way be hasan sende ne cevher varmis[img]smileys/smiley4.gif[/img]
DOSTLUGUN ÖYKÜSÜ
Ahmet ve Nihat adinda iki arkadas varmis. Ayni okulda okuyorlarmis.
Ahmet istanbulda yasayan, evi, arabasi yeterince parasi olan biriymis. Nihat memleketten Istanbul'a gelmis zor sartlar altinda yasayarak okuyormus. Bunlar zamanla daha da iyi arkadas olmuslar. Ahmet Nihat'in durumuna üzülüyor yardim yollari ariyormus. Nihat'i evine almis. Yedirmis içirmis. Cebine para koymus. Üstünü giydirmis. Kendine aldigi yeni kiyafetlerini bile ona vermis.
Artik beraber gül gibi yasayip gidiyorlarmis. Bir gün Ahmet camdan disari bakiyormus. Karsidan gelen uzun süredir hayran oldugu ve yakinda açilmak istedigi kizi görmüs. Ve sonra arkadan Nihat'in onu takip ettigini. Nihat eve gelmis ve Ahmet'e o kizdan cok hoslandigini aralarini yapip yapamayacagini sormus. Ahmet kendisinin de ondan hoslandigini söyleyememis.
Arkadasinin üzülmesini istememis çünkü. Aralarini yapmis.
Derken zamanla okul bitmis. Nihat bir süre sonra Kayseri'ye vali olmus. Evi arabasi, yati, kati, bir sürü parasi olmus. O kizla da evlenmis. Ama Ahmet tam tersi. Evini arabasini kaybetmis. Bütün parasi bitmis. Yatmaya yeri yemeye yemegi kalmamis. Aç sefil gezerken komsulari,
- Senin bir arkadasin vardi Nihat diye. O Kayseri'ye vali olmus, neden ondan yardim istemiyorsun, belki sana bir is verir demisler. Ahmet reddetmis hemen. Bunu kabullenemem demis. Komsular ne kadar israr ettiyse de bir türlü kabul ettirememisler.
Ahmet için daha zor günler baslamis. Bakmis olacak gibi degil komsularini dinleyip tutmus Kayseri nin yolunu. Valilige gelmis. Ordaki odacolardan birine Nihat Beyi görmek istiyorum demis. Odaco Nihat Beyin yanina girmis çikmis ve
- Sizi görmek istemiyor. demis. Nasil olur demis Ahmet. Ona Istanbul'dan çok yakin arkadasin Ahmet geldi deyin. Odaci tekrar gitmis ve,
- Nihat bey sizi tanimadigini eger daha fazla israr ederseniz kovduracagini söyledi demis.
Ahmet duyduklarina inanamamis. Nasil olur da, yemeyip yedirdigi, giymeyip giydirdigi, sevdigi kizi bile verdigi can ciger arkadasi Nihat onu tanimaz. Yikilmis bir sekilde valilikten çikip dogru Nihat'in evine eskiden hoslandigi kizin yanina gitmis. Belki yardim eder diye. Kapiyi çalmis. Birinin gelip dürbünden kendine baktigini hissetmis. Ama kapiyi açmamis kadin.
Bir kez daha yikilmis. Disari çikip kendini toplamaya çalisirken yanina yasli bir amca yaklasmis. Ahmet'in durumundan cok etkinlenmis adam. Olayi anlatmasini istemis. Ahmet'te oldugu gibi anlatmis. Adam cok üzülmüs.
Demis ki.. -Bak evladim. Seni cok sevdim. Dürüst bir insana benziyorsun. Bak benim surada bir sarraf dükkanim var. Gel istersen benimle çalis. Hem para kazanirsin hem de yatmaya yerin olur. Ahmet hemen kabul etmis ve çalismaya baslamis.
Gel zaman git zaman dükkana baska bir yasli amca gelip gitmeye baslamis.
Çok iyi arkadas olmus Ahmet'le. Bir gün bu yasli amca elinde bir kutuyla gelmis dükkana. Bak ben bir yere gidiyorum. Eger 3 ay içerisinde dönmezsem bu kutu senindir, istedigin gibi kullan, demis. Ahmet kutuyu almis, odasinda bir yere koymus. 3 ay geçmis, 4 ay geçmis, 6 ay geçmis amca hala gelmemis.
Sonunda Ahmet kutuyu açmaya karar vermis. Bakmis içinde, elmaslar, mücevherler, altinlar, bir sürü de para varmis. Ne yapacagini sasirmis. Hemen patronuna gidip durumu anlatmis. Patronu da artik o kutunun kendisinin oldugunu istedigi gibi kullanabilecegini söylemis. Bir de öneride bulunmus.
- Bak sen bu isi iyice ögrendin. Gel sana bir kuyumcu dükkani açalim. Gül gibi geçinip gidersin. Hemen dükkani açmislar. Ahmet almis basini yürümüs. Ev,araba, yat, kat. Zengin olmus kisacasi. Bir gün dükkana bir anne-kiz gelmis. Kizdan hoslanmis Ahmet. Zamanla görüsmeye baslamislar, derken nisanlanmislar. Dügün vakti gelmis. Davetiyeler hazirlanirken kiz valiyi de çagiralim demis. Ahmet kabul etmemis. Nasil olur demis kiz. Biz bu sehrin ileri gelenlerindeniz, valiyi çagirmasak olur mu? Ahmet yine kabul etmemis.
Kiz israrla neden böyle davrandigini sordugunda anlatmis Ahmet. Sorunun bu sekilde çözülmeyecegini söylemis kiz. Biz çagiralim, o yaptigindan utansin demis. Ve ona da bir davetiye yazmislar. Dügün günü gelmis çatmis. Davetliler tek tek gelirken heyecan içindeymis Ahmet.
Nihat'in gelip elmeyecegini düsünüyormus. Derken esiyle kapida görünmüs Nihat.
Ahmet, ilk baslarda gözgöze gelmemeye çalismis. Nihat ne yana gitse öbür tarafa kaçiyormus Ahmet. Hiç gözgöze gelmemeye çalisiyormus. Dayanamamis birden. Piste çikmis, almis mikrofonu eline.
Baslamis anlatmaya. Zamaninda ben durumum iyiyken sevgili valimiz Nihat beyle ayni okulda okuyorduk. O zamanlar Nihat beyin durumu bu kadar iyi degildi. Nihat'i evime aldim. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. Sevdigim kizi bile ona verdim. Bir gun benim durumum kötülesti. Elimde avucumda ne varsa kaybettim. O kadar zor durumdaydim ki Nihat'a yardim istemeye gittim. Ama o beni tanimadigini söyledi, kovdurdu. Ordan çikip esinin yanina gittim. Ama o kapida benim oldugumu bildigi halde kapiyi açmadi.
Sok olmustum. Disariya çikip kendime gelmeye çalistigim anda bir amcayla karsilastim. Sagolsun bana bir is, yatacak bir yer verdi. Orada çalisirken çevrem genisledi. Baska bir amcayla tanistim. Gel zaman git zaman o amca elinde bir kutuyla geldi yanima. Bir yere gidecegini 3 ay içerisinde dönmezse kutunun benim olacagini söyledi. Gelmedi. Kutuyu açtim. Içinde beni bugünlere getiren yüklü esyalarla ve paralarla karsilastim. Sonra kendime bir kuyumcu dükkani açtim. Orada sevgili nisanlimla tanistim. Ve evleniyorum.
Anlattiklarim yalansa yalan desin Nihat Bey, demis ve birakmis mikrofonu. Herkes saskinlik içinde Nihat Beye dönmüs.
Aciyarak bakmislar bir Ahmet'e, bir Nihat'a. Nihat bir cevap vermek zorunda kalmis. Almis mikrofonu. Baslamis anlatmaya. Evet Ahmet'in söylediklerinin hepsi dogrudur. Yalan diyemem. Zamaninda bana çok yardim etti, hakkini ödeyemem. Sagolsun benim mutlu bir evlilik yapmama öncülük etti. Ama esimi zamaninda sevdigini bilmiyordum. Durumunun kötüye gittigini, bir gün bana gelecegini biliyordum. Hep o günü bekledim. Ve sonunda geldi.
Onu kapidan kovdurdum dogrudur. Ama niye kovdurdum. Eger ben o zaman ona yardim etseydim gururuna yediremeyecekti. Belki de bir süre sonra intihar edecekti. Iyi bir arkadasimi kaybetmek istemem.
Burdan çiktiktan sonra direk esime gidecegini biliyordum. Hemen esime telefon açtim. Ona Ahmet'in gelecegini, kapiyi açmamasini söyledim. Açmadi. Derken bizim evin karsisinda bir sarraf dükkani isleten arkadasim var. Ona hemen telefon açtim. Bizim evden çikan bir adam görürse onu ise almasini yardimci olmasini istedim. Ise aldi, yatacak yer verdi. Bir gün babami gönderdim ona. Can yoldasligi etsin diye...Iyi arkadas oldular...
Sonra babama bir kutu verdim Ahmet'e versin diye. O kutu babamin degildi. Benim de degildi. O zaten Ahmet'indi. Ona borcumu hiçbir zaman ödeyemem. Ahmet kutuyu aldi. Iyi kullandi ve bugünlere geldi. Bir gün annemle kizkardesimi gönderdim. Durumu nedir bir kontrol edin diye. Orada birbirlerini görüp asik olmuslar, evleniyorlar.
Birakmis mikrofonu. Ahmet'le beraber herkes saskinlik içinde kalmis. Bir an gözgöze gelmisler. Derken birbirlerine sarilip özür dilemisler. Güzel bir dügün olmus, beraberce mutlu yasamislar.
way be hasan sende ne cevher varmis[img]smileys/smiley4.gif[/img]
iste bu super...
Artik Çok Geç
Son pismanlik fayda vermez.
Bu yazi gerçek bir ask hikayesini anlatmaktadir ve yazilarin hepsi asik delikanlinin günlügünden alinmistir.
10. sinif
Ingilizce dersinde yanimda bir kiz oturuyordu onun için 'benim en iyi arkadasim' diyordum... Ama ben onun ipek
gibi saçlarina bakip onun benim olmasini istiyordum... Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum, dersten sonra kalkti ve gecen gün sinifta olmadigi için o günün notlarini istedi ona notlari verirken bana tesekkür etti ve yanagimdan öptü. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum...
11. sinif
Telefonum çaldi, arayan oydu ve agliyordu. Bana askin nasil kalbini kirdigini anlatti, beni evine çagirdi, yalniz kalmak istemedigini söyledi, bende tabi ki gittim, koltuga, onun yanina oturdum, güzel gözlerine bakmaya basladim ve onun benim olmasini diledim, 2 saat sonra Drew Barrymore'un bir filmi basladi ve onu izledik. Filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi, bana her sey için tesekkür etti ve yanagimdan öptü. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum...
Son sinif
Mezuniyet balosundan bir gün önce yanima geldi ve 'çiktigim çocuk hasta ve partiye gelemeyecek' dedi, benimde çiktigim biri yoktu ve 7. sinifta birbirimize söz vermistik eger çiktigimiz biri olmazsa partilere birlikte gidecektik, 'en iyi arkadas' olarak. Ve partiye birlikte gittik, o aksam çok güzeldi, her sey yolunda gitti, partiden sonra onu evine kapisinin önüne kadar biraktim, kapinin önünde ona baktim o da bana o güzel gözleriyle gülümseyerek bakti. Onun benim olmasini istiyordum... Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum, bana 'hayatimin en güzel zamanini geçirdigini' söyledi ve yanagimdan öptü. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum...
Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çatti...
Sürekli onu izledim onun mükemmel vücudunu seyrettim. Diplomasini almak için sahneye çikarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi. Onun benim olmasini istiyordum... Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum. Herkes evine gitmeden önce yanima geldi ve aglayarak bana sarildi sonra basini omzuma koydu ve 'sen benim en iyi arkadasimsin, tesekkürler' deyip yanagimdan öptü. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum...
Aradan yillar geçti...
Bir kilisedeyim ve o kizin nikahini izliyorum... Evet artik evleniyordu, onun 'evet, kabul ediyorum' demesini, yeni hayatina girmesini izledim, baska bir adamla evli olarak. Onun benim olmasini istiyordum... Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum. Yeni hayatina girmeden önce yanima geldi ve 'nikahima geldin tesekkürler' deyip yanagimdan öptü. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum...
Yillar çok çabuk geçti
Su an benim bir zamanlar en iyi arkadasim olan kizin tabutuna bakiyorum, esyalari toplanirken lise yillarinda yazdigi günlügü ortaya çikti... Hemen günlügünü aldim ve günlükte okudugum satirlar söyleydi:
'Onun gözlerine bakarak onun benim olmasini diledim... Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum... Keske bana beni sevdigini söyleseydi...'
Hani vardir ya her yerde, hissetmek istersin onun varligini. Hani hep yani basinizdaymis sanirsiniz, ismini söylersiniz dalginlikla, her an berabersinizdir.
Yaninda oldugunu unutuverirsin bir andan sonra, sonra üzüldügünde o simsicacik kollarini açar sana, sarilir aglarsin omzunda doya doya...
Senin sorununu kendi sorunu gibi benimser, bir kolun bir bacagin olur adeta ayrilmak istesen de koparip atamazsin. Bir türlü sevindiginde ise senden fazla mutluluk duyar. O senin için farklidir bütün insanlardan, tabii sen de onun için; aranizdaki sevginin bitmesine izin vermezsiniz, kimse bozamaz aranizi, kimse araya girmeye dahi cesaret edemez.
Ne zaman yardima ne zaman insana ne zaman dosta ihtiyaciniz olsa hep yaninizda bulursunuz, kendini adeta sizin için ayarlamistir.
Beraber gülüp beraber aglarsiniz, daima olumlu özellikler verirsiniz birbirinize. O sana gülmeyi ögretir sen ona kahkaha atmayi, O sana emeklemeyi ögretir sen ona yürümeyi,
O sana okumayi ögretir sen ona yazmayi ve bu böyle sürüp gider...
Iste bunun adina DOST derler...
Hayatta hiçbir seyiniz olmasin ama hep bir dostunuz olsun...
"Üç çesit dost vardir:
Birincisi ekmek gibidir; her gün ararsin.
Ikincisi ilaç gibidir; lazim olunca ararsin.
Üçüncüsü mikrop gibidir; lazim olunca o seni arar bulur.
Elmanin yarisi misali...
Onunla bitmeyen bir kavganiz var.
Karsi oldugunuz siddet bile olagan gelmeye basladi.
Ona aci vermek, canini yakmak istiyorsunuz;
Hatta zaman zaman öldürmek.
Öfkelisiniz,
Dis biliyorsunuz.
Nefretinizi yüzüne haykirmak için sabahi zor ediyorsunuz.
Sizi sinirlendiriyor.
Telefonlarda tartisiyor, her bulusmada küsüyorsunuz.
Hayatinizda yolunda gitmeyen her seyin müsebbibi o;
öyle düsünüyorsunuz.
Kiskançliginiz paranoya derecesine vardi.
Ona hiç güvenmiyorsunuz.
Kendinize de güveninizi kaybettiniz.
Sik sik onu aldatmayi hayal ediyorsunuz.
Daima huzursuz,
Marazi ve huysuzsunuz.
Terk etmek istiyorsunuz,
Onu, bu sehri...
Aldiginiz hiçbir karari uygulayamiyorsunuz.
Hayatinizda hiç bu kadar mutsuz olmadiniz.
O halde siz,
FENA HALDE ASIKSINIZ.
O halde sizin,
Özlemleriniz dayanilmaz,
Kavusmalariniz deprem gibi,
Sevismeleriniz çilgincadir.
* * *
Sizi çok sevdiginden eminsiniz,
Bu sevgi içinizi isitiyor.
Öyle huzurlusunuz ki...
Ona güveniyorsunuz.
O ayni zamanda en iyi arkadasiniz.
Her seyi paylasiyorsunuz.
Acilari, dertleri, zor günleri...
Onsuz bir hayat düsünemiyorsunuz.
Kendinizi en rahat hissettiginiz yer onun yani.
Artik konusmadan gözlerinizle anlasabiliyorsunuz.
Her konuda fikir birligi içerisindesiniz.
Tartismaniz gerekmiyor,
Küsmeniz de.
O halde,
Coskulu barismalariniz da yoktur sizin,
Sevismeleriniz de halim selimdir,
Öylesine, siradan.
O halde,
Hazir olun.
YAKINDA ASIK OLACAKSINIZ.
Baska birine.fficeffice" />
Dünün ve yarinin endiselerinden kurtulup içinde bulundugunuz ani yasayin, hayattan zevk alin...
Hayatinizda böyle biri var mi?
Sizi sizin kadar taniyan biri; sizi düsünen, düsünmeyi ögrenmis, sakin, uslu, efendi, oturmayi kalkmayi bilen, sevmeden edemediginiz biri. Size sizi anlatmayi seven, sizi baskalarina anlatmayi her seyden çok seven, sizin için çok sey yapmaya hazir biri.
Bazen biraz fazla konustugundan yakindiginiz ama ne söyledigini bildiginden hep emin oldugunuz, sizi tanidigi kadar kendini ve hayati da taniyan biri.
Bazen düsüncesine siddetle ihtiyaç duydugunuz biri.
Sabahin üçünde ayip olur mu diye endiselenmeden arayabildiginiz ve üçüne besine bakmadan size duymaniz gerekenleri söyleyen, gecenin o karanliginda kalkip isigi yakan, masanin basina geçen biri.
Kaleminiz-kagidiniz, aynaniz, saatiniz, kravatiniz olan, bazen gölgeniz olan biri.
Ve bazen vicdaniniz, eh bazen de uykusuz biraktiginiz için, vicdan azabiniz olan biri?
Hayatinizda böyle biri var mi?
Varsa kiymetini bilin.
Haftanin kaç günü kafaniza bir sey takmiyor ve keyfinizce yasiyorsunuz?
Hiç diyenler, kaybetti.
Iki gün diyenler, yaklasti.
Cumartesi ve Pazar diyenler, bilemedi.
Gerçekten böyle iki gün var!
Bir tanesinin adi, dün.
Hatalar, acilar, yanlis anlamalar.
Oysa onlar geçti, gitti, geçmiste kaldi. Zamani geriye döndürmeye imkan yok. Dünyanin bütün parasini yan yana getirin, bir dakika önceye dönemezsiniz. Yaptiginiz hiçbir hareketi aynen geri alamazsiniz. Ettiginiz hiçbir lafi silemezsiniz. Dün dündü bitti.
Kafaniza takmayacaginiz ikinci günün adi, yarin!
Yarini bugünden kontrol altina alamazsiniz.
Yarin günes dogacak elbette. Ama piril piril mi dogar, bulutlarin arasindan mi çikar, bugünden bilemezsiniz.
Geriye tek bir gün kaliyor: Bugün!
Bir gün hayatla mücadele edecek güç, hepimizde var. Güç ne zaman tükeniyor? Dünü ve yarini isin içine kattiginizda.
Günü yasayin!fficeffice" />
Trabzonspor büyük kulüptür kimsenin cebine sigmaz.ÖZKAN SÜMER(yazi degil ama güzel bir söz çok hosuma gitmisti)Edited by: hekimoglu
immortal_TS Nickli Üyeden Alıntı
[img]smileys/smiley19.gif[/img][img]smileys/smiley19.gif[/img][img]smileys/smiley19.gif[/img][img]smileys/smiley19.gif[/img]eeeeeeee sonuç bizler agliyoruz güzel bir hikaye de gerçek mi ? Sevgicigim istedigin kadar aglayabilirsin. [img]smileys/smiley4.gif[/img]
Sevgi aynen söyle diyor:
la sok oldum bittim eridim
sevgi:
niye okuttun bunu bana
sevgi:
ay çok kötü oldum
sevgi:
ayyy içim parçalandi[img]smileys/smiley5.gif[/img]
Ya Deniz ne adisin varya karizmayi feci çizdin [img]smileys/smiley4.gif[/img]Ayrica niye bu kadar etkilendigimi de biliyorsun[img]smileys/smiley5.gif[/img]
Hasan sende burdan kiz arkadasina mesaj yollamaya çalisma böyle hikayelerle ne demek istiyorsun yani''sana karsi ilgisizsem bu seni sevmedigim anlamina gelmez'' mi.Allah Allah yokmu isiniz gücünüz sizin birisi yazar birisi zorla okutur[img]smileys/smiley5.gif[/img]
GÜVEN
Ingiltere'de yargiçlarin maasi yoktur. Onun yerine ihtiyaçlari oldukça kullandiklari kredisi sinirsiz çek defterleri vardir.Ingiliz devleti hakimlerine o kadar güveniyor yani.Birgün hakimin biri bir bankaya
gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak
istedigini söylemis. Tabii ortalik birbirinegirmis.Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayi
veremeyecekleri söyleyip hemen Içisleri Bakanligi, Adalet Bakanligi,Basbakanliga filan telefon etmisler. Ancak aradiklari her yerden gelen cevap ayniymis: ÖDEYIN!
Gel gelelim bankada o kadar nakit yokmus. Hakimden ertesi gün gelmesi rica edilmis. Ertesi gün para bir bavul içinde hazirmis. Aradan birkaç gün geçmis. Hakim çikagelmis. Parayi bankaya geri vermek istiyormus. Banka yönetimi sasirip kalmis. Hemen Adalet Bakanligi'ni
aramislar. Derhal bakanlik müfettisleri devreye girmis ve hakime hareketinin sebebini sormuslar. Hakim "Kraliçe nin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu? Onu
sinadim" cevabini vermis. Raporlar bakanliga iletilmis ve ayni gün hakim azledilmis. Adalet bakanligi hakime gönderdigi yazida gerekçeyi söyle açiklamis:
"Kraliçe hükümetinin saygin bir hakimi, devletine güvenmiyor ve onu
siniyorsa, devlet ona asla güvenmez."
"Güven" çok ince bir çizgidir. Onu kalinlastirarak
kirilmasini engeleyen tek sey, " iki tarafli" olmasidir.
sevgi Nickli Üyeden Alıntı
Yok be abla sadece çok hosuma gitti paylasiyim dedim[img]smileys/smiley9.gif[/img]Bu arada sadece bir hikaye gerçek degil ama böyle olanda vardir mutlaka neden olmasin.Edited by: immortal_TS
>"Satilik Köpek Yavrulari" ilaninin hemen altinda küçük bir çocugun basi
>gözüktü ve çocuk dükkan sahibine sordu :
>-"Köpek yavrularini kaça satiyorsunuz?"
>Dükkan sahibi :
>-"30 dolarla 50 dolar arasinda degisiyor fiyatlari" dedi
>-"Benim 2 dolar 37 sentim var" dedi çocuk
>-"Bir bakabilir miyim yavrulara"
>Dükkan sahibi gülümsedikten sonra bir islik çaldi ve köpek kulübesinden bes
>tane yumak halinde yavru çikti. Yavrulardan biri arkadan geliyordu. Küçük
>çocuk yürümekte zorluk çeken sakat yavruyu isaret edip sordu:
>-"Bunun nesi var?"
>Dükkan sahibi onun kalça çikigi oldugunu ve hep sakat kalacagini
>açikladi.Küçük çocuk heyecanlanmisti.
>-"Ben bu yavruyu satin almak istiyorum."
>Dükkan sahibi:
>-"Hayir o yavruyu satin alman gerekmiyor. Eger gerçekten istiyorsan o
>yavruyu sana bedava veririm"
>Küçük çocuk birden sinirlendi. Dükkan sahibinin gözlerinin içine dik dik
>bakarak:
>-"Onu bana vermenizi istemiyorum. O da diger yavrular kadar degerli ve ben
>fiyatini tam olarak ödeyecegim. Aslinda simdi size 2 dolar 37 cent
>verecegim ve geri kalanini ayda 50 cent ödeyerek tamamlayacagim."
>Dükkan sahibi çocugu ikna etmeye çalisti:
>-"Bu köpegi gerçekten satin almak istedigini sanmiyorum. Bu yavru hiçbir
>zaman diger yavrular gibi kosup, ziplayamayacak ve seninle oynayamayacak."
>Bunun üzerine küçük çocuk egildi, pantolonunu sivadi ve büyük bir metal
>parçasiyla destekledigi sakat bacagini dükkan sahibine gösterip, tatli bir
>sesle:
>-"Ben de çok iyi kosamiyorum ve bu yavrunun kendisini çok iyi anlayacak bir
>sahibe gereksinimi var" dedi.
ARKADASLAR: Bulundugumuz donemde ugruna nice sehitler verdeigimiz kibris elimizden alinmak uzere hemde kendi siyasetcilerimiz tarfindan.
iste kahramanBUYUK CUMHURBASKANI RAUF DENKTAS IN ISYANI:
Kibris''i kullanarak...
AB - Türkiye Karma Parlamento Esbaskani Joost Lagendijk Agustos ayinda yaptigi bir açiklamada Türkiye karsitlarini (ve özellikle Fransa''yi) suçlayarak sunlari söylemisti: 17 Aralik karari alinirken (simdi Kibris''i Türkiye''nin önüne koymakta olan) bütün liderler oradaydi. Fransa adina Chirac da. Simdi firsatçilik yapiyor. Türkiye karsitlari firsatlari degerlendiriyorlar. Önce Anayasanin reddini kullandilar. Simdi de Kibris''i (Türkiye''ye karsi) kullaniyorlar. Kibris''in taninmasini istiyorlar demisti... Fransa Basbakani Villepin''in "Türkiye, AB üyelerinden birini tanimazsa üyeligi düsünülemez" açiklamasinin ardindan, Cumhurbaskani Jacques Chirac Papadopullos''a gönderdigi söylenen (sonradan yalanlanmis olan) mektupta "Türkiye Kibris Cumhuriyetini tanimazsa tam üyelik görüsmeleri baslamayacak" güvencesini vermisti. Danimarka Basbakani Rasmussen "Türkiye''nin AB tam üyeliginin yeniden tartisilmasi" geregini savunuyordu. Lagendijk''in öfkesi bunaydi. "3 Ekim''e kadar Avusturya ve Danimarka her firsatta Türkiye''yi gündeme getirecektir" diyen Lagendijk, bütün bu gelismelere ragmen 3 Ekim''de Türkiye''nin müzakereye baslayacagi güvencesini de veriyor, ancak "3 Ekim sonrasi tam üyelik tartismalari alevlenecek" diyordu.
Lagendijk''in söyledikleri 3 Ekim''e kadar geçen süre içinde kanitlanmis oldu. Avusturya ile digerleri (Fransi ve Rumlar dahil) son ana kadar oyunlarini oynadilar ve olumlu karar ancak saati geriye çekmek suretiyle 3 Ekim''de alinabildi. O da Türkiye''nin Ek Protokolü kabulü sayesinde.
Ancak Türkiye Ek Protokolü imzalamak suretiyle "3 Ekim''den önce Kibris Cumhuriyetinin taninmasinda" israr edenlere olumlu bir yanit vermek zorunda kaliyordu. Böylelikle 17 Aralik''ta Dönem Baskani olan Hollanda''nin Basbakani Balkenende''nin "Kk Protokolü imzalamak Kibris''i tanima anlamina gelmez" beyanindan teselli alinmis olmaktaydi. Bu nedenle Türk Hükümeti "Ek Protokolü imzalamakla Kibris Cumhuriyetini tanimadigini" belirleyen, bilinen, deklerasyonunu açiklayarak kendi halkini teskin etmek yolunu tercih etti. AB''nin 25 üyesi adina yapilan ve baglayici olan karsi deklerasyonla AB Türkiye''nin Ek Protokolün disina çikamayacagini ve Türk deklerasyonunun geçerli olmadigini vurgulayarak Türkiye''yi Ek Protokolü 2006''ya kadar uygulamaya davet etti.
"Davet" devam ediyor. Hem de israrla! AB''nin yaklasimi gayet nettir: Türkiye Ek Protokolü imzalamistir. Sözünü tutmalidir. Biz 3 Ekim''de müzakereleri baslatiriz sözümüzü Türkiye''nin Ek Protokolü imzalamisinin bir karsiligi olarak tuttuk. Türkiye imzasi ile vermis oldugu sözden vazgeçemez.
Uluslararasi iliskilerde verilen sözden dönmek hakki veya yetkisi "güçlü tarafindir" Güçlü taraf hiç çekinmeden ve yüzü kizarmadan verdigi sözü unutabilmektedir. Bazi hallerde o andaki bir krizi atlatmak için verilen sözler de vardir. Bu sözü veren de bilmektedir ki verdigi söz baglayici degildir. Mesele o an istenen sonucu almaktir. 17 Aralik''ta Balkenende''nin "Ek Protokolü imzalamak Kibris Cumhuriyetini tanimak anlamina gelmez" sözü belki de o anlik zorlugu gidermek ve Türk tarafini teskin için söylenmis bir sözdü. AB''nin "Ek Protokol geçerlidir, Kibris Cumhuriyetini tanimiyorsunuz iddianiz ve deklerasyonunuz geçersizdir" dayatmasi devam ettigi sürece Türkiye zorluklarla karsilasmaya devam edecektir. AB''nin bu dayatmasi bir anlama "Ya ucu açik yola devam, ya pesinen Kibris''tan vazgeç" anlamina gelmektedir. Ucu açik yolda, ayni metodlarla Türkiye''nin önüne daha nelerin konacagini halk yavasca görmeye baslamistir. "Serbet dolasim" hakkindan yoksun olacagi pesinen açiklanmis olan bir üyeligin "tam üyelik" olabilecegi hayaliyle yasayanlarin sayilari gittikçe azalmaktadir.
Türkiye Ek Protokolü hükümet seviyesinde imzalamis ve iyi niyetini gösterdikten sonra yayinladigi deklerasyonla siyasi kararliligini ortaya koymustur. Ancak AB açisindan bu bir "aldatmaca" olarak kabul edilmistir, halbuki esas aldatmaca "Ek protokolü imzalamak Kibris Cumhuriyetini tanima anlamina gelmez" beyanlari ile kendilerinden kaynaklanmistir. Yukarida da israet ettigim gibi bu "güçlü tarafin" imtiyazi! addedilmektedir. Simdi Türkiye''nin bu kabul edilemez durumdan çikis yolu Ek Protokolün Meclisten geçmemesinde aranmalidir. Aksi takdirde Türkiye "ucu açik mayinli yolda ilerleyebilmek için ilk mayini kendisi patlatarak", yani EK protokolü imzalamakla vermis oldugu "Kibris''tan vazgeçecegi isaretini" güçlendirerek kendisi patlatcaktir ve yol ikinci mayina kadar açilmis olacaktir. Bundan sonra Rum''a terkedilmis olan Kibris''tan askerin çekilmesi safhasi gelecek, bu da elde edildikten sonra Yunanistan Ege kartini serbetçe oynamaya baslayacaktir.
TBMM''ni tarihi bir görev beklemektedir. Milli Kibris Davasi''nin hangi çerçeve içinde halledilecegi Meclisin kayitlarinda vardir ve bu çerçeveyi Sayin Cumhurbaskani Sezer yeniden vurgulamis bulunmaktadir. Ek Protokol milli davanin tabutuna çakilacak son çivi degilse bile çivilerden birçogunu teskil etmektedir. AB verdigi sözü tutmamistir. Kibris meselesini kullanmaya devam ediyor. Ekonomik tüzüklerle ilgili son karari, AB''nin, gözü kapali bir sekilde Kibris''taki gerçekleri görmezlikten gelerek ve Kibris''i kullanarak, Türkiye''yi istedigi kivama getirmek niyetinden vazgeçmedigini göstermektedir. Kendi kamuoyu yoklamalarina göre yüzde seksen Avrupalinin hazmetmekte zorluk çekecegi bir Türkiye''nin hazmedilebilir hale gelmesi için bu baskilar devam edecektir. Konu Türkiye''nin tahammülüne kalmistir.
kalbimizde hala vincenzo var..anisini yasatalim bilmeyenler ögrensin vincenzoyu istedik..
Ismim Vincenzo Paparelli, 28 Ekim 1979 tarihinde öldüm. Belki birisi beni hatirlar. 33 yasindaydim ve bir gün Olimpico stadinda Romali taraftarin attigi deniz fisegi yüzünden oldüm. O zaman bir sandviç yiyordum, karim Wanda bu fisegi sol gözümden çikarmayi denedi, ama fisek hala yakiyordu, ve eli yakti. Beni yogun bakima alan doktor dedi ki, savasta bile, o kadar büyük sakatliklari görmemisti.
Sonraki günü, bütün gazeteler benden 3 ay önce çekilmis bir foto gösterdiler. Sadece Il Tempo gazetesi benim resimi yayinladi, yerde yatarken, yüzüm kan içinde, ve bir gözüm eksik olurken.
Enistem radyoda ismimi duyunca, sandi ki benim adimi tasiyan baska birisi ölmüstü. Abim ne oldugunu ögrenince, kendisi çok suçlu hisetti, çünkü bana kombinesini geçici bir süre için vermisti ve yokas o gün o yerimde oturacakti. Ambülansda yanimda oturan karim, elimi tutup, aglayarak ölmemi istiyordu.
Karakolda bütün kigatlari dolduruktan sonra, bir kriz geçirdi, ve deli gibi bagirmaya basladi, sonraki günlerden gazetedeki resimleri görünce. Bir fotoda, annesiyle çikmisti, yüzü çok yorulmus, durumu fena ve gözlerinde çok kötü bir sey var. Adim ve ailemin adilari sonraki 2 haftalarda hep gazetelerde çikti, ama sadece küçük bölümlerde.
Herkes benim normal ve rahat bir insan oldugunu söylüyordu, sadece Lazio hayraniydim. Maçtan sonra Lazionun kaptani, Pino Wilson, karimi aradi bassagligi mesaji vermek için. Roman Belediye baskani mezarligimi faturasi ödedi, ve aileme bir psikolog ödedi. Lionelli Manfredonia ailemi ziyaret etti, ve en küçük ogluma 5 numarali formasini hediye etti.
Mezarligimda, bütün Lazio takimi gelmisti, Bob Lovati antrenörüiyle ve Lenzini baskani ile. Ama Roma oyunculari gelmedi çünkü Potenzada bir kupa maçi oynacaklardi, sadece PAF takimi gönderdiler. Binlerce kisi ordaydi. Luciano Re Cecconi kurumu aileme 1 milyon Italyan lira verdi, ve belediye 5 milyon verdi, yardim olarak. Curva Nordda benim hatirima, bir plaka koyuldu. Angelo kardesim, bir dostluk maçi olmasini istedi, ama hiç bir sey yapilmadi.
Bir kaç gün, benim yüzünden, tribün siddeti hakkinda çok konusuldu. Bazilari stadlarda her yerde kamera eklenmesini önerdiler. Hakemler Kurumun baskani, Giulio Campanati, televizyonda pozisyonlar gösterilmemesini istedi. Kaç ay, çok önemli kararlar alindi, stadlarda bayrak sopalari, davullar, provoke eden pankartlar yasak oldu. Roma ve Lazio taraftarlari adimi ayri yollarla kullandilar. Bugün sehirin duvarlari üstünde "Paparelli, intikamini alicagiz", "Seni unutmuyacagiz Paparelli", "Paparelli iyi günleri kaçirdin" yada "10,100,1000 Paparelli".
Son yillarda, gazeteler adimi sirf stadlarda yine olay çikinca kullandilar. Ölümden 5 yil sonra, Lazio taraftarlari dev bir "Vincenzo yasiyor" pankarti astilar, ve tüm stad ayni anad "28 kasim, milli mahtem günu" tezahürati söyledi. Lazio taraftarlari 15 sene her yil ölümü hatirladilar, ama son zamanlarda unutuluyorum
1990 Dünya Kupasi için, Olimpico renove olunca, staddaki plaka kaldirildi ve bir daha geri gelmedi. Gazete arsivlerde arayinca, gösteriliyor ki en son ismim 1995da yazildi.
Beni öldüren çocugun ismi Giovanni Fiorilloydu, 18 yasindaydi, ve issizydi. Maçtan hemen sonra, kaçti ve polis onu bulmadi. 14 ay sonra, polise kendisinden geldi. 1987de 6 yil ve 10 ay hapis cezasi aldi, ve ona fisegi stada sokmak için yardim eden 2 arkadaslari 4 yil ve 6 ay hapis cezasi aldilar. Italyada ve Isviçreden kaçinca, her gün Angelo kardesimi aradi, özür diledi, ve beni öldürmek istemedigini söyliyordu. O gün, stadda, herkes gibi bir insanydi. Roma fanatigiydi, annesi pazarda calisiyordu, babasi isciydi. Halktan bir insanydi, benim gibi. Giovanni Fiorillo 24 mart 1993'da öldü, kötü bir hastalik yada bir overdose yüzünden.
Kardesim Angelo onun özürleri kabul etti, karim ve çocuklarimda. Sadece bir tek sey belli : o benim ebnim kadar sanssiz oldu. Ismim Vincenzo Paparelliydi, 28 mart 1979 gününde öldüm. Belki birisi beni hatirlar.
Massimiliano Governi per la Gazzetta dello Sport.
GERÇEK DOSTLUK BÖYLE OLUR
Çok samimi iki dost ve arkadaslardi. Fakat bir tanesi çok kurnaz atilgan ve hareketli, digeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi. Bir gün kurnaz olan arkadas , diger arkadasin yanina giderek islerinin bozuldugunu söyler ve kendisinden para ister. Samimi dostu onu hiç kirmaz ve elindeki bütün parayi arkadasina verir. Arkadasi bu parayla islerini düzeltir. Bir süre sonra kurnaz olan yine arkadasinin yanina gider ve arkadasinin evlenmek üzere oldugu nisanlisini çok
begendigini ve kendisine vermesini ister. Arkadasi çok sasirir, ne diyecegini bilemez.Fakat aralarinda o kadar kuvvetli bir sevgi vardir ki arkadasina hayir diyemez, nisanlisini arkadasina verir.
Zaman içinde Saf olanin isleri bozulur ve birden arkadasi aklina gelir
ben ona sikistiginda iyilik yapmistim diyerek arkadasinin is yerine gider
ve kendisine çalismasi için is vermesini ister. Arkadasi ona is vermez. Bizimki pismanlik ve üzüntü içinde geri döner ama yinede arkadasina kizamaz. Bir gün sokakta dolasirken yanina hasta ve yasli bir adam yaklasir. Fakir oldugu için ilaç alamadigini söyler. Bizimki yasli adamcagiza acir, istedigi ilaçlari alir ve adamcagiza verir. Kisa bir süre sonra yasli adamin öldügünü duyar. Yasli adam çok zengindir ve bütün mirasini kendisine birakmistir.
Saf adam artik zengindir. Biraz da sevdigi dostuna olan kirginligiyla dostunun is yerinin karsisinda bir ev alir ve oraya yerlesir. Bir gün evinin kapisini dilenci bir kadin çalar. Yasli kadin çok aç oldugunu, kendisine yemek vermesini ister. Bizim saf hiç düsünmeden kadini içeri alir karnini doyurur, Kimsesi olmadigini
ögrendigi kadina; Kendisinin de yanliz oldugunu söyler ve bu evde birlikte
yasiyalim sen evin islerini ve yemekleri yaparsin der, yasli kadin hiç
düsünmeden kabul eder. Bir süre sonra yasli kadin bizimkine, kendine
uygun bir kiz bulup evlenmesini söyler. Bizimki böyle bir kizi nasil
bulacagini, kendisinin tanidigi olmadigini söyler.Yasli kadin ona uygun bir
kiz tanidigini ve kendisiyle görüstürebilecegini söyler. Görüsmeler
sonucunda evlenmeye karar verilir ve dügün davetiyeleri basilir. Bizimkisi
kirgin oldugu halde çok samimi dostunu yinede unutamamistir. Biraz da
geldigi konumu görmesi açisindan samimi arkadasina da davetiye gönderir .
Dügün günü gelir çatar. Saf adam dügün salonunda bir seyler söylemek
istegiyle mikrafonu alir ve baslar yasadiklarini anlatmaya; Eskiden çok
sevdigim bir dostum vardi. Bir gün isleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayi verdim. Evlenmek üzere oldugum nisanlimi çok begendigini söyleyerek benden istedi. Çok üzülerek onu da kendisine verdim . Çünkü biz gerçek dosttuk onun üzülmesini istemedim. islerim bozuldugunda onun fabrikasina gittim ve çalismak için kendisinden is istedim. Bana is vermedi. çok üzüldüm, ama yinede arkadasima kizmiyorum .çünkü biz gerçek dosttuk. Bu konusma üzerine kurnaz olan arkadasi daha
fazla dayanamaz mikrofonu eline alir ve baslar konusmaya;
Benim de bir zamanlar çok sevdigim bir dostum vardi.
Islerim bozuldugunda kendisinden para istedim, bütün parasini bana verdi.
Sonra ondan nisanlisini istedim, üzülerek nisanlisini da verdi. Nisanlisini
istememin nedeni o kadinin arkadasima layik olmamasiydi (Hayat kadiniydi)
Kendisi çok saf oldugu için arkadasimi o kadindan bu
sekilde kurtardim.Isleri bozuldugunda gelip benden is
istedi, Arkadasimi kendi emrimde çalistiramazdim, o yüzden is vermedim.
Günün birinde karsilastigi yasli adam benim babamdi. Babam ölmek
üzereydi, onu arkadasimin yanina ben gönderdim ve mirasini ona ben biraktirdim. Evine gelen dilenci kadin benim annemdi.Ona bakip iyi yasamasini saglamak için gönderdim. Su anda evlenmekte oldugu kiz de benim kiz kardesim. Onu arkadasimla evlenmesine ben ikna ettim. Degerli misafirler, iste biz böyle dostuz.
Dostlukla ve Sevgiyle kalin.
Aska ve Terke Dair
Öyle bir iliskiye tutulursunuz ki ne sevebilir ne terk edebilirsiniz.
Kör kütük baglanmisinizdir aslinda.
En güzel yillarinizin, aci tatli hatiralarinizin ortagidir.
Iç çekismelerinizin nedeni, yazilarinizin ilhami, sohbetlerinizin konusudur.
Göz yaslariniz da, bilinçaltinizda, kahkahanizdadir.
Korkunca saklandiginiz bir siginak, cosunca öptügünüz bir bayrak...
Sevdaniz riyasiz, çikarsiz, karsiliksizdir.
Sinirsiz ve nihayetsizdir.
Ölmek var dönmek yoktur.
Gün gelir anlarsiniz, içten içe bir seylerin kanadigini.
Tutkulu sevdalarin gizli hançeri baslar parildamaya...
Orasindan burasindan elestirmeye koyulursunuz,
Söyle görünse, öyle demese, degisse biraz ya da eskisi gibi olsa...
Baskalarini örnek göstermeye, "bak onlar nasil yasiyor" demeye baslarsiniz.
Hem birlikte yasayip, hem özgür olmanin yollarini ararsiniz.
Askinizin gözü kör degildir artik.
Yanlisini görür düzeltmek istersiniz.
"Eskiden böyle miydi ya...."diye baslayan sohbetlerde açilir elestirinin
kapisi.
Açildikça bastirilmis itirazlar yükselir bilinçaltinizdan.
Böyle sürmeyecegini bilirsiniz, degissin istersiniz.
O, sevgisizlige yorar bunu... ihanete sayar...
Tutkulu iliskilerde ihanetin bedeli ölümdür.
"Ya sev böyle ya da terk et" diye gürler.
Bir zamanlar bir gülücügüyle, alacakaranligi isitan o rüya,
Bir kabusa dönüsür birden...
Kapatir gönlünün kapilarini, yasaklar kendini size...
Hoyrattir bakmaz yüzünüze, zehir akar dilinden, konusturmaz.
Suçlar, yargilar, mahkum eder. mühürler dudaklarinizi. siler sizi
defterden...
"iyiligin içindi hepsi, seni sevdigim için..." dersiniz dinletemezsiniz.
Ayrilirsaniz yasayamayacaginizi bilirsiniz ama böyle de sevemezsiniz.
Ihanetten kirilmistir kaleminiz, severek terk edersiniz....
"Madem öyle"nin çagi baslar ondan sonra.
Madem ki siz böylesine tutkun iken O hep baskalarini seçmistir,
Madem ki kiymetinizi bilmemistir, o halde günah sizden gitmistir.
Lanet ederek bu karsiliksiz aska, çekip gitmeleri denersiniz.
Askin göçmenlik çagi baslar böylece....
Daha özgür olacaginiz limanlara demirlersiniz bir süre.
Ne var ki unutamaz, uzaktan uzaga izlersiniz olup biteni...
Etrafi bir sürü ugursuzla dolmus, kurda kusa yem olmustur.
Delikanlilar, eli kanlilar, ugruna ölenler,sirtina binenler sarmistir
çevresini.
Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye.
Ugruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...
"bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsiniz bir süre.
Ama sonra...
Ansizin kulaginiza çalinan bir sarki ya da kapi araligindan,
Süzülüp gelen bir korku hatirlatir onu yeniden.
Yaban ellerde, baska kollarda ondan bahseder, aglarsiniz.
Kokusunu özlersiniz, türküsünü söylemeyi, sarkisini dinlemeyi,
Yemegini yemeyi, elinden bir kadeh sarap içmeyi...
Karsi nehrin kenarindan hasret siirleri haykirirsiniz...
Sular kulagina fisildasin diye..
Dönüp, "seni hala seviyorum" diye bagirmak gelir içinizden....
Dönemezsiniz.
Görmedikçe baglanir, uzaklastikça yakinlasirsiniz.
Anlarsiniz ki bir çaresiz asktir bu.
Ne onunla olur, ne onsuz...
Hem kollarinda ölmek, kucagina gömülmek arzusu,
Hem "ne olacak sonunda" kuskusu.
Böyle sevemezsiniz,
Terk de edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz!...
Can Dündar
SANA ILK YALANIMI SON NEFESIMDE SÖYLEYECEGIM SIRF YALAN OLSUN DIYE SANA SON NEFESIMDE SENI SEVIYORUM DIYECEGIM [img]smileys/smiley32.gif[/img]
Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamin birinin esegi, kuyunun birinedüsmüs. Niye düser, nasil düser
sormayin.
Esek bu. Düsmüs iste.
Belki kör bir kuyuydu, agzi tahtayla kapatilmisti
belki, üzerine de toprak dökülmüstü.
Zamanla tahta çürüdü, zayifladi, toprakta biten otlari yemek isteyen esegin
agirligini çekemedi ve güm.
saatlerce aci içinde kivrandi, bagirdi kendi
dilinde. Ayiptir söylemesi, anirdi yani.
Sesini duyan sahibi gelip bakti ki vaziyet kötü.
Zavalli esegi kuyunun dibinde melul mahzun bakiniyor.
Üstelik yaralanmis.
Karsilastigi bu durumda kendini esegi kadar zavalli
hisseden
adamcagiz
köylüleri yardima çagirdi.
Ne yapsak, ne etsek, nasil çikarsak sorulari havada
kaldi.
Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalismaya
degmez.
Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek.
Ellerine aldiklari küreklerle etraftan kuyunun içine
toprak attilar.
Zavalli esek, üzerine gelen topraklari, her
seferinde
silkinerek dibe döktü.
Ayaklarinin altina aldigi toprak sayesinde her an biraz
daha yükseldi ve sonunda yukariya kadar çikmis oldu.
Köylüler agzi açik bakakaldi.
(Hayat, bazen bizim de üzerimize abanir.)
(Ne bazeni, çogu zaman.)
Toz toprakla örtmeye çalisanlar çok olur.
Bunlarla basetmenin tek yolu, yakinip sizlanmak degil,
düsünüp silkinmek
ve kurtulmak, aydinliga adim atmaktir.
Kör kuyuda olsak bile ... Edited by: ts1983
yazilar büyük harfle, affiniza siginiyorum. yazinin orjinali böyleydi. umarim begenirsiniz.
HAYAT
ASIK OLMAK
iLK ÖPÜSME.
YÜZ KASLARINIZ AGRIYANA DEK GÜLMEK.
SICAK BiR DUS.
ÖZEL BiR BAKIS.
MAiL ALMAK.
MANZARALI BiR YOLDA ARABA KULLANMAK.
RADYODA EN SEVDiGiNiZ KiSiNiN SARKISININ
ÇALMASI..
YATAGINIZA UZANIP YAGMURUN
SESiNi DiNLEMEK.
YENI ÇIKMIS SICAK BiR POGAÇA..
SATIN ALMAK iSTEDiGiNiZ KAZAGIN %50 iNDiRiME
GiRDiGiNi GÖRMEK.
UZAKTAKi BiR ARKADASINIZLA
TELEFONDA KONUSMAK.
KÖPÜK BANYOSU.
KIKIR KIKIR GÜLMEK.
GÜZEL BiR SOHBET.
KUMSAL.
GECEN KIS GiYDiGiNiZ MONTUN CEBiNDEN ON
MiLYON
ÇIKMASI.
KENDiNiZE GÜLMEK.
GECE YARISI SAATLERCE TELEFONDA KONUSMAK.
SU FISKiYELERiNiN ARASINDA KOSMAK.
DURUP DURURKEN GÜLMEK.
YANINIZDA
SiZE GÜZEL OLDUGUNUZU SÖYLEYEN
BiRiNiN
OLMASI.
HAKKINIZDA
GÜZEL SÖZLER SÖYLENDiGiNE KULAK MiSAFiRi
OLMAK.
UYANIP DAHA UYUYACAK BiRKAÇ SAATiNiZ
OLDUGUNU
FARKETMEK.
YENi ARKADASLAR EDiNMEK.
ESKi ARKADASLARINIZLA ZAMAN GEÇiRMEK.
YAVRU BiR ........LE OYNAMAK.
ODA ARKADASINIZLA GECE
YARISI SOHBETLERi.
GÜZEL DÜSLER.
ARKADASLARINIZLA ARABA YOLCULUGU YAPMAK.
SEVGiLiNiZLE YORGANA SARILIP iYi BiR FiLM
SEYRETMEK.
ÇOK GÜZEL BiR KONSERE GiTMEK.
ÇiKOLATALI KURABiYE YAPMAK.
SEVDiGiN iNSANA SIKICA SARILMAK.
iSTEDiGi ARMAGANI AÇAN KiSiNiN YÜZÜNDEKi
iFADEYi GÖRMEK.
GÜNESiN DOGUSUNU SEYRETMEK...
VE BIR SÖZ;
''ALDIGIN HER NEFESI FIRSAT BIL, OT DEGILSIN YENIDEN BITMEZSIN..."
güzel yazilardi paylastiginiz için tesekkürler.
Laz KiZLari
Güzelligi yazilir, daga, tasa, yaylaya
Biraz cesaret ister LAZ KIZINA bakmaya
Mis gibi cay kokar, cicek kokar yazlari
Sözleriyle öldürür KARADENIZ KIZLARI...!!!
Kimi siyah, kimi sari dalgalidir saclari
Bembeyaz marti olur dolasir yamaclari
Bir of cekse yerinden koparir agaclari
Deli bir rüzgar gibidir KARADENIZ KIZLARI...!!!
Laf atani affetmez hemen ceker silahi
Mangal yürekli olur KARADENIZ KIZLARI
Gülüsü ömre bedel, muhabbetti cok seker
Baldan da tatli olur KARADENIZ KIZLARI...!!!
Kara kazan icinde sulari kaynatirlar
Kemencenin sesiyle daglari oynatirlar
Kackar eteklerinde seyreder yildizlari
Cennetten inen melek gibidir KARADENIZ KIZLARI...!!!
Adami bir hos eder cilveleri, nazlari
Yaylada otururlar cogunlukla yazlari
Sünnetti etmez kacirmazlar farzlari
Dinine bagli olur KARADENIZ KIZLARI...!!!
Bizim yörelerde kaderimiz dogustan yazilir !
Siirlerimiz hayatimizi anlatir !
Sevdamiz yüregimiz kadar mert olur !
SENI UNUTTUM kelimesi ;
Sadece Mezar tasimiza yazilir !!!...
Sevene sevdaliyiz !
Gidene hep aglariz !
Alsalarda bu canimizi !
Biz seversek unutmayiz !
Cünkü biz ölümüne sevdaliyiz !
Cünkü biz LAZKIZI´YIZ !!!...
Ova bizim, irmak bizim !
Cayir bizim, cimen bizim !
Bize TRABZONLU derler !
Plakamiz 61´ dir bizim !!!
AZ VE ÖZ....
VERECEK ISIGI OLMAYAN KARANLIGI SEVER....
S
evgili Oglum
Bugün tam on yedi yasindasin
Görüyorum ki artik
Her seyin farkindasin
Ama ne zaman ararsam seni
Ya diskoda ya barda
Ya da televizyon karsisindasin
Haklisin oglum
Devir artik bu devir
Sen de çemberini çagina göre çevir
Senin neyine
Resim, roman, siir
Senin neyine
Sanat vesaik
Ne diyor meshur televizyon büyükleri
Vur patlasin çal oynasin
Devir artik bu devir
Nasilsa
Son dügmesi de koptu insanligin
Vefa can çekisiyor arka sokaklarda
Umut mendil salliyor giden trenlerin ardindan
Onur, adres ariyor mezarliklarda
Dostluklar cop tenekelerinde sahipsiz
Ve anahtar teslimi asklar satilik köse baslarinda
Hem de üç kurus mutluluklara...
Ama sen de haklisin
Sana mi kaldi
Kurtarmak vatani
Sana mi kaldi
Uyandirmak yatani
Sana mi kaldi
Duvara yapistirmak
Bu memleketi satani
Anasini aglatani....
Gel gör ki oglum
Senin de kurtulusun yok bu gidisten
Ne etsen - ne yapsan
Bir dügün
Bir bayram
Bir lale devri
Hangi ekrana baksan
Kim kiminle evleniyor
Kim kiminle çildiriyor
Kim kime daldan dala
Gelinim olur musun diyor
Kimisi sahte gelin
Kimisi zengin bir prens
Kimisi de insanliktan bir yudum bir nefes
Bekliyor da bekliyor
Bak her gün ayri bir kanalda
Bambaska bir 'ünlüler çiftligi'
Her kanalda söhret olmanin dayanilmaz hafifligi
Ve iste böyle
Pazara dökülüyor bir bir
Herkesin yumak yumak ipligi
Yillar var ki oglum
Birileri iste
Bizi hep böyle gözetliyor...
Ve sen de görüyorsun ki
Bu sahneler
Bizi ne de güzel özetliyor
Kimin umurunda yarinlar
Kimin umurunda çocuklar
Kimin umurunda bu isyankâr çigliklar
Bir kavgadir
Bir yaristir
Bir rezalettir gidiyor.
Kime sorsan
Cevaplar dünden hazir
Halk böyle istiyor oglum
Halk böyle istiyor
Gel gör ki
Bir reyting ugruna
Ne 'günesler batiyor' oglum
Ne günesler batiyor....
Ahmet Selçuk ILKAN
Tersten yasamak..
Yasamin en tatsiz tarafi sona eris seklidir.Süphesiz ki yasami tersten baslamak daha güsel,hatta
mükemmel olurdu.Nasil mi? Camide uyaniyorsunuz.Bir tahta sandik içinde,herkes karsinizda saf
durmus,iyiliginiz için dua ediyor ve tüm haklar helal edilmis vaziyette.Tabuttan
dogruluyorsunuz.Yasli,olgun ve agirbasli olarak.Arabaniza kurulup evinize gidiyorsunuz.Dogar dogmaz
devlet size maas bagliyor.Altmisli yaslara kadar hersey garanti,huzur içinde yasiyorsunuz.Sagliginiz
gittikçe düzeliyor.Kaslar güçleniyor,kuvvetleniyorsunuz.Bir gün çalismak istiyorsunuz ve ise ilk
basladiginiz gün size hosgeldin hediyesi olarak bir plaket ve altin kolsaati veriyor patronunuz.Herkes
karsinizda elpençe.Vücudunuzda da bazi hosa giden hareketler basliyor.Gittikçe zayifliyor,forma
giriyorsunuz.Diger hormonal aktivitelerde artiyor.Aman ne güsel günler baslior.Derken bir gün patron
size artik bir üniversiteye gitsen iyi olur diyor.Bu arada babaniz ortaya çikmis,fasla çalistin diyor,artik eve
dön,isi birak.Okumaya basla,harçligin benden.Keyfe bakar misiniz?Okudugunuz dersler gittikçe
kolaylasiyor.Ekmek elden su gölden bir dönem basliyor.Partiler,diskotekler,kizlarin sayiri artiyor.Derken
anne ve babaniz sizi götürüp getirmeye baslior,araba kullanma derdi de yok artik.Günün birinde sizi
okuldan da aliyorlar artik.Evde otur,keyfine bak,oyuncaklarinla oyna diyorlar.Mamanizi agziniza
veriyorlar,zaman zaman altinizi bile temizliyorlar.Hatta bu durum aliskanlik yaratiyor ve hiç tuvalete
gitmiyorsunuz.Derken bir gün anneniz size süt verme karari aliyor.Mamaniz her an hazir.Ve bir gün
karanlik,ilik ve sicak bir ortama giriyorsunuz.Beslenmek için agzinizi açmaya bile gerek
yok.Gürültüsüz,patirtisiz bir ortam.Gittikçe küçülüyorsunuz ve günün birinde müthis bir sevismeyle
hayatiniz bitiyor.. (:
Aaron Hacker'in emlak burosunun onunde New York plakali kirmizi,
> >spor bir
> >araba durdu. Arabadan inen sisman adam, buroya dogru yurudu.
> >Sicaktan ter,
> >ince elbisesinin ustune kadar cikmisti. 50 yasinda gorunuyordu. Yuzu
> >heyecandan kizarmis, fakat kisik gozlerindeki kararli,donuk bakis
> >degismemisti. Iceriye girince basiyla Aaron'a selam verdi.
> >
> >"Bay Hacker?"
> >
> >Aaron gulumseyerek,
> >
> >"evet benim, sizin icin ne yapabilirim. Bay..? "
> >
> >Sisman adam,
> >
> >"Dill" diyerek kendisini tanitti.
> >
> >"Zamanim cok az, hemen konuya girsek iyi olacak."dedi.
> >
> >"Benim icin de iyi olur Bay Dill.
>Ilgilendiginiz belli bir yer var
> >mi?"
> >
> >"Dogrusunu isterseniz, evet. Kasabanin kenarindaki eski bina."
> >
> >"Sutunlu ev mi?"
> >
> >"Ta kendisi. Yanilmiyorsam uzerinde SATILIK tabelasi var. "
> >
> >Aaron kuru bir sesle,
> >
> >"Evet." Dedi. Bizim satis listemizdedir."
> >
> >Kalinca bir defterin yapraklarini karistirdi. Sonra daktilo ile
> >yazilmis
> >bir sayfayi isaret etti: "160 yillik bina. 8 odasi, 2 banyosu,
> >otomatik gaz
> >firini, genis teraslari, cevresinde agaclari var. Carsiya, okula
> >yakin.
> >750.000 dolar." diye okudu ve ekledi:
> >
> >"Hala ilgileniyor musunuz?"
> >
> >Adam oturdugu yerde rahatsiz olmus gibi kipirdandi.
> >
> >"Neden olmasin . Olumsuz bir yani mi var?"
> >
> >Aaron,
> >
> >"Aslina bakarsaniz, bu evi defterime yalnizca yasli
>Sade Grim'in
> >hatiri
> >icin kaydettim. Ev asla onun istedigi kadar etmez. Uzun zamandir
> >onarim
> >gormemis cok eski bir binadir. Kirislerden kimi birkac yil icinde
> >cokecek
> >durumda. Bodrumu ise yilin yarisinda su ile doludur."
> >
> >"Oyleyse sahibesi neden bu kadar cok istiyor."
> >
> >Aaron omuz silkti.
> >
> >"Herhalde kendisi icin manevi degeri olacak. Cok eskiden beri
> >ailesine
> >aitmis. "
> >
> >sisman adam gozlerini yerde gezdirdi.
> >
> >"Bu cok kotu."dedi. Basini kaldirip Aaron'a bakti ve cekingen bir
> >bicimde
> >gulumsedi.
> >
> >"Hosuma gitmisti. O, nasil soylesem bilemiyorum, tam aradigim evdi."
> >
> >Aaron guldu.
> >
> >"100.000 dolara belki iyi bir alisveris olurdu ama, 750.000
> >dolara...
> >
> >Sanirim Sade'in dusuncesini de
>anliyorum. Hic bir zaman fazla parasi
> >olmadi. Kendisine kentte calisan oglu bakiyordu. Sonra adam 5 yil
> >once
> >oldu. Onun icin evi satmanin akillica bir is olacagini biliyor.
> >Fakat gonlu
> >bir turlu evden ayrilmaya razi olamiyor. Bu yuzden eve kimsenin
> >almaya
> >yanasamayacagi bir fiyat koyuyor. Boylece kendini avutuyor." Uzgun
> >bir
> >ifade ile basini salladi.
> >
> >"Dunya ne kadar garip degil mi?"
> >
> >Dill soguk bir sesle
> >
> >"Evet."dedi. Sonra ayaga kalkti.
> >
> >"Kendisini bulup fiyati biraz dusurmesini isteyecegim."
> >
> >Otomobilini Bn Grim'in evinin onundeki yikik dokuk curumus tahta
> >parmakliklarin onune park etti. Evin cevresini tumuyle yabani otlar
> >kaplamisti. Kapiya cikan kadin kisa boylu, beyaz sacli idi.
> >Yuzundeki
> >hatlar, kucuk inatci gorunuslu
>cenesine kadar iniyordu. Havanin
> >sicak
> >olmasina karsin sirtinda kalin, yun bir orme hirka vardi.
> >
> >"Bay Dill olmalisiniz. Aaron Hacker buraya gelmekte oldugunuzu
> >telefonda
> >soyledi. Iceri girmez misiniz?"
> >
> >Dill, "Icerisi korkunc derecede sicak."
> >
> >Diye soylendi.
> >
> >"Oyleyse iceri girin. Buzluga biraz limonata koymustum. Iceriz."
> >
> >Icerisi los ve serindi. Pancurlar kapatilmisti. Eski tarz genis
> >koltuklarla
> >dosenmis buyuk bir salona girdiler. Yasli kadin ellerini siki
> >kenetleyerek
> >sallanan bir sandalyeye oturdu. Sisman adam oksurdu.
> >
> >"Bn. Grim, az once emlakciniz ile konustum. "
> >
> >Kadin, "Tumunden haberim var." Diye sozunu kesti.
> >
> >"Aaron fikrimi degistirebileceginiz dusuncesi ile sizi buraya
> >yollamakla
> >akilsizlik
>etmis. Dogrusunu isterseniz amacimin bu olduguna da pek
> >emin
> >degilim."
> >
> >"Bayan Grim, sizinle biraz konusabilecegimi sanmistim."
> >
> >Bn. Grim sallanan sandalyesini gicirdatarak arkasina yaslandi.
> >
> >"Konumsak icin para alinmaz, ne istiyorsaniz soyleyin."
> >
> >"Evet,haklisiniz."
> >
> >Adam beyaz bir mendille yuzunun terini sildi.
> >
> >"Izin verirseniz anlatayim. Bir is adamiyim. Bekarim.Uzun yillar
> >calistim
> >ve iyi bir servet yaptim. Artik dinlenmeyi hak ettim. Yasamimin
> >sonlarini
> >gecirebilecegim sakin bir yer ariyorum. Burayi sevdim. Bir kac yil
> >once
> >Albany'ye giderken buradan gecmistim. O zaman bir gun buraya
> >yerlesebilecegimi dusunmustum. Bugun kasabadan tekrar gecerken,
> >burayi
> >gordum. Tam istedigim yerdi."
> >
> >"Burayi ben de
>severim, Bay Dill. Boyle oldukca yuksek bir fiyat
> >isteyisimin nedeni de bu zaten."
> >
> >
> >Dill gozlerini kaldirip yasli kadina bakti.
> >
> >
> >"Oldukca yuksek bir fiyat degil mi? Kabul etmelisiniz ki Bn.Grim, bu
> >gunlerde boyle bir ev en fazla..."
> >
> >"Yeter."Diye bagirdi kadin.
> >
> >"Bay Dill bu konuda sizinle kesinlikle tartismak istemiyorum.. Eger
> >istedigim parayi vermeyecekseniz, uzerinde durmayalim."
> >
> >"Fakat,Bn. Grim."
> >
> >"Iyi gunler Bay Dill."
> >
> >Adamin da ayni seyleri Yapmasini belirten bir tavirla ayaga kalkti.
> >Fakat
> >adam kalkmadi.
> >
> >"Bir dakika bayan, delilik oldugunu biliyorum ama, istediginiz
> >parayi
> >odeyecegim."
> >
> >Yasli kadin uzun sure adama bakti.
> >
> >"Emin misiniz, Bay
>Dill?"
> >
> >"Kesinlikle, yeterince param var. Eger evi satmanizin tek yolu
> >buysa,
> >parayi alacaksiniz."
> >
> >Grim hafifce gulumsedi.
> >
> >"Sanirim limonata iyice sogumustur. Size getireyim. Siz icerken ben
> >de evi
> >anlatirim."
> >
> >Kadin elinde tepsi ile geriye dondugunde Dill yine mendille
> >alnindaki
> >terleri siliyordu. Limonatayi zevkle yudumlamaya basladi. Yasli
> >kadin
> >sallanan sandalyesine yaslanirken
> >
> >"Bu ev." Diye soze basladi.
> >
> >
> >"1902'den beri aileme aittir. Kasabadaki en saglam ev olmadigini da
> >biliyorum. Oglum Michael dogduktan sonra bodrumum su basti. O gunden
> >bu
> >yana da bir turlu kurutamadik. Aaron bazi yerlerin curudugunu de
> >soyluyor.
> >Yine de bu eski evi severim. Bilmem anlatabiliyor muyum?"
> >
> >Dill,
>"Evet." dedi.
> >
> >"Michael 9 yasinda iken babasi oldu. Ondan sonra sikintilar
> >basladi.Michael
> >belki de benden cok babasini ozluyordu. Cok vahsi ve hasin bir cocuk
> >olmustu. Liseyi bitirince kasabayi terkedip kente gitti. Cok hirsli
> >bir
> >insandi. Kentte ne yaptigini bilmiyorum. Fakat basariya ulasmis
> >olmaliydi.
> >Bana duzenli para gonderirdi." Gozleri nemlenmisti. "Kendisini 9 yil
> >gormedim. Dokuz yil sonra geldiginde basi dertte idi. Zayif ve
> >yaslanmis
> >bir durumda bir gece yarisi cika geldi. Yaninda ufak,siyah bir
> >valizden
> >baska bir sey yoktu. Valizi elinden almak istedigim zaman bana
> >vurdu. Bana,
> >annesine vurdu. Ertesi gun bir kac saat icin evi terketmemi soyledi.
> >Ne
> >yapmak istedigini aciklamadi. Dondugumde valiz ortadan yok olmustu.
> >"Sisman
> >adam
>gozlerini limonata bardagina dikmis oylece dinliyordu.
> >
> >"O gece evimize bir adam geldi. Iceriye nasil girdigini
> >bilmiyorum.Michael'in odasindan sesler duydum .Olgumun icinde
> >bulundugu
> >tehlikenin ne oldugunu ogrenmek istiyordum. Kapinin arkasindan
> >dinlemeye
> >calistim. Fakat yalnizca bagrismalar tehditler ve... "
> >
> >Bir an durakladi. Omuzlari sarsiliyordu."...ve bir silah sesi
> >duydum."Diye
> >devam etti.
> >
> >"Iceriye girdigim zaman yatak odasinin penceresi acikti ve yabanci
> >gitmisti. Michael'im da yerde yatiyordu. Olmustu. Tum bunlar bundan
> >5 yil
> >once oldu. Ondan sonra polis bana olanlari anlatti. Michael ve
> >tanimadigim
> >o adam bircok suc islemisler. Bir suru yerlerden bir kac milyon
> >dolar
> >calmislar. Michael parayi alip kacmis. Parayi bu evde, hala
>
> >bilemedigim bir
> >yerde
> >saklamisti. Sonra diger adam hissesini almak icin oglumu arayip
> >bulmustu.
> >Paranin yok oldugunu gorunce de olgumu oldurmustu."
> >
> >Basini kaldirip adama bakti.
> >
> >"Iste o zaman evimi 750.000 dolara satisa cikardim. Bir gun oglumun
> >katilinin donecegini biliyordum. O bir gun gelip fiyati ne olursa
> >olsun evi
> >almak isteyecekti. Butun yapacagim, yasli bir kadinin kohne evine bu
> >kadar
> >cok para vermeye razi olacak adami buluncaya kadar beklemekti."
> >
> >Sandalyesini agir agir salliyordu. Dill bardagi yere birakti,
> >diliyle
> >dudaklarini yaladi.
> >
> >"Uf!"dedi.
> >
> >"Bu limonata cok aci..."
> >
> >
> >Bakislari canliligini kaybetti, hafif titreme ile basi, omzunun
> >uzerine ve
> >cansiz
>dustu.
Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)