Sayfa 3 Toplam 9 Sayfadan BirinciBirinci 1 2 3 4 5 ... SonuncuSonuncu
Toplam 219 adet sonuctan sayfa basi 51 ile 75 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Güzel Yazılar

  1. #51
    Semih58 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.05.2004
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    57
    Mesajlar
    1,211

    Standart

    Sabah jimnastigimizi yapmak için "Çalistir" komutuna tiklamak yetse...
    :: Isten güçten bunaldigimizda ESC' ye basarak her seyden kaçabilsek, biraz rahatladiktan sonra "Herhangi bir tusa basarak" geri dönebilsek...
    :: "EKLE/KALDIR? a girerek görmek istedigimiz herkesi hayatimiza dahil etsek, sevmedigimiz insanlari sonsuza kadar hayatimizdan çikarabilsek...
    :: Kafamizda bin bir gürültü ugultu bizi allak bullak ettiginde hoparlörlerimizi kapatabilsek...
    :: Görünüsümüzde degisiklik yapmak istedigimiz zaman, "Görünüm Ayarlari"ndan istedigimiz renkleri, inceligi, büyüklügü, uzunlugu seçebilsek...
    :: Esyalarimizi kaybettigimizde "BUL" komutuna tiklayarak evin her tarafini arayiversek..
    :: Ev isleri içinde bir tiklamayla "YARDIM" a ulasabilsek.. .
    :: Sigorta yaptirmaya ihtiyacimiz olmasa, kendi kendimizin Backup 'ini alabilsek ve yaralandigimizda hasar gören yerlerimizi yenileyebilsek...
    :: Hayat istedigimiz yonde gitmeyince "Cancel" tusuna basabilsek...
    :: Ve hayatimiz altüst oldugunda, "Ctrl-Alt-Delete" yaparak "YENIDEN BASLAT" mak mümkün olsa...


  2. #52
    bahr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.05.2005
    Mesajlar
    201

    Standart






    [img]smileys/smiley1.gif[/img]
    Ey dost, senin yasamin diger adalardan ve topraklardin ayrilmis bir adadir. Limanlarindan kaç gemi yelken açarsa açsin, baska iklimlere, kaç gemi varirsa varsin limanlarina, sen yine yalnizligin istirabiyla inleyen ve mutlulugu özleyen issiz bir ada olarak bir basina kalacaksin. En yakin dostuna bile meçhulsün, onlarin ilgi dolu sevgisinden ve anlayisindan çok uzaklardasin.
    fficeffice" />
    (Halil Cibran)




  3. #53
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart

    Dogacak bebek dogumdan bir gun once Allah ile gorusur...
    >>>
    >>> "Allahim dunyaya gidecegim ve orada ne yapacagim bilmiyorum"
    >>> "Ben senin icin bir melek yarattim; o seninle ilgilenecek"
    >>>
    >>> "Allahim ben onlarin dilini bilmiyorum; onlarla nasil konusacagim
    >>> iletisim
    >> kuracagim?"
    >>> "Senin icin yarattigim melek sana onlarin dilini ogretecektir"
    >>>
    >>> "Allahim duydugugum kadariyla dunyada cok kotuluk varmis; onlarla nasil
    >> basa cikacagim?"
    >>> "Senin icin yarattigim melek seni cani pahasina kotuluklerden
    >>> koruyacaktir
    >> merak etme"
    >>>
    >>> "Allahim sana tekrar nasil donecegim?"
    >>> "Senin icin yarattigim melek bana nasil donecegini sana anlatacaktir"
    >>>
    >>> Derken melekler gelir ve bebege dunyaya gitme zamani geldigini
    >>> soylerler.
    >> Melekler bebegi Allahin huzurundan alirken bebek son kez sorar.
    >>>
    >>> "Allahim benim icin yarattigin melegin adi ne?"
    >>> "Adinin onemi yok ama sen ona ANNE diyeceksin" fficeffice" />

  4. #54
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart


    Bir adamcagiz kötü yoldan para kazanip bununla kendisine bir inek alir. fficeffice" />


    Neden sonra, yaptiklarindan pisman olur ve hiç olmazsa iyi birsey yapmis olmak için bunu Haci Bektas Veli'nin dergahina kurban olarak bagislamak ister.




    O zamanlar dergahlar ayni zamanda asevi islevi görüyordu.


    Durumu Haci Bektas Veli'ye anlatir ve Haci Bektas Veli helal degildir diye bu kurbani geri çevirir.


    Bunun üzerine adam mevlevi dergahina gider ve ayni durumu Mevlana'ya anlatir Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder.




    Adam ayni seyi Haci bektas Veli'ye de anlattigini ama onun bunu kabul etmemis oldugunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.




    Mevlana söyle der:
    - Biz bir karga isek Haci Bektas Veli bir sahin gibidir. Oyle her lese konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
    Adam üsenmez kalkar Haci Bektas dergahi'na gider ve Haci Bektas Veli'ye, Mevlana'nin kurbani kabul ettigini söyleyip bunun sebebini bir de Haci Bektas Veli'ye sorar.




    Haci Bektas da söyle der:
    - Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nin gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayi o senin hediyeni kabul etmistir

  5. #55
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart

    Bir gün bir kral ama halki tarafindan sevilen bir bilge kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçiya büyük bir ödül verecegini ilan eder. fficeffice" />
    > Yarismaya çok sayida sanatçi katilir. Günlerce çalisirlar birbirinden güzel resimler yaparlar. Sonunda eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoslanir. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir.
    > Resimlerden birisinde sakin bir göl vardir. Göl bir ayna gibi etrafinda yükselen daglarin görüntüsünü yansitmaktadir. Üst tarafta pamuk beyazi bulutlar gökyüzünü süslüyorlardi. Resme kim bakti ise onun mükemmel bir huzur resmi oldugunu düsünüyordu.Diger resimde de daglar vardi. Ama engebeli ve çiplak daglar. Üst tarafta öfkeli bir gökyüzünden yagmurlar bosaniyor ve simsek çakiyordu. Dagin eteklerinde ise köpüklü bir selale çagildiyordu. Kisaca resim hiç de huzurlu gözükmüyordu. Fakat kral resme bakinca, selalenin ardinda kayaliklardaki çatlaktan çikan mini minnacik bir çalilik gördü. Çaliligin üstünde ise anne bir kusun örttügü bir kus yuvasi görünüyordu.
    >Sertçe akan suyun orta yerinde anne kus yuvasini kuruyor... Harika bir huzur ve sükûn örnegi.
    > Ödülü kim kazandi dersiniz.Tabii ki ikinci resim.
    >Kralin açiklamasi söyle idi:
    > "Huzur hiçbir gürültünün, sikintinin yada zorlugun bulunmadigi yer demek degildir. Huzur bütün bunlarin içinde bile yüregimizin sükûn bulabilmesidir."


  6. #56
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart

    Yeterki kalbi kirilmasin


    Bir hükümdarin pek çok cariyeleri vardi. Içlerinde pek güzel
    dilberler bulunmasina ragmen, siyah bir cariyeye daha fazla alaka ve
    sevgi gösterirdi. Digerlerinin bunu çekemedigini fark eden padisah,
    bir gün kendilerine üzeri mücevheratla süsülü birer kristal
    bardak vermisti. Manevi degeri yaninda maddi kiymeti de pek yüksek olan
    bu bardaklari ellerinde tutan cariyeler, hayranlikla bakarlarken
    padisah:
    - Herkes elindeki bardagi yere vurup kirsin, demisti. Güzel
    cariyeler hediyelerini sinelerine bastirarak:
    - Efendimizin bu kadar degerli bir hediyesini nasil kirabiliriz!
    dediler. Siyah cariye ise padisahin emrini, hiç tereddüt etmeden ve
    vakit kaybetmeden der'akab yerine getirdi. Barfdak yere çarpilmis ve
    param parça olmustu. Padisah siyah cariyeye hitaben:





    - Diger cariyelerim bu kadar kiymetli bardagi kiramadiklari
    halde sen neden kirdin? dedi. Siyah cariyenin verdigi cevap ise çok
    takdire sayandi:
    - Bana efendimin kalbi lazim, kadehin ne kiymeti olabilir. Yeterk ki
    onun kalbi kirilmasin!
    Hükümdar, bu cevabin içerisinde digerlerine gereken dersi vermis
    bulunuyordu.
    Yüzü güze fakat özü çirkin bir kadin, kocasinin kalbini
    kirmaya devam ettikçe, kalbte açtigi yaraya güzellik olamaz.


  7. #57
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart

    Çerçevenin Arkasindaki Mektup
    Karimi 1998'in sonbaharinda kaybettim...
    Yedi senelik evliligimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmistik.
    Karim, her evlilik yildönümümüzde ikimizin fotografini
    çerçeveler, "bunlar bizim hayatimizin gölgeleri'' derdi.
    Öldügünde, yedi tane resmimiz vardi.
    97'in bir gecesinde onu aldattim.
    Oysa, ona sürekli onu ne kadar çok sevdigimi ve sonsuza
    kadar sadik kalacagimi söylerdim.
    Ölmeden iki hafta önce yine ayni seyi tekrarladim.
    Tuhaf bir gülümsemeyle bakti bana ve sadece :
    - Biliyorum dedi.
    Izmir'e kar yagdigi gün, yani bir ay önce, evdeydim.
    Fotograflarimiza bakiyordum yine.
    Her çerçevenin altinda bir harf oldugunu ilk kez o gün farkettim.

    A.
    R.
    K.
    A.
    S.
    I.
    N.

    Gerisi için yillari yetmemisti.
    Ama sanirim "arkasina bak'' filan yazmaya niyetlenmisti.
    Hemen çerçevelerin arkasina baktim.
    Hiçbir sey yoktu.
    Sonra bir sey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm.
    Inanabiliyor musunuz, her birinin arkasindan bir mektup çikti!
    Geçirdigimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmisti.
    1997'deki resmimizin içinden çikan zarf ise simsiyahti.
    Ve içinden su sözler çikti :
    ''14 Mart 1997/ Gözlerin bana baska birine dokunmus gibi bakti
    söylemene gerek yok, biliyorum...''
    2002'deyiz.
    Onu kaybedeli 4, aldatali 5 yil oluyor.
    Içim aciyor simdi.
    Çünkü kadinlar biliyor, hissediyor...


  8. #58
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart

    >> >> >>Ask ve arkadaslik bir gün yolda karsilasirlar ask, kendinden
    >> >> >>emin
    >>bir
    >> >> >>sekilde sorar; ben senden daha samimi ve daha cana yakinim sen
    >> >> >>niye varsin ki bu dünyada?
    >> >> >>
    >> >> >>Arkadaslik cevap verir
    >> >> >>-"sen gittikten sonra biraktigin gozyaslarini silmek
    için...."
    >> >> >>
    >> >> >>Hiç bir zaman arkadassiz kalmaman dilegiyle.
    >> >> >>&nbs p;&nbs p;&nbs p; &&&&&
    >> >> >>
    >> >> >>Bütün sevdiklerinize ithafen sunlari göz önünde
    bulundurun:
    >> >> >>*Eger bu sabah hastalikli degil de saglikli uyanmis iseniz,
    bir
    >>hafta
    >> >> >>sonrasini göremeyecek olan bir milyon insandan daha
    sanslisiniz.
    >> >> >>*Bir harp tehlikesi ile, iskence görmek ihtimali ile sag
    kalma
    >>korkusu
    >> >> >>ile karsi karsiya degilseniz, 500 milyon insandan daha
    iyisiniz.
    >> >> >>*Buz dolabinizda yiyeceginiz, üzerinizde elbiseniz, basinizi
    >>sokup
    >> >> >>uyuyabileceginiz bir eviniz varsa, dunyadaki insanlarin
    >> >> >>cogundan
    >>daha
    >> >> >>zenginsiniz.
    >> >> >>
    >> >> >>*Bankada ve cuzdaninizda para varsa, dünyanin en imtiyazli %
    8'i
    >> >> >>arasindasiniz.
    >> >> >>*Anneniz, babaniz sag ise siz bu dünyada nadir kisilerden
    >>birisiniz.
    >> >> >>*Bu mesaji okuyabiliyorsaniz bu demektir ki; Birisi sizi
    düsündü
    >> >> >>ve
    >> >>bunu
    >> >> >>gönderdi..
    >> >> >>Çünkü okuma yazma bilmeyen 2 milyar kisiden biri degilsiniz.
    >> >> >>
    >> >> >>*Paraya ihtiyacin yokmus gibi calis..
    >> >> >>*Kimse seni üzmemis gibi sev..
    >> >> >>*Kimse seni seyretmiyormus gibi danset..
    >> >> >>*Kimse seni dinlemiyormus gibi sarki söyle..
    >> >> >>*Cennet dünyadaymis gibi yasa..
    >> >> >>
    >> >> >>Bu hafta ulusal arkadaslik haftasi..
    >> >> >>Arkadaslarina onlari ne kadar düsündügünü göster!
    >> >> >>Bunu tüm ARKADAS olarak düsündüklerine gönder, bu mesaji
    sana
    >>yollayana
    >> >> >>geri göndermek demek olsa bile..
    >> >> >>Eger bu mesaj geri geliyorsa, arkadas çevrenizin gerçek
    >>arkadaslardan
    >> >> >>olustuguna inanabilirsin.

  9. #59
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart

    AYAKKABICI, yeni getirdigi mallari vitrine yerlestirirken, sokaktaki
    > bir
    çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere oldugundan, spor ayakkabilara ragbet fazlaydi. Gerçi mallar lüks sayilmazdi ama, küçük bir dükkan için yeterliydi. Onlarin en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine dogru biraz daha yaklasti. Fakat bir koltuk degnegi kullanmaktaydi. Hem de güçlükle..fficeffice" />


    >
    > Adam ona bir kez daha göz atti. Üstündeki pantolonun sol kismi,
    > dizinin
    alt kismindan sonra bostu. Bu yüzden de saga sola uçusuyordu.
    >
    > Çocugun baktigi ayakkabilar, sanki onu kendinden geçirmisti. Bir
    > müddet
    öyle durdu. Daldigi hülyadan çikip yola koyuldugunda, adam dükkandan disari firlayip:
    >
    > ? Küçükk!. diye seslendi. Ayakkabi almayi düsündün mü? Bu seneki
    modeller bir harika!.
    >
    > Çocuk, ona dönerek:
    >
    > ? Gerçekten çok güzeller!. diye tebessüm etti. Ama benim bir bacagim
    dogustan eksik.
    >
    > ? Bence önemli degil!. diye, atildi adam. Bu dünyada her seyiyle tam
    insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de bacagi. Kiminin de akli ya da imâni.
    >
    > Küçük çocuk, bir sey söylemiyordu. Adam ise konusmayi sürdürdü:
    >
    > ? Keske imanimiz eksik olacagina, ayaklarimiz eksik olsa idi.
    >
    > Çocugun kafasi iyice karismisti. Bu sefer adama dogru yaklasip:
    >
    > ? Anlayamadim!. dedi. Neden öyle olsun ki?
    >
    > ? Çok basit!. dedi, adam. Eger imanimiz yoksa, cennete giremeyiz. Ama
    ayaklar yoksa, problem degil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, saglamlara oranla, daha fazla mükafat


    > görecekler...
    >
    > Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektigi acilar,
    hafiflemis gibiydi. Adam, vitrine isaret ederek:
    >
    > ? Baktigin ayakkabi, sana yakisir!. dedi. Denemek ister misin?
    >
    > Çocuk, basini yanlara sallayip:
    >
    > ? Üzerinde 30 lira yaziyor, dedi. Almam mümkün degil ki!.
    >
    > ? Indirim sezonunu, senin için biraz öne alirim!. dedi adam. Bu
    > durumda
    20 liraya düser. Zaten sen bir tekini alacaksin, o da 10 lira eder.
    >
    > Çocuk biraz düsünüp:
    >
    > ? Ayakkabinin diger teki ise yaramaz!. dedi. Onu kim alacak ki?
    >
    > ? Amma yaptin ha!. diye güldü adam. Onu da, sag ayagi eksik olan bir
    çocuga satarim.
    >
    > Küçük çocugun akli, bu sözlere yatmisti. Adam, devam ederek:
    >
    > ? Üstelik de ögrencisin degil mi? diye sordu.
    >
    > ? Ikiye gidiyorum!. diye atildi çocuk. Üçe geçtim sayilir.
    >
    > ? Tamam iste!. dedi adam. 5 Lira da ögrenci indirimi yapsak, geri
    > kalir
    5 lira. O da zaten pazarlik payi olur. Bu durumda ayakkabi senindir, sattim gitti!.
    >
    > Ayakkabici, çocugun saskin bakislari arasinda dükkana girdi. Içerdeki
    raflar, onun begendigi modelin aynisiyla doluydu. Ama adam, vitrinde olani çikartti. Bir tabure alip döndükten sonra, çocugu oturtup yeni ayakkabisini giydirdi. Ve çikarttigi eskiyi göstererek


    >
    > ? Benim satis islemim bitti!. dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun
    olurum.
    >
    > ? Saka mi yapiyorsunuz? diye kekeledi çocuk. Onun tabani delinmek üzere.
    Eski bir ayakkabi, para eder mi?
    >
    > ? Sen çok câhil kalmissin be arkadas.. dedi, adam. Antika esyalardan
    haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar.
    Bu yüzden ayakkabin, bence en az 30- 40 lira eder.
    >
    > Küçük çocuk, art arda yasadigi soklari, üzerinden atabilmis degildi.
    Mutlaka bir rüyada olmaliydi. Hem de hayatindaki en güzel rüya. Adamin, heyecandan terleyen avuçlarina sikistirdigi kagit paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralik banknotu geri vererek:
    >
    > ? Bana göre 20 lira yeterli.. dedi. Indirim mevsimini baslattiniz ya!..
    >
    > Adam onu kiramayip parayi aldi. Ve bu arada yanagina bir öpücük
    kondurdu. Her nedense içi içine sigmiyordu. Eger bütün mallarini bir günde satsa, böyle bir mutlulugu bulamazdi.
    >
    > Çocuk, yavasça yerinden dogruldu. Sanki koltuk degnegine ihtiyaç
    duymuyordu. Simsicak bir tebessümle tesekkür edip:
    >
    > ? Babam hakliymis!. dedi. ?Sakat oldugum için, üzülmeme hiç gerek yok!.?
    demisti.

  10. #60

    Üyelik tarihi
    18.07.2005
    Mesajlar
    128

    Standart

    SAMPIYON TRABZONSPOR

  11. #61
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart


    > > > TUZLU KAHVE
    > > > Kiza bir partide rastlamisti.. Harika birseydi. O
    > > > gün pesinde o kadar delikanli vardi ki.. Partinin
    > > > sonunda kizi kahve içmeye davet etti.
    > > > Kiz parti boyu dikkatini çekmeyen oglanin
    > > > davetine sasirdi, ama tam bir kibarlik gösterisi
    > > > yaparak kabul etti. Hemen kösedeki sirin kafeye
    > > > oturdular. Delikanli öyle heyecanliydi ki, kalbinin
    > > > çarpmasindan konusamiyordu. Onun bu hali kizin da
    > > > huzurunu kaçirdi.. "Ben artik gideyim" demeye
    > > > hazirlanirken, delikanli birden garsonu çagirdi..
    > > > "Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme
    > > > koymak için.."
    > > > Yan masalardan bile saskin yüzler delikanliya
    > > > bakti..
    > > > Kahveye tuz!..
    > > > Delikanli kipkirmizi oldu utançtan, ama tuzu
    > > > kahvesine döktü ve içmeye basladi. Kiz, merakla "Garip
    > > > bir agiz tadiniz var" dedi..
    > > > Delikanli anlatti:
    > > > "Çocukken deniz kenarinda yasardik. Hep deniz
    > > > kenarinda ve denizde oynardim. Denizin tuzlu suyunun
    > > > tadi agzimdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.. Bu
    > > > tadi çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o
    > > > tuzlu tadi dilimde hissetsem, çocuklugumu, deniz
    > > > kenarindaki evimizi ve mutlu ailemi hatirliyorum. .
    > > > Annemle babam hala o deniz kenarinda oturuyorlar..
    > > > Onlari ve evimi öyle özlüyorum ki.."
    > > > Bunlari söylerken gözleri nemlenmisti
    > > > delikanlinin.. Kiz dinlediklerinden çok duygulanmisti.
    > > > Içini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu
    > > > kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri
    > > > olmaliydi. Evini düsünen, evini arayan, evini sakinan
    > > > biri.. Ev duyusu olan biri..
    > > > Kiz da konusmaya basladi.. Onun da evi
    > > > uzaklardaydi.. Çocuklugu gibi.. O da ailesini anlatti.
    > > > Çok sirin bir sohbet olmustu.. Tatli ve sicak.. Ve de
    > > > bu sohbet öykümüzün harikulade güzel baslangici
    > > > olmustu tabii.. Bulusmaya devam ettiler ve her güzel
    > > > öyküde oldugu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de
    > > > sonuna kadar çok mutlu yasadilar. Prenses ne zaman
    > > > kahve yapsa prensine içine bir kasik tuz koydu, hayat
    > > > boyu.. Onun böyle sevdigini biliyordu çünkü.. 40 yil
    > > > sonra, adam dünyaya veda etti.
    > > > "Ölümümden sonra aç" diye bir mektup birakmisti
    > > > sevgili karisina.. Söyle diyordu, satirlarinda..
    > > > "Sevgilim, bir tanem..
    > > > Lütfen beni affet. Bütün hayatimizi bir yalan
    > > > üzerine kurdugum için beni affet. Sana hayatimda bir
    > > > tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.. Ilk
    > > > bulustugumuz günü hatirliyor musun?.Öyle heyecanli ve
    > > > gergindim ki, seker diyecekken 'Tuz' çikti agzimdan..
    > > > Sen ve herkes bana bakarken, degistirmeye o kadar
    > > > utandim ki, yalanla devam ettim. Bu yalanin bizim
    > > > iliskimizin temeli olacagi hiç aklima gelmemisti. Sana
    > > > gerçegi anlatmayi defalarca düsündüm. Ama her
    > > > defasinda korkudan vazgeçtim.
    > > > Simdi ölüyorum ve artik korkmam için hiçbir sebep
    > > > yok.. Iste gerçek.. Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve
    > > > rezil bir tat.. Ama seni tanidigim andan itibaren bu
    > > > rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pismanlik duymadan.
    > > > Seninle olmak hayatimin en büyük mutlulugu idi ve ben
    > > > bu mutlulugu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir
    > > > daha gelsem, herseyi yeniden yasamak, seni yeniden
    > > > tanimak ve bütün hayatimi yeniden seninle geçirmek
    > > > isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek
    > > > zorunda kalsam da.."
    > > > Yasli kadinin gözyaslari mektubu sirilsiklam
    > > > islatti.
    > > > Lafi açildiginda birgün biri, kadina "Tuzlu kahve
    > > > nasil bir sey" diye soracak oldu..
    > > > Gözleri nemlendi kadinin..
    > > > "Çok tatli!.." dedi..

  12. #62

    Standart

    Ellerinize Saglik arkadaslar gerçekten süper hikayeler hepsini okuyamadim ama bi çogunu okudum...

  13. #63
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Külünkoğlu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.07.1999
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    51
    Mesajlar
    14,662

    Standart


  14. #64
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart









    fficeffice" />

    Adam genç kadina seslendi:
    - Bana gözyasi borcun var!
    Genç kadin sordu:
    - Nasil öderim?
    Adam gözlerini kirpti;
    - Haydi gülümse!
    Gülümsedi genç kadin. Adam, cebinden mendilini çikarip, borcunu sildi.
    Ve mendilini özenle katlayip, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.

    Bir demet mor sümbül vardi kadinin elinde.
    Ikisi de bahar kokuyordu...
    Biri ilkbahar, digeri güz.
    Adam, seslendi yine;
    - Bana mutluluk borcun var!
    Genç kadin, biraz mahcup, biraz saskin sordu:
    -Nasil ödeyebilirim?
    Heyecanlandi adam
    - Haydi yat dizlerime!
    Genç kadin bir kedi uysalliginda, yatti dizlerine usulca.
    Adam, sefkatle saçlarini taramaya basladi kadinin.
    Saçlari, günese ve yagmurlara hasret hiç yasanmamis baharlara benziyordu.
    Çaresizligini ördü sirasira.
    Sonra saçinin her teline, mutlulugun çigliklarini bagladi adam.
    Yetmedi, gizli dügüm atti... Agladi.
    Hava kararmak üzereydi. Disarida yagmur yagiyordu delice.
    Adam, sürekli borç defterlerini kurcaliyordu.
    Genç kadinin gözlerinin içine bakti;
    - Bana yürek borcun var!
    Borcunun farkindaydi sanki genç kadin, sasirmadi.
    - Bu borcumu nasil ödeyebilirim?
    Adam kollarini uzatti
    - Haydi tut ellerimi!
    Sümbül kokusu sinmis ellerini uzatti genç kadin.
    Elleri öyle sicakti ki, eriyiverdi bütün borcu avuçlarinin içinde.
    Genç kadin gitmek üzereydi.
    Adam son kez seslendi;
    - Bana can borcun var!
    Kadin irkildi;
    - Can mi?
    Sigarasindan derin bir nefes çekti adam;
    - Evet... Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni!
    Hosuna gitti sözler kadinin
    - Peki bu borcumu nasil tahsil etmeyi düsünüyorsun?
    Adam, biraz daha yaklasti;
    - Yum gözlerini!
    Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini.
    Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu
    kadinin titreyen dudaklarina.
    - Bu ne simdi yaptigin? diyerek çatti kaslarini kadin...
    Adam, pismanlikla, memnunluk arasinda gidip geldi. Kekeledi;
    - Hayat öpücügüydü!
    Kisa bir sessizligin ardindan bu kez kadin öptü adami sehvetle...
    Adam, sasirdi;
    - Ya senin bu yaptigin neydi?
    Genç kadin kapiya yöneldi;
    - Veda öpücügü!

    Kalan borçlarina karsilik, yürek dolusu çaresizlik
    ve bir de mor sümbüllerini masanin üzerine rehin birakip gitti genç kadin.
    Adam kostu pesinden sümbülleri geri verdi kadina.
    - Ne olur iyi bak umut çiçeklerime, solmasinlar...
    Genç kadin sümbülleri aldi:
    - Merak etme, gün asiri sularim çiçeklerini!
    Adam sevindi:
    - Günese, suya gerek yok. Gülümse yeter!
    Kadin gözden kaybolurken haykirdi adam,
    - Umutlarimi kefil yaptim. Unutma, bana ask borçlusun!
    Haykirisi yagmura karisti.
    Kadin, yagmuru hissetmeyen kalabaliga...

  15. #65
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart

    Çok zaman önce refah içinde yasayan bir ülke varmis. Ülkenin huzurlu
    ve müreffeh yasamasinin bir nedeni de adil, iyi yürekli, dürüst krali
    imis.

    Kral zaman zaman tebdili kiyafet eder, ülkeyi dolasir, halkinin
    dertlerini dinler, sorunlara çözüm bulurmus. Gene böyle bir günde kral
    dolasirken, yolu dag basinda bir göl kenarina düsmüs. Gölün
    kenarindaki agacin dibine çökmüs aksakalli bir dede, bir elinde bir
    kese, digerinde bir kese. Birinden bir tas alip, digerinden aldigi
    tasa baglayip göle atiyormus. Bu ise epey bir süre devam etmis ve
    nihayet bittiginde, dede yoluna gitmek üzere ayaga kalkmis ve kralla
    göz göze gelmis. Kral dedeye sormus:

    - "Dede bütün bir gün seni izledim, sen ne is yaparsin anlayamadim!"
    demis.

    Dede kralin sorusunu söyle cevaplamis:
    - "Oglum ben insanlarin kaderlerini birbirine baglarim."
    - "Peki en son kimin kaderini birbirine bagladin?" diye sormus Kral. -
    "Kralin güzel kizi ile usagi Ahmet' in kaderini bagladim." Demis
    aksakalli dede.

    Kral bu cevabi alinca dünyasi kararmis. Bir yanda güzeller güzeli ak
    pak biricik kizi, ülkenin prensesi, diger yanda olmamis oglu kadar
    sevdigi zenci usagi Ahmet. Ne yaparim? Nasil eder de Ahmet' e bir
    zarar vermeden bu kaderi bozarim diye düsünerek, sarayin yolunu
    tutmus.

    Saraya gidince hemen sevgili usagi Ahmet' i huzuruna çagirmis:
    - "Oglum Ahmet sana bir mektup verecegim, bu mektubu alacak ve Günes'
    e götüreceksin!" demis.

    Krala sorgu sual edilmez. Biçare Ahmet mektubu ve yollugunu alarak
    düsmüs bilinmez yollara, düsmüs ki ne düsmek. Babasi kadar sevdigi
    Kral'i ona bir görev vermis ve o bu görevi yerine getirmeli, ama
    nasil?

    Günlerce dere tepe demeden yol gitmis. Nihayet yorgunluktan bitkin
    halde iken gördügü bir ulu agacin gölgesinde dinlenmeye karar vermis
    ve uykuya dalmis. Uyandiginda bir de ne görsün! Agacin az ötesinde bir
    göl, o göl ki üzerine günesin aksi vurmus!

    - "Kralimin dedigi Günes bu olsa gerek" diyerek, üzerinde sadece
    külotu kalincaya kadar soyunarak atmis kendini göle. Dibe dogru
    yüzmüs, yüzmüs... Taa dipte, günesin aksinin tükendigi yerde bir de ne
    görsün! Sahane bir hazine sandigi! Almis sandigi çikmis, çikmis ama,
    Ahmet artik zenci degil bembeyaz bir Ahmet... Sadece külotunun oldugu
    bölge eski rengini tasiyor.

    - "Var bu iste bir hikmet!" demis ve açmis sandigi. Sandik gerçek bir
    hazine sandigi, içinde binbir türlü mücevherat ile birlikte üzerinde
    'Günes'ten Kral'a' yazan bir de zarf.

    Ahmet ne yapacagini bilemez hale gelmis bir anda, yeni rengi ve
    yasadiklari ile ülkesine dönünce kimsenin kendisine inanmayacagini
    düsünerek, ismini de degistirip, ülkesine zengin bir tüccar kimligi
    ile dönme karari almis.

    Dönünce ülkesine, düsleri bir bir gerçeklesmis.

    Ülkesinin bu yeni dürüst ve yakisikli tüccari ile güzeller güzeli
    kizini evlendirmeye karar verince Kral, dünyalar Ahmet'in olmus. Kral
    vermis vermesine kizini zengin tüccara ama akli da bir yandan oglu
    gibi sevdigi ve hiçbir haber alamadigi usagi Ahmet'te imis. Gel zaman
    git zaman damadi ile birlikte bir ziyafet yemeginde iken yere düsen
    bir çatali almak için egilince Ahmet, salvarinin kenarindan kaba eti
    görünmüs!

    Koyu renkli tenini gören Kral gözlerine inanamamis. Yemek bitip
    odasina çekilecekken herkes, koridorun sonuna dogru yürüyen damadinin
    arkasindan seslenivermis Kral:

    - "Ahmet!"
    Ahmet seneler sonra duyunca gerçek adini, gayriihtiyarî kendisine
    seslenen Krala dönüvermis... Ve,

    - "Neler oldu Ahmet, evladim anlat basindan geçenleri bana!" diyen
    kralina bütün olanlari bir bir anlatmis. Bunun üzerine Kral:

    - "Peki Günes'in bana gönderdigi mektup nerede?" diye sorunca da hemen
    odasina kosarak, sandiktan çikan mektubu alip Kral'a vermis. Mektupta
    su satirlar yer aliyormus:

    Günese yazi yazilmaz.
    Yazilan yazi ise bozulmaz...


  16. #66
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart



    KÜÇÜK ISTAVRITfficeffice" />


    Küçük istavrit yiyecek bir sey sanip hizla atildi çapariye. Önce müthis bir aci duydu dudaginda. Gümbür gümbür oldu yüregi. Sonra hizla çekildi yukariya. Aslinda hep merak etmisti denizlerin üstünü... Neye benzerdi acep gökyüzü? Bir yanda büyük bir merak, bir yanda ölüm korkusu...
    "Dudagi yariklar" denir, sanslidir onlar. Hani görüp de gökyüzünü, insanin oltasindan son anda kurtulanlar. Ne çare balikçinin parmaklari hoyratca kavradi onu. Küçük istavrit anladi, yolun sonuna gelmisti. Koca denizlere sigmazdi yüregi... Simdi küçücük yesil legende yüzerken, cansiz uzanivermis dostlarina deyiyordu minik yüzgeci. Insanlar gelip geçtiler önünden. Bir kedi yalanarak bakti gözünün içine. Yavasca kararmaya basladi dünya. Basi da dönüyordu. Son bir kez düsündü derin maviyi, beyaz mercani, bir de yesil yosunu... Iste tam o anda egilip aldim onu. Yürüdüm deniz kenarina. Bir öpücük kondurdum basina. Iki damla gözyasindan ibaret sade bir törenle saldim onu denizin sularina... Bir an öylece baka kaldi. Sonra sevinçle dibe daldi. Gitti tüm kederimi söküp atarak. Tesekkürü de ihmal etmemisti. Bir kaç degerli pulunu elime, avuçlarima birakarak. Balikci ve kedi saskin baktilar yüzüme... Sorar gibiydiler neden yaptin bunu, niye?

    "Bir gün" dedim, "kendimi yesil legendeki küçük istavrit kadar çaresiz bulursam, son ana kadar hep bir umudum olsun diye."

  17. #67
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart

    > Hiç umutlarinizin bittigini sandiginiz "tamam, hiç daha kötüsü
    > olmamisti" dediginiz zamanlariniz oldu mu. Ya da "bittim, mahvoldum"
    > dediginiz? Damaginizda acimsi bir tadin hiç geçmedigini; yüreginizdeki o
    > mengenenin de caninizi siktikça siktigini hiç hissettiniz mi?
    > Yalnizsinizdir. Savunmasizsinizdir. Yorgunsunuzdur. Anlatamaz,
    > anlayamazsiniz da. Gözünüzde bir damla yas, her an hazirdir akmaya.
    > Sebepli
    > yada sebepsiz... Soguktur elleriniz, belki isitacak bir elin olmamasindan.
    > Çirkinsinizdir kendinizce. Aynalara da küs... Gözlerinizdeki piriltilar
    > yok
    > oldu, yok olacak gibidir... Çaresizsinizdir. Sebep çoktur. Ya
    > parasizsinizdir, ya terkedilmis, ya hasta. Aslinda yüzlerce ya da'dir sizi
    > bu hale getiren. Ne zaman geçecek bilmezsiniz. "umut garibin ekmegi"
    > umarda
    > umarsiniz. Ya çaba? Oysa hiç gördünüz mü, kim bilir kaç gün olmus dalindan
    > koparilmis kasimpatlarini? Hala dimdik, hala ayakta, hala piril piril.
    > Koparilmaya inat solmamaya kararli. Oysa; aklimiz hep güllerdedir, hep
    > lalelerde... Solmak, kurumak çok kolay. Oysa dimdik ayakta durabilmek
    > önemli
    > olan. Yilmamak zorluklardan... Hayallerden, umutlardan vazgeçmemek asil
    > olan. Ne dersiniz denemeye var misiniz kasimpati olmayi? Herseye ragmen,
    > herseye inat...fficeffice" />

  18. #68
    Yönetim Kurulu Mollasalihoğlu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    03.07.2004
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    18,174

    Standart

    >Hayati iskalamaya lüksün yok senin!
    >>
    >Bir ask için yapabilecegin her seyi yaptigina inaniyorsan ve buna ragmen
    >hala yalnizsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasina koymustur
    >ve yaptiklarin onun dudaginda hafif bir gülümseme yaratmaktan baska hiçbir
    >ise yaramayacaktir.
    >
    >
    >
    >Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazirdir. Hani
    >agzinla kus tutsan "Bu kusun kanadi neden beyaz degil?" diye bir soruyla
    >bile karsilasabilirsin.. iki ucu keskin biçaktir bu isin. Yaptiklarinla
    >degil yapmadiklarinla yargilanirsin her zaman. Bu mahkemede hafifletici
    >sebepler yoktur. Iyi halin cezanda indirim saglamaz.
    >
    >
    >
    >Sen, "Ama senin için sunu yaptim" derken o, "sunu yapmadin" diye cevap
    >verecektir. Ve ne söylesen karsiliginda mutlaka baska bir iddiayla
    >karsilasacaksindir.



    Üzülme, sen aski yasanmasi gerektigi gibi
    >yasadin.Özledin, içtin, agladin, güldün, sarkilar söyledin, düsündün,
    >siirler yazdin. "Peki o ne yapti" deme. Herkes kendinden sorumludur askta.
    >Sen askini doya doya yasarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.
    >Bir insan eksik yasiyorsa, ve bu eksikligi bildigi halde tamamlamak için
    >ugrasmiyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayati iskalama lüksün yok
    >senin. Onun varsa, birak o lüksü sonuna kadar yasasin.
    >
    >
    >
    >
    >
    >Her zamanki gibi yasayacaksin sen. "Acilara tutunarak" yasamayi Ögreneli
    >çok oldu. Hem ne olmus yani, yalnizlik o kadar da kötü bir sey degil. Sen
    >mutlulugu hiçbir zaman bir tek kisiye baglamadin ki.... Epeydir eline
    >almadigin kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun
    >mu? Kentin hiç görmedigin sokaklarinda gezip yeni yasamlara tanik olmak da
    >keyif verecek sana.Yine içeceksin rakini baligin yaninda. Üstelik
    >diledigin kadar sarhos olma özgürlügü de cabasi....
    >
    >
    >
    >Sen yüreginin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir..Yürek
    >sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acitsa da içini unutma;
    >yasadigin sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru
    >yüregini ve yüreginde tasidigin sevda duygusunu. Elbet bitecek günese
    >hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetisen ciliz ve minik bitkiler
    >degil, günesin çiçekleri dolduracak yüregini...
    >
    >
    >
    >NAZIM HIKMET

  19. #69
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart


    fficeffice" />


    >Bosver?
    >
    >Üzerine daha bir tek kelime yazmadan birazdan burusturup atacagini bildigin beyaz bir kagit duruyordur önünde.Elinde ise çocukluktan kalma bir aliskanlikla arkasini kemirdigin kara bir kalem. Kara, kapkara, tipki içinde bulundugun oda gibi...
    >
    >Biçak gibi bir gidisti
    >Arkani döndügünde
    >Sallanmadi sardunyalarimin yapraklari
    >Kesin ve net
    >Sadece bitti?
    >
    >Bir agirlik çöker üzerine, bulundugun yere sigamazsin. Görünürde hiçbir neden yoktur ortada. Bogazina sarilanin kim, içini daraltanin ne oldugunu bilemezsin. Ama bildiklerin de vardir elbette; yalnizsindir, için daraliyordur, yüregin burkuluyor ve savunmasizsindir...
    >
    >Bekledim
    >Bekleyisler içinde
    >Kaybolusumu seyrettim
    >Seni sevmek
    >Yeniden var olmakti
    >Ben sensizlikte zamana yenildim?
    >
    >Hiçbir sesin anlami yoktur. Çalan telefonlara aldirmazsin. Konusmak bir eziyettir ve derdini anlatmaninsa hiç ama hiçbir anlami yoktur. Bakislarin boshtur. Kendine bile katlanacak durumda degilsindir. Hiçbir seyin o anda seni mutlu edecegine inanmiyorsundur...
    >
    >Günes
    >Inat etmis bir kere
    >Dogmamak için
    >Dogmayacak iste?
    >
    >Ilahi bir güç, hayatinda deger verdigin her kavramin içi boshaltilmistir sanki. Yasadigin kente de, o kentte yasayan dostlarinin da, yakinlarinin da yabancilastigini düsünürsün. Hiçbir sey gözetmeden, hiçbir sey beklemeden açtigin, hançerlenmis yüreginin kabuk tutmus yarasi da, o yürekte duydugun sizi da önemsizdir o an senin için...
    >
    >Günes bu elbette dogacak
    >Baska sularin
    >Baska kuslarin
    >Kanina karisacak
    >Sadece zamanini bekliyor?
    >
    >Hayatimi tam da sorgulama zamani diye düsünür, bilmem kaçinci kez ruhunla giristigin savasa hazirlanirsin önce. Ama aninda vazgeçersin. Çünkü bir daha böyle bir savasa girecek ne gücün vardir, ne de o savasta arkani yaslayacagin yüregine ve beynine güvenin...
    >
    >Dünya var oldukça sürecek
    >Bir MaSaLin kahramanlariyiz biz.
    >Birbirimizin farkindayiz
    >Ve bu farkindalik
    >Can yakiyor...
    >
    >?Neyse ya boshwer? dersin. ?Boshwer? irsin... Kirarsin kalemi,
    >burusturursun kagidi, koca bir yudum alirsin kadehindeki zehirden, yaslanirsin arkana ve gülümsersin...

  20. #70
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart

    >Sen Beni Öldürüyorsun?
    >
    >Ne zaman canim sikilsa, gitmek isterim uzaklara
    >Ne vakit seni düsünsem ki düsünmesem olmuyor
    >Gözlerin gelir aklima, ah o çocuk gözlerin
    >Tam gögsüme saplanir, biçak gibi sözlerin
    >
    >Ne hayalin terk ediyor beni ne de geriye tek bir umudum kaldi. Yine de ne zaman bir siir okusam misralarindasin. Ne zaman bir sarki dinlesem hala sözlerindesin. Bir kitap okuyorum dökülüyor sayfa aralarindaki kurumus kir çiçekleri. Uzanip alamiyorum düstügü yerden. Ben ölüyorum ve sen bunu bilmiyorsun?
    >
    >Ne kadar kaçsam kendimden, bir o kadar yakalanirdim
    >Ne kadar seni istesem, sen hiç yanimda olmazdin
    >Gözyasi biriktirdim, gözyasim ince sizi
    >Düsündüm de bir zaman, bunu ben hak etmedim
    >
    >Ne garip bir hayat bu yasadigim, bir papatya fali gibi; mutluyum/mutsuzum diyerek kopariyorum hayatimin sayfalarini tek tek. Tüketiyorum yasami, tükeniyorum agir agir. Ben ölüyorum ve sen bunu bilmiyorsun?
    >
    >Her limandan bir gemi, alir götürür beni
    >Hayal bu ya üstelik, gitmeler üzer bizi
    >Geçmiyorsam içinden, sevemedim bu fikri
    >Gidiyorum inadina, al askini ver beni
    >
    >Öyle çaresiz hissediyorum ki kendimi. Yine yagmur olup yagsan diyorum avuçlarima, filizlense yine yok olan umutlarim. Yine geceler boyu bikip usanmadan yazsam, duvardaki gölgelerde seni bulsam, gözlerim kapansa senin sicakligin kaplasa bedenimi. Ama olmayacak biliyorum. Ben ölüyorum ve sen bunu bilmiyorsun?
    >
    >Sen beni öldürüyorsun
    >Sen bunu bilmiyorsun
    >Sen beni öldürüyorsun
    >Sen bunu hep yapiyorsun
    >
    >Geceler büyüyor içimde, bir de yalnizligim. Yikilan umutlarim, hayallerim de terk ediyor artik birer birer. Gecenin koyu ve can yakan karanligina inat bir tek çocuk bakan gözlerin terk etmiyor beni inadina. Sen beni öldürüyorsun ve bunu hep yapiyorsun?
    >
    >Sen Beni Öldürüyorsun? / Söz ? Müzik : Nazan Öncel

  21. #71
    Beytullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.10.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,096

    Standart



    >Kapi çalar... fficeffice" />
    >Sabahin erken saatlerinde. Açarsiniz. Sütçünüzdür gelen. Sütçünün
    >litreliginden kabiniza dökülen beyazlikta sabahin güzelligine kavusursunuz.
    >Gözünüzde piril piril bir sabah kahvaltisi canlanir. Içinizden "Bugün
    >kahvaltiyi bahçede yapalim" diye geçirirsiniz.
    >Kapi çalar...
    >Gelen postacidir. Kucaginda büyükçe bir paket. Uzattigi kagida imza
    >atarsiniz. Daha önceden ismarladiginiz kitaplara kavusmanin sevincini
    >yasarsiniz. Zaten tatilde oldugunuzdan bu kitaplara çok ihtiyaciniz vardir.
    >"Artik canim sikilmayacak " deyip keyiflenirsiniz. En çok merak ettiginizi
    >alip sezlonga uzanirsiniz.
    >Kapi çalar...
    >Kapiya kosarsiniz. Yillardir görmediginiz bir dost gelmistir. Sevinirsiniz.
    >Sohbetleriniz saatler boyu hatta bütün gün sürer. "Yasamak ne güzel"
    >dersiniz içinizden. Hele böyle dostlar varken.
    >Kapi çalar...
    >Dürbünden bakarsiniz. Kimseyi göremezsiniz. Dönüp yeniden koltuga
    >gömülürsünüz. Bir daha çalar. Bakarsiniz, yine kimse yok. Tam o sirada bir
    >daha çalinca kapiyi açarsiniz. Komsunuzun oglu, elindeki sopayla zile
    >uzanmakta. Meger tuzlari bitmis. Içeriden tuz getirirken kendi kendinize
    >söylenirsiniz. "Elbette göremem. Keratanin boyu bir metre." Bu küçük hadise
    >neselendiriverir ortaligi.
    >Kapi çalar...
    >Düsüp bayilacak kadar sasirirsiniz. Askerdeki oglunuz haber vermeden izne
    >çikmistir. "Oglum benim" diye hasretle kucaklarken göz yaslarinizi
    >zaptedemezsiniz. Mutlulugunuz oglunuzun izni kadar uzar...
    >Kapinin her çalisinda sanki mutluluga kosmaktasiniz. Huzur tüter
    >gözlerinizden. Her sessizlikte kulaklariniz zil sesi arar...
    >Ve kapi çalmaz...
    >O gün en büyük misafiriniz gelir. Adeta kapiyi kirmistir. Alip gider sizi,
    >sasirirsiniz. "Niye haber vermedi?" diye içinizden geçirirken; "Dogdugundan
    >beri zile basmaktayim" der. Bir seyler söylemek istersiniz o an. Ama o andan
    >sonra diliniz dönmez. Ölüm sessiz sedasiz gelivermistir...











  22. #72
    immortal_TS - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    17.07.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    40
    Mesajlar
    2,200

    Standart

    Sabah uyandiginda midesinde bir yanma hissetti. Yanmanin nedeni aksam
    yedikleri degil, uyanir uyanmaz bugün yapacaklarinin aklina gelmesiydi.
    Bugün 2 yildir götürmeye çalistigi bir birlikteligi bitirecekti. Aslinda
    bunu yapmakta geç bile kalmisti. 'Bitmeli dedi içinden, her gün bu tatsiz
    uyanis bitmeli.' Genç adam bunlari düsünürken surati sekilden sekile
    giriyordu. Süratle giyinerek disari çikti. Bugüne kadar hiç Bekletmemisti
    onu, simdi de bekletmemeliydi. Istanbul, soguk ve yagmurlu bir Nisan ayi
    yasiyordu. Genç Adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi; 'Bulutlar bizim
    yasayacaklarimizi biliyor. Onlar Bile agliyor halimize...' BULUSMA VAKTI...
    Artik Kadiköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalik beklemeden Sonra karsidan kiz
    arkadasinin geldigini gördü. Simdi midesindeki agri daha da artmisti.
    Besiktas'a geçtiler. Yolculuk sirasinda hiç konusmadilar. Genç kiz,
    sevgilisinin bu durgunluguna anlam verememisti. Nereden bilecekti bugün
    ayrilik çanlarinin çalacagini...Besiktas'a geldiklerinde bir kafede
    oturdular. Genç kiz anlamisti sevgilisinin kendisine bir sey söylemek
    istedigini. 'Bana bir sey mi söylemek istiyorsun' diye sordu. Genç adam,
    gözlerini kaçirarak 'Evet' dedi. Genç kiz heyecanlanmisti, biraz da
    sinirlenerek 'Söylesene, ne diye bekliyorsun' dedi. Genç adam içini
    çektikten sonra 'Sence biz nereye kadar gidecegiz?' diye sordu. Genç kiz,
    'Bunu sorma geregini niye duydun?' diye yanit verdi. Genç adam söze
    basladi... ''Birkaç ay önce aksam 23:00 civarinda sana telefon açip senin
    için yazdigim siiri okumak istemistim. Sen bana 'Sirasi mi simdi canim yaa,
    isin gücün yok mu?' demistin. Biliyor musun o an nakavt olan bir boksör gibi
    hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu kapatmistim. Daha sonra da bu siiri
    benden hiç istememistin. Geçenlerde hasta olup yataklara düstügümde
    arkadaslarimla birlikte sen de gelmis, Meral'in 'Sen sanslisin, sevgilin
    sana bakar' sözüne 'Isim yok da sana mi bakacagim, annen baksin' demistin.
    Hatirladin mi?'' DUYGUSALLIGI SEVMEM... Genç kiz, 'Biliyorsun ben
    duygusalligi sevmiyorum. Hem hasta bakici gibi göründügümü de kimse
    söyleyemez' diye yanitladi. Genç adam güldü, 'Evet canim haklisin. Zaten
    olmak istesen de bu kalbi tasidigin sürece hasta bakici, hemsire falan
    olamazsin.' Genç adam devam etti... 'Bana simdiye kadar kaç kere sabahin
    erken saatlerinde güzel sözcüklerden olusan bir mesaj çektin? Hiç... Hatta
    günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusalligi sevmeyebilirsin. Ama sen seni
    seven insanlari da mutlu etmeyi sevmiyorsun. Halbuki ben senin tam tersine
    kendimden çok insanlari mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanidigimdan beri her
    sabah, her aksam, her gece yani seni andigim her saat tatli bir mesajim
    vardi senin için biliyor musun? Seninle ben AKLA KARA gibiyiz.' Genç kiz
    anlamisti, 'Yani ne istiyorsun benden sair olmami mi?' Genç adam tekrar
    gülümsedi içinden. Dün gece verdigi ayrilik kararinin ne kadar dogru
    oldugunu düsündü. 'Hayir' dedi,'sair olmani istemiyorum. Olamazsin da...
    BIZ AYRILMALIYIZ. Ayrilirsak Ikimiz için de en hayirlisi olacak.' Genç kiz
    sasirmisti, 'Neden ama? Ben seni seviyorum. Seninde beni sevdigini
    saniyordum.' Genç adam iç çekerek 'Hayir canim,sen beni sevdigini
    saniyorsun. Eger beni sevseydin simdi baska seyler konusuyor olurduk' dedi.
    Genç kizin gözleri yasarmisti. Genç adam cebinden çikarttigi mendili uzatti,
    genç kiz gözyaslarini silerek 'Sen bilirsin, umarim beni bir baskasi için
    birakmiyorsundur...' dedi. Genç adam 'Nasil böyle bir sey düsünürsün, senden
    baska kimse olmadi ve uzun zaman da olacagini sanmiyorum' yanitini verdi.
    Genç adam ve genç kiz iki sevgili olarak oturduklari masada artik iki
    yabanciydilar. Birkaç dakika sessizce oturduktan sonra Genç kiz, 'Kalkalim
    istersen' dedi. Genç adam 'Ben biraz aha burada kalmak istiyorum, istersen
    sen kalkabilirsin' diye yanitladi. Genç kiz 'Tamam o zaman sana mutluluklar
    dilerim' diyerek Elini uzatti. Genç kizin sesi ve eli titriyordu. Genç adam,
    'Istersen arkadas kalabiliriz' dedi ve birbirlerine son kez sarildilar."BEN
    DOGRU YAPTIM..." Genç adam dogru yaptigina inaniyordu. Eve döndügünde
    yürümekten bitap bir haldeydi. Odasina girdi. Gece bitmek bilmiyordu. Sabah
    erken kalkip ise gidecekti, uyumaliydi. Birkaç saat sonra uykuya dalmayi
    basardi.

    Sabah 7'de saatin ziliyle uyandi. Evden çikacagi zaman cep telefonuna bakti,
    mesaj ve 10 cevapsiz arama vardi. Yorgun oldugu için duymamisti telefonun
    sesini. Aramalar ve mesaj sevgilisindendi. Heyecanla Mesaji açti, sunlar
    yaziyordu:



    SADECE ONLARI SEVMEYI SEVDiM,

    HEPSINI ONLARSIZ YASADIM DA,

    BIR SENi SENSIZ YASAYAMIYORUM,

    BU ASKI TEK KALPTE TASIYAMIYORUM,

    SANA YEMIN GÜZEL GÖZLÜM, BIR TEK SENi SEVDiM,

    VE SENi SEVEREK ÖLECEGIM, ELVEDA BiRTANEM...



    Genç adam sasirmisti. Onu tanidigi günden beri ilk defa Siir aliyordu ve
    üstelik sabahin besinde yazmisti. Heyecanla onu aradi, telefonu yabanci bir
    ses açti. Genç adam ''Nalan' la görüsebilir miyim?'' dedi. Ama karsisindaki
    agliyordu, hiçkira, hiçkira hem de... 'Ben Onun annesiyim yavrum, kizim bu
    sabah intihar etti. Gece sabaha kadar birilerini arayip durdu. Sabah
    odasinin isigini sönmemis görünce girdim. Yavrum Kendini asmisti....'YIGILIP
    KALDI... Genç adam beyninden vurulmusa döndü. Bir gün önceki mide agrisinin
    iki katini çekiyordu simdi. Oldugu yerde yigilip kaldi... Birkaç ay sonra
    iki doktor konusuyordu hastanede. Doktorlardan biri digerine karsidaki
    hastanin durumunu soruyordu. Doktor yanit verdi... 'Haaa o mu? Üç ay önce
    getirdiler. Kendisi yüzünden bir kiz intihar etmis. O günden sonra cep
    telefonunu elinden hiç birakmamis.Devamli bir seyler yazip birine yolluyor.
    Geçenlerde merak ettim. O uyurken gönderdigi numarayi aradim. Numara 3 ay
    önce iptal edilmis. Gelen mesajlarda bir siir var. Bu adam duygusal mi
    bilmem ama benim anladigim kadariyla siiri yazan çok duygusal biriymis...



    "ÇEVRENIZDEKI INSANLARIN NE HISSETTIGI YA DA NE DÜSÜNDÜGÜNDEN OKADAR EMIN
    OLMAYIN, BAZEN BIR KALBIN, IÇINDE NELER SAKLADIGINI ÖGRENDIGINIZDE HERSEY
    IÇIN ÇOK GEÇ OLABILIR..."


  23. #73
    immortal_TS - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    17.07.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    40
    Mesajlar
    2,200

    Standart

    Bunca zaman bana anlatmaya çalistigini, kendimi buldugumda
    anladim.

    Herkesin mutlu olmak için baska bir yolu varmis, Kendi yolumu
    çizdigimde anladim..

    Bir tek yasanarak ögrenilirmis hayat, okuyarak, dinleyerek
    degil..Bildiklerini bana neden anlatmadigini,anladim..

    Yüreginde ask olmadan geçen hergün kayipmis, Ask pesinden neden
    yalinayak kostugunu anladim..

    Aci doruga ulastiginda gözyasi gelmezmis gözlerden, Neden hiç
    aglamadigini anladim..

    Aglayani güldürebilmek, aglayanla aglamaktan daha degerliymis,
    Gözyasimi kahkahaya çevirdiginde anladim...

    Bir insani herhangi biri kirabilir, ama bir tek en çok sevdigi
    acitabilirmis, Çok acittiginda anladim..


    Yalan söylememek degil, gerçegi gizlememekmis marifet, Yüregini elime
    koydugunda anladim..

    ''Sana ihtiyacim var, gel ! '' diyebilmekmis güçlü olmak, Sana ''git''
    dedigimde anladim..

    Biri sana ''git'' dediginde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmis
    sevmek, Git dediginde, gittigimde anladim..

    Sana sevgim simarik bir çocukmus, her düstügünde ziril ziril aglayan,
    Büyüyüp bana simsiki sarildiginda anladim..

    Özür dilemek degil, ''affet beni'' diye haykirmak istemekmis pisman
    olmak, gerçekten pisman oldugumda anladim..


    Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymis, Sevgi dolu yüreklerin
    gururu olmazmis, Yüregimde sevgi buldugumda anladim..


    Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermis bir gün affedilmeyi,
    Beni affetmeni ölürcesine istedigimde anladim..

  24. #74
    immortal_TS - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    17.07.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    40
    Mesajlar
    2,200

    Standart

    Iki Gezgin Melek, geceyi geçirmek için oldukça
    varlikli bir ailenin evinin kapisini çalmislar.

    Aile, pek kaba bir üslupla,meleklere yatacak yer olarak
    koca malikanenin konuk odalarindan birini vermekyerine,

    soguk bodrumundaki küçük bir köseyi göstermis.

    Melekler buz gibi odanin soguk ve sert zemininde
    kendilerine yatacak bir yer hazirlamaya çalisirken,

    Yasli Melek duvarda bir delik görmüs ve kalkip deligi

    onarmaya girismis. Genç Melek, Yasli Melege bu
    hareketinin nedenini sorunca, Yasli Melek hafifçe gülümsemis:
    Hersey, her zaman, göründügü gibi degildir...



    Sabah malikaneden ayrilan melekler, gece bastirinca

    bir kez daha kalacak yer bulmak umuduyla, bu defa
    çok fakir bir çiftçi ailesinin kapisini çalmislar.

    Son derece misafirperver olan fakir kari koca,

    sofralarinda ne var ne yoksa meleklerle paylastiktan sonra,

    onlara rahatça uyumalari için kendi yataklarini vererek yanlarindan
    ayrilmislar.

    Sabah günes dogdugunda, melekler zavalli kari kocayi gözyaslari
    içinde bulmuslar: Yegane geçim kaynaklari olan tek inek de
    tarlalarinin
    ortasinda cansiz yatmaktaymis.
    Genç Melek bu sefer iyice öfkelenerek Yasli Melege isyan etmis:

    Bunun olmasina nasil izin verebildin?! O varlikli kaba adamin
    herseyi vardi
    ama sen kalktin ona yine de yardim ettin. Bu iyi yürekli fakir
    ailenin ise

    o tek inekten baska hiçbir seyleri yoktu; buna ragmen onu bile
    paylasmaya

    gönüllü oldular. Ama sen o inegi de yitirmelerine izin verdin!?

    Bunun üzerine Yasli Melek, Genç Melege dönerek su cevabi vermis:

    Hersey, her zaman, göründügü gibi degildir. O zengin malikanenin

    bodrumunda kaldigimiz gece, duvardaki deligin dibinde külçe külçe altin
    sakli oldugunu farkettim. Malikanenin sahibi bu kadar açgözlü oldugu için
    ve kendisine verilmis sans sayesinde edindigi zenginligin bir parçasini

    bile paylasmaya yanasmadigi için, ben de o deligi öyle bir kapatip mühürledim

    ki artik arayip bulsa da açamaz.
    Ve devam etmis: ? Sonra, dün gece biz çiftçi ailesinin yataginda
    uyurken,

    Ölüm Meleginin o çiftçinin karisini almaya geldigini gördüm.

    Ben de onun yerine Ölüm Melegine inegi verdim.

    Yasli Melek, gülümseyerek bir kez daha eklemis:
    Hersey, her zaman, göründügü gibi degildir. Bazen,isler istedigimiz gibi

    sonuçlanmadiginda, aslinda bizim de basimiza gelen tam da budur
    iste.

    Eger inaniyorsaniz, yapmaniz gereken sey sadece, her sonucun her
    zaman

    sizin lehinize olduguna güvenmektir. Bunun böyle oldugunu,
    ancak belirli bir zaman sonra ögrenebilecek olsaniz bile
    Bazi insanlar, Hayatimiza girerler Ve çabucak çikarlar..
    Bazilari ise, Dostumuz olur Ve bir süre orada kalirlar..
    Yüreklerimizde O güzel ayak izlerini birakarak..

    Ve bu, Iyi bir dost kazandigimiz için, Bir daha asla Eskisi gibi

    olmayacagiz demektir!

    Dün, tarih oldu.
    Yarin, bir gizemdir.
    Bugün ise bir armagan.
    Bu yüzden Ingilizcede present, hem su an hem de armagan anlamina
    gelir!
    Bence bu çok özel bir sey ... her ani doyasiya yasayin
    ve tadini çikarmaya bakin ... Hayat, bir kostümlü prova degildir!


    Simdi: bu mesaji silme. Tut. Çünkü o, sana çok özel

    bir melekten geldi

    Bil ki tam su anda
    -birisi seni düsünüyor.
    -birisi sana deger veriyor.
    -birisi seni özlüyor.
    -birisi seninle olmak istiyor.
    -birisi senin basinin belada olmadigini umuyor.
    -birisi ona verdigin destek için sana minnettar.
    -birisi senin adina herseyin iyi sonuçlanmasini ümit ediyor.
    -birisi senin mutlu olmani istiyor.
    -birisi senin basarilarini kutluyor.
    -birisi sana bir armagan vermek istiyor.
    -birisi SENIN bir armagan oldugunu düsünüyor.
    -birisi seni seviyor.
    -birisi senin gücüne hayranlik duyuyor.
    -birisi seni düsünüyor ve gülümsüyor.


    Kimseden umutlarini almayin. Sahip oldugu tek sey bu olabilir.


  25. #75
    immortal_TS - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    17.07.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    40
    Mesajlar
    2,200

    Standart




    Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yasli çiftin durumu içler acisiydi. Adam inatçi bakislarla suskun, Nine'nin aglamaktan iyice çukurlasmis gözleri ve keskin çizgileriyle bikkin bakislari süzüyordu etrafini...Ve Hakimin tokmak sesiyle sustu ugultu ve tok sesiyle, sözü yasli kadina verdi, hakim...
    "Anlat teyze neden bosanmak istiyorsun...?"
    Yasli kadin derin bir nefes çektikten sonra bas örtüsüyle agzini aralayip,
    kisilmis sesiyle konusmaya basladi...

    "Bu herif yetti gari, 50 yildir bezdirdi hayattan..."
    Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda... Sessizlik bu tür haberleri her gün manset yapan gazetecilerden birinin flasiyla bozuldu, kimbilir nasil bir manset atacaklardi, yasanmis 50 yilin ardindan...Çok sayida gazeteci izliyordu davayi, kadin neler diyecekti..Herkes onu
    dinliyordu.. Yasli kadinin gözleri doldu...Ve devam etti...

    "Bizim bir sedef çiçegi vardi, çok sevdigim...O bilmez...50 yil önceydi.. O çiçegi bana verdigi çiçeklerin arasindan kopardigim bir yapragi tohumlamistim, öyle büyüttüm..Yavrumuz olmadi, onlari yavrum bildim...Bir süre sonra çiçek
    kurumaya basladi. O zaman adak adadim... Her gece günes açmadan önce bir
    tas suyla suluycam onu diye...Iyi gelirmis dedilerdi...50 yil oldu, bu herif bir gece kalkip bir kere de bu çiçegi ben sulayim demedi... Taki geçen geceye kadar...o gece takatim kesilmis..uyuyakalmisim...Ben böyle bir adamla 50 yil geçirdim... Hayatimi, umudumu herseyimi verdim...Ondan hiçbirsey göremedim..Bir kerecik olsun, benim bildigim görevlerden birisini yapmasini bekledim.... Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."

    Hakim, yasli adama dönerek ;

    "Diyecegin bir sey var mi baba" dedi.

    Yasli adam bastonla zor yürüdügü kürsüye, o ana kadar suçlanmis olmanin
    utangaçligini hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi.

    "Askerligimi, reisicumhur köskünde bahçevan olarak yaptim, o bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim... Fadimemi de orada tanidim...Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden büketler verdim...O çiçeklerle doludur bahçesi...Kokusuna taptigim perisan eder yüregimi...Ilk Evlendigimiz günlerin birinde boyun agrisindan onu hekime götürdüm...
    Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertlesir,
    kötülesir dedi..Her gece uykusunu bölüp, uyansin, gezinsin dedi... Hekimi
    pek dinlemedi, bizim hatun...lafim geçmedi... O günlerde tesadüf bu çiçek
    kurudu...Ben ona gece sularsan geçer dedim..Adak dilettim...Her gece onu uyandirdim. Ve onu seyrettim... O sevdigim kadinin yavrusu bildigi çiçekleri sularken seyrettim...Her gece o çiçek ben oldum...Sanki...Ona bu yüzden tapabilirdim..." dedi adam o yastaki bir adamdan beklenmeyecek
    ifadelerle...

    "Her gece O yattiktan sonra uyandim... Saksidaki suyu bosalttim... Sedef gece sulanmayi sevmez, hakim bey..Geçen gece de... Yaslilik.. Ben de uyanamadim.. Uyandiramadim...Çiçek susuz kalirdi amma , kadinimin boynu yine azabilirdi... Suçlandim..Sesimi çikartamadim..."

    O an Mahkeme salonunda hersey sustu...

    Ertesi sabah gazeteler "Sedef susuz kaldi" diye yine yalnizca neticeyi
    haber yaptilar...
    (sevgi fedakarlik degilmidir sevgi anlayis degilmidir ve sevgi karsilik beklemeden pahasi bile biçilemeyen en güzel degilmidir sevginize sikica sarilin ve onun avuçlarinizdan uçup gitmesine asla izin vermeyin.

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. sizce dünyanin en güzel stadi hangisi?
    Konu Sahibi 61 POWER Forum Türk Futbolu
    Cevap: 61
    Son Mesaj : 23.04.2006, 02:57
  2. En Güzel Söz..
    Konu Sahibi MeKanSiZ Forum Ganita
    Cevap: 48
    Son Mesaj : 15.04.2006, 18:39
  3. Güzel bir test
    Konu Sahibi TURHAN Forum Ganita
    Cevap: 45
    Son Mesaj : 14.08.2005, 12:32

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •