muydu? Ben bilemezdim ki..
Ne de olsa sonradan Trabzonspor'lu olmuş biriyim nereden bileyim? Kimliğimde Trabzon yazmıyor nereden bileyim? Kazandığımız şampiyonlukları göremedim ben nereden bileyim? Şenol hocamıza yazdığım mektup sonrası, ''bugün Trabzonspor'lu yarın başka takımı tutmaya karar verdiğinde görüşürüz'' tepkisini almış biriyim ben nereden bileyim?
Ama şunu iyi bilirim; Ne kadar sonradan Trabzonspor'lu olsamda, her gece Trabzonspor'umla yatıp her sabah Trabzonspor'umla uyandığımı.. Her galibiyetimiz sonrası sabaha kadar sevinçten uyuyamayıp kalp atışlarımın normal seviyeye dönmediğini... Her malubiyet sonrası oturup ağladığımı... Trabzonspor'lu değilken bilmediğim futbolu öğrendiğimi... Önceden saçma gelen takım aşkını... Sahiplenmeyi... Sokakta Bordo Mavi rengi, Trabzonspor forması giyen birini, atkıyı gördüğümde gözlerimin dolduğunu ve içime sevinç dolduğunu bilirim..
Nasıl mı Trabzonspor'lu olmuştum?
2002 yılında sahaya girip çocuk gibi sevinen Şenol Güneş'i tv'de görmüştüm... Sonra ki yıllarda babam anlatmıştı Şenol Güneş efsanesini, gençliğini.. Araştırdım herşeyi öğrenmeye çalıştım öğrendim!
Geçen yıl radyo forumunda gezinirken ''Fransız İhtilali'' yazısını görüp sordum, ne oldu dedim? Trabzonspor-Lille maçı var cevabını aldıktan hemen sonra maçı açtım.
Pek birşey anlamıyordum tabi ama herkesin yüzünde ''hırs'' vardı, ''inanç'' vardı ve o zamana kadar hiç olmadığım kadar heyecanlıydım kalp atışlarım hiç normal seviyeye dönmüyordu gözlerimi ekrandan alamıyordum.. Maç bittikten sonra youtubedan Trabzonspor'un gol videolarını,roportajlarını izledim..
Tolga Zengin'in burnu kırık oyuna devam edişi, Gustavo Colman'ın gol attıktan sonra ki sevinci, Şenol Güneş'in her kelimesinin derin anlamlar içerdiğini gördüm. O günden sonra öyle bir bağlandım ki, Trabzonspor aşkından vazgeçmeyi bir an bile aklımdan geçirmedim geçiremedim! Bunlar bir çok kişiye saçma gelebilir ama...
Teşekkür ederim Şenol hocam, Teşekkür ederim Tolga, Teşekkür ederim Gustavo! Bana Trabzonspor aşkını tanıtan herkese teşekkür ederim...
Duygularımı paylaşabilmemi sağlayan BordoMavi.Net'e çok teşekkür ederim.
Fatih'in her kurtarışında kalp atışlarım öyle yükseliyordu ki.. Birden unuttum o kötü hissi. Sahada öyle bir mücadele vardı ki, saygı duyulması gereken.. En çok saygı duyulması gerekende Fatih! Her kurtarışında farklı kimliklere büründü, ne kadar Buffon Casillas'ı ansamda hayır o Şenol Güneş'ti!
Trabzonspor ruhu bu mudur diye sordum kendime sahi bu muydu? Ben bilemezdim ki..
Akşam bir huzursuzlukla açtım Trabzonspor'umuzun maçını.. Birşeyler olacak diyordum, evet bugün üzüleceğim hatta üzüleceğiz! Bu üzüntüye yenilginin sebep olmayacağını biliyordum.. Gerçekten hissetmiştim ve bunu düşünürken ekrana baktığımda kaptanımız acılar içinde yerdeydi.. Yerini kardeşine bıraktı ne gözünü arkada bıraktı ne de gözümüzü... Neredeyse yedek kadromuzla sahadaydık, iki takımda sürekli pas hatası yapıyordu o an 1461 Trabzon'umuzun maçını hatırladım..
Emerson sakat olduğu dedikolarına karşı maç eksiği olmasına rağmen öyle bir cevap verdi ki.. Ataklarımızın temelini atan Alanzinho defansif anlamda da çok çalıştı. Sezonun ilk maçından beri sürekli eleştirilen Halil jeneriklik golüyle hepimizi mest etti..
Kademe anlayışı, kritik müdahaleleri ve zaman zaman ileri çıkışlarıyla Sol Bamba bizi kendine bağladı..
Ya Zeki? O profesyonel bir futbolcu olduğunu kanıtlıyor takımda hiç sırıtmadı..
Zeki, Sol Bamba, Zokora bırakın profesyonelliği bir kenara! O nasıl bir ruh , nasıl bir hırstır?
Gol atıldığında o nasıl sevinçtir? Kaçırılan golde o nasıl üzülmektir? Trabzonspor ruhu bu mudur diye sordum kendime sahi bu muydu? Ben bilemezdim ki..
Ne de olsa sonradan Trabzonspor'lu olmuş biriyim nereden bileyim? Kimliğimde Trabzon yazmıyor nereden bileyim? Kazandığımız şampiyonlukları göremedim ben nereden bileyim? Şenol hocamıza yazdığım mektup sonrası, ''bugün Trabzonspor'lu yarın başka takımı tutmaya karar verdiğinde görüşürüz'' tepkisini almış biriyim ben nereden bileyim?
Ama şunu iyi bilirim; Ne kadar sonradan Trabzonspor'lu olsamda, her gece Trabzonspor'umla yatıp her sabah Trabzonspor'umla uyandığımı.. Her galibiyetimiz sonrası sabaha kadar sevinçten uyuyamayıp kalp atışlarımın normal seviyeye dönmediğini... Her malubiyet sonrası oturup ağladığımı... Trabzonspor'lu değilken bilmediğim futbolu öğrendiğimi... Önceden saçma gelen takım aşkını... Sahiplenmeyi... Sokakta Bordo Mavi rengi, Trabzonspor forması giyen birini, atkıyı gördüğümde gözlerimin dolduğunu ve içime sevinç dolduğunu bilirim..
Nasıl mı Trabzonspor'lu olmuştum?
2002 yılında sahaya girip çocuk gibi sevinen Şenol Güneş'i tv'de görmüştüm... Sonra ki yıllarda babam anlatmıştı Şenol Güneş efsanesini, gençliğini.. Araştırdım herşeyi öğrenmeye çalıştım öğrendim!
Geçen yıl radyo forumunda gezinirken ''Fransız İhtilali'' yazısını görüp sordum, ne oldu dedim? Trabzonspor-Lille maçı var cevabını aldıktan hemen sonra maçı açtım.
Pek birşey anlamıyordum tabi ama herkesin yüzünde ''hırs'' vardı, ''inanç'' vardı ve o zamana kadar hiç olmadığım kadar heyecanlıydım kalp atışlarım hiç normal seviyeye dönmüyordu gözlerimi ekrandan alamıyordum.. Maç bittikten sonra youtubedan Trabzonspor'un gol videolarını,roportajlarını izledim..
Tolga Zengin'in burnu kırık oyuna devam edişi, Gustavo Colman'ın gol attıktan sonra ki sevinci, Şenol Güneş'in her kelimesinin derin anlamlar içerdiğini gördüm. O günden sonra öyle bir bağlandım ki, Trabzonspor aşkından vazgeçmeyi bir an bile aklımdan geçirmedim geçiremedim! Bunlar bir çok kişiye saçma gelebilir ama...
Teşekkür ederim Şenol hocam, Teşekkür ederim Tolga, Teşekkür ederim Gustavo! Bana Trabzonspor aşkını tanıtan herkese teşekkür ederim...
Duygularımı paylaşabilmemi sağlayan BordoMavi.Net'e çok teşekkür ederim.