Badaloğlu
08.10.2008, 13:46
Karadeniz gazetesi yazarlarından olan ve bizimde sitemizde sık sık yazıları yayınlanan, çok sevgili büyüğümüz,Aksal Yavuz'un dedesi, ulu çınar Hacı Ömer Yavuz 106 yaşında vefat etmiştir.Kendisine Allah'dan rahmet diliyor, geride kalanlara baş sağlığı diliyoruz...
http://img525.imageshack.us/img525/5989/aksal1yh7.jpg
http://img525.imageshack.us/img525/9585/aksal3su8.jpg
http://vakfikebirgazete.com/index.php?ind=news&op=news_show_single&ide=97
Aksal YAVUZ / GÜLE GÜLE DEDE
Ölüm bu, ne soytarıya minnet ediyor, ne de padişaha torpil geçiyor, büyük bir iştahla yutuyor yaşlıyı, genci. Birer birer alıyor tüm sevdiklerimizi…
Kimler göç etmedi öbür dünyaya… Zaten hepimizin son durağı değil midir ora? Ama yine de koyuyor be insana…
Dün gibi hatırlıyorum. Osman amcam, Şenol Güneş ağabeyle futbola başladığı yıl, Şenol abiye bir şey demezdin ama amcamın futbol oynamasını istemezdin. Hatta amcama bir maç dönüşü, eve girmeme cezası vermiştin. O akşam amcamı serenderin altındaki mısır pustuklarının üzerinde sabahlatmıştın.
Zaman su gibi geçti. Bu defa ben koşmaya başladım meşin yuvarlağın peşinde. Tabi bu arada bizler büyüyorduk, sizler yaşlanıyordunuz farkında olmadan. Bizler, o yaşa demir atacağımız zannediyorduk. Ne yalan söyleyeyim, gurbete çıktığım 1980’li yıllardan sonra memlekete her gelişimde, seni her gördüğümde, kendimi çok genç hissediyordum. Çünkü sen yaşıyordun, babam da sağdı. Demek ki ben hala çocukmuşum diyordum kendi kendime.
Arada bir, “ah dede, evin önündeki çimende top oynamamıza izin verseydin, tekniğimizi biraz daha geliştirseydik olmaz mıydı” diyerek laf atardım sana.
Gülerek, “Turist yine mi geldin” derdin bana.
Yıllar, sertliğinden çok şeyi alıp götürmüştü. Sertliğin gitmiş, ellerin ve yüzün buruşmuştu. Kızmıyordun eskisi gibi. Her şey sakalının altındaki masum yüzünden çok rahat okunuyordu.
Osman amcamın futbol oynamasına, benim futbolcu olmama pek kızıyordun, fakat yıllar sonra adını taşıyan torunun Ömer’in Gümüşhanespor’da ve Arsinspor’da oynamasına pek ılımlıydın.
Yalıköy’e gelen siyasilere de tatlı sert patentli fırçalar atıyordun. Hatta bir gün, meclis başkanı Sn. Necmetin Karaduman’ın karşısına geçip, balıkçılara ufak bir liman yapılması istediğini bastonunla şekillendirmiştin havada… Sn. Karaduman çok geçmeden bu dileğini yerine getirmişti.
Bu yaz Gölcük’e geldiğinde, telefon edip çağırdın beni. Bayağı dertleştik. “ Memleket ” dedin durdun. Bir an evvel köye dönmek istedin. Yaşadıklarımızı kaleme almıştım. Okumadın biliyorum. “Her sülalede bir deli var, bizim sülalenin de delisi sensin” diyerek, bu defa sen takılmıştın bana.
Köye vardığında, 106 yıl seni taşıyan ayakların, dünyanın en güzel alfabesini konuşan dudakların, başımızı okşayan ellerin, o yaşta olmana rağmen, gözlüğe ihtiyaç duymayan gözlerin “ buraya kadarmış” dedi sana. Geldiğimde hastaydın, yeterince konuşamadık. Arada bir açtın gözlerini, iki kelime söyledin, tekrar kapattın. Ulu önder Atatürk’ü gören birisi olarak, Atatürk’le ilgili anlattıkların, vedalaşırken helâlleşmemiz en büyük şansımdı.
Son yolcuğunda bulunamadım yanında. Saf tutamadım cemaatinde. İnan, kabahat bende değil; gurbeti icat edende. Biliyorum mazeret değil benimki, gittiğin gurbetin yanında. Yolun açık olsun, güle güle git dede.
http://img525.imageshack.us/img525/5989/aksal1yh7.jpg
http://img525.imageshack.us/img525/9585/aksal3su8.jpg
http://vakfikebirgazete.com/index.php?ind=news&op=news_show_single&ide=97
Aksal YAVUZ / GÜLE GÜLE DEDE
Ölüm bu, ne soytarıya minnet ediyor, ne de padişaha torpil geçiyor, büyük bir iştahla yutuyor yaşlıyı, genci. Birer birer alıyor tüm sevdiklerimizi…
Kimler göç etmedi öbür dünyaya… Zaten hepimizin son durağı değil midir ora? Ama yine de koyuyor be insana…
Dün gibi hatırlıyorum. Osman amcam, Şenol Güneş ağabeyle futbola başladığı yıl, Şenol abiye bir şey demezdin ama amcamın futbol oynamasını istemezdin. Hatta amcama bir maç dönüşü, eve girmeme cezası vermiştin. O akşam amcamı serenderin altındaki mısır pustuklarının üzerinde sabahlatmıştın.
Zaman su gibi geçti. Bu defa ben koşmaya başladım meşin yuvarlağın peşinde. Tabi bu arada bizler büyüyorduk, sizler yaşlanıyordunuz farkında olmadan. Bizler, o yaşa demir atacağımız zannediyorduk. Ne yalan söyleyeyim, gurbete çıktığım 1980’li yıllardan sonra memlekete her gelişimde, seni her gördüğümde, kendimi çok genç hissediyordum. Çünkü sen yaşıyordun, babam da sağdı. Demek ki ben hala çocukmuşum diyordum kendi kendime.
Arada bir, “ah dede, evin önündeki çimende top oynamamıza izin verseydin, tekniğimizi biraz daha geliştirseydik olmaz mıydı” diyerek laf atardım sana.
Gülerek, “Turist yine mi geldin” derdin bana.
Yıllar, sertliğinden çok şeyi alıp götürmüştü. Sertliğin gitmiş, ellerin ve yüzün buruşmuştu. Kızmıyordun eskisi gibi. Her şey sakalının altındaki masum yüzünden çok rahat okunuyordu.
Osman amcamın futbol oynamasına, benim futbolcu olmama pek kızıyordun, fakat yıllar sonra adını taşıyan torunun Ömer’in Gümüşhanespor’da ve Arsinspor’da oynamasına pek ılımlıydın.
Yalıköy’e gelen siyasilere de tatlı sert patentli fırçalar atıyordun. Hatta bir gün, meclis başkanı Sn. Necmetin Karaduman’ın karşısına geçip, balıkçılara ufak bir liman yapılması istediğini bastonunla şekillendirmiştin havada… Sn. Karaduman çok geçmeden bu dileğini yerine getirmişti.
Bu yaz Gölcük’e geldiğinde, telefon edip çağırdın beni. Bayağı dertleştik. “ Memleket ” dedin durdun. Bir an evvel köye dönmek istedin. Yaşadıklarımızı kaleme almıştım. Okumadın biliyorum. “Her sülalede bir deli var, bizim sülalenin de delisi sensin” diyerek, bu defa sen takılmıştın bana.
Köye vardığında, 106 yıl seni taşıyan ayakların, dünyanın en güzel alfabesini konuşan dudakların, başımızı okşayan ellerin, o yaşta olmana rağmen, gözlüğe ihtiyaç duymayan gözlerin “ buraya kadarmış” dedi sana. Geldiğimde hastaydın, yeterince konuşamadık. Arada bir açtın gözlerini, iki kelime söyledin, tekrar kapattın. Ulu önder Atatürk’ü gören birisi olarak, Atatürk’le ilgili anlattıkların, vedalaşırken helâlleşmemiz en büyük şansımdı.
Son yolcuğunda bulunamadım yanında. Saf tutamadım cemaatinde. İnan, kabahat bende değil; gurbeti icat edende. Biliyorum mazeret değil benimki, gittiğin gurbetin yanında. Yolun açık olsun, güle güle git dede.