PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ezber Bozan Adam : Abdullah AVCI



Serdær
24.09.2010, 12:39
Ezber bozan adam: Abdullah Avcı

Kolay kolay eğilip bükülmeyen cinsten bir hoca, Büyükşehir Belediyespor'unki. Hâlâ büyük boy bir takımı çalıştırmışlığı yok; ama herkes onu tanıyor. Bilgi ve tecrübesiyle olduğu kadar, giyimiyle de iddialı. Kısacası tam bir fenomen.


Kasımpaşa semtinin bildik esnaflarından biri olan Muhsin bey, biraderiyle birlikte işlettikleri berber dükkanında harıl çalışıyor. Ülkenin durumu hiç iç açıcı değil. Siyasi çalkantılar, sağ-sol kavgaları, suikastler, faili meçhuller, gaflet ve hıyanet ülkenin belini bükmüş durumda. Babayiğitlerin semti olarak ünlenen Kasımpaşa ise tüm köklü semtler gibi kendi dinamikleri ve gerçekleri olan bambaşka bir dünya gibi. Titiz Berber’de ülkenin durumuyla ilgili ufak tefek yorumlar yapılıyor yine de. Söz dönüp dolaşıp öbür günkü Galatasaray-Beşiktaş maçına geliyor. Kapısında Titiz Berber yazılı tabelanın asılı olduğu dükkanlarında kader birliği yapmış iki kardeş bu noktada birbirlerine rakip oluyorlar. Çünkü Muhsin bey Galatasaraylı, kardeşiyse Beşiktaşlı. Tatlı bir tartışmanın içine giriyorlar ki kapı açılıyor ve Muhsin bey’in 16 yaşındaki oğlu Abdullah Mucip giriyor içeri. Abdullah ortaokulu bitirecek o sene. Babası onun Gemi Yapım Meslek Lisesi’ne devam etmesini istiyor. Çünkü burayı bitirenler semtte bulunan üç tersaneden birine işçi olarak girebiliyorlar. Muhsin bey için tersane işçisi olmak, devlet güvencesinde düzenli bir maaş almak ve garanti altına alınmış bir hayat anlamına geliyor. Muhsin bey eskilerden. Dolayısıyla eskiler gibi düşünüyor...

Abdullah’a bu konuyu açtığında 16 yaşındaki yeniyetmeden aldığı cevap karşısında hayli şaşırıyor Muhsin bey. “Baba, tersaneden alacağım maaş benim ayakkabıma yetmez, ben futbolcu olacağım!” Ve devamını da getiriyor Abudulah, “Hem o okulda kız da yok. Ben ticaret lisesine gideceğim, orada kız erkek karışık okuyorlar!”

"Metroseksüellikse metroseksüellik..."

O Abdullah Avcı, sportif başarılarının ötesinde, bugün Süper Lig’in en şık giyinen teknik adamı. Futbol hayatı boyunca kazandığı paranın büyük bir bölümünü giyime harcamış gerçekten. O kadar ki, 86’da Rizespor’da oynarken babası oğlunun bir pantolon için harcadığı parayı telefonda duyunca ona “Sen para harcama makinesisin” diye fırça bile atmış. Evlendikten, çoluk çocuğa karıştıktan, sorumlulukları arttıktan sonra giyime harcanan meblağlar biraz daha azalmış ama Vakko’dan, İtalyan markalardan, erkek bakım kremlerinden, manikürden, pedikürden, modayı takip etmekten kısaca güzel giyinmekten ve temiz olmaktan asla vazgeçmemiş Abdullah Avcı. “Metroseksüellikse bu, öyle olsun. Ama böyle bir yapım var. Kaliteli giyinmek, temiz olmak ruhumu rahatlatıyor!” Giyeceklerini kendi seçiyormuş ama yeni mal geldikçe kendisine çıtlatan, dışarıda neyin moda olduğunu aktaran arkadaşları varmış hocanın.


http://u.goal.com/29200/29205_hp.jpg


Giyim-kuşamından ödün vermeyen hoca

Abdullah Avcı babasına geleceğiyle ilgili kafasındaki planları açıkladığı dönemlerde bir zamanların efsane kulübü Vefa’da başlar top oynamaya. Sırasıyla Fatih Karagümrük, Rizespor, Kahramanmaraşspor, Bakırköyspor’da forma giydikten sonra adını en çok duyuracağı ve yedi sekiz yıl aralıksız gollerini sıralayacağı İstanbulspor’a gelir. İkinci ligin en iyi golcülerinden biri olarak hafızalara kazınma başarısını gösterir bu kulüpte. Futbol hayatının sonlarına yaklaşırken hocalığını yapan Ziya Doğan’ın ısrarıyla ve “Senin gibi düzgün adamlara ihtiyacı var futbolumuzun” şeklindeki üstelemeleriyle Doğan’ın yardımcısı olarak yeni kariyerine adım atar. Ziya Doğan Beşiktaş’ta Kalli’ye kurmay olarak atanınca da İstanbulspor, Avcı’ya ve oyuncu-antrenör Aykut Kocaman’a emanet edilir. Sonraki dönemde bu takımda Metin Türel’e ve Kocaman’a yardımcılık yapan Abdullah Avcı, Galatasaray PAF takımının teknik direktörlüğünü yürütürken sessiz sedasız U-17 Milli Takımı’nın başına getirilir. “Sessiz sedasız” durumu operasyonun gizlilik içinde yapılmasından değil de, Abdullah Avcı ismini kimsenin bilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu durum geçicidir.

"Başarılarımın manevi ödülünü alamadım"

2005’te U-17 takımımız Avrupa Şampiyonu olduğunda artık Abdullah Avcı adı futbol sohbetlerinde sık sık zikredilir olmaya başlar. Aynı takımla Dünya Gençler Şampiyonası’na giden Avcı, buradan dünya dördüncüsü bir takımın teknik adamı olarak yurda döner. Dönüşte futbolseverlerin hem hiç beklemediği hem de hiç istemediği bir gelişme yaşanır. Abdullah Avcı, milli takımlardaki görevlerinden istifa eder.

http://u.goal.com/40800/40830_news.jpg

“İstanbulspor’dan ayrıldıktan sonra antrenörlüğü bırakmayı düşündüm. Bu kadar çalışıyorum, düzgün şeyler yapmaya uğraşıyorum ama ülkemizdeki bu sıkıntıların, bu kaosun içinde kaybolacağım dediğim anda bırakayım bu işi dedim. Eşimle de konuştum, ticaret falan yaparım geçiniriz dedim. Sonra Galatasaray’dan teklif gelince kariyer açısından önemli olduğu için kabul ettim. Arkasından milli takım görevi geldi. Bu görevi layığıyla yerine getirdiğimi düşünüyordum. Şampiyonluk, dünya dördüncülüğü, Türk futboluna kazandırılan gençler, iki gazete tarafından yılın teknik adamı seçilmek. Bir sürü özel kuruluştan ödüller almak... Bir kurum içinde çalıştığınız zaman başarı gösterdiyseniz bir sıçrama beklemek en doğal hakkınız. Basamak basamak yükselmek gerekiyor kurumlarda. Fatih Terim en iyi modeldir bu duruma: Olimpiyat Takımı ile şampiyonluktan, yardımcılık görevlerinden sonra milli takımın başına geçti, böyle bir şey... Benim durumumda da önce Ümit Milli Takım, sonra belki A Milli takım, bunu bekliyorsun. Hayatta kimseden bir şey talep etmedim, Allah da bunu nasip etmesin. Ama Federasyon’un o dönemde içinde bulunduğu kaos yüzünden bu sıçrayış gerçekleşmedi. Yeni yapılanmalar oluyor kurumda, bir yandan bana dışarıdan teklifler geliyor. Aynı takımla birlikte devam etmem konusunda düşüncelerini sorduğumda, ‘Biz bir sistem kurduk, 16’da alacaksın,yetiştireceksin, 17’de yarışacaksın’ Ben de düşündüm, altyapıcı olacaksam genç milli takımlar sorumluluğu verilir, kendini tamamen altyapıya adarsın, beş senelik sözleşme yapılır, belli bir hedef doğrultusunda planlı programlı ilerlersin... Bunların hiçbiri yok. “Sen yine yaptığını yap.” Başarılarımın manevi ödülünü alamadığıma kanaat getirdim ve ayrıldım. Yarışmacı antrenör olarak kendimi kanıtlamaya karar verdim.”

"Asansör takımların yaptıklarını yapmadım"

Ve Abdullah Avcı kafasındakileri hayata geçirebileceğini düşündüğü bir Lig A takımının, İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un başına geçir. “Zafer küçük başarıların toplamından gelir” prensibiyle hareket etmeyi düstur haline getirdiğinden, adım adım ilerleyerek, üst üste koyarak kazanacağı bir başarının daha sağlam ve ikna edici olacağını düşünmektedir. Önceki başarılarına hala ‘tesadüf’ olduğunu ileri sürme cüretini gösterenlere kendini kanıtlama fırsatıydı Lig A. Avcı, Belediyespor’u ilk senesinde Süper Lig’e çıkardığında gerçekten de elinde kınayla bekleyenlerin bütün çamur atma mazeretlerini elinden almış oluyordu.

http://u.goal.com/29200/29203_hp.jpg


Avcı, basın toplantılarındaki ciddiyetiyle de tanınıyor.


Avcı bu kez manevi ödülünü almış ve takımıyla birlikte lig atlamıştı. Oyuncularının çoğnu muhafaza ettikten sonra kısıtlı bütçeyle ama yoğun araştırmalar sonrası kafasındaki futbolu oynayacak bir takım kurdu Avcı. Denizlispor’dan Adriano, Antalyaspor’dan İlyas, Rizespor’dan Tjikuzu, Fenerbahçe’den Kerim gibi oyuncular aldı. İlyas hariç hiçbiri bir süper lig hocasının ilk elden tercih edeceği kurtarıcı, takımı taşıyıcı oyuncular değildi. Avcı bu oyunculardan, sonrasında İbrahim, Aydın, Necati gibi

http://u.goal.com/29600/29681_news.jpg

Teknik Direktörlük Kariyeri
1999-2002 İstanbulspor (Antrenör)
2002-2003 İstanbulspor A2
2003-2004 İstanbulspor PAF
2004-2005 Türkiye U17
2004-2005 Galatasaray PAF

2006'dan bu yana İstanbul BBisimlerden aldığı performanslarla, bu futbolcuların eski hocalarının yüzünü tek kelimeyle kızarttı. Hoca, işi bitmiş, sorunlu ya da vasat tabir edilen oyunculardan böyle randıman alabilmesinin sırrını; onlarla bire bir konuşabilmek, onların ruhuna hitap edebilmek, kısaca insanî boyuttaki ilişki yönetimi olduğuna inanıyor. Şüphesiz bu doğru ve Avcı futbolcularıyla iletişim kurmak konusunda çok becerikli. Genciyle yaşlısıyla oyuncularının nasıl kaynaştığını ve Belediyespor’un taşıdığı takım ruhuna bakınca hemen fark ediyorsunuz bunu zaten. Ama Abdullah Avcı’nın bu oyunculardan yüksek verim almasında hocanın teknik ve saha içi organizasyon zekasının da büyük bir payı olduğu yadsınamaz. Süper Lig’deki ilk sezonunun başında kadrosuna bakanların bu takım düşer diyeceği, çoğu teknik adamın üste transferler isteyeceği Belediyespor ilk altı maçını 5 galibiyet 1 beraberlikle kapatır.

“Asansör takımların yaptıklarını ben yapmadım her şeyden önce. Çıktıkları an “ligin oyuncuları” ve “ligin hocaları” ile yola devam etti bunlar. Ligin on senedir takımlarda dolaşan oyuncuları var. Bir şeyler üretmemişler, takımları küme düşmüş ama bu oyuncular hep ligdeki takımlarda forma giymeye devam etmişler. Her çıkan da bu oyuncuları tercih etmiş. Benim böyle bir tercihim olmadı. Ben takımı çıkaran oyuncularla yola devam ettim. Çok enteresandır, Fenerbahçe maçına Lig A’nın geri dörtlüsüyle çıktım ben. Takımı şampiyon yapmış hocaya ‘Sen bu ligin hocası değilsin’ deyip ligin hocalarından birini getiriyorlar takımın başına. Bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Bu yüzden başkanımızın da gerekli ortamı sağlamasıyla ben takımın başında kaldım ve Lig A’da forma giyen 6-7 oyuncum Süper Lig’de oynamaya devam etti.”

"Beşiktaş ve Fener için önüm kesildi"

Abdullah Avcı 2006’dan beri İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un hocası. Mütevazı bütçesine rağmen takımı ligin başta büyükler olmak üzere en korkulan takımlarından biri ve hocanın ismi Galatasaray’la, milli takımlarla ilgili olarak hep gündemde. Ama Abdullah Avcı’nın en büyük başarısı istikrar abidesi olarak tüm futbol camiasına örnek teşkil etmesi. Bir türlü örnek alınmayan mükemmel bir örnek. Teknik direktör kıyımının olağan olduğu, sorunların üstesinden transfer gibi günü kurtaracak çözümlerle gelmeyi şiar edinen, sabır olmayan yerde istikrarın da olmayacağını bilmeyen yöneticiler ve taraftar kitleleriyle dolu bir futbol camiasında Abdullah Avcıların kıymetinin bilinmemesine şaşmamak lazım ama.

Abdullah Avcı’nın önü açık. Başarı çizgisinin daha ne kadar yükseleceği, hangi takımlara gideceği belirsiz olsa da, onun her neyi başarırsa başarırsın çizgisini aynı tutarlılıkla devam ettireceği kesin.

“Bugüne kadar ki duruşum ne ise bundan sonra da öyle olacak. Büyük takıma gittim diye farklı bir kişiliğe, farklı ilişkilere girecek değilim. Şu da var: Büyük takımlarda çalışacağım diye bir kaide yok. İnsanlar beni kafalarına göre Galatasaray’a yakıştırdı. Tamam, teklif geldi, etik bulmadım, kabul etmedim. Ama bunu öyle bir hale getirdiler ki, Fenerbahçe, Beşiktaş için önüm kesildi. Ben Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı bir futbolcu değilim ki? Tamam, bir sene çalıştım Galatasaray’da ama o kadar. Çocukken Galatasaray’ı tutuyordum ama mesleğe başladıktan sonra artık öyle duygularım kalmadı. İnsanları kalıplar içine sokmayı bıraksınlar. Örneğin Rıdvan Dilmen niye yalnızca Fenerbahçe’yi çalıştırsın, Galatasaray’a, Beşiktaş’a niye gidemesin?”

Ege Görgün / Goal.com Türkiye

SEDAT
24.09.2010, 12:56
- Başarılı Olduğuna Katılıyorum ama Kendisini Birde Tafaftar Baskısını Hissettiği Bi Takımda Görmek İsterim..

- O zaman Notu'nu Verebilirim..

ilhan
24.09.2010, 12:59
Kendisini çok beğenir ve çok severdim. Geçen sene Engin için maç sonu söyledikleri gereksizdi. Kendi futbolcularının maç içindeki tahrik ve tekmelerini görmeyip eski bir husumeti nedeniyle Engin'i medya karşısında gereksiz şekilde eleştirdiği an "Cıkssss" dedim Abdullah Avcı için.

Kendisine başarılar ama sevmiyorum bu adamı o günden beri. Muhtemelen benim sevgi ya da beğenime ihtiyacı da yoktur.

Misina
24.09.2010, 13:25
Ligin vizyon sahibi bir kaç hocasından biri.Ancak yukarıda bir arkadaşın dediği gibi taraftar baskısı olan bir takımda görsek daha net yorum yapabiliriz.

İlker Akçay
24.09.2010, 17:24
Engin için ;

"Allah bana böyle oyuncularla çalışmayı nasip etmesin. Rakibi provoke ediyor, yaptığı hareketlerle oyuncuları rakip taraftarın önüne atıyor. Hakemlerin böyle oyunculara dikkat etmesi lazım, Bunları ayağa kaldırmamak lazım" tarzı birşeyler geveleyen zat değil mi kendileri???

Şenol Hocamda sonrasında gereken ayarı vermişti kendisine.

Bende İlhan gibi o güne kadar kendisine saygıda duyardım ancak kendisi tam bir kasap futbolu oynattığı maçın sonrasında Engin'e bu lafları söyleyince en ufak bir saygım kalmamıştır kendisine.

Başarılı mıdır dersek açıkçası ligde o kadar uzun süre istikrarlı bir şekilde bir takımın başında kalan vasatın biraz üzeri her hocanın yapabileceği birşey yapmıştır çok ta abartıya gerek olmadığını düşünenlerdenim.

Dursun Kaplan
24.09.2010, 17:25
Ben de geçen seneden beri kendisi hakkında iyi şeyler düşünmüyorum.

Umurumda olmadan bir adam ve camia.

Fatih Özkan
24.09.2010, 17:45
- Başarılı Olduğuna Katılıyorum ama Kendisini Birde Tafaftar Baskısını Hissettiği Bi Takımda Görmek İsterim..

- O zaman Notu'nu Verebilirim..

Tam da bunu diyecektim...
Engin için söylediklerinden sonra isterse kupa kaldırsın...
Umurumda değil...

Ali Tunahan Güllü
24.09.2010, 18:10
Engin'e söyledikleri sonrasında kendisine olan bütün sempatim bitmişti.
Başarılı bir teknik direktördür orası ayrı önemli olan 'insan' olabilmek.

Ahmet Başkaya
24.09.2010, 20:46
Severdim , artık nefret ediyorum .

Sefa
24.09.2010, 20:50
Genel kanı artık geçen sene Engin'i saçma suçlamasından sonra nefret edildiği yönünde. Ben de onlardanım..

Harun-61
01.11.2010, 16:50
IBB kazanmaya devem ediyor...

Alkislar Abdullah Avci'ya.

AKSOY_61
01.11.2010, 16:58
Engine söylediklerinden sonra biraz soğumuştum abdullah avcıdan.
Ama shuster densizini görünce daha kötüleri varmış dedim.

izzet
01.11.2010, 17:00
Kendisini çok beğenir ve çok severdim. Geçen sene Engin için maç sonu söyledikleri gereksizdi. Kendi futbolcularının maç içindeki tahrik ve tekmelerini görmeyip eski bir husumeti nedeniyle Engin'i medya karşısında gereksiz şekilde eleştirdiği an "Cıkssss" dedim Abdullah Avcı için.



Bunu yazmak icin girdim... Agzina saglik. Üstüne üstlük, o macda Yardimcisi arif erdemdi... :rolleyes:

Hekimoğlu
01.11.2010, 17:48
Üzerinde hiçbir taraftar ve medya baskısı yok kazansa da kaybetse de rahat.

Mustafa ÖZDEMİR
01.11.2010, 18:10
kendi halinde bir takımı var gayette güzel yönetiyor...

Emre7
01.11.2010, 18:23
"babasının malı" denilebilecek bir teknik adam.
Başarılı/başarısız diyemem.
İstediğini alıp istediğini bırakıyor, ancak ligi maksimum 6. bitiriyor.

Sefa
01.11.2010, 18:25
Ezber Yapan Adam: Abdullah Avcı..

Yenildiği ya da ezildiği maçlardan sonra çatacak suçlayacak birini buluyor..

Özkan
02.11.2010, 01:53
Bu adam bir kağıttan kaplandır. Türbülent bile bundan daha başarılı.

Harun-61
25.03.2013, 13:23
Hey gidi, oda Istabul sevdalisi oldu ve durum ortada...

Emirhan Makul
25.03.2013, 13:28
Şike günahına oda bulanmıştır, elleri kirlidir, hesaplaşılacaktır.

28TS61
10.04.2013, 20:21
sansimizi zorlicakmisiz :D

gece_bekcisi
10.04.2013, 21:31
Şansmı kaldı be. Ama Demirören olduğu sürece bu adam burdadır. Hatta 60-70 e kadar düşeriz