Sayfa 1 Toplam 3 Sayfadan 1 2 3 SonuncuSonuncu
Toplam 64 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 25 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Türkülerimiz & Yörelerimiz

  1. #1
    OYılmaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.09.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2,982

    Standart Türkülerimiz & Yörelerimiz

    Evet Konumuz Türkülerimiz VE Yörelerimiz Konuya güzel bir Neşet Ertaş çalışmasıyla başlıyayım çok sevdiğim türküdür ....
    Bütün Türkü sevenlere sevgilerle ..


    NEŞET ERTAŞ_NEREDESİN SEN

    Kazimişi gzas vorert

  2. #2
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Tunga - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.11.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    50
    Mesajlar
    10,721

    Standart

    Hayırlı olsun.

    Klasik müzik, Sanat Müziği derken sonunda Türkülerimizin de bir başlığı oldu.

    Buraya katkı yapacak arkadaşlardan bir ricam olacak: Mümkün olduğunca Türkülerin hikayelerini de verirlerse çok güzel olur.

    Kolay gelsin.
    Trabzonsporlu olmak...
    Zor ama güzel be kardeşim!

  3. #3
    OYılmaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.09.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2,982

    Standart

    kütahya'nın pınarları _ Kütahya

    bundan 100-120 yıl önce kütahya'da bir ailenin genç yakışıklı, sözü dinlenir, temiz kalpli bir oğulları varmış. orta halli bir ailenin de güzel, boylu poslu uzun saçlı bir kızları varmış. kız biraz hoppa olduğu, ele, avuca sığmadığı için arkadaşları ona "deli düve" ismini vermişlerdi (düve: buzağı doğurma zamanı gelmiş yeni ineklere bazı yerlerde düve denirmiş). işte genç yakışıklı delikanlı deli düveye aşık olmuş. o zamanlar deli düve adı dillere destandır. genç, deli düveyi ailesinden ister, fakat kızı vermezler. kızla genç gizli gizli buluşurlar. bunu duyan kızın ailesi razı olur ve kızla genci evlendirirler. fakat gençlerin saadetleri uzun sürmez, bu kızın güzelliğini duyan gören zamanın delikanlıları kendilerini reddeden kızın kocasını hem kıskanır hem de ona kin bağlarlar.

    aradan hayli zaman geçer bu genç ve güzel gelin bazı delikanlılar tarafından tehdit edilmeye başlanmıştır. delikanlılar "kocandan ayrılacaksın yoksa seni dağa kaldırırız, kocanın da gözlerini kör ederiz" diye kıza haber salmışlar. genç kadın önceleri aldırmaz ve kocasından saklar, onu sevdiği için bir türlü kötülük etmelerine razı olamaz ve delikanlılara şöyle haber yollar " ne olur, kocamı rahat bırakın. ona dokunmayın ne isterseniz yapayım" der. bunu haber alan gençler kadını kaçırmaya karar verirler. aracı kadına "biz istediğimizi çeşme başında söyleyeceğiz. oraya kadar gelsin" derler. bunu duyan gelin meraktan çatlayacak bir duruma geldiğinden çeşme başına gider. çeşme başına giden delikanlılar tuzak kurarak kadını kaçırırlar. kadın bu sırada çığlık atar o sırada kadının kocası olan asalıoğlu sesi duyarak koşarak gelir. kadının kocası ile diğer gençler arasında kanlı bir kavga olur ve asalıoğlu ölür. gençler kızı dağa kaldırmıştı öte yandan oğullarını kanlar içinde yattığını gören gencin ana ve babası saçlarını başını yolarlar.




    Zaranın yorumlamasıyla tek kelime ile mükemmel
    Kazimişi gzas vorert

  4. #4
    OYılmaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.09.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2,982

    Standart

    Alıntı Tunga Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Hayırlı olsun.

    Klasik müzik, Sanat Müziği derken sonunda Türkülerimizin de bir başlığı oldu.

    Buraya katkı yapacak arkadaşlardan bir ricam olacak: Mümkün olduğunca Türkülerin hikayelerini de verirlerse çok güzel olur.

    Kolay gelsin.

    Katkılarını bekleriz
    abicim
    Konu OYılmaz tarafından (17.11.2007 Saat 16:46 ) değiştirilmiştir.
    Kazimişi gzas vorert

  5. #5
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Tunga - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.11.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    50
    Mesajlar
    10,721

    Standart

    Fırsat buldukça, çok büyük zevkle
    Trabzonsporlu olmak...
    Zor ama güzel be kardeşim!

  6. #6
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Tunga - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.11.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    50
    Mesajlar
    10,721

    Standart

    Ben de bir klasikle başlayayım: Hekimoğlu - 1970'lerde bu türküyü okuduğu albümle ortalığı kavuran TRT Sanatçısı Ümit TOKCAN. Bu da o albümün kapağı.



    Hekimoğlu

    Hekimoğlu derler benim de aslıma
    Aynalı martin yaptırdım narinim kendi nefsime
    Konaklar yaptırdım döşetemedim.
    Ünye de Fatsa bir oldu narinim baş edemedim

    Konaklar yaptırdım mermer direkli
    Hekimoğlu sorarsan narinim demir yürekli
    Bahçe armut dibinde kaymak yedin mi
    Hekimoğlu'nu görünce narinim budur dedin mi

    Çiftlice Muhtarı p...ur p.....k
    Hekimoğlu geliyor narinim uçkur çözerek
    Hekimoğlu derler bir ufak uşak
    Bir omzundan bir omzuna narinim yüz arma fişek

    Ordu dolaylarında yaşayan Hekimoğlu, yoksul bir ailenin çocuğudur. Üstelik yoksul bir anneden başka hiç kimsesi yok. Çevresinde dürüstlüğü, akıllılığı ve yiğitliğiyle tanınan bir gençtir.

    Yörede egemenlik kurmuş bir Gürcü Beyi vardır. Bu Gürcü Beyi, Ayşa adında güzel ve narin bir kızla sözlüdür. Ne ki, bu kız Gürcü Beyini sevmemekte, Hekimoğlu'na bağlanmıştır. Bu, dostlukla, arkadaşlıkla karışık bir sevgidir. Üstelik Hekimoğlu'yla görüşmeye başlamıştır.

    İşte Bey, iki gencin ilişkisinin bu noktaya vardığını duyar duymaz Hekimoğlu'na düşman olur ve ona savaş açar. Hekimoğlu'yla teke tek görüşüp, hesaplaşmayı önerir; bir de yer belirtir. Hekimoğlu, gözüpek, mert bir gençtir. Aynalı mavzerini kuşanıp, tek başına buluşma; yerine gider. Gitmeye gider ama, Bey sözünde durmamış adamlarıyla gelmiştir. Üstelik adamlarından biri, buluşma yerine varır varmaz, sabırsızlanıp Hekimoğlu'nu yaylım ateşine tutar. Ötekiler de çevresini sararlar. Hekimoğlu'yla Beyin adamları arasında yaman bir çatışma olur. Hekimoğlu, çatışma sonunda çemberi yararak kurtulur. Olaydan hemen sonra, Bolu'da tek başına yaşayan anasının yanına gider. Anasına durumu anlatır ve artık şehir yerinde duramayacağını bildirir. Anasıyla helallaşıp, yanına Mehmet adlı iki amca oğlunu alarak dağa çıkar. Çıkış bu çıkış ve ölünceye kadar Hekimoğlu artık dağdadır.

    Hekimoğlu'nun dağa çıkış nedenini ve biçimini bilen, duyan yöre köylüleri kendisine kucak açarlar. Onun mertliği, yiğitliği ve doğru sözlülüğü köylüleri daha da etkiler ve her açıdan kendisine yardım ederler. Özellikle yoksul köylülerle dostluk kurar, zenginlerden aldıklarıyla onlara yardım eder.

    Hekimoğlu, artık Gürcü Beyinin korkulu düşü olmuştur. Bu yüzden Bey,
    kendisini sürekli jandarmaya şikayet eder ve kesintisiz izletir. Hekimoğlu'nu ihbar etmeleri için çeşitli yörelerde adamlar tutar. Fakat halk koruduğu için, Hekimoğlu'nu bir türlü ele geçiremezler.

    Hatta bir defasında, Beyin adamlarından birinin ihbarı üzerine Hekimoğlu'nun kaldığı evi jandarmalar basıyorlar. Bütün çevre kuşatılmıştır. Evin altında bir fırın vardır. Hekimoğlu fırıncının yardımıyla fırının ekmek pişirilen yerini arkadan delip kaçmayı başarır.

    Hekimoğlu, kaçmaya kaçıyor ama, Beyin, iki amca oğlunu öldürttüğünü haber alıyor ve doğru Çiftlice köyüne iniyor. Gittiği ev muhtarın evidir. Bu Muhtar, Hekimoğlu'ndan yana görünüyor, oysa gerçekte Beyin adamıdır ve onunla işbirliği içindedir. Nitekim adamlarından biri aracılığıyla ihbarda bulunur ve Hekimoğlu jandarmalarca sarılır. Hekimoğlu, Muhtarın yüzünden kıstırılmıştır. Büyük bir çatışma çıkar taraflar arasında. Adeta namlular kurşun kusmaktadır. Özetle ölür orada.

    Olayın sonucuna ilişkin iki söylenti var halk arasında :
    1-Hekimoğlu, çatışma sırasında. çemberi yarıyorsa da, aldığı yaralar yüzünden fazla uzaklaşamadan ölüyor.

    2 -Atına atlıyor, elini karın bölgesinden aldığı yaralara basarak Ordu'ya
    kadar geliyor ve burada ölüyor.

    Hekimoğlu, tipik bir örneğidir. Haklı bir nedenle dağa çıkıyor. Mertliği, yiğitliği ve iyilikseverliğiyle halk arasında büyük ün yapıyor. Yoksulların dostu, onları ezen varsılların düşmanıdır.

    Hekimoğlu, özel olarak yaptırdığı mavzerinin üstüne bir ayna taktırıyor. Çatışmaya girdiğinde, bu aynayı: düşmanının gözüne tutarak, gözünün kamaşmasına, dolayısıyla hedefini şaşırmasına yol açıyor.

    Kaynak:
    Mehmet Bayrak
    Eşkıyalık ve Eşkıya Türküleri,
    Yorum Yayınları Ankara 1985



    Bu da videosu:

    Konu Tunga tarafından (08.07.2007 Saat 00:03 ) değiştirilmiştir.
    Trabzonsporlu olmak...
    Zor ama güzel be kardeşim!

  7. #7
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    antagonist - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    26.03.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    37
    Mesajlar
    2,640

    Standart

    Kazancı Bedih-Yeşil Ördek Gibi



    Maalesef türkünün hikayesini bilmiyorum ama türkücünün hikayesini iyi biliyorum...

    Ben de sizlere önemli bir sanatçımızı tanıtmak istiyorum:Kazancı Bedih

    Bedih Yoluk (Kazancı Bedih)

    Kazancı Bedih lakabıyla tanınan Bedih Yoluk 1929 yılında Şanlıurfa’nın Siverekli Mahallesinde doğdu. Babası Dalyanlardan Culhacı (Dokumacı) Halil, annesi Şatıroğullarından Zemzem’dir. Evli olup, Halil, Mehmet, Şükran, Naci, Remziye, Nihat ve Müzeyyen isimlerinde 7 çocuk babasıdır. Asıl mesleği kazancılıktır. Bu nedenle kendisine “Kazancı Bedih” denilmektedir. Herkes kendisini bu lakapla tanır. Kazancı olarak ilk ustası Hasan Diyar'dır ve uzun zaman bu ustanın yanında çalışmıştır.

    Daha sonra Aziz ve Kadir Ucar ustaların yanında kazancılık yapmıştır. 1949 yılında askere gitmiş, Bingöl’de, ve Elazığ'da Bando Bölüğünde askerliğini tamamlamıştır. Bilahare belediyeye girmiş ve 26 yıl çalıştıktan sonra 1986 yılında emekli olmuştur. Emekli olduktan sonra Hacca gitmiştir. Boş gezmemek ve günlük nevalesini çıkarmak için Eski Hal pazarı civarında demlik ve cezve tamiriyle ilgili küçük bir dükkan açmış halen bu işi yapmaktadır. Ayrıca bir mevlüt grubuyla birlikte mevlütlere gidip ilahi ve gazel okumaktadır.

    Şanlıurfa’nın yetiştirmiş olduğu en ünlü gazelhanlardan biridir. Fuzuli, Nabi, Nezihe, Furugi, Abdi gibi çeşitli şairlerin gazellerini Şanlıurfa makam geleneğine uygun olarak, davudi ve etkileyici sesiyle okur. Bir güfteyi farklı makamlarda icra edebilme meziyetine sahiptir. Ud, tambur ve cümbüş çalmasını fevkalade iyi bilir.

    Nezih meclislerin sayılan sevilen ve takdir edilen kişilerin başında gelir. Gazelin yanında çok güzel meye, hoyrat ve türkü de okumaktadır. Çok güzel okuması nedeniyle, gazelin sevilmesinde ve gazel okuma geleneğinin yaygınlaşmasında çok büyük hizmetleri olmuştur. Eserleri kendine has bir tavırla okur. Çok bilinen bir maya kazancı Bedih’in okuyuşuyla bambaşka bir havaya dönüşür. Ses tonu gazel okumaya çok elverişlidir. Sesi çok etkileyicidir ve sesini iyi kullanır.

    İbrahim Tatlıses, Selahattin Alpay gibi birçok ünlü sanatçı da dahil olmak üzere kendisinden sonra yetişen bir çok eses sanatçısı gazel okurken Kazancı Bedih’i taklit ederek onun tavrında okumaya çalışırlar.

    Kazancı Bedih gazelleri çok güzel okuduğundan dolayı kendisine “Pir” denilmektedir.

    1996 yılında yapımcı Mine VARGIN, yönetmen Yavuz TUĞRUL, aktör Şener ŞEN’in başrolünü oynadığı EŞKİYA filminin bir sahnesinde sıra gecesine yer verildi, Eski bir avlulu ev ve KAZANCI Bedih (Yoluk) in bir gazel okuması istenmiş. Urfanın etrafı dumanlı dağlar türküsü ve ardından da dillere düşen güzel bir gazel, Gazel Şanlıurfalı şair mirine hoca’nındır, Mahlası Lütfü’dür.
    Hicaz makamında okunan gazel şöyledir.

    Nice bu hasreti dildar ile giryan olayım
    Yanayım aşkın ile büryan olayım
    Görmedim gül yüzünü âhü fiğan etmedeyim
    Akıdıp göz yaşımı dert ile nalan olayım
    Kapladı bu nârı firkat cismi ğem âludemi
    Korkarım heşre keder böylece suzan olayı
    Sevdiğim rağmet yeter incitme artık kalbim
    Gerilerdesin yusufu asa bendi zindan olayım
    Lütfüyüm bülbül gibi gülşende feryat edlerim
    Vusleti yâr ile ancak şâdi ğendan olayım


    Şanlıurfa’ya özgü gazel okuma geleneğinin son temsilcisidir.

    Son yıllarda birkaç kaseti ve CD’si çıkmıştır.

    Kazancı Bedih ve eşi, 20 Ocak 2004 günü Şanlıurfa'daki evinde uyurken katalitik sobadan sızan gazdan zehirlenerek öldü.


    MÜZİK YAŞANTISI


    Müzikle ilgisi küçük yaşlarda başlayan Kazancı Bedih ailenin tek çocuğu olduğundan babasının ısrarıyla 14 yaşında evlendi gençlik yıllarında babası onu beraberinde Mecbelbahır’a götürdü. Mecbilbahır Balıklıgöl'den çıkan suyun bir kanalla Hasan Paşa camiine geçtiği yerde ağaların ve yeşilliğin olduğu bir yerdi. Orayı çay bahçesi olarak çalıştıran kişi müziğe çok meraklı idi. Oraya kurduğu gramofondan müşterilerine günün en sevilen sanat müziği parçalarını, Hafız Burhan, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla gibi ünlü sanatçıları dinletirdi. Yine zaman zaman Mukim Tahir gibi o devrin ünlü sanatçıları dinlenmeye oraya gelir, zaman zamanda okurlardı. Akşam serinliğinde çaylarını ve nargilelerini içmek, müzik dinlemek için Mecbelbahır’a giderlerdi. Kazancı Bedih’te babasıyla Mecbelbahır’a gider, gramofondan ünlü sesleri ve ustalarının sohbetlerini dinlerdi.

    Müziğe olan merakı bu şekilde gelişti ve cümbüş çalmaya merak sardı. Hafız Ahmet, Hafız Culha, Hafız Dellek Mahmut ve Şükrü Hafız’ı çeşitli müzik meclislerinde dinledi. Bir kısmı ile müzik meclislerine katıldı.

    Şanlıurfa’da eskiden müzik gruplarına “Takım” denirdi ve bir tere çağrıldığında herkes takımı ile giderdi. Kazancı Bedih’in de Mehmet Çelik, Ali Kanun, Hasan Diyar, Necip Şıbe, Çırçır Mahe, Şıhmüslüm Görgün, Nacar Celal, Mustafa Usta takım arkadaşlarıydı. Daha sonra tenekeci Mahmut, Aziz Çekirge, Gacı İmam Kayıs, Cuan Mahe ile çeşitli müzik meclislerine katıldı. Bunların dışında Seyfettin Sucu, demir İzzet, Mahmut Coşkunses, İbrahim Tatlıses, Kadir Sema gibi birçok ses sanatçısı ile müzik meclislerinde bulunmuştur.

    Hiç plak yapmadı. Kasnak teyibin Şanlıurfa’ya gelişinden sonra bant yapma meraklılarının aranan kişisi oldu ve yüzlerce mahalli banta herhangi bir ücret almadan gazel, maya ve türkü okudu.


    Kazancı Bedih, müzik meclislerinde birçok şairin gazelini kendi tavrına göre çeşitli makamlarda okur. Makamları ve makamlarındaki geçkileri çok iyi bilir.

    Sık sık okuduğu gazelleri şöyle sıralayabiliriz. Nezihe Hanım’dan Gümrahlarını goncayı zibaya değişmem”, “Sabret gönül eyyamı yare de kalmaz”, Kuddus’den, “Aldanma gönül devleti ikbale güvenme”, Abdi Efendi’den “Hüsnün senin ey dilber nadide kamer mi”, “Nice bir nar’ı aşkınla ciğer yansın kebap olsun. Fuzuli’den “Öyle sermestem ki idrak etmezem dünya nedir”, Nabi’den “Sakın terk-i edepten kuy-umah-bubu hudadır bu”, Baba Kani’den “Gamı Aşkın-la ahvalim perişan oldu gettikçe” Ruhi’den “Nice bir dağdağa ile berbad olalım”, Muharrem hoca’dan "Karadan ağa dönüp dest-i dilara okuruz” ve daha bir çok şairin gazellerini okumaktadır.

    Okur yazar olmadığı için önceleri gazelleri dinleme yoluyla ezberleyen ama uzun gazelleri bu şekilde öğrenmek zor olduğu için gece mektebine giden Kazancı Bedih, pek iyi olmasa da şimdi okuyabiliyor, meramını anlatabilecek kadar da yazabiliyor.

    Sesi pek ve kendine has güzelliktedir, bu nedenle gazelleri ve mayaları o kadar güzel okur ki dinleyen onun sesinin tonunu ve okuma tarzını unutamaz.


    Uzun havaları ve türküleri kendi tavrında okur. Bazen sanat müziğinden bir şarkısı kendi üslubunda, değişik bir yorumla uzun hava gibi okur. Buna örnek olarak “Kara gözlüm efkarlanma gül gayri” adıl rast makamındaki şarkıyı gösterebiliriz. Bu şarkıyı başka makamda uzun hava olarak bir çok meclislerde okumuş ve dinleyenlerin beğenisini kazanmıştır. Bundan başka “Yeşil kurbağalar” “Eminem”, “Atıma verdiler sarı samanı”, “Neyleyim de Karamanın elini”, “Kara göz” gibi uzun havaları kendi uslubuyla çok güzel şekilde okumaktadır.

    Yüzlerce mahalli kasetin yanında İstanbul’da doldurulan kasetlerde de gazel, maya ve türkü okumuştur. Urfa gecelik isimli kasetler dizisinde okuduğu gazeller yurt çapında çok beğenilmiştir.

    Kazancı Bedih, radyo ve TV programlarına da katılmıştır. İbrahim Tatlıses’in hazırladığı “İbo Show “ daki programı, Selahattin Alpay’la yaptığı program ve Ali Bozkurt’un hazırladığı “Bizim Eller” programları bunlardan birkaçıdır..

    Bugün gazel okuyan bir çok kişiyi yetiştirmiştir. Birçok kişi de mahalli bantlarını dinleyerek ondan faydalanmıştır ve onun tavrında söylemeye çalışmıştır. Yetiştirdiği kişilerden biri de oğlu Naci Yoluk’tur. Oğlu da kendisi gibi ud çalıp, gazel okuyarak gazel okuma geleneğini sürdürmektedir. Sesi ve okuma tavrı babasına çok benzemektedir.

    ----------------------------------------------------------------------------

    14 şubat 2000 gününde Hürriyet gazetesinin sevgilililer günü özel ekine torunu için mektup yazmıştır, mektup ki ne mektup! İnsan okudukça duygusallaşıyor, gözyaşlarına hakim olamıyor. Üstelik türkçe okuma yazması olmayan biriydi.

    Sevgili torunum Bedih,

    Aşkım ebedidir erecek sanma zevale
    Dönsem eleme kahr-ı firakınla hilale
    Bigane-i gamdım seni ben görmeden evvel
    Ettim bugün eğlencemi feryad ile nale
    Sevdimse seni sefeti vicdan ile sevdim
    Bir lahza bile düşmedim ümid-i visale

    Böyle demiş istanbullu Nezihe Yaşar hanım. Aşk allah'tan. Dalıp iniyorsun. Nasıl elektrik kesilir, öyle hiçbir şey görmez olur gözlerin. Gözlerim doluyor. Benim tecrübeme bakma. sen aşk üstüne derslerine iyi bak. allah aşkının, gazel aşkının, insan aşkının birbirine bağlandığını unutma. Bunların hiçbirini ihmal etme. Allah aşkı zaten unutulmaz. gazel aşkı ise beni unutturmaz. İnsan aşkına gelince, bu da seni sana unutturmaz.

    Torunum bedih,

    Dersine iyi çalış. işine, kárına dikkat et. benim gönlüm allah ve müzik aşkına açık oldu. Tez evlendiğim için gönül gözümü, çocuklarımın anasına açtım. Bir kuru kaya parçası gibi oldu gönlüm. Aşkları, en güzel aşkları gazel söylerken, cümbüş çalarken yaşadım. Torunum, sana tavsiye etmiyorum. Sen kır çiçekleri aç, şakşako (gelincik) gibi ol.

    Sana bayram müjdesi olarak yeni albümümü hediye gönderiyorum.

    Mecnun isen ey dil, sana leyla mı bulunmaz
    Bir goncayı bülbüle şeyda mı bulunmaz
    Sun şerbeti lal-i lebin ağyarına vefasız
    Sahi mi bulunmaz bana sehba mı bulunmaz.


    Bu gazel de sana ikinci nasihatim oldu. aşkı bul, o seni terkedince başka leylalar bul.

    Deden senden ümitli. Okurken de aşkla oku. Diplomalı olman, usûl, eğitim alman beni gururlandırıyor. Biliyorsun ben, nota nedir bilmem. Hayatta başarılı olmanı temenni ve niyaz ederim. Gözlerinden öperim.

    Deden Kazancı Bedih Yoluk

    ----------------------------------------------------------------------------

    Pirsiz gazeller sıradan geceler



    Ne kadar sıradan verildi ölüm haberi, ne kadar basit!… “Urfa sıra gecelerinin ünlü ismi Kazancı Bedih lakaplı Bedih Yoluk ve karısı soba zehirlenmesinden öldü.” Ölümü mü daha trajik, ölüm haberleri mi?

    Bin yılların gazellerine adanmış 75 yıllık bir ömrün, hiç şımarmamış can yakan bir cümbüşün, hiç susmamış yürek buran bir sesin, bir “Pir”in hakettiği bu muydu?

    “Popstar Bayhan evinde soba zehirlenmesinden ölseydi, bugün kaç gazetede manşet olurdu?

    Doğru soru değil biliyorum…

    Kıyaslamamak lazım…

    “Hangi sanatçıları beğeniyorsunuz?” sorusuna keyifle gülerek “Beni kim kandırırsa onu beğenir, takdir ederim” cevabını verebilme kemaline ermiş Kazancı Bedih de bu soruyu sormaz, sorandan hoşlanmazdı, biliyorum.

    Popüler kültürle, binlerce yılın yaşanmışlığından süzülüp gelmiş “damıtılmış kültürü” karşılaştırmanın bizi sığ sulara taşıyacağı açık.

    Oysa Kazancı Bedih’in gazelleri bizi hep “derin sulara” çekti;
    “Nice bu hasreti dildar ile giryan olayım
    Yanayım ateşi aşkın ile büryan olayım”


    Tevazu muydu, yoksa tamah mı etmedi bilinmez ama Gazelhanların Pir’i hiç popüler olma savaşı vermedi.

    İki yıl önce “gençlerin önünü açmak lazım, kazancılığa geri dönüyorum” diyebilen bir insan, isteseydi de popüler kültürde yer kapabilir miydi, ayrı soru...

    Ama o hiç istemedi...
    Korkarım hacre kadar hep böyle suzan olayım
    Sevdiğim rahmet yeter, incitme artık kalbimi
    ” demeyi tercih etti...

    Sıra gecelerini bıraktığını açıklarken “yoruldum” demişti, ama popülerleşmeye de itiraz etmişti kısacık;
    “Şimdiki sıra gecelerinde gitarla org çalıyorlar... Tadı kalmadı artık.”

    Küsmemişti ama... Kimseyi yok saymıyor, küçümsemiyordu... Popüler televizyon dizilerinin, filmlerin yapımcılarını kırmamış gazeller okumuştu.

    Eşkiya filminde “Bir sen misin alemde tabip illet-i aşka” derken, kendi gönül dünyasından ipuçları veriyordu aslında.

    “İllet-i aşk”tı yetmişbeş yıllık yaşamının hülasası...

    Çok söze gerek yok... Ağlayıp sızlamanın, ölüm biçimine isyan etmenin yakışığı da yok.

    Ölüme isyan etmemeyi öğrenmiş bir kültürün Pir’iydi O.

    Ölümü her biçimiyle kabullenebilecek kadar hayatın üstadıydı O.

    Ama biz onun kadar kemale eremedik, gönlümüzde gazeller susmuyor;
    Tenha gecelerde beni eyler mi teselli,
    Baykuş sesini bülbülü şeydaya değişmem...

  8. #8
    Özkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.03.2007
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    2,454

    Standart

    ORDU KERKÜK'E!!!

    Irak'ın kuzeyinde bugün bir köyde düzenlenen intihar saldırısında ölenlerin sayısı 105'e yükseldi.

    Yerel yetkililer ve hastane kaynakları, bu sabah Kerkük'e 130 km uzaklıktaki Emerli köyünde patlayıcı yüklü bir kamyonla düzenlenen intihar saldırısında ölenlerin sayısının 105'i bulduğunu belirttiler.

    Saldırının meydana geldiği köye komşu Türkmenlerin çoğunlukta bulunduğu Tuz Hurmatu kentinin koordinasyon merkezi komutanı Yarbay Seman Hamid, korkunç saldırıda 5 kişinin de kaybolduğunu ve kurbanların kimliklerini belirlediklerini belirterek, "250'den fazla da yaralı var" dedi.
    Abdurrahman Kızılay-Kerkük'em Yaralıyam


    Kerkük 82. vilâyetimiz olana dek hoyrata devâm!
    Stand-upçı başkan istemiyoruz!

  9. #9
    OYılmaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.09.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2,982

    Standart

    Üstad Neşet Ertaştan müthiş bir Türkü ;

    NEŞET ERTAŞ _ ZAHİDEM _ KIRŞEHİR




    Zahidem türküsü ile dilden dile dolasan Asik Mustafa ve Zahidenin aski yillar once Cicekdag ilcesine bagli olan Ahmetli koyunde baslamisti. Kucuk yasta annesini ve babasini kaybeden Asik Mustafa, Zahidenin babasi Haci Mehmet aga’ya irgat durdu ve 22 yasina kadar ona calisti. Zahidenin guzelligine kapilan Asik Mustafa onunla olmanin yollarini arar. Fakat kendisine rehberlik edecek kimsesi yoktur. Çareyi gurbete (Ýzmir)’e giderek çalismakta bulur. Kazanci ile Zahide’sine sahip olmanin hayallerini kurar. Gece gündüz yorulmadan çalisir, açliga, susuzluga dayanir. Tek ümidi Zahide’sine kavusmanin hayalidir.
    Arap oglu Mustafa’nin Izmir’e gitmesinden kisa bir süre sonra Zahide’yi yukari Haci Ahmet’li Köyünden (Molla Hasan) isminde zengin biri ile evlendirirler. Oysa Zahide’de Mustafaya asiktir. Bu askini ne Arap oglu ne de çevresi bilmektedir. Zahide’nin esinden iki kiz çocugu olur.
    Arapoglu Mustafa, uzun bir müddet Ýzmir’de çalisir bu arada gelip gidenlerden Zahide hakkinda haberler sorar. Zahide’nin gelin oldugunu duyar, tüm dünyasi yikilir, sinir burhanlari geçirir. Zahide’ye olan aski ile evlenmeden uzun müddet yasar. Bu arada Zahide’ye içinden içinden beyitler söyler.
    Zahide ise günden güne sararip solmakta yok olup gitmektedir. Ondaki olan güzellik ümitsiz askiyla kaybolmustur. Kalan ise Arapoglu’na olan gizli askidir. Yakalandigi ince hastalik denen verem’den 1965 yilinda ölür. Bunun ölümüne dayanamayan Arapoglu’da Zahide’ye türküler söyleyerek daga tasa uçan kusa içini dökerek 1966 yilinda ölür.
    Köylüler, sagliklarinda kavusamayan bu iki asigi yanyana koyarak son görevlerini yerine getirirler. Bugün bu iki asik yukari Haci Ahmet’li köyünün camisinin avlusunda yatmaktadir.
    Konu Tunga tarafından (10.07.2007 Saat 15:43 ) değiştirilmiştir.
    Kazimişi gzas vorert

  10. #10
    İHSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.11.2005
    Nereden
    Kocaeli
    Mesajlar
    2,554

    Standart

    HASTANE ÖNÜNDE İNCİR AĞACI
    Söz-Notaya Alan : Nida Tüfekçi
    Yöre.................: Yozgat
    HİKAYESİ
    Komşu kızı ile beşik kertmesi olan bir genç askerde vereme yakalanır. Hava değişimi olarak Yozgat´a (Akdağmadeni) gelir.

    Sözlüsünün ailesi gence kızlarını göstermek istemez. Genç tedavi için İstanbul´da hastaneye yatar, pencereden gördüğü incir ağacından aldığı ilhamla aşağıdaki türküyü söyler.

    Yakalandığı amansız hastalıktan kurtarılamayarak hastanede ölür. Ailesi cenazesini Yozgat´a getiremez, İstanbul´da kalır.

    Konu İHSAN tarafından (10.07.2007 Saat 15:44 ) değiştirilmiştir. Sebep: EKLEMELER
    avatar: şike soruşturmasını yürüten özel yetkili savci Mehmet BERK.

  11. #11
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Faik Yılmaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01.09.2004
    Nereden
    Trabzon
    Mesajlar
    24,564

    Standart

    Arkadaşlar Çeşmi siyahım varmı arşivinizde
    Ne mutlu Türk olana değil , Ne mutlu Türk'üm diyene !

    "Cahilin karşısında kitap gibi sessiz ol." Mevlana

  12. #12
    OYılmaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.09.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2,982

    Standart

    Alıntı blackseastorm Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Arkadaşlar Çeşmi siyahım varmı arşivinizde
    Evet çok sevdiğim türkülerden biri aklıma getirdiğin için saol abi


    Türkünün Adı: İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım
    Türkünün Yöresi:
    Kahramanmaraş
    Türkünün Kaynağı & Mahlası: Aşık Mahsuni Şerif


    İşte gidiyorum çeşm-i siyahım
    Önümüze dağlar sıralansa da
    Sermayem derdimdir servetim ahım
    Karardıkça bahtım karalansa da

    Hayli dolaşayım yüce dağlarda
    Dost beni bıraktı ah İle zarda
    Ötmek İstiyorum viran bağlarda
    Ayağıma cennet kiralansa da

    Bağladım canımı zülfün teline
    Sen beni bıraktın elin diline
    Güldün Mahzuninin berbat haline
    Mervanın elinde parelense de



    Bu türküyü dinleyince kendimden geçiorum offf offf
    Kazimişi gzas vorert

  13. #13
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Hayatımın en güzel demlerini, yani çocukluğumu (biraz da gençliğimi) Erzurum'da geçirdim. Türküyle arası fazla iyi olmayan biri olarak bile, bizim oaralara mahsus tatyan, her zaman dikkatimi çekti.

    Aşağıdaki kısımlar bir internet sitesinden alınmadır:

    Tatyan : Tatyan hakkında çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Tatyan dediğimiz türkülerin kaynak kişilerinden Raci Alkır, Tatyanın; “tatlı dil, tatlı söyleme” anlamında olduğunu söylemektedir. Yaptığım araştırma neticesinde,, bu tarifin karşılığını Kaşgarlı Mahmut’un, Divan-ı Lûgat-it Türk eserinde buldum. Lûgatta “tatgan” sözcüğü yukarıdaki tarifin karşılığı olarak yazılıdır. Demek lâzım ki, tatlı söyleme gibi anlatımın belirlediği “tatgan” sözü, değişikliğe uğrayarak “ tatyan” olmuş çıkmıştır. Ayrıca Ziya Gökalp’ın tatyan hakkındaki tarifi şöyledir : “Türklerden gayrı olanlar” yada “gayri müslimlere verilen ad.”

    Konuya ilişkin olarak, Erzurum Halk Oyunları ve Türküleri Derneği Başkanı Sebahattin BULUT ise, tatyanın sonradan tasavvuf veya tekke müziğine dönüştürüldüğünü söylemektedir. Bulut, Erzurum folkloründe tatyanlar adlı araştırma yazısında: “Erzurum’da kadın oyun havası olarak bilinen “tatyan” isimli kadın oyun havasının tarihi akışı içinde kalıp değiştirdiği ve son 60 yılda bir tasavvuf veya tekke müziği biçimine döndüğü bir gerçektir. Yaşı benim gibi 70’in üzerinde olan Erzurumlular, tatyanın düğün ve şölenlerde oynanan bir oyun havası olduğunu çok iyi hatırlarlar. Oyun sözcüklerinin hâla belleklerde yaşadığına da inanıyorum. Tatyan isimli bu kadın oyun havasının sözcükleri şöyleydi :

    Amman amman amman
    Amman amman amman
    Burç üstüne bayrakları kurdular
    Ey hamamcı bu hamama güzellerden kim gelir
    O zamanda ezelhanı vurdular
    Ne bileyim ay efendim günde yüz bin can gelir
    Hadi leyli leyli leylim gel
    Hadi leyli leyli leylim gel
    Bir tanem gel gel, efendim gel
    Bir tanem gel gel, efendim gel

    Bir devrin oyun havası olarak bilinen bu tatyan havası, tekke ve zaviyelerin güzel sesli insanları tarafından başka bir kalıba sokuldu, neticede başka başka tatyanlar karşımıza çıktı. Biz yaptığımız araştırma ve incelemede tatyan sözcüğünü evvela lügatlarda aradık. Ferit DEVELİOĞLU’nun Osmanlıca Türkçe lügatinde “tat” sözcüğünün, “Türklerden gayrı olanlar” anlamını ifade ettiğini gördük. Bir “yan” ilavesiyle tatyanın Türklerden gayrı yan olabileceğini düşündük.

    Bir başka yaklaşım : Erzurum yöresinin mahalli şive ve sözlükleri içerisinde bulduğumuz “tat” sözcüğü ise, çorabın boğazdan aşağı alt veya taban kısmının adı.”Çorapların tabanları yırtılmıştı, tat’larını değiştirdim” sözcüğü, kadınlar arasında çok söylenen bir terimdir. Konuya bu mahalli deyimle yaklaştığımızda, bir “yan” “ayak” anlamı karşımıza çıkıyor. Bu ifade bir oyun benzetmesinden, bir figür anımsamaktan başka ne olabilir ?”

    Benim incelemelerime göre, tatyanları tekke veya tasavvuf musikîsi içerisinde değerlendirmek uygun değildir. Çünkü tatyanların sözlerine bakıldığında; çoğunlukla kadın, aşk ve sevgili gibi temaların işlendiği görülmektedir. Bu temaların tasavvuf veya tekke müziğinde kabul görmesi imkânsızdır. Bu fikrin ortaya atılma sebebine gelince: Erzurum ve çevresinde, dini günlerde, (özellikle ramazan aylarında) halkımızın, güzel sesli hafızlardan ve mahalli sanatçılardan gazel okumalarını isteme geleneği vardır. Burada kastedilen, (Seyreyle güzel kudreti Mevlâ neler eyler) tasavvuf şiirleridir ama, bazılarınca tatyan zannedilmektedir.

    Gazelin bizim edebiyatımızdaki örneklerinde; dinî ahlâkî ve tasavvufî olanları vardır. Ancak bunların tümü için “tatyandır” demek doğru değildir. Bu sözcük uydurukta olsa, şöyle yada böyle, halkın belleğine yerleşmiştir. Kısacası tatyan olarak bilinen repertuarımızdaki eserler, divan şiirinden gelen ve çoğunlukla kadın, aşk, sevgili gibi temaları işleyen gazellerdir. Zaten gazellerin toplanıp yazıldığı yer, “Divan” adlı şiir kitaplarıdır. Örneklediğim tatyanlar arasında “Dün gece yâr hanesinde yastığım bir taş idi” türküsünün sözlerinde; yâr hanesinde bulunmanın mutluluğuna ve yaşanan hayata dair, güzel, ahlâkî ifadeler kullanılmıştır.


    En tanınmış tatyanı, bu işin ustası Mükerrem Kemertaş'tan dinlemeye ne dersiniz?



  14. #14
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Tunga - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.11.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    50
    Mesajlar
    10,721

    Standart

    ----------------------
    Trabzonsporlu olmak...
    Zor ama güzel be kardeşim!

  15. #15
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    İki farklı yorumuyla, bir tatyan daha koyuyorum:





    Hikâyelerini maalesef bilmiyorum.

  16. #16
    zafer6161 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20.10.2004
    Nereden
    Trabzon
    Yaş
    43
    Mesajlar
    15,720

    Standart

    Orhan Gencebay ( Batsın Bu Dünya) SAMSUN YÖRESİ
    Ne Olmuş Şampiyon Olamadıysak,,,
    Hayallerimizi Satmadık'ya,,,

  17. #17
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    antagonist - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    26.03.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    37
    Mesajlar
    2,640

    Standart



    Mezar Arası - Hıdırlık Türküsü

    Anadolu’da her yörenin türküsü olarak bilinir.(Kütahya,Konya,Amasya gibi.) Yeşillikler içindeki Hıdırlık Tepesi,türbesiyle birlikte Kütahya’nın her yerinden görünen ve yıllardır mesire yeri olarak bilinen bir mevkimizdir.Bu güzel tepe 1960’lı yıllara kadar eteklerinde bulunan Sultanbağı ve Gökçimen(Hmidiye) mahalleleri gençleri arasıda sahiplenebilmek için mahalle kavgalarına sahne olmuştur.Bahar aylarında hangi mahalle yenerse tepe onların kontrolüne geçermiş.Diğer mahalle sakinlerini Hıdırlığa sokmazlarmış.Kavgalarda kama,bıçak,değnek,sapan vb.aletler kullanırlarmış.Bundan 80 yıl kadar önce yine böyle bir kavga zamanındaGökçimen mahallesi delikanlılarından 3-5 ay önce askerden gelen Kazım;öğle yemeği için annesinden cimcik yapmasını ister.Annesi işe koyulur.Bu arada Kazım annesine yemek oluncaya kadarHıdırlık’a dolaşıp geleyim,arkadaşlar ne alemde bir bakayım der.Annesi: Oğlum cimciği ateşe koyuyorum yiyipte git derse de Kazım anne sen hazırlayıncaya kadar ben gelirim deyip evden çıkar.Hıdırlık eteklerindeki iki mezarlık arasında Sultanbağı gençlerinden sevdiği,tanıdığı Arabacı Musa ile karşılaşır. Hıdırlık yüzzünden hasım olduklarından tartışıp kavgaya tutuşurlar.Kazım’ın üzerinde hiç bir şey yoktur.Musa dövüleceğini anlayınca kamasına sarılır ve Kazım’a rasgele saplamaya başlar.Kazım aldığı bıçak darbeleri ile yığılır kalır.Musa kaçar.Bu arada bir hayli zaman geçtiği halde oğlu gelmeyen Kazım’ın annesi ”.Ccimcikte soğudu,nerde kaldı bu oğlan”diye sokağa çıkar.Bakar ki bütün insanlar “Kazım vurulmuş”çığlıklarıla koşuşturuyorlar.Duyduklarına inanamaz,onların arasına katılıp oğlum evladım çığlıklarıyla koşarak mezar arasına gelir.Bir de ne görsün yiğit delikanlı Kazım kanlar içinde yerde yatıyor.Annesi üzerine kapanıp feryat figan içinde üzüntüye garkolur,ağıtlar yakmaya başlar.Hıdırlık yüzünden bir delikanlı daha kaybedilmiştir.Musa yakalanıp hapse atılır.Bu olay üzerine yakılan ağıtlar günden güne hüzünlü bir türküye dönüşür:

    Mezar arasında harman olur mu
    Kama kurşun yarasına derman olur mu
    Kamayı vuranda din iman olur mu

    Aslanım Kazımım yerde yatıyor
    Kaytan bıyıkların kana batıyor

    Mezar arasında kanlı kasaplar
    İnsan ahbabına kamamı saplar
    Cenazem gidiyor bakın ahbablar

    Aslanım Kazımım yerde yatıyor
    Kaytan bıyıkların kana batıyor

    Mezar arasında melekler çoktur
    Gelme doktor gelme çaresi yoktur
    Bir Allah'tan başka hiç kimsem yoktur

    Aslanım Kazımım yerde yatıyor
    Kaytan bıyıkların kana batıyor

    Mezarımın daşı kıbleye karşı
    Üstündeki çimenler gözümün yaşı
    Bakın ey ahbablar Kazimin naşı

    Aslanım Kazımım yerde yatıyor
    Kaytan bıyıkların kana batıyor

    Mezar arasından atlayamadım
    Döküldü cephanem toplayamadım
    Zalım düşmanlar haklıyamadım

    Aslanım Kazımım yerde yatıyor
    Kaytan bıyıkların kana batıyo


    Çok etkileyici ve güzel bir parça...Dinlemenizi tavsiye ederim...

  18. #18
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Tunga - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.11.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    50
    Mesajlar
    10,721

    Standart

    Bu gece aslında türküden çok bir türkücüyü anmak için bir parça ekleyeceğim:

    Özay Gönlüm. Bir bağlama üstadı, Ege yöresi türkülerinin uzmanı, Yaren'in mucidi:

    Yaren'in hikayesi:



    Ninenin Mektubu - Hop diri dattiri



    Nur içinde yatsın.
    Trabzonsporlu olmak...
    Zor ama güzel be kardeşim!

  19. #19
    OYılmaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.09.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2,982

    Standart



    Neden Geldim İstanbul'a _ Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu

    Özellikle İstanbulda memleket hasreti çekenlere gelsin bu türkü Erkan Oğur ve İsmail Hakkı üstadlarının mükemmel sesiyle..
    Konu OYılmaz tarafından (22.07.2007 Saat 16:27 ) değiştirilmiştir.
    Kazimişi gzas vorert

  20. #20
    OYılmaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.09.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2,982

    Standart

    Elleri ayakları öpülesi üstadlarım Erkan Oğur ve İbrahim Hakkı Demircioğlu'dan

    Erkan Oğur _ İbrahim Hakkı Demircioğlu _ Bülbülüm Altın Kafeste (selanik )_Rumeli



    Bülbülüm Altın Kafeste



    Bülbülüm Altın Kafeste
    Öter Aheste Aheste
    Ötme Bülbül Yarim Hasta
    Ah Neyleyım Su Gönlüme
    Hasret Kaldım Sevdiğime

    Ben Sana Dayanamam
    Yarim Ben Sana Aldanamam
    Ben Sana Dayanamam
    Yarim Ben Sana Katlanamam

    Bülbüllerı Har Ağlatır
    Asıkları Yar Ağlatır
    Ben Felege Neylemişim
    Benı Her Bahar Ağlatır

    Ben Sana Dayanamam
    Yarim Ben Sana Aldanamam
    Ben Sana Dayanamam
    Yarim Ben Sana Katlanamam
    Kazimişi gzas vorert

  21. #21
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    antagonist - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    26.03.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    37
    Mesajlar
    2,640

    Standart

    Kışlalar Doldu Bugün/Okuyan:Hamza Şenses(1904-1939)

    Hamza Şenses’in kardeşi İbrahim, Diyarbakır’da askerdir. Eskiden askerlik süresi şimdiki gibi olmayıp 3-4 yıl sürer, savaş dönemlerinde daha fazla sürdüğü de olurdu. İşte, Hamza, uzun zamandan beri askerliğini yapmakta olan kardeşi İbrahim’i özlemiştir. Onu görmek için Diyarbakır’a gider ve kardeşinin askerlik yaptığı tabur’un nizamiyesine varır.. Nizamiyede olan yetkililer “Kardeşiniz görevde, görüşmeye çağıramayız” derler. Uzak yoldan geldiğini, birkaç dakika bile olsa kardeşini görmek istediğini söylese de orada bulunanlar ”yasaktır” deyip kabul etmezler. Bunun üzerine tabur komutanıyla görüşmek istediğini söyler, zor bela tabur komutanıyla görüştürülür. Tabur komutanı babacan tavırlı birisidir. Onu iyi karşılar. Bunun üzerine Hamza Şenses, kendini tanıtır. Uzun yoldan geldiğini, kardeşini görmek istediğini söyler. Tabur komutanı da müziğe meraklıdır ve Hamza Şenses’in ismini önceden duymuştur. Bu nedenle kendisine çay, kahve ikram edip ağırlar. Kardeşi İbrahim’i odasına çağırtıp görüştürür.

    Görüşme biterken Tabur komutanı Hamza Şenses’e, “Buraya kadar gelmişken bir gece yapalım” der. O da kabul edince, taburdakilere güzel bir gece yapılır. Hamza Şenses, kardeşi İbrahim’den ayrılmanın üzüntüsü ile o gecede;

    Kışlalar doldu bugün
    Doldu boşaldı bugün
    Gel kardaş görüşelim
    Ayrılık oldu bugün
    Naçar eliden vah vah yâr yâr

    Geceler yârim oldu
    Ağlamak kârım oldu
    Her dertten yıkılmazdım
    Sebebim zalim oldu
    Garib eliden vah vah yâr yâr


    Bestesini yapar ve orada bulunanlara okur. Çok sevilen bu eserini daha sonra plağa okuyarak ölümsüzleştirir.



    Dinleminiz tavsiye ederim,çok yanık bir ses...

  22. #22
    Ba®ış - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    27.05.2005
    Nereden
    Uzak Doğu
    Yaş
    38
    Mesajlar
    5,353

    Standart

    Sağır Oda dizisinde bayağı çalmıştı bu türkü

  23. #23
    Gülşen - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.07.2005
    Mesajlar
    290

    Standart

    Alıntı zafer6161 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Orhan Gencebay ( Batsın Bu Dünya) SAMSUN YÖRESİ
    çok yaşa emi zafer
    Sadece Trabzonspor!

  24. #24
    kelkitli29 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.05.2004
    Nereden
    Almanya
    Yaş
    37
    Mesajlar
    2,032

    Standart

    http://youtube.com/watch?v=gs3dwoqzED4

    Esat kabakli dan - Gömdüm Ogul


    Yalniz Enver Celik diyor, aslinda onu daha cok begeniyorumda bulamadim.
    Hikayesini bilemeyecegim, kusura bakmayin.
    Ben Asyada büyüyen, Avrupaya yürüyen TÜRKÜM. Krallara bas egdiren, kiliselere hilal ve yildiz giydiren TÜRKÜM!!!
    Ben daglarda gemi gezdiren, kilicina bas egdiren TÜRKÜM. Ben OSMANLININ torunuyum - TÜRKÜM.

  25. #25
    kelkitli29 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.05.2004
    Nereden
    Almanya
    Yaş
    37
    Mesajlar
    2,032

    Standart

    Yöresi : Gümüshane

    http://youtube.com/watch?v=l5uynCNpxVo

    Alli Gelin

    Yillar önce ilcede iki genc evlenir. Evlendikten bir kac ay sonra delikanli gurbet yoluna düser, gurbet elinde bir iftiraya ugrar düser hapishaneye. Yillarca yattiktan sonra saci sakali agarmis olarak cikar hapishaneden tutar köyünün yolunu. Ama aklindan yavuklusu cikmaz o erin. Acep yavuklusu duruyor mu yoksa baska birisi ile mi evlendi? Köy yoluna koyulur varinca köye yavuklusunun koynunda bir delikanli yatiyor. Ne bilsin kendi oglu oldugunu. Bari der karnimi doyurayimda yine cekip gidem gurbet ellere ve bu türküyü söylemeye baslar.

    Hikayenin dogru oldugunu düsünüyorum cünkü büyüklerimizden, özellikle gümüshanedeki büyüklerimizden hep duyariz bunu. Herif köye gelip karisina ogluna sarilamadan cekmis gitmis gene ve ölüsü bile gelmemis daha köye.
    Ben Asyada büyüyen, Avrupaya yürüyen TÜRKÜM. Krallara bas egdiren, kiliselere hilal ve yildiz giydiren TÜRKÜM!!!
    Ben daglarda gemi gezdiren, kilicina bas egdiren TÜRKÜM. Ben OSMANLININ torunuyum - TÜRKÜM.

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •