Birtan Karaman
06.06.2009, 19:45
Turkcell Süper Lig’de Trabzonspor adına bir sezon daha geride kaldı. 2008-2009 sezonuna büyük hedeflerle başlayan bordo-mavili ekip, ligi 65 puanla 3. sırada bitirirken; Türkiye Kupası’nda ise son yıllarda alışılagelen başarıların aksine, tıpkı geçen sezon olduğu gibi gruptan bile çıkamayarak elendi.
1 yıl aradan sonra yeniden Avrupa Kupaları'na katılmaya hak kazanan bordo-mavililer, Şampiyonlar Ligi'ni ise sonda kaçırdı. Eski adıyla UEFA Kupası olan yeni adıyla Avrupa Ligi'ne katılmak için bir ön eleme maçı oynayacak olan Trabzonspor, 1 yıl aradan sonra yeniden Avrupa'nın yolunu tutmuş oldu.
Sporx.com editörlerinden Sarp Beren Gür, Trabzonspor’un geride bıraktığı sezonu değerlendirererek; bordo-mavili ekipte yaşananları, akılda kalan gelişmeleri ve kulübün kaderini etkileyen adımları sizlere aktarıyor…
Kulübün başına bir önceki sezonun ortasında gelen Sadri Şener yönetiminin tüm fedakarlıkları, sezona Ersun Yanal gibi ülkenin en iyi taktisyenlerinden biriyle başlamanın tercih edilmesi, yapılan flaş transferler, şampiyonluk inancı, taraftarlara verilen büyük umutlar, 61. dakika şovları, neredeyse tüm Avrupa'ya kadar aşılanan kolbastı kültürü, halk ve yerel basının baskısı, alınan kötü sonuçlar sonrasında Yanal'ın istifası ve işte Trabzonspor'un 2008/2009 sezonundaki tablosu...
SEZON ÖNCESİ BÜYÜK UMUTLAR...
Süper Lig'de 2007/08 sezonunda taraftarlarını büyük hayal kırıklığına uğratarak ligi 49 puanla 6. sırada bitiren Trabzonspor'da, 2008/09 sezonunda durumun daha farklı olacağı belliydi. Sadri Şener yönetimi, mevcut teknik adam Ersun Yanal ile göreve devam edip, doğru bir karar verirken; hem kulübü, hem futbol takımını, hem de eldeki faktörleri komple yenilemeyi tercih etti ve bu uğurda bazı hamlelerde bulundu.
Neydi bu hamleler? Hüseyin Avni Aker Stadyumu'nda tadilat başlatıldı ve bunun sonucunda kale arkası tribünlerinin kapasitesi artırıldı. Stadyumda bazı yenilikler yapılırken, forma sponsorluğu için de Nike ile anlaşıldı.
Kulüp yapısıyla ilgili gelişmelere ek olarak Trabzonspor, transferde tam 23 oyuncuyu kadrosuna kattı ve bu konuda Avrupa'nın en çok transfer yapan takımı oldu. Bordo-mavili takıma Hrvoje Cale, Gustavo Colman, Tony Sylva gibi yabancıların yanında Galatasaray'da sözleşmesi biten Rigobert Song ve Türkiye liglerinde top koşturan en kaliteli yerli oyuncular olan Gökhan Ünal, Egemen Korkmaz, Selçuk İnan, Giray Kaçar gibi isimlerle birlikte Trabzonspor tam bir yıldızlar karması haline geldi. Takımın bir önceki sezon ile başlayan gençleştirme operasyonu, yaş ortalamasının 23.6'ya düşürülmesiyle son halini de aldı.
Trabzonspor yönetiminin bu hamleleri, yapılan flaş transfer ve sezon öncesi hazırlık kampında alınan başarılı sonuçlar, oynanan futbolun 70'li yılların sonunda sonlarındaki şaşalı günleri anımsatması, yıllardır yüzü gülmeyen bordo mavili taraftarda büyük umut yarattı ve sezon öncesi tam 16 bin kombine satıldı.
BURSA MAÇI GİDİŞATI BOZDU...
Trabzonspor'da 2008/09 sezonu öncesi yeşeren umutlar, ligin başlamasıyla birlikte yerini daha gerçekçi 'şampiyonluk' hayallerine bıraktı. Öyle ki, futbol takımı lige son derece iyi bir başlangıç yaptı ve aldığı başarılı sonuçlarla ilk haftalar itibariyle ligin zirvesine kondu. Ligin ilk 7 haftalık diliminde yenilgi yüzü görmeyen Trabzonspor, Galatasaray deplasmanında alınan 3-0'lık mağlubiyete rağmen ritmini bozmadı ve yürüşünü sürdürdü. Ta ki 15. haftaya kadar...
Süper Lig'de 15. haftada deplasmanda oynadığı Bursaspor maçına lider olarak gelen Trabzonspor, burada son dakikada yediği golün ardından 2-1 mağlup oldu ve zirveyi bıraktı... Bir daha da hiç alamadı... Bursaspor maçı öncesi şampiyonluk baskısının hat sahfaya çıktığı dönemde bu baskıyı kaldıramayarak, son 3 maçında 4 puan kaybeden bordo mavililer, Bursaspor'a karşı son dakikada yediği golle birlikte toplamda 7. puanını kaybetmiş oldu ve liderliği bırakmasıyla birlikte tam bir motivasyon dağılması yaşadı. Sercan Yıldırım'ın 90. dakikada attığı golde hakem hatasının olup olmadığı tartışması, yerini Trabzonspor yönetiminin lobisi olup olmadığına bırakırken, federasyon ve kulüp arasında da bir kriz başladı. Başkan Sadri Şener, basında Trabzon halkının nasıl zaptedileceği ile ilgili açıklamalarda bulunurken, takımın lehine seri halde hakem hatalarının yapıldığını söyledi. Şener'in hakemler hakkındaki ağır açıklamaları ve sonrasında PFDK'ya sevkedilmesi ise Trabzonspor ve federasyon ilişkisinde bağları zedeleyen son olay oldu.
YUSUF ŞİMŞEK ÇALIMI VE BİR KRİZ DAHA...
Turkcell Süper Lig'de ligin ilk yarısını ikinci sırada tamamlayan Trabzonspor, ilk yarının sonlarına doğru yaşanan olayları unuttu ve ara transferde ekonomik krize rağmen durmayarak, takımı daha da güçlendirmek ve şampiyonluğa giden yolda fire vermemeyi hedefledi. Ara transferde bir numaralı hedef olan Yusuf Şimşek konusunda yaşanan gelişmeler ise Trabzonspor'da kısa bir şok daha yaşattı.
Ligin ilk yarısında Bursaspor forması giyen Yusuf Şimşek, ilerleyen haftalar ile birlikte gol bölgelerinde sorunlar yaşamaya başlayan Trabzonspor orta sahasına aranan kan olarak düşünülmüştü. Gerek yaratıcı futbolu, asistleri, gerekse çalımları ve adam eksiltmesiyle bordo mavili takımda zafere giden süreçte kilit rolünü üstlenmesi düşünülen Yusuf Şimşek ile her konuda anlaşıldı. Yusuf'un Trabzonspor'a transfer olması beklenirken, başarılı futbolcunun bir anda Beşiktaş ile anlaşması ise bordo mavili kulüpte büyük sürpriz yarattı. Başkan Sadri Şener, Yusuf olayının ardından "Beşiktaş ve Bursaspor Kulübü'ne de zaten bu yakışırdı" diyerek iki takıma karşı da gizli bir savaş açarken, Trabzonspor, ara transferde Norveç Ligi'nde harikalar yaratan Brezilyalı oyuncu Alanzinho'yu transfer etti.
YEREL BASIN İLE HALKIN BASKISI YANAL'IN SONU OLDU...
Ligin ikinci yarısına yeni umutlarla başlayan ve hedeflerinde şapma yaşamak istemeyen Trabzonspor'da, ikinci yarıya yerel basın ve halkın baskısı damga vurdu. Trabzonspor'un özellikle Hüseyin Avni Aker Stadyumu'nda oynadığı maçlarda ciddi bir stres yaşaması, iç sahada beklenmeyen kayıplar getirirken, bordo mavilileri ligin zirvesinden uzaklaştırdı ve Trabzon şehrinde yanan şampiyonluk ateşini söndürdü. Bu ateşin sönmesiyle Ersun Yanal'a karşı ciddi bir baskı oluşturulurken, takımın kendi içinde de, Yanal'ın oyuncu tercihlerinden dolayı büyük sıkıntı yaşandı.
Önlemeyen bir düşüşle birlikte ligin 21. haftasında Denizlispor'a kendi sahasında 2-0 yenilen, ardından 23. haftada yine kendi sahasında Konyaspor'a 1-0 kaybeden, bir sonraki hafta Galatasaray ile 2-2 berabere kalıp, ardından Gaziantepspor'a deplasmanda 3-2 yenilen Trabzonspor'da Ersun Yanal'ın oyuncu tercihleri tartışılmaya başlandı. Sürekli olarak aynı 14 futbolcuyu oynattığı düşünülen Ersun Yanal'a karşı takımda fazla forma şansı bulamayan Giray Bulak ve bazı oyuncuların küstüğü iddiaları ayyuka çıkarken, yerel basında da eleştirinin dozu iyice arttı. Yanal'a karşı son derece yaralayıcı, haddinden fazla sertlikle atılan manşetlerle, Yanal ve futbolcuları dibe vuran söylemlerle Trabzon halkını da etkileyen Trabzon yerel basını, taraftarın futbolculara ve deneyimli teknik adama karşı cephe almasına neden oldu. Oluşan bu kaos ortamı sonrasında iyice köşeye sıkışan Ersun Yanal ise, Süper Lig'in 29. haftasında alınan Sivasspor yenilgisi sonrası, takım ligde 3. sıradayken istifa etti.
Trabzonspor ile Turkcell Süper Lig'de şampiyonluk yaşamak isteyen, sezon başında yaklaşık 81 milyon TL’lik harcama ile bu hedefe varmayı amaçlayan Trabzonspor'da bu istifa, özellikle yerel basının bir kez daha sorgulanması gerektiğini gösterdi. Futbolu son derece iyi bilen bir şehir olan Trabzon'da teknik adamlık yapmanın ne kadar zor olduğu yeniden ortaya çıkarken, çok coşkulu olan ve çabuk öfkelenen Karadeniz insanına karşı bir çalıştırıcının sonunun nasıl geldiğini tüm Türkiye adım adım izledi.
Yanal'ın istifası sonrası Trabzon'da kısa çaplı bir bölünme de yaşandı. Kimi kesimler Yanal'ın koskoca bir sezon boyunca ne futbol olarak, ne teknik olarak takıma hiç katkısı olmadığını savunurken, kimi kesimlerde de deneyimli çalıştırıcının Trabzonspor'a uzun yıllar sonra şampiyonluk hevesi yaşattığını ve yeni kurulan bir kadroyla ancak bu kadar başarı olabileceğini iddia etti. Bir yandan da yönetimi eleştiren kitleler ortaya çıktı... Onların da savunduğu gerçek, sezon başında yeni kurulan bir kadroyla Avrupa Kupaları'nı hedefleyen bir yönetimin, şampiyonluktan uzaklaşınca bu görüşten çark etmesi ve Yanal'ı istifaya sürüklemesiydi... Tüm bu görüşlere rağmen tek gerçek ise, taraflı - tarafsız büyük bir bölümün sempatisini kazanan Trabzonspor'da yeni bir hoca kıyımının gerçekleşmiş olmasıydı.
ŞAMPİYONLAR LİGİ DE KAÇTI...
Trabzonspor'da Yanal'ın istifasının yankıları uzun sürdü ancak teknik adam gittikten sonra futbolcuların formunda bariz bir yükselme görüldü. Klasiktir, bir takımda hoca görevden alındıktan sonra futbolcular kalan maçlarda ellerinden geleni yaparak en üst düzeyde performans gösterirler. Genelde de maçlarını kazanırlar... Böylelikle halkın gözünde, 'Demek ki takım başarısız sonuçlar alırken futbolcuların suçu yokmuş, suç hocadaymış' görüşü oluşur. Trabzonspor'da da aynısı oldu. Bordo-mavililer, Yanal'ın istifası sonrası teknik çalıştırıcı Ahmet Özen yönetiminde üstüste oynadığı 4 maçı da kazanırken, takım bir anda Şampiyonlar Ligi potasının içine girmişti ve tüm umutlar bu yöndeydi. Ta ki, son hafta oynanan Fenerbahçe maçına kadar... Trabzonspor, Süper Lig'in son haftasında sahasında Fenerahçe'ye karşı oynadığı maçı 2-1 kaybetti ve Şampiyonlar Ligi'ne katılamadı. Böylece, Trabzonspor sezonu Ersun Yanal'ın bıraktığı gibi 3. sırada tamamladı ve Avrupa Ligi vizesini aldı...
KOLBASTI FIRTINASI...
Kolbastı... Trabzon'un sembollerinden biri olan Kolbastı ya da Hoptek, bu yıl bordo mavili takımda da sezona damgasını vuran etkenlerden oldu. Yöneticiler, Kolbastı oyununu sembolleştirerek futbol maçlarında da bir gelenek haline getirmeyi amaçlarlarken, son derece başarılı olundu ve bir Kolbastı fırtınası yaşandı. Trabzonspor'un kendi sahasında oynadığı maçlarda sahne alan Kolbastı gruplarına ek olarak, futbolcuların da kazanılan maçlardan sonra saha içinde Kolbastı oynaması, taraflı tarafsız herkesin sempatisini kazandı. Kolbastı fırtınası, Türkiye'nin büyük bir bölümünü etkisi altına alırken, Avrupa'da da nam saldı.
GÜZEL GÜNLER GELECEK Mİ?
Evet... Trabzonspor'da koca bir sezon böyle geçti... 2008/09 sezonu, 25 yıl aradan sonra Trabzonspor'da bazı şeylerin değiştiği ve yeniden büyük takım olunduğunun hatırlatıldığı bir dönem oldu. Çok değil, yakın geçmişte Trabzonspor küme düşmeme mücadelesine bile girmiş, taraftarına kahır dolu günler yaşatmıştı. Bu sezon ise ortaya çok ama çok farklı bir tablo çıktı...
Geriye bakıldığında akıllarda bazı sorular var... Ersun Yanal ile devam edilmeli miydi? Edilmemeli miydi? Şampiyonluk hedefine varılamamasının sebebi Ersun Yanal'ın sistemi miydi yoksa futbolcuların hatası mıydı? İçinde son derece büyük bir ateş yanan Trabzonspor taraftarı, takıma yarar mı sağladı, zarar mı verdi? Tüm bu sorular artık geçmişte kaldı... Cevapları ise kesimlere göre değişiyor...
Ortak noktada buluşulan tek bir gerçek var. O da Trabzonspor'un ölü toprağını üzerinden attığı ve Ali Kemal Denizci ruhunu yeniden yakalamak üzere olduğu... Sahi ya, ne demişti Ali Kemal Denizci? “Trabzon'a gelecek takımı sevmiyorsak, önceden bir kızgınlık varsa, o maça 'Bunları 18 yayına sokarsak gol yemiş sayalım' diyerek motive olurduk. Ve sokmazdık...” İşte Trabzonspor yeniden o bütünlüğü, o ruhu yeniden yakalamak yolunda sağlam adımlarla ilerliyor...
Sözün özü, Süper Lig'e çıktığı tarihten bugüne kadar elde ettiği şampiyonlukların yanı sıra Avrupa'da gösterdiği başarılarla da Anadolu'da devrim yaparak herkesin gönlünde taht kuran Trabzonspor, geçmişiyle gurur duyarken, geleceğe ise umutla bakıyor…
SporX
1 yıl aradan sonra yeniden Avrupa Kupaları'na katılmaya hak kazanan bordo-mavililer, Şampiyonlar Ligi'ni ise sonda kaçırdı. Eski adıyla UEFA Kupası olan yeni adıyla Avrupa Ligi'ne katılmak için bir ön eleme maçı oynayacak olan Trabzonspor, 1 yıl aradan sonra yeniden Avrupa'nın yolunu tutmuş oldu.
Sporx.com editörlerinden Sarp Beren Gür, Trabzonspor’un geride bıraktığı sezonu değerlendirererek; bordo-mavili ekipte yaşananları, akılda kalan gelişmeleri ve kulübün kaderini etkileyen adımları sizlere aktarıyor…
Kulübün başına bir önceki sezonun ortasında gelen Sadri Şener yönetiminin tüm fedakarlıkları, sezona Ersun Yanal gibi ülkenin en iyi taktisyenlerinden biriyle başlamanın tercih edilmesi, yapılan flaş transferler, şampiyonluk inancı, taraftarlara verilen büyük umutlar, 61. dakika şovları, neredeyse tüm Avrupa'ya kadar aşılanan kolbastı kültürü, halk ve yerel basının baskısı, alınan kötü sonuçlar sonrasında Yanal'ın istifası ve işte Trabzonspor'un 2008/2009 sezonundaki tablosu...
SEZON ÖNCESİ BÜYÜK UMUTLAR...
Süper Lig'de 2007/08 sezonunda taraftarlarını büyük hayal kırıklığına uğratarak ligi 49 puanla 6. sırada bitiren Trabzonspor'da, 2008/09 sezonunda durumun daha farklı olacağı belliydi. Sadri Şener yönetimi, mevcut teknik adam Ersun Yanal ile göreve devam edip, doğru bir karar verirken; hem kulübü, hem futbol takımını, hem de eldeki faktörleri komple yenilemeyi tercih etti ve bu uğurda bazı hamlelerde bulundu.
Neydi bu hamleler? Hüseyin Avni Aker Stadyumu'nda tadilat başlatıldı ve bunun sonucunda kale arkası tribünlerinin kapasitesi artırıldı. Stadyumda bazı yenilikler yapılırken, forma sponsorluğu için de Nike ile anlaşıldı.
Kulüp yapısıyla ilgili gelişmelere ek olarak Trabzonspor, transferde tam 23 oyuncuyu kadrosuna kattı ve bu konuda Avrupa'nın en çok transfer yapan takımı oldu. Bordo-mavili takıma Hrvoje Cale, Gustavo Colman, Tony Sylva gibi yabancıların yanında Galatasaray'da sözleşmesi biten Rigobert Song ve Türkiye liglerinde top koşturan en kaliteli yerli oyuncular olan Gökhan Ünal, Egemen Korkmaz, Selçuk İnan, Giray Kaçar gibi isimlerle birlikte Trabzonspor tam bir yıldızlar karması haline geldi. Takımın bir önceki sezon ile başlayan gençleştirme operasyonu, yaş ortalamasının 23.6'ya düşürülmesiyle son halini de aldı.
Trabzonspor yönetiminin bu hamleleri, yapılan flaş transfer ve sezon öncesi hazırlık kampında alınan başarılı sonuçlar, oynanan futbolun 70'li yılların sonunda sonlarındaki şaşalı günleri anımsatması, yıllardır yüzü gülmeyen bordo mavili taraftarda büyük umut yarattı ve sezon öncesi tam 16 bin kombine satıldı.
BURSA MAÇI GİDİŞATI BOZDU...
Trabzonspor'da 2008/09 sezonu öncesi yeşeren umutlar, ligin başlamasıyla birlikte yerini daha gerçekçi 'şampiyonluk' hayallerine bıraktı. Öyle ki, futbol takımı lige son derece iyi bir başlangıç yaptı ve aldığı başarılı sonuçlarla ilk haftalar itibariyle ligin zirvesine kondu. Ligin ilk 7 haftalık diliminde yenilgi yüzü görmeyen Trabzonspor, Galatasaray deplasmanında alınan 3-0'lık mağlubiyete rağmen ritmini bozmadı ve yürüşünü sürdürdü. Ta ki 15. haftaya kadar...
Süper Lig'de 15. haftada deplasmanda oynadığı Bursaspor maçına lider olarak gelen Trabzonspor, burada son dakikada yediği golün ardından 2-1 mağlup oldu ve zirveyi bıraktı... Bir daha da hiç alamadı... Bursaspor maçı öncesi şampiyonluk baskısının hat sahfaya çıktığı dönemde bu baskıyı kaldıramayarak, son 3 maçında 4 puan kaybeden bordo mavililer, Bursaspor'a karşı son dakikada yediği golle birlikte toplamda 7. puanını kaybetmiş oldu ve liderliği bırakmasıyla birlikte tam bir motivasyon dağılması yaşadı. Sercan Yıldırım'ın 90. dakikada attığı golde hakem hatasının olup olmadığı tartışması, yerini Trabzonspor yönetiminin lobisi olup olmadığına bırakırken, federasyon ve kulüp arasında da bir kriz başladı. Başkan Sadri Şener, basında Trabzon halkının nasıl zaptedileceği ile ilgili açıklamalarda bulunurken, takımın lehine seri halde hakem hatalarının yapıldığını söyledi. Şener'in hakemler hakkındaki ağır açıklamaları ve sonrasında PFDK'ya sevkedilmesi ise Trabzonspor ve federasyon ilişkisinde bağları zedeleyen son olay oldu.
YUSUF ŞİMŞEK ÇALIMI VE BİR KRİZ DAHA...
Turkcell Süper Lig'de ligin ilk yarısını ikinci sırada tamamlayan Trabzonspor, ilk yarının sonlarına doğru yaşanan olayları unuttu ve ara transferde ekonomik krize rağmen durmayarak, takımı daha da güçlendirmek ve şampiyonluğa giden yolda fire vermemeyi hedefledi. Ara transferde bir numaralı hedef olan Yusuf Şimşek konusunda yaşanan gelişmeler ise Trabzonspor'da kısa bir şok daha yaşattı.
Ligin ilk yarısında Bursaspor forması giyen Yusuf Şimşek, ilerleyen haftalar ile birlikte gol bölgelerinde sorunlar yaşamaya başlayan Trabzonspor orta sahasına aranan kan olarak düşünülmüştü. Gerek yaratıcı futbolu, asistleri, gerekse çalımları ve adam eksiltmesiyle bordo mavili takımda zafere giden süreçte kilit rolünü üstlenmesi düşünülen Yusuf Şimşek ile her konuda anlaşıldı. Yusuf'un Trabzonspor'a transfer olması beklenirken, başarılı futbolcunun bir anda Beşiktaş ile anlaşması ise bordo mavili kulüpte büyük sürpriz yarattı. Başkan Sadri Şener, Yusuf olayının ardından "Beşiktaş ve Bursaspor Kulübü'ne de zaten bu yakışırdı" diyerek iki takıma karşı da gizli bir savaş açarken, Trabzonspor, ara transferde Norveç Ligi'nde harikalar yaratan Brezilyalı oyuncu Alanzinho'yu transfer etti.
YEREL BASIN İLE HALKIN BASKISI YANAL'IN SONU OLDU...
Ligin ikinci yarısına yeni umutlarla başlayan ve hedeflerinde şapma yaşamak istemeyen Trabzonspor'da, ikinci yarıya yerel basın ve halkın baskısı damga vurdu. Trabzonspor'un özellikle Hüseyin Avni Aker Stadyumu'nda oynadığı maçlarda ciddi bir stres yaşaması, iç sahada beklenmeyen kayıplar getirirken, bordo mavilileri ligin zirvesinden uzaklaştırdı ve Trabzon şehrinde yanan şampiyonluk ateşini söndürdü. Bu ateşin sönmesiyle Ersun Yanal'a karşı ciddi bir baskı oluşturulurken, takımın kendi içinde de, Yanal'ın oyuncu tercihlerinden dolayı büyük sıkıntı yaşandı.
Önlemeyen bir düşüşle birlikte ligin 21. haftasında Denizlispor'a kendi sahasında 2-0 yenilen, ardından 23. haftada yine kendi sahasında Konyaspor'a 1-0 kaybeden, bir sonraki hafta Galatasaray ile 2-2 berabere kalıp, ardından Gaziantepspor'a deplasmanda 3-2 yenilen Trabzonspor'da Ersun Yanal'ın oyuncu tercihleri tartışılmaya başlandı. Sürekli olarak aynı 14 futbolcuyu oynattığı düşünülen Ersun Yanal'a karşı takımda fazla forma şansı bulamayan Giray Bulak ve bazı oyuncuların küstüğü iddiaları ayyuka çıkarken, yerel basında da eleştirinin dozu iyice arttı. Yanal'a karşı son derece yaralayıcı, haddinden fazla sertlikle atılan manşetlerle, Yanal ve futbolcuları dibe vuran söylemlerle Trabzon halkını da etkileyen Trabzon yerel basını, taraftarın futbolculara ve deneyimli teknik adama karşı cephe almasına neden oldu. Oluşan bu kaos ortamı sonrasında iyice köşeye sıkışan Ersun Yanal ise, Süper Lig'in 29. haftasında alınan Sivasspor yenilgisi sonrası, takım ligde 3. sıradayken istifa etti.
Trabzonspor ile Turkcell Süper Lig'de şampiyonluk yaşamak isteyen, sezon başında yaklaşık 81 milyon TL’lik harcama ile bu hedefe varmayı amaçlayan Trabzonspor'da bu istifa, özellikle yerel basının bir kez daha sorgulanması gerektiğini gösterdi. Futbolu son derece iyi bilen bir şehir olan Trabzon'da teknik adamlık yapmanın ne kadar zor olduğu yeniden ortaya çıkarken, çok coşkulu olan ve çabuk öfkelenen Karadeniz insanına karşı bir çalıştırıcının sonunun nasıl geldiğini tüm Türkiye adım adım izledi.
Yanal'ın istifası sonrası Trabzon'da kısa çaplı bir bölünme de yaşandı. Kimi kesimler Yanal'ın koskoca bir sezon boyunca ne futbol olarak, ne teknik olarak takıma hiç katkısı olmadığını savunurken, kimi kesimlerde de deneyimli çalıştırıcının Trabzonspor'a uzun yıllar sonra şampiyonluk hevesi yaşattığını ve yeni kurulan bir kadroyla ancak bu kadar başarı olabileceğini iddia etti. Bir yandan da yönetimi eleştiren kitleler ortaya çıktı... Onların da savunduğu gerçek, sezon başında yeni kurulan bir kadroyla Avrupa Kupaları'nı hedefleyen bir yönetimin, şampiyonluktan uzaklaşınca bu görüşten çark etmesi ve Yanal'ı istifaya sürüklemesiydi... Tüm bu görüşlere rağmen tek gerçek ise, taraflı - tarafsız büyük bir bölümün sempatisini kazanan Trabzonspor'da yeni bir hoca kıyımının gerçekleşmiş olmasıydı.
ŞAMPİYONLAR LİGİ DE KAÇTI...
Trabzonspor'da Yanal'ın istifasının yankıları uzun sürdü ancak teknik adam gittikten sonra futbolcuların formunda bariz bir yükselme görüldü. Klasiktir, bir takımda hoca görevden alındıktan sonra futbolcular kalan maçlarda ellerinden geleni yaparak en üst düzeyde performans gösterirler. Genelde de maçlarını kazanırlar... Böylelikle halkın gözünde, 'Demek ki takım başarısız sonuçlar alırken futbolcuların suçu yokmuş, suç hocadaymış' görüşü oluşur. Trabzonspor'da da aynısı oldu. Bordo-mavililer, Yanal'ın istifası sonrası teknik çalıştırıcı Ahmet Özen yönetiminde üstüste oynadığı 4 maçı da kazanırken, takım bir anda Şampiyonlar Ligi potasının içine girmişti ve tüm umutlar bu yöndeydi. Ta ki, son hafta oynanan Fenerbahçe maçına kadar... Trabzonspor, Süper Lig'in son haftasında sahasında Fenerahçe'ye karşı oynadığı maçı 2-1 kaybetti ve Şampiyonlar Ligi'ne katılamadı. Böylece, Trabzonspor sezonu Ersun Yanal'ın bıraktığı gibi 3. sırada tamamladı ve Avrupa Ligi vizesini aldı...
KOLBASTI FIRTINASI...
Kolbastı... Trabzon'un sembollerinden biri olan Kolbastı ya da Hoptek, bu yıl bordo mavili takımda da sezona damgasını vuran etkenlerden oldu. Yöneticiler, Kolbastı oyununu sembolleştirerek futbol maçlarında da bir gelenek haline getirmeyi amaçlarlarken, son derece başarılı olundu ve bir Kolbastı fırtınası yaşandı. Trabzonspor'un kendi sahasında oynadığı maçlarda sahne alan Kolbastı gruplarına ek olarak, futbolcuların da kazanılan maçlardan sonra saha içinde Kolbastı oynaması, taraflı tarafsız herkesin sempatisini kazandı. Kolbastı fırtınası, Türkiye'nin büyük bir bölümünü etkisi altına alırken, Avrupa'da da nam saldı.
GÜZEL GÜNLER GELECEK Mİ?
Evet... Trabzonspor'da koca bir sezon böyle geçti... 2008/09 sezonu, 25 yıl aradan sonra Trabzonspor'da bazı şeylerin değiştiği ve yeniden büyük takım olunduğunun hatırlatıldığı bir dönem oldu. Çok değil, yakın geçmişte Trabzonspor küme düşmeme mücadelesine bile girmiş, taraftarına kahır dolu günler yaşatmıştı. Bu sezon ise ortaya çok ama çok farklı bir tablo çıktı...
Geriye bakıldığında akıllarda bazı sorular var... Ersun Yanal ile devam edilmeli miydi? Edilmemeli miydi? Şampiyonluk hedefine varılamamasının sebebi Ersun Yanal'ın sistemi miydi yoksa futbolcuların hatası mıydı? İçinde son derece büyük bir ateş yanan Trabzonspor taraftarı, takıma yarar mı sağladı, zarar mı verdi? Tüm bu sorular artık geçmişte kaldı... Cevapları ise kesimlere göre değişiyor...
Ortak noktada buluşulan tek bir gerçek var. O da Trabzonspor'un ölü toprağını üzerinden attığı ve Ali Kemal Denizci ruhunu yeniden yakalamak üzere olduğu... Sahi ya, ne demişti Ali Kemal Denizci? “Trabzon'a gelecek takımı sevmiyorsak, önceden bir kızgınlık varsa, o maça 'Bunları 18 yayına sokarsak gol yemiş sayalım' diyerek motive olurduk. Ve sokmazdık...” İşte Trabzonspor yeniden o bütünlüğü, o ruhu yeniden yakalamak yolunda sağlam adımlarla ilerliyor...
Sözün özü, Süper Lig'e çıktığı tarihten bugüne kadar elde ettiği şampiyonlukların yanı sıra Avrupa'da gösterdiği başarılarla da Anadolu'da devrim yaparak herkesin gönlünde taht kuran Trabzonspor, geçmişiyle gurur duyarken, geleceğe ise umutla bakıyor…
SporX