ilhan
14.09.2010, 14:23
http://fc04.deviantart.net/fs70/f/2010/204/a/c/Even_more____by_Loading86.jpg
Küçükken izlediğim film ya da dizilerde hep atraksiyon olsun isterdim. İzlerken filmin ya da dizinin sonunun nasıl geldiğini, zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım. Büyüdükçe film ya da dizileri izlerken sonlarını artık önceden kestirmeye başladığımı keşfetmiştim. Bu sadece bana özgü değil gelişim gösteren her çocuk için geçerliydi tabii…
Şimdi aynı duygularla maçlara bakıyorum. Güzel futbol olsun istiyorum. Skora endeksli olmadığım -kendimi öyle görmediğim- için beklentim o yöndedir. Sonuçtan önemli olan Cantona’nın Joga Bonito’sudur. Gerçi Cantona gibi bir isimle güzel futbol kelimeleri Cantona’nın futbolculuğundaki atraksiyonları nedeniyle biraz değişik kaçıyor.
Ama bazen kendimce düşünüyorum. Bir hafta iyi oynayan takım ertesi hafta puan kaybedince nasıl da kızabiliyoruz. Ciddi bir biçimde hem de…
*
A takımıyla oynarken galip gelince “süper oynadık, müthiştik, bu sene zirveye oynarız” diye konuşmayı seviyoruz. Belki önümüzdeki hafta öyle güzel oynayacağımızı tahmin etmiyoruz ama skorun çekiciliği ile kendimizi kaptırıyoruz.
B takımıyla oynarken puan kaybedersek bir önceki hafta “zirveye oynar” ilan ettiğimiz takımımızı aşağılamaya başlıyoruz.
C takımıyla oynarken yine kazanıyoruz. Yine futbolcular birer kahraman ve biz şampiyonluğun en büyük adayıyız.
D takımına puan kaybettik. Futbolcular bu sefer kovulmanın eşiğinde… “Takımda ne işi var X adamın” diye cümleler birbirini izliyor.
E takımıyla oynamaya gerek yok. A, B, C, D takımları ile oynarken hem takımı, hem futbolcuları hem de birbirimizi -taraftar olarak- yeterince yedik.
* *
Sahiplenme olgusunu futbolculardan ziyade takıma yoğunlaştırabilsek belki de aşacağız bir şeyleri… 1 numaralı futbolcuyu bir kesim sahiplenirken, bir kesim salt olarak eleştiriyor. Sonra bu sahiplenen ve eleştiren kesim sırf birbirlerine “inat” olsun diye bu işi yapmaya başlıyoruz.
Bunları yaşıyoruz hepimiz…
2 numaralı oyuncuya eleştiri üzerinden saldırılırken, oyuncuyu savunan kesim “sen 2 numarayı bırak 3 numaraya bak” tarzı bir yaklaşım ile yeni bir hezeyana sebep oluyor. Hedefe 3 numaralı oyuncu geçiyor. Yine bir kesim eleştiri bir kesim savunmaya geçiyor.
Bunları da yaşıyoruz.
İşin garip bir yanı ise; eğer medya bizim X oyuncumuz hakkında asparagas bir haber yapmışsa “genel olarak” o gazeteye, televizyona ya da yayın organına topyekun bir savunma reaksiyonu gösteriyoruz. Hâlbuki o X oyuncuyu normalde en çok biz eleştiriyoruz ama toz da kondurmuyoruz.
* * *
Daha önceki yazımda futbolcularımızın herkes tarafından üzerinde durulan eksikliklerinden espriyle karışık birkaç şey yazmıştım. “Varsın Onur topu yumruklayamasın, varsın Serkan bindirme yapamasın, Varsın Umut boş kaleye atamasın, Varsın Teo koşmasın” tarzı şeylerdi.
Yola çıktığımız futbolculara sahiplenme içgüdümüzü güçlendirmemizin gerektiğini düşünüyorum. Bu kadroya bu hafta küfür etsek bile haftaya en az 5-6, 6-7, 7-8 adam yine maç kadrosunda olacaklar.
1 numaralı futbolcuya “takımda yerin yok” diyoruz, bakıyoruz ertesi hafta hoca ilk 11’de oynatıyor. İyi de oynuyor 1 numara… Sonra “o haftalık kahramanımız” oluyor. Ertesi hafta kötü oynarsa yine “kovacağız”.
Enerjimizi doğru yerde mi harcıyoruz? Bunun cevabını kestiremiyorum. Çünkü takım üzerinde konuşurken bile birbirimize “düşman” gibiyiz. Ben de, biz de, hepimiz de yapabiliyoruz.
2 numaralı oyuncuyu yerden yere vururken, alaşağı ederken, küçümserken veyahut daha farklı şekilde o isim üzerinden deşarj olurken; bir sonraki hafta 2 numaranın attığı golle yanımızdaki insanlara sarıldığımızı görüyoruz. Çünkü bizim için kazanan Trabzonspor…
Her hafta farklı şekilde hezeyanlar ile kendi futbolcularımızı küçümsemeyelim artık… Eleştirelim, kızalım ama bunu hakaret ederek ya da küfür ederek yapmayalım. Bir sonraki hafta daha maç oynanmadan neyin olup biteceğini bilemeyiz.
Rakiplerimiz kendi stadyumlarında kendi futbolcularını ıslıklarken “işte gördük onların taraftarlığını” derken, biz de onlar gibi olmayalım. Bu bizim stadyumda olmuyor, inşallah olmaz. Olacağını da düşünmüyorum.
*
Kendimizi bir sezonda ne kadar değiştirebiliriz?
Dip not: Yazıya yüzeysel bakılmazsa sevinirim. Eleştiri ya da futbolcu form değerlendirmesi olmasın demiyorum çünkü… Sadece sonuca endeksli yapımızı değiştirme konusunda genel görüşümü belirtmek amacıyla dile getirdiklerim…
Anekdot: A, B, C takımlarının yerinde Spor Toto süper lig takımları isimlerinden herhangi biri, 1, 2, 3 numaralı futbolcular için ise takım içerisinden herhangi birilerinin isimleri yazılabilir.
İlhan ÖZMEN
Küçükken izlediğim film ya da dizilerde hep atraksiyon olsun isterdim. İzlerken filmin ya da dizinin sonunun nasıl geldiğini, zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım. Büyüdükçe film ya da dizileri izlerken sonlarını artık önceden kestirmeye başladığımı keşfetmiştim. Bu sadece bana özgü değil gelişim gösteren her çocuk için geçerliydi tabii…
Şimdi aynı duygularla maçlara bakıyorum. Güzel futbol olsun istiyorum. Skora endeksli olmadığım -kendimi öyle görmediğim- için beklentim o yöndedir. Sonuçtan önemli olan Cantona’nın Joga Bonito’sudur. Gerçi Cantona gibi bir isimle güzel futbol kelimeleri Cantona’nın futbolculuğundaki atraksiyonları nedeniyle biraz değişik kaçıyor.
Ama bazen kendimce düşünüyorum. Bir hafta iyi oynayan takım ertesi hafta puan kaybedince nasıl da kızabiliyoruz. Ciddi bir biçimde hem de…
*
A takımıyla oynarken galip gelince “süper oynadık, müthiştik, bu sene zirveye oynarız” diye konuşmayı seviyoruz. Belki önümüzdeki hafta öyle güzel oynayacağımızı tahmin etmiyoruz ama skorun çekiciliği ile kendimizi kaptırıyoruz.
B takımıyla oynarken puan kaybedersek bir önceki hafta “zirveye oynar” ilan ettiğimiz takımımızı aşağılamaya başlıyoruz.
C takımıyla oynarken yine kazanıyoruz. Yine futbolcular birer kahraman ve biz şampiyonluğun en büyük adayıyız.
D takımına puan kaybettik. Futbolcular bu sefer kovulmanın eşiğinde… “Takımda ne işi var X adamın” diye cümleler birbirini izliyor.
E takımıyla oynamaya gerek yok. A, B, C, D takımları ile oynarken hem takımı, hem futbolcuları hem de birbirimizi -taraftar olarak- yeterince yedik.
* *
Sahiplenme olgusunu futbolculardan ziyade takıma yoğunlaştırabilsek belki de aşacağız bir şeyleri… 1 numaralı futbolcuyu bir kesim sahiplenirken, bir kesim salt olarak eleştiriyor. Sonra bu sahiplenen ve eleştiren kesim sırf birbirlerine “inat” olsun diye bu işi yapmaya başlıyoruz.
Bunları yaşıyoruz hepimiz…
2 numaralı oyuncuya eleştiri üzerinden saldırılırken, oyuncuyu savunan kesim “sen 2 numarayı bırak 3 numaraya bak” tarzı bir yaklaşım ile yeni bir hezeyana sebep oluyor. Hedefe 3 numaralı oyuncu geçiyor. Yine bir kesim eleştiri bir kesim savunmaya geçiyor.
Bunları da yaşıyoruz.
İşin garip bir yanı ise; eğer medya bizim X oyuncumuz hakkında asparagas bir haber yapmışsa “genel olarak” o gazeteye, televizyona ya da yayın organına topyekun bir savunma reaksiyonu gösteriyoruz. Hâlbuki o X oyuncuyu normalde en çok biz eleştiriyoruz ama toz da kondurmuyoruz.
* * *
Daha önceki yazımda futbolcularımızın herkes tarafından üzerinde durulan eksikliklerinden espriyle karışık birkaç şey yazmıştım. “Varsın Onur topu yumruklayamasın, varsın Serkan bindirme yapamasın, Varsın Umut boş kaleye atamasın, Varsın Teo koşmasın” tarzı şeylerdi.
Yola çıktığımız futbolculara sahiplenme içgüdümüzü güçlendirmemizin gerektiğini düşünüyorum. Bu kadroya bu hafta küfür etsek bile haftaya en az 5-6, 6-7, 7-8 adam yine maç kadrosunda olacaklar.
1 numaralı futbolcuya “takımda yerin yok” diyoruz, bakıyoruz ertesi hafta hoca ilk 11’de oynatıyor. İyi de oynuyor 1 numara… Sonra “o haftalık kahramanımız” oluyor. Ertesi hafta kötü oynarsa yine “kovacağız”.
Enerjimizi doğru yerde mi harcıyoruz? Bunun cevabını kestiremiyorum. Çünkü takım üzerinde konuşurken bile birbirimize “düşman” gibiyiz. Ben de, biz de, hepimiz de yapabiliyoruz.
2 numaralı oyuncuyu yerden yere vururken, alaşağı ederken, küçümserken veyahut daha farklı şekilde o isim üzerinden deşarj olurken; bir sonraki hafta 2 numaranın attığı golle yanımızdaki insanlara sarıldığımızı görüyoruz. Çünkü bizim için kazanan Trabzonspor…
Her hafta farklı şekilde hezeyanlar ile kendi futbolcularımızı küçümsemeyelim artık… Eleştirelim, kızalım ama bunu hakaret ederek ya da küfür ederek yapmayalım. Bir sonraki hafta daha maç oynanmadan neyin olup biteceğini bilemeyiz.
Rakiplerimiz kendi stadyumlarında kendi futbolcularını ıslıklarken “işte gördük onların taraftarlığını” derken, biz de onlar gibi olmayalım. Bu bizim stadyumda olmuyor, inşallah olmaz. Olacağını da düşünmüyorum.
*
Kendimizi bir sezonda ne kadar değiştirebiliriz?
Dip not: Yazıya yüzeysel bakılmazsa sevinirim. Eleştiri ya da futbolcu form değerlendirmesi olmasın demiyorum çünkü… Sadece sonuca endeksli yapımızı değiştirme konusunda genel görüşümü belirtmek amacıyla dile getirdiklerim…
Anekdot: A, B, C takımlarının yerinde Spor Toto süper lig takımları isimlerinden herhangi biri, 1, 2, 3 numaralı futbolcular için ise takım içerisinden herhangi birilerinin isimleri yazılabilir.
İlhan ÖZMEN