argentina
11.03.2009, 10:17
Endüstriyel futbola hayır anlamına gelen ilk olarak Lazio ve Napoli sonra bütün italyan tribünlerinden yükselmiş futbolun sanayileşmesine karşı duruşun dünyadaki sloganı siz bu duruşa katılıyormusnuz ?
yoksa su andaki futboldan menunmuyuz
şimdiki futbolmu yoksa bizim hatırladımız 80 ve 90 lardaki paradan çok forma aşkımı?
''futbol, ezilen halkin mutlulugudur.''
demiş,george weah
''rıza pasını atarsa büyük tehlike yaratabilir'' diyerek başladık, ''madida vuruyor ve top ağlarda gol!'' diye bitirdik son dönemlere doğru mahalle maçlarımızı. 'en' sevdiğimiz futbolcunun adını sayıklayarak adım attığımız mahalle maçları şimdiki nesillerde ''tikky futbol'' oynayan ronaldinho'lar ile dolup taşar oldu. başka boyutlara taşınan futbolun ''saf'' zamanlarını gören son jenerasyon olmak canımı sıkıyor ciddi anlamda. bizler büyüdükçe futbol da büyüdü fakat büyüyen rekabetten ziyade futbolun endüstrisi oldu. ... kırdığı rekorun egale edilebilmesi için 115 sene geçen, stadları resmi futbol müzesi ve dünyanın en eski stadı olan preston north end'i her ne kadar hâlâ daha 30.000 ortalama kombine satsalar dahi iddia kuponları haricinde duyanımız, bilenimiz daha da kötüsü yad edenimiz yok. evinde oynadığı maçın gelirlerinin %60'ını almak yerine sırf güzel futbol adına o dönem için dünyanın en büyük stadyumuna sahip olmasına rağmen bu teklife karşı çıkıp ''stad gelirlerinin eşit dağıtılması'' önerisini sunan santiago bernabeu'nun emaneti şimdilerde endüstriye dönüşmüş futbolun gözbebeği, adeta simgesi. artık celtic-glasgow maçlarının galibi protestanlar ya da katolikler değil eskisi gibi. roma-lazio, liverpool-everton, genoa-sampdoria maçlarının galibi ''kesimler''den de ziyade cepteki para oluyor ... ... aynı orantıda endüstriye dönüşen futbol sağolsun kendisini o takıma ait hisseden taraftarlar kendilerini simgelediklerini inandıkları takımları ile birlikte tribünde mücadele edemiyor, ''birlikte'' olamıyorlar ki artık ait olduğun takıma koşmanın kriteri ''sevgi''den ziyade paraya dönüşür oldu. velhasıl zoruma gidiyor bi' kesimi, halkı temsil eden futbolun sermayenin bi' parçası olması. cebi dolu olanın hafta sonu eğlencesi olması. yeni nesillere bu şekilde aktarılıyor olması. takımlarını dünya kupasına gönderebilmek adına para toplayan kamerun halkından, kendi takımına iddia'da oynayarak para kazanan seyirciye dönüşen taraftar portresi. kadıköy'de galip geldiğimiz vakit ertesi gün ilk iş rakip takımlı olan en yakın arkadaşını aramaya koyulan ''bacaksız velet''in gözlerinde ki ''biz! kazandık'' kâr etmiyor artık ki, biz! olma durumu kalmadı. o bizim atkımızla yüreğimizi ısıttığımız kış günlerinde koşup gittiğimiz sevdamız reklam panolarına dönüştü artık. turkcell bi' yandan saldırıyor, bank asya bi' yandan. oyunlar yetmiyor, endüstri büyükdükçe kollara reklamlar, şortlara reklamlar. artık futbolda kazanan wm sistemi, çift ön libero falan değil. 3'e, 5'e, 2'ye de tenezzül edilmiyor artık. en çok zoruma gideni de artık futbolda kazanan ''hadi koçum, göreyim seni!'' değil. artık kazanan para, para, para!
... ve o sevdiğimiz, koştuğumuz futbolun kemikleri sızlıyor.
futbol ne olur evine dön
yoksa su andaki futboldan menunmuyuz
şimdiki futbolmu yoksa bizim hatırladımız 80 ve 90 lardaki paradan çok forma aşkımı?
''futbol, ezilen halkin mutlulugudur.''
demiş,george weah
''rıza pasını atarsa büyük tehlike yaratabilir'' diyerek başladık, ''madida vuruyor ve top ağlarda gol!'' diye bitirdik son dönemlere doğru mahalle maçlarımızı. 'en' sevdiğimiz futbolcunun adını sayıklayarak adım attığımız mahalle maçları şimdiki nesillerde ''tikky futbol'' oynayan ronaldinho'lar ile dolup taşar oldu. başka boyutlara taşınan futbolun ''saf'' zamanlarını gören son jenerasyon olmak canımı sıkıyor ciddi anlamda. bizler büyüdükçe futbol da büyüdü fakat büyüyen rekabetten ziyade futbolun endüstrisi oldu. ... kırdığı rekorun egale edilebilmesi için 115 sene geçen, stadları resmi futbol müzesi ve dünyanın en eski stadı olan preston north end'i her ne kadar hâlâ daha 30.000 ortalama kombine satsalar dahi iddia kuponları haricinde duyanımız, bilenimiz daha da kötüsü yad edenimiz yok. evinde oynadığı maçın gelirlerinin %60'ını almak yerine sırf güzel futbol adına o dönem için dünyanın en büyük stadyumuna sahip olmasına rağmen bu teklife karşı çıkıp ''stad gelirlerinin eşit dağıtılması'' önerisini sunan santiago bernabeu'nun emaneti şimdilerde endüstriye dönüşmüş futbolun gözbebeği, adeta simgesi. artık celtic-glasgow maçlarının galibi protestanlar ya da katolikler değil eskisi gibi. roma-lazio, liverpool-everton, genoa-sampdoria maçlarının galibi ''kesimler''den de ziyade cepteki para oluyor ... ... aynı orantıda endüstriye dönüşen futbol sağolsun kendisini o takıma ait hisseden taraftarlar kendilerini simgelediklerini inandıkları takımları ile birlikte tribünde mücadele edemiyor, ''birlikte'' olamıyorlar ki artık ait olduğun takıma koşmanın kriteri ''sevgi''den ziyade paraya dönüşür oldu. velhasıl zoruma gidiyor bi' kesimi, halkı temsil eden futbolun sermayenin bi' parçası olması. cebi dolu olanın hafta sonu eğlencesi olması. yeni nesillere bu şekilde aktarılıyor olması. takımlarını dünya kupasına gönderebilmek adına para toplayan kamerun halkından, kendi takımına iddia'da oynayarak para kazanan seyirciye dönüşen taraftar portresi. kadıköy'de galip geldiğimiz vakit ertesi gün ilk iş rakip takımlı olan en yakın arkadaşını aramaya koyulan ''bacaksız velet''in gözlerinde ki ''biz! kazandık'' kâr etmiyor artık ki, biz! olma durumu kalmadı. o bizim atkımızla yüreğimizi ısıttığımız kış günlerinde koşup gittiğimiz sevdamız reklam panolarına dönüştü artık. turkcell bi' yandan saldırıyor, bank asya bi' yandan. oyunlar yetmiyor, endüstri büyükdükçe kollara reklamlar, şortlara reklamlar. artık futbolda kazanan wm sistemi, çift ön libero falan değil. 3'e, 5'e, 2'ye de tenezzül edilmiyor artık. en çok zoruma gideni de artık futbolda kazanan ''hadi koçum, göreyim seni!'' değil. artık kazanan para, para, para!
... ve o sevdiğimiz, koştuğumuz futbolun kemikleri sızlıyor.
futbol ne olur evine dön