PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kazım Koyuncu Kültür Merkezi



bordo61
29.06.2010, 17:34
http://www.kkkm.org/userfiles/kultur_merkezi.jpg

KAZIM KOYUNCU KÜLTÜR MERKEZİ


Kazım Koyuncu Kültür Merkezi Derneği’nin kuruluş başvurusu 20
Eylül
2007 günü yapıldı. Kazım Koyuncu Kültür Merkezi Derneği’ne
Kazım
Koyuncu’nun babası Cavit Koyuncu’nun; ablası Canan Erdem, ağabeyi
Oğuz Koyuncu’nun yanısıra Şevval Sam, Vedat Sakman,Taner Öngür,
İlkay
Akkaya, Hilmi Yarayıcı, Metin Kahraman, Bayar Şahin, İsmail
İlknur,
Nihat Aydın, Mahmut Turan, Sinan Taşkıran, Aytaç Arman, Aydın
Sayman,
Şule Zeytinci, Jülide Kural, Mustafa Alabora, Celal Çimen, Ali
Yaylı,
Yiğit Tuncay Yıldırım, Tülin Özen, Mustafa Turan, Reis Çelik,
Yeşim
Ustaoğlu, Ezel Akay, Sebahat Danış, Kadir Çil, Eşber
Yağmurdereli,
Ümit Kıvanç, Hatice Tuncer, Sine-Sen Genel Başkanı Yusuf Çetin,
Sine-Sen Genel Sekreter’i Ahmet Keskin, üyesi Zafer Ayden’in de
aralarında bulunduğu 123 kişi kurucu üye oldu.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nin kuruluş süreci 31 Aralık 2006’da
Halkevleri tarafından çıkarılan “Dünya’da Bir Yerdeyim” albümü
ile
başladı. Halkevleri, sanatçılarımızın yaratıcılıklarını n
ticari
kaygılar dışında başka bir anlayışla değerlendirilebileceğ
inin
örneğinin açığa çıkartılabileceğ ini düşünerek albümü
yayınlama kararı
aldı. Çok sayıda insanın emeği ile; Kazım’ın ailesi, dostları,
arkadaşları ve sevenlerinin katkısıyla bütünleşerek yayına
hazırlanan
“Dünya’da Bir Yerdeyim” albümünün çıkış sürecinde ise, bu
albümle
açığa çıkacak tüm değer ve olanakların, Kazım’ın müziğini
ve
değerlerini, bugüne ve gelecek kuşaklara hep birlikte taşıyacak
bir
başka projeye; Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’ne aktarılacağını
ve
kültür merkezinin katkı sunmak isteyen herkesle birlikte yaşama
geçirileceğini açıkladı.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’ni kurmak üzere harekete geçen tüm
gönüllüler, bu süreci devam ettirme sorumluluğunu üstlerine
aldılar ve
yola çıktılar. Bu sürecin ilk adımı Kadıköy’de Kültür Merkezi
olacak
mekanın bulunması ve tadilatının başlaması ile atıldı.
Yaklaşık üç ay
önce başlayan çalışmalar tamamen dayanışma ilişkileri
oluşturarak ve
gönüllülük üzerine kuruldu. Kültür Merkezi’nin mimari projesinin
yapılmasından, dersliklerin hazırlanmasına, Kültür Merkezi’nde
yapılacak atölye çalışmalarının oluşturulmasından eğitimin
yöntemine
kadar her sorun ortaklaşa tartışmalar sonucu ve dayanışma
ilişkileri
yaratılarak çözülmeye ve süreç ilerletilmeye çalışılıyor.
Kuruluş
süreci hakkında bilgi almak isteyenlerin yararlanması için
oluşturulan
www.kkkm.org internet sitesinde adım adım sürecin tamamı
özetleniyor,
dayanışmaya katılmak isteyenler için ihtiyaçlar açıklanıyor,
öneriler
alınıyor, gönüllü olmak isteyenlerle iletişim kuruluyor. Kazım
Koyuncu Kültür Merkezi’nin kuruluş çalışmaları bu sürece
katılmak
isteyen; emeğini, fikrini paylaşmak isteyen herkese açık bir
biçimde
ilerliyor.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi; eşitlikçi, paylaşımcı,
özgürlükçü,
üretken bir kültür sanat alanının yaratılmasına katkı sunmayı
amaçlamaktadır. Çalışmalarında yüzünü öncelikle kültür
sanat alanından
çeşitli biçimlerde dışlanan, yeteneklerini geliştirme
olanaklarından
mahrum olanlara dönecektir.

Kazım Koyuncu bir konuşmasında “Hayatı ileri götüren şey
hayallerimiz,
hayallerimizi gerçekleştiren şeyler de cesaretimiz” diyordu. Kazım
Koyuncu Kültür Merkezi Derneği kurucu üyeleri ve gönüllüleri
cesaret
gösterip bir hayali gerçeğe dönüştürmek için elele verip yola
koyuldular. Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nin bu hayali paylaşacak
ve
cesaret gösterip yaşam bulmasını sağlayacak çok sayıda insana
ihtiyacı
var. Kazım’ın çok önemsediği gençleri, çocukları sanatla
buluşturacak
eğiticilere, halk kültürlerinin yaşaması ve gelişmesi için çaba
gösterecek gönüllülere, kültür sanat alanında yozlaşmaya,
piyasalaşmaya karşı başka bir anlayışı üretecek sanatçılara,
Kazım
Koyuncu Kültür Merkezi’ni gerçek bir kültür merkezi haline
getirecek
emeğe ihtiyacı var.

Bugüne kadar gösterilen dayanışmayı büyütmek, “şair ceketli
çocuğun”
ismini taşıyacak bir Kültür Merkezi’nin en iyi şekilde
kurulmasını ve
çalışmasını sağlamak hepimizin sorumluluğu.. .

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi Derneği


İletişim: 0 216 418 58 60

Cafer Ağa Mah.

Mühürdar Sk. No: 95/1

Kadıköy/İstanbul

www.kkkm.org

bilgi@kkkm.org


Kazım Koyuncu Kültür Merkezi Hakkında

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi Derneği 20 Eylül 2007 tarihinde 123 kurucu üye tarafından kuruldu. Çalışmalarına ise Kasım 2007’de başladı. Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, kuruluş sürecinden itibaren bugüne kadar tüm çalışmalarını; düşünce ve emekleriyle katkı sunmak isteyen herkesin katılımıyla oluşturdu. Tamamen gönüllülerin emeğiyle oluşturulan Kültür Merkezi kuruluş sürecinden buyana özel bir deneyimi olgunlaştırıyor.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nin Kuruluşu
25 Haziran 2005’te kaybettiğimiz Kazım Koyuncu’nun ismini taşıyan bir Kültür Merkezi’nin kuruluşunu hazırlayan süreç, ailesinin, Kazım Koyuncu’nun stüdyo ortamında kaydedilen şarkılarını yayınlama kararı alması ile başladı.

Halkevleri, Kazım Koyuncu isminin ve müziğinin sadece ticari kaygılar ve kar güdüsüyle hareket eden bir şirket tarafından kullanılacağı gerçekliğine karşı, böylesi bir albümün, Kazım Koyuncu’nun yaşamı boyunca savunduğu insani, toplumsal, sanatsal değerleri bugüne ve geleceğe taşımakta köprü oluşturabileceği fikriyle harekete geçerek, Koyuncu ailesiyle yapılan görüşmeler sonucu albümün yapımcılığını üstlendi.

Halkevleri, “Dünyada Bir Yerdeyim” adını taşıyacak albümün çıkış sürecinde, bu albümle açığa çıkacak tüm değer ve olanakların, Kazım Koyuncu’nun müziğini ve eşitliğe, özgürlüğe, barışa ve halkların kardeşliğine inancını yaşatacak ve yaygınlaştıracak; sanat ve kültür alanında tüm bu değerlerle kaynaşmış bir üretim ve paylaşım sürecini yaratmayı ve sürekliliğini sağlamayı amaçlayacak bir başka projeye aktarılacağını açıkladı.

“Dünya’da Bir Yerdeyim” albümü çıkarılırken, Kazım Koyuncu’nun ailesi, yakın arkadaşları ve sanatçı dostları ile yapılan görüşmelerde kaygılar ve tasarılar paylaşıldı. Çok sayıda insanın içten çabaları ve emekleriyle yayına hazırlanan albüm, Kazım Koyuncu’nun sesini bir kez daha sevenlerine ulaştırdı. Sürece katkı sunan insanların ortak düşüncesi ise albümün açığa çıkardığı olanakların, Kazım Koyuncu ismini taşıyacak bir Kültür Merkezi’nin kuruluşuna aktarılması şeklinde belirginleşti.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, ancak, bu fikri benimseyen herkesin kolektif emeği, düşüncesi ve yaratıcılığı ile yaşam bulabilirdi. Bu fikrin ortaya çıkış süreciyle birlikte çok sayıda insan, Kazım Koyuncu Kültür Merkezi gönüllüleri olarak Kültür Merkezi’ni kurmak üzere yola çıktı.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nin kuruluş süreci; kurumsal kimliğinin biçimlenişinden amaçlarının belirlenmesine, çalışma ilkelerinin ve üretim alanlarının şekillendirilmesinden kültür merkezine dönüştürülecek mekanın düzenlenmesine kadar tüm aşamalarında bu sürecin içinde yer almak isteyen; düşüncesini, emeğini paylaşmak isteyen tüm gönüllülerin katkıları ile şekillendi. Gönüllülerin ortak tartışmalarında, Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nin katılıma ve demokratik işleyişe en açık biçimlerden biri olan dernek statüsünde kurulmasına karar verildi.

Kültür Merkezi gönüllülerinin ilk ortak çalışması ise, şu anda çalışmaların sürdürüldüğü binanın Haziran 2007’de kiralanması ve Kültür Merkezi’ne dönüştürülmesi için gereken tadilatın yapılması oldu. Kültür Merkezi gönüllüleri, projenin hazırlanmasından, gerekli olanakların yaratılmasına ve işçiliğine kadar tadilatın her aşamasında bir fiil yer aldılar. Büyük bir özveri ve emekle çalışmalarını sürdürdüler. Aynı şekilde dernek kurulurken görüşülen onlarca insandan temelde sanat eğitimi ve kültür sanat etkinlikleri etrafında şekillenecek Kültür Merkezi faaliyetlerinin ve bu faaliyetlerin içeriklerinin belirlenmesi yönünde öneriler alındı. Somut katkı biçimleri belirlendi. Kültür Merkezi’nin çalışmalarına başlaması için gereken iç donanım da dayanışma ilişkileri kurularak gönüllülerin katkıları ile sağlandı. Kültür Merkezi çalışmalarının gelişimine paralel olarak artan ihtiyaçlarının da yine gönüllü katkılarla karşılanması hedeflendi.

Ekim ayı sonunda biten tadilatın ardından, Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, çeşitli sanat disiplinlerinde atölyelerin oluşturulması ile birlikte Kasım ayından itibaren aktif çalışmalarına başlamış oldu. Elbette Kültür Merkezi’nde sürdürülecek çalışmaların ve diğer tüm etkinliklerin referans noktaları Kazım Koyuncu Kültür Merkezi kuruluş amaçları ile bağlantılıydı.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi Kuruluş Amaçları
Kültür Merkezi’nin amaçlarına, hedeflerine ya da çalışma tarzına ilişkin tartışmalar, “Neden Kazım Koyuncu ismini taşıyan bir Kültür Merkezi kuruluyor? ” sorusundan ve ülkemizde kültür ve sanat alanında yaşananlardan bağımsız değil

Yaşadığımız dönemde kültür-sanat alanı, egemen ideolojinin ve piyasa odaklı politikaların etkisi altında şekillendiriliyor, insanlığın tarih boyunca yarattığı sanatsal ve kültürel değerler metalaştırılıyor, piyasa mekanizmalarına tabi kılınarak içleri boşaltılıyor. Sanatsal ürünler basitçe kar nesneleri olarak görülüyor; sanatsal üretimler, sermayenin halkla ilişkiler ve pazarlama stratejileri içinde ya da prestij kaynakları olarak kullanılabildikleri oranda destekleniyor. Sanatın niteliği değil, pazarlanabilir olması kriter haline geliyor ve sanat egemen kültürün yaygınlaştırılmasında araçlaştırılıyor. Sanatçıların bağımsız ve özgürce üretebilme olanakları gerek ülkenin politik iklimi gerekse “ekonomik zor” biçimleri ile sınırlandırılıyor. Kültür ve sanata verilen emek değersizleştiriliyor. Kültür-sanat merkezleri, ya doğrudan ticari kaygıların temel alındığı şirketler gibi yönetiliyor ya da ekonomik zorluklar nedeniyle bu yöne doğru hareket etmeye zorlanıyor. Sanatsal-kültürel üretimler, onlara her anlamda ihtiyaç duyanların dünyasına giderek daha fazla yabancılaştırılıyor, sanat, “elit” bir uğraş haline getiriliyor, sanat eğitimi ayrıcalıklara bağımlı kılınıyor. Eğitim sisteminde çocukların ve gençlerin yaratıcılıkları ve üretkenlikleri arttırılmıyor aksine türlü şekillerde tırpanlanıyor. Sanat, eğitimin dışına itiliyor. Üniversitelerde dahi özgürce kültürel sanatsal çalışmalarda bulunma zemini ortadan kaldırılıyor. Ülkenin tarihi ve kültürel mirası, sistemli bir şekilde yok ediliyor. Sanat, toplumsal bağlamından koparılarak; sanatçı-toplum ilişkisi tarihsel değerlerinden arındırılarak ele alınıyor. Ülke halklarına kendi kültürlerini yaşama, geliştirme ve gelecek kuşaklara aktarma hakkı tanınmıyor. Farklı kültürlerin bir arada yaşama olanakları tahrip ediliyor. Bireycilik, rekabetçilik her türlü toplumsal ilişkiye nüfuz ettiriliyor. Halkın sanatla üretici değil ancak “tüketici” olarak ilişki kurabileceği bir toplumsal ortam yaratılıyor.

Böylesi bir ortamda kurulan Kültür Merkezi’nin gönüllüleri, alternatif bir kültür sanat anlayışının oluşturulmasında yollarını bulmaya çalışırken Kazım Koyuncu ismini taşımanın tüm değerinin farkında ve “Neden Kazım Koyuncu ismini taşıyan bir kültür merkezi kuruluyor?” sorusuna verilecek çok sayıda cevap var.

Çünkü, Kazım Koyuncu emeğin hiç olmadığı kadar değersizleştirildiği bir ortamda “dünyadaki en önemli değer emek vermektir, yaşam emek demektir” demekten ve başta iyi bir müzisyen olarak müziğe emek vermekten hiç vazgeçmedi. Halkın büyük bölümünün sosyal, ekonomik, politik, kültürel haklar alanından dışlandığı bir dönemde hep emekçilerin, kenarda kalmışların, yoksulların yanında oldu. Savaşlarla kuşatılan bir coğrafyada savaş karşıtlığını; halkların birbirlerine düşmanlaştırıldığı bir ortamda halkların kardeşliğini savundu. Dillerin ve kültürlerin yok edilmesine müziğiyle ve söylemiyle karşı çıktı. Dünya halkları militarizmle, şovenizmle, ayrımcılıkla kuşatılır, farklı kültürlerin bir arada yaşama olanakları yok edilirken dünya kültürlerine bakışını kardeşlikten üretti. Kazım Koyuncu müziği bir yaşama biçimi olarak kabul etti. Ve tüketiciliğin, kolaycılığın piyasa değerlerinin geçer akçe olarak kabul edildiği bir dönemde müzikal üretimini tüm arkadaşları ile birlikte; kulağını bu toprakların tarihine, bu topraklar üzerinde yaşayan halkların kültürlerine, acılarına ve sorunlarına kapatmaksızın sürdürdü. Popüler kültürün olanaklarını kullanma şansına sahipken grup arkadaşları ile birlikte “müzik piyasasının” gereklerine göre değil yapmak istedikleri müziğe göre ve kendilerinin belirlediği şekilde yollarını çizmekte ısrar ettiler. Yaptığı müzikte çıtayı yükseltmek için, daha iyiyi üretmek için çaba göstermekten, yeni arayışlardan, yerelden beslenirken müziğe evrensel bir çizgide bakmaktan vazgeçmedi. Gelenekseli bugüne ve geleceğe taşırken yaratıcılıkla yeniye dönüştürdü. Tam da bu nedenle piyasanın promosyon kurallarına uymaksızın müziğiyle insanlara ulaştı. Bu toprakların; söyleyebilen, savaşabilen, yapmak istediklerini ve insanları savunabilen sanatçılar yetiştirmesi gerektiğini dile getirirken bir yandan da ürettiklerini insanlarla paylaşırken; herkesin ürettiği, sanat yaptığı bir dünya arzusunu dile getirdi. Ve tüm bunları birer erdem olarak değil zaten yapılması gerekenler olarak yaptı.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi için Kazım Koyuncu’nun istediği biçimde müzik yapma ve yaşamda yaptığı müziğin karşılığını görme cesaretinden ilham alarak yola çıkıldı ve Kültür Merkezi’nin elbette sürekli gelişecek ve zenginleşecek amaçlarına temel referans noktaları bu cesaretle oluşturuldu.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi; Eşitlikçi, paylaşımcı, özgürlükçü, üretken bir kültür sanat alanının yaratılmasına katkı sunmaya, Kazım Koyuncu’nun müzikal üretimini ve savunduğu değerleri; eşitliğe, özgürlüğe, barışa ve halkların kardeşliğine inancını yaşatmaya ve geleceğe aktarmaya, ülkede kültür ve sanat alanının geliştirilmesine çaba harcayacaktır.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Kültür ve sanatın, ancak özgür, demokratik, barışçıl ve eşitlikçi bir ortamda gelişip yaşayabileceği gerçeğinden hareketle, böylesi bir ortamın ve temel değerlerinin savunusu yolunda da tutum ve çaba içerisinde olacak, bu alana özgü çalışmalarda bulunmayı amaçlayacaktır.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Kültür/sanat alanında piyasacı, bireyci, cinsiyetçi, ayrımcı, militarist, otoriter-baskıcı, gerici, milliyetçi yaklaşımlara karşında yer alacak; “yenileştirici” ve “dönüştürücü”; toplumsal yaratıcılığı kaynağı haline getiren ve onu geliştirmeyi hedefleyen bir sanat ve kültür anlayışından beslenecektir.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Piyasacılıktan şiddete, cinsiyet ayrımcılığından şovenizme kadar çeşitli etkilerle yeteneklerini geliştirme olanaklarından ve kültürel sanatsal üretimden dışlanarak bu alanlardaki etkinliklere ve üretim süreçlerine katılma, insanlığın kültürel-sanatsal mirasını paylaşma ve geliştirme “hakkından” yoksun bırakılanların kültür ve sanat hakkını savunmayı hedefleyecektir.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Ülke ve dünya kültürlerini, yaratılan sanat ürünlerini insanlığın ortak hazinesinin parçaları olarak görecek ve korunmasına; geliştirilmesine, paylaşılmasına katkıda bulunmaya çalışacaktır.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Sanatı ve kültürel çalışmaları, bireysel gelişim ve fayda anlayışına göre değil toplumsal fayda anlayışına göre ele almayı hedefleyecektir. Kültür Merkezi atölyelerine katılan tüm gönüllülerin hazır reçeteler üzerinden sadece bilgi edinebilecekleri değil araştırmaya, sorgulamaya, üretkenliğe ve yaratıcılığa dayalı bir çalışma biçiminin oluşmasına çaba harcayacaktır.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Sanatsal ve kültürel çalışmalarının odağına tüketimi değil, üretimi; rekabeti değil dayanışmayı koymaya çalışacaktır. Kültür sanat alanında çok büyük zorluklarla ilkelerinden vazgeçmeksizin çalışmalarını yürüten kurum, kişi ve çevrelerle her türlü dayanışma ilişkisini geliştirmeye, yaygınlaştırmaya çalışacaktır.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Sanatsal üretimlerin ayrıcalıklara bağımlı kılınmasının karşısında yer alacak ve sanat eğitimine “maddi bedel karşılığı eğitim” anlayışını sokmaksızın çalışmalarını yürütmeye çalışacaktır.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Tüm işleyişinde; kolektif düşünsel ve pratik üretimin destekleneceği, üretilenlerin paylaşımının sağlanacağı, toplumsal yaşamın öznesi olan insanların, sanatsal-kültürel üretim süreçlerinin ve bu süreçlerin yönetiminin de doğrudan oluşturucusu, öznesi ve denetleyeni haline geldiği bir biçimi üretmeye, hayata geçirmeye çalışacaktır. Kültür Merkezi’nin tüm sorunları kolektif sorumluluk ilişkileri geliştirilerek çözülmeye çalışılacaktır.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi Atölye Çalışmaları
Kuruluş sürecinin ilk adımlarından itibaren gelişme zeminini, kolektif emeğin, dayanışma ve gönüllülük ilişkilerinin üzerine oturtan Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, atölye çalışmalarını da aynı perspektifle geliştirmeye çalışmaktadır.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, tüzüğünde de yer alan biçimde sanatın tüm alanlarında çalışmalar yapmayı, çalışmaların sonucunda açığa çıkacak her türlü ürünü paylaşmayı, tüm olanaklarını üretmek isteyen, üreten, ürettiklerini paylaşmak isteyen herkese açmayı hedeflemektedir. Bu yaklaşım farklı sanat disiplinlerindeki atölye çalışmalarının kuruluşunda belirleyici olmaktadır.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nde çalışmalarını sürdürecek atölye başlıkları, atölyelerin içerik, program ve çalışma yöntemleri belirli sanat disiplinlerinde çalışma yapmak isteyen ve Kültür Merkezi’nde o çalışmaların kurulmasını talep eden gönüllülerin biraraya geldikleri hazırlık toplantıları ile belirlenmektedir. Kültür sanat yaklaşımında Kültür Merkezi’nin kuruluş amaçları temel referans çerçevesini oluşturmaktadır. Atölye çalışmalarının ihtiyaçları ve çalışmaların devamı için gereken koşullar Kültür Merkezi’nin ortak gündemi haline getirilmektedir. Ön hazırlık süreçlerinde olduğu gibi atölyelerin sürekli çalışmalarında da karar, etkinlik ve üretim süreçlerinin demokratik bir biçimde, çalışmalarda yer alan tüm gönüllülerin etkin katılımıyla ilerlemesi, atölyelerin kendi iç dinamikleri ile gelişmeleri öngörülmektedir.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi atölye çalışmalarında ve diğer tüm etkinlik süreçlerinde kolektivizmin temel alınması hedeflenmektedir. Kültür Merkezi’nde yürütülecek çalışmalarda; herkes için eşitsiz koşullarda belirginleşmiş olan bilgi, yetenek, bilinç ve emeğin; kolektif bilgiye, yeteneğe, bilince ve emeğe dönüşmesi amaçlanmaktadır. Bu noktada Kültür Merkezi’nde başlatılacak çalışmalar hazır bilginin “öğretici” tarafından bir “bedel” karşılığı sunumuna dayalı biçimde değil ortak üretimi, kolektif eğitimi ve paylaşımı esas alan atölyeler biçiminde sürdürülmektedir.

Atölye katılımcılarından herhangi bir maddi bedel talep edilmediği gibi atölye çalışmalarında bilgi ve deneyimlerini paylaşacak olan eğitmen ve atölye yürütücüleri de çalışmalara gönüllü olarak katılmaktadırlar.

Atölye çalışmalarında sanatla tüketicilik ilişkisi dışına çıkan, üretime dönük bir ilişki biçiminin kurulması, çalışmalara katılan tüm gönüllülerin “verileni” alan “izleyiciler” olmaktan çıktıkları ve her aşamada çalışmaların yaratıcı özneleri haline geldikleri çalışma yöntemlerinin oluşturulması hedeflenmektedir. Sanatın insani yetenekleri ve yaratıcığı açığa çıkarmadaki etkin rolü bu çalışma yöntemlerinin oluşturulmasındaki temel itici güçlerden biridir.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, ilerleyen süreçte farklı alanlardaki atölyelerin birbirleriyle düşünce, bilgi ve deneyimlerini paylaştıkları ortak çalışma biçimleri oluşturmayı hedeflemektedir.

Atölye çalışmalarının başta çalışma yaptıkları alana dair etkinlikler olmak üzere Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nin tüm kültürel–sanatsal etkinliklerinin oluşturulmasında ana unsurlar haline gelmesi; programların oluşturulması, içeriklerin belirlenmesi ve etkinliklerin düzenlenmesi süreçlerinin atölyelerin sürükleyiciliğinde yapılması planlanmaktadır.

Kültür Merkezi etkinliklerinin programlarının oluşturulması için gereken hazırlık süreci atölyelerin doğrudan katılımıyla ve her türlü öneri ve katkıya açık biçimde şekillendirilecektir.

Yine tüm atölye çalışmalarının çalışma yaptıkları alana ilişkin görsel, işitsel, yazınsal her türden materyalle Kültür Merkezi’nde ortaklaşa yararlanılacak bir arşiv oluşturması hedeflenmektedir.

Son Söz
Kazım Koyuncu Kültür Merkezi henüz yolun çok başında. Çalışmaların gelişmesi, sanatın farklı alanlarında ve kültürel çalışmalarda üretimlerin açığa çıkması, kültürel ve sanatsal etkinliklerin özgürce sergilendiği ve paylaşıldığı gerçek bir merkeze dönüşmesi, hiçbir kişi ya da kuruma bağımlı olmaksızın varlığını sürdürebileceği olanakların yaratılması, kurumsallaşmasını tamamlaması, gelişen çalışmaların ihtiyaçlarının karşılanması için katkı sunmak isteyen herkesin düşüncesine ve emeğine ihtiyaç var.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi gönüllüleri, Kültür Merkezi’ni kurmak için yola çıkarken sevgili Kazım Koyuncu’nun “Hayatı ileri götüren şey hayallerimiz, hayallerimizi gerçekleştiren şeyler de cesaretimiz” sözünden destek aldılar. Bugüne kadar gösterilen dayanışmayı büyütmek, Kazım Koyuncu’nun ismini taşıyan bir Kültür Merkezi’ni olabilecek en iyi noktaya getirmek için çaba harcamak hepimizin ortak sorumluluğu.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nin yeni çalışma döneminde bu sorumluluğu paylaşmak dileğiyle…

Böyle bir konu bulamadım.

Arama sonuçları :

http://www.google.com.tr/#hl=tr&q=bordomavi.net+kaz%C4%B1m+koyuncu+k%C3%BClt%C3%BC r+merkezi&aq=f&aqi=&aql=&oq=&gs_rfai=&fp=d2af69500517584a

http://forum.bordomavi.net/search.php?searchid=1482454

bordo61
29.06.2010, 17:35
Kazım Koyuncu: "güçlülerin İktidarına Karşı Trabzonspor"

"Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti.”

İşte böyle diyor Kazım Koyuncu...1992 yılında Mehmet Ali Beşli ile kurdukları dünyanın ilk Laz Rock grubu "Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) ile tanıdık O’nu... İstanbul Siyasal’dan siyasi nedenlerle ayrılan Kazım için 90’ lı yılların ortasında yol, müzik yoludur, tabii bir de Trabzonspor vardır hayatında... Üç İstanbul takımının iktidarıyla kafasını bozmuş çoğu insana inat Trabzonspor’u hep içinde taşır Kazım... O herkes gibi sonuçlarla yaşayan biri olmasa da, sonuç da bekler tuttuğu takımdan. Her yıl, "Artık bu yıl şampiyonuz” diye düşünür. Çünkü O’na göre Trabzonspor’da oynayan her futbolcu, 'şampiyon olacak takımın futbolcusu’ psikolojisiyle sahaya çıkmalı. fiampiyonluğa inanmayanın, halkını, taraftarını da inandıramayacağını hatırlatan Koyuncu, "Hiç kimse boşuna Trabzonspor’un şampiyon olup olmamasını tartışmasın. Mazimiz her şeyi tüm çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor.” şeklinde konuşuyor. Tünel’deki ZB stüdyolarında bizi ağırlayan Kazım Koyuncu, "Siz bulmasaydınız ben bulacaktım sizi” demesi ve derginin her sayısını takip etmesi "Trabzonsporlu sanatçı duyarlılığı” olsa gerek. Futbolu O’na iki isim sevdirdi: Trabzonspor ve Armando Dieogo Maradona...Trabzonspor’u da Maradona’yı da aynı nedenlerle seviyor; iktidarın iktidarlarını yıkan ve farklılığı getiren eylemleri... Karadeniz müziğine getirdiği yeniliklerle Türkiye’ye malolan Koyuncu, yakın bir zamanda Trabzonspor gibi Avrupa sahalarında boy gösterecek. Tulumuyla, gitarıyla, Trabzonsporluluğuyla...



"Bendeki Trabzonspor sadece futbolu temsil etmiyor, zaten etmemeli de... Trabzonspor, Türkiye’de sürekli şampiyon olanlar dışında olan her şeyi temsil ediyor”


- Trabzonsporluluğunuz, yöresel bir takım nedenlere mi dayanıyor?

- Hayır, sadece bununla açıklanamaz. Trabzonspor’un bendeki ifadesi, statükonun karşısında yer alması, statükoyu parçalaması, güçlülere karşı güçsüzlerin var olduğunu ve onların da bir şeyler yapabileceğini göstermesidir. Trabzonspor, sadece bir yöre takımı olarak ben de ifade bulmuş olsaydı, bu lokal bir şey olurdu ve de çok doğru temellere oturmamış olurdu. Oysa Trabzonspor, sadece Trabzon’ u değil tüm Karadeniz’i aşmış bir olgu. Evrensel değerlere sahip olan benim için de Trabzonspor, Türk futbolunun en evrensel değeri ve en önemli unsurudur.



Modern zamanların Trabzonspor’u!



- Siz Karadenizli ve Laz bir sanatçısınız ama sizi Urfalı da dinliyor, Muğlalı da...

- Karadenizli dışında çok sayıda dinleyici kitlem var ve sık sık onlarla konserlerde buluşuyoruz. Urfalı, Diyarbakırlı, Mardinli o kadar fazla Trabzonspor taraftarı var ki, bu memleketlilikle açıklanabilecek bir olgu değil. Aslına bakarsanız, yoksulların, ezilenlerin, "farklı olanların” var olduğu ve birbirleriyle dayanışma içinde olacağı duygusunu ifade ediyor. "İnsan neden Diyarbakır’dan Trabzonspor’u tutar?” diye bir soru sorulduğunda, "Güçlülere karşı direnen ve statükoya hayır diyen anlayış nedeniyle” cevabını buluyorum.

- Trabzonspor, sizin söylediğiniz anlamda hala "güçsüz”lerin yanında bir felsefeye mi sahip; yoksa o da “güçlüler”in kıyısına çoktan geçti mi?

- Sorunun düğümlendiği yer burası işte. Kendine has yapısından dolayı Trabzonspor var oldu. fiimdi modern zamanların birtakım ilişkilerini yaşıyoruz. Trabzonspor, modern zamanların kendine dayattığı ilişkilere girdiği andan itibaren çöküşü de başladı. Biz, varlığımızı anlamlandıran değerlerimizi unutmaya başladıkça ne anlama geldiğimiz de anlaşılmıyor. Eğer kendimizi üç büyük kulübün yanında dördüncü kulüp olarak adlandıracaksak, alınacak şampiyonlukların da bir anlamı olmayacak. Oysa kazanacağımız şampiyonluklar, tıpkı eskisi gibi oynanan futbol, kazanma hırsı, diğerlerinden farklılığımızı ortaya koyacak. Trabzonspor olarak, o eski değerlerimizin peşinden koşmalıyız.

- Sevgili Kazım, Zuğaşi Berepe’de farklı bir müzik ve farklı bir Kazım Koyuncu vardı, şimdi ise daha farklı bir Kazım Koyuncu var. Tıpkı Trabzonspor’un 70’ li yıllardaki Trabzonspor olmadığı gibi...

- Evet ancak, ben çok farklı bir hayat yaşıyorum. Her ne kadar eskiye göre daha popüler biri olsam da, popülaritenin getirdiği yaşam biçimini hayatıma sokmadım ve hayatımın sonuna kadar da sokmayacağım. Televizyonlarda görünür olmaktan gurur duyan bir insan değilim ve asla da bununla gururlanmam. Eski arkadaşlıklarım, dostluklarım sürüyor. Hakkını vererek müzik yapmak, doğru bildiğim ne varsa peşinden gitmek benim için çok önemli. Değişen ne? Eskiden 10 bin satıyordu albümlerim, şimdi 100 bin satıyor. Hayatım daha da zorlaşmıştır; Trabzonspor gibi. Ben kendimle ilgili bir takım seçenekler koyabiliyorum, Trabzonspor da son bir yıldır bu seçenekleri koymaya başladı. Ben de farklıyım Trabzonspor da farklı. Albümüm 1 milyon da satsa kimse beni albümü 1 milyon satan diğer şarkıcılarla aynı kefeye koymayacaktır.

- Değişime kayıtsız kalmayalım ancak değişirken de başkası olmayalım. "Kendimiz olarak - kalarak nasıl değişebiliriz?”i tartışalım...

- Değişirken, eskiye dair olan her şeyin bir kısmını da ortaya çıkartmak gerekiyor. Trabzonspor, Türkiye’de sürekli şampiyon olanlar dışında olan her şeyi temsil etmeli. Bendeki Trabzonspor sadece futbolu temsil etmiyor, zaten etmemeli de... Yöneticilerden, futbolculardan, sizden daha çok başka insanların hayatlarını etkileyen bir olgu. Mesela bununla ilgili büyük sorumluluk taşıdığımı düşünüyorum.



Farklı olan Trabzonspor


- Hissettiğiniz sorumluluğu tam olarak nasıl açıklarsınız?

- Bir sanatçının çok sevildiğini bildiği noktada ürününü koruma güdüsü onun için beladır. Hani, bir albüm yaptım çok sevildi, bunu koruyayım, onu devam ettireyim güdüsü...Etliye sütlüye dokunmama gibi kaygılar da taşır böyle sanatçılar. Sanatçının kişiliğini bitirmeye doğru giden yoldur bu ve ben de karşılaşıyorum böyle hallerle. 2 bin kişinin alkışını aldıktan sonra, "Ben ne kadar müthiş bir adamım” duygusuna kapılıyorum...Ve bu saatten sonra da kendime çekidüzen vermek için mücadeleye girişiyorum. Bireysel olarak böyle düşünüyorum. Konu Trabzonspor olunca, mesela, orada oynayan futbolcuların kendini çok özel hissetmesi ve insanlara bir şeyler vermek zorunda olduklarını bilmeleri gerekir. Bu duygu saf bir duygu olabilir ama böyle düşünüyorum.



Karadeniz müziğiyle caz yapılsın


- Bir yerde, "Hopa da Trabzonspor’u tutmazlar” dediniz. Neden Hopalılar Trabzonspor’u tutmaz?

- Açıkçası Hopa da Lazlar daha çok Fenerbahçe’ yi tutar. Benim ailemdeki herkes de Fenerbahçeli’dir. Normal olan benim de Fenerbahçeli olmamdır ancak kafayı biraz kaldırdığımda, biraz farklı olduğumu hissettiğim anda farklı olanla buluşabildim. Farklı olan Trabzonspor’du. Mesela kazara Fenerbahçeli olsaydım hayatımda futbolun bu kadar yeri olmazdı; en fazla arada bir Fenerbahçe maçlarının özet görüntülerini izlerdim; futbolun bende bir karşılığı olmayabilirdi.

- Türkiye’de size futbolu, futbol ötesi yaşatan takım Trabzonspor, ya yurt dışında?

- İngiltere’de Liverpool ’u, renk ve karakter benzerliğimizden dolayı da Barcelona’yı çok fazla seviyor ve tutuyorum.

- Sevgili Kazım, ünlü ve popüler bir sanatçısın. Popüler olan insanların eski takımlarını bırakıp popüler takımları tuttuğuna şahit olduk...

- Bazen, "Aaa Trabzonspor’u mu tutuyorsun?” diyenler var; şaşırıyorlar yani. Eee, "Ne var diyorum?” ben de...

- Albümünüz 10 bin satarken Trabzonspor’u tutmak normal gibi görülüyor. Çünkü böyle düşünen insanlar, "Trabzonspor, albümü 10 bin satan bilmem kaçıncı sınıf sanatçıların takımı” diye düşünüyor...

- Hayatta doğru bildiğim şeyleri şüphesiz soru işaretiyle algılamışımdır ancak o soru işareti kalktığı yerde de o doğruları sonuna kadar savunmuşumdur. Trabzonsporlu olmakla kendimi ayrıcalıklı ve farklı hissediyorum. İlla bir futbol takımının peşinden gidilecekse bu takım bana göre Trabzonspor’dur. Bir futbol hareketi olarak Trabzonspor’u desteklemek de bana göre ayrıcalıklı ve elitist bir durumdur.

- Trabzonspor da Kazım Koyuncu da Karadeniz’ den yola çıktı; ulusal bir müzisyen oldu...

- Karadenizli insanlarla müzik ya da konser noktasında tam bir tanışma sağlamamışken beni Türkiye’nin diğer yörelerinden insanlar dinliyordu. Dört Diyarbakır konserim var, Tunceli’ ye gittim. Yine bu ay içinde Doğu-Güneydoğu turnem var. Trabzonspor da ben de Karadeniz’den yola çıktık ama nereden yola çıktığı kadar nereye ulaştığı da çok önemlidir. Biz büyümek zorundayız ve herkesle bir şeyleri paylaşmak zorundayız. Karadenizliler, evrensel değerleri üst noktalarda olan topluluklardır. Gerek Trabzonspor, gerekse bizim gibi sanatçıların yaptığı iş bunu daha iyi gösteriyor.

- "Zuğaşi Berepe”, "Dinmeyen”, "Viya” derken şimdi de Hayde... O eski radikal söylemi hafiflettiniz...

- Yoo, radikal söylem yerinde duruyor aslında, ancak arayışlarım var. Zuğaşi Berepe’yla yaptığımız Karadeniz müziğinden ziyade rock müzikti. Lazca’yı kullanmamız, bu dilin yok olmamasını istememekti. Rock, özgün-rock karışımı müzikler, hatta son 5-6 yıldır elektronik müziklerle de uğraştım. Tüm etnik müziklere karşı duyarlılığım var; Karadeniz müziğini de yeni yeni öğrendiğimi düşünmüyorum. Hayde, biraz daha olgunlaşmış Karadeniz müziğiyle batı müziği konsepti diye düşünüyorum. Ama hayatımın sonuna kadar da Karadeniz müziği yapacağım diye bir kuralı da kabul edemem. "Zuğaşi Berepe” daha çok rock, "Dinmeyen” özgün müzik, "Viya” ne olduğu tam belli olmayan işaret veren bir albümdü. fiunu belirteyim, idealimdeki sounda yaklaşmak için epey daha sürem var.

- Volkan Konak’ın müziğinde de sizin müziğinizde de Karadeniz’de olmayan pek çok çalgıya rastlayabiliyoruz...

- Karadeniz türkülerine elektrik gitar, bas gitar sokan bir insanım. Karadeniz müziğini yozlaştırdığım noktasında eleştiriler gelebilir. Ama o enstrümanları müziğime sokmak için yırtınıyorum. Emek verilsin Karadeniz müziğiyle caz yapılsın. Ama lütfen emek verilsin.



Ünlü olduğumu düşünmüyorum



- fiu an ünlü biriyle konuşuyorum. Sizin gibi ünlü olamayacağım nasıl olsa, hiç olmazsa ünlü olmanın hayatınıza getirdiklerini anlatın da kendimizi teselli edelim?

- Çok ünlü olduğumu düşünmüyorum. Ancak, çok ünlü olduğunu düşünen ve de onları çok sevdiğini sanan binlerce insan var. Bu sevginin yalan olduğunu düşünüyorum. Beni seven çok insan var ve sadece o sevgiye inanıyorum. Neden inanıyorum? Çünkü, beni televizyonlarda görmeden, sadece yaptığım marjinal albümlerle seven insanlar bunlar. Beni sevenler, elbette televizyona çıkmamı istiyorlar ancak saçma sapan yerlerde de görmek istemiyorlar. Müzik yapıyorum ve yaptığım müzik sadece şarkı söylemek değil. Hayat dışarıdan bakıldığında çok karmaşık, çok yoğun ama bu hayatı seviyorum çünkü çok sevdiğim bir şey yapıyorum, müzik yapıyorum.

- Çevreniz genişledi, zaten gazeteciler ve televizyonlar da buraya akın ediyor...

- Çok açık söylüyorum, bunu birileri yanlış da anlayabilir, hep müzikle, konserlerle, dizi ve film müzikleriyle anılmak isterim. Üretmek istiyorum.

- Müziğinize etnik müzik desek, sanatınızı sınırlandırmış olacağız gibi geliyor bana...

- Aslında ne isim vereceğimi ben de bilmiyorum ancak "Hayde”yle birlikte esas yapmak istediğim müzik noktasına yaklaştım. O da, Tiflis’ten Trabzon’a bir hat izlemekti. Gürcistan’a gittim, orada çok değerli sanatçılar ve eserler var. Beri tarafta Trabzon ve civarında su yüzüne çıkması gereken öyle değerli eserler çıktı ki karşıma. Yani yeni çizgimizi, Tiflis-Trabzon konsepti olarak adlandırabiliriz. Bundan sonra, bütün dünyaya hitap eden Karadeniz ve modern müzik anlayışını bir araya getirme niyetindeyim.



Trabzonspor, Liverpool, St. Pauli



- Statükoyu, ayrıcalığı kabul etmeyen, özgürlük düşkünü pek çok kişi ya futbolu hiç sevmiyor; sevenler de Trabzonspor’un kazanmasını istiyor...

- Futbola karşı durup da, futbol sevgisi üst düzeyde olan çok solcu, demokrat, aydın insanlar tanıyorum. Onların birçoğu futbol sevgisini söyleyememiştir. Aslında futbol, dünyanın en kolektif toplu hareket ve eğlence biçimidir. Ancak hangi güçlerin elinde olduğu çok önemlidir. Ve bugün de kötü niyetli kişilerin elinde olduğundan, futbol zarardır... Futbol üstünden siyaset yapanlar, ihaleler alanlar, inşaatlar yapanlar varsa, futbol içinde çok günah barındıran bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bunlara rağmen futbolu çok seviyorum ve Trabzonspor’u tutuyorum.

- Duruşunuza uygun bir de Türk futbolu ve futbolcusu yorumu dinleyelim mi sizden?

- Türk futbolunda parlak, farklı futbolcu pek yok. Maç sonunda bir sürü konuşmalar yapıyor ya futbolcular, "Ulan” diyorum, ben bu adamların konuşmalarını nasıl dinliyorum? Klişesiz, anlamsız, zekadan eser taşımayan konuşmalar... Yurtdışında arada farklı portrelerle, olaylara karşılaşırsınız. Mesela Maradona, futbolu sevmemde en önemli etkisi olan adamdır. Sadece büyük futbolcu olduğu için değil, o uçarı hali, yenilse bile dimdik ayakta kalabilmesi ve hala sevilmesi, özgürlükçü hali beni futbola çekmiştir.

- Trabzonspor’un şampiyon olması mı, şampiyon olma konusunda gösterdiği çaba mı daha önemli?

- Bu kadar konuşmadan sonra, şampiyon olma konusunda gösterdiği çaba demem lazım ancak şampiyon olmalıyız. Burada, belki ilk kez “sonuç”tan yana olacağım ama şampiyonluğa ihtiyaç var. Böyle bir mazi, böyle bir tarih bunu hak ediyor. Türkiye’de Trabzonspor, Almanya’da St.Pauli. Bu tür takımlar liglerinde şampiyon olmalı.



'Uh aha’ tribün ambiansını yansıtıyor


- Neden St. Pauli?

- Çok aykırı bir takım. fiimdi ikinci ligdeler, tribünlerinde diğer takımların tribünlerinde göremeyeceğiniz insanlara ve daha başka farklılıklara rastlarsınız.

- Trabzonspor takımı karşınızda olsa neler söylerdiniz onlara?

- Bir kere her sene şampiyonluğa oynayan bir takımın oyuncusu olarak sahaya çıkmalarını isterdim ki o seneyi sondan beşinci bitirseler bile. Mazimiz bunu hak ediyor.

- Müzisyen Kazım Koyuncu’nun müzik yolculuğu soluksuz sürecek mi?

- Tasarladığım iki albüm daha var. Belki arada extra bir albüm daha yapabilirim. Bir de kendime yaptığım eserler var. Onları internet siteme döküp yayınlamak istiyorum. Müzik dışında ise, Türkiye’de yaşadığım konser çoşkusunu yurt dışında da yaşamak istiyorum. Bu sene sonunda kendi şarkılarımı, Amerika, Fransa, İngiltere, Almanya, Gürcistan gibi ülkelerde söylemek istiyorum. Karadeniz müziği bu projeler için büyük avantaj. Çünkü, kemençe ve tulum, çok ilgi çeken enstrümanlar.

- "Hayde” albümünüzdeki "Uh Aha”yı Trabzonspor tribünleri için yazdım dediniz...

- Evet, tribün ambiansını iyi yansıtan bir eser diye düşünüyorum. "Oy Fadime” de öyle... İnsanların alıştıkları seslerden biraz uzaklaşmaları gerekiyor. Böyle söylediğim iyi de oldu, sizlerle buluştum. Zaten bu buluşmayı ne zamandır bekliyordum... İyi ki geldiniz...

- Biraz zor bulduk sizi..

- Siz bulamamış olsaydınız ben bulacaktım sizi. İnanın bu buluşmayı çok özlüyordum.



SATIRBAŞLARI...



- Karadeniz dışında dinlenmek, sevilmek beni çok memnun ediyor.. Ama ben Karadenizsiz müzik yapmak istemiyorum. Karadeniz’e daha özel ve özgün hazırlanıyorum.

- Yaptığım müzik siyasi tavrımdan daha önemlidir hem de dünyanın bütün siyasetlerinden daha önemlidir. Siyasetler, devrimler, karşı devrimler bir gün bitebilir ancak türküler, şarkılar yüzlerce yıl kalır.

- Diyelim ki albümüm 1 milyon satacak, bu satıştan gelen parayla pek çok kişinin de hayatı değişecek.

- Zuğaşi Berepe çok bilinçli bir gruptu ancak grup olarak devam etmek çok zor. Esas olarak Mehmet Ali Beşli ve ben grubun öncülüğünü yaptık. Zaten o gruptan pek çok arkadaşla çalışmaya devam ediyoruz. Ben onları orkestra gibi görmüyorum, onlar da beni artist-sanatçı gibi görmüyor.

- Solcu bir insanım. Genel anlamda solculuğun anlamı da, ezilenlerin, yoksulların, emeğiyle hayatta kalmaya çalışanların yanında olmak. Solculuğumun bir adım ötesi de, estetik anlamda anarşizme daha yakın bir duruştur.

- Bütün dünyanın bütün toprakları hepimizindir. Bütün şarkılar, dünyadaki tüm insanlarındır, tüm topraklar da memleketimizdir. Yunanistan’a giderken vize almaktan hiç hoşlanmıyorum, zoruma gidiyor. Oradaki toprakla buradaki toprak aynı.

- Futbolda saha dışı olaylar var ama futbol o kadar basit bir oyun ki! Yapmanız gereken tek şey, yediğinizden daha fazlasını atmak.

- Babam, çok özel bir insandır, aydındır da. O da hak-hukuk-adalet kavramlarını “değer” olarak gören ve önemseyen biridir. Şu anda Hopa da 2 sandalyeli bir berber dükkanı var.

- İstanbul bir aşk... Nefret edebiliyorsun ama ayrılamıyorsun. Hopa ise benim memleketim ve Hopa’yı çok seviyorum; en son gidip öleceğim yer de orası... fiu da var; Afyon’a gittiğimde de, Berlin’e gittiğimde de yabancılık çekmiyorum.

- 100 bin üye projesini önemsiyorum. Bunu düşünenler, camiaya demokrasiyi sokmuşlardır. Trabzonsporluluğumla bir kez daha gururlandım.

AYTEKİN AKAY

Trabzonspor Dergisi - 10 Mayıs 2004