PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Üretim Planlama ve Kalite Yönetimi



Oğuz ZEYTİN
26.12.2010, 21:30
Trabzonspor taraftar forumunda bu başlık "ne alaka" diyebilirsiniz. Kar manzaralarından rock'n roll'a, sinemadan otomobile çok geniş bir yelpazede paylaşımlarda bulunuyoruz. Farkında olmadan hayatımızın her bir anını daha VERİMLİ kullanmak, yaşam KALİTEMİZİ daha da artırmak için PROJELER YÖNETİYORUZ.

Mesela Trabzonspor'a gelecek forveti beklerken "inşallah bu sefer KALİTELİDİR" diye dua ediyoruz.

Peki KALİTE nedir?

- Ucuza alıp uzun yıllar kullanmak mıdır?

- Su geçirmeyen ayakkabı mıdır?

- Yoksa raftaki en pahalı ürün müdür kaliteli olan?

Naçizane bu konuya ilgi duyan tüm arkadaşlarımızla haber, makale, uygulama paylaşabileceğimiz sayfamız olsun istedik.

Takipçilerinin bol olması ümidiyle...

Cengiz Çubukcu
26.12.2010, 21:38
Amin Oğuz Amin, inşallah takip eden olur :) ben şahsen üretimde çalışan biri olarak bu tür doküman veya form gibi kayıtlar konusunda isteyen arkadaşlar ayardımcı olabilirim...

Oğuz ZEYTİN
26.12.2010, 21:41
Amin Oğuz Amin, inşallah takip eden olur :) ben şahsen üretimde çalışan biri olarak bu tür doküman veya form gibi kayıtlar konusunda isteyen arkadaşlar ayardımcı olabilirim...

Sağolun Cengiz Abi...

Sıkıcı olsun istemem ama akademik paylaşımlarda bulunabilirim ben de...

hakankurt1967
26.12.2010, 22:17
Kalite benim için malzemeyi en iyi şekilde kullanabilmektir...

Oğuz ZEYTİN
26.12.2010, 22:24
Kalite benim için malzemeyi en iyi şekilde kullanabilmektir...

Peki, sadece malzemeyi mi kullanıyoruz Hakan?

Zamanın yönetimi? Finansal kaynakların kullanımı? Yani kısacası tüm sürecin en iyi şekilde kullanılması desek olur mu?

izzet
26.12.2010, 22:42
Bence Kalite uzun soluklu Müsteri Memnuniyetidir :)

Cengiz Çubukcu
26.12.2010, 22:46
Bence Kalite uzun soluklu Müsteri Memnuniyetidir :)

Tabi Almanyada olunca uzun soluk daha bir anlamlı oluyor :) Almanlar kalite denince ilk aklıma gelen millettirler...

Oğuz ZEYTİN
26.12.2010, 22:47
Bence Kalite uzun soluklu Müsteri Memnuniyetidir :)

Bir görüş de böyle söylüyor. Ama sadece müşteri memnuniyeti mi?

Bunun ötesinde başka neler olabilir?

Cengiz Çubukcu
26.12.2010, 22:52
Bir görüş de böyle söylüyor. Ama sadece müşteri memnuniyeti mi?

Bunun ötesinde başka neler olabilir?

artık memnuniyetten mest etmeye doğru giden bir tanım var...

agahozlu
26.12.2010, 23:22
P.B.Crosby in kalite hakkında bazı felsefeleri var. Bunlardan bana göre en güzel olanı: "Kalite mükemmellik değildir,ihtiyaçlara uygunluktur" düşüncesi.
Ankaragücü'nün kadrosuna kattığı bir oyuncu onlar için kaliteli olabilirken bizim için kaliteli olmayabilir çünkü bizim ihtiyaçlarımızı karşılamaz.
Standart bir ücretle çalışan insan için orta sınıf bir araba kaliteli iken,holding sahibi bir kişi için o araba kaliteli değildir.

hakankurt1967
26.12.2010, 23:26
Peki, sadece malzemeyi mi kullanıyoruz Hakan?

Zamanın yönetimi? Finansal kaynakların kullanımı? Yani kısacası tüm sürecin en iyi şekilde kullanılması desek olur mu?

Tabi ''en iyi şekilde'' dediğimizde tüm süreci tek cümlede bu şekilde anlatılabilir.Kalite büyük bir çaplı üzerinde tartışalabilecek bir konu.Ve burada ki yorumlarda kaliteyi tanımlayabilecek sadece kısa bir özeti olur...

KemalEROĞLU5961
27.12.2010, 01:18
agahozlu'nun da dediği gibi "Sıfır hata" anlayışının öncüsü Philip Crosby'e göre kalite; gereksinimlere uygunluk imiş. Yani bir ürünün ya da hizmetin kalitesi tüketicinin gereksinimlerini karşılayabildiği ölçüde yüksekmiş.

Armağan Dere
27.12.2010, 01:36
1 liraya 6 tane mi,6 liraya 1 tane mi?...1 tane alırım sağlam alırım...

TSezgin61
27.12.2010, 01:47
kaliteli ürün, en az hata veren üründür.

uzun vaadeli memnuniyet kaliteyi gösterir. kisa süren memnuniyet kalitesizligi...

bu futbolcu olsun, ürün olsun degismez.

Oğuz ZEYTİN
27.12.2010, 01:58
Evet, arkadaşlar. Kısa süreli beyin fırtınamız sonucunda KALİTE kavramını ilişkilendirebileceğimiz birçok alt öğe yakaladık.

- Malzeme kullanımı uygunluğu

- Müşteri memnuniyeti

- İhtiyaçlar

- Hatasızlık

- Sağlamlık

- Uzun vadeli memnuniyet (süre)

Şimdi, tüm bu verileri göz önünde bulundurarak;

KALİTE, KULLANIMA UYGUNLUKTUR. (DR. J.M. JURAN)

KALİTE, İHTİYAÇLARA UYGUNLUKTUR (P.B.CROSBY)

KALİTE, ÖNLEMDİR.

KALİTE, BİR ÜRÜN VEYA HİZMETİN DEĞERİDİR. (FEIGENBAUM, ABBOTT)

KALİTE, ÜRÜN YA DA HİZMETİ EKONOMİK BİR YOLDAN ÜRETEN VE TÜKETİCİ İSTEKLERİNE CEVAP VEREN BİR ÜRETİM SİSTEMİDİR.

(TS 9005) KALİTE, BİR ÜRÜN VEYA HİZMETİN BELİRLENEN VEYA OLABİLECEK İHTİYAÇLARI KARŞILAMA KABİLİYETİNE DAYANAN ÖZELLİKLERİN TOPLAMIDIR.

(ISO 9000) KALİTE ; BİR ÜRÜN VEYA HİZMETİN BELİRLENEN İHTİYAÇLARI KARŞILAMA KABİLİYETİNE DAYANAN ÖZELLİKLERİN TÜMÜDÜR.

gibi tanımlar geliştirebiliriz.

izzet
27.12.2010, 10:45
Kalite bir ürünün Fiyatini unuttuktan sonra bile onu hatirlamaktir.

Sonja Heidinger

Kalite Tecrübelerin Fikirlerle bulusmasidir
Kalite ürünün degil, Müsterinin geri dönüsüdür.

Günther Schreiber

Kalite Terdir.

Adalbert Milz

Recep Alkan
27.12.2010, 11:31
ÇAlışmış olduğum firmanın Kalite Güvence Sorumlusu olarak bende iki kelam etmek isterim bu başlıkta.

Bence Kalite, müşterinin almış olduğu üründe aradıklarını tam olarak bulabilmesidir.

Yani, çalışmış olduğum firmadan örnek vermek gerekirse,

Biz Traktör kabini imal ediyoruz. Kabinde herşeyden önce gelen Kabin güvenliğidir. Peki bu nasıl sağlanır. Öncelikli olarak kabin profillerinde ki kaynakların sağlam olması ile sağlanır. Kaynaklarda ki bir atlama ALLAH korusun bir devrilme anında insan ölümüne kadar gidebilir.

İkinci beklenen, Kabinin su - toz ve ses gibi rahatsız edici dış etkenleri kabinin içeri almaması yada en az miktarda alınması. (Az derken Ses. Su ve toz kesinlikle hayır)

Bunlardan sonra da sıra tabi ki konfora geliyor.

Eğer uzun zamanlı olarak müşteriye bunları sağlayabiliyorsanız, bir arıza anında müşteriye en kısa zamanda yardımcı olabiliyorsanız üretmiş olduğunuz ürün kaliteli bir ürün, sizde Kaliteyi önde tutan bir firma olursunuz.

Ayrıca evrak olarak teknik desteğe ihtiyacınız olursa yardımcı olmak isterim.

Recep Alkan
27.12.2010, 11:32
Edit...................................

Oğuz ZEYTİN
27.12.2010, 11:38
Soyut kavramlar, sektörden örnekle daha güzel anlaşılıyor. Teşekkürler Recep Abi.

Bir şey sormak isterim: Siparişe göre mi üretim yapıyorsunuz? Yani müşterilerinizin talep ettiği farklı uygulamaları, üretime yansıtabiliyor musunuz?

Recep Alkan
27.12.2010, 11:49
Oğuz bizde, "Yap Bahçeye Koy, nasılsa Satılır" mantığı ne yazık ki işlemiyor.

Hali HAzırda çalışmakta olduğumuz Fiat Grup ile sipariş üzerine çalışmaktayız. Onların üreteceği Traktörlere göre bize çektikleri sipariş üzerinden kabin üretimimizi devam ettiriyoruz. Yani bizim kabin farklılığı biraz da çalıştığımız şirketlerin isteklerine göre değişiyor.

Örnek vermek gerekirse,

Büyük miktarlarda olmasa da Çinlilere kabin üretmiştik. Adamlar kabinlerinde, Televizyon, Buzdolabı, arka cama kamera (geri giderken televizyondan arkayı görebilmek için), yan yolcu oturma koltuğu gibi bu zamana kadar çok da karşılaşmadığımız ekstra özellikler istedi.

Onlara özel kabinleri bu şekilde üreterek sevkiyatlarımızı gerçekleştirmiştik.

Oğuz ZEYTİN
27.12.2010, 11:58
Oğuz bizde, "Yap Bahçeye Koy, nasılsa Satılır" mantığı ne yazık ki işlemiyor.

Hali HAzırda çalışmakta olduğumuz Fiat Grup ile sipariş üzerine çalışmaktayız. Onların üreteceği Traktörlere göre bize çektikleri sipariş üzerinden kabin üretimimizi devam ettiriyoruz. Yani bizim kabin farklılığı biraz da çalıştığımız şirketlerin isteklerine göre değişiyor.

Örnek vermek gerekirse,

Büyük miktarlarda olmasa da Çinlilere kabin üretmiştik. Adamlar kabinlerinde, Televizyon, Buzdolabı, arka cama kamera (geri giderken televizyondan arkayı görebilmek için), yan yolcu oturma koltuğu gibi bu zamana kadar çok da karşılaşmadığımız ekstra özellikler istedi.

Onlara özel kabinleri bu şekilde üreterek sevkiyatlarımızı gerçekleştirmiştik.

Literatürdeki "çekme sistemi" kavramının en canlı örneği.

Tıpkı yıllar önce Toyota'nın müşterilerin isteklerinin çeşitli olabileceğini düşünüp tek tip modelden vazgeçip ürünlerde çeşitliliğe gitmesi gibi...

*

Bu arada konuyla ilgili bir kitap tavsiye ederim: "Taiichi Ohno - Toyota Ruhu ( Scala Yayıncılık)"

Oğuz ZEYTİN
29.12.2010, 13:01
W. Edwards Deming’in 14 ilkesi;

1. Hedef Sürekliliği yaratın.

2. Yeni bir felsefe benimseyin.

3. Kaliteye ulaşmak için kontrolü temel almaktan vazgeçin.

4. Sadece fiyatı temel alarak iş verme uygulamasını kaldırın.

5. Sürekli olarak ve sonsuza kadar iyileştirin.

6. İş eğitimini kurumsallaştırın.

7. Liderliği kurumsallaştırın.

8. Korkuyu söküp atın.

9. Bölümler arasındaki engelleri yıkın.

10. Sloganları ve nasihatleri ortadan kaldırın.

11. Çalışma standartlarını ve hedeflerle yönetimi ortadan kaldırın.

12. İnsanların yaptıkları işten gurur duymalarını önleyen engelleri ortadan kaldırın.

13. Canlı bir eğitim programı yürütün.

14. Dönüşümü gerçekleştirmek için herkesi seferber edin.

(W. E. Deming istatistikçi, kalite geliştirici.)

izzet
17.01.2011, 17:21
Düsüncelerime en uygun baslik bu sanirim.

Bazen kaliteyi, imaj ile karistiriyouz gibime geliyor. Heleki Türkiyede "XXXler yapiyor Arkadas" mantigi var. Hakaret olarak algilanmasin, bence bazen bu özentilige bile variyor.

Mesela ben Yazin harclik olsun diye Topladigim Findigi, Ferrero Firmasi Nuttella yapip bize geriye satiyor. Hatta Türkiyeden Gurbetcilere coksa Ismarlaniyor Nutella.

Ancak Fiskobirligin Findik Ezmesini tadan bircok kisi, "Nutellada ne imis" diyebiliyor.

Bu Sorunsalda birazda pazarlama yönetminin yanlis olmasininda katkisi var bence... "Fiskobirlik" cok uzun, ve sanayiyi hatirlatan bir isim. Findik ezmesi, daha cok bir Aciklama gibi duruyor. Akillarda soyut olarak kalmasi nerede ise imkansiz.

Baska bir örnek : Almanyada bircok Müsteri, "Zaten Yurtdisinda üretiliyor, Arabanin surasi burasi Paslaniyor, Elektronik hatalar cok sinir bozuyor, fiyatlari cok yüksek" diye, misal olarak Türk yapimi Hyundailere yönelirken, Türkiyede ise kirada oturan Insanlar bile, "Ah bir Alman aracim olsa" diye hayiflaniyor. Hatta en alt donanimlisindan, almak icin, mantik disi paralar ödüyor.

Bunlara nedense hep sinir oluyorum. :)

M.S.SOFU
17.01.2011, 18:46
şimdi herkes bir şeyler söylemiş

hepsini okudum,bir iktisat öğrencisi olarak çok hoşuma gitti.kendimi geliştirdim.

dolu dolu bi sayfa

yani boş konuşma olmayan bir sayfa

nacizane benimde katkım olsun

şimdi bi üst mesajda ''oğuz zeytin'' forumdaşın yazılarını barcelona ya uygulamak istiyorum ve barca nın kalite ürün yönetiimini nasıl yaptığını görmenizi istiyorum

W. Edwards Deming’in 14 ilkesi;

1. Hedef Sürekliliği yaratın.
*barcelona nın yıllar süren başarısı ve sürekli inatla aynı sistem üzerine sabırla diretip oynaması.

2. Yeni bir felsefe benimseyin.
*johan cruyff ile bu işin temelini atmıştır.

3. Kaliteye ulaşmak için kontrolü temel almaktan vazgeçin.
*barca kaltieyi sürekliliğini sağlayan eğitimden geçirmektedir.altyapısına aldığı oyuncuların hepsine kişisel gelişim dersi vermektedir.

kontrölü biraraç olarak kullanmaktadır.amaç değildir.
amaç spor ahlakı,araç kontrol ve eğitim şeklinde gibi görünüyor.

4. Sadece fiyatı temel alarak iş verme uygulamasını kaldırın.
altyapıdan gelen oyuncular kalitenin pahalık olanda değil sisteme entegre olmuş aşina olanda olduğunu gösteriyor-busquets vs.-

5. Sürekli olarak ve sonsuza kadar iyileştirin.
yorum yok :)
6. İş eğitimini kurumsallaştırın.

7. Liderliği kurumsallaştırın.
cruyff,guardiola,rijkard
8. Korkuyu söküp atın.

9. Bölümler arasındaki engelleri yıkın.

10. Sloganları ve nasihatleri ortadan kaldırın.
11. Çalışma standartlarını ve hedeflerle yön/etimi ortadan kaldırın.

12. İnsanların yaptıkları işten gurur duymalarını önleyen engelleri ortadan kaldırın.

13. Canlı bir eğitim programı yürütün.

14. Dönüşümü gerçekleştirmek için herkesi seferber edin.

(W. E. Deming istatistikçi, kalite geliştirici.)

izzet
17.01.2011, 19:19
Tabiki iktisatcilar.

Dümyayi dengede tutan Insanlar biziz :)

ÖmerFarukYılmaz
17.01.2011, 19:31
Bir işletmeci olarak burada bulunmak hoşnut eder beni..

Ama merak ediyorum,Tez mi var:)

izzet
17.01.2011, 19:32
Isletmecimi...hmmm



;)

yaranozlu
17.01.2011, 21:03
bana göre kalite, sürekli ileriye gitmek ve kendini, sistemini, süreçlerini iyileştirmektir.

Oğuz ZEYTİN
18.01.2011, 11:27
İzzet'in düşüncelerinden yola çıkarak şunlar geldi aklıma:

"Ürünün (mal/hizmet) kalitesi müşteri algısından bağımsızdır" diyebilir miyiz?

Eğer ki yalnızca, üretim kusursuzluğunu düşünürsek gayet tabii diyebiliriz. Yani üretim öncesi süreçler mükemmel işlemiş, tesisteki çalışmalar aksamamış, en uygun hammeddeler ve işçilik kullanılmış... Ortaya muazzam bir ürün çıkmış.

İyi güzel de siz bunun, tüketiciye cazip geleceğini nereden biliyorsunuz?

Yani, demek istediğim, rasyonel düşünen insan, İŞİNE YARAYACAK ÜRÜNÜ arar, talep eder. Yoksa dünyanın en süper ürünü onun işine yaramadıktan sonra rafta kalır. Bir süre sonra DEMODE olur.

Pazarlama-üretim ilişkisi burada devreye giriyor. Pazar araştırmaları sağlam yapılmalı, müşteri ihtiyaçları/talepleri doğru şekilde tespit edilmelidir. Ve üretim sonrasında ürünün dağıtımı, müşterilere ulaştırılması da önemlidir.

Nutella-Fiskobirlik karşılaştırması yapalım...

Ülkemizde büyük market zincirlerinde Nutella'yı bulabilirsiniz, ama Fiskobirlik ürünlerini? Demek ki doğru dağıtım kanallarını inşaa etmek gerekiyor (bunda firmanın -Fiskobirlik- kendi pazarını belirleyememe eksikliği de var bence).

*

Televizyon denilince akla Sony geliyor. Otomobil deyince Almanlar... Bu da "müşteri algısı", bir nevi imaj. Bu kalıplar zaman içerisinde yıkılıyor. Çünkü rekabet ve çeşitlilik artıyor.

Yıllar önce Sony-Sharp-Saba-Philips-ITT dışında marka bilinmezken şimdi Manisa'da Vestel'in, İstanbul'da Arçelik'in müthiş tesisleri var. Belki fiyat, belki de başka bir özellik sizi gelenekselleşmiş markaların ötesine götürüyor. Yine "müşteri ihtiyaçlarına" geliyoruz.

Hele ki otomotiv piyasası çok daha canlı. Bu sektöre dair T. Ohno'nun "Toyota Ruhu'"nu bir kez daha tavsiye ederim. Ford'un T serisinden günümüze nasıl bir değişim-gelişim yaşanmış?

Uzattım. Özetleyeyim: Son teknoloji üretim imkanlarınıza, çok iyi yetişmiş beyaz ve mavi yaka çalışanlarınıza rağmen "müşteriyi"/"hedef kitlenizi" tanımıyorsanız, KALİTE'den bahsedemezsiniz! (bence)

Recep Alkan
18.01.2011, 12:14
LAzım olanı söyleyin açayım arşivimi size :D

izzet
18.01.2011, 16:52
Oguz (abi?, yasini bilmiyorum kusura bakma).

Bence Kalite kavrami cok büyük bir deformasyona ugradi...

Iyi Pazarlama, kalite ilizyonu verir hale gerdi... Iyi Pazarlanmis, orta sinif kalitede, Müsterisini memnun etmis ürün kalitelimi?

Aksama Fiskobirlikden ziyade, baska bir örnek verecegim. Türk Ürünelrinin kaliteden ziyada Pazarlanmaya ihtiyaci var...

Yani Pazarlanmayan ürünün Kalitesi ortaya cikmiyor günümüzde (bilmem anlatabildimmi, gurbetci türkcesi ancak bu kadar oluyor)

izzet
18.01.2011, 20:47
http://img140.imageshack.us/img140/5194/img00381t.jpg (http://img140.imageshack.us/i/img00381t.jpg/)

Uploaded with ImageShack.us (http://imageshack.us)

Türkiyede belli bir imaji, belli bir kaltesi olan bir marka, yanlis Pazarlama ile ne kadarda kalitesiz ve hatta Tehlikeli bir Görüntü veriyor.

Almanlarin asina olmadigi Ö ve Ü harfleri kullanilmis. Hatta Almanyada ve Klavyemde olmayan (noktali) C kullanilmis.

Almanca yanlis kullanilmis. Basit Hatalar var.


Iste hicbir Alman bu Ürüne kaliteli demez. Kimse Satin almaz...

Recep Alkan
19.01.2011, 08:07
İzzet,

O zaman ortaya şu durum çıkıyor. Almanlar Kalite denince ne anlıyor ?
Eğer kalite satılan ürünün üzerinde ki yazı ise, bu ürün kalitesiz, ama sıkıldığında odanın havasının değiştirilmesi isteniyorsa (kullanmadım bilmiyorum ama) kaliteli bir ürün.

Kalitenin çok çeşitli anlamları var. Ama kalite için şunu söyleyebilirim ki, kalite biraz da müşterinin ne beklediği ile alakalı bir durumdur.

Örneğin, siz bu ürünü Alman harfleri ile pazarlasanız bile ne olacak ki. İstenilen etkiyi, beklentiyi kullanıldığında vermiyorsa, üzerinde ki yazının da belli bir zaman sonra br anlamı kalmayacaktır.

Ama şöyle de bir durum var. Biz İtalyanlar ile çalışıyoruz, onlara mal satıyoruz. Adamları buraya geldiklerinde Range Rover, Mercedes ile gezdiriyorduk. Adamlar bir süre sonra bunu istemediler. Biz Fiat'tan başka arabaya binmeyiz dediler, ve firmaya bir Fiat almak zorunda kaldık. Sonuçta yaptıkları rahatlarını düşünmekten çok milliyetçilik idi. (Fiat grup olarak çalışıyorlar)

Düşünce bu olursa ürettiğiniz ürünün de bir anlamı kalmaz tabi :)

Çetin Can
19.01.2011, 11:08
Bende bir endüstri mühendisi ve kalite yönetim biriminde çalışan birisi olarak konuya dahil olayım...

Görüldüğü gibi kalite hakkında birsürü tanım var. Bunların arasında benim en beğendiğim tanım "Kalite müşteri ihtiyaçlarına uygunluktur"..

Satın aldığım mal veya hizmet eğer benim ihtiyaçlarımı tam olarak karşılıyorsa o benim için kalitelidir. Ürün veya hizmet kalitesi müşteriden bağımsız değil tam tersine birebir müşteriyle ilişkilidir.

Bu arada konu başlığı üretim planlama ve kalite ama kimse üretim planlama konusundan bahsetmemiş.. Bu konuda kullanılan yazılımlar hakkında bilgisi olan arkadaşlar varsa onlarında bilgilerinden yararlanmak isterim...

Recep Alkan
19.01.2011, 11:36
Çetin Üretim Planlama konusunda ne tür bilgilere ihtiyacın var ?

bordo61
19.01.2011, 11:42
Şimdi burdaki

Abilerin engin fikirlerinden yararlanarak .

Tv Bordomavi 'ye bir vizyon çizsek :)

Duyuru

http://www.tvbordomavi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=66:tv-bordomavi-ar-ge-ekibi-kuruluyor&catid=3:sicak-haber

Çetin Can
19.01.2011, 12:01
Çetin Üretim Planlama konusunda ne tür bilgilere ihtiyacın var ?

Çalıştığım firmada üretim planlama işi tabiri caizse kara düzen yapılıyor. Bundan dolayı üniversitedeyken gördüğüm MRP, CRP yazılımları sadece ders olarak kaldı.. CRP (Kapasite ihtiyaç planlaması) Konusunda bitirme tezi hazırlamış birisi olarak bu programlardan uzak kalmak pek hoşuma gitmedi açıkcası.. Bu yazılımları kullanıyorsanız size kazandırdıklarını öğrenmek isterim..

Patronu ikna etmem konusunda yardımcı olabilir bu bilgiler :)

Cengiz Çubukcu
19.01.2011, 12:03
Çalıştığım firmada üretim planlama işi tabiri caizse kara düzen yapılıyor. Bundan dolayı üniversitedeyken gördüğüm MRP, CRP yazılımları sadece ders olarak kaldı.. CRP (Kapasite ihtiyaç planlaması) Konusunda bitirme tezi hazırlamış birisi olarak bu programlardan uzak kalmak pek hoşuma gitmedi açıkcası.. Bu yazılımları kullanıyorsanız size kazandırdıklarını öğrenmek isterim..

Patronu ikna etmem konusunda yardımcı olabilir bu bilgiler :)

Çetin sektör ne peki?

Çetin Can
19.01.2011, 12:08
Çetin sektör ne peki?


Gıda (Fındık entegre tesisi)

Recep Alkan
19.01.2011, 12:19
Çetin bizim firmada MRP kullanılıyor kardeşim.

5-6 sene önce ias diye bir program satın almış frmamız. Bu programı ne yazık ki aktif olarak kullanıp faydalanamadık. Tabi bundan program eksiklerinden çok kullanıcı ekskliği ön planda idi. Şimdilerde daha basit, kullanımı daha kolay olan bir MRP programına geçtik. İsmi Derece. Excell'den bozma bir program gibi dursa da işleri çok kolaylıkla yapabiliyoruz. Birçok bilgiyi excellden 1 dakikada programa atıp, yine 1 dakikada excelle dökebiliyoruz.

MRP programının katkılarını şöyle birkaç madde olarak sıralayabilirim mesela,

- Öncelikle tüm siparişleri bu programa girebiliyorsunuz,

- Gelen tüm malları yine bu programa girebiliyorsunuz,

- Girdiğiniz siparişler doğrultusunda firmanızın diğer tüm bölümleri üreteceği malzemelerin sayısını otomatik olarak görüyor, ve üretimne başlıyor.

- Biz Traktör kabini imal ediyoruz, her kabin modelinin bir ürün ağacı var, bir kabin üretildi diye sisteme girdiğimizde, modeline göre ürün ağacında olan tüm malzemeleri otomatik olarak sistemden (depodan) düşüyor. Bu da sayım zamanı size sadece elinizde ki ürün ile sistemde yazılı rakamı karşılaştırmayı bırakıyor.

- Geçmişte ürettiğiniz tüm ürünlere sadece bir tuş kadar yakınsınız.

- Muhasebe ayağında da birçok katkısı var, özellikle maliyet ve vergi ayağında ama tam bilgim yok.

Yalnız şunu söylemeliyim Çetin. Bir sistemi 200-300 milyar verpip iş yerinize almak ne mevcut sorunlarınızı çözer, nede kara şanzuman giden işleri güllük gülistanlık yapar. Sistemden önce iş yerinizde ki personele dayalı sistemi oturtmalısınız.

Biz bundan 5-6 yıl önce 300 milyar vererek aldığımız programı sırf eleman eksikliği nedeni ile çöpe attık. İlk başta oturtulamayan sistem, sonrasını da ne kadar düzeltmeye çalışırsak çalışalım doğru olmadı. Bu nedenle şirket içinde yapacağınız bilinçli bir görev dağılımı, üzerine gelecek sistemi on numara işletir.

Ve rayında giden bir girdi çıktı sistemi, çalışanın günlük çalışma zamanını 3/1 oranında azaltır.

Kardeşim, yazarak ancak bu kadar oluyor, ama sormak istediklerin var ise, bildiğimiz kadar cevaplamaya çalışırız.

Çetin Can
19.01.2011, 12:29
Verdiğin bilgiler için teşekkür ederim Recep... Bu konuda bi çalışma yapma kararı alınırsa senden daha fazla bilgi isteyebilirim ilerki zamanlarda :)

Cengiz Çubukcu
19.01.2011, 13:00
Gıda (Fındık entegre tesisi)

Fındık gönderirsen söylerim :D ...şaka bir yana ben de Endüstri Mühendisiyim ve sektör hazır giyim biz de Erp kullanmıyoruz...işin en zoru patronu iknak etmek diye düşünüyorum, sektöre özel çözüm sunan bir program almak en iyisidir ayrıca...

Çetin Can
19.01.2011, 13:05
Fındık gönderirsen söylerim :D ...şaka bir yana ben de Endüstri Mühendisiyim ve sektör hazır giyim biz de Erp kullanmıyoruz...işin en zoru patronu iknak etmek diye düşünüyorum, sektöre özel çözüm sunan bir program almak en iyisidir ayrıca...

Fındık gönderirim abi ne demek :) PAtronu ikna etmek konusunda haklısın işin en zor kısmı... Geçtiğimiz aylarda bir firma geldi tamamen bizim sektöre uygun bi yazılım geliştirmişler.. 2 saat sunum yaptı ama bizimkiler ikna olmadı... Zaten o günden sonra benim de pek umudum kalmadı bu konuda...

Adem Erdoğan
19.01.2011, 13:07
SAP kullanın.:D

izzet
19.01.2011, 15:43
Recep abi,

Söylemek istediğimi ifade edemedim sanırım. Bu ürün kalitesiz olsa, Almnaya'da bunu annem gidip türk marketlerinden temin etmez.

Ama bu ürünü tanımayan bir Alman üstündeki kelimeleri geçtim, harfleri bile okumuyorsa, okuyamuyorsa, o ürünün kalitesi nasıl ortaya çıkacak?

Varmak istediğim nokta, kalitenin dogru pazarlanmadigi zaman, çok kalitesiz gibi gozukebiliyir olması ...


Sent from my iPhone using Tapatalk

Oğuz ZEYTİN
30.08.2014, 12:52
Gazetede rast gelince paylaşmak istedim:

http://ekonomi.bugun.com.tr/chpden-talep-gelirse--haberi/1239096


Türkiye Kalite Derneği (KalDer) Başkanı Hamdi Doğan, BUGÜN’e her alanda kaliteyi anlattı ve demokrasimize not verdi. “Orta halli demokrasiyiz,10 üzerinden en fazla 5-6 puan alırız” dedi

KalDer Başkanı Hamdi Doğan: Demokrasimiz 10 üzerinden 5-6 alır


TBMM’de idarenin yeniden yapılandırılması için protokol imzaladıklarını belirten Hamdi Doğan, “Partilerden mesela CHP’den talep gelirse mükemmellik programı uygulayabiliriz. Dışarıda örnekleri var” diye konuştu.

Hayatın her aşamasında “kalite” sözcüğü devreye girdi mi, işler değişir, standartlar yükselir, rekabet artar, bir değişim ve dönüşüm başlar. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede de birinci lige çıkabilmek eğitimde, siyasette, ürün üretiminde kısaca her alanda kaliteyi ortaya çıkarmak gerekiyor. Bunun başka çaresi yok.Kanunlar, zihniyet değişmeden beklenilen reformları getirmiyor. Kağıt üstünde kalıyor her şey.

“Seçilmiş Cumhurbaşkanı” Tayyip Erdoğan, “Yeni Türkiye” sloganıyla yeni bir dönemin başladığını söyledi. Eski uygulamalarla bu sloganın gerçekleşmesi çok zor. Neden bu meselenin zor olduğunu Türkiye Kalite Derneği (KalDer) Başkanı Hamdi Doğan’la konuştuk.

Doğan, sorularımızı cevaplarken önemli çıktılar verdi, bunlar üzerinde çok çok düşünmemiz lazım.

Esas sorun yönetimde

Hamdi Bey, Kalite Derneği’nin (KalDer) kurulmasından bu yana 25 yıla yakın süre, yani çeyrek asır geçti. Dernek ilk kurulduğunda “Kalitenin derneği mi olur” deniliyordu. Bugüne kadar neler yaptınız?

1990’da Türk iş dünyasının ileri gelen kişileri, kuruluşları, bilim dünyasından insanlar bir araya gelerek KalDer’i kurdular. Çünkü, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri gelişmeye başladı. Dünyada küresel hareket hız kazandı, globalleşme süreci başladı. Türkiye, özellikle özel sektör, rekabete hazırlanma gereğine ihtiyaç duyuyordu. İlk başlangıçta hareket, daha çok standartları yakalamak yönündeydi. Yani AB ile ihracat yapabilmek için belirli standartlarımızın olması lazımdı. Fakat bir müddet sonra görüldü ki iş dünyasında esas sorun yönetim sorunudur.

*İşin bam telinde hep yönetim sorunu vardır bu ülkede. Sizce özel sektör ve kamu, yönetim sorununu ne kadarıyla çözüyor?

Belki belli bir aşamaya gelindi ama hala çok çalışmak ve açılımlar yapmamız gerekiyor. Özel sektör, başta büyük firmalar olmak üzere bizden “mükemmelik programları” aldılar, çok başarı hikayeleri ortaya çıktı. Kamuda da talep edenlere katkılarda bulunuyoruz. Süreçleri doğru uygulayanlar birçok ödül aldılar.

Demokraside ortalardayız

*Sizin gözünüzden Türkiye’deki demokrasi, 10 üzerinden kaç alır?

Yani biz işte ortada gidiyoruz. 10 üzerinden demokrasi notumuz ancak 5 – 6 olabilir bence.

*Niye daha yüksek bir not vermediniz?

Bakın bir ülkenin ekonomisi neyse yaşantısı, sosyal hayatı da odur. Ekonomisi çok ilerde olan ülkelerde farklılıklar vardır. Başka şartlar rol oynamıştır. Doğal kaynakları vs. gibi. Ama gelişmiş bir ekonomiden, gelişmiş bir demokrasiden söz ediyorsak, orada iyi yönetişime kulak vermek gerekir. İyi yönetişim nedir? Hesap verebilirliktir, katılımcılıktır. TOBB, bir anket yaptı ve insanlara “Son yıllar içerisinde kaç tane toplu şeye imza attınız; bir müracaatta bulundunuz? Veya bir dilekçeye imza attınız” gibi sorular sordu. Gelen cevaplar, “Yok” denilecek seviyede çıktı.

Ödül alan 2’nci ülkeyiz

*Çalışmalarınızla Avrupa’da hangi konuma geldiniz?

Biz Avrupa’da ödül kazanan ikinci ülke konumundayız. Birincisi İngiltere. Hedefimiz birinciliğe tırmanmak. Bunun için heyecanı hep diri tutmaya çalışıyoruz.

Rekabette 41’inci sıradayız ama bu yetmez

*Kaliteden bahsettiniz, standarttan bahsettiniz. Türkiye çapında standartlar oturdu mu sizce her alanda?

Şimdi önemli olan yönetimin kalitesidir. Yani baktığımız zaman standartları elde edebilmek, bir teknolojiyi alıp uygulayabilmek kolay. Önemli olan teknolojiyi üretebilmek ve onu yönetebilmektir. Türkiye şöyle bir noktada; Dünya Ekonomik Forumu, her yıl istatistikler yayınlıyor. Son iki yılda rekabet sıralamasında 60’ıncılıktan şimdi 41’inciliğe yükseldik. Önemli bir gelişme sağlandı. Yani, 135 ülke arasında 60’lardan 41’inci sıraya geldik.

Birçok alanda geri kaldık

*O zaman daha çok yapacak iş var değil mi?

Evet. Türkiye’nin rekabet gücünü daha fazla artırması lazım. Bu rekabet endeksi o açıdan çok önemli. Rekabette geri kaldığımız birçok unsur var. Özellikle çalışma açısından, eğitim açısından sıkıntıdayız. Biliyorsunuz Türkiye’de ortalama eğitim 6,5 yıl. Hem ilköğretim, hem yükseköğretim, hem de iş başında ve okul sonrası eğitim çok önemli.

TBMM’ye kalite getirmek için protokol imzaladık

*Kamuya hizmet verirken siyasi partilerden de “Gelin bize kalite getirin” diye talepler geliyor mu?

Türkiye bu tür açılımlara da giriyor yavaş yavaş. Bir mutlu haber vereyim. TBMM Genel Sekreteriyle TBMM’de mükemmellik modelini uygulamak üzere bir protokol imzaladı bizim Ankara şubesi. Meclis’i idare eden sivil çalışanlar var. Tıpkı konferans salonu, bir otel işletmesi, bir lokanta, bir matbaa gibi çalışıyor. İşte orada iyi işleyişi sağlayabilirsek, belki yukarıya da, siyasete de önemli katkı yapabiliriz.

*Bu nasıl olabilir?

Milletvekillerinin ilgisine bağlı bu durum. Umarız buna partiler de geçerler. Çünkü KalDer’in yaptığı önemli şeylerden biri de müşteri memnuniyetidir. Bir siyasi için müşteri nedir? Vatandaştır. Vatandaşın memnuniyetini sağlayabilmek, onu anlayabilmek, onun beklentilerini karşılamaktır. İşte mükemmellik modeli aslında bunlara hizmet etmektir.

*Parti olarak başvuruldu mu?

Yok, öyle bir şey olmadı bugüne kadar.

CHP, isterse mükemmellik modeli uygulayabiliriz

*Mesela hep deniliyor ki ülkede muhalefet yok, muhalefet sorunu var. CHP gelip size başvurursa ona nasıl model uygularsınız?

Model uygulanırlığı var. Mükemmellik modeli belediyede de uygulanıyor, özel sektörde de uygulanıyor; kamuda gelir idaresinde de uygulanıyor, bakanlıkta da uygulanıyor. Partide neden uygulanmasın? Dışarıda bunun örnekleri var. Bu, evrensel bir model. Seçmenler de birer müşteridir. Bizim en çok kusurumuz, nedir biliyor musunuz? Kendi eksiğimizi bilememek. İşe nereden başlıyoruz. Kendi saçını taramayı öğretmekten.

Kişi başı gelir inovasyon ve icatlarla yükselir

*Kişi başına milli gelirimiz hâlâ 10 bin dolarlarda. Rekabetin artması için bu gelir yetersiz mi?

Maalesef hâlâ kişi başı gelirde 10 bin dolarları geçemedik. 10 bin dolar seviyesi, gelişmekte olan ülkeden inovasyon odaklı ülkeler kategorisine geçiş arasındaki bir parametreyi teşkil ediyor. 20 bin dolarlara çıkmamız lazım. Onun da sırrı inovasyonda. Biz buna yenileşim diyoruz. Demek ki inovasyon eğitimden geçiyor. Yani, çok eskiden beri gelen bir işe karışmamak, yeni bir iş, icat çıkartmamak değil, tam tersine başımıza iş çıkartmanın ötesine geçip, iş çıkartan çocuklar yetiştirmemiz lazım.

Toyota patates tarlasına kuruldu

*Türkiye tarımda yenilikçilik anlamında neler yapabilir?

Elbette ki klasik ürünler çıkacak, yani onlar hayatın bir parçası. Ama artık organik tarıma geçmemiz lazım. Gelişim ve süreklilik orada yatıyor. Dünya oraya kayıyor. Yani 10 ton patates üretileceğine bir ton “organik gıda” üretilsin.

Patatesle ilgili enteresan bir öykü vardır; Toyota fabrikaları, patates tarlalarına kuruldu. Bugün Japonlar, Toyota’nın ihracatı vs. gelişmeleriyle önemli açıklarını kapattılar. Yani ben sektörel açıdan bakmıyorum. Her üründe, her sektörde gelişme oluşturabilir.

Cari açık için her sektör yeni bir ürün üretebilir

*Türkiye, bugün hangi ürünü üreterek sıçrama yapabilir?

Bence üründen ziyade, ürünün genel tanımına bakmak lazım. Yani, hem cari açığımızı kapatacağız, hem de milli gelirimizi 20–25 bin dolara fırlatacağız.Baktığınız zaman illa ki teknoloji ürünü üretmek anlamına gelmiyor. Bazen tekstilde de öyle ürün geliştirmeleri, öyle inovasyon ürünler çıkıyor ki, mesela yüzücülerin kullandığı şeyler, dünyada olmayan bir kumaş üretebiliriz. ABD’de son 3 yıl içerisinde raflara konulan ürünlere bakılmış. Hepsinin son 3 yıl içinde üretilmiş olduğu ortaya çıkmış.




***

Bu başlığı ihmal etmişim. Paylaşacak o kadar çok malzeme var ki... Yukarıdaki röportaj bugünkü BUGÜN Gazetesi'nde yer alıyordu. Bazı kavramları ve cümleleri koyulaştırdım, dikkat çekmek için.


Sadece imalatta değil hizmet sektöründe de KALİTE faaliyetlerinin rolü giderek artıyor. Buradan hareketle, Trabzonsporumuz'un yönetim anlayışında KALİTE ne kadar yer tutuyor? Sürekli telaffuz edilen kurumsallık ve çağdaş pazarlama yöntemleri de KALİTE'den bağımsız düşünülemez.

Trabzonspor'un geçmiş dönemlerdeki bazı veri madenciliği çalışmaları üniversite ders kitaplarında ( Veri Madenciliği ve Bilgi Keşfi, Doç. Dr. Tuğba Umman ŞİMŞEK GÜRSOY) yer almıştı.

KALİTE; masraf, maliyet veya lüks değildir. KALİTE; daha iyisini, daha uygununu, daha hızlısını arama çabasıdır. KALİTE; kaybettirmez, aksine rekabette avantaj sağlar. Şimdi bu ifadeler içi boş slogan gibi gelebilir. Ancak ilk adım atılıp samimi şekilde çalışılınca o farkı organizasyonunuzda gözlerinizle farkedebiliyorsunuz.

(Siyasi parti adı geçmesi forum kurallarına aykırı ise düzeltilebilir.)

Oğuz ZEYTİN
30.08.2014, 12:52
Gazetede rast gelince paylaşmak istedim:

http://ekonomi.bugun.com.tr/chpden-talep-gelirse--haberi/1239096


Türkiye Kalite Derneği (KalDer) Başkanı Hamdi Doğan, BUGÜN’e her alanda kaliteyi anlattı ve demokrasimize not verdi. “Orta halli demokrasiyiz,10 üzerinden en fazla 5-6 puan alırız” dedi

KalDer Başkanı Hamdi Doğan: Demokrasimiz 10 üzerinden 5-6 alır


TBMM’de idarenin yeniden yapılandırılması için protokol imzaladıklarını belirten Hamdi Doğan, “Partilerden mesela CHP’den talep gelirse mükemmellik programı uygulayabiliriz. Dışarıda örnekleri var” diye konuştu.

Hayatın her aşamasında “kalite” sözcüğü devreye girdi mi, işler değişir, standartlar yükselir, rekabet artar, bir değişim ve dönüşüm başlar. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede de birinci lige çıkabilmek eğitimde, siyasette, ürün üretiminde kısaca her alanda kaliteyi ortaya çıkarmak gerekiyor. Bunun başka çaresi yok.Kanunlar, zihniyet değişmeden beklenilen reformları getirmiyor. Kağıt üstünde kalıyor her şey.

“Seçilmiş Cumhurbaşkanı” Tayyip Erdoğan, “Yeni Türkiye” sloganıyla yeni bir dönemin başladığını söyledi. Eski uygulamalarla bu sloganın gerçekleşmesi çok zor. Neden bu meselenin zor olduğunu Türkiye Kalite Derneği (KalDer) Başkanı Hamdi Doğan’la konuştuk.

Doğan, sorularımızı cevaplarken önemli çıktılar verdi, bunlar üzerinde çok çok düşünmemiz lazım.

Esas sorun yönetimde

Hamdi Bey, Kalite Derneği’nin (KalDer) kurulmasından bu yana 25 yıla yakın süre, yani çeyrek asır geçti. Dernek ilk kurulduğunda “Kalitenin derneği mi olur” deniliyordu. Bugüne kadar neler yaptınız?

1990’da Türk iş dünyasının ileri gelen kişileri, kuruluşları, bilim dünyasından insanlar bir araya gelerek KalDer’i kurdular. Çünkü, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri gelişmeye başladı. Dünyada küresel hareket hız kazandı, globalleşme süreci başladı. Türkiye, özellikle özel sektör, rekabete hazırlanma gereğine ihtiyaç duyuyordu. İlk başlangıçta hareket, daha çok standartları yakalamak yönündeydi. Yani AB ile ihracat yapabilmek için belirli standartlarımızın olması lazımdı. Fakat bir müddet sonra görüldü ki iş dünyasında esas sorun yönetim sorunudur.

*İşin bam telinde hep yönetim sorunu vardır bu ülkede. Sizce özel sektör ve kamu, yönetim sorununu ne kadarıyla çözüyor?

Belki belli bir aşamaya gelindi ama hala çok çalışmak ve açılımlar yapmamız gerekiyor. Özel sektör, başta büyük firmalar olmak üzere bizden “mükemmelik programları” aldılar, çok başarı hikayeleri ortaya çıktı. Kamuda da talep edenlere katkılarda bulunuyoruz. Süreçleri doğru uygulayanlar birçok ödül aldılar.

Demokraside ortalardayız

*Sizin gözünüzden Türkiye’deki demokrasi, 10 üzerinden kaç alır?

Yani biz işte ortada gidiyoruz. 10 üzerinden demokrasi notumuz ancak 5 – 6 olabilir bence.

*Niye daha yüksek bir not vermediniz?

Bakın bir ülkenin ekonomisi neyse yaşantısı, sosyal hayatı da odur. Ekonomisi çok ilerde olan ülkelerde farklılıklar vardır. Başka şartlar rol oynamıştır. Doğal kaynakları vs. gibi. Ama gelişmiş bir ekonomiden, gelişmiş bir demokrasiden söz ediyorsak, orada iyi yönetişime kulak vermek gerekir. İyi yönetişim nedir? Hesap verebilirliktir, katılımcılıktır. TOBB, bir anket yaptı ve insanlara “Son yıllar içerisinde kaç tane toplu şeye imza attınız; bir müracaatta bulundunuz? Veya bir dilekçeye imza attınız” gibi sorular sordu. Gelen cevaplar, “Yok” denilecek seviyede çıktı.

Ödül alan 2’nci ülkeyiz

*Çalışmalarınızla Avrupa’da hangi konuma geldiniz?

Biz Avrupa’da ödül kazanan ikinci ülke konumundayız. Birincisi İngiltere. Hedefimiz birinciliğe tırmanmak. Bunun için heyecanı hep diri tutmaya çalışıyoruz.

Rekabette 41’inci sıradayız ama bu yetmez

*Kaliteden bahsettiniz, standarttan bahsettiniz. Türkiye çapında standartlar oturdu mu sizce her alanda?

Şimdi önemli olan yönetimin kalitesidir. Yani baktığımız zaman standartları elde edebilmek, bir teknolojiyi alıp uygulayabilmek kolay. Önemli olan teknolojiyi üretebilmek ve onu yönetebilmektir. Türkiye şöyle bir noktada; Dünya Ekonomik Forumu, her yıl istatistikler yayınlıyor. Son iki yılda rekabet sıralamasında 60’ıncılıktan şimdi 41’inciliğe yükseldik. Önemli bir gelişme sağlandı. Yani, 135 ülke arasında 60’lardan 41’inci sıraya geldik.

Birçok alanda geri kaldık

*O zaman daha çok yapacak iş var değil mi?

Evet. Türkiye’nin rekabet gücünü daha fazla artırması lazım. Bu rekabet endeksi o açıdan çok önemli. Rekabette geri kaldığımız birçok unsur var. Özellikle çalışma açısından, eğitim açısından sıkıntıdayız. Biliyorsunuz Türkiye’de ortalama eğitim 6,5 yıl. Hem ilköğretim, hem yükseköğretim, hem de iş başında ve okul sonrası eğitim çok önemli.

TBMM’ye kalite getirmek için protokol imzaladık

*Kamuya hizmet verirken siyasi partilerden de “Gelin bize kalite getirin” diye talepler geliyor mu?

Türkiye bu tür açılımlara da giriyor yavaş yavaş. Bir mutlu haber vereyim. TBMM Genel Sekreteriyle TBMM’de mükemmellik modelini uygulamak üzere bir protokol imzaladı bizim Ankara şubesi. Meclis’i idare eden sivil çalışanlar var. Tıpkı konferans salonu, bir otel işletmesi, bir lokanta, bir matbaa gibi çalışıyor. İşte orada iyi işleyişi sağlayabilirsek, belki yukarıya da, siyasete de önemli katkı yapabiliriz.

*Bu nasıl olabilir?

Milletvekillerinin ilgisine bağlı bu durum. Umarız buna partiler de geçerler. Çünkü KalDer’in yaptığı önemli şeylerden biri de müşteri memnuniyetidir. Bir siyasi için müşteri nedir? Vatandaştır. Vatandaşın memnuniyetini sağlayabilmek, onu anlayabilmek, onun beklentilerini karşılamaktır. İşte mükemmellik modeli aslında bunlara hizmet etmektir.

*Parti olarak başvuruldu mu?

Yok, öyle bir şey olmadı bugüne kadar.

CHP, isterse mükemmellik modeli uygulayabiliriz

*Mesela hep deniliyor ki ülkede muhalefet yok, muhalefet sorunu var. CHP gelip size başvurursa ona nasıl model uygularsınız?

Model uygulanırlığı var. Mükemmellik modeli belediyede de uygulanıyor, özel sektörde de uygulanıyor; kamuda gelir idaresinde de uygulanıyor, bakanlıkta da uygulanıyor. Partide neden uygulanmasın? Dışarıda bunun örnekleri var. Bu, evrensel bir model. Seçmenler de birer müşteridir. Bizim en çok kusurumuz, nedir biliyor musunuz? Kendi eksiğimizi bilememek. İşe nereden başlıyoruz. Kendi saçını taramayı öğretmekten.

Kişi başı gelir inovasyon ve icatlarla yükselir

*Kişi başına milli gelirimiz hâlâ 10 bin dolarlarda. Rekabetin artması için bu gelir yetersiz mi?

Maalesef hâlâ kişi başı gelirde 10 bin dolarları geçemedik. 10 bin dolar seviyesi, gelişmekte olan ülkeden inovasyon odaklı ülkeler kategorisine geçiş arasındaki bir parametreyi teşkil ediyor. 20 bin dolarlara çıkmamız lazım. Onun da sırrı inovasyonda. Biz buna yenileşim diyoruz. Demek ki inovasyon eğitimden geçiyor. Yani, çok eskiden beri gelen bir işe karışmamak, yeni bir iş, icat çıkartmamak değil, tam tersine başımıza iş çıkartmanın ötesine geçip, iş çıkartan çocuklar yetiştirmemiz lazım.

Toyota patates tarlasına kuruldu

*Türkiye tarımda yenilikçilik anlamında neler yapabilir?

Elbette ki klasik ürünler çıkacak, yani onlar hayatın bir parçası. Ama artık organik tarıma geçmemiz lazım. Gelişim ve süreklilik orada yatıyor. Dünya oraya kayıyor. Yani 10 ton patates üretileceğine bir ton “organik gıda” üretilsin.

Patatesle ilgili enteresan bir öykü vardır; Toyota fabrikaları, patates tarlalarına kuruldu. Bugün Japonlar, Toyota’nın ihracatı vs. gelişmeleriyle önemli açıklarını kapattılar. Yani ben sektörel açıdan bakmıyorum. Her üründe, her sektörde gelişme oluşturabilir.

Cari açık için her sektör yeni bir ürün üretebilir

*Türkiye, bugün hangi ürünü üreterek sıçrama yapabilir?

Bence üründen ziyade, ürünün genel tanımına bakmak lazım. Yani, hem cari açığımızı kapatacağız, hem de milli gelirimizi 20–25 bin dolara fırlatacağız.Baktığınız zaman illa ki teknoloji ürünü üretmek anlamına gelmiyor. Bazen tekstilde de öyle ürün geliştirmeleri, öyle inovasyon ürünler çıkıyor ki, mesela yüzücülerin kullandığı şeyler, dünyada olmayan bir kumaş üretebiliriz. ABD’de son 3 yıl içerisinde raflara konulan ürünlere bakılmış. Hepsinin son 3 yıl içinde üretilmiş olduğu ortaya çıkmış.




***

Bu başlığı ihmal etmişim. Paylaşacak o kadar çok malzeme var ki... Yukarıdaki röportaj bugünkü BUGÜN Gazetesi'nde yer alıyordu. Bazı kavramları ve cümleleri koyulaştırdım, dikkat çekmek için.


Sadece imalatta değil hizmet sektöründe de KALİTE faaliyetlerinin rolü giderek artıyor. Buradan hareketle, Trabzonsporumuz'un yönetim anlayışında KALİTE ne kadar yer tutuyor? Sürekli telaffuz edilen kurumsallık ve çağdaş pazarlama yöntemleri de KALİTE'den bağımsız düşünülemez.

Trabzonspor'un geçmiş dönemlerdeki bazı veri madenciliği çalışmaları üniversite ders kitaplarında ( Veri Madenciliği ve Bilgi Keşfi, Doç. Dr. Tuğba Umman ŞİMŞEK GÜRSOY) yer almıştı.

KALİTE; masraf, maliyet veya lüks değildir. KALİTE; daha iyisini, daha uygununu, daha hızlısını arama çabasıdır. KALİTE; kaybettirmez, aksine rekabette avantaj sağlar. Şimdi bu ifadeler içi boş slogan gibi gelebilir. Ancak ilk adım atılıp samimi şekilde çalışılınca o farkı organizasyonunuzda gözlerinizle farkedebiliyorsunuz.

(Siyasi parti adı geçmesi forum kurallarına aykırı ise düzeltilebilir.)

cem1990
30.08.2014, 13:35
Çok güzel bir başlık benim de bir iki kalem notum bulunsun.
Bende Rize de Endüstriyel Mutfak imalatı yapan firmanın satış-pazarlama bölümü ile ilgiliyim

Göze hitap edebilmek çok çok önemli.Bana göre göze hitap etmek bir ürünün kaliteli olmasından bir tık daha yukarıda. Bundan sonra malzeme kalitesi ön plana çıkıyor.İş yaptığınız kişiler tam olarak olmazsa da malzemeler hakkında az çok bilgisi olan kişiler.Hal böyle olunca bir adama kalitesiz mal satınca uzun vadede satılan mal yıpranıyor; bir restaurant kurduğunuzu düşünün adam işleri iyi giderse yerini büyütüyor malzemeniz kötü ise size bir daha gelmiyor isterseniz bedavaya verin yine satamıyorsunuz.
Bizde yapılan ürünlerin bulunan mekan ile de ayrıca uyumlu olması lazım.Bu yüzden diyorum ki göze hitap etmek size pek çok konu da büyük avantajlar sağlıyor.Biz bu göze hitap etmeyi bu bölgede başardık firmalar kışın dururken bizde 4 aylık sipariş yoğunluğumuz vardı.
Göze hitap etmek insanı direk bilinçaltından etkiliyor bu yüzden kaliteden bir tık daha yukarıdadır.Herşeye birazcık daha estetik görünüm kazandırabilirsek ülke olarak çok daha iyi noktalara geleceğimizi düşünüyorum.

Oğuz ZEYTİN
30.08.2014, 13:49
Çok güzel bir başlık benim de bir iki kalem notum bulunsun.
Bende Rize de Endüstriyel Mutfak imalatı yapan firmanın satış-pazarlama bölümü ile ilgiliyim

Göze hitap edebilmek çok çok önemli.Bana göre göze hitap etmek bir ürünün kaliteli olmasından bir tık daha yukarıda. Bundan sonra malzeme kalitesi ön plana çıkıyor.İş yaptığınız kişiler tam olarak olmazsa da malzemeler hakkında az çok bilgisi olan kişiler.Hal böyle olunca bir adama kalitesiz mal satınca uzun vadede satılan mal yıpranıyor; bir restaurant kurduğunuzu düşünün adam işleri iyi giderse yerini büyütüyor malzemeniz kötü ise size bir daha gelmiyor isterseniz bedavaya verin yine satamıyorsunuz.
Bizde yapılan ürünlerin bulunan mekan ile de ayrıca uyumlu olması lazım.Bu yüzden diyorum ki göze hitap etmek size pek çok konu da büyük avantajlar sağlıyor.Biz bu göze hitap etmeyi bu bölgede başardık firmalar kışın dururken bizde 4 aylık sipariş yoğunluğumuz vardı.
Göze hitap etmek insanı direk bilinçaltından etkiliyor bu yüzden kaliteden bir tık daha yukarıdadır.Herşeye birazcık daha estetik görünüm kazandırabilirsek ülke olarak çok daha iyi noktalara geleceğimizi düşünüyorum.

:)

Cem paylaşımın için teşekkürler.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Kalite; bir süreçtir. Ve ilk aşaması tasarımdır, planlamadır.

1) Senin söylediğini anladım, ESTETİK'e önem veriyorsun. Üretimde, ürünün fiili imalatı başlamadan önce müşteri beğenileri veya talepleri araştırılır. Onların hoşuna gidecek çizgiler, modeller imal edilir. Böylece rakiplerden farkınız olur, öne geçersiniz.

Estetik de KALİTE'nin bir alt başlığıdır aslında.

2) Diğer bir husus, "müşteri ilk ürünü beğenmezse, ürün kötüyse, işleri büyütünce size bir daha gelmiyor" ifaden...

MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ dediğimiz bu işte. Kalite Yönetimi'nin hedefi bu. Süreklilik... Bu sizin işinizde satış sürekliliği... Malzemenin sağlamlığı, verdiğiniz hizmet/servisiniz, fiyatınızın piyasadaki konumu, müşteriye teslimatı zamanında gerçekleştirmeniz... Hepsi sizin şirketinizin KALİTESİ'nin göstergesidir.

Hayırlı işleriniz olsun Cem.

Oğuz ZEYTİN
11.09.2014, 12:35
Konumuzla alakalı olsa da, BELGESEL başlığımız olsaydı, orada paylaşmak isterdim.

Boeing 787: Havada Tehlike

http://www.aljazeera.com.tr/belgesel/boeing-787-havada-tehlike

Ahmet Ulusoy
11.09.2014, 12:59
Başlık için teşekkürler çok faydalı bilgiler içeriyor gerçekten.

Yüksek Lisans yaparken kalite yönetimi dersi almış olsam da pek bilgim yok.

Ama ETA programının kalitesiz olduğunu söyleyebilirim :)

Gereksiz bilgi için özür dilerim.

Anıl C
11.09.2014, 13:08
Oğuz'un başlığını yeni görüyorum. Ancak İşletme bölümünün iki temel dersidir Üretim Yönetimi ve Kalite Yönetimi.
Ancak Kalite Yönetimi çoğunlukla Toplam Kalite Yönetimi başlığı altında verilir.

Oğuz ZEYTİN
11.09.2014, 14:08
Başlık için teşekkürler çok faydalı bilgiler içeriyor gerçekten.

Yüksek Lisans yaparken kalite yönetimi dersi almış olsam da pek bilgim yok.

Ama ETA programının kalitesiz olduğunu söyleyebilirim :)

Gereksiz bilgi için özür dilerim.

Rica ederim, ilgi duyan renktaşlarımızın katkılarıyla daha da faydalı hale gelir inşallah.

Lisansüstünü hangi alanda yaptınız?


Oğuz'un başlığını yeni görüyorum. Ancak İşletme bölümünün iki temel dersidir Üretim Yönetimi ve Kalite Yönetimi.
Ancak Kalite Yönetimi çoğunlukla Toplam Kalite Yönetimi başlığı altında verilir.

Anıl,

Akademik sahada da çalıştığım için bu gözlemi paylaşabilirim, Türkiye'de şöyle bir durum var:

İİBF'lerdeki İşletme Bölümleri'nde ÜRETİM YÖNETİMİ Anabilim Dalı oldukça nadir. Bu dal, genellikle PAZARLAMA ile birlikte yürütülüyor, kenar süsü kıvamında (Pazarlama ve Üretim Anabilim Dalı şeklinde). Beş pazarlama dersine karşılık bir üretim dersi ya oluyor ya olmuyor. Arka sayfadaki belgeselden de alıntı yapacak olursam, "Biz burada uçulacak değil satılacak uçaklar üretiyoruz" mantığıyla PAZARLAMA'yı (aslında SATIŞı) ÜRETİM'in önüne koymuşuz ülke olarak. Son dönem AVM - nitelikli fabrika açılış sayılarını kıyaslamak yeterli olacaktır. Bu basit bir kıyaslama değil, son derece kritik bir tespittir. "AVM'de satılan ürün de bir fabrikada üretilmiyor mu" sorusuyla karşılaşırım, ki bu bir polemikten öte değildir. Çünkü AVMleri dolduran markaların önemli bir kısmı ithaldir. Türk işçisinin, mühendisinin emeği yoktur. Bir de buna gümrük ekleyin. Al-sat mantığının Capacity, Akasya, İsntinye Park, Aqua Florya ile janjanlı paket hali...

(Bir de onca teşviğe rağmen üretim alanlarımız çok kısıtlı. Ayrı bir tartışma konusu, bürokratik engelleri de konuşmak lazım).

(Bu arada Pazarlamacı veya Satışçı arkadaşlar kızmasın lütfen, yukarıdaki gerçeği en iyi onlar biliyor. :) )

Ne diyordum... Lisans eğitiminde Üretim Yönetimi ve belki Üretim Sistemleri dışında ders koymazlar. Ama REKLAM, SATIŞ TEKNİKLERİ vs. olabildiğince fazladır (Bunda İşletme bölümlerinin EA'dan öğrenci alması ve ileri ÜRETİM derslerinin sayısal yoğunluğundan çekinme gibi bir gerekçe de var, bence öğrencilere haksızlık.).



Hatta daha ileri gideyim, Endüstri Mühendisliği eğitim programlarında dahi üretim ve/veya kalite derslerinin sayısının yeterli olmadığı pek çok okul var.

Sadece lisansta; Üretim Yönetimi, Üretim Sistemleri, Toplam Kalite Yönetimi, Stratejik İnovasyon Yönetimi, Proje Yönetimi, Endüstriyel-İstatistiksel Kalite Kontrol ve Kalite Yönetim Sistemleri olmak üzere yedi üretim/kalite dersi aldım.

(Zaten lisansüstüne Üretim Planlama ve Kalite Yönetimi'nde devam ettim.)

*

İsterim ki Üretim'i sadece mal ile sınırlandırmayalım. HİZMET'in de üretebileceğini, onun da kalitesine dikkat etmek gerektiğini kavrayabilelim. Dünya'nın geldiği noktada FİKİR ÜRETİMİ'nin öneminin farkına varalım. BİLGİ ÇAĞI denilen kavramın içi o kadar dolu ki... KATMA DEĞER OLUŞTURMAK... Bunlar çok ama çok önemli sözler, Kapitalist sloganlar olarak algılamamak lazım.

Zamanında özel bir bankanın genel merkezinde (Kurumsal İletişim) çalışan arkadaşıma, "çağrı merkezinde müşteri bekletme ortalamanız kaç saniye" diye sorduğumda "ne bileyim ben" cevabını almıştım. "Kalite Departmanızdan öğren lütfen" dedim, "o süreyi iyileştirin, çünkü telefonda 5-6 dk müzük dinledim" diyince, "Kalite ne anlar o işten" demişti. Bu insanlar PLAZA İNSANLARI diye tabir edilen, iki yabancı dil bilen, Erasmus filan görmüş, masterlı dostlar... Ama KALİTEyi içselleştirebilmiş mi, HAYIR?



*

Sahadan bir vaka...

Geçen dönemde çalıştığım bir firmada şöyle bir hadise başıma geldi. Çok katlı zincir perakende mağazalardan birinde çalışıyordum. Satınalma şartnamelerinde, tedarikçiden gelen ürünlerin hiçbirinde kalite yeterlilik belgesi aranmamış. Tek kriter: FİYAT!

Bir bayan arkadaşa durumu sordum, "ne var ki" dedi, "ucuza alıyoruz ya".

"İyi de siz kendi çocuğunuza penye, gömlek, şort vs. alırken cildini tahriş edip etmemesi, pişik yapmaması, ter emmesi gibi kriterleri aramaz mısınız?" dedim. "Yani kumaşın belirli testlerden geçmesi gerekmez mi? Ve o test sonuçlarına göre imalattan gelen partileri kabul edip etmememiz gerekmez mi?"

"Haklısın" dedi. Ama yönetim bildiğini okudu.

Ar-Ge'ye, İş Geliştirme'ye, Kalite'ye inanan ve pay ayıran kazanır.

*

Bir süredir Yalın Muhasebe konusuna takıldım. Ama muhasebeci arkadaşlarımı ikna edemiyorum. :)

Ahmet Ulusoy
11.09.2014, 14:22
Rica ederim, ilgi duyan renktaşlarımızın katkılarıyla daha da faydalı hale gelir inşallah.

Lisansüstünü hangi alanda yaptınız?



MBA yaptım ama benim için çok faydalı geçmedi. Birkaç ay içerisinde mali müşavir olacağım inşallah :)

Oğuz ZEYTİN
16.10.2014, 10:39
Geçen gün, ülkenin önde gelen giyim firmalarından birine, iş görüşmesine (Kalite Direktörlüğü) davet edildim. Şirketin genel İK politikaları dışında bir işe alım sürecinden geçecektim. Yani prosedürler aşılmış, direkt iş konuşulacaktı.

Satın Alma Direktörü'yle tanıştırıldım. Özgeçmişimi yeterli bulmadıklarını söylediler, ben de oraya yazmadığım fakat geçmişte içinde yer aldığım organizasyonları sözlü şekilde anlattım. Hocam tarafından FANTEZİ olarak değerlendirilen tez konum (KISITLAR TEORİSİ ile ilgili, üzerinde hala çalıştığım ve özgün bir konu olduğu için tamamını paylaşamıyorum) dikkatlerini çekti, detaylarını öğrenmek istediler.

O sırada İş Geliştirme Departmanı Sorumlusu toplantımıza katıldı. Ona da konuyla ilgili bilgiler verdim. Uzatmayayım, lüzumsuz buldular. :)

Üretim yapan/yaptıran ve kendi satış ağı olan bu şirket fabrikasını ve dağıtım kananlını DAHA İYİYE getirebilecek bir sistemi lüzumsuz buldu.

Haliyle, ben de kendilerini bu modeli uygulayan büyük markaları sıraladım. Farkettim ki, ellerindeki imkanları DAHA İYİ olmak için kullanacak düşünce yapısına sahip değillerdi. Ama reklamları veya mağazalarını bilen tüketiciler, bu tarz firmaları DAHİLERin yönettiğini düşünüyorlar.

Bunu neden anlattım:

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ertan_acar/100_turk_markasi_bir_walmart_etmiyor-1218515

"Türkiye'nin en değerli 100 markasının toplam değeri, bir Wal-Mart etmiyor."

Kapitalist değilim. Ama sermaye düşmanı da değilim. Milli kalkınma için uğraşan üreticiyim. Tarlada, fabrikada veya AR-GE laboratuvarlarında... ÜRETİM ÜRETİM ÜRETİM diyorum. YENİLİK diyorum. İnsanların sürekli TÜKETMEYE sevk edilmesine karşıyım. İhtiyacı olanı, yeterli miktarda, en uygun fiyattan alabileceği rekabetin olduğu, arsız ve saldırgan satış politikalarının hüküm sürmediği piyasaları düşlüyorum. Belki de bu yüzden kaybediyorum...

Size naçizane bir tavsiye: WAL-MART ETKİSİ http://www.idefix.com/kitap/wal-mart-etkisi-charles-fishman/tanim.asp?sid=UXUNN2KJ6M6EZQQ3JNHE

Lisansüstünde, Tedarik Zinciri Yönetimi Hocam'a bu kitabı tavsiye etmiştim. Üzerine çok tartışmıştık.

İkinci tavsiye: AMAÇ http://www.dr.com.tr/kitap/amac-the-goal/jeff-cox/egitim-basvuru/%C4%B1s-ekonomi-hukuk/yonetim-%C4%B1s-gelistirme-kalite/urunno=0000000193970

Üçüncü tavsiye: TOYOTA RUHU http://www.dr.com.tr/kitap/toyota-ruhu/taiichi-ohno/egitim-basvuru/%C4%B1s-ekonomi-hukuk/yonetim-%C4%B1s-gelistirme-kalite/urunno=0000000066905

(Lütfen bu kitapları okurken, çalıştığınız kurumlarla kıyaslayın. Biz neleri eksik/yanlış yapıyoruz? Ya da bizim doğrularımız neler? Öğrenci arkadaşlarım teoride öğrendikleri veya stajlarda karşılaştıkları tablolarla kıyaslasın.)

AdemS
16.10.2014, 11:10
Kapitalist değilim. Ama sermaye düşmanı da değilim. Milli kalkınma için uğraşan üreticiyim. Tarlada, fabrikada veya AR-GE laboratuvarlarında... ÜRETİM ÜRETİM ÜRETİM diyorum. YENİLİK diyorum. İnsanların sürekli TÜKETMEYE sevk edilmesine karşıyım. İhtiyacı olanı, yeterli miktarda, en uygun fiyattan alabileceği rekabetin olduğu, arsız ve saldırgan satış politikalarının hüküm sürmediği piyasaları düşlüyorum. Belki de bu yüzden kaybediyorum...



Bütün mesajları baştan sona kadar okudum.. Başta çok fazla ilgi alanıma girmediğini düşünsem de gerçekten çok faydalı bir konu olduğu kanısına vardım..

Özellikle alıntı yaptığım bölümden kendimle ilgili çıkarımlarda bulundum. Bilişim alanına geçeli birkaç ay oldu, şu anda öğrenme ve kendimi geliştirme safhasındayım ama bir süre sonra artık uzman olup gerek kendi adıma gerekse içerisinde bulunduğum Kurum adına yeni projeler üretebilmem lazım. İnşAllah başarabilirim..

Konuya katkıda bulunan herkese teşekkürler..

İlker Yazıcıoğlu
16.10.2014, 11:11
Teşekkürler Oğuz,

İlgili arkadaşlar için örnek ve de referans oluşturabilecek paylaşımların için...

Ufuk
16.10.2014, 11:14
ilginç bi başlık zevkle okuyorum :)

Oğuz ZEYTİN
16.10.2014, 18:40
Bütün mesajları baştan sona kadar okudum.. Başta çok fazla ilgi alanıma girmediğini düşünsem de gerçekten çok faydalı bir konu olduğu kanısına vardım..

Özellikle alıntı yaptığım bölümden kendimle ilgili çıkarımlarda bulundum. Bilişim alanına geçeli birkaç ay oldu, şu anda öğrenme ve kendimi geliştirme safhasındayım ama bir süre sonra artık uzman olup gerek kendi adıma gerekse içerisinde bulunduğum Kurum adına yeni projeler üretebilmem lazım. İnşAllah başarabilirim..

Konuya katkıda bulunan herkese teşekkürler..


Teşekkürler Oğuz,

İlgili arkadaşlar için örnek ve de referans oluşturabilecek paylaşımların için...


ilginç bi başlık zevkle okuyorum :)

Estağfurullah, ilginize teşekkür ederim. :)

Aslında sıkıcı konulardır. Öğrenciler hatta yöneticiler bile dinlemez, ilgilenmez. Yukarıda anlattığım gibi LÜZUMSUZ BULURLAR :)

Oğuz ZEYTİN
16.10.2014, 19:49
En sık karşılaştığım sorulardan biri: Hizmet sektöründe KALİTE çalışması olur mu?

Cevabı çok basit: Olur, bal gibi olur.

Yine yaşanmış (daha bugün) bir örnekle izah edeyim:

Kurban Bayramı için Trabzon'a gittiğimde, hazır kendime vakit ayırmışken göz kontrolümü yaptırdım. Ardından da babamın tavsiye ettiği bir gözlükçüden camları değiştirdim.

Mağazadaki kadına reçetemi verdim. Bana sordu: "Çerçeve değiştirecek misiniz?"

"Hayır" dedim.

"Peki, ücreti ... TL."

"Cumartesiye kadar hazır olur mu? Çünkü İstanbul'a döneceğim."

"Tabii yarın (cuma) öğleden sonra gelip alabilirsiniz."

...

Cuma günü akşama doğru, cumhurun başı Trabzon'u teşrif ettiklerinden şehirdeki olağanüstü bir kalabalığı yara yara gözlükçüye gittim. Reçetemi verdiğim bayan yoktu. Yerine bakan kızdan gözlüğümü aldım, ücretimi ödeyip çıktım.

Aradan bir hafta geçti. 0 462 kodlu bir numaradan aradılar.

"... Optik'ten arıyorum."

"Buyurun".

"Çerçeve almış mıydınız?"

"(Hönk)"

"Beyefendi (Tabii ki beyefendi demedi, ben ekledim, nerede o incelik), çerçeve almış mıydınız?"

"Almadım hanımefendi (Gerçekten böyle hitap ettim, haketmese de)."

"Sistem lks<k<goaoIHFJ..."

"Eee?"

"Bıdıbıdıbıdı..."

"Eee?"

"Ücret ödediniz mi?"

"Bu ne saygısızlık? Siz müşterilerinizle böyle mi iletişim kuruyorsunuz? Faturanız yok mu? Reçetenin arkasına not düşmediniz mi?"

"Yok, bizde böyle. Nereden bileyim, bir sürü müşteri geliyor. Bir sürü reçete var."

"Arkalarına not düşebilirsiniz? Fatura yazabilirsiniz? Bilgisayar kaydı açabilirsiniz?"

"Bizde böyle. Paranızı ödediniz mi?"

"(Hay ödemez olsaydım) Ödedim, X TL, sadece cam değiştirdim, çerçeve almadım."

"Niye kızıyorsunuz aaaaa..."

"(Dilde papuç gibi, susmuyor) İyi akşamlar."

************

İster holding yönetin, ister simit satın...

İşletmeyi işletme yapan, parlak camekanındaki PRADA değil, müşteriyle konuşma becerisi olan elemanlardır. Uzakta veya büyülü sözlerde ya da süpermarketlerde satılan Secret tarzı kiatplarda aramayın: İşte size hizmet sektöründe KALİTE.

Durun daha bitmedi, devamı var, bu sefer ben aradım:

"... Optik mi?"

"Evet"

"Az önce beni aramıştınız, adım Oğuz ZEYTİN."

"Evet."

"O gün saatime pil de taktırmıştım kasadaki arkadaşa. Siz odak ayarı için camları işaretleyecektiniz, boyum uzun olduğu için dizlerimin üzerine çöküp size yardımcı olmuştum."

"Aaa, hatırladım. Hocamla (babamı kastediyor) gelmiştiniz. Hocamı çok severiz. Tamam sorun yok, reçetenizi çöpe attım zaten."

"X TL'nin üzerine ödeme yapmam gerekiyor mu?"

"Yok, hayır. sorun yok."

"Bundan sonra sizinle alışveriş yapmayacağım."

"Ya ama yanlış anladınız."

"İyi akşamlar."

***

İnsanların, ödeme yaptığını (borçsuzluğunu) ispatlama gereği gerçekten zor. Hele biraz da gururluysanız... Sizi o duruma düşüren işletmeyi, normal hukuk sisteminin işlediği topraklarda mahkemeye verseniz, tazminat kazanırsınız, ciddiyim, çünkü bu durum saygısızlığı aşan hakaret sınırlarına erişen uygunsuz bir davranış.

Kısacası KALİTESİZLİK!

Alt başlık: "Müşteri Memnuniyet(sizliğ)i"

Kadir Yeter
16.10.2014, 20:02
İki konuda kitap üretiyorum ancak,
kitabın biri ile birinci derece ilgili olan kurum kitapla ilgilenmiyor.

kadiryeter

Burak DERELİ
16.10.2014, 20:11
Şuan sadece son mesajları okudum, müsait bir zamanda tüm başlığı okuyacam.
Yazılar için ellerine sağlık, güzel olmuş

Oğuz ZEYTİN
13.11.2014, 16:58
Başlarken Üretim ve Kalite demiştim ama "Hizmet Sektöründe Kalite"yi yaymamız gerekiyor. Yine örnek üzerinden gitmekte fayda var.

Yaz mevsimi başında cep telefonu operatörümü değiştirmiştim. Sebebim, daha önce abonesi olduğum şirketin KALİTESİZ hizmeti idi. İnternet üzerinden işlem yaparken karşılaştığım sorunlar, çağrı merkezindeki personelinin kaba üslubu, yaşadığım soruna üç farklı iletişim merkezinde bu firma adına üç farklı önerinin sunulması ve üçünün de konunun özüyle alakasının olmaması ve haliyle çözüm bulamamam... vb. şeklinde sıralayabilirim KALİTESİZLİĞİ (Detaya girmek istemiyorum).

Dün akşam saatlerinde telefonumun mesaj özelliğinin çalışmadığını fark ettim. Geleneksel telefonu kapatıp açma deneylerim çare vermeyince çağrı merkezini aradım. Yeni operatörümün iki farklı çağrı merkezi varmış: Biri ücretsiz, biri ücretli. Ücretliyi aramışım, kayıt ses beni uyardı ve kapatıp ücretsizi aradım. Bu hattaki çözümler sorunuma yönelik değildi ve canlı irtibat kuracağım bir seçenek yoktu. Mecburen ücretli numarayı aradım. Ara aşamaları geçip insan sesine ulaştım. Problemi anlattım ve yardımcı oldular. Şebekemi yenileyeceklerini, görüşme sonrasında telefonumu kapatıp açmam gerektiğini söylediler.

Görüşmenin ardından yetkilinin dediğini yaptım, telefonumu kapatıp açtım. Ancak sorun çözülmedi. İnternette detaylı bir arama yaptıktan sonra akşam 18:30'da baş gösteren sorunumu (Çağrı merkeziyle görüşmem 18:50 suları) kendi çabalarımla 23:50'de çözebildim.

Ara Sonuç: Çağrı merkezi, soruna çözüm üretemedi.

Çağrı merkezindeki yetkiliyle görüşmemin sonuna yaklaşmışken, aklıma gelen daha önemsiz başka bir sorundan dolayı bulunduğum bölgedeki sinyal gücünün test edilmesini rica ettim. Lokasyonumu öğrenmek istediler, yardımcı oldum. Ardından gelen soru şuydu:

Çağrı Merkezi Yetkilisi: "...Zemin veya alt katlarda mı oturuyorsunuz?"

Ben: "Hayır hanımefendi, penceremden Adalar'ı net görebiliyorum."

ÇMY: "İlginç, bizde bu tür sorunlar yaşanmaz. Telefonunuz antenli ve eski mi?"

Ben: "Yeni sayılmaz ama akıllı dedikleri türden. Aynı operatör abonesi misafirlerim de farklı cihazlarla benzer sıkıntıyı yaşıyor evimize geldiklerinde."

ÇMY: "O zaman sizin için bir arıza kaydının açılması gerekiyor."

Ben: "Açalım."

Ve az önce operatörümden gelen mesaj:

"Değerli Abonemiz,

Bölgede servis veren istasyonlarımızda yapılan incelemelerde herhangi bir probleme rastlanmamıştır.

Yaşanan sorun geçicidir."

Öncelikle bu kadar çabuk ilgilenmeleri takdir edilmeli. Geri dönüşleri ise memnun edici, çünkü buna gerek duymayan o kadar çok kurum var ki... Ayırt edici nitelik kazanıyor müşteri açısından.

Gelelim faydaya... "Rastlanmayan ve geçici denilen problemi altı aydır yaşıyorum sevgili operatörüm." içerikli bir e-posta yazdım kendilerine. Eğer otomatik cevap verirlerse yasal haklarımı arama peşine düşeceğim. Sonraki ihtimal ise üçüncü operatör...

SONUÇ: Asıl olan ÜRÜNdür. Yani mal/mamul veya hizmet... Eğer faaliyet alanınız telekomünikasyon ve sunduğunuz ürün telefon iletişimi alt yapısı ise öncelikle bütün servislerinizi en iyi düzeye çekmelisiniz. En geniş alanda, en kuvvetli sinyali müşterilerinize sağlamalısınız. Olası problemlere çözüm üretmelisiniz.

Bunları yerine getirmeden dilediğiniz kadar hızlı geri dönüşler yapın, çok anlam ifade etmeyecektir. Çünkü müşteri ihtiyacını karşılamadığınız anda hizmet sunucuya güvenini yitirip alternatifleri arayacaktır. Hele GSM gibi dinamik ve müşteri geçişkenliğinin yüksek olduğu sektörlerde...


***

Üretim demiştim... TBMM kaynaklarından bugün aldığım verilerdir:

"Türkiye'nin yüksek teknoloji sanayi ürünleri üretme ve ihraç etme kapasitesi maalesef azalmıştır.

2002’deki ileri teknoloji yoğunluğu olan sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı 6,2 iken bu oran 2013’te yüzde 3,5’a gerilemiştir.

2003'te teknoloji yoğunluğu yüksek olan imalat sanayi ürünlerinin toplam sanayi üretimi içindeki payı yüzde 5,7 iken, 2013’te 3,4’e gerilemiştir."

Az önce Türkiye'nin en büyük teknoloji şirketlerinden birinin üst düzey yöneticini dinledim. Şöyle diyordu: "Dünya artık mobile gidiyor. Biz de bunu takip etmeliyiz."

Global gelişmelerden haberdar olmak iyi de takıldığım nokta neden bizim takipçi olduğumuz?

O gelişmelere biz öncülük etsek bir kere de? AR-GE'ye yatırım yapsak? İnovasyon denen kavramı şekilsiz binalara/sitelere marka yapmak dışında da kullansak?

Oğuz ZEYTİN
17.11.2014, 21:41
https://pbs.twimg.com/media/B2qtykXIMAIYOH5.png:large

Sosyal bilimlerde, konuşmalara başlarken en sık kullanılan kalıp "bana göre"dir.

Bana göre, ekonominin temeli ÜRETİMdir. Tarlada, fabrikada ve laboratuvarda üretim! Ama önce araştırmalarla bilgiye ulaşmalı, bunlar ışığında fikir/proje üretmeliyiz.

AR-GE ve inovasyon denilen olay kısaca budur. Tasarlanan süreç, imal edilen mamul, sunulan hizmet EKONOMİK DEĞER oluşturmalı.

Alınan patentler bir nevi bilime-araştırmaya paralel yapılan/yapılması muhtemel üretimin göstergesidir.

Yukarıdaki tablo gerçektir ve gerçekler çoğu zaman can acıtır.

Cyzio
17.11.2014, 22:23
En sık karşılaştığım sorulardan biri: Hizmet sektöründe KALİTE çalışması olur mu?

Cevabı çok basit: Olur, bal gibi olur.



Bu konuda yazacak o kadar çok şey var ki...

Ne zaman eve bir usta çağırsam, beni hafakanlar basar. Bir kere, çoğunlukla dedikleri saatte gelmezler.

Şimdi anlatacağım örnek, bu konuda zirvedir: Eve su tesisatçısı çağırmışım. Akan bir yer mi ne vardı. Neyse, işin ortasında adamdan şöyle bir soru geldi:

-"Abi, sende beyaz çimento var mıydı?"

Ulan (affedersiniz), bende beyaz çimento neden olsun? Herhangi bir evde beyaz çimento bulunma ihtimali nedir? Ben evimde beyaz çimento saklayan biri olsam, bu iş için seni çağırır mıyım?

Neyse, adama "Yok" dedim, bana

-"Ooo, abi şimdi gidip dükkandan getirmek gerekecek."

diye hayıflandı. Yani yapacağı işi kestirip beyaz çimento getirmemek onun suçu değil, evimde bulundurmadığım için benim suçum oldu.

Kapıları boyarken, kilitlerin üzerinden özellikle beş defa geçip, kullanılmaz hale getiren boyacıların varlığını eminim hepiniz bilirsiniz.

Kalabalık bir grupta (dört kişiyi geçiyorsanız kesinlikle risk çok büyüktür) yanlış sipariş getiren garsonlar, bulaşık makinasının çalışma prensibini benden öğrenen yetkili servis elemanı (gülmeyin gerçektir), dükkanda tıngırdayan masanın evde tıngırdamayacağını iddia eden satış elemanları hep bu toprakların evlatlarıdır.

Liste uzar da, şimdi canınızı sıkmayayım.




Cuma günü akşama doğru, cumhurun başı Trabzon'u teşrif ettiklerinden ...



Bu kelimeyi doğru olarak ismin -i haliyle kullandığınız için sizi candan tebrik ederim. Türk halkının (gazeteciler, hava alanlarında anons yapan görevliler ve Türkçe hocaları dahil) %90'ı yanlış olarak ismin -e halinde kullanırlar.

Vel hâsıl-ı kelâm, haber sorumlusu seçerken ince eleyip sık dokudukları için, bmn'yi yürekten kutluyorum.

.

Oğuz ZEYTİN
17.11.2014, 22:35
Bu konuda yazacak o kadar çok şey var ki...

Ne zaman eve bir usta çağırsam, beni hafakanlar basar. Bir kere, çoğunlukla dedikleri saatte gelmezler.

Şimdi anlatacağım örnek, bu konuda zirvedir: Eve su tesisatçısı çağırmışım. Akan bir yer mi ne vardı. Neyse, işin ortasında adamdan şöyle bir soru geldi:

-"Abi, sende beyaz çimento var mıydı?"

Ulan (affedersiniz), bende beyaz çimento neden olsun? Herhangi bir evde beyaz çimento bulunma ihtimali nedir? Ben evimde beyaz çimento saklayan biri olsam, bu iş için seni çağırır mıyım?

Neyse, adama "Yok" dedim, bana

-"Ooo, abi şimdi gidip dükkandan getirmek gerekecek."

diye hayıflandı. Yani yapacağı işi kestirip beyaz çimento getirmemek onun suçu değil, evimde bulundurmadığım için benim suçum oldu.

Kapıları boyarken, kilitlerin üzerinden özellikle beş defa geçip, kullanılmaz hale getiren boyacıların varlığını eminim hepiniz bilirsiniz.

Kalabalık bir grupta (dört kişiyi geçiyorsanız kesinlikle risk çok büyüktür) yanlış sipariş getiren garsonlar, bulaşık makinasının çalışma prensibini benden öğrenen yetkili servis elemanı (gülmeyin gerçektir), dükkanda tıngırdayan masanın evde tıngırdamayacağını iddia eden satış elemanları hep bu toprakların evlatlarıdır.

Liste uzar da, şimdi canınızı sıkmayayım.



Bu kelimeyi doğru olarak ismin -i haliyle kullandığınız için sizi candan tebrik ederim. Türk halkının (gazeteciler, hava alanlarında anons yapan görevliler ve Türkçe hocaları dahil) %90'ı yanlış olarak ismin -e halinde kullanırlar.

Vel hâsıl-ı kelâm, haber sorumlusu seçerken ince eleyip sık dokudukları için, bmn'yi yürekten kutluyorum.

.

Katkınız için teşekkür ederim Hocam. Şirketlerin çoğunda bu konularda firma içi eğitim verebilecek birim/personel ne yazık ki yoktur. Bağımsız kuruluşlardan danışmanlık da almak maliyet olarak nitelendiriliyor. Müşteriye yansıması ise haliyle pek hoş olmuyor.

AdemS
21.11.2014, 14:39
Efsane videolardan biridir. Biraz komik bir görüntü ama sağlamlık testi konusunda ilginç bir test olmuş :)

http://www.youtube.com/watch?v=q0ZMEzkawFI

omondoles
21.11.2014, 14:53
dükkanda tıngırdayan masanın evde tıngırdamayacağını iddia eden satış elemanları hep bu toprakların evlatlarıdır.



Küçük kıyafeti satmak için "giydikçe açılır" büyüğünü ise "yıkadıkça daralır" diyen esnaf...

Oğuz ZEYTİN
21.11.2014, 16:11
Efsane videolardan biridir. Biraz komik bir görüntü ama sağlamlık testi konusunda ilginç bir test olmuş :)

http://www.youtube.com/watch?v=q0ZMEzkawFI

:)

Kalite kontrol aşaması olarak değil sağlamlık/dayanıklılık testleri buna benzer yöntemlerle yapılıyor. Buradaki efendiler abartmışlar, Allah korumuş başlarına bir iş gelmemiş.





Küçük kıyafeti satmak için "giydikçe açılır" büyüğünü ise "yıkadıkça daralır" diyen esnaf...

Müşteri İlişkileri'ni Toplam Kalite'nin bir parçası olarak değerlendirirsek, satış ister istemez kaliteyi etkiliyor.

DİKKAT! "Kalite satışı etkiliyor" değil, tam tersi, satış kaliteyi etkiliyor.

Verdiğiniz örnekteki gibi davranan satışçı, işletmenin kimliğini zedeler. Bu da kaliteyi düşürür. Gerçi kalite umrunda değil ki müşteriye o sözlerle ürünü satmaya çalışıyor.

Oğuz ZEYTİN
10.03.2016, 13:51
Bu başlığı çok ihmal ettim. Son dönemde ülkemizde de hafiften dillendirilmeye başlanan bir kavram var: Endüstri 4.0

Son dönemde yoğun şekilde Endüstri 4.0 çalışıyorum. Gazete haberlerinde, dergilerde, köşe yazılarında da yer buluyor artık Endüstri 4.0 .

Endüstri 4.0;

- Buharlı makina ile sanayi devrimi
- Seri imalat
- Elektronik, dijital ve bilgisayarın devreye girmesi ile üretim üç kritik aşamadan geçti.

Şimdi sırada 4. basamak var.

Daha teorisi bile çok yeni. O nedenle üzerinde ahkam kesmeden birkaç kaynağı ilginize sunmak istedim:

1) Öncelikle Siemens'in şu sayfasını araştırınız.

http://siemens.com.tr/i/assets/siemens-endustri/index.html

2) http://www.makinatek.com.tr/arsiv/yazi/135-siemensin-endustri-40-yaklasimi-yasam-icin-uretim-gelecek-icin-teknoloji





3) http://www.dunya.com/mobi/ekonomi/ekonomi-diger/insansiz-fabrikalar-30-yilda-turkiyede-291658h.htm

(Söyleşi, Amberg Fabrikası'nın ürün kalitesinin 99,998% mükemmellik seviyesinde bilgisiyle bitiyor. Türkiye'de buna hala inanmayan, konudan habersiz İşe Alımcılar var.)

4) http://www.turkishtimedergi.com/genel/endustri-4-0/

Jan Nahum'un Türkiye için gösterdiği hedefler rasyonel. Aslında çoğu kişi/kurumun doğrusu bu ancak uygulama noktasında nedense takılıyoruz.


Özetle, Endüstri 4.0'ı ileride çok sık duyacağız.

Gökhan Uzun
10.03.2016, 23:58
Bu aralar yüksek lisansta Toplam Kalite Yönetimi dersi alıyorum. Gerçekten farklı bir bakış açısı sağlıyor. Çok önemli bir konu üzerine ciddi eğilmek lazım.

slmn
11.03.2016, 00:17
Güzel başlıkmış vaktim olunca okuyacağım. Bana yıllar önce Avea müşteri hizmetleriyle yaşadığım muhabbeti hatırlattı. İnternet için o zamanlar avea modem kullanıyordum ve bilgisayarda da Windows harici Linux-Ubuntu da kullanıyordum. Kurulumda problem yaşadım ve müşteri hizmetlerini aradım, karşımdaki eleman topu teknik servise attı. Ordaki elemanla sorunun çözümüne ulaşmaya çalışırken Ubuntu'yu Mozilla, Chrome gibi bir tarayıcı sanan cahille konuştuğumu farkedince uzatmadan telefonu kapattım. Sormak istiyorum bu elemanları torpille mi alıyorsunuz? Hadi torpille aldınız adamı teknik servise koymadan önce hiç eğitimde mi vermiyorsunuz?