ugur:2
metin: 0
benim oyum ugura nede olsa annem'de haksali..
ben çekimser olarak oy kullanacaktim ama köylüm kerimof61 ugur diyorsa vardir bunda bir is bende ugur diyorum....
ooo saolasiniz abile ama metin abinin yeride baskadir gonlumuzde[img]smileys/smiley2.gif[/img]
Arkadaslar seçim sonuçlari 2010 yilinda açiklanacak [img]smileys/smiley17.gif[/img]
Arkadaslar BMN deki ilk yazim Of basligina tabiiki [img]smileys/smiley1.gif[/img]
Selamun Aleykum OF'un büyük insanlari [img]smileys/smiley2.gif[/img]
Yasasin Of Cumhuriyeti [img]smileys/smiley17.gif[/img]
aslanim ançipranoz konuss herhalde her konuyu oflu acar ve o kabatir[img]smileys/smiley36.gif[/img] oflu olmak bir ayricalik [img]smileys/smiley2.gif[/img]herkes olamaz .
gel kardes [img]smileys/smiley2.gif[/img]of seni ve senin gibi oflulari bekliyo [img]smileys/smiley2.gif[/img]yasasin of cumhuriyedi [img]smileys/smiley32.gif[/img]
[img]smileys/smiley32.gif[/img]ben kimseyi tanimadigim için oyum bütün oflulara [img]smileys/smiley32.gif[/img]çünkü onlar oflu ve yerleri bambaskadir
Selamun Aleyküm
OF Lu olamk bir insanin dünya hayatinda
yasabilecegi en büyük ayricaliktir ALLAHA sükür bunuda yasiyoruz
kim se unutmasinki
Son KALE OF dur
Dünyanin merkezi OF dur Canimiz sanimiz OF umuz bastacimiz ...
Of Muharebeleri
1331
rumi senesinin Subat ayinda, Türk''ün ezeli düsmani olan Ruslar''in,
Lazistan tarafindan ilerlemekte olduklarini haber aliyoruz. Halk telas
ve endise içerisindedir. Erzurum''un düsmesi üzerine Trabzon Valisi
Cemal Azmi Bey, bir beyanname nesrederek halkin, Yerosun arkasina
geçmesi gerekli oldugunu ilan ediyordu. Böyle bir beyanname nesretmesi
manali idi: Trabzon''un düsman eline düsmek ihtimali belirdigini ilan
demek oldugundan, halkin maneviyati üzerine fena tesir birakmis ve
herkes aile ve çocuklarinin selameti çarelerini ciddi bir surette
düsünmege baslamakla beraber su noktalar üzerinde ciddiyetle duruyordu:
Hicret etmek veya etmemek... Halkin bu fikri üzerine bazi sayialar
müessir oluyordu. Bu da su idi: Rus askerleri, isgal ettikleri
memleketin ahalisine fenalik yapmiyorlar. Diger bazi sayialara göre de
Rus askerleriyle bulunan Ermeni askerler her türlü fenaligi yapiyorlar.
Bu sayialar karsisinda bilhassa köylü ve fakir halk sasirmis haldedir.
Ric''at etmekte olan askerlerimiz hakkinda sarih bir bilgi yoktur.
Of''ta düsmani durdurabilecek derecede bir kuvvetimiz gelebilecek
midir? Ric''at etmekte olan askerlerimiz büyük bir is görebilecekleri
yolunda süpheli mütalaalar yürütülüyor. Memleket halkinin harbe istirak
etmesiyle bir kuvvet meydana gelebilirse de, silah, cephane nereden ve
nasil tedarik edilebilecektir? Silah tedariki mümkün oldugu taktirde,
talimsiz basibozuk askerler, muntazam Rus askerlerine karsi ne
yapabilirler?..
Iste düsman henüz Rize''ye gelmeden halk bu gibi laf ve düsünceler
içerisinde çalkanip durmakta iken, birdenbire bir haber: Ruslar
Rize''yi isgal ettiler... Hiç bir mukavemet görmeden Rize düsman eline
düstü.
Of kazasina karsi düsman cephe kurarken, ric''at eden
askerlerimiz de aç ve yorgun bir halde tahminen 2000-2500 kadar,
Baltaci deresinin sol tarafina vasil olabilirdiler. Bu siralarda idi
ki, Avni Pasa, Lazistan havalisi kumandani sifatiyla gelip Baltaci
deresini harp hatti olarak kabul ve müdaafa tertibati almaga basladi.
Halbuki daha evvel Iyidere (Kalopotamos) nin harp hatti olacagi
söyleniyordu.
Ileride bahsedilecegi veçhile;pasa, Alanosahot*
köyünde iken müdafaa tertibatinin söyle alinacagi söyleniyordu: Sag kol
Maki bogazi, zayif bir kuvvetle müdaafa edilecek, sol kol deniz
kenarinda Baltaci deresinin sol kiyisinda mevzi alacak ve bu kol harbin
mukadderati üzerine müessir olabilecek ehemmiyette oldugundan, fazla
kuvvet buraya tahsis edilecekti. Hattin merkezini Korkot, Yiga,
Alanosahot köyleri teskil edecek ve bu merkez de harp durumu icabi pek
tehlikeli sayilamayacagindan hafif kuvvetlerle korunacakti.
25 kilometre kadar tutan umumi cephe böylece kurulacagina göre, Baltaci
deresinin mühim bir kismini ihtiva eden Hundez, Haksa; Keler, Kono,
Çalik, Kalant, Kelali gibi köyler harp etmeden düsmana terkediliyordu.
Bilahare anlasildigina göre, harp plani- icabi hale göre- su sekle irca
edilecekti: Harp hattinin sol kanadi tesbit edildigi gibi kalacak,
merkez ve sag kanat hakkindaki karar muvakkat olup- harbin alacagi
sekle göre- Yavas yavas düsmani oyalayarak Baltaci deresinin sol koluna
meyledilerek, harp hatti- Kirinda, Makidanos, Korkot, Yiga, Alanolar,
Uksul, Ancibranos köylerini düsmana birakmak suretiyle- Hastikos,
Yaranos, Yavan, Miço, Balaban köylerinden geçerek Kontar geçidini
tutacakti ve netice de böyle oldu.
Bu duruma göre Çös dagi
merkezi teskil edecek, saginda Kontar geçidini müdafaa ederken, Yiga
köprüsünü müdaafa için de ileri hatlar kurarak istihkamlar vücuda
getirecekti. Sol kanat kaydedildigi gibi yeni Baltaci deresinin-deniz
kenarinda sol sahili ve harbin talihini tayin için birinci derecede
önemli olarak kalmisti.
HARP BASLIYOR
Yukarida izah edildigi sekilde, kumandanlik Of''ta hazirlanirken düsman
Rize sehrini harpsiz geçerek, salihden daglara dogru Baltaci deresi
köyleri karsisinda müstakim bir hat üzerinde- halki korkutmak için
olacak -gece yaktiklari atesle gündüz de bu ateslerin dumanlariyle halk
üzerine korkutucu bir dehset saliyorlardi.
Korkulu ve
endiseli olan bugünlerde kaza merkezine geliyorum, edindigim malumat:
Iyidere harp hatti olacagi merkezindeydi. Biz de böyle arzu ediyorduk.
Filvaki böyle olacak olsa, Baltaci deresi hattin arkasina kalacagina
göre harp felaketlerinden bir derece olsun selamette kaliyor ve bu
taktirde deremiz halki düsmanla daha cesurane çarpisabilirdi.
Bir zabitle,- merkezden düsünülen harp hatti yakininda bulunan Kono,
köyüne gitmek üzere- yollandik. Baltaci deresinde geçip yukariya dogru
giderken ilkbaharin serince bir havasi vardi, yolun yukari tarafinda
kuytu bir yerde çimen üzerinde Eskipazar köyü müderrisi Hursit Efendi
merhumu, yaslanir bir durumda gördük. Her zaman tanisip görüstügümüz bu
zata selam verdik. Nereye gidiyorsunuz? diye sordu. Durumu kisaca
anlattiktan sonra: harp edecegiz, düsmani memlekete sokmiyacagiz,
dedim. Hoca: Of kazasinin hepsini sana vereyim, sen çalisip adam
olmazsan neye yarar, dedi. Ne demek istedigini anladim, arkadasim
zabit, hocanin bu lafindan bir sey anlamayip bana sordu: "Hoca ne
diyor?" "Hoca, dünya islerinden bihaberdir, baska sahalardan dem
vuruyor" dedim ve hemen yolladim. O da tabii beraber yollandi.
Hoca, hükümete karsi küskün oldugunu, halki çalistirmasini bilmeyen bir
hükümetin gelebilecegini, ima ediyordu. Hocanin bu fikrini zabit
arkadasim anlayabilseydi, belki hocanin hakkinda sevimsiz bir harekette
bulunacakti. Zaman nakitti.
Kono köyüne vardigimiz zaman
anladik ki, harp hatti Baltaci deresinde kurutulacaktir. Bu taktirde
köyümüz, hatta evimiz tam hat üzerine geliyordu. Hemen arkadasim zabite
veda ederek evime geldim.
AVNI PASA, ALANO SAHOT KÖYÜNDE
Subat ayinin sonlarinda bir aksam geç vakit uykuda iken, bir ses: Hasan
Efendi... Alano Makot köyünden dostumuz Karvon oglu Dursun Efendi: Avni
pasa, heyeti ihtiyariye ile sizi, Velizade Dursun Beyin evinde simdi
istiyor. Yari gece vaktinde ani olarak bu isteyis ne ola, diye
düsündük. Velizadenin evine vardigimiz zaman meydanda kimseler yoktu.
Avni Pasa ise uyuyordu. Biz de Samlioglu Mehmet Efendinin evinde geceyi
geçirip, sabah erken Avni Pasa, evin arkasinda bahçede bir sandalyede
otururken huzurlarina vardik. Yiga Rum heyeti ihtiyariyesi de
beraberdi. Kendimize takdim edince su sözleri söyledi : Burada düsmanla
harp edecegim. Askerlerimle harp etmek isteyenlere silah verecegim.
Harp etmek istemiyenler olabilir, onlar da askerlerim için cephane
tasisinlar. Bunu da yapamiyorlar olursa, askerlerim için istihkam
kazsinlar. Bunu da yapamam diyen olursa askerlerine dua etsinler. Bunu
da yapamam diyenleri, vallahi asarim, billahi asarim, dedi. Ve bize
müsaade ett
Bu sözleriyle Pasa, kimseyi cebren harbe
sevketmiyecegini , hatta asker firarilerini bile arayip takip etmek
fikrinde olmadigini anlatmis oluyordu. Çünkü durum bu gibi hareketlere
müsait degildi. Bir memleket halki bu gibi felaketli zamanlarda, cebren
degil, vatan aski ile harekete gelmelidir. Zorla is göreyim derken
tehlikeli bir durum meydana gelebilir. Nitekim Pasanin tedbiri iyi
netice verdi. Harp baslar baslamaz, memleket evlatlarinin mühim bir
kismi, vatani kurtarmak yolunda içten gelen bir askla savastilar. Ne
fayda ki, bulundugumuz asirda intizamsiz harekete gelen vatan
evlatlarinin muntazam düsman kuvvetlerine karsi muvaffakiyetleri mahdut
oldu.
Ayni gün Ziya bey isminde bir tabur kumandani,
taburiyle beraber dag eteklerinden ricat ederek, askerlerini Ruslara
kaptirmadan Selamet Avni pasanin huzurlarina gelmisti. Pasa, bu taburu
teftis ettikten sonra etrafini çevreliyen kalabalik bir halk kütlesi de
hazir oldugu halde, askerlere karsi su hitabede bulunmustur. Askerler,
sizi sag canaha, deniz kenarina gönderiyorum; orada kahramanca düsmanla
harp edeceksiniz. Her kim bana bir düsman sapkasi getirirse, kendisine
yirmi kursun= bir gümüs mecidiye verecegim. Bir düsman tüfegi getirene
bir altin verecegim. Bir düsman kulagi getirene bes altin verecegim"
dedikten sonra müessir bir lisanla su sözleri ilave etti: Askerler, ben
bu kadar mükafat verebilirim. Vatan için harp eden sizlere Allah daha
çok seyler verecektir.
Bu sözler, dinleyenler üzerinde çok iyi bir tesir birakti.
Bu sirada süratle bir süvari gelerek, atindan inip dogru pasanin
huzuruna resmi selamini ifa ettikten sonra, pasa, süvari ile konusmaya
basladi. Bulundugumuz yer, konusulan sözleri isitmekten uzakti. Ancak
konustukça Pasa hiddet etmeye basladi ve nihayet kamçi ile süvarinin
basina vuruyor, vurdukça hiddetinin arttigini görüyorduk. Birden bire
Pasanin sesi gürledi: "Bana bir kaç tane asker getirin, bunu idam
edecegim!" diye haykirdi Kalabalik halk, dehset içinde kaldi. Pasanin
hareketi ciddi görünüyordu. Valizade merhum Dursun bey sefaatte
bulundu. Süvari de söylece yalvarmaya basladi: "Pasam, korktum,
gidemedim, müsaade buyurun gideyim, alayim." Meger düsman geldigi
yerlere yakin telefon telleri varmis. Süvariyi bir kaç neferle
göndermis, düsman gelmeden telleri alip çikarmasini emretmis. Süvari
ise, telefon telleri bulundugu yerlere yaklasinca, yakininda patlayan
silah seslerinden korkarak dönmüstü. Pasa, süvariye hitaben: "Simdi
alip geleceksin, yoksa seni öldürecegiz," dedi. Bunun üzerine süvari
atina atlayarak gitti. Pasa da katirina binerek karargah yaptigi Yavan
köyüne gitmek üzere yollandi. Bizde evimize döndük.
AVNI PASA BENI YAVAN KÖYÜNDEKI KARARGAHINA ÇAGIRIYOR
Alano Sahot köyünden döndükten bir gün sonra, birisi gelerek: "Seni
Avni Pasa, Yavan köyünde istiyor," dedi. Vardigim zaman Pasa yukari
Yavan köyünde, Molla Ali Oglu Tahir''in evi önünde, elinde dürbün,
erkani harbiyle düsman bulundugu sahalari tetkik ediyordu. Kim oldugumu
anlatarak kendimi taktim edince: "Evet, size sol cenaha kaymakam Tevfik
beyin yanina gönderecegim; askerlerimize nasihatta bulunacaksiniz,"
dedi. " Beni bu vazifeye tayin ettiginize dair elime bir vesika
vermenizi rica ederim," dedim. "Erkani harbina hitaben yaz," dedi.
Gayet parlak cümlelerle havi bir vesika yazip pasa imza ettikten sonra
bana verdi. (335 senesinde Samsunda Andavalli Hurdavat magazasinda bir
is için dolasirken yankesici, isbu vesikanin bulundugu cüzdani
asirmakla, benim için çok kiymetli bir hatira tasiyan bu vesikadan
mahrum oldum.)
OF''TA HARP BASLADI
331
Subat sonlaridir. düsman Iyidereyi geçerek, sag çahimiza dogru -Keler
Harvel istikametinde - yaylim atesleriyle bir tehdit taarruzuna
giristi. Sol canahimizda yine Iyidereyi geçerek, Kono köyü ile Kel Ali
istikametine dogru küçük mikyasta bir kesif taarruzunda bulundu ise de,
gönüllülerle bazi küçük müfrezelerimizin baskinlari ile, düsmanin bu
taarruzlari püskürtülerek Iyiderenin ötesine atilmistir. Bu harekata
bizzat istirak etmis bulunan Zirh Oglu Haci Yusuf, vak''ayi ayni
sekilde anlatmistir. Ikinci defa düsman daha fazla kuvvetlerle ayni
istikametlerden kesif taarruzlarinda bulundu. Sag cenahta, Maki
bogazinda müdafaada kaldik. Dolayisiyle, düsman Hundez köyü ve
havalisini isgal etmis oldu. Kono köyü tarafindan ilerlemedi. Sol
cenahta siddetli bir taarruzla Kemali tepelerini tuttuktan sonra bizim
taarruzumuz basladi.
Bu esnada idi ki, aldigin vazife mucibi,
sol senah karagahina geldim. Denize nazir, Arslan adinda bir zatin
evini karargah yapan kumandanin huzuruna gelerek vesikami gösterip,
kendimi taktim ettim. Iltifat gösterdi.
Ahmet Tevfik Avni
adinda olan bu zat, faal bir askerdir. Bu hengamelerlede bir aralik Of
kasabasinda Rize tüccarlarindan Zirh Oglu Emin efendiyi- Ruslar namina
casusluk yapiyor diye- tabanca ile öldürmüstü.
Kumandanin
yaninda oturuyorum, bana karsi tevercüh gösteriyordu. Gönüllüler
bilhassa Solakli deresinde akip gelmekte idi. Kelali tepesinde müthis
tüfek harbi olmaktadir. O zamani yasayanlar bilirler ki, bu tüfek harbi
gönlerce dehsetini muhazafa ederek devam etmistir.
Karargahta
son derece faaliyet vardir. Cephede harp eden askerlerimize cephane
kavusturmak hususunda fevkalade gayret sarfedilmektedir. Baltaci
deresinin denize yakin sag sahilinden Kelali tepelerine dogru yayilmis
askerlerimiz taarruz halindedirler, tepeler düsman elindedir.
Aksam geç vakit gelen gönüllülere hitabede bulunuyorum: Durumu izah
ederek, vatan müdafaasi yolunda harbin fezailine dair müessir sözler
söylüyorum. Benden sonra bazen kumandan Tevfik Bey, beni göstererek, bu
hocaya söyledi, ben de askerce söyliyeyim, deyip, asker demek, itaat
demektir. Harplerde zaferi temin eden birinci amil, askerin itaatidir.
Küçük bir itaatsizlik, büyük bir felaket getirebilir, yolunda sözler
söylüyordu.
Gelen gönüllü kafilerini bölük zabitlerinin
idaresinde hemen Kemali tepelerine dogru sevkediyordu. Memlekette tam
kaynasma ve vatanperverlik havasi esiyordu. Bulundugumuz yerden harp
sahasina dogru bir hat çekecek olsak, dört kilometreden fazla degildir.
Arada Baltaci deresi vardir. Bu günün aksaminda geç vakit, kumandan
ates hattina kadar giderek teftiste bulundu. Avdetinde durum hakkindaki
sualine: Taarruz halindeyiz, zayiatimiz, on kadar sehit saydim,
cevabinda bulundu. Kumandanin bu beyanatina göre zayiatimizin daha çok
olmasi lazim geliyordu. Çünkü cephenin her tarafini gezip göremedigi
muhakkakti.
Kumandan Tevfik Bey, Avni Pasa ile telefonla
görüstükleri bazi zamanlarda yaninda bulunurken taarruz halinde
oldugumuz anlasiliyordu. arkadaslik yapmakta oldugumuz bir zabitemize:
bu nasil taarruzdur, top yok, makineli tüfek yok, dedim; cevaben bu
kesif taarruzudur. Simdilik ne düsman, ne de biz top ve makineli tüfek
kullanamayiz, dedi.
Kemali bayirlarinda askerlerimizin nasil
yayilip savastiklarini bulundugumuz yerden görüyoruz. Arada bazi
gönüllülerimiz martin tüfekleri kullaniyor, barutlu fisek dumanlari
kendilerini örtüyordu.
Askerlerimizin cesurane savaslarina
ragmen bir tüfek Kemali tepelerinden düsmani söküp atamiyorlardi. Bu
husustaki mütalaalar su nokta üzerinde toplaniyordu: Hakim bir mevkide
tamamlanmamis bir bina vardir. Düsman askerleri bu tas binanin
içerisine saklanmistir. Bunlari buradan çikarip atanmadigimiz için
taarruzumuz inkisaf edemiyor. Kumandanin yayindayim, Avni Pasa durumu
izah ederek, Of kaza merkezinde bulunan tek bir küçük topun karargaha
gönderilmesiyle natamam binanin topla yikilmasi temin edilirse Kelali
tepelerindeki düsmani söküp atmak mümkün olacaktir, dedigi zaman
inlisaf edemiyen taarruzumuz hakkindaki mütalalarin dogru oldugu
anlasildi. Kumandanin, Avni Pasaya keyfiyeti arzetmesinden bir saat
sonra top gelmistir. Topun basinda bulunan zabiitmizi yakindan görünce,
çok büyük teessür duydum. Vatan evlatlari, vatan ugrunda nelere
katlandiklarini anlamak, anlatmak hususunda bir misal teskil ediyordu.
Bu zabitin yakasinda olan kir, kadarini hiç bir yerde görmemistir.
Saçlari, yüzü kir ve toprak içerisinde idi. Gayet çevik ve azimli olan
bu zat, hemen topu ve parçalarini hayvanlarin üzerinden
indirip,cephaneleri hazir duruma getirdikten sonra, topu hedef için
uygun bir yerde, fundaliklar arasina yerlestirirken yanindaydim,
heyecanim her an artmaktadir. Simdi top patlayacak, gözümüzün önündeki
binanin duvarlari yikilip, yakininda taarruz halinde bulunan
askerlerimiz hücum ederek düsmani kovalarken görecegiz. Topu, ates
edecek duruma getirmek için çalisilirken dikkatle ilgilenmem, zabitin
dikkat nazarini çekmis olacaktir ki, gel bak, nasil nisan aliyoruz,
dedi. Topun önünde bir dürbün vardir; bakildigi zaman arpacigin
üstünden görülecek nokta hedeftir, diye, gösterdi. Zaman müsait
olmamakla beraber bunu görmek benim için merakli bir sey olmustu.
Hazirlik tamamdir, heyecanimiz son haddine gelmistir. Lakin ne çareki,
kara yüzlü talih yüzümüze gülmemistir. Mevsim icabi bir ses
geldi,hedefi kapadi. Bu durum karsisinda hepimizin kalplerini de keder
kapladi.
Topu idare eden zabitin faaliyeti sektedar
olmamisti. Yanina gelip: Hasbelicap ric''at etmek istersek sahilden
baska üst koldan topu kaçirabilecek yol var midir? Katir tirnagi
tutacak bir yol benim için kafidir, diyordu. :Bu hususta malumat
aldiktan sonra anlatiyor: Bu toplar on tane idi. Hepsi düsmana kaldi.
Yalniz ben, birçok tehlikeleri göze alarak bunu çikarabilirdim...
Zabit ric''at halinde yollar üzerinde bulunmamiza ragmen, topu tasiyan
hayvanlar gayet besliydi. Kahraman zabit mütemadiyen neferlere talimat
veriyor, hayvanlara ot verdiriyor. Biraz oturup istirahat etmek gibi
bir sey hatirina gelmiyordu.
KELALI TEPELERINE DOGRU TAARRUZUMUZ GEVSIYOR.
Topun gelmesinden bir gün sonraki, 332 senesinin Mart ayi
iptidalaridir. Sis yok, fakat top da meydanda yok. Bulundugumuz
mahallin güneyindeki arka tepelere nakledildigini söylediler.
Taarruzumuz müdafaa haline inkilap ediyor, durum iyi degildir.
Bir gün karargahta kumandanin bulundugu binanin önündeyiz. Baltaci
deresi tarafindan bize, karargaha dogru bir çocugun kollarina iki kisi
girmisler, geliyorlar. Yanlarina kostum: On alti yaslarinda bir çocuk,
ayagi sarilidir, üzerine pek basamiyor, topalliyarak yanlarindakilerin
yardimiyle geliyor. Ve mütemadiyen söyle diyordu: Yaramin ehemmiyeti
yoktur, daha harp edecektim, beni birakmadilar. Çocuk, yarali oldugu
halde göstermekte oldugu kahramanca cesarete herkes hayranlikla
bakiyordu.
Kahraman Of evlatlarini, Of muharebelerinde bu
çocuk temsil etmistir. Gerek Rize semtinde, gerek Sürmene taraflarinda
düsman durmadan yoluna devam etmis iken, Of''ta 20 gün kadar ugrasmak
zorunda kalmasinin sebebini, memleket çocuklarinin bu gibi
kahramanliklarinda aramaliyiz.
Çocugu kumandanin huzuruna
getirdiler, aferin oglum, deyip iltifat gösterdikten sonra ,
Sürmene''deki hastaneye gönderin, dedi. Çocuk, benim yaramin ehemmiyeti
yoktur, müsaade buyurun köyüme gideyim, anamin yaninda iyi olurum dedi-
Hakikaten çocugun ana kucaginda bulunmasi yakisiyordu- Bu durum
karsisinda ben de kumandanin yüzüne bakarak, lisani halimle, çocugun
ricasi maslahata uygun oldugunu ima ettimse de, kumandan muvafakat
etmeyip, hastaneye gitmesi lazimdir, dedi.
Bu çocugun adi,
köyü hakkinda o zaman not almadigima hala müteessirim. Ancak bilahare
ögrendigime göre, su sarki gibi seyler bu çocuk hakkinda söylenmis
imis. Eger bu söylentiyi hakikat olarak kabul edersek, çocugun adi
Osman''dir.
Osman vuruldu ölmedi,
Düsman önünden dönmedi,
Cenkler hevesi sönmedi,
Allah için hep ileri,
Allah için dönmem geri.
Osman diyor dönmem geri,
Yok eyleyin düsmanlari,
Aglatmayin anneleri,
Allah için hep ileri
Allah için dönmem geri.
Yine bügünlerde Kemali tepelerinde müthis tüfek muharebesi olurken biz
Arslan''in evinde bir odada zabit arkadaslarla konusuyoruz, birdenbire
yakinimizda bir top sesi isitildi. Bizim topumuzun atese basladigini
sanarak hep birden disari firladik, memulümüzün hilafi bir düsman
gemisi tam Baltaci deresinin önünde, Kelali bayirlarinda harp eden
askerlerimize karsi top atesine baslamisti. Az zaman sonra bu
havalideki evlerden bazilari yanmaga baslamistir. Evvela evden bir
duman çikiyor, biraz sonra alev görülüyordu. Böylece az zaman zarfinda
müteaddit evler yapmaga baslamistir. Harp eden askerlerimizin arkasinda
yapilan bu harekete karsi askerlerimizin silah sesleri seyreklesmege
basladi. Biz ise çalilar arasindan olup bitenleri seyrediyoruz. Bu
esnada kumandan Teyfik Bey faaliyettedir. Dere agzinda bulunmakta olan
bölük kumandanlarina emirler veriyordu. Yanina yaklastigim zaman
telefonla dere kenarindaki bir zabite söyle söylüyordu: Eger düsman
denizden asker çikarmiya tesebbüs ederse, efradi hatti asliye aliniz-
Bizim bulundugumuz sahadir- Böyle bir tesebbüste bulunmazsa,
bulundugunuz yerde sebat ediniz.
Bu arada bir sey yazip bir
nefere vererek, hemen kos, getir, dedi,- top seslerinden olacak-
neferin telas gösterdigini görünce, vakur bir sesle nefereur, ne
oluyor; sogukkanli ol! dedi. Nefer kendini topladi ve yürüdü.
Düsmanin top atan gemisi bir aralik toplarini bizim tarafa çevirdi.
Tepe bize karsi siper vazifesini görüyordu ise de, patlayan sarapneller
aksi tarafa dogru geliyor ve civarlarimiza düsüyordular. Yakinimizda
bulunan istihkam neferleri yarlarin altlarina sinerek neticeyi
bekliyorlardi.
Bu hengamedeydi ki kumandan beni çagirip: Git,
aileni hattin arkasina çikar, dedi. (Evvelce, evimin hat üzerinde
bulundugunu, anam, babam, çocuklarim evde olduklarini; çikmak icap
ettigi zaman malumat vermelerini kendilerinden rica etmistim.) Bu ihtar
üzerine dakika kaybetmiyerek kumandana ve diger zabit arkadaslara veda
ederek süratle bayirdan asagiya yürüdüm. Irmaga inip kosar adimlarla
tepeye tirmanirken, isabet eden güllelerden bazi agaçlarin yikilmis
hallerini tedehhüs edip seyrederek süratle uzaklasip top manzili
haricine çiktim.
BIR MUAMMA
BIR IHTIYAR KADINLA BIR SILAHLI GENÇ
Yoldan biraz uzakta, ilk baharin verdigi nes''eile yaprak ve
çiçeklerini göstermege baslayan güzel bir agacin altinda ihtiyar bir
kadin, önünde ayakta bulunan bir silahli gence bir seyler söylemekte
oldugunu gördüm. Ne konustuklarini anlamak ve biraz da dinlenmek üzere
yanlarina yaklastim. Ihtiyar kadin yanlarina geldigimi görünce, gence
söylemekte oldugu lafini keserek, sert bir bakisla bana dedi ki: Nereye
gidiyorsun? Halimi, nereden gelip nereye gitmekte oldugumu anlattim.
Hiddetle: Vatan elden gidiyor, sen ne konusuyorsun, dedikten sonra yine
gence dönerek söylemekte oldugu sözlerine söylece devam etti:
Moskof geldi yurdumuza dayandi,
Süngüleri bagrimiza dayandi,
Kelalinin sirti kana boyandi.
Türk kizlari tasalandi, utandi.
Kos yigidim namusun var, dinin var,
Aglayanlar arasinda anan var.
Maki bogazinda cenkler oluyor,
Kahpe düsman yine hücum ediyor.
Silah seslerinden dag tas inliyor.
Camilerin, mekteplerin agliyor.
Kos yigidim namusun var, dinin var,
Aglayanlar arasinda anan var.
Genç silahli, kadinin bu sözlerinden o kadar büyük teessüre kapilmisti
ki, benim tarafima hiç bakmiyordu, ben ise bu ihtiyar kadinin bana
karsi gösterdigi sert muameleden teessür ve hayret içerisinde idim.
Kadin, camilerin, mekteplerin agliyor, dedigi zaman, müthis sadasiyle
beni titrettigi gibi elleriyle,memleketin her tarafini gösterir gibi
isaretler yapiyor ve aglayarak arasinda anan var, dedigi zaman, elini
gögsüne getirip kendini göstermesi de yine beni gayri ihtiyari
aglatiyordu. Karsisindaki genç ise, bu son sözleri üzerine gözlerinden
yaslar dökerek sahile dogru son süratle uçup gitti. Bense utanmis ve
teessürlere garkolmus bir halde kadinin yanindan uzaklasip yoluma devam
ettim.
Of''ta cereyan eden muharebelerin en mühim noktasini
teskil eden sol cenah, deniz kenarindan ayrildiktan sonra -gerek
müsahede ve gerek mesmuat kabilinde olsun- malumatimi yazmaga devam
ediyordu:
Kelali muharebelerine silah elinde bizzat
katilanlardan Nuh oglu Aganin anlattiklarina göre: Hundez köyünden
Kalali harbine katilan 60 kisi kadar olup bunlarin aralarinda Nuh oglu
Esat Aganin oglu Ali Aga ile Demirci oglu Izzet de bulunmaktaydi.
Kitalara mensup zabitlerin idarelerinde günlerce Kalali tepelerine
hücumlarda bulundularsa da düsmani tepelerin arkasina atmak mümkün
olmamistir. Bu hücumlar sirasinda Hundezli Haci Osman oglu Ahmet, vatan
ugrundaki sehitlere katilmistir.
Bu beyanatta gösteriyor ki,
Of kahramanlarinin Kelali tepelerine karsi yaptiklari hücumlarda,
Muntazam askerlerimizle beraber son gayretle çarpismislar fakat gün
geçtikçe düsman yeni kuvvetler alarak galebeyi temin etmistir. Bilhassa
deniz tarafindan, harp gemilerinden gördügü yardim sayesinde
kuvvetlerimizi ric''ate mecbur etmistir. Eger düsman denizden yardim
görmemis olsaydi, Of muharebeleri daha günlerce devam edebilirdi.
KELALI TEPELERINE KARSI YAPILAN TAARRUZUMUZUN HEDEF VE GAYESI
Of cephesi kumandanliginin -oldukça zayiatimizi mucip olan- Kelali
tepelerine karsi yaptirmis oldugu taarruzdan hangi neticeyi elde etmek
istiyordu? - Bu muharebeler arasinda meshur, Deli Halit Pasanin da
Bayburt cephesinden ayrilarak Of muharebesini bir müddet idare etmesi,
bu cepheye verilen ehemmiyeti gösterir- düsmani Kelali tepesinden atip
Iyidereyi geçerek Rize''yi istirdat etmek gibi bir gaye takibettigine
pek ihtimal veremez . Ancak bu taarruzla gün kazanmak suretiyle arkadan
takviye almaga imkan bularak düsmani bu cephede durdurmak istiyordu.
Çünkü Çanakkale''den gelmekte olan askerler yaklasmakta idi. Bir de bu
cepheye top kavusturulmak isteniyordu.
Evet, kumandanlik bu
elverisli düsüncelerle düsmani Kelali tepelerinde bir müddet
durdurabilmistir. Çanakkale''den veya ihmal edilmek mecburiyeti hasil
olan bir cihet vardi ki, o da düsmanin deniz kuvvetine karsi tedbir
almakti.
Düsman karadan askerlerimize karsi aciz kalinca
deniz kuvvetlerine basvurarak karadan ve denizden askerlerimizi iki
ates arasina alinca, kumandanligin bütün tasavvurlari suya düsmüs oldu.
Cepheden ayrilip eve geldigim zaman herkesi heyecan içinde
buldum. Köyümüzün halki hicret telasesinde ve cephe arkasina esya
nakletmekle mesguldü. Rum vatandaslarimiz hicret etmiyeceklerine göre
bunlarin evlerine esya tasiyip kurtarmak gibi hareketler görülmekte
idi. Düsman ise Çalik köyü istikametine dogru Miriç ogullarinin
mahallesi arkasindaki tepelerden Kuriç köyüne dogru top atmaga
baslamisti. O civarlardan düsmanin müteaddit makineli tüfek sesleri
geliyor, artik bizim köyümüz de cidden tehlike sahasina giriyordu. Sag
cenahtan, Maki bogazindan düsman taarruz ediyor ve bu cephenin de
tehlikede oldugunu haber aliyoruz. Maki cephesinde bir mitralyözümüz,
taarruz eden düsmana ates ediyor ve zayiat verdiriyor. Bu cenahi
müdafaa eden kumandan, Avni Pasaya haber göndererek, hemen
arkaniharbinin, bulundugu noktaya gönderilmesini istiyordu. Bu haberler
sag cenahta durumunun iyi olmadigini gösteriyordu.
Kuriç
kilisesi civarinda harp eden gönüllüler, düsmanin top, mitralyöz,
ateslerine mukavemet edemiyerek ric''at etmekte olduklarini, evimizin
yaninda görüyoruz. Bu ric''at edenlerden birkaç gönüllü, az sonra
kosarak dereye inip yanimiza geldiler, durum hakkinda verdikleri
malumata göre: Kuriç köyü civarinda harbe tutusmuslar; birkaç
arkadaslarin yaralanmis ve kendileri de geri çekilmek zorunda
kalmislardir.
Kuriç köyüne dogru tevcih edilen düsman
toplarinin patlayip saçtiklari sarapnellerin bayaz dumanlarini
görüyoruz ve nihayet Kuriç kilisesinde çalinan çanla, düsmanin bu köyü
isgal ettigi anlasiliyor. Az sonra da Mahtandoz köyünün sirtlarinda
düsman neferlerinin görülmege baslamasi üzerine evimizin kuzeyindeki
sirtlarda bulunan askerlerimiz bu görünen düsmanlara dogru bir yaylim
atesi açiyorlar.
YIGA RUM KÖYÜNÜN HALKI DA MUHACIR OLUYOR.
Yukarida isaret edildigi gibi, bizim köyümüzle civar köyler, Yiga Rum
köyüne birçok esya tasimislardi. Rumlar muhacir olamiyacagina göre güya
bu esya Rumlarin allarinde mahfuz kalacak, bilahare herhangi bir
suretle bu esyaya sahip olacaklardi. Rum köyüne o kadar çok esya
yigilmisti ki, evler lebalep dolmustu. Rumlar memnun: Düsmanlari olan
Türkler gidiyor; dedeleri olan Ruslar geliyordu. Zavalli Türkler,
sirtlariyle tasiyarak evlerini servetlerle dolduruyorlardi (gel keyfim
gel). Lakin Avni Pasanin siddetli bir emriyle durum degisiyor,
keyifleri kaçiyor: 24 saat zarfinda Yiga Rum köyü hakli köyü
terkedecektir. Birkaç saat zarfinda- bir servet hazinesi haline gelmis
bulunan bu köy- viraneye dönmüstür. Kapilar kirilmis, esyalar suraya
buraya dagilip saçilmis, yagmaya ugrayip perisan bir hale gelmistir.
(Yiga Rum köyü muhacir olarak Yavan köyüne geçmege mecbur olduysa da,
bilahare harp esnasinda tenha bir yerden geriye dönerek köylerine
gelmislerdir. Ruslar geldikten sonra da köyümüzde kalan komsularimiza
karsi ellerinden gelen fenaligi yapmislardir.)
ASIRLARCA ECDADIMIZIN YASADIGI KÖYÜMÜZÜ EVIMIZI TERKEDIYORUZ
Yukarida isaret edildigi gibi, köyümüz ve evimiz tehlikeye girmistir. Artik köyümüze, evimize elveda!..
8 Mart 332 rumi, çarsamba günü aglayarak evimizden ayriliyoruz.
Ecdadimizin asirlarca yasadigi güzel köyümüz, babamizin da dogup
büyüdügümüz evimiz artik bizim degildir, belki bir kaç saat sonra
düsman, köyümüzü, evimizi isgal etmis olacaktir. Ne aci akibet, ne
büyük felaket!.. Vatan ne demektir, vatan sevgisi nedir, bunu bir
muhacire sorunuz. Düsmanin zalim istilasina ugrayan vatanindan
ayrilirken hasil olan teessür ve istirabin derecesini yine bir muhacire
sorunuz. Dünyada en büyük felaketin ne oldugunu anlamak isterseniz-
bizim gibi- bir muhacire sorunuz. Aglamanin en hazinini, vatandasin,
vatanindan ayrilirken kalbinden fiskirip gözlerinden dökülen yaslardan
anlarsiniz.
13 nüfus ailemiz bir gün evvel Yavan köyüne
gitmis bulunuyordu. Yanimda yalniz kardesim Ismail vardi. Köyümüzün
halki komsularimizin (birkaç hasta müstesna)kamilen denecek derecede
muhacir olmustur.
Baltaci deresinin sag kolundaki köylerden
de akip gelen muhacirlerle Yavan köyü mahsere dönmüstü. Kardesim Ismail
ile beraber Yiga Rum köyünün perisan halini seyrederek Yavan
köyünde,peder valide ve efradi ailemizle Martin 8 ini 9 a baglayan
geceyi geçiriyoruz. Bu gece Abdulkerim ogullari Sadullah ve Halim
Efendilerin evlerinin yandigini esefle görüyoruz. Baltaci deresinin
mimari bakimdan en kiymetli evi -içerisindeki askerlerimiz tarafindan -
kazaen yok olup gitmistir.
YAVAN KÖYÜNDEN YOLLANIYORUZ
Harp, Baltaci deresinin deniz kenarindaki agzinda bütün siddetiyle
devam ediyor, merkez ve sag cenahtaki askerlerimiz derenin sol koluna
dogru çekilirken, biz sabah erken Ços dagina dogru çikiyoruz.
Günlerden beri sisli ve yagmurlu hava açmistir. Berrak bir hava vardir.
Günes Koloneros dagindan kendini gösterdigi zaman bir zavallilarin
talihi, küsufa ugramaktaydi. Manzara mahserden bir nümune idi.
Ihtiyarlar, çocuklar, kadinlar; herkes önlerinde inekleriyle iniltiler,
feryatlar, hasret sadalari ile aglamalar arasinda daga dogru çikiyoruz.
Bizim köylü bir kadin, ikiz, iki çocugundan bir tanesini yolun kenarina
birakip yoluna devam ediyor. Solakli dereli -harbe istirak eden- bir
hoca,çocugu alarak anasini bulup vermistir. Lakin ne ,çare ki,- herkes
kendinden baska kimseyi düsünmedigi böyle bir kiyamet gününde-
çocuklarini ve esyasini bir sepete koyarak tasimak isteyen bu kadinin,
insan takatinin üstünde olan mesakkatlere tahammül edemiyerek çocugunu
yine terkedip gitmek zorunda kaldigi görülüyordu.
Iste
acikli, felaketli, elemli, firkat ve hasretle olan bu görülmemis
yolculuk arasinda isitilir: Hey gidi evim, hey gidi köyüm, hey gidi
vatanim.. gibi aglatici sözlerdi.
Bu gibi feryatlar arasinda
binlerce insan, ihtiyar, kadin ve çocuklar; herkesin önünde inekleri
oldugu halde yollarina devam ederken, suursuz bir hareker var. Meçhul,
karanlik bir ufka dogru gidiliyor, hedef neresidir, bunu düsünen
yoktur... Ços dagina çikip istiraplari çekmege lüzum yokken ve dogruca
sahile inip Trabzona gitmek icap ederken, hangi fikrin mahsulü olarak
bu daga çikiliyor. Bu bir saskinlik eserinden baska bir sey degildir.
Nihayet Halman köyüne iniyoruz, Sarica ogullarindan birinin evine girip
aksam burada istirahat ederek sabahleyin hedefsiz yolumuza devam
edecegiz. Vakit ikindi zamanlaridir. Halman köyü muhacirlerle lebalep
dolmustur, düsman artik bize uzaktir, istirahat edebiliriz, diye
düsünürken, birdenbire: Kondarin basi denilen mahalden bir yaylim
atesidir basladi. Bulundugumuz Halman köyüne bir saat kadar mesafeye
düsmanin geldigi anlasildi.
Ruslar, Maki bogazindan, zayif
bulunan sag cenahimizi yakarak Baltaci deresinin sol kolundan geçip
Kontarin basini tutmus oluyordu. Demek düsmanin önünde buluna
kuvvetlerimiz buradan Alano köylerine dogru çekilip Yavan köyündeki
karargaha vardiklari ve bu taktirde dag etekleri tamamen düsmana açik
kaldigi anlasiliyordu.
Bu beklemedik silah sesleri herkesin
üzerine ani bir saskinlik yaratti. Halman köyünde bulunan bütün
muhacirler bulunduklari yerlerden disari firladilar, bir kiyamettir
koptu... Yanima gelip ne yapmak lazim geldigini soranlar oluyordu. Gün
basmadan Solakli deresini karsiya geçmek muvafik olacagini söylüyordum.
Bulundugumuz yerden karsiya geçebilmek için sahile dogru
köprüye mesafe uzak degildi. Hazirlanip yola dizilinceye kadar aksam da
olmustu. Yollar müthis çamurdur, aksam karanliktir, köprüye bir türlü
varamiyoruz. Aile afradimizin hepsi tasiyabilecekleri kadar esya
yüklenmislerdir. Ben ise iki yasindaki bir kiz çocugunu sirtina, bir
yasindaki diger bir çocugumuzu kucagimda tasimaktayim. Bir elimle
sirtimdaki çocugu tutarken, diger elimle kucagimdaki küçük çocugu
tutuyorum. Arkamdaki çocuga:"Boynuma saril" diyorum. Böylece kolum
biraz rahat oluyorsa da, az sonra çocuk ellerini birakiyor, düsecek
gibi bir durumhasil oluyor. Tutmak için kolumun takati tükenmistir,
istirabimin hududu yoktur, kollarim tamanen tutmaz bir hale gelmistir,
yakin köprü de uzak olmustur, bütün gayretler de sona ermistir.
Arkamizda düsman, hava karanlik, vakit gece, yol çamurdan bir derya ve
bize yabanci vücudumuzda ise takatten eser kalmamistir. Iste hicretin
en aci, en felaketli bir zamanini geçiriyoruz.
Kendi halimizi
misal olarak yaziyorum, bütün muhacirler bizim gibidir. Nihayet bir
kenarda sabahi beklemekten baska bir çaremiz kalmadi. Beraberimizde
tasimakta oldugumuz, keçe vesaireyi sererek aile efradimiza istirahat
verdirmege naçar karar verdim.
Sabah buradan dogru sahile
inerek Trabzona varmak için durum müsait ve pek kolay iken, suursuzluk
yine devam ediyor. Mavrant dagindan yukari dikiliyoruz ve Mavrant
mezraalarina varip istirahat ediyoruz (10 Mart 332).
ARKADA BIRAKTIGIMIZ HARP CEPHESININ DURUMU NASILDIR?
Iki günlük büyük sikinti ve istiraplardan sonra, yolumuza devam edip
bir an evvel aile efradimizi düsmana esir düsmek tehlikesinden
kurtarmak en makul hareket oldugu halde, arkada biraktigimiz cephedeki
askerlerimiz ve düsmanin nasil bir durumda olduklarini anlamak merakina
kapildim. Düsüncelerimiz söyleydi: Aile efradimiz çok yorgundur. Iki
gün kadar burada, Mavrant mezraalarinda istirahat etmelerine ihtiyaç
vardir. Bu firsattan istifade ederek geri dönüp cephedeki harp
durumumuzu anlayalim. Cephedeki durumumuzu anlamak bizim için lüzumlu
bir sey degildir, acaba neden böyle düsünüyoruz, har halde vatandan
ayrilmak dolayisiyle hasil olan teessürün dimaglarimiza yaptigi
sarsinti, muhakeme kabiliyetimizi bozmustur.
Komsumuz merhum
Likit oglu Kadiri beraber alarak Solakli deresini geçip Ços dagina
çiktigimiz zaman bir miktar askerimiz dagin bati tarafindaki suyun
basinda çamasir yikiyordu. Orada ögreniyoruz: Halman''da iken Kondarin
basindan yaylim atesi yapmak suretiyle bizi dehsete düsüren ve korkutan
Rus askerleri, bilahare dagin Baltaci deresi mailesinde yerlestirilen
mitralyozlarimizla Kontar geçidi ates altina alininca oradan
tardedilmislerdir.
Yolumuza devam ediyoruz. Evvelce Yavan
köyüne zahire tasidigimiz Baltaci oglu Hüseyinin evine gitmek
istiyoruz. Oradan köyümüzü, evimizi doya doya seyredecegiz. Artik
badbaht köyümüz düsman elindedir. Mutrup ogullarinin evleri bulundugu
tepelerden camiin yanindan, kilisenin kabanindan mavzer silah sesleri
geliyor. Lakin kimseyi göremiyoruz. Oradan atilan kursunlar bizi
korkutabilir, Hüseyinin evine dogru giderken düsman askerleri bizi
görmüs olacaklar ki, az kaldi kursunlarina hedef oluyorduk. Kendimizi
süratle eve attik, evde insan yoktur. Kapilar açiktir, misir vesair
esya ile ev lebalep doludur, evin önünde iki tane küçük (buzagi)kesilip
birakilmistir. Civar evlerinde hepsi bos oldugundan, insana ayrica bir
dehset geliyor. Beraberimizde bulunan yemeklerden bir taraftan yiyoruz,
diger taraftan mahzun bakislarla köyümüzü, evlerimizi derin bir
hasretle gözden geçiriyoruz. Evlerimiz yanmayip selamette
olduklarindan, memnun oluyoruz... Dönüp gelecegimize ümidimiz
kuvvetlidir.
Yavan köyünün muhtelif yerlerinde askerlerimiz
mevzi almislardir. Her halde Yavan ile Yiga köyleri arasinda çetin bir
harp vuku bulacaktir. Evvel gayet intiyatli olarak çikip yukari Yavan
köyüne dogru yol aliyoruz. Köyün basindan Haci süleyman ogullarinin
evleri bulundugu tarafa dogru dönünce, agaçliklar arasinda askerlerimiz
istihkam kazmakla mesgul olduklarini görüyoruz. Dayimin oglu merhum
Tayfuru bu askerler arasinda buluyoruz. Istihkam kazarken bir
askerimizin yaralandigini, bir kahraman zabitimizin de dereye yakin bir
mevzide sehit oldugunu Tayfurdan ögreniyoruz. Buradaki askerlerden
aldigimiz izahata göre cephenin bu kisminda bir harp vukua gelecegini
de anliyoruz. (Muhacirlikten döndükten sonra içeride kalan Rumlardan da
ögrendigimize göre, bu iki köy arasinda müthis muharebeler vukubulup
Ruslar bize nisbette büyük zayiata ugramislardir.) Gidecegimiz yol
tehlikelidir, gayet imtiyatli gidiyoruz. Yaranoz köyünün manastir
mahallesine varinca artik tehlike kalmamistir. Zariyos köyüne
geldigimiz zaman, Çanakkale''den gelen askerlerimizi orada görüyoruz,
askerler istirahattedirler. Soruyorum: Ruslara karsi durumu nasil
görüyorsunuz? Cevap: Biz Çanakkale''de Ingilizleri yere serdik, Ruslar
kim oluyorlar?
Aksam oluyor. Yedikarli köyünde bir hocaya
misafir oluyoruz, kararimiz, sabahleyin Of kasabasina ugrayip durum
hakkinda saglam bir haber aldiktan sonra sahil yoluyla Ivyandan yukari,
ailemizin bulundugu yere gelecegiz.* Yolda Yaranoz müderrisi Bilal
Efendiye tesadüf ederek beraberce gidiyoruz. Kasabanin kenarina
geldigimiz zaman, cephede durumun çok vahim oldugunu anlayinca kasabaya
ugramaktan vazgeçip Ivyan''a dogru yürüyoruz.
Yolda bir
sayia: Cephenin sol cenahina büyük bir topumuz geliyor. Ivyan
tarafindan gelmekte olan bu topu çekip getirebilmek için yolculardan
yardim isteniyor. Bu arada diger bir sayia : düsman donanmasi Rize
tarafindan görülüyor. Topu bir dere içerisine çekip sakliyorlar. Biz
ise süratle Ivyan köyünden geçerek ailemizin yanina variyoruz.
12 Marti 13 Marta baglayan geceyi burada geçirip sabah erken
yollanacagiz. Bu gece düsman bütün hat boyunca karadan ve denizden
taarruza geçtigi anlasiliyor. Denizden atilan toplarin- sarkimizdaki
daglarda - patlayan sarapnellerinden çikan atesleri görüyoruz. Top
seslerinden daglar inliyor. 13 Mart 332 de bütün cephemizin
bozuldugunu, sol cenahta tanistigimiz zabit arkadaslarimizdan Mahno''da
tesadüf edip ögreniyoruz ki, son harp çok müthis olmustur. Karadan,
denizden istihkamlarimiz siddetle bombardiman edilmis, bilhasa denizden
büyük toplarla yapilan bombardiman neticesinde sol cenahimiz
yikilabilmistir.
Ruslar, Of kazasini tamamen isgal ettikten
sonra Sürmene''yi de geçerek Trabzona kadar geldikleri halde güneyden
Okene ile Bayburdun Cencul köyleri arasindaki daglarda uzun zaman harp
devam etmistir.
Bir aralik bu daglar boyunca askerlerimiz
tarafindan yapilan kuvvetli bir taarruzla Ruslar panige ugramis,
Kondu''ya kadar çekilmislerdir. Bu panigin tesiri Of kasabasidan Rizeye
kadar görülmüstür.
Bu zafer neticesi olarak evvelce hicret edemiyen bazi vatandaslar bu sefer hicret edebilmislerdir.
Maalesef Ispir''den, yukari Bayburda hücum eden düsmanin baskisi dolayisiyle bu zafer de neticesiz kalmistir.
OF MUHAREBELERININ HULASASI
Hopa''dan Asit deresine kadar gelen Ruslar, Of muharebelerinde
verdikleri zayiati hiç bir yerde vermediler. Bir avuç Türk kahramani
Of''ta yarattigi kudrete, Of halkinin büyük seref hissesi vardir. Of
halki gönüllü olarak bizzat ates hattina girmek suretiyle harbe
katilmistir. Bundan baska, Rize''den yorgun gelen askerlerimize
kadinlar bile öz evlat gibi bakmislardir. Bol yiyecek vermisler,
istihkamlara kadar yiyecek ve cephane tasimislardir. Of''lular kuvvetli
bir imanla, düsmanla savastilar. Bütün gayretler, memleketi müdafaa
ederek düsmani tardetmekti. Eger düsman kuvvetinin yarisi kadar kuvvet
bizim tarafta olsaydi, Of hududundan ileri bir adim atmamiza imkan
olmazdi. Birçok yolsuzluklar içerisinde düsman yirmi gün kadar Of
hududunda ugrastirmak zorunda birakmislardir. Birçok zayiat da
vermislerdir. Içeride kalan Rumlardan bilahare ögrendigimize göre Of
muharebelerinde Ruslarin zayiati agir olmustur.
Düsmanin
Of''taki zayiati hakkinda resmi bir bilgiye sahip degiliz. Suradan
buradan duyduklarimiz muhteliftir. O zamanlarda Rusya''da esir olarak
bulunan vatandaslarimiz, Rus gazetelerinden ögrendiklerine göre Of''ta
düsmanin zayiati on dört bin kisiymis. Bu rakam belki hakikate yakin
degildir. Cephenin genisligi ve iki taraftaki kuvvetin durumu
düsünülürse Of''ta düsmanin zayiati üç dört bin kisi kadar tahmin
olunabilir. Muntazam ve gönüllü askerlerimiz yekünu bu miktardan çok
fazla degildir. Bu taktirde askerlerimizin hemen de mevcudu kadar
düsman,zayiat verdi demektir. Düsman zayiatinin çogu Kelali tepeleriyle
Baltaci deresinin sag ve sol kiyilarinin denize kavustugu noktalarinda
olmustur. Ondan sonra hatti asli denilen Baltaci deresinin sol kolu
boyunca Hastikoz, Yaranoz köyleri ve Yiga köprüsü civarlariyle Solakli
deresi agzinda olmustur.
Bizim zayiatimiza gelince, bu
hususta da elimizde hiç bir bilgi yoktur. Düsmana nisbetle zayiatimiz
az olmakla beraber bir yekün teskil edecek derecede mühimdir. Muntazam
askerlerimizden baska harbe katilan Solakli ve Baltaci derelerinde
-birçok kimselerden isittiklerimize göre- sehit olan vatandaslar
çoktur. Asagi Hastikoz köyü ile Ziheli köyü arasinda bulunan
sirtlardaki hendeklere varincaya kadar birçok sehitlerimiz gömüsmüs
bulundugunu isitmistim.
Evet, birçok vatan asiklari
kazamizdaki harp sahasinin surasinda burasinda vatanin müsfik
kucaginda, vatan aski ile canlarini feda edip zevkli uykularini
uyumaktadirlar.
***
Asikin zevki askindadir, vuslatta
degil. Vuslat bazan aski söndürebilir. Ancak vatan asiklarinin vuslata
asklari sönmez, bilakis alevlenir. Çünkü, vatan asiklari için son
vuslat vatanin sefkatli kucagi olan mezarda vukua gelir. Vatan asiklari
bu çukurda vuslat zevkini bulurlar.
***
Asik ve
masukalarda kusurlar bulunabilir, hiç kusuru olmiyan ve kendisine karsi
daima mütezait bir kuvvetle aski arttiran yalniz sevgili vatandir.
Bunun için, vatan yolunda can feda edenlere en mübeccel nami veriyoruz:
(SEHIT).
Bu yazi toplam (3453) kez gösterilmistir.
en kral OFLU olarak oyumu ancipranoz a kullanayrum
Bayramda Oftaydim, yine geldim bu lanetli Istanbula. Simdiden özledim Ofu. Ama en yakin (cenaze falan olmazsa) yazin gidecem heralde. Oftan selamlar getirdim size. Buarada bayramin 2. günü STV de bir program vardi. (ofta anonsu yapildi) Program ihtiyaci olan birine yapilan yardimla ilgiliydi. Bu programi hiç tasvip etmedim. Bikere yapilan yardimlar gizli tutulmalidir. Ikincisi ordaki insanlar gerçekten çok güç durumdadir. Ofun imaji bu sekilde zedelenmistir. Sanki biz bu tip programlar yardimiyla ihtiyaci olanlari koruyoruz. Benim bildigim oflular ihtiyaci olana düsünmeden verir, bizim köyde ihtiyaci olanlar korunur ki bütün Ofta böledir. Ama sayin baskanimiz bana göre reklam maksadiyla hos olmayan bir imaj olusturup, yillardir Oflu olmakla övünen bizleri düsündürmüstür. Programidisardan izleyen biri Ofu yoksulluklar içinde bir yer zanneder.Ilginç olan programdan sonra birçok Oflu zaten yardim yapilan aileye tekrar takrar yardim etmistir. Iste olmasi gereken de budur. Halbuki baskanimiz sessiz sedasiz yardimini yapsa ki inaniyorum suanda baska yoksullara da yapiodur, biz de Ofumuzu TVde bu sekilde görmezdik.Oflulara selam olsun...
Aleykum Selam Kardesim. 1 seneyi geçti gidemedim oralara [img]smileys/smiley18.gif[/img]
"Benim bildigim oflular ihtiyaci olana düsünmeden verir, bizim köyde ihtiyaci olanlar korunur ki bütün Ofta böledir."
Bu sözünün altina imzami atarim [img]smileys/smiley32.gif[/img]
oflu arkadaslara bi soru sorayim, nuhoglu ailesinin ofta hangi köyde yogunlukta oldugunu bilen varsa bi yaziversin... anne tarafindan nuhoglulardan oldugumu yeni ögrenmis bulunmaktayim....
ayrica ancumah, bu tip postlara gerek yok, yakismiyor...
ofluyum gurur duyuyorum [img]smileys/smiley32.gif[/img]delikanlilarin merkezinde oldugum için övünüyorum ve diyorum ki oflu olmak gercekden bir ayricalik kimse alinmasin cüngü ne yazik ki oflu olunmuyo doguluyo[img]smileys/smiley32.gif[/img]
lazrail61 Nickli Üyeden Alıntı
tesekkürler arkadasim...
gerçi süleyman abi daha iyi bilir...o gelsin sorariz yardmici olur,
corleone Nickli Üyeden Alıntı
ula uskalar cumapazari ve ugrlu beldesi civarindan olanlar varmidur buralarda. bakarsun ekraba çikaruk.
OF'un özelligidur
bir adim önde durur [img]smileys/smiley36.gif[/img]tartismaya gerek yok
[img]smileys/smiley4.gif[/img]
bölgeyi geçtik ilçe ayrimciligi yapmayalim... Oflular hariç )Edited by: Emorfo
Emorfo Nickli Üyeden Alıntı
[img]smileys/smiley36.gif[/img][img]smileys/smiley36.gif[/img][img]smileys/smiley36.gif[/img]
Ancumah Nickli Üyeden Alıntı
Bu metnin tamami oflular.com sitesitesinden alinmistir ve o sitedeköyümün isminigördügümdetüylerim diken diken olmustu. (Alona-sahot benim köyüm olur.)
Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)