PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : BMN Röportaj - Cevat Ocak - Derin Trabzonspor Kitabı'nın Yazarı



Tunga
06.12.2008, 13:29
“Trabzonspor, Ona Hayat Verenlerin Hayatıdır”

BMN Dergisi’nin bu sayısında kısaca tanıtımını yaptığımız “Derin Trabzonspor” kitabının yazarı, gazeteci yazar Cevat Ocak ile görüştük. Trabzonspor camiasına ışık tutacak bu kitapta sadece Derin Trabzonspor irdelenmemiş, aynı zamanda Trabzonspor Tarihi’nin resmi olmayan kaydı da tutulmuş adeta. Özellikle genç taraftarlarımıza ışık olacağına inandığımız bu kitabı kaleme alan Cevat Ocak, BMN olarak bizlerin sürekli yanında olan bir isim. Biz de hem kitabı biraz daha tanıtabilmek, hem de Trabzonspor’un “derinliklerine” olan ilgiyi arttırabilmek için kendisiyle bir röportaj yaptık.

http://img391.imageshack.us/img391/3156/cevatocakxn5.jpg

Tunga Liman: Cevat Bey öncelikle bu röportaj talebimizi kırmadığınız için çok teşekkür ederiz. Trabzonspor’un derinlikleriyle ilgili kitabınızdan önce sizi kısaca okurlarımıza tanıtabilir miyiz?
Cevat Ocak: Ben Trabzon doğumlu ve iyi bir Trabzonsporluyum. Trabzonspor’un o şampiyonluk yıllarında ortaokul öğrencisi iken maç günleri okuldan kaçıp, Avni Aker’in kapılarında bekleyip büyüklerimize “Abi beni de maça götürür müsün” diyenlerdenim. Gazeteciliğe 1983 yılında yerel Karadeniz Gazetesinde başladım. Daha sonra sırasıyla Güneş, Tercüman, Bulvar gazetelerinde ve TRT de çalıştıktan sonra 5 yıl aralıksız Milliyet gazetesinde muhabir olarak çalıştım. 1991 yılında Trabzon belediyesine geçerek basın bürosunda çalışmaya başladım ve halen bu görevimi sürdürüyorum. Bu görevimin yanısıra sırasıyla Türksesi, Karadeniz Olay, Spor Ekstra, Ekspres, Taka ve İlkhaber gazetelerinde aralıksız 16 yıl spor yazarlığı yaptım.


Tunga Liman: Röportaja kitabınızın kapağındaki harika sözler için sizi tebrik ederek başlamak istiyorum. Konusu Derin Trabzonspor olan bir kitap için bundan iyisi olamazdı herhalde: “Trabzonspor, ona hayat verenlerin hayatıdır”. Bu söz sizin öyle değil mi?
Cevat Ocak: Evet bu söz tamamen bana ait. Ben Trabzonspor’un tarihini, şampiyonluklarını ve bugünlere nasıl geldiğini 1990 yılından beri irdeleyen bir kişiyim. Araştırmalarımdan edindiğim bilgiler beni, “Trabzonspor, kendisine hayat verenlerin hayatıdır” sözüne getirdi.


Tunga Liman: Biz yakın zamana kadar Trabzonspor’a bakışı değerlendirirken, gelenekselciler – yenilikçiler ayrımı yapıyorduk. Bir süredir ise “Derin Trabzonspor” dile getirilen bir söz oldu. Kitabınızda bunun tarifi olsa da bir kere daha sizden rica edebilir miyiz? Nedir Derin Trabzonspor?
Cevat Ocak: Bir kere şunu belirtmek isterim ki, Trabzonspor çok özel bir yapıya sahip yegane kulüptür. Gerek kuruluş aşamaları, gerek şampiyonluk yılları ve gerekse de buhranlı dönemleri atlatması, hep içerisinde barındırdığı derinliklerin ruhundan gelmektedir. İşte Trabzonspor’a yön veren o derinlikler, her zaman Trabzonspor’un iyi yönetilmesini isterler. Çünkü, onu küçük bir bebekken alıp bugünlere getiren onlardır. Bir çocuğun eğitimi gibi bir şeydir onların yaptığı. Elbette ki kendi ellerinde olması onları daha çok mutlu eder ama, kulüp ve takım performansını yükselten anlayışa da “Hadi gidin” demezler

Tunga Liman: Derin Trabzonspor, Trabzon şehrinin derinliklerinde midir? Yani Derin Trabzonspor’un bir temsilcisi olmak için coğrafi olarak Trabzon’da olmak bir zorunluluk mudur? Bu kökü çok eskilere dayanan “Trabzon İstanbul’dan mı, Trabzon’dan mı yönetilsin” sorusuna bir cevap mıdır?
Cevat Ocak: Derin Trabzonspor kendisine fikren ve bedenen yakın insanları içerisinde barındırır. Bu kişiler Trabzon’da da olabileceği gibi İstanbul’da veya bir başka kentte de olabilirler. Yeter ki, fikirsel ve fiziksel yakınlık olsun. Derin Trabzonspor, kulüp başkanının elbette ki Trabzon’da olmasını arzu eder. Ancak bu “olmazsa olmaz” değildir. Ama onlar için “olmazsa olmaz”, Trabzonspor’un Trabzon’dan yönetilmesidir. Hele hele de 2000 kongresiyle birlikte bu fikir daha da kuvvetlendi. Ayrıca, yine 2000 kongresinden sonra İstanbul’ta oturan eski yöneticilerin yüzde 80’i de Derin Trabzonspor ile yakınlaştılar. Çünkü, onlar da gerçeğin farkına vardılar.


Tunga Liman: Kitabınızda “Trabzonspor, Trabzon’dan yönetilsin” demiyor, “Trabzon yerinden yönetilsin” diyorsunuz. Bu yerin ise Trabzon olduğu belli. Peki bu Trabzonspor’u Trabzon’a sıkıştırmak olmuyor mu?
Cevat Ocak: Trabzonspor’un Trabzon’dan yönetilmesini isterken başkan mutlaka Trabzon’da olsun fikrinde değiliz. Başkan ve bazı yöneticiler Trabzon dışından da olabilirler. Ama istiyoruz ki, karar mekanizması Trabzon’da olsun. Yani kulübün geleceği ile ilgili kararlar Trabzon dışındaki ofislerde Başkanın iki dudağı arasından çıkmasın. Trabzonspor yöneticilerin çoğunluğu tarafından yönetilsin. Trabzonspor’a seçilen yönetici yönetilen konumda olmasın. Maalesef Trabzonspor İstanbul’dan yönetildiği zaman Trabzon’daki yöneticiler yönetilen konumunda görev yapıyorlar. Bu da buradaki yöneticileri futbolcular, Teknik direktör ve kamuoyu nezdinde küçük düşürüyor. Futbolcular ve teknik direktörler başkana bağımlı olarak Trabzon’dan kopuk çalışıyorlar ve bu da olumsuz sonuçlar doğuruyor. Mesela Ziya Doğan’ı sırf Nuri Albayrak getirdiği için Trabzon’daki başta Asbaşkan olmak üzere bazı yöneticilerle geçinemedi. Yine bazı ünlü diye alınan futbolcularda aynı bu şekilde Trabzon’a gönderildikleri için buradaki yöneticiler sorunlarıyla ilgilenmedi. Sonuçta zararı hep Trabzonspor gördü. Trabzonspor’un gerek şampiyonlukları, gerekse de diğer yıllardaki en başarılı döneminde kulübün Trabzon’dan yönetilmesinin katkısı inkar edilemez bir gerçektir. Kulüp ne zaman İstanbul’dan yönetilmişse hem kulüp hem de takım performansı hep dibe vurmuştur. Bunlara kitabımda da yer vermişim.

Tunga Liman: Kitabınızda Ali Özbak’ın köşe yazısından alıntılanmış bir bölümde, Albayrak’ın kongrelerde baş göstermemiş olmasına rağmen ilk katıldığı kongrede aday olduğu ve Derin Trabzonspor’u temsil ettiği iddia edilen iki adayın toplamından fazla oy aldığı vurgulanıyor. Öyleyse bu Derin Trabzonspor derinliğini kayıp mı ediyor; yoksa Albayrak ve onun elindeki maddi manevi güç, Derin Trabzonspor’u da ikna mı etmişti? Derin Trabzonspor hala eskisi kadar etkili midir?
Cevat Ocak: O kongre Derin Trabzonspor’un bölündüğünün en açık örneği idi. Nuri Albayrak asbaşkan tercihini Haşım Sayıtoğlu’ndan yana yapması bunda etkili oldu. Çünkü iyi biliyorum ki Albayrak,’ın daha önce Asbaşkanlık teklif ettiği bazı isimlere Derin Trabzonspor vize vermediği için görev kabul etmediler. Tabi bu arada Trabzonspor kongrelerini çok iyi bilen Haşım Sayıtoğlu’nun liste tercihi ve seçim kazanma formülü Albayrak’ı başkan yapmıştır. Eğer o kongrede Özkan Sümer aday olmamış olsaydı İskender Önal banko seçimi kazanırdı. Belki de Sümer sırf bu yüzden ortaya çıktı veya çıkarıldı. Albayrak yönetiminde altyapının başına gelmesi de bu ihtimali kuvvetlendiriyor.

Tunga Liman: Genç nesil Trabzonsporlu Taraftarlarımız, zaman zaman efsaneyi yaratan değerlerimizle karşı karşıya geliyor. Efsanenin parçası olmuş olanlar genelde “eskinin tanınmamasından” şikayetçi. İyi ama bugünlere kadar genç arkadaşlarımıza etraflıca bu efsanenin tarihini, oluşumunu, gelişimini anlatacak eserler yoktu. Bunda efsane değerlerin suçu, ya da kusuru yok mu? Kulübün internet sitesindeki bölüm bölüm ve çok özet haldeki resmi bilgiler dışında; ki onların da bazılarında yanlışlıklar var; kaynak yok ki insanları aydınlatacak.
Cevat Ocak: Çok haklısınız. Bugün 20-30’lu yaş kuşağı gençler tabi ki efsane günleri yaşamadıkları için kim kimdir bilemezler. İşte ben “Derin Trabzonspor” kitabını sırf bu yüzden hazırlardım. O günleri yaşamayanlar için bir kılavuz olsun istedim. Bugüne kadar da böyle bir kitap hazırlanmadı. Mesela Trabzonspor Avni Aker’de Leverpool’u, İnter’i, Barcelona’yı nasıl yenmiş. Şampiyonluklara nasıl, hangi teknik direktör ve futbolcularla ulaşmış. Başkanlar kimlerdi. Kolay değil, Anadolu’dan bir takım çıkıp futboldaki İstanbul imparatorluğuna son vermesi. Bir başarı bir kez yakalandığı zaman tesadüf olarak değerlendirilebilir. Ama Trabzonspor bunu tam 6 kez başardığı için bu başarı asla tesadüf değildir. Bu bir planlamanın, bir yönetim anlayışının, bir ezilmişliğin ve hor görülmüşlüğün ürünüdür. Bütün bunlar kitapta açık bir şekilde anlatılmaktadır. Sanırım bugünlerde o eski günleri anlatan bir de belgesel hazırlanıyor. Bütün bunlar Trabzonspor’u gelecek kuşaklara anlatması bakımından çok önemlidir. Ama insanlar bu tür yayınları mutlaka alıp okumalıdırlar.

Tunga
06.12.2008, 13:29
Tunga Liman: Biz sizin kitabınızla birlikte son dönemde yazılmaya başlanan kitapları, arşiv niteliğinde oldukça önemsiyoruz. Bu eski günleri anmanın dışında, aslında bugünlerde de yaşanan türlü sıkıntıların geçmiştekilerle benzeştiğini ve onların da türlü yokluklar içinde aşıldığını vurgulamak açısından önemli. Yani ders çıkarılması gereken çok nokta var aslında. Mesela 70’li yıllarda Trabzonspor’un birinci lige yükselmek için verdiği mücadele ve o stresi yüksek son maçlardaki hayal kırıklıkları aslında bizim 96 ve 2005 yıllarında yaşadığımız hayal kırıklıklarından çok da farkı yok. Oysa görüyoruz ki, o dönemdeki Trabzonspor bu olumsuzluklardan pes etmek ve yılmak yerine hırslanarak ve her sene üstüne koyarak sonunda arzuladığı başarıya ulaşıyor. İşte tam da bu noktada geçmiş o özel günleri bir daha hatırlamak ve esinlenmek açısından kitabınız çok değerli. Bunun gibi örnek alınacak çok bilgi var kitabınızda. Sizin bu kitabı yazarken de hedefiniz bu muydu?
Cevat Ocak: Tabi ki yukarıda da belirttiğim gibi Trabzonspor nasıl şampiyon olmuştu, yıllardır neden şampiyon olamıyordu. Bunların çok iyi bilinmesini istiyordum. Özellikle de Trabzonspor’u yönetenler ve taraftarlar bunu çok iyi bilmesi gerekir. Mesela 1996 yılında şampiyon olamadık diye çoklarımız eleştirdik. Oysa daha sonraki yıllarda da gördük ki lig ikinciliği veya şampiyonluğa oynamak bile büyük bir başarı idi. Yine Atay Aktuğ döneminde olduğu gibi. Bu kitapta bir şeyi daha ortaya serdim ki, son yıllarda Trabzonspor camiası öylesine bölündü ki, takım şampiyonluğa giderken neredeyse birileri onu geri çekiyordu. “Ben varsam başarı var olsun. Ben yoksam başarı da olmasın” mantığı kulübü yönetenler veya yönetmeye aday olanları esir aldı. Daha doğrusu Trabzonspor’un nasıl yönetilmesi gerektiğini, kimlerin nasıl yönettiğini ve nasıl yönetemediklerini ortaya serdim bu kitapla. İnşallah okuyanlar bundan ders alırlar.

Tunga Liman: Kitabınızda Atay Aktuğ döneminde başlatılan 100 000 Üye kampanyasının Derin Trabzonspor’un etkinliğine bir darbe vurduğunu ve bunun da kongreleri etkilemeye başladığını söylemişsiniz. Son kongreden kısa bir süre önce Sn. Kenan İskender’in de 100 000 Üye Kampanyasına muhalif bir demecini okuduk. O zaman belki de ilk kez Derin Trabzonspor’un 100 000 Üye kampanyası hakkındaki fikirlerini açık açık duymuş olduk. Biz bu kampanyanın kulübe maddi bir katkı sağlanmasının ötesinde faydaları olduğunu düşünüyoruz. Sizin bu konudaki görüşleriniz nedir?
Cevat Ocak: Öncelikle şunu belirtmek isterim ki maddi kaynak sağlanacak diye her önüne gelen Trabzonspor gibi bir kulübe üye olmamalıdır. Öyle birileri çıkıpta 100 üyenin, 300 üyenin aidatını yatırarak kulübe üye olunmaz. Kulübe üye olacak insanların kulübü sahiplenmeleri gerekir. Bakınız o kampanya çerçevesinde üye sayısı 19 bin dolayına yükseldi. Peki son kongrede aidatı yatırılan kaç üye vardı. 6 bin civarında. Öyleyse nerede geri kalan üyeler. Demek ki, bu kampanya sağlıklı değildi. Bana göre 100 bin üye kampanyası yerine 100 bin taraftar kampanyası daha yararlı olurdu. İnsanları Belli bir aidat karşılığı önce taraftar üye yapacaksın. Onlara Trabzonspor taraftar kimlik kartları vereceksin. Onların hem ürünlerden hem de biletlerden indirimli yararlandıracaksın. Sonra kulübü sahiplenme durumlarına göre iki veya üç yıl sonra üyeliğe kabul edeceksin.


http://i366.photobucket.com/albums/oo110/bordomavinet/bhyt/bmn.png

Tunga Liman: Derin Trabzonspor tarifi belki de Derin Devlet kavramından yola çıkıldığında itici geliyor ve olumsuz bir çağrışım yaratıyor. Aslında biliyoruz ki, Trabzonspor’da bahsedilen Derinlik ve Derin Trabzonspor üyeleri Trabzonspor’u ailelerinden bir fert gibi görülüyor. Zarar gördüklerinde müdahil olmak zorunluluğu hissediyorlar. Peki bu programlı bir örgütlenme midir, yoksa aynı tür düşünen ve münferit kişilerin düşüncelerinin bir olması dolayısıyla kullanılan genel bir tabir midir?
Cevat Ocak: Bu bir örgütlenme değildir. Bu bir fikir birliği, yönetişim birliği, gönüldaşlık, sahiplenme gibi bir şey. Derin Trabzonspor’u oluşturan insanlar bugün 55-70 yaş arasındalar. Siz zannediyor musunuz ki, 20-30 yıl sonra bu insanlar ölünce derin Trabzonspor olmayacak. Sebahattin Kundupoğlu, Rifat Dedeoğlu, Süha Akçay gibi isimler bu Derin Trabzonspor’un temellerini atmışlar. Ama onlar öldükten sonra da Derin Trabzonspor özelliğinden ve gücünden hiçbir şey kaybetmemiştir. Öyleyse bugün Derin Trabzonspor diye bilinen isimlerin de arkasından mutlaka yeni isimler gelmektedir. “Derin Trabzonspor”, Trabzonspor varolduğu sürece varlığını hissettirecektir.

Tunga Liman: Özellikle kongre süreçlerinde, Trabzonspor’da birlik beraberlik mesajları verilir. Bunun önemine vurgu yapılır. Bu söylenince hoş olsa da özellikle 2000 kongresinden sonra pek de söylendiği gibi insanların birleşmeye taraftar olmadıklarını görüyoruz. Şahsi fikrim, birlik beraberlikten ziyade yarışın; ama nizami ve centilmenlik kuralları içindeki bir yarışın olmasıdır. Hatta adayların kongreden çok önceden programlarını, vaatlerini ve bunların kaynaklarını açıklamasını gerekli buluyorum. Çünkü birlik ve beraberlik içinde, üzerinde uzlaşmayla yapılan listeli seçimlerin sonucunun Trabzonspor’a fayda sağlamadığını görüyorum. Öyleyse biz camia olarak, bu tarz adil ve centilmence bir seçim yarışı yapamıyor muyuz?
Cevat Ocak: Bakın aslında 2002 kongresinde Özkan Sümer-Ahmet Ağaoğlu yarışı, yine 2003 kongresinde Atay Aktuğ, İskender Önal, Bahri Köse yarışında, 2004 de Atay Aktuğ - Osman Abanoz, 2005’de Nuri Albayrak-İskender Önal-Özkan Sümer yarışmaları medeni ve centilmenlik kuralları içerisinde yapılmıştır. Kitabımda da belirttiğim gibi Trabzonspor’un iki önemli kongresi vardı. Birincisi 2000 yılı kongresi, diğeri de son kongre olan 2008 kongresidir. Bu kongrelerin özelliği ve önemi Trabzonspor’un takım ve kulüp performansı olarak dibe vurduğu ve mutlaka kurtarılması gerekmesidir. Bunun için başta Derin Trabzonspor olmak üzere toplumun ve sivil toplum örgütlerinin topyekün kulübü sahiplenmeleri vardır. Trabzon’daki sağduyulu kesim bu iki kongreyi de Trabzonspor’un kurtuluşu olarak görmüş ve öyle sandık başına gitmiştir.

Tunga Liman: Ağaoğlu’nun iki adaylık süreci de Türkiye’de eşine az rastlanır olaylara sahne oldu. İlki seçimi kaybetmiş ama en çok oyu almış olması, ikincisinde ise son günlerde adaylıktan vazgeçmesi idi. Her ikisi de gerçekten de eşine az rastlanır olaylardı. Özellikle Trabzon dışındaki taraftarlar Ağaoğlu’na vizyonu ve söylemleriyle destek verdi ve hala veriyor. Oysa anladığımız kadarıyla “derinlikler” onu kontrol edemeyecekleri bir güç gibi görüyorlar ve sürekli olarak müdahil olma ihtiyacını duyuyorlar. Derinliklerin Trabzonspor’un menfaatlerini sürekli gözettiğini düşünecek olursak, o zaman bu işe bu kadar istekli ve çalışkan, hem de en zor dönemlerde yöneticilik yapıp, içinde bulunduğu yönetimde de başarılı olmuş biri neden bunca hizmetten sonra sindirilemiyor sizce?
Cevat Ocak: Trabzonspor’un derinlikleri yönetimlerde görevli iken İstanbul’a gidip ulusal medyada atıp tutanı pek fazla sevmez. Üç kuruş verip 30 kuruş reklam yapıyorlar diye tepki de gösterir. Ahmet Ağaoğlu da zaman zaman derinliklerle iyi geçinir, zaman zaman da İstanbul’da öyle açıklamalar yapar ki, onları hepten karşısına alır. Aslında Ağaoğlu Trabzonspor için yararlı bir yönetici. Özkan Sümer ile yarıştığı kongrede çok oy aldığı için “Başkan ben olmalıyım” diye tutturmasa derinliklerde daha sempatik karşılanacaktı. Hatta derinlikler “Özkan Sümer ile bir dönem daha devam et sonra başkan sensin” teklifini bile yaptılar. Ama o etrafını dinleyerek derinliklerle savaşı tercih etti. Bu savaş onu Trabzonspor’dan uzaklaştırdı. Daha sonraki kongrede derinliklere yaslansaydı etrafının bütün tehditlerine rağmen kongreye bir gün kala Trabzon’dan kaçmaz ve Trabzonspor’a başkan olurdu. Bana göre Ahmet Ağaoğlu çok büyük bir fırsatı kaçırdı. Belki bugün hala daha Trabzonspor’un başkanı idi. Çünkü, iyi projeleri vardı.


Tunga Liman: Trabzonspor belki de türlü sıkıntıların sonucunda kongrede Atay Aktuğ ismi üzerinde birleşti. Ben Aktuğ yönetimini bir devrim olarak görüyorum. 100 000 Üye gibi ütopik gelen bir kampanyayı başlatması bir tarafa, kulüpte çok ciddi kurumsal hamleler yapıldı. O tarihlerde Türkiye, Trabzonspor’un bir ilki daha gerçekleştirdiğini ve spor kulüplerinin kurumsallaşma modeline Trabzonspor’un örnek olduğunu dillendirmekteydi. Bugün kurumsallaşma konusunda geriden izlediğimiz camialara bile korku salan bir Trabzonspor vardı. Sonra transfer başarısızlıkları, Anorthosis faciası ve atılan tüm olumlu adımların bir kalemde silinmesi ve sonucunda o günün konjonktürüne “uygun” bir adayın başkan olması. Tam da o dönem, benim şahsen “derinliklerden” müdahale beklediğim bir dönemdi. Oysa “derinlikler” Aktuğ’u tutamadığı gibi, içlerinden iki aday çıkararak liyakatini ispatlamamış bir başka adayın seçimi kazanmasında etkili oldular. Neden böyle oldu?
Cevat Ocak: Tamamen doğru. yukarıda da belirttiğim gibi derinliklerin kendi aralarında ikiye hatta üçe bölündüğün bir örnekti o kongre. Atay Aktuğ’u da derinlikler getirdi. Ama ikinci yılında Aktuğ’a karşı oldular. Bunda Aktuğ’un da hatası yok değil. Atay Aktuğ, her şeyi ben bilirim havası ile kulübü adeta tek başına yönetmeye kalktı. 2000 yılından sonraki en başarılı dönem onun dönemidir. Kurumsallaşma adına çok önemli adımlar atıldı. Ancak, ikinci yılında değişime uğramamış olsaydı, derinliklerle kavgayı seçmemiş olsaydı bugün hem kendi başkanlığı devam ediyor olacaktı, hem de belki de Trabzonspor şampiyonluğa ulaşacaktı. İkisine de yazık oldu.

Tunga Liman: Son kongre sürecinden önce, eski başkanımız Şamil Ekinci’nin bir açıklamasını okumuştum. Diyordu ki “Trabzonspor’un paraya ihtiyacı vardır; ama paralı başkana değil. Yani paralı olması şart değil.” Bu söyleme aynen ben de katılıyorum. Trabzonspor marka değerini yükseltecek ve ticari anlamda büyüyecek olursa, gerçekten de paralı başkana değil, parayı iyi idare edebilecek başkana ihtiyacı var diye düşünüyorum. Ekonomik olarak bakıldığında, şehir olarak Trabzon’un büyüme potansiyeli düşük görülüyor. Bu da Trabzonspor’un Trabzon dışında da büyümesi gerektiğini işaret ediyor. Örneğin İstanbul bunun için biçilmiş bir kaftan. Benzin istasyonu da bunun iyi bir göstergesi. Sadece bu da değil, taraftar potansiyelini ve bu potansiyelin maddi gücünün de görece olarak yüksek olduğunu düşünecek olursak, kulübün İstanbul ve diğer büyük illerde büyümesi doğru olmaz mı? Buna Derin Trabzonspor’un yaklaşımı nedir sizce?
Cevat Ocak: Trabzonspor’un paralı başkana değil, parayı kullanabilecek başkan ve yönetime ihtiyacı vardır. Paranın tek başına Trabzonspor’a felaket getirdiğini gördük ve yaşadık. Onun için paradan önemlisi bilgi ve akıldır. Trabzonspor’un Trabzon dışındaki tek varlığı İstanbul Kartal’daki tesisleridir. Bu tesisler Trabzonspor’un Trabzon’dan yönetildiği, paralı değil parasız başkan Faruk Özak ve yönetimi tarafından Trabzonspor’a kazandırılmıştır. Yine Parasız başkan Özkan Sümer’in limanı Trabzonspor’a kazandırmak için ne kadar çalıştığını ama başaramadığını çok iyi biliyoruz. Paralı başkan ve yönetimler bu gibi kaynak getirici işlerle uğraşmazlar. Onlar günübirlik kulübü yönetirler. Kulübün her zaman kendi paralarına veya paralı başkanlara ihtiyaç duymasını arzu ederler. Bunun için Derin Trabzonspor bu gibi başkan ve yönetimlere karşıdır.

Tunga
06.12.2008, 13:31
Tunga Liman: Son yıllarda duymaktan usandığımız bir söz her yerde çıkıyor karşımıza. Deniyor ki: “Futbolun endüstriyelleşmesiyle birlikte bu arenada dönen paralar arttı ve Trabzonspor sportif rakiplerinin çok gerisinde kaldı”. Bu da şampiyon olamamamıza sebep gösterildi. Öncelikle biliyoruz ki, aradaki fark bu kadar büyük olmasa da, şampiyonlukları kazandığımız dönemlerde de ekonomik olarak rakiplerimizin gerisindeydik; ama şampiyon olmuştuk. Hem de defalarca. Oysa şimdi bu, sanki başarısızlıklara bahane olarak önümüze konuyor diye düşünüyorum. Bir taraftan da potansiyelimize bakınca aslında gücümüzün çok küçük bir kısmını kullanıyoruz diye düşünüyorum. Sizin bu konuya yorumunuz nedir? Sizce Derin Trabzonspor buna muhalif midir?
Cevat Ocak: Bir kere şunu belirtmek isterim ki fazla para harcamak sağlıklı transfer yapmak demek değildir. Trabzonspor’un kendine özgü bir yapısı vardır. bu yapı korunarak transfer yapılmalıdır. Bir kere kendi evlatlarına değer veren bir anlayış hakim olmalıdır kulüpte ve taraftarlarda. Bakınız kimse Galatasaray maçından sonra Cale’yi, Colman’ı Gökhan Ünal’ı konuşmuyor ama herkes Tayfun, Hüseyin, Tolga’yı konuşuyor. Zaten sezon başında da çoğunluk bunların gitmesini istiyordu. Ama görüyoruz ki şu ana kadar takımın en iyisi ve yürekten oynayan futbolcu Hüseyin’dir. Şimdi ben diyorum ki Hüseyin’den, Tayfun’dan, Hasan’dan daha iyi oyuncu alamıyorsan o zaman niye para harcıyorsun. Son yıllarda Trabzonspor’un formasını haketmeyen çok sayıda yabancı ve yerli futbolcu transfer edildi. Oysa bu formayı hakeden çok sayıda Trabzonsporlu futbolcular bu kentten uzaklaştırıldılar. Bunların başka takımlarda nasıl oynadıkları ortadadır. Bakınız Trabzospor 2000 yılından sonraki süreçte iki kez üst üste kupa kazandı ve iki kez üstü üste şampiyonluğu kılpayı kaçırarak ikinci oldu. Bu kadrolarda Fatih Tekke, Gökdeniz, Hüseyin, Mehmet Yılmaz gibi Trabzonlu futbolcuların çok büyük katkısı vardı. Bakınız bugünkü transfer politikası bile çok yanlıştır. 50 trilyon lira harcanarak belki de tarihin en yüksek maliyetli transferleri yapılmıştır. Ama 7 maçta da görüldü ki bu transferler hala daha tartışılıyor. Keşke Trabzonlu olan Sivas’daki Abdurrahman, Ankaraspor’daki Özer Hurmacı, Gençlerbirliği’ndeki Engin Baytar da transfer edilebilseydi. Trabzonspor altyapısından gelen futbolcular A takımda oynamayı artık hayal edemiyorlar. Onların hayalleri köreltildi. Çünkü, kalitesiz transferlerle önleri kapanıyor. Bugün Barış’ın duraklama dönemine girmesi de bundandır. Onun için Trabzonspor’a paraya değil formaya ve o ruha oynayacak futbolcu lazım. Fazla para harcanarak şampiyon olunmuş olsaydı Fenerbahçe ve Beşiktaş her sene şampiyon olmalıydı.


http://i366.photobucket.com/albums/oo110/bordomavinet/bhyt/bmn.png

Tunga Liman: Trabzon dışından bakıldığında, zaman zaman Derin Trabzonspor’un aşırı statükocu olduğunu görüyoruz. Hatta son Tüzük Tadilat kongresi’nde de bunun bir tezahürü vardı ve bazı maddeler kongrede geçmedi. Bu doğrudur ya da yanlıştır diyemeyiz; ama merak ettiğimiz Derin Trabzonspor’un, Trabzon dışındakilere nasıl baktığı. Sizce Derin Trabzonspor, Trabzon dışındaki Trabzonsporlulara hangi gözle bakıyor?
Cevat Ocak: Son seçimde İbrahim Haciosmanoğlu’nun, Sadri Şener gibi deneyimli, bilgili ve geçmişte bu kulübe önemli maddi yardımda bulunmuş bir Başkana karşı aldığı 1200 oy Derin Trabzonspor’u düşündürmedi değil. Bir de önlerinde hiç yöneticilik yapmayıp da Başkan olan Nuri Albayrak örneği varken tabi ki böyle bir tüzük tadilatı yapılacaktı. Trabzonspor’a başkan adayı olacak insan önce yönetimlerde görev almalı ve bu camiayı tanımalıdır. Öyle dışarıdan ısmarlama başkanlarla Trabzonspor’un neler çektiğini unutmamalıyız. Tabi ki bu tüzük tadilatında adayların divan üyelerinden imza almaları tartışılır. Hele hele de bir divan üyesinin birden fazla aday için imza vermemesi anti demokratik bir yaklaşımdır. Zaten de kıyamet bu noktada koptu ve tüzük tadilatı kabul görmedi. Bunun Trabzon içi veya dışı ile alakası yok. Tabi ki Trabzon dışından da şartları uyan başkan adayları çıkabilir. Trabzon dışında da çok sayıda divan üyeleri vardır. Ama en önemli şart en az bir dönem yöneticilik yapmış olmasıdır.

Tunga Liman: Mevcut koşullarda, Trabzonspor’un fırlamaya, ciddi bir çıkış yapmaya ihtiyacı var. Bunu yapabilmek için de tüm potansiyelini kullanmalı. Bu potansiyelin ağırlık merkezinin Trabzon’un dışına çıktığını düşünüyorum. Eskilerden gelen “Trabzonspor Trabzon’dan yönetilmelidir” sözü hala geçerli midir sizce? Yoksa bu takım muhakkak Trabzon’da olacağı için konjonktür ne olursa olsun yine de ağırlık merkezi Trabzon’a mı taşınmalıdır?
Cevat Ocak: Evet kesinlikle karar mekanizması Trabzon’da olmalıdır. Kararlar buradan alınmalıdır. Kararların İstanbul’dan alındığı dönemler ile Trabzon’dan alındığı dönemleri kaşılaştırdığınız zaman zaten neden Trabzon’dan alınması gerektiği net bir şekilde görülmektedir. Trabzonspor’un şampiyon olduğu, şampiyonluklar dışında en başarılı olduğu dönemler hep kararların Trabzon’dan alındığı dönemlerdir. Bu bir tesadüf değildir. Trabzonspor kendi gelirlerine kavuştuğu zaman zaten kişilerin cebine muhtaç olmayacaktır. Son yıllarda kulübe para veren de yok ki. Bakınız Nuri Albayrdak paralı başkan diye geldi. Ama sırf kulübü tanımaması, İstanbul’dan yönetmesi kendisine yığınla yanlışlar yaptırdı. Belki iyi niyetli idi ama dediğim sebeplerden dolayı Trabzonspor belki de tarihinin en başarısız dönemine imza attı. Demek ki Trabzonspor’u yönetecekler bu kulübü iyi tanımalı ve ona göre transfer politikası yapmalıdır.

Tunga Liman: bordomavi.net’te bu kadar zaman harcayınca, insan ister istemez taraftarların genel yönelimleri konusunda bir fikir sahibi oluyor. Bu tecrübeden yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki, özellikle genç taraftarlarımızın büyük bir çoğunluğu, kulübe herhangi bir kademede hizmet vermiş kişilerin, başka başka görevlerle yine Trabzonspor’un çevresinde bulunması antipatik karşılanıyor. Taraftarlarımız sık sık bu kişilerin kulübe veren değil, kulüpten alan olduklarını düşünüyor ve bu yönde eleştiriyor. Şahsi fikrim, bunun tersi yönünde. Zira kulübün kıymetini bilmek konusunda bu insanların liyakatlerinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte son zamanlarda, taraftarlarımız ile efsaneyi yaratanlar arasında bu yönde bir çekişme olduğunu gözlemliyoruz. Açıkçası bu da BMN olarak bizde bir rahatsızlık doğuruyor. Elimizden geldiğince, bu sürtüşmenin önüne geçmek için çaba sarfediyoruz; ancak efsaneyi yaratanların bu algılamayı değiştirme konusunda bizlere bir yardımda bulunmadığını, hatta tam tersine buna hiddetlendiğini gözlemliyoruz. Bu da böyle düşünen taraftarlarımızla bu efsanevi değerlerin arasının daha da açılmasına yol açıyor. Sizin “Derin Trabzonspor” kitabınız gibi eserlerin bu konuda bize yardımcı olduğu bir gerçek. Bu sıkıntının varlığı bu çevrelerce fark ediliyor mu sizce ve bu sıkıntı sizce nasıl giderilebilir?
Cevat Ocak: “Derin Trabzonspor” kitabımın kapağında “Trabzonspor kendisine hayat verenlerin hayatıdır” derken kastettiğim işte budur. Trabzonspor bir Şamil Ekinci’yi, bir Ahmet Suat Özyazıcı’yı, bir Özkan Sümer’i bir Faruk Özak’ı bir Sadri Şener’i, bir Mehmet Ali Yılmaz’ı, bir Atay Aktuğ’u, bir Nizamettin Algan’ı bir Rıfat Dedeoğlu’nu, bir Süha Akçay gibi bu kulübe geçmişte hizmet etmiş insanları unutmamalı unutamaz da. Trabzonspor Şenol Güneş, Ali Kemal Denizci, Serdar Bali, Hami Mandıralı, Fatih Tekke, Gökdeniz Karadeniz, Şota gibi futbolcuları da unutamaz unutmamalıdır. Şimdi bu insanların bilgi ve birikiminden yararlanmak Trabzonsporluluğun bir gereğidir. Dikkat edilirse bunlardan yararlanılmadığı zaman kulüp yine kaosa sürüklenmiştir. Biz yabancı teknik adamlara milyon dolarlar harcarken kendi insanımızdan özveri beklemek ne derece doğru ki,. Onlar zaten özveride bulunuyorlar. Kulüp ekonomik sıkıntıya girdiği zaman kendi insanına sarılıyor, ekonomik yönden iyi olduğu zaman da yabancılara sarılıyor. Bu mantalite değişmesi lazım. Trabzonspor, kendi insanına değer verdiği zaman başarıyı yakalayacaktır.


Tunga Liman: Yönetsel konulardan, sportif konulara geçelim müsaadenizle. Kitabınız bir gerçeği ister istemez ortaya koyuyor ki, Trabzonspor’un bugün efsaneleştirilen geçmiş dönem başarısı aslında Fatih Terim ya da Şenol Güneş’in başarılarına yakıştırıldığı gibi bir “altın jenerasyon” ürünü değildi. Zira kadrolar sürekli değişiyor, en etkili futbolcular, hem de rakiplere gönderiliyor; buna rağmen yeni başarılar geliyor, yeni futbolcular kazanılıyordu. Bu bir belki iki sene olsa tesadüf denilebilirdi; ama 9 senede 6 şampiyonluk, sayısız kupa ve Avrupa başarıları tesadüf hipotezini çürütüyor. İlk şampiyon kadroyla son şampiyon kadro arasında sadece 1-2 futbolcu var ortak. Peki o zaman bunun sırrı ne olabilir. Böyle bir ruh yaratılmış o dönemde. Bunu nasıl kaybettik biz sizce?
Cevat Ocak: Bakınız geçmiş yıllarda Trabzonspor’un başkanı değişirdi ama yönetimdeki çekirdek kadro değişmezdi. Yine Teknik direktör değişirdi ama futbolcu kadrosundaki çekirdek kadro değişmezdi. Demek ki belli bir plan dahilinde istikrarı korumak gerekiyor. Ama son yıllarda hep deneme yanılma metodu ile kulüp yönetiliyor. Eskiden herkes Trabzonspor’un adamı idi. Ama maalesef bu değişti ve artık insanlar kişilerin adamı oldu. Her kongrede Trabzonspor daha da bölünüp parçalara ayrılıyor. Her görevi devreden veya seçimi kaybedenlerin büyük bir kısmı potansiyel düşman gibi gösteriliyor. Tabi ki onların da Trabzonspor’a bakış açısı, “Ben varsam Trabzonspor varsolsun” mantığı olunca ister istemez böyle bir durum ortaya çıkıyor.Geçmişte saygı ve sevgi çerçevesinde yönetilen kulüp son yıllarda krizle, kavga ile yönetilir hale geldi. Bunda bütün yönetimlerin hatası vardır.

Tunga Liman: Mevcut kadromuzla ilgili bir eleştiri de, kadronun Trabzonlu veya Karadenizli oyuncuları bir şekilde devre dışı bırakmış olması. Sizce kadronun yeterli olup olmadığı bir tarafa, Karadenizli imzası gerekli midir Trabzonspor’un başarısı için?
Cevat Ocak: yukarıda da vurguladığım gibi Trabzonsporluluk ruhu ancak ve ancak takımdaki Trabzonlu futbolcu sayısının fazlalığına bağlıdır. Şimdi siz Hüseyin ile Selçuk’un veya Colman’ın aynı ruhla oynadığını mı zannediyorsunuz.? Bugünkü kadroda zaman zaman da olsa bir tek Serkan Balcı ve Umut Bulut Trabzonsporluluk ruhu ile oynuyor ve mücadele ediyorlar. Ama öylesine gamsız ve bu takımın büyüklüğünü hiçe sayan futbolcu var ki. Şampiyonluk yıllardaki kadronun çoğunluğu Trabzon kökenli idi. Bunlara ilave edilen futbolcular da Trabzon’a ve Trabzonlulara uyum sağlayabilecek özellikte oluyordu. Mesela Ahmet Ceylan, Mehmet Ekşi, Necdet, Orhan, İskender Gönen, Orhan Çıkrıkçı gibi. Ama ne yazık ki, Trabzonspor kendi karakteristik yapısına uymayan yerli ve yabancı futbolculara yöneldiği için eski başarılar gelmemektedir.Bunun için Trabzonspor’un kendine has bir transfer politikası olmalıdır. Bu bir anayasa gibi bir şey. Her gelen yönetim bu politika üzerinden transfer yapılmalıdır. Bir kere Trabzonspor tok futbolcu değil, aç futbolcu transfer etmelidir. Bakınız yukarıda saydığım futbolcuların hepsi aç olarak Trabzonspor’a gelmiş ve burada doymuşlardır. Yabancı futbolcu olarak ele aldığımız zaman bir Şota-Arçil, Vugrineç, Yattara, Stepanov gibi aç futbolcuların performansı ile Marcelinho, Musampa, Paff, Olsen, gibi yıldız futbolcuların performansları herşeyi ortaya koyuyor. Yerli ve yabancı futbolcu transferlerinde futbolcunun aile yapısının Trabzon’un sosyal şartlarına uygunluğu, çocuklarının eğitim durumu gibi konular çok iyi araştırılmalıdır.

Tunga Liman: Bu çok değerli eseriniz maalesef İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde taraftarımıza ulaşamadı. Kitapla ilgili yeni bir çalışmanız var mı? Taraftarlarımız nasıl ulaşabilecek kitabınıza?
Cevat Ocak: Derin Trabzonspor kitabımın ilk baskısı Trabzon’da bitti. Doğrudur Trabzon dışına fazla gönderemedim. Şu anda değiştirilmiş ve yenilenmiş ikinci baskısı için çalışıyorum. Bir aksilik olmazsa Ocak veya Şubat aylarında piyasaya çıkacak. Bu kitabın daha çok gurbetçi taraftarlara ulaşması için yayınevleri ile de görüşme halindeyim. Ama yine de elimde sınırlı sayıda kitap bulunmaktadır. Bu yönde gelecek taleplere ancak sınırlı bir şekilde cevap verebilirim. Derin Trabzonspor kitabını almak isteyenler yurt içinden 25 ytl, yurt dışından 35 ytl ücreti Cevat OCAK’a ait 569 87 87 No’lu posta çeki hesabına yatırmaları ve Cevatocak@hotmail.com adresine açık adreslerini bildirirlerse kitap 2-3 gün içerisinde ellerinde olacak şekilde postalanacaktır.

Tunga Liman: Geçtiğimiz sezon içinde malumunuz, gazetelerde bir ilanımız yayınlandı. O ilanda demiştik ki “Trabzonspor için olumlu bir adım atanların arkasında değil, yanında, Karadeniz Fırtınası’nın zarar gördüğü eylemleri yapanların da tam karşısında olacağımızı yineliyor ve sesleniyoruz: Yılmayacağız, Alışmayacağız, Uyuşmayacağız. Biz büyüklerimizden böyle öğrendik”. Bu sözümüzün her zaman arkasındayız. Bu nedenle de kitabınızı çok önemsiyor, buna harcadığınız emek için size ve bize böyle bir emaneti bıraktıkları için sözümüzün sonundaki “büyüklerimize” bir kere daha, bin kere daha teşekkür ediyoruz. Sn. Hakan Kulaçoğlu gibi, Sn. Ali Özbak gibi ve elbette ki sizin gibi eser yaratıcılarına tüm taraftarlarımız adına müteşekkiriz. Bu röportajımız için de ayrıca teşekkür ederiz. Sizi en yakın sürede BMN Forumları’nda da ağırlayacak olmanın heyecanını yaşıyoruz.
Cevat Ocak: Ben teşekkür ediyorum. Trabzonspor efsanesinin kitaplara bile sığmayacak kadar büyük olduğu gerçeğinden yola çıkarak bizim hazırladığımız kitaplar bile yeterli değildir. Özellikle Trabzonspor’a şampiyonluklar kazandıran Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer’in de anılarını çok önemsiyorum. Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer için de birer kitap yazılması gerekir. Bunu yazmayı çok istiyorum Kendileriyle zaman zaman bunları konuşuyoruz. Ama bunların kitaplaştırılması gerekir. Bu konuda kendileriyle de görüşmelerim devam ediyor. Ben olmasam bile birileri bunları mutlaka kitaplaştırmalıdır.


- o -

Cevat Bey BMN'nin üyesidir ve sizlerin de soracağınız sorular olursa, içtenlikle yanıtlayacaktır.

Erdem Keser
06.12.2008, 14:35
"Şimdi siz Hüseyin ile Selçuk’un veya Colman’ın aynı ruhla oynadığını mı zannediyorsunuz.?"

Şuraya acayip takıldım.Bu nasıl bir söylemdir...
Yazar beyefendi Selçuk'un nasıl bir ruh haliyle mücadele ettiğini hangi öngörülerle saptamış ve Hüseyin'den daha az ruhla mücadele ettiği kanısına varmış , beynim almıyor.Olay , sadece nüfus cüzdanında "Trabzon" kelimesinin yazmasıyla bitiyorsa ; ki öyle olduğu çok net anlaşılıyor , çok fazla birşey söylemek düşmüyor bize.Yazık...Takımın 6 golüne direk katkı sağlayan (13 puan) , hemen her atakta takımın başrolünde olan ve 2 maçtır sakatlığına rağmen elinden gelenin en iyisini sahada vermeye çalışan bir oyuncuya böyle yakışıksız bir karşılaştırma içerisinde bel altından vurmak yazar beyefendiye hiç yakışmamış.Bir tanesi takım hücuma çıkarken "Bana top gelmesin" düşüncesiyle gözlerini Song'tan kaçıran ama yıllar yılı 'kesici' sıfatıyla bir türlü kesilemeyen ve Trabzonlu olması sayesinde dokunulmaz sınıfında olan çok değerli kaptanımız , diğer yanda ise ne yaparsa yapsın Trabzonlu olmadığı için asla o standarta erişemeyecek , takıma yaptığı katkısı ve mücadelesi görmezden gelinecek olan Selçuk İnan :)Neden ; çünkü Selçuk İskenderunlu , Trabzonlu değil.Hasan Üçüncü 'nün standardında asla ve asla olamayacak bir isim.Çünkü bizim evladımız (!) değil.
Çok uzağa gitmeye gerek yok , aynı yerel basındaki değerli yazarlarımız geçtiğimiz sezon da Ersun hocanın Bucalı olmasını bir türlü sindirememiş ve "Elin Bucalısı" sıfatıyla belden aşağı vurmaktan geri kalmamıştı.
İki düşünce arasında çok fazla fark yok ne yazık ki.

Şenol Altunsoy
06.12.2008, 15:01
"Şimdi siz Hüseyin ile Selçuk’un veya Colman’ın aynı ruhla oynadığını mı zannediyorsunuz.?"

Ruhlarını bilmem ama gayet içten oynadıklarını düşünüyor ve çaba koyduklarını görüyorum bu benim için çok önemli bireysel ruhlarını bilmem ama takım ruhuyla oynadıklarını görüyorum ve ikisinide çok seviyorum yazar arkadaşımızın bu öz evlatçı söylemi de bana ve bu forumdaki insanlara çok yabancı değil ama keşke bunu isim vermeden yapsaydı

macka61
06.12.2008, 20:16
çok güzel bir kitaptı BMN yi tebrik ediyorum iyi düşünülmüş bu röportaj

TURHAN
07.12.2008, 00:25
Derin olan hersey ozu korumak icin olmalidir.

Tesekkurler Tunga abi, guzel bir roportaj olmus.

Zafer BİLGİN
07.12.2008, 00:45
Cevat beyin emeğine ve düşüncelerine saygı duyuyorum ama genelde fikirlerine katılmadığımıda belirtmek istiyorum

Gamze
07.12.2008, 12:41
Trabzonspor'un değerlerine sahip çıkmalı, onların deneyimlerinden de, etkinliğindende faydalanmalıyız. Doğrudur.
Ancak o değerlerin de biraz daha benmerkezcilikten uzaklaşması gerektiği kanısındatyım.
Yine ruh konusunda da Cevat beyle farklı düşünüyoruz.

Ben kendisine bu röportaj için teşekkür ederim. Hem de Tunga abiye.
Camiamıza böylesine yakın isimlerin görüşlerine birinci ağızdan ulaşmak önemli.

Mehmet Fırat
07.12.2008, 12:57
Şimdi siz Hüseyin ile Selçuk’un veya Colman’ın aynı ruhla oynadığını mı zannediyorsunuz?

Harbiden de 'Derin' Trabzonspor. :)

ARAGORN01
07.12.2008, 13:02
Cevat bey'in hiç bir fikrine katılmıyorum ve yıllarca bu yapı ve düşünce tarzı yüzünden çok zarar gördüğümüzü düşünüyorum.
Trabzonspor için en ufak faydası olan Bursa lılara, Ankara lılara, Gine lilere, Gürcü lere ,Konya lılara, Kayseri lilere, Adanalı lara , Buca lılara , Rize lilere, Gümüşhane lilere, Rus lara, Eskişehililere , İzmir lilere ..... selam olsun.

Fanatik28
11.12.2008, 22:53
Aslinda kitabi almayi ve okumayi düsünüyordum ama Sayin Cevat Ocagin Trabzonsporu sadece Trabzon olarak gördügü icin fikrim maalesef degisti.

Trabzonspor´un degerini bilenler Trabzon´da yasayanlar degil, Trabzon sehri ile hicbir ilgisi olmayip, onu canindan cok seven taraftarlardir. Bu sonradan Müslüman olup, Islam´in degerini dogustan Müslüman olanlardan daha cok bilen ve yasayan insanlar gibi bir sey.

Trabzonspor Trabzon´dan yönetilmeli. Böyle bir birsey olabilir mi? Tabi disaridan bu takimi yönetecek kisilerde özenle secilmeli.

Hele hele en cok su Trabzon ruhunda donup kaldim. Ligde ve Avrupa´da firtinalar estirdigimiz ( en azindan futbol olarak ) 90´li yillardaki kadroya hic deginmemis sayin yazarimiz! Takimin 11´de Hami ve Lemi disinda Trabzon´lu olmayan, sadece yedek kulübesinde olan Soner ve Hamdi´ler.
Hele bugünki takimdaki basariyi Trabzon´lu oyunculara baglamasi cok komik. Hele hele benim takimimin parasini yemek icin gidip sabah 6´da bile kalkmayi göze alan hasan Ücüncü´den bahsetmesi ise .....

Evet bir Trabzonspor Anayasasi olmali ama yukarida yazildigi gibi degil, bütün Trabzonsporlulari kapsayan bir Anayasa.

İsmail Alkan
12.12.2008, 00:14
Öncelikle bu röportaj için tşkler Tunga,
Yorumlara baktığımız zaman Cevat Ocağın fikirlerinin pekte benimsenmediğini ve özelliklede "Şimdi siz Hüseyin ile Selçuk’un veya Colman’ın aynı ruhla oynadığını mı zannediyorsunuz?" kısmına bazı arkadaşların takıldığını görüyorum.
Yazarlar ve fikir adamlarına, bizim karşıt görüşümüz olsada,hiç beğenmesekte hatta nefret bile etsek değer verilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Koca kitabın bir bölümüne takılıp geneli ve yazarın kendisi hakkında olumsuz düşünmek yerine takıldığınız noktaları tam anlamıyla kavrıyabilmeniz için kitabın tamamını ve hatta yazarın diğer kitaplarınıda okumanızı tavsiye ederim,bence bu şekilde daha sağlıklı bir fikre sahip olabilirsiniz.

Bizim bir başlığımıza Nihat Genç'in "en büyük taraftar" adlı bir yazısı getirildi,bu yazıdaki nihat gençin uslubundan dolayı kendisini en ağır şekilde eleştirenlerdenim,sonraki gün ilk işim nihat gençin birkaç kitabını alıp okumak oldu,aslında benim nihat gençin şahsını haksız yere eleştirdiğimi anladım çünkü bahsi geçen bölüm ve uslubuyla alakalı çelişip ters düşsekte genelinde fikirlerimizin ve bakış açılarımızın aynı olduğunu farkettim.

Onun içindirki bence Cevat beyin kitabını alıp okumakta fayda var,ben ilk fırsatta temin edip okuyacağım...

yusufyilmaz
12.12.2008, 08:24
trabzonspor üzerinden para kazanılmak için yapilmiş bir eser.

trabzonsporu sadece trabzon olarak gören zihniyet gelmişte olimpiyatta gencler macınımı seyretmiş.
tebrik ediyorum maddi çikar sağlanmak için ancak bu kadar çalişilir.

Mustafa Yılmaz
12.12.2008, 08:31
Yazar abimize benden bir tavsiye ;

Güvenlik olmayan bir yerde ,mesela bir kitap fuarında sakın imza günü falan düzenleme.

Uğurtan
12.12.2008, 18:40
Tunga abi, röportaj için teşekkürler.. :)

Yerinde tespitler var, güzel değerlendirmeler de var.. Ama hepsine katılmıyorum...
Bu da benim gördüğüm Trabzonspor modeli..

ömer civil
01.01.2009, 23:07
ben muştayım,bu kitabı nasıl temin edebilirim yardımcı olursanız sevinirim,şimdiden teşekkürler

Can basten
01.01.2009, 23:14
ben muştayım,bu kitabı nasıl temin edebilirim yardımcı olursanız sevinirim,şimdiden teşekkürler

Posta Çeki Hesap No: 5698787
Hesap Sahibi: Cevat Ocak
Adres Bildirim Maili: cevatocak@hotmail.com

Bu hesaba kitap bedeli olarak 20 ytl'yi ödeyen arkadaşlarımızın adreslerine kitapları bizzat Cevat Ocak tarafından postalanacaktır.

asimetrik
07.01.2009, 04:19
Derin devlet kavramının sosyoloji terminolojisine girişi hakkında çeşitli görüşler olsa da tarifi hakkında hemen hemen herkes ortak düşünür.
Buna göre genel bir tarif içinde devlet yerineTrabzonspor yazarsak ne olur?

Tarif Dr. Mümtaz'er Türköne'ye aittir.

Trabzonspor görevlilerinin "eşkıyâ yöntemleriyle yetkilerini, kullandıkları kaynak ve imkânları 'gizlilik' zırhından istifade ederek Trabzonspor'u korumak için değil, kendilerine çıkar sağlamak için" kullanmalarına derin Trabzonspor adı verilir.

Röportajın içeriğinde bahsedilen kişilerin-gurupların bu kategoride olmadığına inandığımdan-inanmak istediğimden, "Derin Trabzonspor" kitabını Trabzon'da yaşayan Trabzonspor'lu akil adamlar ya da bizlerin taraftar olarak özevlatçı dediğimiz kişilerin, görüşlerini anlamak için okuyacağım.

Ancak birçok kişinin takıldığı gibi ben de bazı yerleri okuyunca ,neyse ki derin Trabzonspor'dan çok ama çok daha derin (bilgelik anlamında) bir Trabzonspor var ki hala büyük olarak ayaktayız ve hep öyle kalacağız diye de düşünmedim değil. Kim bunlar derseniz Eyüp'te bir pazar sabahı basket maçı seyredenler, Levent'te hak arayanlar,havaalanlarına koşanlar, olimpiyat stadında formaları kapışarak satın alanlar. kombine alanlar ve Avni Aker'i doldurup rakibe cehennem (mecazi) edenler. Kısaca Trabzonspor için samimi duygularla elinden geleni yapanlar.
Bmn ye değinmeye bile gerek yok.

Röportaj için Tunga'ya , Kitap için Yazar beye teşekkür ederim. Bu tür röportajlara devam etmenizi dilerim.

Tunga
04.02.2009, 01:03
Yazarımız Cevat Bey şahsen benim çok sevdiğim ve samimi bulduğum bir yazardır. Bazı görüşlerimiz %100 uyuşmuyor olsa da, aslında bu kitap için, maddi menfaat beklemeden sadece tarihe not düşmek adına uğraşmıştır.

Bu röportajda elbette biz Cevat Bey'in görüşlerini rica ettik ve o da yanıtladı. Asıl amacımız, çok ciddi bir arşiv niteliği taşıyan bu eseri tanıtmak, üzerine dikkat çekmekti. Oysa ne yazık ki, tartışmalar çok dar bir eksende kaldı.

Bu kitapta "Trabzonspor'u Trabzon'dan, Trabzonlular yönetsin ve takımda da Trabzonlular oynasın" denmiyor. Bunun altını kalın kalın çizmek lazım. Resmi tarihimiz zaten bir şekilde kayıt altında. Burada aslında Trabzonspor'un gayrı resmi tarihi var. Demeçler, röportajlar, kongreler, çeşitli süreçlerin bugün unutulan metinleri var.

Bu nedenle ben çok değer veriyor, çok önemsiyorum bu kitabı. Bu kitap içinde bazı ciddi ikilemler de var. Yazarın değil, yazılanların düştüğü ikilemler. Kim zamanında ne demiş; ama ne yapmış gibi ikilemler.

Trabzonspor'un ikinci ligden çıkmak için verdiği mücadele ve her hayal kırıklığının ardından daha da azimle yükseltilen inancı anlatıyor aynı zamanda bu kitap.

Hakan Kulaçoğlu'nun, Ali Özbak'ın kitapları gibi, bu kitabın da arşiv niteliğinde önemi var.

Dediğim gibi, ben çok önemsiyorum. Benim neyi önemsediğimi önemseyenlere de kesinlikle tavsiye ediyorum. Kitabın ikinci baskısı çok yakında çıkacak.

Son zamanlarda, bizim de katkıda bulunduğumuz "kitaplaşma" sürecinin hem bizlere kişisel olarak, hem de kulübümüzün tanıtımına ve anlaşılmasına ciddi katkılar yaptığını düşünüyorum.

Ahmet Ocak
04.02.2009, 01:05
cevat abım bıraz yanılmıs burda kulagını cekecegım ben onun merak etmeyın arkadaslar :D

Cengiz Çubukcu
26.02.2009, 23:02
Kitap'ın 2. baskısını edindim ve okuyorum, Tunga Abinin de belirttiği gibi kesinlikle arşivimize koymamız gereken bir eser...

6Şafak Aydın1
28.02.2009, 13:42
Talihsiz bir röportaj olmus eger kitabin genel bölümünle uyusmuyorsa. Kitabi ismarlamaktan vazgectim hatta nefret ettim.

Tunga
03.03.2009, 07:45
Yazarımız Cevat Bey şahsen benim çok sevdiğim ve samimi bulduğum bir yazardır. Bazı görüşlerimiz %100 uyuşmuyor olsa da, aslında bu kitap için, maddi menfaat beklemeden sadece tarihe not düşmek adına uğraşmıştır.

Bu röportajda elbette biz Cevat Bey'in görüşlerini rica ettik ve o da yanıtladı. Asıl amacımız, çok ciddi bir arşiv niteliği taşıyan bu eseri tanıtmak, üzerine dikkat çekmekti. Oysa ne yazık ki, tartışmalar çok dar bir eksende kaldı.

Bu kitapta "Trabzonspor'u Trabzon'dan, Trabzonlular yönetsin ve takımda da Trabzonlular oynasın" denmiyor. Bunun altını kalın kalın çizmek lazım. Resmi tarihimiz zaten bir şekilde kayıt altında. Burada aslında Trabzonspor'un gayrı resmi tarihi var. Demeçler, röportajlar, kongreler, çeşitli süreçlerin bugün unutulan metinleri var.

Bu nedenle ben çok değer veriyor, çok önemsiyorum bu kitabı. Bu kitap içinde bazı ciddi ikilemler de var. Yazarın değil, yazılanların düştüğü ikilemler. Kim zamanında ne demiş; ama ne yapmış gibi ikilemler.

Trabzonspor'un ikinci ligden çıkmak için verdiği mücadele ve her hayal kırıklığının ardından daha da azimle yükseltilen inancı anlatıyor aynı zamanda bu kitap.

Hakan Kulaçoğlu'nun, Ali Özbak'ın kitapları gibi, bu kitabın da arşiv niteliğinde önemi var.

Dediğim gibi, ben çok önemsiyorum. Benim neyi önemsediğimi önemseyenlere de kesinlikle tavsiye ediyorum. Kitabın ikinci baskısı çok yakında çıkacak.

Son zamanlarda, bizim de katkıda bulunduğumuz "kitaplaşma" sürecinin hem bizlere kişisel olarak, hem de kulübümüzün tanıtımına ve anlaşılmasına ciddi katkılar yaptığını düşünüyorum.

Demiştik...

yyumehmet
10.03.2009, 12:03
harik bir kitap tunganın dedigi gibi arşiv niteliğinde bir kitap..ellerine saglık cevat abi..

zafercalikoglu
10.03.2009, 13:20
ersun yanal istifa diye oratalıgı karıştıran yazar bu muydu yoksa benmi yalnış hatılıyorum

bordo61
10.03.2009, 13:21
ersun yanal istifa diye oratalıgı karıştıran yazar bu muydu yoksa benmi yalnış hatılıyorum

Değil o cevat kol