PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Trabzon Kemençe İle Cephede Savaştı, Ya Onlar?



Adil ÖZGÜR
02.03.2010, 12:36
Trabzon Kemençe İle Cephede Savaştı, Ya Onlar?

Yunanlılar Kemençe’nin kendilerine ait olduğunu iddia ettiklerinde; İç ve dış medyada tusunami dalgalarına sebebiyet verdiler. Bilerek veya bilmeyerek bazı sanatçılarımız bu iddialar karşısında tereddüde düşerek aleyhimize ifadeler kullandıklarını bizzat televizyonlarda, tele-vole programlarında izlerken çok üzülmüştüm.

Bu konu ile alakalı şahit olduklarımı, samimi ikrarlarda bulunanlardan dinlediklerimi ve farklı boyutlarla izah edip, düşüncelerimin paralelinde araştırdıklarımı kaynak göstereceğim.

Merhum Turgut ÖZAL’ın reklama çok önem verdiğini kulağı kemençeden sağır sultanlar bile duymuştur. Tamamıyla Türk kanı taşıyan Naim SÜLEYMANOĞLU esir BELENE kampından kurtararak Türkiye ye getirilmişti. İşte bu tarihten on yıl önceleri Akçaabat Horon Ekibinin dünya birinciliği TRT kanalı ile bir hafta reklam edilirdi. Trabzonlular Türkün dünya tanıtımında reklamı böyle olur diyerek bizlerde iftihar ederdik. Demek ki; Dünya alem kemençe’nin maharetlerini ve çıkardığı gizemli sesini doyumlarken, Yunanlılar da kıskançlık krizine girmiş kemençenin telleriyle boğulmuşlar. Çekemeyebilirler çünkü; Onların inanışına göre uygarlığın başladığı yer Yunanistan’dır, kemençe’ye HELEN masalı yazarak, uydurma senaryolarını lobileri tarafından faaliyete geçirip ezildiklerini duyurmak istemişler. Misyonerlik tehlikesinin gizli gizli kol gezdiği zamanlarda, ne tesadüf ki, (2000’li milenyum, yılının hemen başında) Türkiye’den bazı kemençe ustaları Yunanistan’a fazlaca giriş-çıkış yaptırılarak, kopyalama sistemiyle kemençenin inceliklerini öğrendikten sonra bu yaygara çıkarılmıştır. Ben bu senaryoları kargaların Ekim-Kasım ayındaki kolonişmelerindeki haksız rekabetine eş değerde tutarım. Yani komşu karga yumurtlar, büyütür, yuvadan uçururken, hakkı olmayan diğer komşusu, imparatorluklarına zenginlik katmak isterken, hak sahiplerinin çıkardığı tusunami sesini duymazlar. Onlarda bağırır çağırırken kıyamet kopar. İşte bu karga zihniyetli Yunanlılar kemençe ve türkü sesine sağır, horonu göremediklerinden, Akçaabat Dünya birinciliklerini göremediklerinden kör diyesim geliyor.

2000 yılında; Samsun-Tekkeköy Çavuşoğlu otelin önüne gelen Gürcüler kemençe ile oyun oynuyordu, dikkat ettim, çok güzel oynuyor, ritimler daha ağır, kemençe sesi kalındı, çatlak bir ses çıkartıyordu, çakma kemençe olduğunu anladım. Oyunları yavaştı fakat topuk ile ayak başparmak arasında ustalıkla oynuyordu, bende tarzanca hayır bu kemençe oyunu değil dedim. Oynayan ise çakma Türkçe ile ya nedir dedi, sen BALE’yi kemençeye uyarladın, balerinmisin dedim. Evet, oyuncu balerindi dans ediyordu. Kemençe’nin oyunu bale değil HORON, horon oynarken de TÜRKÜ söylenir dedim ve Türküyü balerine patlattım.

Oy kemençeci dayi,
Soktun gözüne yayi,
Kör ettin kemençeyi,
(Bale yaptın horonu,)
Görmeyesun dünyayi….

İnternetten izlediğim Yunanlılara ait kemençe Gürcülerin ritmine uyuyor, milli oyunları SİRTAKİ’ye benzeterek oynandığı açıkça belli oluyor. Kültürleri sirtaki dünya kariyerinde sınıfta kaldığından, karga misali kültür hırsızlığını ileride(!) çıkarlarına kullanacakları aşikârdır.

1995 yıllarında Kanal D televizyonunda Can DÜNDAR’ın sunuculuğunu yaptığı tarih belgeselinde 1915-1920 yılları arasındaki savaşlarda, Karadeniz Bölgesine ait milis kıyafetlerimizle oluşan kuvvetlerimiz tüfeklerini çatmış, ortada bir kemençeci kemençe çalarken, “Karadeniz Uşaklarının Horonunu seyrettim”. Çok duygulandım, gözlerimden yaşlar geldi. Bu güne kadar seyretmiş olduğum en güzel horon işte budur. İnanın Dünya Birinciliği alan Akçaabat Horon ekibini yıllarca seyrettim, dedelerimizin bu horonunun yanında Akçaabat Horon Ekibi sınıfta kalmazsa ben ne kemençeden ne de horondan bir şey anlamıyorum demektir.

1983 yılından beri Düzköy’de Haçkalı Hoca Babanın türbesine giderim. Orada Kurtuluş Savaşında Ruslara karşı “Karadeniz Uşaklarının Savunmalarını” yaşayanlardan duydum. Vakfıkebirli M.KAZANCI (Haçkalı Hoca Babanın ikinci eşinin torunu) büyüğümüzden şöyle duymuştum. “Haçkalı Hoca Babam dedi ki; Kemençe ile cephelerde savaştık, savaşı kazandık, şimdi ise namaz vakti, kemençeyi yerine asalım, namazımızı kılalım”.

“Dr.M.Hanefi BOSTAN’ın T.T.K. S.202-350 de, Kuman Türklerinde kemençe bir musuki aletinin adıdır. Trabzon Sancağının çalgısıdır.
Trabzon Belediyesi Yayınları; 75,1999 Bölgemize Kumanlardan kalan kemençedir. 1290 yılında Macar Kralı 4.Laszlo’yu öldüren Kuman Türkünün adı KEMENÇHE’dir. Gagavuzlarda Kemençe kelimesi Kemandır. Oyunu horondur.
Fars kökenli Keman-çe (çe küçültme eki) yayla çalınan küçük saz anlamı taşır, Divan-ı Lügat-it Türk’te “çe” benzetme ekidir. Buna göre de “Kemana benzer” “Keman gibi” anlamını alır. Orta Asya’da, Uygur’da binlerce asırdan beri çalınmaktadır.
Ayrıca Ermenistan, Gürcistan, Afganistan, Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, İran, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan, (İngiltere-Fransa’da Kit Poşet adlı çalgıya benzer)
Prof.L.Rasanyi; S.200-37 Kemençe Kuman Menşeli aile ve şahıs adıdır, Kuman Türklerinde erkek ismidir.
Kültür Bakanlığının, Türk Halk Kültürü araştırmaları 1994-s.86 günümüze kadar Türk çalgıları arasında Kemençe, Kemane, Kabak Kemane, Teneke Kemane, kemençe çeşitlerine örnek gösterilmiştir...”
Kaynak: İbrahim ÇELEBİ-Dünya Kemençe Merkezi-Samsun.

1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Rum Pontus’u işgalinde Trabzon Sancağı çevresine Karaman merkezinden dağıtılan, savaşçı, gözü pek, düşmanı yola getirecek “Türk Boyları” dedelerimizdir. Kabilelerine göre bazen Oğuz, bazen Çepni… gibi boylardır. Harp sanatını en iyi şekilde uygulayan seçme Türk Boyları mecilerinde, düğününde, derneğinde, savaşında, Vakfıkebirliler, Ağasarlılar, Akçaabatlılar, kısaca Trabzonlular, Giresunlular, Rizeliler, binlerce yıldan beri kemençeyi kemençe gibi ustaca çalarak horon oynar, horonunu TÜRKÜ’lerle süsleyen KAVİM’lerdir. Bir beldede çalınan kemençenin çakma mı? Orijinal mi olduğunu bizden daha iyi kimse anlayamaz.

Karadeniz Bölgesinde, (İstanbul’da) kemençe profesörü geçinen bazı sanatçılarımız bazen kameralar karşısına geçtiklerinde gaf yaparak, kaynağı belli olmayan, dedikodu ile yaygara çıkaranların safsatalarını gerçek gibi lanse etmemelidir. Kemençeyi iyi tanımaları gerekir, hatta yeni nesillere meşru Kemençe bilgilerini en iyi bunlar aktarması gerekirken, Yunan çalgısı imiş, diyerek kerhen destekleyen ifadeleri ağızlarına almamalıdır. O güzelim müziğimizi, batı ritimlerinin yörüngesinden çıkarmaları gerekir, bunlar kemençe havalarını aslından uzak, lastik gibi (Helen kültürüne uygun) uzatırken, yılların alışkanlık yapan kemençe gizemini zedeliyorlar. Onlar ağabeyleri; Katip ŞADİ, Şevket KÖROĞLU, Saffet GENÇ…. gibi nice üstatlarının çizgisini takip etmelidir. Sanatını yerine getirmede Pir’lerini bularak tanımalıdırlar. Konuyu iyi öğrendikten sonra icazeti bu usule göre vermelidirler. “Böylelikle uluslar arası İRCAA kuruluşları karşısında Türkiye’yi ve Karadeniz’i haklı konumda tutarlar.”

Osmanlı Batıya, Avrupa’ya mehteranla sefere çıkarken, bizim uşaklar Trabzon’da KEMENÇE ile alay alay çoğalarak sefere çıkardı. Günümüzde çocuklarımız askere giderken kemençeler çalmıyorsa o kemençenin yayının gözüme girmesine razıyım. Geçmişte yaylalarımız, obalarımız, tarihimiz şahittir, nice Rum’lar, nice Ruslar, nice nice Ermenilere kemençeyi böyle öğrettik. İşte bu tarihi ezikliğin intikamında Yunanlı’lar ciyaklasalar bile, dedelerin torunları yine kemençenin gölgesinde tüfek çatar, bu topraklarda gözü olanı çatır çatır çatlatır.

Yunanlıların iddiaları ; Misyonerlik faaliyetidir, soğuk savaş metodudur. Soğuk savaşı kültür düzeyinde faaliyete geçirmektir veya Karadeniz Bölgesi Kültürüne etkin eylem yapmakdır. 02.Şubat.2010 (Vakfıkebir Gazetesi)
---------------------------------------------------------------------------------------------------

Her zaman yazmak istediğim bu konuyu kaleme aldım, şükür nasip oldu, yazıyı Vakfıkebir gazetesine gönderdim, yayımlandı, BMN yazı kurulu ve ganita arasında terettüde düşdüm, konusu itibarı ile Ganita'nın daha uygun olacağına karar verdim.
Adil ÖZGÜR

Kaya
02.03.2010, 12:49
Eline, yüreğine sağlık Adil ağabey...

Emrullah
02.03.2010, 12:57
Bir etkileşim olduğu yadsınamaz bir gerçek ama onlar mı bizden biz mi onlardan etkilendik doğrusu bu net bir durum değil.

Rum kemençeçileri iyi tanıyan birisi olarak söylüyorum bunları. Şimdi bizim yani biz Türklerin bölgeye gelişleri Trabzon'un fethinden sonra başlar(Bizim aile mesela. Biz Oğuz boyundanız, 1541 yılında bizzat Osmanlı tarafından Çaykara bölgesine yerleştirildik). Şimdi Oğuzlarda veya biz Türklerde kemençe kullanılıyor muydu, yoksa biz geldiğimizde Rumlardan mı öğrendik? Bu konu net değil bir kere. Ben hem şarkılara bakıyorum, hem şarkı isimlerine bakıyorum, daha çok Rumlardan aldığımız hissine kapılıyorum. Mesela Hüseyin Dilaver gibi bir büyük üstadın şarkısının ismi Romeyika Horon. Şarkı İskefiye Horon ile aynı. Zaten Romeyika Horon ile İskefiye Horon birbirinin yerine kullanılıyor.

Bizim kemençecilerimiz de esasında sonradan asimile olmuş Rumlar olabilir. Bir Bahattin Çamurali'yi bilmiyorum ama Yusuf Cemal Keskin ırk olarak Rum mesela. İyi kemençecilere bakıyorum Rumca'yı da çok iyi biliyorlar maşallah, mesela Beşköylü Adem.

Rum kemençecilere bakıyorum hepsinin maşallahı var. Bana göre, mesela Nikos Michailidis, Matthaios Tsahourides, Machkalis Kaliontzidis..... gibi kemençeciler Dünyanın en önemli kemençecileri. Özellikle Matthaios Tsahourides'in üzerine kemençeci tanımıyorum, hatta Yusuf Cemal Keskin gibi Türkiye'nin en önemli kemençecilerinden biri bile hayranlığını saklamamıştır.

İşin hulasası şu. Rumlara mı ait olduğu yoksa Türklere mi ait olduğu net değildir, bunu tarihçiler ortak komisyon kurup araştırırsa ancak netliğe kavuşur. Ancak kemençe üzerinden de etnik ayrımcılığa gidilmesi, ırıkçılık yapılması doğru değil. Sonuçta onlardan da çok iyi çalanlar var bizden de. İşi etnik ayrımcılığa getirmek dostluğumuzu zedeler.

Kaya
02.03.2010, 18:32
Türklerin bölgeye gelişleri Trabzon'un fethinden sonra başlar.

Bunu tüm Türkler için mi söylüyorsun yoksa sadece kendi soyunuz için mi?

Zira tüm Türkler için söylüyorsan yanlış bir bilgilendirmedir...

Bölgenin yerli halkı Millat'tan binlerce yıl önce Ortaasya'dan göç etmiş Turani ırka mensup kavimlerdir. (Tibaren-Muski-Halib)

Bölgede Yunan asıllı olan sömürgecil gruplar M.Ö. 800'den itibaren görülmüşlerdir. Lakin onlardan evvel yerleşenler Turani ırka mensupturlar. Bu bakımdan bölgenin ilk ismi sanılanın aksine Trapezus değil, Tibaren'dir...

Adil ÖZGÜR
02.03.2010, 20:11
[QUOTE=Emrullah Düzenli;3055417]
Bir etkileşim olduğu yadsınamaz bir gerçek ama onlar mı bizden biz mi onlardan etkilendik doğrusu bu net bir durum değil.

Rum kemençeçileri iyi tanıyan birisi olarak söylüyorum bunları. Şimdi bizim yani biz Türklerin bölgeye gelişleri Trabzon'un fethinden sonra başlar(Bizim aile mesela. Biz Oğuz boyundanız, 1541 yılında bizzat Osmanlı tarafından Çaykara bölgesine yerleştirildik). Şimdi Oğuzlarda veya biz Türklerde kemençe kullanılıyor muydu, yoksa biz geldiğimizde Rumlardan mı öğrendik? Bu konu net değil bir kere. Ben hem şarkılara bakıyorum, hem şarkı isimlerine bakıyorum, daha çok Rumlardan aldığımız hissine kapılıyorum. Mesela Hüseyin Dilaver gibi bir büyük üstadın şarkısının ismi Romeyika Horon. Şarkı İskefiye Horon ile aynı. Zaten Romeyika Horon ile İskefiye Horon birbirinin yerine kullanılıyor.

Bizim kemençecilerimiz de esasında sonradan asimile olmuş Rumlar olabilir. Bir Bahattin Çamurali'yi bilmiyorum ama Yusuf Cemal Keskin ırk olarak Rum mesela. İyi kemençecilere bakıyorum Rumca'yı da çok iyi biliyorlar maşallah, mesela Beşköylü Adem.

Rum kemençecilere bakıyorum hepsinin maşallahı var. Bana göre, mesela Nikos Michailidis, Matthaios Tsahourides, Machkalis Kaliontzidis..... gibi kemençeciler Dünyanın en önemli kemençecileri. Özellikle Matthaios Tsahourides'in üzerine kemençeci tanımıyorum, hatta Yusuf Cemal Keskin gibi Türkiye'nin en önemli kemençecilerinden biri bile hayranlığını saklamamıştır.

İşin hulasası şu. Rumlara mı ait olduğu yoksa Türklere mi ait olduğu net değildir, bunu tarihçiler ortak komisyon kurup araştırırsa ancak netliğe kavuşur. Ancak kemençe üzerinden de etnik ayrımcılığa gidilmesi, ırıkçılık yapılması doğru değil. Sonuçta onlardan da çok iyi çalanlar var bizden de. İşi etnik ayrımcılığa getirmek dostluğumuzu zedeler.
****
http://vids.myspace.com/index.cfm?fuseaction=vids.individual&VideoID=17154135

Linkinden dinleyelim, karar verelim.
Katip ŞADİ'nin türküsünü duymadan, kemençesi ile kıyaslayalım. Ortada biri sanatçı ile, biri de kemençeli uşacık görüntüsü oluşur.
Bendeniz Y.Cemal KESKİN'i kemençe üstatlarından saymıyorum, onun versiyonu kemençe harici olduğunu biliyorum. Hiç karıştırılmamalıdır. Çok güzide kemenceci sanatçıların arasına onu koyamayız.

Mustafa ÖZDEMİR
02.03.2010, 20:38
kemençenin tahtaları onlara ait olabilir belki:D...

macka61
03.03.2010, 01:40
Doğru demişsin Kaya abi ama şuda var Turaniler Türk değildiler

Sinan SARI
03.03.2010, 12:05
Bence işin özü; kemence her iki millete de değil bu coğrafyaya ait. Karadeniz coğrafyasında yaşayan her millet kemençeyi ve horonu sahiplenmiş, yarın başka bir millet bile gelse yine bu kültürle yoğrulup sahiplenir.Çünkü coğrafi özellikler bunu gerektiriyor. O yüzden bu değerler bizim için kültürel bir mirastır ve sahip çıkıp devam ettirmemiz gerekir.

Adil ÖZGÜR
04.03.2010, 10:02
Rum kemençeçileri iyi tanıyan birisi olarak söylüyorum

Bizim kemençecilerimiz de esasında sonradan asimile olmuş Rumlar olabilir.

Bir Bahattin Çamurali'yi bilmiyorum ama Yusuf Cemal Keskin ırk olarak Rum mesela.

***Bizim kemençecilerimiz de esasında sonradan asimile olmuş Rumlar olabilir." Öyle bir kelime yazıyorsunki senin Yunanlı olduğun kanaatine varmamak elde değil. Ne demek bizim kemençeciler asimili olur. Yazımızı okumadınız herhalde, Orta Asya'daki kemençe çalanlar ile kopyacı, taklitçi Helen kültürüne nasıl prim çıkarırsınız. Onların tarihi nice ki.

***Yunan linkli kemençe çalıcılarının kaidelerine bakalım, hepsi Y.Cemal Keskin'in kaydelerinin kopyaları gibi çalıyorlar. Zaten Yunanistana durmadan gidip geliyor, niçin gidiyor?

***Y.Cemal Keskin'in Rum olduğunu ilk duyuyorum. Bak alınır yazılarınızı okuduğunda. Belki Türk'tür. Zaten Y.C.Keskin Kemençeci değildir. Kemençeden anlayanlar onu dikkate bile almazlar.

Katip ŞADİ'yi türküsüz dinleminizi tavsiye ediyorum.

Emrullah
04.03.2010, 14:06
***Bizim kemençecilerimiz de esasında sonradan asimile olmuş Rumlar olabilir." Öyle bir kelime yazıyorsunki senin Yunanlı olduğun kanaatine varmamak elde değil. Ne demek bizim kemençeciler asimili olur. Yazımızı okumadınız herhalde, Orta Asya'daki kemençe çalanlar ile kopyacı, taklitçi Helen kültürüne nasıl prim çıkarırsınız. Onların tarihi nice ki.

***Yunan linkli kemençe çalıcılarının kaidelerine bakalım, hepsi Y.Cemal Keskin'in kaydelerinin kopyaları gibi çalıyorlar. Zaten Yunanistana durmadan gidip geliyor, niçin gidiyor?

***Y.Cemal Keskin'in Rum olduğunu ilk duyuyorum. Bak alınır yazılarınızı okuduğunda. Belki Türk'tür. Zaten Y.C.Keskin Kemençeci değildir. Kemençeden anlayanlar onu dikkate bile almazlar.

Katip ŞADİ'yi türküsüz dinleminizi tavsiye ediyorum.

Türk olduğuma dair kapı gibi araştırmalar, belgeler var. Bu yüzden bu konuda çok rahatım.

Sonradan asimile olmuş dediğim sonradan Türkleşmiş Rumlar. Bunlar Rum olduklarını kabul etmeyen, kendilerini Türk olarak gören kişiler. Bunu kastettim. Y.Cemal Keskin ile aynı ilçedeniz, onların köyünü iyi bilirim. Yaşlıların hemen hemen hepsi hala daha Rumca konuşur, gençlerinden de hala Rumca konuşan birçok kişiye rasladım. Y. Cemal Keskin'in kendisi de Rumcayı iyi bilir. Bu köylerde yaşayanlar, bu köylere mensub olanlar Rum olmasa neden hala daha Rumca konuşsunlar. Çaykara'nın bazı köylerinde çocuklar ilkokula gidene kadar Türkçe dahi bilmiyorlar, Rumca konuşuyorlar. Bu yadsınamaz bir gerçek. Hem Rum olsa ne olur, bunlar artık asimile olmuş, müslüman topluluklar. Hepsi senden benden daha iyi müslüman, Rumca konuşuyorlar ama kendilerini Türk olarak görebiliyorlar.

Yazınızı ırkçı bulduğumu belirteyim. Ben Rumları da herhangi bir milleti de severim. Kimin hangi ırka, hangi millete mensub olacağı önceden seçilmiş bir şey değil. Bizim elimizde değil hangi ırka mensub olacağımız. Bu yüzden insanları hor görmeyi, ırkından dolayı küçümsemeyi doğru bulmuyorum.

Kemençenin bize ait olduğu noktasında kesin bir şey mi var? Onlar da çok iyi kullanıyorlar bizde. Ben kesin olmamakla birlikte Rumlara ait olabileceğini söylüyor ve düşünüyorum.

Bu arada Y.Cemal Keskin yaşayan en iyi kemençecilerden biridir. Bir Bahattin Çamurali değildir ama en az onun kadar iyi çalabilen biridir. Katip Şadi ile Y.Cemal Keskin kemençe çalış stili olarak farklıdır. Bana göre, müzik zevkime göre Bahattin Çamurali ve onun gibi çalanlar kemençeyi en iyi kullanan sanatçılardır. Ben Katip Şadiyi açıkçası saygı duymakla birlikte beğenmiyorum. Bu da benim zevksizliğim olsun.

Son olarak işi farklı boyutlara çekmenin bir alemi yok. Ben sadece düşüncemi söyledim. Üstelik sizin gibi net bir ifade de kullanmadım. Bu konu çok net bir konu değildir. Üstelik bize ait olsa ne olur onlara ait olsa ne olur. Sonuçta bu çalgı Karadeniz Bölgesinin çalgısı. Onların bu derece sahip çıkması beni üzmez, aksine sevindirir. Ne güzel işte bir zamanlar yaşadıkları toprakların kültürüne sahip çıkıyorlar. Hem de bizden daha fazla. Ben bu mevzudan dolayı üzülmem, Rum kemençecileri de zevkle dinlerim, hiçte gocunmam, müziğe ırkın karıştırılmasını da doğru bulmam. Net olmayan bir konuda da kesin ifadeler kullanmam.

Emrullah
04.03.2010, 14:32
Bunu tüm Türkler için mi söylüyorsun yoksa sadece kendi soyunuz için mi?



Kendi soyum için söylüyorum. Trabzon'un fethinden sonra bölgeyi Türkleştirme adına çeşitli yerlerden tımarlı sipahiler getirtildi. Onlardan biri de bizim ailemiz. Tımarlı Sipahi Abdioğlu Hızır. Kaynak Osmanlı Tahrir Defterleri ve Trabzon Salnameleri.

Adil ÖZGÜR
04.03.2010, 14:35
@Emrullah Düzenli; Türk olduğunuzdan bende eminim, yazımda zaten belirttim bunu, hemde seçme Türk Boyları, savaşçı olanlar Trabzon ve çevresine yerleştirilmiştir. Örnek; Beşikdüzü'nün hale bir köyünün ismi OĞUZ dur. Ağasar Kültürü direkt orta asya kültürünün ta kendisi olup, her yıl KADIRGA da bu geleneği yaşatırken tüm dünyaya bunu izler.
Diğer görüşleriniz sizinle alakalı olduğundan beğenmesen veya beğensen de sizi ilgilendirir. Önemli olan birşeyleri örnek verdiğim halde görmemezlikten gelinse ve hala net bir şey yok denilebiliyorsa demekki benim anlattığım konuların biraz haklılık payı vardır.

Siz "Ben kesin olmamakla birlikte Rumlara ait olabileceğini söylüyor ve düşünüyorum." diyorsunuz, işte böyle düşüncelilere bendeniz Can DÜNDAR'ın programını ve Haçka obasındaki türkülü ve horonlu çephelerden bahsettim, oralarda birçak şehit mezarları vardır. Onları görmeniz açısından örnek olarak yazdım. İster katılırsınız ister katılmazsınız, sizin görüşünüzü ben etkileyemem.

Kal sağlıcakla kardeşim.

OYılmaz
04.03.2010, 16:39
Yusuf Cemal Keskin Rumdur denilmiş doğruluk payı şöyle var bir araştırmacıdan duymuştum ismini hatırlamıyorum mübadele zamanında Trabzon ve Karadeniz'deki Hristiyan Rumlar Yunanistan'a yerleşmiştir ancak Müslüman Rumlar da vardı Trabzon ve Karadeniz çevresinde bunlar burada kalmışlar Osmanlı fethinden sonra bazı Rumlar müslümanlığı seçmiştir Beşikdüzü ve Şalpazarı çevresine Türkmen boyları yerleştirilmiştir (Çepniler) ,diğer sahil kesimdeki ilçelerde Kafkas kültürü etkilidir özellikleLaz,Lezgi, Abaza,Gürcü,Çeçen,Çerkez adet gelenek görenekleri çok benzer tipik özelliklerde benzerdir ufağından örnek uzun burun mevzusu Kafkas insanlarında da yaygın,uzun yaşam,silaha düşkünlük,haraketlilik,evlerin mimarisi Trabzon şiveside Kafkas dilinin telafuzuyla benzerdir hatta kemençenin Kafkas çalgısı olduğu söylenir soyumu sopumu araştırmadım ama Kafkasya'dan geldiğimizi söyler dedemler onun babası atası mesela bir Ağasar'lı birisiyle bir Akçaabat'lının konuşması ve karakteristik özelliği farklı Trabzon'nun iç kesimlerindeki köylerde Rumca konuşanlar var arkadaşlarım da var bende Rumca kemençe dinlerim yanlız onlar kemençeyi çalarken daha kalın ses geliyor bizimkiler ince kemençe çalan biri varsa merak ediyorum ?

Adil ÖZGÜR
04.03.2010, 20:51
.....

Hayır efendim, Orta Asya kökenlidir, yöremizin geçmişindeki yöresel müzik aletleri ile alakalı yapılan araştırmada, Kemençe'nin Oğuz Boylarına ait olduğu tespit edilmiştir. Rumların çaldığı kemençenin ritmi, havası dahi Türklerden ayrıdır. Geleneklerimizde kemençe'yi o kadar özümsedikki savaşlarımıza moral bulmak için götürmüşüz. Böyle bir ihtimalde biz kemençeye sahip çıkmaz, kendimizi temsil eden enstürmanla bütünleşmezmiydik. Bu konuda ayrılığa düşen kardeşlerimizi araştırmaya davet ediyorum. Trabzon Belediye kayıtlarında araştırmalar kısmen var.

Şöyle olabilir, üniversitede tez yapan kardeşlerimiz bu konuda hazırlayacağı tezlerle Karadeniz Kültürüne çok olumlu ışık tutmuş olur.