Sayfa 11 Toplam 55 Sayfadan BirinciBirinci ... 9 10 11 12 13 21 ... SonuncuSonuncu
Toplam 1375 adet sonuctan sayfa basi 251 ile 275 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: BMN | Of ve Çevresi

  1. #251

    Üyelik tarihi
    11.03.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    71

    Standart






    benim oyum ugura nede olsa annem'de haksali..


  2. #252
    uquR Ayaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    18.01.2005
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    362

    Standart



    ugur:2


    metin: 0

  3. #253
    Fatih Ersoy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.02.2005
    Nereden
    Ankara
    Mesajlar
    4,068

    Standart

    ben çekimser olarak oy kullanacaktim ama köylüm kerimof61 ugur diyorsa vardir bunda bir is bende ugur diyorum....

  4. #254
    Trabzonspor Kongre Üyesi

    BMN Yönetim Kurulu
    U.Sadıkoğlu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    19.06.2004
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    12,572

    Standart

    ooo saolasiniz abile ama metin abinin yeride baskadir gonlumuzde[img]smileys/smiley2.gif[/img]

  5. #255
    ancibranoz
    Ziyaretçi

    Standart

    Arkadaslar seçim sonuçlari 2010 yilinda açiklanacak [img]smileys/smiley17.gif[/img]

  6. #256

    Üyelik tarihi
    14.01.2006
    Mesajlar
    114

    Standart



    Arkadaslar BMN deki ilk yazim Of basligina tabiiki [img]smileys/smiley1.gif[/img]


    Selamun Aleykum OF'un büyük insanlari [img]smileys/smiley2.gif[/img]


    Yasasin Of Cumhuriyeti [img]smileys/smiley17.gif[/img]

  7. #257

    Üyelik tarihi
    14.01.2006
    Mesajlar
    114

    Standart

    aslanim ançipranoz konuss herhalde her konuyu oflu acar ve o kabatir[img]smileys/smiley36.gif[/img] oflu olmak bir ayricalik [img]smileys/smiley2.gif[/img]herkes olamaz .

  8. #258

    Üyelik tarihi
    14.01.2006
    Mesajlar
    114

    Standart

    gel kardes [img]smileys/smiley2.gif[/img]of seni ve senin gibi oflulari bekliyo [img]smileys/smiley2.gif[/img]yasasin of cumhuriyedi [img]smileys/smiley32.gif[/img]

  9. #259

    Üyelik tarihi
    14.01.2006
    Mesajlar
    114

    Standart

    [img]smileys/smiley32.gif[/img]ben kimseyi tanimadigim için oyum bütün oflulara [img]smileys/smiley32.gif[/img]çünkü onlar oflu ve yerleri bambaskadir

  10. #260
    Ancumah
    Ziyaretçi

    Standart

    Selamun Aleyküm



    OF Lu olamk bir insanin dünya hayatinda
    yasabilecegi en büyük ayricaliktir ALLAHA sükür bunuda yasiyoruz
    kim se unutmasinki

    Son KALE OF dur



    Dünyanin merkezi OF dur Canimiz sanimiz OF umuz bastacimiz ...



  11. #261
    Ancumah
    Ziyaretçi

    Standart

    Of Muharebeleri






    1331
    rumi senesinin Subat ayinda, Türk''ün ezeli düsmani olan Ruslar''in,
    Lazistan tarafindan ilerlemekte olduklarini haber aliyoruz. Halk telas
    ve endise içerisindedir. Erzurum''un düsmesi üzerine Trabzon Valisi
    Cemal Azmi Bey, bir beyanname nesrederek halkin, Yerosun arkasina
    geçmesi gerekli oldugunu ilan ediyordu. Böyle bir beyanname nesretmesi
    manali idi: Trabzon''un düsman eline düsmek ihtimali belirdigini ilan
    demek oldugundan, halkin maneviyati üzerine fena tesir birakmis ve
    herkes aile ve çocuklarinin selameti çarelerini ciddi bir surette
    düsünmege baslamakla beraber su noktalar üzerinde ciddiyetle duruyordu:
    Hicret etmek veya etmemek... Halkin bu fikri üzerine bazi sayialar
    müessir oluyordu. Bu da su idi: Rus askerleri, isgal ettikleri
    memleketin ahalisine fenalik yapmiyorlar. Diger bazi sayialara göre de
    Rus askerleriyle bulunan Ermeni askerler her türlü fenaligi yapiyorlar.
    Bu sayialar karsisinda bilhassa köylü ve fakir halk sasirmis haldedir.
    Ric''at etmekte olan askerlerimiz hakkinda sarih bir bilgi yoktur.
    Of''ta düsmani durdurabilecek derecede bir kuvvetimiz gelebilecek
    midir? Ric''at etmekte olan askerlerimiz büyük bir is görebilecekleri
    yolunda süpheli mütalaalar yürütülüyor. Memleket halkinin harbe istirak
    etmesiyle bir kuvvet meydana gelebilirse de, silah, cephane nereden ve
    nasil tedarik edilebilecektir? Silah tedariki mümkün oldugu taktirde,
    talimsiz basibozuk askerler, muntazam Rus askerlerine karsi ne
    yapabilirler?..




    Iste düsman henüz Rize''ye gelmeden halk bu gibi laf ve düsünceler
    içerisinde çalkanip durmakta iken, birdenbire bir haber: Ruslar
    Rize''yi isgal ettiler... Hiç bir mukavemet görmeden Rize düsman eline
    düstü.



    Of kazasina karsi düsman cephe kurarken, ric''at eden
    askerlerimiz de aç ve yorgun bir halde tahminen 2000-2500 kadar,
    Baltaci deresinin sol tarafina vasil olabilirdiler. Bu siralarda idi
    ki, Avni Pasa, Lazistan havalisi kumandani sifatiyla gelip Baltaci
    deresini harp hatti olarak kabul ve müdaafa tertibati almaga basladi.
    Halbuki daha evvel Iyidere (Kalopotamos) nin harp hatti olacagi
    söyleniyordu.



    Ileride bahsedilecegi veçhile;pasa, Alanosahot*
    köyünde iken müdafaa tertibatinin söyle alinacagi söyleniyordu: Sag kol
    Maki bogazi, zayif bir kuvvetle müdaafa edilecek, sol kol deniz
    kenarinda Baltaci deresinin sol kiyisinda mevzi alacak ve bu kol harbin
    mukadderati üzerine müessir olabilecek ehemmiyette oldugundan, fazla
    kuvvet buraya tahsis edilecekti. Hattin merkezini Korkot, Yiga,
    Alanosahot köyleri teskil edecek ve bu merkez de harp durumu icabi pek
    tehlikeli sayilamayacagindan hafif kuvvetlerle korunacakti.




    25 kilometre kadar tutan umumi cephe böylece kurulacagina göre, Baltaci
    deresinin mühim bir kismini ihtiva eden Hundez, Haksa; Keler, Kono,
    Çalik, Kalant, Kelali gibi köyler harp etmeden düsmana terkediliyordu.




    Bilahare anlasildigina göre, harp plani- icabi hale göre- su sekle irca
    edilecekti: Harp hattinin sol kanadi tesbit edildigi gibi kalacak,
    merkez ve sag kanat hakkindaki karar muvakkat olup- harbin alacagi
    sekle göre- Yavas yavas düsmani oyalayarak Baltaci deresinin sol koluna
    meyledilerek, harp hatti- Kirinda, Makidanos, Korkot, Yiga, Alanolar,
    Uksul, Ancibranos köylerini düsmana birakmak suretiyle- Hastikos,
    Yaranos, Yavan, Miço, Balaban köylerinden geçerek Kontar geçidini
    tutacakti ve netice de böyle oldu.



    Bu duruma göre Çös dagi
    merkezi teskil edecek, saginda Kontar geçidini müdafaa ederken, Yiga
    köprüsünü müdaafa için de ileri hatlar kurarak istihkamlar vücuda
    getirecekti. Sol kanat kaydedildigi gibi yeni Baltaci deresinin-deniz
    kenarinda sol sahili ve harbin talihini tayin için birinci derecede
    önemli olarak kalmisti.







    HARP BASLIYOR






    Yukarida izah edildigi sekilde, kumandanlik Of''ta hazirlanirken düsman
    Rize sehrini harpsiz geçerek, salihden daglara dogru Baltaci deresi
    köyleri karsisinda müstakim bir hat üzerinde- halki korkutmak için
    olacak -gece yaktiklari atesle gündüz de bu ateslerin dumanlariyle halk
    üzerine korkutucu bir dehset saliyorlardi.



    Korkulu ve
    endiseli olan bugünlerde kaza merkezine geliyorum, edindigim malumat:
    Iyidere harp hatti olacagi merkezindeydi. Biz de böyle arzu ediyorduk.
    Filvaki böyle olacak olsa, Baltaci deresi hattin arkasina kalacagina
    göre harp felaketlerinden bir derece olsun selamette kaliyor ve bu
    taktirde deremiz halki düsmanla daha cesurane çarpisabilirdi.




    Bir zabitle,- merkezden düsünülen harp hatti yakininda bulunan Kono,
    köyüne gitmek üzere- yollandik. Baltaci deresinde geçip yukariya dogru
    giderken ilkbaharin serince bir havasi vardi, yolun yukari tarafinda
    kuytu bir yerde çimen üzerinde Eskipazar köyü müderrisi Hursit Efendi
    merhumu, yaslanir bir durumda gördük. Her zaman tanisip görüstügümüz bu
    zata selam verdik. Nereye gidiyorsunuz? diye sordu. Durumu kisaca
    anlattiktan sonra: harp edecegiz, düsmani memlekete sokmiyacagiz,
    dedim. Hoca: Of kazasinin hepsini sana vereyim, sen çalisip adam
    olmazsan neye yarar, dedi. Ne demek istedigini anladim, arkadasim
    zabit, hocanin bu lafindan bir sey anlamayip bana sordu: "Hoca ne
    diyor?" "Hoca, dünya islerinden bihaberdir, baska sahalardan dem
    vuruyor" dedim ve hemen yolladim. O da tabii beraber yollandi.




    Hoca, hükümete karsi küskün oldugunu, halki çalistirmasini bilmeyen bir
    hükümetin gelebilecegini, ima ediyordu. Hocanin bu fikrini zabit
    arkadasim anlayabilseydi, belki hocanin hakkinda sevimsiz bir harekette
    bulunacakti. Zaman nakitti.



    Kono köyüne vardigimiz zaman
    anladik ki, harp hatti Baltaci deresinde kurutulacaktir. Bu taktirde
    köyümüz, hatta evimiz tam hat üzerine geliyordu. Hemen arkadasim zabite
    veda ederek evime geldim.







    AVNI PASA, ALANO SAHOT KÖYÜNDE






    Subat ayinin sonlarinda bir aksam geç vakit uykuda iken, bir ses: Hasan
    Efendi... Alano Makot köyünden dostumuz Karvon oglu Dursun Efendi: Avni
    pasa, heyeti ihtiyariye ile sizi, Velizade Dursun Beyin evinde simdi
    istiyor. Yari gece vaktinde ani olarak bu isteyis ne ola, diye
    düsündük. Velizadenin evine vardigimiz zaman meydanda kimseler yoktu.
    Avni Pasa ise uyuyordu. Biz de Samlioglu Mehmet Efendinin evinde geceyi
    geçirip, sabah erken Avni Pasa, evin arkasinda bahçede bir sandalyede
    otururken huzurlarina vardik. Yiga Rum heyeti ihtiyariyesi de
    beraberdi. Kendimize takdim edince su sözleri söyledi : Burada düsmanla
    harp edecegim. Askerlerimle harp etmek isteyenlere silah verecegim.
    Harp etmek istemiyenler olabilir, onlar da askerlerim için cephane
    tasisinlar. Bunu da yapamiyorlar olursa, askerlerim için istihkam
    kazsinlar. Bunu da yapamam diyen olursa askerlerine dua etsinler. Bunu
    da yapamam diyenleri, vallahi asarim, billahi asarim, dedi. Ve bize
    müsaade ett



    Bu sözleriyle Pasa, kimseyi cebren harbe
    sevketmiyecegini , hatta asker firarilerini bile arayip takip etmek
    fikrinde olmadigini anlatmis oluyordu. Çünkü durum bu gibi hareketlere
    müsait degildi. Bir memleket halki bu gibi felaketli zamanlarda, cebren
    degil, vatan aski ile harekete gelmelidir. Zorla is göreyim derken
    tehlikeli bir durum meydana gelebilir. Nitekim Pasanin tedbiri iyi
    netice verdi. Harp baslar baslamaz, memleket evlatlarinin mühim bir
    kismi, vatani kurtarmak yolunda içten gelen bir askla savastilar. Ne
    fayda ki, bulundugumuz asirda intizamsiz harekete gelen vatan
    evlatlarinin muntazam düsman kuvvetlerine karsi muvaffakiyetleri mahdut
    oldu.



    Ayni gün Ziya bey isminde bir tabur kumandani,
    taburiyle beraber dag eteklerinden ricat ederek, askerlerini Ruslara
    kaptirmadan Selamet Avni pasanin huzurlarina gelmisti. Pasa, bu taburu
    teftis ettikten sonra etrafini çevreliyen kalabalik bir halk kütlesi de
    hazir oldugu halde, askerlere karsi su hitabede bulunmustur. Askerler,
    sizi sag canaha, deniz kenarina gönderiyorum; orada kahramanca düsmanla
    harp edeceksiniz. Her kim bana bir düsman sapkasi getirirse, kendisine
    yirmi kursun= bir gümüs mecidiye verecegim. Bir düsman tüfegi getirene
    bir altin verecegim. Bir düsman kulagi getirene bes altin verecegim"
    dedikten sonra müessir bir lisanla su sözleri ilave etti: Askerler, ben
    bu kadar mükafat verebilirim. Vatan için harp eden sizlere Allah daha
    çok seyler verecektir.



    Bu sözler, dinleyenler üzerinde çok iyi bir tesir birakti.




    Bu sirada süratle bir süvari gelerek, atindan inip dogru pasanin
    huzuruna resmi selamini ifa ettikten sonra, pasa, süvari ile konusmaya
    basladi. Bulundugumuz yer, konusulan sözleri isitmekten uzakti. Ancak
    konustukça Pasa hiddet etmeye basladi ve nihayet kamçi ile süvarinin
    basina vuruyor, vurdukça hiddetinin arttigini görüyorduk. Birden bire
    Pasanin sesi gürledi: "Bana bir kaç tane asker getirin, bunu idam
    edecegim!" diye haykirdi Kalabalik halk, dehset içinde kaldi. Pasanin
    hareketi ciddi görünüyordu. Valizade merhum Dursun bey sefaatte
    bulundu. Süvari de söylece yalvarmaya basladi: "Pasam, korktum,
    gidemedim, müsaade buyurun gideyim, alayim." Meger düsman geldigi
    yerlere yakin telefon telleri varmis. Süvariyi bir kaç neferle
    göndermis, düsman gelmeden telleri alip çikarmasini emretmis. Süvari
    ise, telefon telleri bulundugu yerlere yaklasinca, yakininda patlayan
    silah seslerinden korkarak dönmüstü. Pasa, süvariye hitaben: "Simdi
    alip geleceksin, yoksa seni öldürecegiz," dedi. Bunun üzerine süvari
    atina atlayarak gitti. Pasa da katirina binerek karargah yaptigi Yavan
    köyüne gitmek üzere yollandi. Bizde evimize döndük.







    AVNI PASA BENI YAVAN KÖYÜNDEKI KARARGAHINA ÇAGIRIYOR






    Alano Sahot köyünden döndükten bir gün sonra, birisi gelerek: "Seni
    Avni Pasa, Yavan köyünde istiyor," dedi. Vardigim zaman Pasa yukari
    Yavan köyünde, Molla Ali Oglu Tahir''in evi önünde, elinde dürbün,
    erkani harbiyle düsman bulundugu sahalari tetkik ediyordu. Kim oldugumu
    anlatarak kendimi taktim edince: "Evet, size sol cenaha kaymakam Tevfik
    beyin yanina gönderecegim; askerlerimize nasihatta bulunacaksiniz,"
    dedi. " Beni bu vazifeye tayin ettiginize dair elime bir vesika
    vermenizi rica ederim," dedim. "Erkani harbina hitaben yaz," dedi.
    Gayet parlak cümlelerle havi bir vesika yazip pasa imza ettikten sonra
    bana verdi. (335 senesinde Samsunda Andavalli Hurdavat magazasinda bir
    is için dolasirken yankesici, isbu vesikanin bulundugu cüzdani
    asirmakla, benim için çok kiymetli bir hatira tasiyan bu vesikadan
    mahrum oldum.)







    OF''TA HARP BASLADI





    331
    Subat sonlaridir. düsman Iyidereyi geçerek, sag çahimiza dogru -Keler
    Harvel istikametinde - yaylim atesleriyle bir tehdit taarruzuna
    giristi. Sol canahimizda yine Iyidereyi geçerek, Kono köyü ile Kel Ali
    istikametine dogru küçük mikyasta bir kesif taarruzunda bulundu ise de,
    gönüllülerle bazi küçük müfrezelerimizin baskinlari ile, düsmanin bu
    taarruzlari püskürtülerek Iyiderenin ötesine atilmistir. Bu harekata
    bizzat istirak etmis bulunan Zirh Oglu Haci Yusuf, vak''ayi ayni
    sekilde anlatmistir. Ikinci defa düsman daha fazla kuvvetlerle ayni
    istikametlerden kesif taarruzlarinda bulundu. Sag cenahta, Maki
    bogazinda müdafaada kaldik. Dolayisiyle, düsman Hundez köyü ve
    havalisini isgal etmis oldu. Kono köyü tarafindan ilerlemedi. Sol
    cenahta siddetli bir taarruzla Kemali tepelerini tuttuktan sonra bizim
    taarruzumuz basladi.



    Bu esnada idi ki, aldigin vazife mucibi,
    sol senah karagahina geldim. Denize nazir, Arslan adinda bir zatin
    evini karargah yapan kumandanin huzuruna gelerek vesikami gösterip,
    kendimi taktim ettim. Iltifat gösterdi.



    Ahmet Tevfik Avni
    adinda olan bu zat, faal bir askerdir. Bu hengamelerlede bir aralik Of
    kasabasinda Rize tüccarlarindan Zirh Oglu Emin efendiyi- Ruslar namina
    casusluk yapiyor diye- tabanca ile öldürmüstü.



    Kumandanin
    yaninda oturuyorum, bana karsi tevercüh gösteriyordu. Gönüllüler
    bilhassa Solakli deresinde akip gelmekte idi. Kelali tepesinde müthis
    tüfek harbi olmaktadir. O zamani yasayanlar bilirler ki, bu tüfek harbi
    gönlerce dehsetini muhazafa ederek devam etmistir.



    Karargahta
    son derece faaliyet vardir. Cephede harp eden askerlerimize cephane
    kavusturmak hususunda fevkalade gayret sarfedilmektedir. Baltaci
    deresinin denize yakin sag sahilinden Kelali tepelerine dogru yayilmis
    askerlerimiz taarruz halindedirler, tepeler düsman elindedir.




    Aksam geç vakit gelen gönüllülere hitabede bulunuyorum: Durumu izah
    ederek, vatan müdafaasi yolunda harbin fezailine dair müessir sözler
    söylüyorum. Benden sonra bazen kumandan Tevfik Bey, beni göstererek, bu
    hocaya söyledi, ben de askerce söyliyeyim, deyip, asker demek, itaat
    demektir. Harplerde zaferi temin eden birinci amil, askerin itaatidir.
    Küçük bir itaatsizlik, büyük bir felaket getirebilir, yolunda sözler
    söylüyordu.



    Gelen gönüllü kafilerini bölük zabitlerinin
    idaresinde hemen Kemali tepelerine dogru sevkediyordu. Memlekette tam
    kaynasma ve vatanperverlik havasi esiyordu. Bulundugumuz yerden harp
    sahasina dogru bir hat çekecek olsak, dört kilometreden fazla degildir.
    Arada Baltaci deresi vardir. Bu günün aksaminda geç vakit, kumandan
    ates hattina kadar giderek teftiste bulundu. Avdetinde durum hakkindaki
    sualine: Taarruz halindeyiz, zayiatimiz, on kadar sehit saydim,
    cevabinda bulundu. Kumandanin bu beyanatina göre zayiatimizin daha çok
    olmasi lazim geliyordu. Çünkü cephenin her tarafini gezip göremedigi
    muhakkakti.



    Kumandan Tevfik Bey, Avni Pasa ile telefonla
    görüstükleri bazi zamanlarda yaninda bulunurken taarruz halinde
    oldugumuz anlasiliyordu. arkadaslik yapmakta oldugumuz bir zabitemize:
    bu nasil taarruzdur, top yok, makineli tüfek yok, dedim; cevaben bu
    kesif taarruzudur. Simdilik ne düsman, ne de biz top ve makineli tüfek
    kullanamayiz, dedi.



    Kemali bayirlarinda askerlerimizin nasil
    yayilip savastiklarini bulundugumuz yerden görüyoruz. Arada bazi
    gönüllülerimiz martin tüfekleri kullaniyor, barutlu fisek dumanlari
    kendilerini örtüyordu.



    Askerlerimizin cesurane savaslarina
    ragmen bir tüfek Kemali tepelerinden düsmani söküp atamiyorlardi. Bu
    husustaki mütalaalar su nokta üzerinde toplaniyordu: Hakim bir mevkide
    tamamlanmamis bir bina vardir. Düsman askerleri bu tas binanin
    içerisine saklanmistir. Bunlari buradan çikarip atanmadigimiz için
    taarruzumuz inkisaf edemiyor. Kumandanin yayindayim, Avni Pasa durumu
    izah ederek, Of kaza merkezinde bulunan tek bir küçük topun karargaha
    gönderilmesiyle natamam binanin topla yikilmasi temin edilirse Kelali
    tepelerindeki düsmani söküp atmak mümkün olacaktir, dedigi zaman
    inlisaf edemiyen taarruzumuz hakkindaki mütalalarin dogru oldugu
    anlasildi. Kumandanin, Avni Pasaya keyfiyeti arzetmesinden bir saat
    sonra top gelmistir. Topun basinda bulunan zabiitmizi yakindan görünce,
    çok büyük teessür duydum. Vatan evlatlari, vatan ugrunda nelere
    katlandiklarini anlamak, anlatmak hususunda bir misal teskil ediyordu.
    Bu zabitin yakasinda olan kir, kadarini hiç bir yerde görmemistir.
    Saçlari, yüzü kir ve toprak içerisinde idi. Gayet çevik ve azimli olan
    bu zat, hemen topu ve parçalarini hayvanlarin üzerinden
    indirip,cephaneleri hazir duruma getirdikten sonra, topu hedef için
    uygun bir yerde, fundaliklar arasina yerlestirirken yanindaydim,
    heyecanim her an artmaktadir. Simdi top patlayacak, gözümüzün önündeki
    binanin duvarlari yikilip, yakininda taarruz halinde bulunan
    askerlerimiz hücum ederek düsmani kovalarken görecegiz. Topu, ates
    edecek duruma getirmek için çalisilirken dikkatle ilgilenmem, zabitin
    dikkat nazarini çekmis olacaktir ki, gel bak, nasil nisan aliyoruz,
    dedi. Topun önünde bir dürbün vardir; bakildigi zaman arpacigin
    üstünden görülecek nokta hedeftir, diye, gösterdi. Zaman müsait
    olmamakla beraber bunu görmek benim için merakli bir sey olmustu.




    Hazirlik tamamdir, heyecanimiz son haddine gelmistir. Lakin ne çareki,
    kara yüzlü talih yüzümüze gülmemistir. Mevsim icabi bir ses
    geldi,hedefi kapadi. Bu durum karsisinda hepimizin kalplerini de keder
    kapladi.



    Topu idare eden zabitin faaliyeti sektedar
    olmamisti. Yanina gelip: Hasbelicap ric''at etmek istersek sahilden
    baska üst koldan topu kaçirabilecek yol var midir? Katir tirnagi
    tutacak bir yol benim için kafidir, diyordu. :Bu hususta malumat
    aldiktan sonra anlatiyor: Bu toplar on tane idi. Hepsi düsmana kaldi.
    Yalniz ben, birçok tehlikeleri göze alarak bunu çikarabilirdim...




    Zabit ric''at halinde yollar üzerinde bulunmamiza ragmen, topu tasiyan
    hayvanlar gayet besliydi. Kahraman zabit mütemadiyen neferlere talimat
    veriyor, hayvanlara ot verdiriyor. Biraz oturup istirahat etmek gibi
    bir sey hatirina gelmiyordu.







    KELALI TEPELERINE DOGRU TAARRUZUMUZ GEVSIYOR.






    Topun gelmesinden bir gün sonraki, 332 senesinin Mart ayi
    iptidalaridir. Sis yok, fakat top da meydanda yok. Bulundugumuz
    mahallin güneyindeki arka tepelere nakledildigini söylediler.
    Taarruzumuz müdafaa haline inkilap ediyor, durum iyi degildir.




    Bir gün karargahta kumandanin bulundugu binanin önündeyiz. Baltaci
    deresi tarafindan bize, karargaha dogru bir çocugun kollarina iki kisi
    girmisler, geliyorlar. Yanlarina kostum: On alti yaslarinda bir çocuk,
    ayagi sarilidir, üzerine pek basamiyor, topalliyarak yanlarindakilerin
    yardimiyle geliyor. Ve mütemadiyen söyle diyordu: Yaramin ehemmiyeti
    yoktur, daha harp edecektim, beni birakmadilar. Çocuk, yarali oldugu
    halde göstermekte oldugu kahramanca cesarete herkes hayranlikla
    bakiyordu.



    Kahraman Of evlatlarini, Of muharebelerinde bu
    çocuk temsil etmistir. Gerek Rize semtinde, gerek Sürmene taraflarinda
    düsman durmadan yoluna devam etmis iken, Of''ta 20 gün kadar ugrasmak
    zorunda kalmasinin sebebini, memleket çocuklarinin bu gibi
    kahramanliklarinda aramaliyiz.



    Çocugu kumandanin huzuruna
    getirdiler, aferin oglum, deyip iltifat gösterdikten sonra ,
    Sürmene''deki hastaneye gönderin, dedi. Çocuk, benim yaramin ehemmiyeti
    yoktur, müsaade buyurun köyüme gideyim, anamin yaninda iyi olurum dedi-
    Hakikaten çocugun ana kucaginda bulunmasi yakisiyordu- Bu durum
    karsisinda ben de kumandanin yüzüne bakarak, lisani halimle, çocugun
    ricasi maslahata uygun oldugunu ima ettimse de, kumandan muvafakat
    etmeyip, hastaneye gitmesi lazimdir, dedi.



    Bu çocugun adi,
    köyü hakkinda o zaman not almadigima hala müteessirim. Ancak bilahare
    ögrendigime göre, su sarki gibi seyler bu çocuk hakkinda söylenmis
    imis. Eger bu söylentiyi hakikat olarak kabul edersek, çocugun adi
    Osman''dir.





    Osman vuruldu ölmedi,

    Düsman önünden dönmedi,

    Cenkler hevesi sönmedi,

    Allah için hep ileri,

    Allah için dönmem geri.



    Osman diyor dönmem geri,

    Yok eyleyin düsmanlari,

    Aglatmayin anneleri,

    Allah için hep ileri

    Allah için dönmem geri.






    Yine bügünlerde Kemali tepelerinde müthis tüfek muharebesi olurken biz
    Arslan''in evinde bir odada zabit arkadaslarla konusuyoruz, birdenbire
    yakinimizda bir top sesi isitildi. Bizim topumuzun atese basladigini
    sanarak hep birden disari firladik, memulümüzün hilafi bir düsman
    gemisi tam Baltaci deresinin önünde, Kelali bayirlarinda harp eden
    askerlerimize karsi top atesine baslamisti. Az zaman sonra bu
    havalideki evlerden bazilari yanmaga baslamistir. Evvela evden bir
    duman çikiyor, biraz sonra alev görülüyordu. Böylece az zaman zarfinda
    müteaddit evler yapmaga baslamistir. Harp eden askerlerimizin arkasinda
    yapilan bu harekete karsi askerlerimizin silah sesleri seyreklesmege
    basladi. Biz ise çalilar arasindan olup bitenleri seyrediyoruz. Bu
    esnada kumandan Teyfik Bey faaliyettedir. Dere agzinda bulunmakta olan
    bölük kumandanlarina emirler veriyordu. Yanina yaklastigim zaman
    telefonla dere kenarindaki bir zabite söyle söylüyordu: Eger düsman
    denizden asker çikarmiya tesebbüs ederse, efradi hatti asliye aliniz-
    Bizim bulundugumuz sahadir- Böyle bir tesebbüste bulunmazsa,
    bulundugunuz yerde sebat ediniz.



    Bu arada bir sey yazip bir
    nefere vererek, hemen kos, getir, dedi,- top seslerinden olacak-
    neferin telas gösterdigini görünce, vakur bir sesle nefereur, ne
    oluyor; sogukkanli ol! dedi. Nefer kendini topladi ve yürüdü.




    Düsmanin top atan gemisi bir aralik toplarini bizim tarafa çevirdi.
    Tepe bize karsi siper vazifesini görüyordu ise de, patlayan sarapneller
    aksi tarafa dogru geliyor ve civarlarimiza düsüyordular. Yakinimizda
    bulunan istihkam neferleri yarlarin altlarina sinerek neticeyi
    bekliyorlardi.



    Bu hengamedeydi ki kumandan beni çagirip: Git,
    aileni hattin arkasina çikar, dedi. (Evvelce, evimin hat üzerinde
    bulundugunu, anam, babam, çocuklarim evde olduklarini; çikmak icap
    ettigi zaman malumat vermelerini kendilerinden rica etmistim.) Bu ihtar
    üzerine dakika kaybetmiyerek kumandana ve diger zabit arkadaslara veda
    ederek süratle bayirdan asagiya yürüdüm. Irmaga inip kosar adimlarla
    tepeye tirmanirken, isabet eden güllelerden bazi agaçlarin yikilmis
    hallerini tedehhüs edip seyrederek süratle uzaklasip top manzili
    haricine çiktim.







    BIR MUAMMA





    BIR IHTIYAR KADINLA BIR SILAHLI GENÇ






    Yoldan biraz uzakta, ilk baharin verdigi nes''eile yaprak ve
    çiçeklerini göstermege baslayan güzel bir agacin altinda ihtiyar bir
    kadin, önünde ayakta bulunan bir silahli gence bir seyler söylemekte
    oldugunu gördüm. Ne konustuklarini anlamak ve biraz da dinlenmek üzere
    yanlarina yaklastim. Ihtiyar kadin yanlarina geldigimi görünce, gence
    söylemekte oldugu lafini keserek, sert bir bakisla bana dedi ki: Nereye
    gidiyorsun? Halimi, nereden gelip nereye gitmekte oldugumu anlattim.
    Hiddetle: Vatan elden gidiyor, sen ne konusuyorsun, dedikten sonra yine
    gence dönerek söylemekte oldugu sözlerine söylece devam etti:



    Moskof geldi yurdumuza dayandi,

    Süngüleri bagrimiza dayandi,

    Kelalinin sirti kana boyandi.

    Türk kizlari tasalandi, utandi.



    Kos yigidim namusun var, dinin var,

    Aglayanlar arasinda anan var.



    Maki bogazinda cenkler oluyor,

    Kahpe düsman yine hücum ediyor.

    Silah seslerinden dag tas inliyor.

    Camilerin, mekteplerin agliyor.



    Kos yigidim namusun var, dinin var,

    Aglayanlar arasinda anan var.






    Genç silahli, kadinin bu sözlerinden o kadar büyük teessüre kapilmisti
    ki, benim tarafima hiç bakmiyordu, ben ise bu ihtiyar kadinin bana
    karsi gösterdigi sert muameleden teessür ve hayret içerisinde idim.
    Kadin, camilerin, mekteplerin agliyor, dedigi zaman, müthis sadasiyle
    beni titrettigi gibi elleriyle,memleketin her tarafini gösterir gibi
    isaretler yapiyor ve aglayarak arasinda anan var, dedigi zaman, elini
    gögsüne getirip kendini göstermesi de yine beni gayri ihtiyari
    aglatiyordu. Karsisindaki genç ise, bu son sözleri üzerine gözlerinden
    yaslar dökerek sahile dogru son süratle uçup gitti. Bense utanmis ve
    teessürlere garkolmus bir halde kadinin yanindan uzaklasip yoluma devam
    ettim.



    Of''ta cereyan eden muharebelerin en mühim noktasini
    teskil eden sol cenah, deniz kenarindan ayrildiktan sonra -gerek
    müsahede ve gerek mesmuat kabilinde olsun- malumatimi yazmaga devam
    ediyordu:



    Kelali muharebelerine silah elinde bizzat
    katilanlardan Nuh oglu Aganin anlattiklarina göre: Hundez köyünden
    Kalali harbine katilan 60 kisi kadar olup bunlarin aralarinda Nuh oglu
    Esat Aganin oglu Ali Aga ile Demirci oglu Izzet de bulunmaktaydi.
    Kitalara mensup zabitlerin idarelerinde günlerce Kalali tepelerine
    hücumlarda bulundularsa da düsmani tepelerin arkasina atmak mümkün
    olmamistir. Bu hücumlar sirasinda Hundezli Haci Osman oglu Ahmet, vatan
    ugrundaki sehitlere katilmistir.



    Bu beyanatta gösteriyor ki,
    Of kahramanlarinin Kelali tepelerine karsi yaptiklari hücumlarda,
    Muntazam askerlerimizle beraber son gayretle çarpismislar fakat gün
    geçtikçe düsman yeni kuvvetler alarak galebeyi temin etmistir. Bilhassa
    deniz tarafindan, harp gemilerinden gördügü yardim sayesinde
    kuvvetlerimizi ric''ate mecbur etmistir. Eger düsman denizden yardim
    görmemis olsaydi, Of muharebeleri daha günlerce devam edebilirdi.







    KELALI TEPELERINE KARSI YAPILAN TAARRUZUMUZUN HEDEF VE GAYESI






    Of cephesi kumandanliginin -oldukça zayiatimizi mucip olan- Kelali
    tepelerine karsi yaptirmis oldugu taarruzdan hangi neticeyi elde etmek
    istiyordu? - Bu muharebeler arasinda meshur, Deli Halit Pasanin da
    Bayburt cephesinden ayrilarak Of muharebesini bir müddet idare etmesi,
    bu cepheye verilen ehemmiyeti gösterir- düsmani Kelali tepesinden atip
    Iyidereyi geçerek Rize''yi istirdat etmek gibi bir gaye takibettigine
    pek ihtimal veremez . Ancak bu taarruzla gün kazanmak suretiyle arkadan
    takviye almaga imkan bularak düsmani bu cephede durdurmak istiyordu.
    Çünkü Çanakkale''den gelmekte olan askerler yaklasmakta idi. Bir de bu
    cepheye top kavusturulmak isteniyordu.



    Evet, kumandanlik bu
    elverisli düsüncelerle düsmani Kelali tepelerinde bir müddet
    durdurabilmistir. Çanakkale''den veya ihmal edilmek mecburiyeti hasil
    olan bir cihet vardi ki, o da düsmanin deniz kuvvetine karsi tedbir
    almakti.



    Düsman karadan askerlerimize karsi aciz kalinca
    deniz kuvvetlerine basvurarak karadan ve denizden askerlerimizi iki
    ates arasina alinca, kumandanligin bütün tasavvurlari suya düsmüs oldu.




    Cepheden ayrilip eve geldigim zaman herkesi heyecan içinde
    buldum. Köyümüzün halki hicret telasesinde ve cephe arkasina esya
    nakletmekle mesguldü. Rum vatandaslarimiz hicret etmiyeceklerine göre
    bunlarin evlerine esya tasiyip kurtarmak gibi hareketler görülmekte
    idi. Düsman ise Çalik köyü istikametine dogru Miriç ogullarinin
    mahallesi arkasindaki tepelerden Kuriç köyüne dogru top atmaga
    baslamisti. O civarlardan düsmanin müteaddit makineli tüfek sesleri
    geliyor, artik bizim köyümüz de cidden tehlike sahasina giriyordu. Sag
    cenahtan, Maki bogazindan düsman taarruz ediyor ve bu cephenin de
    tehlikede oldugunu haber aliyoruz. Maki cephesinde bir mitralyözümüz,
    taarruz eden düsmana ates ediyor ve zayiat verdiriyor. Bu cenahi
    müdafaa eden kumandan, Avni Pasaya haber göndererek, hemen
    arkaniharbinin, bulundugu noktaya gönderilmesini istiyordu. Bu haberler
    sag cenahta durumunun iyi olmadigini gösteriyordu.



    Kuriç
    kilisesi civarinda harp eden gönüllüler, düsmanin top, mitralyöz,
    ateslerine mukavemet edemiyerek ric''at etmekte olduklarini, evimizin
    yaninda görüyoruz. Bu ric''at edenlerden birkaç gönüllü, az sonra
    kosarak dereye inip yanimiza geldiler, durum hakkinda verdikleri
    malumata göre: Kuriç köyü civarinda harbe tutusmuslar; birkaç
    arkadaslarin yaralanmis ve kendileri de geri çekilmek zorunda
    kalmislardir.



    Kuriç köyüne dogru tevcih edilen düsman
    toplarinin patlayip saçtiklari sarapnellerin bayaz dumanlarini
    görüyoruz ve nihayet Kuriç kilisesinde çalinan çanla, düsmanin bu köyü
    isgal ettigi anlasiliyor. Az sonra da Mahtandoz köyünün sirtlarinda
    düsman neferlerinin görülmege baslamasi üzerine evimizin kuzeyindeki
    sirtlarda bulunan askerlerimiz bu görünen düsmanlara dogru bir yaylim
    atesi açiyorlar.







    YIGA RUM KÖYÜNÜN HALKI DA MUHACIR OLUYOR.






    Yukarida isaret edildigi gibi, bizim köyümüzle civar köyler, Yiga Rum
    köyüne birçok esya tasimislardi. Rumlar muhacir olamiyacagina göre güya
    bu esya Rumlarin allarinde mahfuz kalacak, bilahare herhangi bir
    suretle bu esyaya sahip olacaklardi. Rum köyüne o kadar çok esya
    yigilmisti ki, evler lebalep dolmustu. Rumlar memnun: Düsmanlari olan
    Türkler gidiyor; dedeleri olan Ruslar geliyordu. Zavalli Türkler,
    sirtlariyle tasiyarak evlerini servetlerle dolduruyorlardi (gel keyfim
    gel). Lakin Avni Pasanin siddetli bir emriyle durum degisiyor,
    keyifleri kaçiyor: 24 saat zarfinda Yiga Rum köyü hakli köyü
    terkedecektir. Birkaç saat zarfinda- bir servet hazinesi haline gelmis
    bulunan bu köy- viraneye dönmüstür. Kapilar kirilmis, esyalar suraya
    buraya dagilip saçilmis, yagmaya ugrayip perisan bir hale gelmistir.
    (Yiga Rum köyü muhacir olarak Yavan köyüne geçmege mecbur olduysa da,
    bilahare harp esnasinda tenha bir yerden geriye dönerek köylerine
    gelmislerdir. Ruslar geldikten sonra da köyümüzde kalan komsularimiza
    karsi ellerinden gelen fenaligi yapmislardir.)







    ASIRLARCA ECDADIMIZIN YASADIGI KÖYÜMÜZÜ EVIMIZI TERKEDIYORUZ





    Yukarida isaret edildigi gibi, köyümüz ve evimiz tehlikeye girmistir. Artik köyümüze, evimize elveda!..




    8 Mart 332 rumi, çarsamba günü aglayarak evimizden ayriliyoruz.
    Ecdadimizin asirlarca yasadigi güzel köyümüz, babamizin da dogup
    büyüdügümüz evimiz artik bizim degildir, belki bir kaç saat sonra
    düsman, köyümüzü, evimizi isgal etmis olacaktir. Ne aci akibet, ne
    büyük felaket!.. Vatan ne demektir, vatan sevgisi nedir, bunu bir
    muhacire sorunuz. Düsmanin zalim istilasina ugrayan vatanindan
    ayrilirken hasil olan teessür ve istirabin derecesini yine bir muhacire
    sorunuz. Dünyada en büyük felaketin ne oldugunu anlamak isterseniz-
    bizim gibi- bir muhacire sorunuz. Aglamanin en hazinini, vatandasin,
    vatanindan ayrilirken kalbinden fiskirip gözlerinden dökülen yaslardan
    anlarsiniz.



    13 nüfus ailemiz bir gün evvel Yavan köyüne
    gitmis bulunuyordu. Yanimda yalniz kardesim Ismail vardi. Köyümüzün
    halki komsularimizin (birkaç hasta müstesna)kamilen denecek derecede
    muhacir olmustur.



    Baltaci deresinin sag kolundaki köylerden
    de akip gelen muhacirlerle Yavan köyü mahsere dönmüstü. Kardesim Ismail
    ile beraber Yiga Rum köyünün perisan halini seyrederek Yavan
    köyünde,peder valide ve efradi ailemizle Martin 8 ini 9 a baglayan
    geceyi geçiriyoruz. Bu gece Abdulkerim ogullari Sadullah ve Halim
    Efendilerin evlerinin yandigini esefle görüyoruz. Baltaci deresinin
    mimari bakimdan en kiymetli evi -içerisindeki askerlerimiz tarafindan -
    kazaen yok olup gitmistir.







    YAVAN KÖYÜNDEN YOLLANIYORUZ






    Harp, Baltaci deresinin deniz kenarindaki agzinda bütün siddetiyle
    devam ediyor, merkez ve sag cenahtaki askerlerimiz derenin sol koluna
    dogru çekilirken, biz sabah erken Ços dagina dogru çikiyoruz.




    Günlerden beri sisli ve yagmurlu hava açmistir. Berrak bir hava vardir.
    Günes Koloneros dagindan kendini gösterdigi zaman bir zavallilarin
    talihi, küsufa ugramaktaydi. Manzara mahserden bir nümune idi.
    Ihtiyarlar, çocuklar, kadinlar; herkes önlerinde inekleriyle iniltiler,
    feryatlar, hasret sadalari ile aglamalar arasinda daga dogru çikiyoruz.
    Bizim köylü bir kadin, ikiz, iki çocugundan bir tanesini yolun kenarina
    birakip yoluna devam ediyor. Solakli dereli -harbe istirak eden- bir
    hoca,çocugu alarak anasini bulup vermistir. Lakin ne ,çare ki,- herkes
    kendinden baska kimseyi düsünmedigi böyle bir kiyamet gününde-
    çocuklarini ve esyasini bir sepete koyarak tasimak isteyen bu kadinin,
    insan takatinin üstünde olan mesakkatlere tahammül edemiyerek çocugunu
    yine terkedip gitmek zorunda kaldigi görülüyordu.



    Iste
    acikli, felaketli, elemli, firkat ve hasretle olan bu görülmemis
    yolculuk arasinda isitilir: Hey gidi evim, hey gidi köyüm, hey gidi
    vatanim.. gibi aglatici sözlerdi.



    Bu gibi feryatlar arasinda
    binlerce insan, ihtiyar, kadin ve çocuklar; herkesin önünde inekleri
    oldugu halde yollarina devam ederken, suursuz bir hareker var. Meçhul,
    karanlik bir ufka dogru gidiliyor, hedef neresidir, bunu düsünen
    yoktur... Ços dagina çikip istiraplari çekmege lüzum yokken ve dogruca
    sahile inip Trabzona gitmek icap ederken, hangi fikrin mahsulü olarak
    bu daga çikiliyor. Bu bir saskinlik eserinden baska bir sey degildir.




    Nihayet Halman köyüne iniyoruz, Sarica ogullarindan birinin evine girip
    aksam burada istirahat ederek sabahleyin hedefsiz yolumuza devam
    edecegiz. Vakit ikindi zamanlaridir. Halman köyü muhacirlerle lebalep
    dolmustur, düsman artik bize uzaktir, istirahat edebiliriz, diye
    düsünürken, birdenbire: Kondarin basi denilen mahalden bir yaylim
    atesidir basladi. Bulundugumuz Halman köyüne bir saat kadar mesafeye
    düsmanin geldigi anlasildi.



    Ruslar, Maki bogazindan, zayif
    bulunan sag cenahimizi yakarak Baltaci deresinin sol kolundan geçip
    Kontarin basini tutmus oluyordu. Demek düsmanin önünde buluna
    kuvvetlerimiz buradan Alano köylerine dogru çekilip Yavan köyündeki
    karargaha vardiklari ve bu taktirde dag etekleri tamamen düsmana açik
    kaldigi anlasiliyordu.



    Bu beklemedik silah sesleri herkesin
    üzerine ani bir saskinlik yaratti. Halman köyünde bulunan bütün
    muhacirler bulunduklari yerlerden disari firladilar, bir kiyamettir
    koptu... Yanima gelip ne yapmak lazim geldigini soranlar oluyordu. Gün
    basmadan Solakli deresini karsiya geçmek muvafik olacagini söylüyordum.




    Bulundugumuz yerden karsiya geçebilmek için sahile dogru
    köprüye mesafe uzak degildi. Hazirlanip yola dizilinceye kadar aksam da
    olmustu. Yollar müthis çamurdur, aksam karanliktir, köprüye bir türlü
    varamiyoruz. Aile afradimizin hepsi tasiyabilecekleri kadar esya
    yüklenmislerdir. Ben ise iki yasindaki bir kiz çocugunu sirtina, bir
    yasindaki diger bir çocugumuzu kucagimda tasimaktayim. Bir elimle
    sirtimdaki çocugu tutarken, diger elimle kucagimdaki küçük çocugu
    tutuyorum. Arkamdaki çocuga:"Boynuma saril" diyorum. Böylece kolum
    biraz rahat oluyorsa da, az sonra çocuk ellerini birakiyor, düsecek
    gibi bir durumhasil oluyor. Tutmak için kolumun takati tükenmistir,
    istirabimin hududu yoktur, kollarim tamanen tutmaz bir hale gelmistir,
    yakin köprü de uzak olmustur, bütün gayretler de sona ermistir.




    Arkamizda düsman, hava karanlik, vakit gece, yol çamurdan bir derya ve
    bize yabanci vücudumuzda ise takatten eser kalmamistir. Iste hicretin
    en aci, en felaketli bir zamanini geçiriyoruz.



    Kendi halimizi
    misal olarak yaziyorum, bütün muhacirler bizim gibidir. Nihayet bir
    kenarda sabahi beklemekten baska bir çaremiz kalmadi. Beraberimizde
    tasimakta oldugumuz, keçe vesaireyi sererek aile efradimiza istirahat
    verdirmege naçar karar verdim.



    Sabah buradan dogru sahile
    inerek Trabzona varmak için durum müsait ve pek kolay iken, suursuzluk
    yine devam ediyor. Mavrant dagindan yukari dikiliyoruz ve Mavrant
    mezraalarina varip istirahat ediyoruz (10 Mart 332).







    ARKADA BIRAKTIGIMIZ HARP CEPHESININ DURUMU NASILDIR?






    Iki günlük büyük sikinti ve istiraplardan sonra, yolumuza devam edip
    bir an evvel aile efradimizi düsmana esir düsmek tehlikesinden
    kurtarmak en makul hareket oldugu halde, arkada biraktigimiz cephedeki
    askerlerimiz ve düsmanin nasil bir durumda olduklarini anlamak merakina
    kapildim. Düsüncelerimiz söyleydi: Aile efradimiz çok yorgundur. Iki
    gün kadar burada, Mavrant mezraalarinda istirahat etmelerine ihtiyaç
    vardir. Bu firsattan istifade ederek geri dönüp cephedeki harp
    durumumuzu anlayalim. Cephedeki durumumuzu anlamak bizim için lüzumlu
    bir sey degildir, acaba neden böyle düsünüyoruz, har halde vatandan
    ayrilmak dolayisiyle hasil olan teessürün dimaglarimiza yaptigi
    sarsinti, muhakeme kabiliyetimizi bozmustur.



    Komsumuz merhum
    Likit oglu Kadiri beraber alarak Solakli deresini geçip Ços dagina
    çiktigimiz zaman bir miktar askerimiz dagin bati tarafindaki suyun
    basinda çamasir yikiyordu. Orada ögreniyoruz: Halman''da iken Kondarin
    basindan yaylim atesi yapmak suretiyle bizi dehsete düsüren ve korkutan
    Rus askerleri, bilahare dagin Baltaci deresi mailesinde yerlestirilen
    mitralyozlarimizla Kontar geçidi ates altina alininca oradan
    tardedilmislerdir.



    Yolumuza devam ediyoruz. Evvelce Yavan
    köyüne zahire tasidigimiz Baltaci oglu Hüseyinin evine gitmek
    istiyoruz. Oradan köyümüzü, evimizi doya doya seyredecegiz. Artik
    badbaht köyümüz düsman elindedir. Mutrup ogullarinin evleri bulundugu
    tepelerden camiin yanindan, kilisenin kabanindan mavzer silah sesleri
    geliyor. Lakin kimseyi göremiyoruz. Oradan atilan kursunlar bizi
    korkutabilir, Hüseyinin evine dogru giderken düsman askerleri bizi
    görmüs olacaklar ki, az kaldi kursunlarina hedef oluyorduk. Kendimizi
    süratle eve attik, evde insan yoktur. Kapilar açiktir, misir vesair
    esya ile ev lebalep doludur, evin önünde iki tane küçük (buzagi)kesilip
    birakilmistir. Civar evlerinde hepsi bos oldugundan, insana ayrica bir
    dehset geliyor. Beraberimizde bulunan yemeklerden bir taraftan yiyoruz,
    diger taraftan mahzun bakislarla köyümüzü, evlerimizi derin bir
    hasretle gözden geçiriyoruz. Evlerimiz yanmayip selamette
    olduklarindan, memnun oluyoruz... Dönüp gelecegimize ümidimiz
    kuvvetlidir.



    Yavan köyünün muhtelif yerlerinde askerlerimiz
    mevzi almislardir. Her halde Yavan ile Yiga köyleri arasinda çetin bir
    harp vuku bulacaktir. Evvel gayet intiyatli olarak çikip yukari Yavan
    köyüne dogru yol aliyoruz. Köyün basindan Haci süleyman ogullarinin
    evleri bulundugu tarafa dogru dönünce, agaçliklar arasinda askerlerimiz
    istihkam kazmakla mesgul olduklarini görüyoruz. Dayimin oglu merhum
    Tayfuru bu askerler arasinda buluyoruz. Istihkam kazarken bir
    askerimizin yaralandigini, bir kahraman zabitimizin de dereye yakin bir
    mevzide sehit oldugunu Tayfurdan ögreniyoruz. Buradaki askerlerden
    aldigimiz izahata göre cephenin bu kisminda bir harp vukua gelecegini
    de anliyoruz. (Muhacirlikten döndükten sonra içeride kalan Rumlardan da
    ögrendigimize göre, bu iki köy arasinda müthis muharebeler vukubulup
    Ruslar bize nisbette büyük zayiata ugramislardir.) Gidecegimiz yol
    tehlikelidir, gayet imtiyatli gidiyoruz. Yaranoz köyünün manastir
    mahallesine varinca artik tehlike kalmamistir. Zariyos köyüne
    geldigimiz zaman, Çanakkale''den gelen askerlerimizi orada görüyoruz,
    askerler istirahattedirler. Soruyorum: Ruslara karsi durumu nasil
    görüyorsunuz? Cevap: Biz Çanakkale''de Ingilizleri yere serdik, Ruslar
    kim oluyorlar?



    Aksam oluyor. Yedikarli köyünde bir hocaya
    misafir oluyoruz, kararimiz, sabahleyin Of kasabasina ugrayip durum
    hakkinda saglam bir haber aldiktan sonra sahil yoluyla Ivyandan yukari,
    ailemizin bulundugu yere gelecegiz.* Yolda Yaranoz müderrisi Bilal
    Efendiye tesadüf ederek beraberce gidiyoruz. Kasabanin kenarina
    geldigimiz zaman, cephede durumun çok vahim oldugunu anlayinca kasabaya
    ugramaktan vazgeçip Ivyan''a dogru yürüyoruz.



    Yolda bir
    sayia: Cephenin sol cenahina büyük bir topumuz geliyor. Ivyan
    tarafindan gelmekte olan bu topu çekip getirebilmek için yolculardan
    yardim isteniyor. Bu arada diger bir sayia : düsman donanmasi Rize
    tarafindan görülüyor. Topu bir dere içerisine çekip sakliyorlar. Biz
    ise süratle Ivyan köyünden geçerek ailemizin yanina variyoruz.




    12 Marti 13 Marta baglayan geceyi burada geçirip sabah erken
    yollanacagiz. Bu gece düsman bütün hat boyunca karadan ve denizden
    taarruza geçtigi anlasiliyor. Denizden atilan toplarin- sarkimizdaki
    daglarda - patlayan sarapnellerinden çikan atesleri görüyoruz. Top
    seslerinden daglar inliyor. 13 Mart 332 de bütün cephemizin
    bozuldugunu, sol cenahta tanistigimiz zabit arkadaslarimizdan Mahno''da
    tesadüf edip ögreniyoruz ki, son harp çok müthis olmustur. Karadan,
    denizden istihkamlarimiz siddetle bombardiman edilmis, bilhasa denizden
    büyük toplarla yapilan bombardiman neticesinde sol cenahimiz
    yikilabilmistir.



    Ruslar, Of kazasini tamamen isgal ettikten
    sonra Sürmene''yi de geçerek Trabzona kadar geldikleri halde güneyden
    Okene ile Bayburdun Cencul köyleri arasindaki daglarda uzun zaman harp
    devam etmistir.



    Bir aralik bu daglar boyunca askerlerimiz
    tarafindan yapilan kuvvetli bir taarruzla Ruslar panige ugramis,
    Kondu''ya kadar çekilmislerdir. Bu panigin tesiri Of kasabasidan Rizeye
    kadar görülmüstür.



    Bu zafer neticesi olarak evvelce hicret edemiyen bazi vatandaslar bu sefer hicret edebilmislerdir.



    Maalesef Ispir''den, yukari Bayburda hücum eden düsmanin baskisi dolayisiyle bu zafer de neticesiz kalmistir.







    OF MUHAREBELERININ HULASASI






    Hopa''dan Asit deresine kadar gelen Ruslar, Of muharebelerinde
    verdikleri zayiati hiç bir yerde vermediler. Bir avuç Türk kahramani
    Of''ta yarattigi kudrete, Of halkinin büyük seref hissesi vardir. Of
    halki gönüllü olarak bizzat ates hattina girmek suretiyle harbe
    katilmistir. Bundan baska, Rize''den yorgun gelen askerlerimize
    kadinlar bile öz evlat gibi bakmislardir. Bol yiyecek vermisler,
    istihkamlara kadar yiyecek ve cephane tasimislardir. Of''lular kuvvetli
    bir imanla, düsmanla savastilar. Bütün gayretler, memleketi müdafaa
    ederek düsmani tardetmekti. Eger düsman kuvvetinin yarisi kadar kuvvet
    bizim tarafta olsaydi, Of hududundan ileri bir adim atmamiza imkan
    olmazdi. Birçok yolsuzluklar içerisinde düsman yirmi gün kadar Of
    hududunda ugrastirmak zorunda birakmislardir. Birçok zayiat da
    vermislerdir. Içeride kalan Rumlardan bilahare ögrendigimize göre Of
    muharebelerinde Ruslarin zayiati agir olmustur.



    Düsmanin
    Of''taki zayiati hakkinda resmi bir bilgiye sahip degiliz. Suradan
    buradan duyduklarimiz muhteliftir. O zamanlarda Rusya''da esir olarak
    bulunan vatandaslarimiz, Rus gazetelerinden ögrendiklerine göre Of''ta
    düsmanin zayiati on dört bin kisiymis. Bu rakam belki hakikate yakin
    degildir. Cephenin genisligi ve iki taraftaki kuvvetin durumu
    düsünülürse Of''ta düsmanin zayiati üç dört bin kisi kadar tahmin
    olunabilir. Muntazam ve gönüllü askerlerimiz yekünu bu miktardan çok
    fazla degildir. Bu taktirde askerlerimizin hemen de mevcudu kadar
    düsman,zayiat verdi demektir. Düsman zayiatinin çogu Kelali tepeleriyle
    Baltaci deresinin sag ve sol kiyilarinin denize kavustugu noktalarinda
    olmustur. Ondan sonra hatti asli denilen Baltaci deresinin sol kolu
    boyunca Hastikoz, Yaranoz köyleri ve Yiga köprüsü civarlariyle Solakli
    deresi agzinda olmustur.



    Bizim zayiatimiza gelince, bu
    hususta da elimizde hiç bir bilgi yoktur. Düsmana nisbetle zayiatimiz
    az olmakla beraber bir yekün teskil edecek derecede mühimdir. Muntazam
    askerlerimizden baska harbe katilan Solakli ve Baltaci derelerinde
    -birçok kimselerden isittiklerimize göre- sehit olan vatandaslar
    çoktur. Asagi Hastikoz köyü ile Ziheli köyü arasinda bulunan
    sirtlardaki hendeklere varincaya kadar birçok sehitlerimiz gömüsmüs
    bulundugunu isitmistim.



    Evet, birçok vatan asiklari
    kazamizdaki harp sahasinin surasinda burasinda vatanin müsfik
    kucaginda, vatan aski ile canlarini feda edip zevkli uykularini
    uyumaktadirlar.





    ***

    Asikin zevki askindadir, vuslatta
    degil. Vuslat bazan aski söndürebilir. Ancak vatan asiklarinin vuslata
    asklari sönmez, bilakis alevlenir. Çünkü, vatan asiklari için son
    vuslat vatanin sefkatli kucagi olan mezarda vukua gelir. Vatan asiklari
    bu çukurda vuslat zevkini bulurlar.

    ***





    Asik ve
    masukalarda kusurlar bulunabilir, hiç kusuru olmiyan ve kendisine karsi
    daima mütezait bir kuvvetle aski arttiran yalniz sevgili vatandir.
    Bunun için, vatan yolunda can feda edenlere en mübeccel nami veriyoruz:
    (SEHIT).





  12. #262
    Ancumah
    Ziyaretçi

    Standart

    Bu yazi toplam (3453) kez gösterilmistir.


  13. #263
    Ancumah
    Ziyaretçi

    Standart

    en kral OFLU olarak oyumu ancipranoz a kullanayrum


  14. #264
    yaranozlu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.05.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    40
    Mesajlar
    3,988

    Standart



    Bayramda Oftaydim, yine geldim bu lanetli Istanbula. Simdiden özledim Ofu. Ama en yakin (cenaze falan olmazsa) yazin gidecem heralde. Oftan selamlar getirdim size. Buarada bayramin 2. günü STV de bir program vardi. (ofta anonsu yapildi) Program ihtiyaci olan birine yapilan yardimla ilgiliydi. Bu programi hiç tasvip etmedim. Bikere yapilan yardimlar gizli tutulmalidir. Ikincisi ordaki insanlar gerçekten çok güç durumdadir. Ofun imaji bu sekilde zedelenmistir. Sanki biz bu tip programlar yardimiyla ihtiyaci olanlari koruyoruz. Benim bildigim oflular ihtiyaci olana düsünmeden verir, bizim köyde ihtiyaci olanlar korunur ki bütün Ofta böledir. Ama sayin baskanimiz bana göre reklam maksadiyla hos olmayan bir imaj olusturup, yillardir Oflu olmakla övünen bizleri düsündürmüstür. Programidisardan izleyen biri Ofu yoksulluklar içinde bir yer zanneder.Ilginç olan programdan sonra birçok Oflu zaten yardim yapilan aileye tekrar takrar yardim etmistir. Iste olmasi gereken de budur. Halbuki baskanimiz sessiz sedasiz yardimini yapsa ki inaniyorum suanda baska yoksullara da yapiodur, biz de Ofumuzu TVde bu sekilde görmezdik.Oflulara selam olsun...

  15. #265
    ancibranoz
    Ziyaretçi

    Standart



    Aleykum Selam Kardesim. 1 seneyi geçti gidemedim oralara [img]smileys/smiley18.gif[/img]


    "Benim bildigim oflular ihtiyaci olana düsünmeden verir, bizim köyde ihtiyaci olanlar korunur ki bütün Ofta böledir."


    Bu sözünün altina imzami atarim [img]smileys/smiley32.gif[/img]

  16. #266
    corleone - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    25.06.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    1,317

    Standart



    oflu arkadaslara bi soru sorayim, nuhoglu ailesinin ofta hangi köyde yogunlukta oldugunu bilen varsa bi yaziversin... anne tarafindan nuhoglulardan oldugumu yeni ögrenmis bulunmaktayim....


    ayrica ancumah, bu tip postlara gerek yok, yakismiyor...

  17. #267
    uquR Ayaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    18.01.2005
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    362

    Standart






    hayrat hundezde varolduklarini biliyorum


  18. #268

    Üyelik tarihi
    14.01.2006
    Mesajlar
    114

    Standart



    ofluyum gurur duyuyorum [img]smileys/smiley32.gif[/img]delikanlilarin merkezinde oldugum için övünüyorum ve diyorum ki oflu olmak gercekden bir ayricalik kimse alinmasin cüngü ne yazik ki oflu olunmuyo doguluyo[img]smileys/smiley32.gif[/img]

  19. #269
    corleone - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    25.06.2004
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    1,317

    Standart

    Alıntı lazrail61 Nickli Üyeden Alıntı





    hayrat hundezde varolduklarini biliyorum




    tesekkürler arkadasim...

  20. #270
    uquR Ayaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    18.01.2005
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    362

    Standart






    gerçi süleyman abi daha iyi bilir...o gelsin sorariz yardmici olur,


    Alıntı corleone Nickli Üyeden Alıntı
    Alıntı lazrail61 Nickli Üyeden Alıntı





    hayrat hundezde varolduklarini biliyorum




    tesekkürler arkadasim...

  21. #271
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Faik Yılmaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01.09.2004
    Nereden
    Trabzon
    Mesajlar
    24,563

    Standart

    ula uskalar cumapazari ve ugrlu beldesi civarindan olanlar varmidur buralarda. bakarsun ekraba çikaruk.

  22. #272
    Yönetim Kurulu Mollasalihoğlu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    03.07.2004
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    18,174

    Standart



    OF'un özelligidur


    bir adim önde durur [img]smileys/smiley36.gif[/img]tartismaya gerek yok

  23. #273
    Emorfo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.05.2004
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    6,422

    Standart



    [img]smileys/smiley4.gif[/img]


    bölgeyi geçtik ilçe ayrimciligi yapmayalim... Oflular hariç )Edited by: Emorfo

  24. #274
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Faik Yılmaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01.09.2004
    Nereden
    Trabzon
    Mesajlar
    24,563

    Standart

    Alıntı Emorfo Nickli Üyeden Alıntı


    [img]smileys/smiley4.gif[/img]


    bölgeyi geçtik ilçe ayrimciligi yapmayalim... Oflular hariç )


    [img]smileys/smiley36.gif[/img][img]smileys/smiley36.gif[/img][img]smileys/smiley36.gif[/img]

  25. #275

    Üyelik tarihi
    23.02.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    43
    Mesajlar
    3,440

    Standart



    Alıntı Ancumah Nickli Üyeden Alıntı


    AVNI PASA, ALANO SAHOT KÖYÜNDE


    Subat ayinin sonlarinda bir aksam geç vakit uykuda iken, bir ses: Hasan Efendi... Alano Makot köyünden dostumuz Karvon oglu Dursun Efendi: Avni pasa, heyeti ihtiyariye ile sizi, Velizade Dursun Beyin evinde simdi istiyor. Yari gece vaktinde ani olarak bu isteyis ne ola, diye düsündük. Velizadenin evine vardigimiz zaman meydanda kimseler yoktu. Avni Pasa ise uyuyordu. Biz de Samlioglu Mehmet Efendinin evinde geceyi geçirip, sabah erken Avni Pasa, evin arkasinda bahçede bir sandalyede otururken huzurlarina vardik. Yiga Rum heyeti ihtiyariyesi de beraberdi. Kendimize takdim edince su sözleri söyledi : Burada düsmanla harp edecegim. Askerlerimle harp etmek isteyenlere silah verecegim. Harp etmek istemiyenler olabilir, onlar da askerlerim için cephane tasisinlar. Bunu da yapamiyorlar olursa, askerlerim için istihkam kazsinlar. Bunu da yapamam diyen olursa askerlerine dua etsinler. Bunu da yapamam diyenleri, vallahi asarim, billahi asarim, dedi. Ve bize müsaade ett

    Bu sözleriyle Pasa, kimseyi cebren harbe sevketmiyecegini , hatta asker firarilerini bile arayip takip etmek fikrinde olmadigini anlatmis oluyordu. Çünkü durum bu gibi hareketlere müsait degildi. Bir memleket halki bu gibi felaketli zamanlarda, cebren degil, vatan aski ile harekete gelmelidir. Zorla is göreyim derken tehlikeli bir durum meydana gelebilir. Nitekim Pasanin tedbiri iyi netice verdi. Harp baslar baslamaz, memleket evlatlarinin mühim bir kismi, vatani kurtarmak yolunda içten gelen bir askla savastilar. Ne fayda ki, bulundugumuz asirda intizamsiz harekete gelen vatan evlatlarinin muntazam düsman kuvvetlerine karsi muvaffakiyetleri mahdut oldu.





    Bu metnin tamami oflular.com sitesitesinden alinmistir ve o sitedeköyümün isminigördügümdetüylerim diken diken olmustu. (Alona-sahot benim köyüm olur.)

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. BMN | Of ve Çevresi
    Konu Sahibi Barış Forum Ganita
    Cevap: 57
    Son Mesaj : 04.07.2006, 12:21

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •