tüm bmn ailesinin mevlit kandilini kutluyorum
Mevlid Kandili Hz. Muhammed'in dogum gecesi olan, Rabiyülevvel ayinin onikinci gecesine denir.
Mevlid, dogum zamani demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayinin 11. ve 12. günleri arasindaki gecedir. Hz. Muhammed 'in dogum günü, bütün Müslümanlarin bayramidir.Sialar 17.günü mevid günü ve 17'ye dönen geceyide Mevlid Gecesi bilirler.Bu iki tarih arasindaki haftayi da Vahdet Haftasi ilan etmislerdir.
Kisaca Resulullah (s.a.a)?in Hayati
Resulullah (s.a.a), Fil yili, Rabiulevvel ayinin on yedisinde (M.570?de) Cuma günü safak vakti Mekke sehrinde dünyaya geldi.[1] Resulullah (s.a.a)?in degerli babasi, Abdullah bin Abdulmuttalip bin Hasim bin Abdumenaf idi; degerli annesi ise Veheb bin Abdumenaf?in kizi Amine idi. Görüldügü gibi her iki sahsiyetin akrabalik bagi Abdumenaf?da birlesiyor.
Hz. Peygamber?in mübarek ismini, Ilahi emir geregi Muhammed[2] künyesini ise Ebu?l Kasim[3] koydular.
Imam Bakir (a.s)?in buyurduguna göre, Hazretin dogumunun yedinci günü Ebu Talib, Peygamber (s.a.a) için bir kurban kesti ve akrabalarini misafirlige davet ederek söyle dedi: "Bu Ahmed?in akikasidir.? Misafirler; ?Onun ismini neden Ahmed koydun?? diye sorduklarinda, Ebu Talib; ?Yer ve gök ehlinin övgüsünden dolayi onun ismini Ahmed koydum.? dedi.[4] Iste bundan dolayi Emir-ul Müminin Ali (a.s), Hz. Resulullah (s.a.a)?in de, iki ismi bulunan peygamberlerden oldugunu söylemistir.[5]
Peygamber (s.a.a) henüz daha dünyaya gelmeden babasini kaybetti;[6] dünyaya geldikten sonra da onu, süt emmesi için Halime-i Sadiyye?ye emanet ettiler. Ibn-i Sad?in yazdigina göre, Halime Hazreti kucagina alir almaz gögsü sütle doldu; öyle ki, Peygamber ve Halime?nin açliktan uyumayan çocugu da o sütten doydular.[7]
Peygamber (s.a.a) üç yasina kadar annesi Amine?nin de gözetimiyle süt annesi Halime?nin yaninda kaldi, daha sonra Mekke sehrine giderek kendi annesinin yaninda yer aldi.
Peygamber (s.a.a) alti yasinda iken annesi Amine ve bakicisi Ümm-ü Eymen?le birlikte akrabalarini görmek için Medine?ye gittiler. Bir ay Medine?de kaldiktan sonra Mekke?ye dönüste Ebva?ya (Cuhfe?den 37 km. uzak) ulastiklarinda Hazretin degerli annesi vefat edip orada defnedildi. Ümmü Eymen Hz. Peygamber?i Mekke?ye götürdü, orada da Abdulmuttalip onun sorumlulugunu üstlendi.[8] Ama iki yil sonra Abdulmuttalip de dünyadan göçtü.[9] Onun vasiyeti geregince Ebu Talib yegeni Hz. Muhammed (s.a.a)?in sorumlugunu üstlendi.[10]
Ibn-i Abbas?in naklettigine göre Ebu Talib Hz. Peygamber ile öylesine ilgileniyordu ki, gece ve gündüz ondan bir an olsun ayrilmiyordu, onu kendi yaninda yatiriyor ve onun hakkinda kimseye güvenmiyordu.[11]
Resulullah (s.a.a) on iki yasinda[12] Ebu Talib?le birlikte Sam?a yolculuga çikti. Bu yolculukta Buheyra isminde bir rahiple karsilastilar. Buheyra, Mesihi (Hiristiyan) alimlerinin en bilginlerindendi. Hz. Peygamber?i görür görmez, O?nun ahir-uz zaman Peygamberi oldugunu hemen anladi. Buheyra Ebu Talib?e dönüp söyle dedi: ?Önceki semavi kitaplarda bu gencin peygamberligiyle ilgili haber vardir."[13]
Resulullah (s.a.a) erginlik çagina kadar Ebu Talib?in evinde kaldi. Hazret ahlak, yigitlik, halkla geçinmek ve emanete riayet etmek bakimindan öyle bir ahlaka sahipti ki, halk ona ?Emin? lakabini takmisti.[14]
Resulullah (s.a.a) yirmi yasinda iken ?Hilf-ul Fudul? antlasmasina katildi. Bu antlasma Beni Hasim, Beni Zühre ve Beni Temim arasinda yapilan en iyi antlasma idi. Bu antlasma geregi mazlumlarim haklari zorbalardan alinacak ve gereken yardimlar onlardan esirgenmeyecekti.[15]
- * *
[/list]
Hz. Hatice asaletli ve serveti olan bir kadindi ve erkekler vasitasiyla ticaretle ugrasiyordu. Resulullah'in dogru konusan ve emanettar biri oldugunu ögrenince O Hazrete, kölesi Meysere ile birlikte ticaret yapmak için Sam?a gitmesini ve kendisine diger tacirlerden daha fazla pay verecegini önerdi. Resulullah (s.a.a) Hatice?nin bu önerisini kabul ederek onun mali ile Sam?a dogru yola çikti. O memlekette mallarini satip islerini bitirdikten sonra Mekke?ye dogru hareket etti. Mekke?de ise oradan getirdikleri mallari satip, öncekilere oranla iki kat veya daha fazla kâr elde etti. Üstelik Meysere de yol boyunca Resulullah?tan gördügü hareket ve davranislari Hatice?ye anlatti.
Hatice, birisi vasitasiyla Resulullah?a söyle bir mesaj gönderdi: ?Ey amca oglu, aramizdaki akrabalik bagindan ve kavmin arasinda yüce, serefli, soylu, emanettar, iyi huylu ve dogru konusan biri olmandan dolayi seninle evlenmek istiyorum.?
Hatice?nin bu evlenme teklifi öyle bir zamanda oldu ki, Hatice o zamanlar nesep açisindan en köklü, seref ve mal bakimindan da bütün kadinlarin en üstünü idi; herkes onunla evlenmek istiyordu, ama o hiç kimseyi kabul etmiyordu.[16]
Resulullah (s.a.a) Hz. Hatice?nin evlenme teklifini kabul ederek amcalarini onu istemeye gönderdi.[17]
Resulullah (s.a.a) evlendigi zaman yirmi bes[18], Ibn-i Abbas ve bir grup diger bilginlerin sözüne göre Hz. Hatice de yirmi sekiz yasinda idi.[19]
Hz. Peygamber (s.a.a)?in Hz. Hatice ile evlenmesinden, ikisi erkek, dördü kiz olmak üzere toplam alti çocugu oldu. Erkeklerin isimleri; Kasim ve Tahir; kizlarin isimleri ise Ümmü Gülsüm, Rukayye, Zeyneb ve Fatima?dir.[20]
Hatice-i Kubra (a.s) Resulullah (s.a.a) ile ortak yasantisinda çok fedakarliklar yapmistir. O bütün mal ve servetini aziz esinin ihtiyarina birakmis ve bütün kadinlardan önce Hz. Resulullah?a iman etmisti. Resulullah (s.a.a) onun hakkinda söyle buyurmustur:
?O, insanlar kafir oldugunda bana iman etti, halk beni tekzip ettiginde o beni tasdik etti, halk beni mahrum biraktiginda o kendi maliyla bana yardimda bulundu.?[21]
- * *
[/list]
Hz. Resulullah?in yasantisinin en hassas dönemi, 40 yasina girdigi ve Receb?in 27. günü (M.610) peygamberlige seçildigi andir.[22] O zamandan itibaren üç yil boyuca halki gizlice Islam?a davet etti.[23] Hz. Resulullah?a ilk iman eden Emir-ul Müminin Hz. Ali olmustur.[24] Ondan sonra da Hz. Hatice iman etmistir.
Bi?setin üçüncü yilinda Resulullah (s.a.a), halki açikça Islam?a davet etmeye emr olundu. Bu emir geregi önce kendi yakinlarini misafirlige davet ederek onlara söyle buyurdu:?Allah-u Teala beni, sizi O?na davet etmeye emretmistir. Içinizden kim beni tasdik edip bu iste bana yardimci olursa, sizin aranizdaki kardesim, vasim ve halifem olacaktir.?[25]
Teberi?nin yazdigina göre Ebu Talib oglu Ali, Peygamber?e yardimci olacagini ilan eden tek sahis idi. Peygamber (s.a.a) de oradakilere söyle buyurdu:
?Bilin ki, bu sahis, benim sizin aranizdaki kardesim, vasim ve halifemdir; onun sözlerini dinleyin ve emirlerine itaat edin.?[26]
Resulullah (s.a.a) akrabalarini Islam?a davet ettikten sonra, halktan da putlarini birakip sadece Allah?a ibadet etmelerini istedi. Bu söz onlara çok agir geldi; az bir grup hariç hepsi Hazrete düsman kesilmeye basladi. O kritik anda, Mekke?nin büyügü ve Peygamber?in amcasi olan Ebu Talib, kardesi oglunun yardimina kostu ve onu yalniz birakmayacagina dair yemin etti.[27] Gerçekten öyle de yapti. Ebu Talib, hayatta oldugu müddetçe Kureys Hz. Peygamber?i fazla incitemiyordu.
Kureys büyükleri, Ebu Talib?in korumasi altindaki Hz. Peygamber?i tam baski altina alamadiklarini görünce, yeni müslüman olanlari eziyet ve iskence etmeye basladilar. Peygamber (s.a.a), Müslümanlarin Kureys?in zulüm ve eziyetinden kurtulmalari için onlara Habesistan'a hicret etmeleri için izin verdi.
Hicretin altinci yilinda, Mekke müsrikleri, Peygamber (s.a.a)?i öldürme karari aldilar. Bu yüzden Muhammed (s.a.a)?i kendilerine teslim etmedikçe Beni Hasim?le muamele yapmayacaklarina ve onlardan evlenmeyeceklerine dair kendi aralarinda bir antlasma imzaladilar. Bu antlasmayi bir deri sayfasina yazarak Ka?be?nin duvarina astilar. Beni Hasim de canlarini korumak için Peygamber (s.a.a) ile ?Si?b-i Ebu Talib? deresine sigindilar; üç yil boyunca orada kaldilar. Üç yil sonra Allah-u Teala Peygamberine, antlasmayi ?Allah? lafzi hariç karincalarin yedigini haber verdi. Ebu Talib bu haberi Kureyislilere iletti ve onlara; ?Eger Muhammed?in söyledikleri dogru çikarsa ne yaparsiniz?? diye sordu. Onlar da: ?Artik el çekeriz? dediler. Kureysliler Ka?be?ye gidip oraya astiklari antlasmanin ?Allah? lafzi hariç karincalar tarafindan yenildigini görünce kendi antlasmalarindan vazgeçtiler. Bi?setin onuncu yilinda vuku bulan bu olay neticesinde Mekke halkindan birçok kimseler Islamiyeti kabul ettiler. Böylece Beni Hasim Si?b-i Ebu Talib?den disari çikabildi.[28]
Peygamber (s.a.a), bi?setin onuncu yilinda iki büyük yardimcisi olan Hz. Ebu Talib ve Hz. Hatice?yi kaybetti.[29] bu iki büyük sahsiyetin ölümü Hazrete çok agir geldi, bundan dolayi o yilin ismini ?Hüzün yili? koydu.[30]
Imam Zeyn?ul- Abidin (a.s) söyle buyurmustur:
?Resulullah (s.a.a), Ebu Talib ve Hatice?yi kaybettiginde artik Mekke?de kalmasi güçlesmisti... Allah-u Teala bundan dolayi Hz. Peygamber?in, Mekke?de yardimcisi olmadigindan orayi terk edip Medine?ye dogru hareket etmesini emretti.?[31]
Ebu Talib merhum olduktan sonra Kureys?in Peygamber?e eziyeti gittikçe fazlalasti, Hazrete defalarca ihanet edip O?nun canina kiymak istediler.[32]
Mekke müsrikleri, bi?setin 13. yili ?Dar?un Nedve? denilen bir yerde toplanip Peygamber?i öldürme karari aldilar. Bu karara göre çesitli kabilelerden olusan gençler hep birlikte Hazret?e saldiracak ve kimin tarafindan öldürüldügü bilinmeyecekti.[33] Hz. Peygamber (s.a.a) Ilahi vahiyle bu komplodan haberdar oldu ve geceleyin Mekke?den ayrilarak Medine?ye dogru yola çikti. Emir?ul- Müminin Hz. Ali de Peygamber (s.a.a)?in canini korumak için O?nun yataginda yatti.[34]
- * *
[/list]
Peygamber (s.a.a), Rabi?ul- Evvel ayinin ilk günü Mekke?den ayrildi ve ayni ayin 12. günü Medine?nin yakinlarinda olan ?Kuba? denilen yere vardi ve orada yaklasik on gün Hz. Ali?yi bekledi.[35]
Bu müddet içerisinde de Kuba camisini yaptirdi. Daha sonra Hz. Ali?nin gelmesiyle Medine?ye tesrif buyurdular .
Hz. Peygamber?in hicreti ardinca Mekke Müslümanlari da yavas-yavas Medine?ye hicret etmeye basladilar. Hz. Peygamber (s.a.a) Muhacir ve Ensar (Medine halki) arasindaki samimiyet bagini güçlendirmek için onlarin aralarinda kardeslik bagi olusturdu.
Peygamber (s.a.a) bu tesebbüsü ile Medine?de Islami bir toplum olusturmus ve Muhacirlere yardim için de uygun bir zemin hazirlamisti.
Bu küçük Islam toplumunun kurulusundan daha 19 ay geçmemisken Müslümanlarla Mekke müsrikleri arasinda savas atesi tutustu. Ilk önemli ates Bedir savasi idi, onun pesi sira Uhud, Hendek, Hayber, Tebuk vb. savaslar da vuku buldu.
Peygamber (s.a.a)?in savaslari iki çesittir; birincisi, kendisinin katildigi savaslardir, bu savaslara ?Gazve? denilir. Digeri ise kendisinin katilmadigi savaslardir, bu savaslara da ?Seriyye? deniliyor. Gazvelerin sayisinin 28, seriyyelerin sayisinin ise 38 tane oldugunu söylemislerdir.[36] Bunca savas, dokuz yildan az bir zamanda vuku bulmustur.
Bu gazve ve seriyyeler, Müslümanlarin Hicaz topraklarinda azamet ve güçlerinin asikar olmasina ve birçok Arap kabilelerinin Hz. Peygamberle baris antlasmalari imzalamalarina sebep oldu.
Bu antlasmalarin en önemlisi, Hudeybiye antlasmasi idi. Hz. Peygamber bu antlasmayi, hicretin altinci yilinda Mekke müsrikleriyle yapti. Bu antlasma, Hicaz topraginda nisbi bir emniyet ve huzurun olusmasina yol açti ve diger topraklarda da Islam?in yayilmasina bir ortam hazirladi.
Peygamber (s.a.a), hicretin yedinci yilinda Islam?in genis bir sekilde yayilmasini saglamak için birçok mektuplar yazmis ve bu mektuplari Iran, Rum, Habes, Misir, Yemame, Bahreyn vb. ülkelerin kral ve padisahlarina göndererek kendi mesajini onlara iletmistir.[37] Resulullah bu mektuplarda onlari Islam?a davet ediyordu. Bu vesileyle Hz. Peygamber?in evrensel risaleti dünyanin her tarafina bildirilmis ve böylece Islam?in mesaji uzak memleketlere de ulasmistir.
- * *
[/list]
Hicretin sekizinci yilinin Ramazan ayinda Mekke sehri Peygamber tarafindan fethedildi.[38] Resulullah (s.a.a) ordusuyla birlikte savasmaksizin Mekke sehrine girdi, ilk tesebbüsünde Mekke halkinin hepsini affetti ve Kabe?de bulunan üç yüz atmis putu oradan temizledi[39] ve sonra minbere çikarak söyle buyurdu:
?Ey insanlar! Allah Teala cahiliyet tekebbürünü ve atalarla övünmeyi sizin aranizdan temizledi. Bilin ki siz Ademdensiniz, Adem de balçiktandir. Bilin ki, Allah?in en iyi kullari O?ndan korkan ve günah islemeyendir.?[40]
Resulullah (s.a.a), Mekke?de kisa bir müddet kaldiktan sonra Medine?ye dogru hareket etti. Bir kaç aydan sonra, Rum ordusunun Islam ülkelerine saldirip o topraklarda ilerlemeyi amaçladiklarini ögrendi. Hazret bu haberi ögrenir ögrenmez Islam ordusunun, Rum ordusuna karsi koymak için Sam sinirlarina dogru hareket etmelerini emretti, kendisi de ordunun komutanligini üzerine aldi. Uzun bir mesafeyi kat ettikten sonra Hicretin dokuzuncu yilinin Saban ayinda, Sam sinirinda bulunan Tebuk topraklarina ulastilar. Ama Rumlulardan hiçbir eser yoktu. Çünkü Rum ordusu, Hz. Peygamber?in komutanligindaki Islam?in güçlü ordusunun hareketinden haberdar olmus ve Müslümanlar karsisinda yenilgiye ugramak korkusundan aldiklari kararlarindan vazgeçmislerdi.
Resulullah (s.a.a) düsman tehlikesinin olmadigini görünce ordunun Medine?ye dönmesini emretti. ?Tebuk? ismiyle meshur olan bu gazve Hz. Peygamber?in en son gazvesi sayilmaktadir.
Hz. Peygamber (s.a.a)?in Hicaz topraklarindaki en fazla muvaffakiyet elde ettigi yil, hicretin dokuzuncu yilidir. Çünkü o yilin hac merasiminde müsriklerden beraat ilan edildi.[41] Bu önemli mesele, Kurban Bayraminda Emir?ul- Müminin Hz. Ali vasitasiyla düsmanlara duyuruldu ve onlara, Islam?a karsi tavirlarini belirlemeleri için dört ay firsat tanindi. Bu beraatin ilani neticesinde çesitli kabilelerin elçileri Medine?ye dogru akin etmeye basladilar. Hepsi Hz. Peygamber?in huzuruna gelerek Islam?i kabul ettiklerini veya Islam?in gölgesinde yasamalari için cizye ödemeye hazir olduklarini ilan ettiler.
O yil çok fazla elçinin Medine?ye akin etmesinden dolayi o yila; ?Amm?ul- Vefud? (Elçiler Yili) ismini vermislerdir. Böylece puta tapma adet ve gelenegi Hicaz topragindan silinmis ve yerine tevhid dini yerlesmistir.
- * *
[/list]
Resulullah (s.a.a), hicretin onuncu yilinda hac amellerini yapmak için Mekke?ye yolculuk yapmaya hazirlandi. Müslümanlar da bu haberi duyunca, hac amellerini dogru bir sekilde kamil olarak ögrenmek için yolculuga hazirlandilar. Resulullah (s.a.a) Zilkade ayinin sonuna dört gün kala Medine?den ayrildi, Zilhiccenin dördüncü günü ise Mekke?ye vardi.[42] Hac amellerini yaptiktan sonra Müslümanlarla birlikte o sehirden ayrilarak Medine?ye dogru yola koyuldu. Yüz yirmi bin civarinda olan hac kervani ?Cuhfe? denilen yere yetistiginde, Hz. Peygamber tarafindan kervanin durdurulmasi emredildi. Resulullah (s.a.a) namazini kildiktan sonra Gadir-i Hum kenarinda bir hutbe okudu, sonra Hz. Ali?nin elini tutup her ikisinin koltuk altlari görülecek kadar kolunu yukariya kaldirdi. Herkes onu görüp tanidi; sonra yüksek bir sesle söyle buyurdu:
?Ey insanlar! Müminlerin kendilerinden, onlara daha evla kimdir??
Halk: ?Allah ve resulü daha iyi bilir.? dediler.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) söyle buyurdular:
?Allah-u Teala benim mevlamdir; ben de müminlerin mevlasiyim; ben onlara kendilerinden daha evlayim. Öyleyse ben kimin mevlasi isem Ali de onun mevlasidir.? [43]
Resulullah (s.a.a), bu cümleyi üç defa tekrarladi. (Hanbelilerin imami olan Ahmed bin Hanbel?e göre, dört defa tekrarlamistir.) Daha sonra söyle buyurdular:
?Allah?im! Onunla dost olana dost, ona düsman olana düsman ol; onu seveni sev, ona bugz edene bugz et; ona yardim edene yardim et, ondan yardimini esirgeyenden yardimini esirge; o nereye dönerse hakki onunla döndür. Biliniz ki, bu sözleri hazir olanlar hazir olmayanlara bildirmelidirler.?
Halk henüz dagilmadan Allah-u Teala su ayet nazil etti:
?Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi size tamamladim ve din olarak Islam?i size begendim.?
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) söyle buyurdular:
?Allah-u Ekber! Din kemale erdi, nimet tamamlandi, Allah benim risaletime ve benden sonra Ali?nin velayetine razi oldu.?
Daha sonra orada bulunan insanlar Hz. Ali?yi tebrik etmeye basladilar. Ebu Bekir ve Ömer Hz. Ali?yi ilk kutlayan kimselerdendir...
Bu vakia, Zilhicce?nin on sekizinci günü vuku buldu. Hz. Peygamber?in halife tayin etme isi birkaç defa çesitli yerlerde tekrarlanmistir.
Hz. Peygamber (s.a.a) Haccet?ul- Veda yolculugundan sonra ömrünün son günlerini yasiyordu, nihayet hicretin on birinci yili Sefer ayinin yirmi sekizinde fani dünyadan ayrilip ebedi yurda göç etti.[44]
Hz. Peygamber (s.a.a)?in Hatice?den alti çocugu vardi, onlarin isimlerini daha önce zikrettik. Mariye?den de Ibrahim isminde bir oglu vardi. Resulullah (s.a.a)?in, Fatima (a.s) hariç bütün evlatlari kendi hayati döneminde vefat ettiler.[45] Hz. Peygamber?in nesli, Hz. Fatima?dan devam etti.
Mevlid Kandili Hz. Muhammed'in dogum gecesi olan, Rabiyülevvel ayinin onikinci gecesine denir.
Mevlid, dogum zamani demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayinin 11. ve 12. günleri arasindaki gecedir. Hz. Muhammed 'in dogum günü, bütün Müslümanlarin bayramidir.Sialar 17.günü mevid günü ve 17'ye dönen geceyide Mevlid Gecesi bilirler.Bu iki tarih arasindaki haftayi da Vahdet Haftasi ilan etmislerdir.
Kisaca Resulullah (s.a.a)?in Hayati
Resulullah (s.a.a), Fil yili, Rabiulevvel ayinin on yedisinde (M.570?de) Cuma günü safak vakti Mekke sehrinde dünyaya geldi.[1] Resulullah (s.a.a)?in degerli babasi, Abdullah bin Abdulmuttalip bin Hasim bin Abdumenaf idi; degerli annesi ise Veheb bin Abdumenaf?in kizi Amine idi. Görüldügü gibi her iki sahsiyetin akrabalik bagi Abdumenaf?da birlesiyor.
Hz. Peygamber?in mübarek ismini, Ilahi emir geregi Muhammed[2] künyesini ise Ebu?l Kasim[3] koydular.
Imam Bakir (a.s)?in buyurduguna göre, Hazretin dogumunun yedinci günü Ebu Talib, Peygamber (s.a.a) için bir kurban kesti ve akrabalarini misafirlige davet ederek söyle dedi: "Bu Ahmed?in akikasidir.? Misafirler; ?Onun ismini neden Ahmed koydun?? diye sorduklarinda, Ebu Talib; ?Yer ve gök ehlinin övgüsünden dolayi onun ismini Ahmed koydum.? dedi.[4] Iste bundan dolayi Emir-ul Müminin Ali (a.s), Hz. Resulullah (s.a.a)?in de, iki ismi bulunan peygamberlerden oldugunu söylemistir.[5]
Peygamber (s.a.a) henüz daha dünyaya gelmeden babasini kaybetti;[6] dünyaya geldikten sonra da onu, süt emmesi için Halime-i Sadiyye?ye emanet ettiler. Ibn-i Sad?in yazdigina göre, Halime Hazreti kucagina alir almaz gögsü sütle doldu; öyle ki, Peygamber ve Halime?nin açliktan uyumayan çocugu da o sütten doydular.[7]
Peygamber (s.a.a) üç yasina kadar annesi Amine?nin de gözetimiyle süt annesi Halime?nin yaninda kaldi, daha sonra Mekke sehrine giderek kendi annesinin yaninda yer aldi.
Peygamber (s.a.a) alti yasinda iken annesi Amine ve bakicisi Ümm-ü Eymen?le birlikte akrabalarini görmek için Medine?ye gittiler. Bir ay Medine?de kaldiktan sonra Mekke?ye dönüste Ebva?ya (Cuhfe?den 37 km. uzak) ulastiklarinda Hazretin degerli annesi vefat edip orada defnedildi. Ümmü Eymen Hz. Peygamber?i Mekke?ye götürdü, orada da Abdulmuttalip onun sorumlulugunu üstlendi.[8] Ama iki yil sonra Abdulmuttalip de dünyadan göçtü.[9] Onun vasiyeti geregince Ebu Talib yegeni Hz. Muhammed (s.a.a)?in sorumlugunu üstlendi.[10]
Ibn-i Abbas?in naklettigine göre Ebu Talib Hz. Peygamber ile öylesine ilgileniyordu ki, gece ve gündüz ondan bir an olsun ayrilmiyordu, onu kendi yaninda yatiriyor ve onun hakkinda kimseye güvenmiyordu.[11]
Resulullah (s.a.a) on iki yasinda[12] Ebu Talib?le birlikte Sam?a yolculuga çikti. Bu yolculukta Buheyra isminde bir rahiple karsilastilar. Buheyra, Mesihi (Hiristiyan) alimlerinin en bilginlerindendi. Hz. Peygamber?i görür görmez, O?nun ahir-uz zaman Peygamberi oldugunu hemen anladi. Buheyra Ebu Talib?e dönüp söyle dedi: ?Önceki semavi kitaplarda bu gencin peygamberligiyle ilgili haber vardir."[13]
Resulullah (s.a.a) erginlik çagina kadar Ebu Talib?in evinde kaldi. Hazret ahlak, yigitlik, halkla geçinmek ve emanete riayet etmek bakimindan öyle bir ahlaka sahipti ki, halk ona ?Emin? lakabini takmisti.[14]
Resulullah (s.a.a) yirmi yasinda iken ?Hilf-ul Fudul? antlasmasina katildi. Bu antlasma Beni Hasim, Beni Zühre ve Beni Temim arasinda yapilan en iyi antlasma idi. Bu antlasma geregi mazlumlarim haklari zorbalardan alinacak ve gereken yardimlar onlardan esirgenmeyecekti.[15]
- * *
[/list]
Hz. Hatice asaletli ve serveti olan bir kadindi ve erkekler vasitasiyla ticaretle ugrasiyordu. Resulullah'in dogru konusan ve emanettar biri oldugunu ögrenince O Hazrete, kölesi Meysere ile birlikte ticaret yapmak için Sam?a gitmesini ve kendisine diger tacirlerden daha fazla pay verecegini önerdi. Resulullah (s.a.a) Hatice?nin bu önerisini kabul ederek onun mali ile Sam?a dogru yola çikti. O memlekette mallarini satip islerini bitirdikten sonra Mekke?ye dogru hareket etti. Mekke?de ise oradan getirdikleri mallari satip, öncekilere oranla iki kat veya daha fazla kâr elde etti. Üstelik Meysere de yol boyunca Resulullah?tan gördügü hareket ve davranislari Hatice?ye anlatti.
Hatice, birisi vasitasiyla Resulullah?a söyle bir mesaj gönderdi: ?Ey amca oglu, aramizdaki akrabalik bagindan ve kavmin arasinda yüce, serefli, soylu, emanettar, iyi huylu ve dogru konusan biri olmandan dolayi seninle evlenmek istiyorum.?
Hatice?nin bu evlenme teklifi öyle bir zamanda oldu ki, Hatice o zamanlar nesep açisindan en köklü, seref ve mal bakimindan da bütün kadinlarin en üstünü idi; herkes onunla evlenmek istiyordu, ama o hiç kimseyi kabul etmiyordu.[16]
Resulullah (s.a.a) Hz. Hatice?nin evlenme teklifini kabul ederek amcalarini onu istemeye gönderdi.[17]
Resulullah (s.a.a) evlendigi zaman yirmi bes[18], Ibn-i Abbas ve bir grup diger bilginlerin sözüne göre Hz. Hatice de yirmi sekiz yasinda idi.[19]
Hz. Peygamber (s.a.a)?in Hz. Hatice ile evlenmesinden, ikisi erkek, dördü kiz olmak üzere toplam alti çocugu oldu. Erkeklerin isimleri; Kasim ve Tahir; kizlarin isimleri ise Ümmü Gülsüm, Rukayye, Zeyneb ve Fatima?dir.[20]
Hatice-i Kubra (a.s) Resulullah (s.a.a) ile ortak yasantisinda çok fedakarliklar yapmistir. O bütün mal ve servetini aziz esinin ihtiyarina birakmis ve bütün kadinlardan önce Hz. Resulullah?a iman etmisti. Resulullah (s.a.a) onun hakkinda söyle buyurmustur:
?O, insanlar kafir oldugunda bana iman etti, halk beni tekzip ettiginde o beni tasdik etti, halk beni mahrum biraktiginda o kendi maliyla bana yardimda bulundu.?[21]
- * *
[/list]
Hz. Resulullah?in yasantisinin en hassas dönemi, 40 yasina girdigi ve Receb?in 27. günü (M.610) peygamberlige seçildigi andir.[22] O zamandan itibaren üç yil boyuca halki gizlice Islam?a davet etti.[23] Hz. Resulullah?a ilk iman eden Emir-ul Müminin Hz. Ali olmustur.[24] Ondan sonra da Hz. Hatice iman etmistir.
Bi?setin üçüncü yilinda Resulullah (s.a.a), halki açikça Islam?a davet etmeye emr olundu. Bu emir geregi önce kendi yakinlarini misafirlige davet ederek onlara söyle buyurdu:?Allah-u Teala beni, sizi O?na davet etmeye emretmistir. Içinizden kim beni tasdik edip bu iste bana yardimci olursa, sizin aranizdaki kardesim, vasim ve halifem olacaktir.?[25]
Teberi?nin yazdigina göre Ebu Talib oglu Ali, Peygamber?e yardimci olacagini ilan eden tek sahis idi. Peygamber (s.a.a) de oradakilere söyle buyurdu:
?Bilin ki, bu sahis, benim sizin aranizdaki kardesim, vasim ve halifemdir; onun sözlerini dinleyin ve emirlerine itaat edin.?[26]
Resulullah (s.a.a) akrabalarini Islam?a davet ettikten sonra, halktan da putlarini birakip sadece Allah?a ibadet etmelerini istedi. Bu söz onlara çok agir geldi; az bir grup hariç hepsi Hazrete düsman kesilmeye basladi. O kritik anda, Mekke?nin büyügü ve Peygamber?in amcasi olan Ebu Talib, kardesi oglunun yardimina kostu ve onu yalniz birakmayacagina dair yemin etti.[27] Gerçekten öyle de yapti. Ebu Talib, hayatta oldugu müddetçe Kureys Hz. Peygamber?i fazla incitemiyordu.
Kureys büyükleri, Ebu Talib?in korumasi altindaki Hz. Peygamber?i tam baski altina alamadiklarini görünce, yeni müslüman olanlari eziyet ve iskence etmeye basladilar. Peygamber (s.a.a), Müslümanlarin Kureys?in zulüm ve eziyetinden kurtulmalari için onlara Habesistan'a hicret etmeleri için izin verdi.
Hicretin altinci yilinda, Mekke müsrikleri, Peygamber (s.a.a)?i öldürme karari aldilar. Bu yüzden Muhammed (s.a.a)?i kendilerine teslim etmedikçe Beni Hasim?le muamele yapmayacaklarina ve onlardan evlenmeyeceklerine dair kendi aralarinda bir antlasma imzaladilar. Bu antlasmayi bir deri sayfasina yazarak Ka?be?nin duvarina astilar. Beni Hasim de canlarini korumak için Peygamber (s.a.a) ile ?Si?b-i Ebu Talib? deresine sigindilar; üç yil boyunca orada kaldilar. Üç yil sonra Allah-u Teala Peygamberine, antlasmayi ?Allah? lafzi hariç karincalarin yedigini haber verdi. Ebu Talib bu haberi Kureyislilere iletti ve onlara; ?Eger Muhammed?in söyledikleri dogru çikarsa ne yaparsiniz?? diye sordu. Onlar da: ?Artik el çekeriz? dediler. Kureysliler Ka?be?ye gidip oraya astiklari antlasmanin ?Allah? lafzi hariç karincalar tarafindan yenildigini görünce kendi antlasmalarindan vazgeçtiler. Bi?setin onuncu yilinda vuku bulan bu olay neticesinde Mekke halkindan birçok kimseler Islamiyeti kabul ettiler. Böylece Beni Hasim Si?b-i Ebu Talib?den disari çikabildi.[28]
Peygamber (s.a.a), bi?setin onuncu yilinda iki büyük yardimcisi olan Hz. Ebu Talib ve Hz. Hatice?yi kaybetti.[29] bu iki büyük sahsiyetin ölümü Hazrete çok agir geldi, bundan dolayi o yilin ismini ?Hüzün yili? koydu.[30]
Imam Zeyn?ul- Abidin (a.s) söyle buyurmustur:
?Resulullah (s.a.a), Ebu Talib ve Hatice?yi kaybettiginde artik Mekke?de kalmasi güçlesmisti... Allah-u Teala bundan dolayi Hz. Peygamber?in, Mekke?de yardimcisi olmadigindan orayi terk edip Medine?ye dogru hareket etmesini emretti.?[31]
Ebu Talib merhum olduktan sonra Kureys?in Peygamber?e eziyeti gittikçe fazlalasti, Hazrete defalarca ihanet edip O?nun canina kiymak istediler.[32]
Mekke müsrikleri, bi?setin 13. yili ?Dar?un Nedve? denilen bir yerde toplanip Peygamber?i öldürme karari aldilar. Bu karara göre çesitli kabilelerden olusan gençler hep birlikte Hazret?e saldiracak ve kimin tarafindan öldürüldügü bilinmeyecekti.[33] Hz. Peygamber (s.a.a) Ilahi vahiyle bu komplodan haberdar oldu ve geceleyin Mekke?den ayrilarak Medine?ye dogru yola çikti. Emir?ul- Müminin Hz. Ali de Peygamber (s.a.a)?in canini korumak için O?nun yataginda yatti.[34]
- * *
[/list]
Peygamber (s.a.a), Rabi?ul- Evvel ayinin ilk günü Mekke?den ayrildi ve ayni ayin 12. günü Medine?nin yakinlarinda olan ?Kuba? denilen yere vardi ve orada yaklasik on gün Hz. Ali?yi bekledi.[35]
Bu müddet içerisinde de Kuba camisini yaptirdi. Daha sonra Hz. Ali?nin gelmesiyle Medine?ye tesrif buyurdular .
Hz. Peygamber?in hicreti ardinca Mekke Müslümanlari da yavas-yavas Medine?ye hicret etmeye basladilar. Hz. Peygamber (s.a.a) Muhacir ve Ensar (Medine halki) arasindaki samimiyet bagini güçlendirmek için onlarin aralarinda kardeslik bagi olusturdu.
Peygamber (s.a.a) bu tesebbüsü ile Medine?de Islami bir toplum olusturmus ve Muhacirlere yardim için de uygun bir zemin hazirlamisti.
Bu küçük Islam toplumunun kurulusundan daha 19 ay geçmemisken Müslümanlarla Mekke müsrikleri arasinda savas atesi tutustu. Ilk önemli ates Bedir savasi idi, onun pesi sira Uhud, Hendek, Hayber, Tebuk vb. savaslar da vuku buldu.
Peygamber (s.a.a)?in savaslari iki çesittir; birincisi, kendisinin katildigi savaslardir, bu savaslara ?Gazve? denilir. Digeri ise kendisinin katilmadigi savaslardir, bu savaslara da ?Seriyye? deniliyor. Gazvelerin sayisinin 28, seriyyelerin sayisinin ise 38 tane oldugunu söylemislerdir.[36] Bunca savas, dokuz yildan az bir zamanda vuku bulmustur.
Bu gazve ve seriyyeler, Müslümanlarin Hicaz topraklarinda azamet ve güçlerinin asikar olmasina ve birçok Arap kabilelerinin Hz. Peygamberle baris antlasmalari imzalamalarina sebep oldu.
Bu antlasmalarin en önemlisi, Hudeybiye antlasmasi idi. Hz. Peygamber bu antlasmayi, hicretin altinci yilinda Mekke müsrikleriyle yapti. Bu antlasma, Hicaz topraginda nisbi bir emniyet ve huzurun olusmasina yol açti ve diger topraklarda da Islam?in yayilmasina bir ortam hazirladi.
Peygamber (s.a.a), hicretin yedinci yilinda Islam?in genis bir sekilde yayilmasini saglamak için birçok mektuplar yazmis ve bu mektuplari Iran, Rum, Habes, Misir, Yemame, Bahreyn vb. ülkelerin kral ve padisahlarina göndererek kendi mesajini onlara iletmistir.[37] Resulullah bu mektuplarda onlari Islam?a davet ediyordu. Bu vesileyle Hz. Peygamber?in evrensel risaleti dünyanin her tarafina bildirilmis ve böylece Islam?in mesaji uzak memleketlere de ulasmistir.
- * *
[/list]
Hicretin sekizinci yilinin Ramazan ayinda Mekke sehri Peygamber tarafindan fethedildi.[38] Resulullah (s.a.a) ordusuyla birlikte savasmaksizin Mekke sehrine girdi, ilk tesebbüsünde Mekke halkinin hepsini affetti ve Kabe?de bulunan üç yüz atmis putu oradan temizledi[39] ve sonra minbere çikarak söyle buyurdu:
?Ey insanlar! Allah Teala cahiliyet tekebbürünü ve atalarla övünmeyi sizin aranizdan temizledi. Bilin ki siz Ademdensiniz, Adem de balçiktandir. Bilin ki, Allah?in en iyi kullari O?ndan korkan ve günah islemeyendir.?[40]
Resulullah (s.a.a), Mekke?de kisa bir müddet kaldiktan sonra Medine?ye dogru hareket etti. Bir kaç aydan sonra, Rum ordusunun Islam ülkelerine saldirip o topraklarda ilerlemeyi amaçladiklarini ögrendi. Hazret bu haberi ögrenir ögrenmez Islam ordusunun, Rum ordusuna karsi koymak için Sam sinirlarina dogru hareket etmelerini emretti, kendisi de ordunun komutanligini üzerine aldi. Uzun bir mesafeyi kat ettikten sonra Hicretin dokuzuncu yilinin Saban ayinda, Sam sinirinda bulunan Tebuk topraklarina ulastilar. Ama Rumlulardan hiçbir eser yoktu. Çünkü Rum ordusu, Hz. Peygamber?in komutanligindaki Islam?in güçlü ordusunun hareketinden haberdar olmus ve Müslümanlar karsisinda yenilgiye ugramak korkusundan aldiklari kararlarindan vazgeçmislerdi.
Resulullah (s.a.a) düsman tehlikesinin olmadigini görünce ordunun Medine?ye dönmesini emretti. ?Tebuk? ismiyle meshur olan bu gazve Hz. Peygamber?in en son gazvesi sayilmaktadir.
Hz. Peygamber (s.a.a)?in Hicaz topraklarindaki en fazla muvaffakiyet elde ettigi yil, hicretin dokuzuncu yilidir. Çünkü o yilin hac merasiminde müsriklerden beraat ilan edildi.[41] Bu önemli mesele, Kurban Bayraminda Emir?ul- Müminin Hz. Ali vasitasiyla düsmanlara duyuruldu ve onlara, Islam?a karsi tavirlarini belirlemeleri için dört ay firsat tanindi. Bu beraatin ilani neticesinde çesitli kabilelerin elçileri Medine?ye dogru akin etmeye basladilar. Hepsi Hz. Peygamber?in huzuruna gelerek Islam?i kabul ettiklerini veya Islam?in gölgesinde yasamalari için cizye ödemeye hazir olduklarini ilan ettiler.
O yil çok fazla elçinin Medine?ye akin etmesinden dolayi o yila; ?Amm?ul- Vefud? (Elçiler Yili) ismini vermislerdir. Böylece puta tapma adet ve gelenegi Hicaz topragindan silinmis ve yerine tevhid dini yerlesmistir.
- * *
[/list]
Resulullah (s.a.a), hicretin onuncu yilinda hac amellerini yapmak için Mekke?ye yolculuk yapmaya hazirlandi. Müslümanlar da bu haberi duyunca, hac amellerini dogru bir sekilde kamil olarak ögrenmek için yolculuga hazirlandilar. Resulullah (s.a.a) Zilkade ayinin sonuna dört gün kala Medine?den ayrildi, Zilhiccenin dördüncü günü ise Mekke?ye vardi.[42] Hac amellerini yaptiktan sonra Müslümanlarla birlikte o sehirden ayrilarak Medine?ye dogru yola koyuldu. Yüz yirmi bin civarinda olan hac kervani ?Cuhfe? denilen yere yetistiginde, Hz. Peygamber tarafindan kervanin durdurulmasi emredildi. Resulullah (s.a.a) namazini kildiktan sonra Gadir-i Hum kenarinda bir hutbe okudu, sonra Hz. Ali?nin elini tutup her ikisinin koltuk altlari görülecek kadar kolunu yukariya kaldirdi. Herkes onu görüp tanidi; sonra yüksek bir sesle söyle buyurdu:
?Ey insanlar! Müminlerin kendilerinden, onlara daha evla kimdir??
Halk: ?Allah ve resulü daha iyi bilir.? dediler.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) söyle buyurdular:
?Allah-u Teala benim mevlamdir; ben de müminlerin mevlasiyim; ben onlara kendilerinden daha evlayim. Öyleyse ben kimin mevlasi isem Ali de onun mevlasidir.? [43]
Resulullah (s.a.a), bu cümleyi üç defa tekrarladi. (Hanbelilerin imami olan Ahmed bin Hanbel?e göre, dört defa tekrarlamistir.) Daha sonra söyle buyurdular:
?Allah?im! Onunla dost olana dost, ona düsman olana düsman ol; onu seveni sev, ona bugz edene bugz et; ona yardim edene yardim et, ondan yardimini esirgeyenden yardimini esirge; o nereye dönerse hakki onunla döndür. Biliniz ki, bu sözleri hazir olanlar hazir olmayanlara bildirmelidirler.?
Halk henüz dagilmadan Allah-u Teala su ayet nazil etti:
?Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi size tamamladim ve din olarak Islam?i size begendim.?
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) söyle buyurdular:
?Allah-u Ekber! Din kemale erdi, nimet tamamlandi, Allah benim risaletime ve benden sonra Ali?nin velayetine razi oldu.?
Daha sonra orada bulunan insanlar Hz. Ali?yi tebrik etmeye basladilar. Ebu Bekir ve Ömer Hz. Ali?yi ilk kutlayan kimselerdendir...
Bu vakia, Zilhicce?nin on sekizinci günü vuku buldu. Hz. Peygamber?in halife tayin etme isi birkaç defa çesitli yerlerde tekrarlanmistir.
Hz. Peygamber (s.a.a) Haccet?ul- Veda yolculugundan sonra ömrünün son günlerini yasiyordu, nihayet hicretin on birinci yili Sefer ayinin yirmi sekizinde fani dünyadan ayrilip ebedi yurda göç etti.[44]
Hz. Peygamber (s.a.a)?in Hatice?den alti çocugu vardi, onlarin isimlerini daha önce zikrettik. Mariye?den de Ibrahim isminde bir oglu vardi. Resulullah (s.a.a)?in, Fatima (a.s) hariç bütün evlatlari kendi hayati döneminde vefat ettiler.[45] Hz. Peygamber?in nesli, Hz. Fatima?dan devam etti.
Tüm Islam Aleminin Mevlid Kandili mübarek olsun.Edited by: kobra
tüm bmn ailesinin mevlit kandilini kutluyorum
Kandilimiz mübarek olsun.Terörün sapikligin ayyuka çiktigi su günlerde Rabbim hepimizi her türlü felaketten korusun,düsmanlarimiza firsat vermesin,vatanimizi bölücülerden uzak tutsun.
Amin.
Herkesin kandili mübarek olsun
Bütün Müslümanlarin "MEVLID KANDILI" Mübarek Olsun
tüm bmn ailesinin mübarek mevlid kandilini kutlarim
tüm müslüman aleminin Mevlid Kandili mübarek ve hayirlara vesile olsun...
tüm müslüan alminin kandili mübarek olsun
Bütün arkadaslarin ve degerli ailelerinin Mevlid Kandili mübarek olsun.
Kandilimiz mübarek olsun.
Tüm Islam aleminin,Büyük Türk ulusunun ve de BMN deki bütün dostlariminKandili mübarek olsun. Edited by: AtalaY_BugrA
herkesin kandili mübarek olsun
Herkesin mevlid kandili mübarek olsun.
bütün herkesin mevlid kandili mübarek olsun
kandil gününde siinirlendik ama
Bari kandil de küfretmeyeyim diye maçi izlemedim iyiki de izlememisim...
Tüm Islam Aleminin Mevlid Kandilinin Mübarek Ve Hayirlara Vesile Olmasi Dilegiyle...
Hepimizin mübarek kandili mübarek olsun. Hayirlara vesile olur insallah.
AMIN ...
Tüm müslümanlarin MEVLID KANDILI mübarek olsun
SENI SEVIYORUZ Güllerin Efendisi
$efaat et bize YaResulullah
Kandiliniz Mübarek Olsun
Mevlam,peygamber efendimizin yüzü suyu hürmetine bizi hak yolda yasamaya ve son nefeste imanla huzuruna almayi nasip eder insallah.
Tüm BMN ailesinin Mevlüt Kandilini kutlar, hayirlara vesile olmasini dilerim...
Taraftarlık ; Geçim kaynağı değil , Yaşam kaynağıdır ...
Fırtınasız denizde , herkes Kaptan ...
Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)