PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Özlemişiz be...



Ceyhun Öncü
05.04.2011, 02:46
Özlemişiz be…

“Sensiz geçen günlerin izdivacına talibim” tezahüratı vardır. Tam olarak öyle olmasa da vardır. Boz Baykuşlar’ın bu duyguyu hissedecek kadar bu takıma bağlanacağı sorsanız ilk zamanlarda kimsenin aklına gelmezdi. Ama oldu. Milli maç nedeniyle giren ara herkeste içten içe bir özlem oluşturdu. Kimi zaman yoğunluyla yoran, sıklığıyla “Ne yapıyoruz lan biz?” dedirten organizasyonlar iki hafta duraksayınca herkeste bir şaşkınlık oluşmuştu.
Böyle bir havada hazırlanıldı Bucaspor maçına. Duyulan ekstra özlem dışında her şey olağandı aslında. Yine maçtan saatler önce Taksim’de buluşuldu. Yine kimisi geç kaldı, kimisi erkenden gelip saatlerce dikildi. Yine her 5 dakikada bir “Otobüs ne zaman kalkıyor?” soruları soruldu. Yine atkılar satıldı, yine kameralar etrafımızdaydı. Saatler 14:00’ü gösterdiğinde grup 40 kişiyle hazır ve nazırdı.
Aslına bakılırsa toplanan sayının kutsallığı bir yana matematiksel değeri bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Bundan 2 ay önce 40 kişi toplandığımızda sevinçten havalara uçarken bugün burun kıvırır hale gelmiştik. Şüphesiz ki bunun sebebi son 3 maçta yakaladığımız 80 kişilik seyirci ortalamasıydı. Yine de “Allah bereket versin” dedik, bir türlü gelmek bilmeyen otobüsümüze doğru yola koyulduk.
Akbiller basıldı, arka tarafa yüklenildi, boş otobüste ayakta gidildi, yola çıkıldı.
Ancak her seferinde bizi yavaşlatan trafik bu kez “buyurun özlemişsinizdir” deyip önümüzü açıyordu. Basketbolundan Voleyboluna her türlü branşta geç kalabilmeyi gelenek haline getirmiş olan grubumuz bu kez gereğinden fazla erken stada ulaşmıştı. Tam 2 saat önce.
Olimpiyat Stadı’nda oynanacak bir maçtan 2 saat önce orada olursanız, orada o gün maç oynanacağı konusunda şüpheye düşmemeniz sürpriz olur. Emniyet görevlileri bile “bu deliler bu saatte burada ne yapıyor” diye bize bakarken biz stada girip geleneksel donma şenliklerimize başlamıştık bile.
Yeni beste denemeleri, muhabbetler, davul eğlenceleri derken maç saati gelmişti. Daha kalabalık beklediğimiz Buca taraftarı bizim sadece ve sadece iki katımız kadardı. Tam anlamıyla bir deplasman tadı yaşayamamış olsak da geleneği bozmadığımız için mutluyduk. Zaten bu konuda bize sıkıntı yaşatan tek grup Alkaralardı.
Santra yapıldı, üçlü çekildi. Biriken özlemin verdiği güçle ilk 10 dakika Çarşı’yı KOP’u kıskandıracak desibellerdeydik. Davul daha güçlü vuruyor, alkışlar senkronize gidiyor, boğazlarda belediye çukurları daha acı hissediliyordu. Ancak bir süre sonra ne olduysa herkesin enerjisi tükenmeye başladı. Ses azaldı, tempo düştü. Bu dakikalarda imdadımıza koşan bu maç için hazırladığımız Tek Sıralı Boz Baykuş Usülü Meksika Dalgası koreografisi oldu. 34. Dakika yaklaşırken hazırlıklar tamamlandı. 50’ye yakın Boz Baykuş tek sıra halinde dizildi. Çömeldi. Top Sakallı’nın hareketiyle dalga sola doğru akmaya başladı. 10-15 defa tekrarlanan bu hareket uzaktan nasıl görünüyordu bilmiyoruz ama yapanların oldukça eğlendiği bir gerçekti. Hazır yan yana dizilmişken ekspres bir halay çekmeyi de ihmal etmedik. Bunlar gerçekleşirken dakikalar 40’a dayanmıştı. Kaça dayanmıştı? 40’a dayanmıştı. Kaça dayanmıştı? 40’a dayanmıştı. Kaça dayanmıştı? 40’a dayanmıştı.
Biz tribünde ilk yarıda bunları yaşarken sahada pek de şaşırtıcı olmayan bir golsüz beraberlik hakimdi. Biz pek gole alışkın değilizdir zaten. Olimpiyatta gol görmek biraz lüks kaçıyor. Ama olsun alıştık artık.
Devre arası resmi içeceği çaylar alındı, artık dinlemekten sıkıldığımız dedeler dinlendi. Belki gol bile görürüz ümidiyle uslu çocuklar olup ikinci yarıyı beklemeye başladık.
İkinci yarının başlamasıyla golü gördük. Ama istediğimiz golün bu olduğu konusunda şüphelerimiz var. Buca karambolde nasıl girdiğini anlayamadığımız bir topla 0-1 öne geçmişti. Bucalılar sevindi, biz alkışladık. Bucalılar soyundu, biz şaşırdık ama alkışladık.
Bu dakikalardaki desibel düzeyimiz ise en kral tiyatro seyircisini bile kıskandırabilirdi. Çıt çıkarmadık ki futbolcularımızın konsantrasyonu bozulmasın. Çok düşünceliyizdir.
Dakikalar 69’u gösteriyordu ki, maça ilk kez gelen ağabeylerimizden biri kazandığımız korner sonrasında “Bu pozisyon gol olur, Boz Baykuşlar golü 69’da atar” dedi. O pozisyon gol oldu. Kıdemli Nostradamus ağabeyimizin tahtı artık sallanmaya başlamıştı.
Beraberliği yakalayan takımımız galibiyet için yüklenirken biz de az da olsa ses çıkarmaya başladık. Davul tekrar çaldı, biz de tekrar sorduk; “İstanbul seninle, gel dedin de gelmedik mi ölmeye?”
Artık maç berabere bitecek 1 puan da puandır diye düşünürken Holosko kendisini Holosko yapan en önemli özelliğini kullandı. Güçlü ve hızlı bir driplingle ceza sahasına girdi, topu çekti uzak köşeye sert ve düzgün bir biçimde yolladı. İşte yine bir gelenek gerçekleşmişti. 80 bin kişilik statta 40 kişilik taraftar grubu nasıl becerdiyse gol sevincinde birbirini ezmeyi becermişti. Ama bu ezme meselesi kimseyi korkutmasın. Ezilmek istenen arkadaşlar bunlar. Golden sonra ezilmek istemeyenler için ayrı Aile Salonumuz da mevcut. Lakin klimamız arızalı.
Takımımız kalan dakikaları –idare etti-. Böylece Galatasaray maçından sonra İBB bir kez daha geriden gelip 3 puana ulaşmış oldu. Ancak herkesin aklında maçtan sonra önümüzdeki oldukça önemli Türkiye Kupası karşılaşması vardı. Çünkü ligdeki yerimizin aşağı yukarı belli olduğu bir durumda futbolcusundan malzemecisine, yöneticisinden taraftarına tüm camia Türkiye Kupası’na kilitlenmiş durumdaydı. En azından biz öyle umuyoruz.
Maç sonunda tekrar otobüslere binildi. Akbiller basıldı. Koltuklar kapıldı. Bu kez kimsenin ayakta gitmeye mecali yoktu. Kimi kitap okudu, kimi uyudu. Kimi Metrobüs’te indi, kimi inecek gibi yaptı vazgeçti. Ama herkes hissedilen büyük yorgunluğa rağmen eğlenceli bir gün geçirmenin rahatlığıyla evine döndü.
Yazılara başlamak ve bitirmek zordur her zaman. Klişeler de bugünler içindir. Ve bu yazıyı bitirmek için “Önümüzdeki maçlara bakacağız” dan daha güzel bir klişe bulunabilir mi?
Özet: İBB: 2 Bucaspor : 1. Eğlendik.

Fatih Özkan
05.04.2011, 04:09
Çok keyifli bir maç yazısı olmuş (: