PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Yavuz Sultan Selim'in Şah İsmail'e hediyesi!!!



Harun-61
21.10.2009, 00:01
Yavuz Sultan Selim Han döneminde,İran hükumdarı Şah İsmail, kıymetli mücevherlerle dolu bir hediye sandığı gönderiyor Hünkar a.Sandık açılır.İçinden çeşir çeşit değerli taşlar,kıymetli atlas,kadife kumaşlar çıkar.Fakat sandık açılır açılmaz etrafa pek fena bir koku yayılır.Önce,hiç kimse bir anlam veremez nadide mücevherler ile dolu sandıktaki bu fena kokuya. Sonra mesele anlaşılır.Sandığın dibine insan dışkısı doldurulmuş.Yani Şah İsmail aklı sıra cihan Padişahına Hakaret ediyor...

Cihan Padişahı emir verir :
Herkes düşünsün , bu edepsizliğe Osmanlı nın şanına yakışacak şekilde bir mukabelede bulunmalıyız! Ve çözümü kendisi bulur.

Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatılır.Sandığın içine o zamanın en nefis gül kokulu lokumlarından hazırlanmış bir kutu yerleştirilir.Kutunun altınada , bir satırlık yazıdan ibaret not yerleştirilir.Hediye sandığı, itina ile yerleştirildikten sonra Şah İsmail e gönderilir.Sandık Şah ın huzurunda açılır.Sandık açılır açılmaz etrafa mis gibi gül kokusu yayılır.Mücevher vs. gibi hediyeler takdim edildikten sonra Osmanlı elçisi Şah ın tedirgin olmaması için,önce kendisi tatmak kaydıyka Şah a ikram eder.Sonra görevliler,huzurunda bulunanlara teker teker ikram etmeye başlarlar.Şah bütün olup bitenler anlam veremez.Osmanlı elçisi Şah ın merakını gidermek için , lokum kutusunun altına ilştirilmiş notu uzatır.Notu okuyan Şah ın yüzünde, bu sefer şaşkınlığın yerini büyük bir utanç ifadesi alır ...

İsmail herkes yediğinden ikram eder ...

.

Hasan ZAİMOĞLU
21.10.2009, 00:12
ouww işte bu ya Allah gani gani ölmüşlerimize rahmet eylesin !!!

Emrah Akcagöz
21.10.2009, 00:22
Yavuz Sultan Selim Han döneminde,İran hükumdarı Şah İsmail, kıymetli mücevherlerle dolu bir hediye sandığı gönderiyor Hünkar a.Sandık açılır.İçinden çeşir çeşit değerli taşlar,kıymetli atlas,kadife kumaşlar çıkar.Fakat sandık açılır açılmaz etrafa pek fena bir koku yayılır.Önce,hiç kimse bir anlam veremez nadide mücevherler ile dolu sandıktaki bu fena kokuya. Sonra mesele anlaşılır.Sandığın dibine insan dışkısı doldurulmuş.Yani Şah İsmail aklı sıra cihan Padişahına Hakaret ediyor...

Cihan Padişahı emir verir :
Herkes düşünsün , bu edepsizliğe Osmanlı nın şanına yakışacak şekilde bir mukabelede bulunmalıyız! Ve çözümü kendisi bulur.

Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatılır.Sandığın içine o zamanın en nefis gül kokulu lokumlarından hazırlanmış bir kutu yerleştirilir.Kutunun altınada , bir satırlık yazıdan ibaret not yerleştirilir.Hediye sandığı, itina ile yerleştirildikten sonra Şah İsmail e gönderilir.Sandık Şah ın huzurunda açılır.Sandık açılır açılmaz etrafa mis gibi gül kokusu yayılır.Mücevher vs. gibi hediyeler takdim edildikten sonra Osmanlı elçisi Şah ın tedirgin olmaması için,önce kendisi tatmak kaydıyka Şah a ikram eder.Sonra görevliler,huzurunda bulunanlara teker teker ikram etmeye başlarlar.Şah bütün olup bitenler anlam veremez.Osmanlı elçisi Şah ın merakını gidermek için , lokum kutusunun altına ilştirilmiş notu uzatır.Notu okuyan Şah ın yüzünde, bu sefer şaşkınlığın yerini büyük bir utanç ifadesi alır ...

İsmail herkes yediğinden ikram eder ...

.
Daha önceden okumuştum çok etkilenmiştim..

Bir Osmanlı padişahına yakışır cevabı vermiş burda Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri..

Lenger
21.10.2009, 00:41
Öyle insanların yönettiği bir devlette yaşamak dileğiyle..
Mekanınız cennet olsun!

Emre ÖZTÜRK
21.10.2009, 00:49
Helal olsun be.Ne cevap vermiş ama işte lider, işte yönetici,işte saygı duyulacak adam.Mekanı cennet olur inşallah.

Ahmet Kuru
21.10.2009, 01:23
Öyle insanların yönettiği bir devlette yaşamak dileğiyle..
Mekanınız cennet olsun!
Amin......

Mollasalihoğlu
21.10.2009, 10:20
Ne kadar gurur duysak az..

Harun-61
21.10.2009, 13:03
Öyle insanların yönettiği bir devlette yaşamak dileğiyle..
Mekanınız cennet olsun!

Amin........

Semih58
21.10.2009, 22:40
Herkes kendisinin AYNASIDIR.

Mollasalihoğlu
21.10.2009, 23:08
Öyle insanların yönettiği bir devlette yaşamak dileğiyle..
Mekanınız cennet olsun!

Amin, amin, amin..
Allah'ım duy bu sesleri..

macka61
22.10.2009, 00:06
şah ismailde türktü yavuzun şah ismaile pis türk dediği söylenir şah ismailin sayesinde iranda 25 azeri türkü yaşıyor iran şah ismailden 1920 yılına kadar perhevi başa geçene kadar anadoludan göçen türkmenlerin hakim olduğu devletti safabi türk devleti

Harun-61
23.10.2009, 15:28
Devir, Yavuz Sultan devridir. Sadrazam Hersekzade Ahmet Paşa, haşmetli padişaha çıkarak Venedik elçisi Antonio Justinani’nin Dersaadet’e geleceğini bildirmiş ve padişahın iznini istemiştir.

Yavuz Sultan, Venedik Elçisi’nin gelmesine izin verir. Bu defa elçinin gelişinde devlet erkanın şatafatlı kıyafetler giyinmesi için izin ister Sadrazam. Çünkü düşmana güçlü, onurlu ve asaletli bir şekilde görünmek gerektir. Yavuz Sultan “Hay hay” der. “Bütün devlet erbabının en yeni libaslar giyinmesi münasiptir.”


O devir gücün ve asaletin zirveye çıktığı devirdir.

Elçilerin kabul edileceği gün, Osmanlının şanına layık bir karşılama yapılır. Bütün devlet erkanı gösterişli kıyafetler giyinmesine karşın, Yavuz Sultan Selim son derece sade bir kıyafet giyinmişti. Devlet adamları padişahın oldukça sade bir kıyafet giydiğini görünce, kendileri şatafatlı bir kıyafetler giyindikleri için mahcup olmuşlardı.


Yavuz Sultan, sade kıyafetinin arkasında kükremiş bir aslanı andırır bir şekilde tahtta oturuyordu. Tahtın basamaklarının üzerine kılıcını koymuştu. Pencereden gelen ışık kılıca vurdukça, kılıç pırıl pırıl parıldıyordu. Parıltılar, Arz Odası’nın duvarlarında adeta bir ışık dansı sergiliyordu.

Elçi, Padişahı selamladıktan sonra Venedik Kralı’ndan getirdiği mektubu takdim etti.
Yavuz Sultan, tercüman vasıtasıyla elçi ile bir müddet konuştuktan sonra gitmesine izin verdi. Elçi, gerek karşılama merasimi, gerek içerde karşılaştığı manzaradan dolayı şaşkınlık içindeydi.

Yavuz, Hersekzade Ahmet Paşa’ya dönerek “Var, elçiye sor bakalım, bizi nasıl bulmuşlar” emir buyurdu. Ahmet Paşa, Padişahın emri üzerine, Venedik Elçisine Padişahı nasıl bulduğunu sorar. Justinani şu cevabı verir: “O kılıcın parıltısı öyle gözüme aldı ki, kendilerini göremedim bile.


Ahmet Paşa, elçinin bu sözlerini nakledince Yavuz, orada bulunan devlet erkanına dönerek şöyle der:

“İşte kılıcımızın ağzı kestikçe, kafirin gözü ondan ayrılmayıp bizi görmez. Ama Allah esirgesin kesmez olursa, hem bizi görür, hem de tepeden bakar.”


Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş-Bir veliye bende olmak cümleden ala imiş."(Yavuz Sultan Selim Han)


Ruhun Şad Olsun Ey Ceddi !....

Harun-61
23.10.2009, 15:30
http://img146.yukle.tc/images/1264OSMANLI.gif