Batuhan
09.08.2011, 17:39
http://www.karadenizgazete.com.tr/icerik/haber/konu/flash/9164-Ys2R1JtSCT3rLjqyBBAgj8kurnPl926nNKE.jpg
“Başkanları kim getirmek, kim göndermek için uğraştı?”diye soran Hacısalihoğlu, “Kendisini Trabzonspor’un sahibi gibi gören ‘ben ne istersem o olmalı’ mantığı ile hareket eden sayın Özak artık kulübün üzerinden elini tamamen çekmeli. Kaybolan birliğin sorumlusu kendisidir ” diyor.
Hayrettin Hacısalihoğlu...
Trabzonspor camiasının hiç kuşkusuz en çok konuştuğu isimlerden biri. Şenol Güneş’in ilginç benzetmesiyle “Trabzonspor camiasının Erol Taş’ı.” Yaptıklarıyla, konuşmalarıyla, kongrelerde izlediği politikalarla, çizgisinde hangi şartlar olursa olsun asla değişiklik olmayan, doğru bildiğini yapmaktan çekinmeyen bir isim... Sadri Şener’in asbaşkanlığını yaptığı bir dönemde tartışmalı şekilde yönetimle yollarını ayırırken kendisine vefasızlık yapıldığı kanaati oluşan Hacısalihoğlu’nun beyninde hiç kuşkusuz fırtınalar koptu, kopmaya devam ediyor. Çünkü kurban edildiğine inanıyor.
Trabzonspor şampiyonluğa giderken, Şenol Güneş ile müthiş uyum içerisinde çalışırken bir anda devre dışı bırakılan Hacısalihoğlu, neden niçinleri sorgularken yine doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen bir analiz yapıyor.
Aslında bir analizden öte anatomi.
Usta bir yöneticinin “Kullanıldık” deme yürekliliğini göstermesi kolay değil. Ama o söylüyor. Hem de son derece çarpıcı tespitleri, çarpıcı yorumları ve çarpıcı öz eleştirisiyle...
Hedefindeki isim ise eski bakan, eski başkan Faruk Özak oluyor. Hacısalihoğlu, 1995 yılı ile yolculuğa çıkıyor.
Trabzonspor eski asbaşkanı, bordo-mavili kulübe uzun yıllar hizmet veren Hayrettin Hacısalihoğlu ile 1995 yılından bugüne konuşuyoruz. Trabzonspor kulübünün son dönemlerinde son derece enteresan gelişmelerin yaşandığını dile getiren Hacısalihoğlu, son 16 yılın yönetimsel analizlerini yaparken, bire bir yaşadıkları ışığında “Bu başkanları kim getirmek için, kim göndermek için uğraştı” diyerek eski başkan, eski bakan, Trabzon milletvekili Faruk Özak ile ilgili önemli eleştiriler getiriyor. Hacısalihoğlu, çok tartışılacak açıklamalar yapıyor.
ÖZAK OYUNLARI BAŞLIYOR
“Yıl 1995” diyor Hacısalihoğlu ve devam ediyor.
“Trabzonspor İstanbul’da Beşiktaş’a yeniliyor. Büyük şansızlık, büyük hezimet...
Yönetim toplanıyor. Kanaat: iyi bir kadro oluşturduk, çok iyi bir hocamız var. Ancak bu duruma da kayıtsız kalamayız. Ya yönetim gidecek ya hocanın görevine son verilecek ya da bazı önemli oyuncular kadro dışı bırakılacak.
Karar: Yönetim giderse başka bir yönetim gelir. Bu hoca ve kadro da başarılı olur. (Nitekim bir yıl sonra aynı kadro şampiyonluğu Ali Şen’in yılların ardından itiraf ettiği gibi ‘Bir taşı kullanmasıyla’ kaçırıyor. 7 Türk, 2 de yabancı futbolcu A milli takımlarda oynuyor.)
Sadri Şener başkanlığındaki yönetim istifa kararı alıyor. Ticari işleri bozulan Şener’in başkanlıktan ayrılmasını da ticari yaşamına ayrı bir darbe vuracağı düşüncesinden hareketle ve bir vefa duygusuyla kafile, Sakarya deplasmanına giderken Şener’in ofisine yönlendiriliyor. Planlanmış senaryo gereği kafiledekiler başkana devam etmesi için ısrar ediyor ve medyaya görüntü veriliyor.
Ancak küçük bir sorun var; o dönem yönetimi çekip çeviren Asbaşkan, Genel Sekreter ve Futbol Şube Sorumlusunun devam etme niyeti yok. O zaman yeni bir asbaşkana ve ekibe ihtiyaç var. Faruk Özak ismi akla çok yakın geliyor. Fakat Özak görevi bir türlü kabul etmiyor. Faruk Özak’ı ikna etmek için çok çaba sarf ediyor ve birçok kişiden yardım istiyorum. Bir ara Sadri bey ‘Kabul etmiyorsa boş ver, ben kimseye yalvarmam’ diyerek tavır koyuyor.
Sayın Özak her ne kadar Allah rahmet eylesin ‘babasının futbola ve siyasete girmemesi için vasiyeti olduğunu’ söylese de sonunda ikna olup asbaşkanlığı kabul ediyor. Sonraki süreçte Şener’in işleri iyice bozulup hacizler gelmeye başlayınca kulüpteki alacağını da hibe edip görevinden ayrılıyor. (İleride alabilme umudunu yaşatmak için) Fedakarlık yapıyor.
Özak böylece yönetim içerisinde başkanlığa getiriliyor. Ancak görevden ayrılana kadar bu alacaktan tek bir kuruş ödeme yapmıyor (ayrılırken kulüp kasasında 800.000 dolar olduğu da unutulmamalı).
Şimdi bundan sonrası çok önemli. Yönetimin bir müddet çalışmaları iyi gidiyor. Sonra finans yönünden sıkışınca Trabzon dışında oturan bazı yöneticilerden özellikle de Salih Alparslan’dan borç para alınarak sıkıntı geçici olarak gideriliyor. Alparslan’a da üstü kapalı olarak daha sonraki dönemde başkanlık için işaret veriliyor. Ardından da muzice bir şekilde UEFA kupasında tur atlanılarak ekonomik gelir elde ediliyor. Dönemin Çiller hükümetinden de maddi katkı alınarak maddi sorun gideriliyor ve Alparslan’a verilen umutlar unutuluyor.”
ONURSAL BAŞKANI BAŞKANLIK İÇİN İKNA ETTİ SONRA MUHALEFETE GEÇTİ
Hacısalihoğlu, Trabzonspor’un o unutulmaz Avni Aker’ de Fenerbahçe’ye mağlup olarak şampiyonluğu kaçırdığı maçın ardından yaşanan gelişmeleri anlatırken tarihi notlar düşüyor. Ve anlatmaya devam ediyor:
“İlerleyen günlerde unutulmaz 1996 sezonunda Trabzonspor şampiyonluğu Fenerbahçe’ye kaptırınca Özak yönetimi ağır eleştiriler karşısında istifa etmek zorunda kalıyor. Özak Antalya’ya giderek Zigana tatil köyünde uzun yıllar yanında yöneticilik de yaptığı Onursal Başkan Mehmet Ali Yılmaz’a tekrar başkan olması için ‘Mutlaka gelmen lazım. Sana ihtiyaç var’ diyerek baskı kuruyor, ısrar ediyor, devreye yakın dostlarını koyuyor. Sonunda da Yılmaz’ı yeniden başkanlık için ikna ediyor.
Onursal Başkan Mehmet Ali Yılmaz’ın kurduğu yeni yönetime de bir süre sonra ne yazık ki en büyük muhalefeti Özak başlatıyor. Kapalı kapılar ardında muhalefeti yönlendiriyor. Arkadan vurmaya çalışıyor. Bunu da çevresine ve medyaya yaymak için büyük uğraş veriyor. Her yolu deniyor.
BAŞKANLIK İÇİN SÜMER’E SARILIYOR
Daha sonra kulübü kendince kurtarmak için Onursal Başkan Yılmaz’a karşı çıkacak bir başkan adayı arıyor. O günkü konjonktür gereği gerek kulüple ilişkisi kesilmiş ve her ne kadar kendisine zamanında çok ağır eleştiriler yapan Özkan Sümer’e sarılıyor. Sümer başkan seçiliyor.
Deneyimsiz isimlerden kurulu listeyle Sümer’in başkanlığındaki yönetimi seçim sonrası Trabzonspor zor günler bekliyor. Ama ekonomik olarak zor günler geçiren Sümer ve ekibine ne gariptir ki en büyük darbeyi yine kulübü dışarıdan yönetme planları tutmayan Özak muhalefeti vuruyor.
Sümer ikinci kez başkan seçildikten sonra dönemin yarısında sebebini hala bilmediğim nedenle istifa ediyor? Kulüp lokalinde oluşan kriz komitesi başkan ve yönetim tespitine çalışıyor. Bu kurulda Faruk Özak, Özkan Sümer ve birkaç kişi daha bulunuyor. Başkanlığa niyetli olan ve ismi ortaya atılan İskender Önal’ın başkan adaylığını geçiştiren ne gariptir ki ortağı Faruk Özak oluyor. Yapılan seçimde Özak benimsememesine rağmen Atay Aktuğ başkan seçiliyor.
Özak yine durmuyor. Düşünce ve siyasi olarak karşı olduğu bu modele muhalefetini yine kapalı kapılar ardında artırıyor ve tekrar olağanüstü kongreye gidiliyor.”
ALBAYRAK’A “SENDEN BAŞKAN OLMAZ” DİYOR
Eski başkan Nuri Albayrak’ın başkan olma sürecini de anlatan Hacısalihoğlu, bu konuda da ilginç yorumlarla Özak’ı işaret ederken şunları söylüyor:
“Aktuğ yönetimin kongre kararı almasının ardından başkanlık için birden Nuri Albayrak ismi ortaya çıkıyor. Albayrak Özak ile görüşüyor. O da kendisine ‘Senden başkan olmaz, yönetime gir biraz deneyim kazan’ anlamında ifadeler kullanarak destek vermiyor. Ama İskender Önal ve Özkan Sümer’in de aday olduğu seçimde ikisinin oylarının toplamından fazlasını alan Nuri Albayrak başkanlığındaki yönetim göreve geliyor. Ama Özak’ın istemediği başkan ve yönetim olunca yine Özak senaryosu devreye giriyor.
Özak ilk günden muhalefete başlıyor. Bakanlık döneminde bu yönetime tamamen sırtını çeviriyor. Hiç destek vermediği gibi yönetimin bazı projelerinin önüne engel oluyor.
Bunun en güzel kanıtı da Akyazı projesi oluyor. Albayrak tarafından ortaya konan bu projenin hayal ürünü olduğunu, rantbl olmadığını her zaman olduğu gibi kapalı kapılar ardında anlatıyor ve projeyi açıkça engelleyen isim olmasının yanında ‘Kulübü borç batağına soktular’ diye de çevresini kullanarak kamuoyu oluşturuyor. Başbakan Erdoğan’ın Trabzon meydanında seçim konuşmasında Trabzon’a yapılması için söz verdiği Akyazı projesine sahip çıkmayan ve onu resmen engelleyen bir tutum içine giren bir bakan gerçeğiyle karşı karşıya kalınıyor. Bu arada Albayrak yönetimi görev başında iken İstanbul, Ankara ve Trabzon’da toplantılar organize edip başkanlık ve yönetim kurulu üyeliği adaylıkları için isimler tespit ettirilerek Albayrak yönetimine karşı kamuoyu oluşturuluyor. Albayrak yönetimi gönderiliyor.”
http://www.karadenizgazete.com.tr/icerik/Haber/konu/9164-HzNoqSjCNaLEJvzTpr7Gc4NfCGrZTLvLyUc.jpg
SADRİ ŞENER İSMİNİ BENİMSETİYOR
Hacısalihoğlu, Sadri Şener’in başkan olmasının da yolunu açanın eski başkan, eski bakan Özak olduğunu da belirtirken şunları söylüyor:
“Kendi fikri olan Sadri Şener’in başkanlık için en çok kredisi olan isim olduğu kanaati yakın çevresi ile benimseniyor. Özak’ın kapalı kapılar ardında Albayrak yönetimine karşı kurduğu planı uygulanıyor. İlk etapta Sadri Şener başkanlığı kabul etmese de Özak ısrarını inatla sürdürüyor. Bir akşam Şener’in kardeşi Sani Şener’in evinde ablası Sezer Komsuoğlu ile birlikte görüşüyor. Sadri Şener’in başkanlığı kabul etmesi halinde oluşturulacak yönetime maddi anlamda 10 milyon TL katkı sağlayacak listeyi aileye sunuyor. (Bu listeden daha sonradan 5 kuruş destek alınamadı) Özak Başbakana yakınlığıyla bilinen Albayrak ailesine direkt karşı gözükmemek için ‘Nasılsa Sadri Şener bu işlerle uğraşmaz, başarılı olamaz ve bırakır gider, o zaman ben de kendi kontrolümde bir yönetim getiririm’ düşüncesiyle hareket ediyor. Bakan ikinci adam olarak beni istemiyor. Çünkü kendisinin Trabzonspor’da ileriye dönük planları vardır. Ama Sadri Şener benim ismim üzerinde ısrar edince çok da üzerinde durmuyor. Albayrak yönetimi gidiyor. Benim de asbaşkan olduğum Şener yönetimi geliyor.“
“SADRİ’Yİ DÜŞÜRÜN HAYRETTİN’İ BAŞKAN YAPIN”
Hacısalihoğlu, Özak’a yönelik ilginç, ilginç olduğu kadar da çarpıcı açıklamasına devam ederken çok ama çok tartışılacak sözler sarf ediyor:
“Şener yönetiminde işler iyi gitmeye başlarken, Trabzonspor şampiyonluk mücadelesi verirken, şampiyonluğu nasıl kaçırdığı konuşulurken, camiada bütünlük sağlanma adımları atılırken Özak mutlu olmuyor. Bu arada aklına her geleni her ortamda söyleyen Şener’in ifadeleri özellikle siyasi alanda Bakan Özak’ı zorda bırakıyor. Gidici gibi gözükmeyen Şener yönetimine karşı harekete geçiyor. Bazı kişileri arayarak ‘Bırakın bu adamı, başkanlıktan düşürün, Hayrettin’i başkan yapın’ diyor. Fakat ne benim defterimde ne de görüştüğü kişilerde ihanet olmaz. Bunun üzerine Trabzonspor yönetimini ve dış politikasını yönetmek için Sadri Şener üzerinde etkisi büyük olan ablası ve kardeşini araya sokar. Onların kanalıyla istediklerini yaptırmaya ve söyletmeye başlar. Ancak karşısına engel olarak çıktım. Bu işlere engel olmakta kararlı olunca da ‘Sadri başkan devam etsin. Ama Hayrettin bey yoruldu, yerine başkasını asbaşkan yapsın’ diyerek benim tasfiye olmam yönünde Başkan Şener’i ikna eder. Çünkü Faruk Özak’ın kulüp içinde yapmayı planladığı kulüp anlayışı ile bağdaşmayacak istediği girişimleri bizzat tarafımdan reddedilmiştir.
Başbakan Erdoğan’ın kulübü ziyareti sırasında Başbakan’ın peşinden giderken Özak’a ‘Hoş geldin’ dememem ipleri koparır. Ayrıca kulübe alınan personel konusunda Bakan Özak’ın görüşüne uygun olmaması kendisini rahatsız eder. Özak’ın her dediğini yapan ve emrinde bir asbaşkan olmaması Özak’ın ‘Hayrettin bey gitmeli’ düşüncesini hızlandırır. Bazı ailevi işlerinin çözümünde Özak’ın Şener ailesine destek olması benim tasfiyemi gerçekleştirir. Ayrılmamdan sonra bazı düşünceler hayata geçirilir. Büyük emeklerle alınan yat limanı ve yayla tesisleri devredilmiş, masraf gerekçesiyle iki asgari ücretli çalışanlı çiftlik kapatılmış, Özak’ın gönlü alınmış, onun emrinde bir anlayış ortaya konmuştur. Bugünkü yönetimi tamamen kendisi organize etmiş, asbaşkan Ankara’ya çağrılmış, detaylar anlatılmıştır.
Ve ilk yarı sonunda 9 puanlık farkla herkesin ‘Banko şampiyon Trabzonspor’ dediği ortamda ve 26 yıl sonra gelecek olan şampiyonluk kupasını kaldırma bir büyük ihtirasa dönüşünce olan Trabzonspor’a olur. Çünkü iyi giden tekere çomak sokulmuştur. Çünkü kulübün her açıdan dengesi bozulmuştur. Ahenk kaybolmuştur.”
BÖLÜNMENİN, PARÇALANMANIN NEDENİ ÖZAK!
1995 yılından bugüne kadar geçen süreçte hedefe Faruk Özak’ı koyan Hacısalihoğlu, Özak’ın siyasi ikbali için kulübü siyaseten kullandığını da iddia ederken çarpıcı açıklamalarını şöyle bitiriyor: “Söylenecek çok söz vardır. Geçmişte ‘Trabzonspor siyasetin içine çekilmemeli’ diyen Özak kendi siyasi ikbali için Trabzonspor’u siyaseten kullanmıştır. Trabzonspor tabii ki her dönemde siyasi iktidarlardan en iyi şekilde yararlanmalı, iyi ilişkileri olmalı. Ancak siyasetin içine girmemeli, kişiler kendi ikballeri için Trabzonspor’u kullanmamalı. Bölünmeye fırsat vermemeli, bu yönde zaaf olmamalı.
Sayın Özak kendi siyasette olmadığı dönemlerde hep bunları dile getirmiştir. Ama kendi siyasete girdikten sonra bu yöndeki tavrı tam tersi olmuştur. Trabzonspor’u kendi siyasi ikbali için siyasetin içine değil göbeğine sokmuştur. Özak’a sormak gerek: Onursal Başkan M.Ali Yılmaz’ın siyasete girdiği dönem neden arkadan ‘kulüp siyasetin içinde olmamalı, hem siyaset hem kulüp işleri gitmez’ diye kulis yaptın? Koray Aydın’ın yardım ettiği dönemde tribünde üç hilalli bayrak asıldı diye niye tepki gösterdin? Atay Aktuğ’un CHP’lilerle cenaze törenlerine dahi gitmesinden niye rahatsız oldun?
Hiç kuşkusuz bu gelişmelerin büyük bir bölümünde Sayın Özak ile birlikte olduk.
Acı olan gerçek “KULLANILDIK!”
Bu başkanları kim getirmek için kim göndermek için uğraştı. Trabzonspor’un iyi yerlere gelmesi için uzun yıllar Özak ile birlikte hareket ettik. Özak’ın iknası ile birlikte pek çok gelişmede birlikte olduk. Hiç kuşkusuz bu nedenle günahımız, suçumuz hatta akılsızlığımız var. Kullanıldık. Güvenen, kırılan, zarar görenlerden özür diliyoruz. Yalnızca kulübün menfaatini düşündük. Şahsi bir karımız, kazancımız, menfaatimiz hiç olmadı. Başarılı olduğumuz konuların takdirini de yine taraftarımıza bırakıyorum. Fakat şu kesin ki camiada her türlü bölünme, dargınlık, kırgınlıklar da dikkat edilirse hep ne yazık ki Sayın Özak vardır. Elini kulüpten çekmedikçe bu huzursuzluklar ortadan kalkmaz. Başarı olmaz, birliktelik sağlanamaz. Oluşacak yönetimlere müdahale, alınacak porselene tenkit, yapılan transferlere eleştiri, hep onun hakkıdır. Ne gariptir ki son yapılan transferlere ve harcamalara hiç ağzından ‘çıt’ çıkmamıştır.
Onun yalnız kendi çıkarları doğrultusunda dostları vardır. Bunlar da sık sık değişir. Bakın, o anda kim gerekliyse onu kullanır ve yarın kenara atar, darıltır. Sanki Trabzonspor Özak için mi vardır?
Sayın Bakanın ifadesiyle birçoğumuz ‘kısa pantolonla gezerken’ bile o Trabzonspor’dan yararlandı ve şimdi de yararlanmaya devam ediyor. Her ne kadar ustalık döneminde düşünülmediyse de sanırım kimse iyi seramik satıyor diye ne liste başı ne milletvekili ne de bakan olur!..
Keşke rahmetli babanızın vasiyetine uysaydınız!”
Karadeniz Gazetesi
“Başkanları kim getirmek, kim göndermek için uğraştı?”diye soran Hacısalihoğlu, “Kendisini Trabzonspor’un sahibi gibi gören ‘ben ne istersem o olmalı’ mantığı ile hareket eden sayın Özak artık kulübün üzerinden elini tamamen çekmeli. Kaybolan birliğin sorumlusu kendisidir ” diyor.
Hayrettin Hacısalihoğlu...
Trabzonspor camiasının hiç kuşkusuz en çok konuştuğu isimlerden biri. Şenol Güneş’in ilginç benzetmesiyle “Trabzonspor camiasının Erol Taş’ı.” Yaptıklarıyla, konuşmalarıyla, kongrelerde izlediği politikalarla, çizgisinde hangi şartlar olursa olsun asla değişiklik olmayan, doğru bildiğini yapmaktan çekinmeyen bir isim... Sadri Şener’in asbaşkanlığını yaptığı bir dönemde tartışmalı şekilde yönetimle yollarını ayırırken kendisine vefasızlık yapıldığı kanaati oluşan Hacısalihoğlu’nun beyninde hiç kuşkusuz fırtınalar koptu, kopmaya devam ediyor. Çünkü kurban edildiğine inanıyor.
Trabzonspor şampiyonluğa giderken, Şenol Güneş ile müthiş uyum içerisinde çalışırken bir anda devre dışı bırakılan Hacısalihoğlu, neden niçinleri sorgularken yine doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen bir analiz yapıyor.
Aslında bir analizden öte anatomi.
Usta bir yöneticinin “Kullanıldık” deme yürekliliğini göstermesi kolay değil. Ama o söylüyor. Hem de son derece çarpıcı tespitleri, çarpıcı yorumları ve çarpıcı öz eleştirisiyle...
Hedefindeki isim ise eski bakan, eski başkan Faruk Özak oluyor. Hacısalihoğlu, 1995 yılı ile yolculuğa çıkıyor.
Trabzonspor eski asbaşkanı, bordo-mavili kulübe uzun yıllar hizmet veren Hayrettin Hacısalihoğlu ile 1995 yılından bugüne konuşuyoruz. Trabzonspor kulübünün son dönemlerinde son derece enteresan gelişmelerin yaşandığını dile getiren Hacısalihoğlu, son 16 yılın yönetimsel analizlerini yaparken, bire bir yaşadıkları ışığında “Bu başkanları kim getirmek için, kim göndermek için uğraştı” diyerek eski başkan, eski bakan, Trabzon milletvekili Faruk Özak ile ilgili önemli eleştiriler getiriyor. Hacısalihoğlu, çok tartışılacak açıklamalar yapıyor.
ÖZAK OYUNLARI BAŞLIYOR
“Yıl 1995” diyor Hacısalihoğlu ve devam ediyor.
“Trabzonspor İstanbul’da Beşiktaş’a yeniliyor. Büyük şansızlık, büyük hezimet...
Yönetim toplanıyor. Kanaat: iyi bir kadro oluşturduk, çok iyi bir hocamız var. Ancak bu duruma da kayıtsız kalamayız. Ya yönetim gidecek ya hocanın görevine son verilecek ya da bazı önemli oyuncular kadro dışı bırakılacak.
Karar: Yönetim giderse başka bir yönetim gelir. Bu hoca ve kadro da başarılı olur. (Nitekim bir yıl sonra aynı kadro şampiyonluğu Ali Şen’in yılların ardından itiraf ettiği gibi ‘Bir taşı kullanmasıyla’ kaçırıyor. 7 Türk, 2 de yabancı futbolcu A milli takımlarda oynuyor.)
Sadri Şener başkanlığındaki yönetim istifa kararı alıyor. Ticari işleri bozulan Şener’in başkanlıktan ayrılmasını da ticari yaşamına ayrı bir darbe vuracağı düşüncesinden hareketle ve bir vefa duygusuyla kafile, Sakarya deplasmanına giderken Şener’in ofisine yönlendiriliyor. Planlanmış senaryo gereği kafiledekiler başkana devam etmesi için ısrar ediyor ve medyaya görüntü veriliyor.
Ancak küçük bir sorun var; o dönem yönetimi çekip çeviren Asbaşkan, Genel Sekreter ve Futbol Şube Sorumlusunun devam etme niyeti yok. O zaman yeni bir asbaşkana ve ekibe ihtiyaç var. Faruk Özak ismi akla çok yakın geliyor. Fakat Özak görevi bir türlü kabul etmiyor. Faruk Özak’ı ikna etmek için çok çaba sarf ediyor ve birçok kişiden yardım istiyorum. Bir ara Sadri bey ‘Kabul etmiyorsa boş ver, ben kimseye yalvarmam’ diyerek tavır koyuyor.
Sayın Özak her ne kadar Allah rahmet eylesin ‘babasının futbola ve siyasete girmemesi için vasiyeti olduğunu’ söylese de sonunda ikna olup asbaşkanlığı kabul ediyor. Sonraki süreçte Şener’in işleri iyice bozulup hacizler gelmeye başlayınca kulüpteki alacağını da hibe edip görevinden ayrılıyor. (İleride alabilme umudunu yaşatmak için) Fedakarlık yapıyor.
Özak böylece yönetim içerisinde başkanlığa getiriliyor. Ancak görevden ayrılana kadar bu alacaktan tek bir kuruş ödeme yapmıyor (ayrılırken kulüp kasasında 800.000 dolar olduğu da unutulmamalı).
Şimdi bundan sonrası çok önemli. Yönetimin bir müddet çalışmaları iyi gidiyor. Sonra finans yönünden sıkışınca Trabzon dışında oturan bazı yöneticilerden özellikle de Salih Alparslan’dan borç para alınarak sıkıntı geçici olarak gideriliyor. Alparslan’a da üstü kapalı olarak daha sonraki dönemde başkanlık için işaret veriliyor. Ardından da muzice bir şekilde UEFA kupasında tur atlanılarak ekonomik gelir elde ediliyor. Dönemin Çiller hükümetinden de maddi katkı alınarak maddi sorun gideriliyor ve Alparslan’a verilen umutlar unutuluyor.”
ONURSAL BAŞKANI BAŞKANLIK İÇİN İKNA ETTİ SONRA MUHALEFETE GEÇTİ
Hacısalihoğlu, Trabzonspor’un o unutulmaz Avni Aker’ de Fenerbahçe’ye mağlup olarak şampiyonluğu kaçırdığı maçın ardından yaşanan gelişmeleri anlatırken tarihi notlar düşüyor. Ve anlatmaya devam ediyor:
“İlerleyen günlerde unutulmaz 1996 sezonunda Trabzonspor şampiyonluğu Fenerbahçe’ye kaptırınca Özak yönetimi ağır eleştiriler karşısında istifa etmek zorunda kalıyor. Özak Antalya’ya giderek Zigana tatil köyünde uzun yıllar yanında yöneticilik de yaptığı Onursal Başkan Mehmet Ali Yılmaz’a tekrar başkan olması için ‘Mutlaka gelmen lazım. Sana ihtiyaç var’ diyerek baskı kuruyor, ısrar ediyor, devreye yakın dostlarını koyuyor. Sonunda da Yılmaz’ı yeniden başkanlık için ikna ediyor.
Onursal Başkan Mehmet Ali Yılmaz’ın kurduğu yeni yönetime de bir süre sonra ne yazık ki en büyük muhalefeti Özak başlatıyor. Kapalı kapılar ardında muhalefeti yönlendiriyor. Arkadan vurmaya çalışıyor. Bunu da çevresine ve medyaya yaymak için büyük uğraş veriyor. Her yolu deniyor.
BAŞKANLIK İÇİN SÜMER’E SARILIYOR
Daha sonra kulübü kendince kurtarmak için Onursal Başkan Yılmaz’a karşı çıkacak bir başkan adayı arıyor. O günkü konjonktür gereği gerek kulüple ilişkisi kesilmiş ve her ne kadar kendisine zamanında çok ağır eleştiriler yapan Özkan Sümer’e sarılıyor. Sümer başkan seçiliyor.
Deneyimsiz isimlerden kurulu listeyle Sümer’in başkanlığındaki yönetimi seçim sonrası Trabzonspor zor günler bekliyor. Ama ekonomik olarak zor günler geçiren Sümer ve ekibine ne gariptir ki en büyük darbeyi yine kulübü dışarıdan yönetme planları tutmayan Özak muhalefeti vuruyor.
Sümer ikinci kez başkan seçildikten sonra dönemin yarısında sebebini hala bilmediğim nedenle istifa ediyor? Kulüp lokalinde oluşan kriz komitesi başkan ve yönetim tespitine çalışıyor. Bu kurulda Faruk Özak, Özkan Sümer ve birkaç kişi daha bulunuyor. Başkanlığa niyetli olan ve ismi ortaya atılan İskender Önal’ın başkan adaylığını geçiştiren ne gariptir ki ortağı Faruk Özak oluyor. Yapılan seçimde Özak benimsememesine rağmen Atay Aktuğ başkan seçiliyor.
Özak yine durmuyor. Düşünce ve siyasi olarak karşı olduğu bu modele muhalefetini yine kapalı kapılar ardında artırıyor ve tekrar olağanüstü kongreye gidiliyor.”
ALBAYRAK’A “SENDEN BAŞKAN OLMAZ” DİYOR
Eski başkan Nuri Albayrak’ın başkan olma sürecini de anlatan Hacısalihoğlu, bu konuda da ilginç yorumlarla Özak’ı işaret ederken şunları söylüyor:
“Aktuğ yönetimin kongre kararı almasının ardından başkanlık için birden Nuri Albayrak ismi ortaya çıkıyor. Albayrak Özak ile görüşüyor. O da kendisine ‘Senden başkan olmaz, yönetime gir biraz deneyim kazan’ anlamında ifadeler kullanarak destek vermiyor. Ama İskender Önal ve Özkan Sümer’in de aday olduğu seçimde ikisinin oylarının toplamından fazlasını alan Nuri Albayrak başkanlığındaki yönetim göreve geliyor. Ama Özak’ın istemediği başkan ve yönetim olunca yine Özak senaryosu devreye giriyor.
Özak ilk günden muhalefete başlıyor. Bakanlık döneminde bu yönetime tamamen sırtını çeviriyor. Hiç destek vermediği gibi yönetimin bazı projelerinin önüne engel oluyor.
Bunun en güzel kanıtı da Akyazı projesi oluyor. Albayrak tarafından ortaya konan bu projenin hayal ürünü olduğunu, rantbl olmadığını her zaman olduğu gibi kapalı kapılar ardında anlatıyor ve projeyi açıkça engelleyen isim olmasının yanında ‘Kulübü borç batağına soktular’ diye de çevresini kullanarak kamuoyu oluşturuyor. Başbakan Erdoğan’ın Trabzon meydanında seçim konuşmasında Trabzon’a yapılması için söz verdiği Akyazı projesine sahip çıkmayan ve onu resmen engelleyen bir tutum içine giren bir bakan gerçeğiyle karşı karşıya kalınıyor. Bu arada Albayrak yönetimi görev başında iken İstanbul, Ankara ve Trabzon’da toplantılar organize edip başkanlık ve yönetim kurulu üyeliği adaylıkları için isimler tespit ettirilerek Albayrak yönetimine karşı kamuoyu oluşturuluyor. Albayrak yönetimi gönderiliyor.”
http://www.karadenizgazete.com.tr/icerik/Haber/konu/9164-HzNoqSjCNaLEJvzTpr7Gc4NfCGrZTLvLyUc.jpg
SADRİ ŞENER İSMİNİ BENİMSETİYOR
Hacısalihoğlu, Sadri Şener’in başkan olmasının da yolunu açanın eski başkan, eski bakan Özak olduğunu da belirtirken şunları söylüyor:
“Kendi fikri olan Sadri Şener’in başkanlık için en çok kredisi olan isim olduğu kanaati yakın çevresi ile benimseniyor. Özak’ın kapalı kapılar ardında Albayrak yönetimine karşı kurduğu planı uygulanıyor. İlk etapta Sadri Şener başkanlığı kabul etmese de Özak ısrarını inatla sürdürüyor. Bir akşam Şener’in kardeşi Sani Şener’in evinde ablası Sezer Komsuoğlu ile birlikte görüşüyor. Sadri Şener’in başkanlığı kabul etmesi halinde oluşturulacak yönetime maddi anlamda 10 milyon TL katkı sağlayacak listeyi aileye sunuyor. (Bu listeden daha sonradan 5 kuruş destek alınamadı) Özak Başbakana yakınlığıyla bilinen Albayrak ailesine direkt karşı gözükmemek için ‘Nasılsa Sadri Şener bu işlerle uğraşmaz, başarılı olamaz ve bırakır gider, o zaman ben de kendi kontrolümde bir yönetim getiririm’ düşüncesiyle hareket ediyor. Bakan ikinci adam olarak beni istemiyor. Çünkü kendisinin Trabzonspor’da ileriye dönük planları vardır. Ama Sadri Şener benim ismim üzerinde ısrar edince çok da üzerinde durmuyor. Albayrak yönetimi gidiyor. Benim de asbaşkan olduğum Şener yönetimi geliyor.“
“SADRİ’Yİ DÜŞÜRÜN HAYRETTİN’İ BAŞKAN YAPIN”
Hacısalihoğlu, Özak’a yönelik ilginç, ilginç olduğu kadar da çarpıcı açıklamasına devam ederken çok ama çok tartışılacak sözler sarf ediyor:
“Şener yönetiminde işler iyi gitmeye başlarken, Trabzonspor şampiyonluk mücadelesi verirken, şampiyonluğu nasıl kaçırdığı konuşulurken, camiada bütünlük sağlanma adımları atılırken Özak mutlu olmuyor. Bu arada aklına her geleni her ortamda söyleyen Şener’in ifadeleri özellikle siyasi alanda Bakan Özak’ı zorda bırakıyor. Gidici gibi gözükmeyen Şener yönetimine karşı harekete geçiyor. Bazı kişileri arayarak ‘Bırakın bu adamı, başkanlıktan düşürün, Hayrettin’i başkan yapın’ diyor. Fakat ne benim defterimde ne de görüştüğü kişilerde ihanet olmaz. Bunun üzerine Trabzonspor yönetimini ve dış politikasını yönetmek için Sadri Şener üzerinde etkisi büyük olan ablası ve kardeşini araya sokar. Onların kanalıyla istediklerini yaptırmaya ve söyletmeye başlar. Ancak karşısına engel olarak çıktım. Bu işlere engel olmakta kararlı olunca da ‘Sadri başkan devam etsin. Ama Hayrettin bey yoruldu, yerine başkasını asbaşkan yapsın’ diyerek benim tasfiye olmam yönünde Başkan Şener’i ikna eder. Çünkü Faruk Özak’ın kulüp içinde yapmayı planladığı kulüp anlayışı ile bağdaşmayacak istediği girişimleri bizzat tarafımdan reddedilmiştir.
Başbakan Erdoğan’ın kulübü ziyareti sırasında Başbakan’ın peşinden giderken Özak’a ‘Hoş geldin’ dememem ipleri koparır. Ayrıca kulübe alınan personel konusunda Bakan Özak’ın görüşüne uygun olmaması kendisini rahatsız eder. Özak’ın her dediğini yapan ve emrinde bir asbaşkan olmaması Özak’ın ‘Hayrettin bey gitmeli’ düşüncesini hızlandırır. Bazı ailevi işlerinin çözümünde Özak’ın Şener ailesine destek olması benim tasfiyemi gerçekleştirir. Ayrılmamdan sonra bazı düşünceler hayata geçirilir. Büyük emeklerle alınan yat limanı ve yayla tesisleri devredilmiş, masraf gerekçesiyle iki asgari ücretli çalışanlı çiftlik kapatılmış, Özak’ın gönlü alınmış, onun emrinde bir anlayış ortaya konmuştur. Bugünkü yönetimi tamamen kendisi organize etmiş, asbaşkan Ankara’ya çağrılmış, detaylar anlatılmıştır.
Ve ilk yarı sonunda 9 puanlık farkla herkesin ‘Banko şampiyon Trabzonspor’ dediği ortamda ve 26 yıl sonra gelecek olan şampiyonluk kupasını kaldırma bir büyük ihtirasa dönüşünce olan Trabzonspor’a olur. Çünkü iyi giden tekere çomak sokulmuştur. Çünkü kulübün her açıdan dengesi bozulmuştur. Ahenk kaybolmuştur.”
BÖLÜNMENİN, PARÇALANMANIN NEDENİ ÖZAK!
1995 yılından bugüne kadar geçen süreçte hedefe Faruk Özak’ı koyan Hacısalihoğlu, Özak’ın siyasi ikbali için kulübü siyaseten kullandığını da iddia ederken çarpıcı açıklamalarını şöyle bitiriyor: “Söylenecek çok söz vardır. Geçmişte ‘Trabzonspor siyasetin içine çekilmemeli’ diyen Özak kendi siyasi ikbali için Trabzonspor’u siyaseten kullanmıştır. Trabzonspor tabii ki her dönemde siyasi iktidarlardan en iyi şekilde yararlanmalı, iyi ilişkileri olmalı. Ancak siyasetin içine girmemeli, kişiler kendi ikballeri için Trabzonspor’u kullanmamalı. Bölünmeye fırsat vermemeli, bu yönde zaaf olmamalı.
Sayın Özak kendi siyasette olmadığı dönemlerde hep bunları dile getirmiştir. Ama kendi siyasete girdikten sonra bu yöndeki tavrı tam tersi olmuştur. Trabzonspor’u kendi siyasi ikbali için siyasetin içine değil göbeğine sokmuştur. Özak’a sormak gerek: Onursal Başkan M.Ali Yılmaz’ın siyasete girdiği dönem neden arkadan ‘kulüp siyasetin içinde olmamalı, hem siyaset hem kulüp işleri gitmez’ diye kulis yaptın? Koray Aydın’ın yardım ettiği dönemde tribünde üç hilalli bayrak asıldı diye niye tepki gösterdin? Atay Aktuğ’un CHP’lilerle cenaze törenlerine dahi gitmesinden niye rahatsız oldun?
Hiç kuşkusuz bu gelişmelerin büyük bir bölümünde Sayın Özak ile birlikte olduk.
Acı olan gerçek “KULLANILDIK!”
Bu başkanları kim getirmek için kim göndermek için uğraştı. Trabzonspor’un iyi yerlere gelmesi için uzun yıllar Özak ile birlikte hareket ettik. Özak’ın iknası ile birlikte pek çok gelişmede birlikte olduk. Hiç kuşkusuz bu nedenle günahımız, suçumuz hatta akılsızlığımız var. Kullanıldık. Güvenen, kırılan, zarar görenlerden özür diliyoruz. Yalnızca kulübün menfaatini düşündük. Şahsi bir karımız, kazancımız, menfaatimiz hiç olmadı. Başarılı olduğumuz konuların takdirini de yine taraftarımıza bırakıyorum. Fakat şu kesin ki camiada her türlü bölünme, dargınlık, kırgınlıklar da dikkat edilirse hep ne yazık ki Sayın Özak vardır. Elini kulüpten çekmedikçe bu huzursuzluklar ortadan kalkmaz. Başarı olmaz, birliktelik sağlanamaz. Oluşacak yönetimlere müdahale, alınacak porselene tenkit, yapılan transferlere eleştiri, hep onun hakkıdır. Ne gariptir ki son yapılan transferlere ve harcamalara hiç ağzından ‘çıt’ çıkmamıştır.
Onun yalnız kendi çıkarları doğrultusunda dostları vardır. Bunlar da sık sık değişir. Bakın, o anda kim gerekliyse onu kullanır ve yarın kenara atar, darıltır. Sanki Trabzonspor Özak için mi vardır?
Sayın Bakanın ifadesiyle birçoğumuz ‘kısa pantolonla gezerken’ bile o Trabzonspor’dan yararlandı ve şimdi de yararlanmaya devam ediyor. Her ne kadar ustalık döneminde düşünülmediyse de sanırım kimse iyi seramik satıyor diye ne liste başı ne milletvekili ne de bakan olur!..
Keşke rahmetli babanızın vasiyetine uysaydınız!”
Karadeniz Gazetesi