Çok önemli bir yazi bilinçlenme adina mutlaka okuyup destek vermeliyiz diye düsünüyorum...
Çernobil Olayinin üzerine giden Hasmet BABAOGLU'na maillerimizle destegimizi belirtelim. Bu olayin pesini birakmayalim.
fficeffice" />
Hasmet BABAOGLU- Vatan Gazetesi 30.06.2005 Persembe
hasmetb@gazetevatan.com
Halk Çernobil dosyasinin açilmasini istiyor Kazim Koyuncu'nun aramizdan ayrilmasinin yarattigi üzüntü Çernobil faciasinin Türkiye'ye etkileri hakkinda kamuoyunu tekrar düsünmeye itti. Demokrasi ve saydamlik yolunda olumlu bir gelisme bu. Nitekim baba Cavit Koyuncu da "iyi bir avukat bulursa zamaninda gerçekleri halktan gizleyen yöneticiler hakkinda dava açacagini" açikladi. Ortada önemli bir soru var: Çernobil'in ülkemizi çok ciddi biçimde etkiledigi; hastaliklara neden oldugu yönündeki toplumsal kanaat gerçeklere mi dayaniyor, yoksa bir tür modern halk efsanesi mi? Önce bu sorunun yanitini bilimsel bir kesinlige ulastirmaliyiz. Sonra dönemin resmi belgelerini daha fazla gecikmeden saydamlastirmaliyiz. Elinizi vicdaniniza koyun da söyleyin: Onca yildan sonra hâlâ kulaktan kulaga yayilan kusku ve güvensizlik ortami insanimiza karsi çok büyük haksizlik, degil mi?
Simdi gelin, Çernobil faciasini ve Ankara'nin bu "kriz" de halki nasil yalniz biraktigini
hatirlayalim. Ve bu vesileyle kamuoyuna pek yansitilmayan bir iki küçük bilgiyi de paylasalim;
26 Nisan 1986 gecesi Ukrayna'daki Çernobil Nükleer Santrali'nde yangin çikti. Hemen ardindan radyoaktif bulutlar dünyaya yayildi. Bulutlar l Mayis'tan itibaren Balkanlar, Karadeniz ve Türkiye'yi de etkisi altina aldi. Ankara bu konuda üniversiteleri ve bilim kurumlarini veri açiklamamalari konusunda resmi olarak uyardi. Açiklama yapmaya yetkili tek kisi Ticaret ve Endüstri Bakani Cahit Aral'di. Aral ne dediyse, o dogru kabul edildi; kamuoyu böyle algilamaya zorlandi. O zamanki hükümetin iç yazismalarindaki ifadeler, yetkililerin esas kaygisinin halkin saglik sorunlari olmadigini, findik ihracati, çay ve turizm gibi konular oldugunu düsündürüyor. Türkiye Radyasyon Güvenligi Komitesi ilk toplantisini kazadan tam l ay sonra, 29 Mayis'ta gerçeklestirdi ve toplantidan sonra Atom Enerjisi Kurumu Baskani Ahmet Yüksel Özemre "Ülkemizde radyasyon dogal düzeydedir" dedi. Ne ilginç ki, Özemre'nin halkin endiselerini gidermek için yaptigi resmi açiklamadaki bazi bilgilere biraz dikkatle baktiginizda bile özellikle Edirne ve civarinin çok ciddi serpinti aldigini fark edebiliyordunuz. 24 Haziran'da da Cahit Aral'in "dininize, imaniniza inandiginiz gibi inaniniz ki, Türkiye'de böyle bir tehlike yoktur" sözleri geldi. Aral'a göre, o sirada Almanya, Avusturya, Italya gibi bazi Avrupa ülkeleri aldiklari önlemlerle olayi abartiyorlardi.
Bütün bunlara ragmen 17 Eylül 1986'da Dogu Karadeniz bölgesinden gelen bütün findiklarin Fiskobirlik tarafindan alinacagi; ihracatin durduruldugu ilan ediliverdi.
Neden acaba?
Almanya'ya ihracat yapanlar radyasyon ölçüm cihazlari getirmeyi ve ölçümler yaptirmayi önerdiler, bu önerileri kesinlikle reddedildi.
Neden acaba?
Böyle soruyorum ya, TBMM bunca yilda dogru düzgün bir sorusturma açmayi bile basaramadi. Sorusturma önergeleri hep reddedildi. Bunu da bir kenara not edin! Haziran 1986'da yabanci bilim adamlarinin Karadeniz'de yaptiklari arastirmadan daha sonra "Clarke Raporu" diye bilinen bir rapor çikti ortaya. Orada "Karadeniz suyundaki Çernobil sezyum izotop düzeyleri bomba döküntüsü düzeyinden yaklasik iki kat yüksektir" yaziyordu.
Karadeniz için problem sadece bulut serpintisi degildi; çok agir biçimde kazadan etkilenip kirlenen Dinyeper ve Tuna bu denize akiyordu. Olay hafife alinacak gibi degildi anlayacaginiz...
O günlerde çay toplama ve islemede yasananlar var ki, insan içinden "iyisi mi, ne siz sorun ne de ben anlatayim" diye geçiriyor. Mayis ayindan Aralik 1986'ya kadar çayla ugrasan insanlar uyarilmadi, habersiz birakildi. Aralik ayinda Çaykur denetlenmeye basladi ve sonunda TAEK'in resmi itirafi geldi: Çay yüksek oranda radyoaktif kirlenmeye maruz kalmisti...
Ha, unutmadan belirteyim. Cahit Aral yillar sonra kendisiyle yapilan röportajda "Hükümet gerçekten de Çernobil'in Türkiye üzerindeki etkileri konusundaki gerçekleri ve rakamlari gizlemistir" dedi. Daha çok sey var deginilecek, fakat yerim yok. Hele konunun saglik boyutu var ki, bilimsel ödüller kazanmis birçok arastirma bu konuda vahim bir tablo çiziyor.
NOT: Meraklisi internetteki bilim sitelerinden ve Greenpeace sayfasindan konu hakkinda daha detayli bilgilere ulasabilir...