PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Şiir Defteri "...Bakakalırım Giden Geminin Ardından"



Sayfa : 1 2 3 4 [5]

Öznur61
28.04.2013, 14:14
Hoşçakal

siyah beyaz tuşlarında piyanomun
seni çalıyorum şimdi
çaldıkça çoğalıyorsun odada
sen arttıkça ben kayboluyorum

seni doğuruyorum geceye
adını koyuyorum aya bakarak
her şey sen oluyor her yer sen
ben ölüyorum

sesini duyuyorum rüyalarımda
gözlerimi kamaştırıyor ışığın
rüzgar sen gibi dokunuyor bana
ben doğuyorum

duymak istediklerimi söylemiyorsun hiç
dokunmuyorsun bana
sen gibi bir şimşek çakıyor
tam kalbime düşüyor yıldırımı
ben gidiyorum

Özdemir Asaf

Öznur61
06.05.2013, 21:08
Gamzelerim

Ben hüzünlerle sevdim şiirleri
Ben hüzünlerle büyüttüm kendimi
Küçükken gamzelerim vardı benim
Büyüdükçe hüzne sattım hepsini...

Bedirhan Gökçe

evrents
06.05.2013, 21:20
SENİ SAKLAYACAĞIM

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya...
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım...
Anlayacaksın.

Özdemir Asaf

Mollasalihoğlu
06.05.2013, 23:55
SENİ SAKLAYACAĞIM

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya...
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım...
Anlayacaksın.

Özdemir Asaf

Sert..

Sibel
07.05.2013, 00:35
SENİ ARIYORUM..


Bu şehrin bütün sokaklarına sinmiş yalnızlığım
Sensizliğin köşe başındayım
Avuçlarımda kırık dökük pişmanlıklar
Avuntusuz çıkmazlara doğru yürüyorum
Bütün umutsuzluğuma inat
Yine seni arıyorum...

Dudaklarımda bildiğin o ıslık
Sokak lambalarına sığınıyorum
Hafiften bir yağmur ağlıyor benimle
Bir deli rüzgar saçlarımda
Yalnızlıktan üşüyorum
Bulamayacağımı bile bile
Yine seni arıyorum...

Anlatacak nelerim var bir bilsen
İçimde ihtilaller kopmuş
Kendimi sürgüne verdim
Mutluluğum çoktan iflas etmiş
İtiraza hakkım yok biliyorum
Beni savunmak sana düştü
Seni arıyorum...

Yarım kalmış şiirlerim gibisin
Yaşanmamış çocukluğumsun anılarımda
Öylesine eksiğim sensiz
Öylesine sahipsiz
İşte bütün umutlara havlu attım gidiyorum
İçinde geç kalmışlığın çaresizliği
Çocuklar gibi ağlıyorum
Ve gel gör ki her damla gözyaşımda
Yine seni arıyorum...


Ahmet Selçuk İlkan

Bilâl ÇOBAN
18.05.2013, 01:34
Sözde senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla
Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla
Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla
Yüreğimin başına noktalarla hatlarla
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
Sözde senden kaçıyorum doludizgin atlarla

Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle
Öldür bendeki beni
Sonra dirilt kendinle
Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle
Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle

Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle
Ama her defasında geri döndüm seninle
Hangi düğüm çözülür nazla sitemle kinle
Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle

Şaşırdım kaldım işte bilmem ki nemsin
Bazen kızkardeşimsin bazen öpöz annemsin
Sultanımsın susunca konuşunca kölemsin
Eksilmeyen çilemsin
Orada ufuk çizgim burda yanım yöremsin
Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin
Çaresizim çaremsin
Şaşırdım kaldım işte bilmem ki neyimsin

Yavuz Bülent BAKİLER

-ve sonrasında bir şarkı çalar:
parça parça olmuş gönlüm, kırılmış bir kadeh gibi yerde.

Öznur61
08.06.2013, 15:56
Bedirhan Gökçe - Sol Yanim

Merhaba anne, yine ben geldim
Merak etme okuldan çiktim da geldim.
Anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama,
Ali okula gitmezsem annem çok kizar merak eder, demiştide onun için söylüyorum.
Geçen hafta ögretmen sag elimde sarimsak,
sol elimde sogan dedirte dedirte
Ögretti sagimi solumu.
Ben biliyorum artik anne, sagim neresi solum neresi,
Agriyan yanimin neresi oldugunu simdi iyi biliyorum anne
Hani geçen geldigimde, suram aciyor, suram iste demistim de,
Bir türlü söyleyememistim ya aciyan yanimi anne,
Bak simdi söylüyorum.
Suram iste sol yanim çok aciyor anne,
Hem de her gün aciyor anne, her gün
Dün sabah annesi Ayse;nin saçlarini örmüstü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakasi da danteldi. Zil çalinca öptü, hadi yavrum sinifa dedi
Bende agladim Agladim iste utanmadim.
Ögretmen ne oldu dedi. Düstüm dizim çok aciyor dedim.
Yalan söyledim anne,
Dizim acimiyordu ama, sol yanim çok aciyordu anne!
Bu gün bende saçim örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadi.
Dantel yaka istedim, babam ben bilmem ki kizim dedi
Bari okula sen götür dedim.
Kizim is dedi. Bende bana ne dedim agladim.
Kizim ekmek dedi babam.
Sustum ama , okula giderken yine agladim anne.
Ha bide sol yanim yine çok acidi anne
Herkesin çoraplari bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep annem beyazlara renkli çamasir katmadan yikiyormus dedi.

Sibel
09.06.2013, 22:55
Eylül Yorgunu

Rüzgar mı getirdi yoktu az önce
Dağlardan yürüyen suskun akşamı
Akşam ki, etrafı sarıp örtünce
Eritir ufukta donuk zamana

Vicdanım dünlerden gel yap sorgunu
Kafeste kuş gönlüm/eylül yorgunu

Resimler çizilir gözleri yaşlı
Silinir bulutlar göğe değince
Sevinç bir içimde, hüzün on başlı
Kanatır yüreği yere eğince

Dağlarda çimenler yağmur vurgunu
Yürümez topraklar/ eylül yorgunu

Haykırış küçülür varmaz kulağa
Gönül seslerini duyan mı olur
Bakışla da gidemezken uzağa
Yıldızı geceden sayan mı olur

Muştular yağmursuz bulut durgunu
Gecede esen yel/ eylül yorgunu

Sessizlik hükümdar gece tahtında
Adımlar kısaldı, tutuk nefesler
Bir sarı yaprak var umut bahtında
Girmiş damarına endişe eser

Yalnızlık, gün senin çevir burgunu
Şiirler, şarkılar /eylül yorgunu

Eylül mü sen misin büken boynumu
Uçuşan yapraklar,göçen kuşlar mı
Sildirmez gözümden ömür sonumu
Ey bahar bir daha çağın başlar mı

Yalan baharların gönlüm dargını
Kavuşmak ümidi... Eylül yorgunu.

Hasan Akçay

Bilâl ÇOBAN
10.06.2013, 04:33
***

İskender YILMAZ
24.06.2013, 17:44
Aydınlık neyin oluyor senin
Gökyüzü akraban filan mı
Beni bulur bulmaz gözlerin
Şimşek çakıyorum yalan mı
Yüzünde yalazını gezdirdiğin
Saçlarından tutuşmuş orman mı
Akla ziyan bir şey elektriğin

Ay ışığı mavisi dudaklarından mı
O ışık zenginliği mi giyindiğin
Uzay tozları mı yıldızlardan mı
Elime dokunduğu an elin
Güneşler açıyorum sahi ondan mı
Aydınlık neyin oluyor senin

Samet Türkmen
30.06.2013, 01:00
Şiir değil belki ,edebi bir kaygım yok. Öyle birşey işte. Trabzon'u,şehrimi özlüyorum.

Gözlerini bordo mavi gün batımına çevir
Aç kollarını rüzgâra karşı
Ruhunu Karadeniz'e yönelt
Gün batıp yıldızlar geldiğinde
Lütfen beni hatırla

Gözlerini tertemiz formalara çevir
Aç kollarını Avni Aker'e karşı
Ruhunu sahaya yönelt
Şarkılar söylenip şampiyon geldiğinde
Lütfen beni hatırla

Acılar,özlemler dindiğinde
Konvoylar Avni Aker'e aktığında,
Sevinci çalınan şehir mutluluktan ağladığında,
O kupa kaldırılırken çığlıklar arasında
Lütfen beni hatırla

Samet Türkmen
17.07.2013, 01:33
Yunus Emre'yi okumadan büyümemeli bu toprakların insanları ...

Hak Bir Gönül Verdi Bana

Hak bir gönül verdi bana
Ha demeden hayrân olur
Bir dem gelir şâdân olur
Bir dem gelir giryân olur

Bir dem sanasın kış gibi
Şol zemheri olmuş gibi
Bir dem beşâretden doğar
Hoş bağ ile bostân olur

Bir dem gelir söyleyemez
Bir sözü şerh eyleyemez
Bir dem dilinden dür döker
Dertlilere dermân olur
...

Yunus Emre

Samet Türkmen
17.10.2013, 23:20
KAN TUTAR

Leblerimle emrine âmâdedir cânım benim
Alda bir bûseyle öldür haydi cânânım benim

Lâl olur birden dilim bilmem neden görsem seni
Görmesem kalmaz karârım dinmez efgânım benim

Hasta gönlüm çok zamandır iftirâkından harâb
Olmadım bir lahza rahat geçti devrânım benim

Mübtelâyım bir ümitsiz gizli derdin zehrine
Bu sebepten her geçen gün düştü dermânım benim

Yok teselliden nasîbim vermeyin zahmet bana
Etmeyin bunca eziyet az mı hicrânım benim

Kan tutar sen her bakışta kastedersen cânıma
Yâremi sar melhem ol da akmasın kânım benim

...

Süleyman Arif Emre

fteotdgs
18.10.2013, 20:22
"Siir" degil belki ama sozcuklerin kendi muzigini yaratmasi siir sayilirsa:

"Ağrıdağı'nın yamacında, dört bin iki yüz metrede bir göl vardır, adına Küp gölü derler. Göl bir harman yeri büyüklüğündedir. Çok derinlerdedir. Göl değil bir kuyu. Gölün dört bir yanı, yani kuyunun ağzı, fırdolayı kırmızı, keskin, bıçak ağzı gibi ışıltılı kayalarla çevrilidir. Kayalardan göle kadar daralarak inen yumuşak bakır rengi toprak belli bir aşıntıyla yol yoldur. Bakır rengi toprağın üstüne yer yer taze bir yeşil çimen serpilir. Sonra gölün mavisi başlar. Bu, bambaşka bir mavidir. Hiç bir suda hiç bir mavide böyle bir mavi yoktur. Laciverdi, yumuşak, kadife bir mavidir.
Her yıl karlar eriyip de bahar gözünü açınca, Ağrıdağı'nda bir ulu tazelik patlayınca, gölün kıyıları, ince kar çizgisinin üstü, keskin, kısa, küt çiçeklerle dolar. Çiçeklerin rengi alabildiğine parlaktır. En küçük çiçek bile mavi, kırmızı, sarı, mor kendi renginde çok uzaklardan bir parıltısı olarak balkır. Ve keskin kokarlar. Gölün mavi suyu, bakır rengi toprağı baş döndürücü keskin kokularla kokar. Ve bu kokular çok uzaklardan duyulur.
Ve her yıl Ağrıdağı'nda bahar gözünü açtığında, çiçeklerle, keskin kokularla, renklerle, bakır rengi toprakla birlikte Ağrıdağı'nın güzel, kederli kara gözlü, iri yapılı, çok uzun, ince parmaklı çobanları da kavallarını alıp Küp gölüne gelirler. Kırmızı kayalıkların dibine, bakır toprağın, bin yıllık baharın üstüne kepeneklerini atıp gölün kıyısına fırdolayı otururlar. Daha gün doğmadan Ağrıdağı'nın harman olmuş yalp yalp yanan yıldızları altında kavallarını bellerinden çıkarıp Ağrıdağı'nın öfkesini çalmaya başlarlar. Bu, gün doğumundan gün batımına kadar sürer. Bu arada, tam gün kavuşurken gölün üstünde kar gibi ak küçücük bir kuş dönmeye başlar. Sivri, uzun, kırlangıca benzer bir kuştur. Gölün üstünde çok hızlı döner. Uzun, ak halkalar çizer üstüste. Ak halkalar tel tel gölün som mavisine düşer, tam günün battığı anda kavalcılar çalmayı keserler. Kavallarını bellerine sokup doğrulurlar. Gölün üstünde bütün hızıyla uçan kuş tam bu sırada göle şimşek gibi çakılırcasına iner, bir kanadını suyun mavisine daldırır kalkar. Böylece üç kere daldırır, sonra uçup gider, gözden ırar, yiter. Ak kuştan sonra çobanlar da sessiz, birer ikişer oradan ayrılır, karanlığa karışır çekilir giderler."

Yasar Kemal - Agri Dagi Efsanesi

Okurken arka planda dinlenen parca:
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/73457/mogollar-agri-dagi-efsanesi

Bayraktaroğlu
17.11.2013, 15:31
Edepsizlikte tekleriz
Kimi görsek etekleriz
Hak’tan da yardım bekleriz
Ne utanmaz köpekleriz
***
Geldik vatan kavgasına
Düştük rütbe yağmasına
Daldık dünya safasına
Ne utanmaz köpekleriz.
***
İnsan mı neyiz seçilmez
Bir zehirdir ki içilmez
Tavrımızdan da geçilmez
Ne utanmaz köpekleriz.
***
Biz bakmadan sağ ü sola
Düşman girdi İstanbul’a
Vatanı sattık bir pula
Ne utanmaz köpekleriz.
***
Dalkavuklukla irtikâb (yiyicilik)
İşte etti bizi harab
Sen söyle ey Şevketmeab
Ne utanmaz köpekleriz.
***
Vatanın girdik kanına
Leke getirdik şanına
Cümlemizin bok canına
Ne utanmaz köpekleriz.
***

Namık Kemal

Kader KORELİ
18.11.2013, 21:40
Bu aralar kendime yabancıyım
Aynada gördüğüm yüz benim değil
Bu çatık kaş,
Bu küs dudak
Ve anlamsız bakan bu çift göz, benim değil
Benim değil titreyen bu eller
Yılgın adımlar,
Bu yorgun gövde
Bu aksakal, bu ak saç
Binlerce parçaya bölünmüş bu ruh
Benim değil garip ürperti ile, güne uyanan yürek
Gitmem gerek anne,
Benim artık buradan gitmem gerek

Ne zaman dilimin ucuna konsa
İki çift söz, birbiriyle yarışan
Yaşamaya dair, umuda dair
Sus şair, sus diyor içimden biri
Azarlanmış bir çocuk gibi susuyorum
Ve sonra karlar yağıyor ruhuma
Bir tepeden sesime çığ düşüyor
Üşüyor kelimeler
Dudağımın ucunda, donuyor birer birer
Kalbim kaçacak oluyor göğsümden
Zor tutuyorum
Sonra gözlerim derin bir boşluğa
Bir çıkmaza ok gibi saplanıyor
Dişlerimle parçalayıp umudu
Sessizce, yutuyorum
Tüm öksüz düşlerimi
Tahta bir beşikte uyutuyorum
Şimdi ne yana devrilsem bir şiir ağlar
Bir türkünün bağrı çatlar
Gökyüzünde güneş patlar,
Ay patlar
İçimde dolanır durur feryatlar
Böyle yaşamaya dayanmaz bu ruh
Dayanmaz yürek,
Anne, benim artık buradan gitmem gerek
"beni merak etme anne, bir koşu ölüp geleceğim"

17.11.2013

Serkan Uçar

Sibel
18.11.2013, 21:46
Çok güzel. Sonu farklı olabilirmiş belki şaire haksızlık etmeden belirtmek istedim.

Kadir Yeter
18.11.2013, 22:03
Dayın mı, dâvet etti, nerde idin dün akşam!?
Dışardadır hainler, içerde *İlker Paşam!. .......kadiryeter

*: İlker Başbuğ, Orgeneral, Türk Silâhlı Kuvvetleri Genelkurmay, önceki Başkanı.

Kadir Yeter. 18.11.2013- TRABZON.

Kader KORELİ
18.11.2013, 22:08
Çok güzel. Sonu farklı olabilirmiş belki şaire haksızlık etmeden belirtmek istedim.

Tuncel Kurtiz'in seslendirdiği iki şiiri var Sibel, onları bilmiyorsan henüz tavsiye ederim, birinin adı "saat on ikiyi beş geçiyordu." Bu abimiz bir de Trabzonsporlu bu arada.

Samet Türkmen
07.01.2014, 21:46
Sen değilsen bekleyenim, koşmaların hepsi boşa
Sen değilsen köşebaşında bekleyenim, bu şehrin vaatleri yalan


Senai Demirci

Kadir Yeter
07.01.2014, 21:56
"Sual de bilgiden doğar, cevap da... (Mevlâna)"

Öznur61
08.01.2014, 15:55
"Gönül dedi: Ben neyim ki, bir damla sadece;
Ben nerde, görmediğim koca deniz nerde!
Böyle diyen gönül denize kavuşunca
Baktı kendinden başka şey görünürde.. "

Ömer Hayyam'ın en sevdiğim dörtlüklerinden biri..

Sibel
17.04.2014, 22:56
Öyle bir efsun sundu gözlerin gözlerime
Anladım yıllar yılı aradığım sensin yâr
Ay doğdu çalkalandı bir coştu ki denizler
Bilinmez ülkelerden ülkeme gelensin yâr
Kaybolan sevgilerin rastladım izlerine
Sen gönülde gönüllü kalmayı bilensin yâr...

Bakışına sığındim çağır beni al beni
Yangınlar ortasında kalmışım kurtar beni
Bitsin artık bu melâl seven bir yâr say beni
Bu izbe gecelerin girdabı yutar beni
Sensizlik ülkesinde hayatın yok albeni
Ruhum zindanda iken neylesin saray beni

Adını dua ettim her an sensin dilimde
Bulut ol, yağmur ol, bir sel ol, götür beni
Hüthütün Kaf dağına ulaştığı bir zaman
Senlikte kaybolayım bitir bendeki beni
Bir kere olsun yeter dön de bir 'sevgilim' de
Sonra yitir istersen yangında duman duman

İçimdeki hıçkırık yanık bir ney sesidir
Ne bir anlayan olur, ne de bir kimse duyâr
Ben çile denizine yelken açmış giderken
Düşüp sularda yiten huzurun gölgesidir
Duymazsın yüreğimi yollarına sererken
Ses ver artık sesime, nerdesin sevgili Yâr?

Dağlarda uğuldayan rüzgârlarda sesin var
Her çiçekte bir renksin, kokusun, güzelsin yâr
Sevdandır hep coşturan, koşturan diyâr diyâr
Bu aşkı derya almaz okyanuslar gelir dar
Bu sevgi çağlayanı ancak gönüle sığar
Varlığında yok oldum, beni sende dirilt Yâr..


Hasan Akçay

Kaya
18.04.2014, 00:07
Mustafa Kemal

Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı
Sel'am durdu kayığı, çapari, takası
Selam durdu tayfası.
Bir duman tüterdi bu geminin bacasından, bir duman
Duman değildi bu!
Memleketin uçup giden kaygılarıydı.

Samsun limanına bu gemiden atılan
Demir değil!
Sarılan anayurda
Kemal Paşanın kollarıydı.

Selâm vererek Anadolu çocuklarına
Çıkarken yüce komutan
Karadeniz'in halini bir görmeliydi.
Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar
Kalktı takalar,
İzin verseydi Kemal Paşa
Ardından gürleyip giderlerdi
Erzurum'a kadar.

Cahit Külebi

Çok çok güzel bir şiir...

Kadir Yeter
01.05.2014, 09:07
http://i.hizliresim.com/7mglJP.jpg


http://i.hizliresim.com/P3kyJ6.jpg
(fotoğraf alıntıdır)


Ayşe
Şair: Eyüp Sabri Lermioğlu

Akçaabat Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü...


Fotoğraf: kadiryeter Kadir Yeter. 01.5.2014 TRABZON.

Sibel
12.05.2014, 01:19
''...Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Roza seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek,
Anla Mona Roza, ben bir deliyim...''

Sezai Karakoç'un Mona Roza şiiri gerçekten çok güzel...

Bayraktaroğlu
23.05.2014, 17:57
(ziya Gökalp Malta'da sürgünde iken, Ali Kemal'in yazdığı
düşmanca yazılara bu şiirle cevap vermiştir.)

Ben Türküm! diyorsun, sen Türk değilsin!
Ve İslamım! diyorsun, değilsin İslam!
Ben, ne ırkım için senden vesika,
Ne de dinim için istedim ilam!

Türklüğe çalıştım sırf zevkim için,
Ummadım bu işten asla mükafat!
Bu yüzden bin türlü felaket çektim,
Hiç bir an esefle demedim: Heyhat!

Hatta ben olsaydım: Kürd, Arap, Çerkes;
İlk gayem olurdu Türk milliyeti
Çünkü Türk kuvvetli olursa, mutlak,
Kurtarır her İslam olan milleti!

Türk olsam olmasam ben Türk dostuyum,
Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı!
Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak,
Seninki öldürmek her yaşatanı!

Türklük, hem mefkurem, hem de kanımdır:
Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!
Türklük hadimine 'Türk değil! ' diyen
Soyca Türk olsa da 'piçtir', Türk değil!

Sibel
26.06.2014, 00:47
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaz...
Mercan adalarda bir liman..
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz.
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin.
Bilmese tadını kederin
Bu her alemden uzak ada.
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli dalına serçeler.
Renklerle çözülse geceler,
Nar bahçelerinde geçse gün.
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her akşam dizilişini
Ufukta mermer adaların.
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş,
İller, göller, kıtalar aşmak.
Ne hoş deniz deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün...
*|

Kaya
28.06.2014, 01:57
Son Aşık

Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım,
Ey sevdiğim, ben ümitsiz değilim gene
Ak düsünce saçların kumral rengine
Kollarında son aşıkın ben olacağım.

Ey başında şimdi sevda rüzgarları esen,
Böyle her gün yollarımdan geçsen de süzgün
Sen benimsin büsbütün terk olunduğun gün ...
O mukadder günü, bilmem, düşündün mü sen?

Ben bir beyaz saçlı aşık, sen bir ihtiyar ...
O gün bana yaklaşırken ey ilahi yar,
Esirgeme gözlerimden bir son buseni,

Kirpiğinden yavaş yavaş bir damla aksın,
Çünkü, ruhum, sen de o gün anlayacaksın
Ki hiç kimse benim kadar sevmemiş seni!

Faruk Nafiz Çamlıbel

Adem Akyüz'
02.07.2014, 14:59
Canım yalnızca sevmek istiyor seni.
Unutup tekrar hatırladığım bir şarkıyı hiç bıkmadan, defalarca, ara vermeden, içten içe mırıldanıp zamandan kopar gibi..

Canım yalnızca sevmek istiyor seni,
Saçlarını yüzünden ayırıp, gözlerini kirpiklerinden, ellerini bileklerinden, ismini bedeninden ayırıp ayrı ayrı bir evin odalarını gezer gibi, keşfeder gibi ilk kez merakla ve hayranlıkla..

Canım yalnızca sevmek istiyor seni,
Nereye varacağını bilmediğim kaçamak bir yolculuğa başlar gibi, süregelen bir sevgiyle değil, bilmediğimiz biçimlerde, içimden geldiği gibi..

Canım yalnızca sevmek istiyor seni,
Tarifsiz bir hisle.. Tatlı, ekşi veya tuzlu değil, bilmediğim bir tatla, duyguyla.. Öyle bir meyvenin tadını alır gibi değil, yaz günü tenine vuran sıcaklığı gibi güneşin, serin bir akşamın derinden esen rüzgarıyla, anlatamadığım ama bırakmak istemediğim, bitmesini istemediğim bir hisle..

Canım yalnızca sevmek istiyor seni,
Ne umut etmek, ne de beklemek.. Başka hiçbir şey, sadece sevmek..

Mehmet Kısa

Kaya
06.07.2014, 22:22
Fetih Marşı

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden...
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini ?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih'in İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan !
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan ....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasin;
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın ?
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Arif Nihat Asya

Bayraktaroğlu
09.07.2014, 13:26
Ölüm Risalesi

Damla damla oluşuyor hayat
Ölüm kımıl kımıl
Duymak kolay
Anlatmak değil

Her an
Farkındayım
Az az öldüğümün

Bilincindeyim doğan ayın
Eriyen karın akan suyun
Ve usul usul tükenen zamanın

Tekrarlayıp duruyor saat
Vakit te mahluktur
Vakit te mahluktur

İşliyor kalbim
Eskiyor saçlarım
Ve gözlerimin en ince hücreleri

Okuyorum hayatı
Toprağın üstünden çok
Altındakilerle var olduğunu

Toprak
Ölüme aç
Ölüme muhtaç
Hayat

Ölüm muhakkak
Ve ölüm mutlak
Tek kapısıdır ölümsüzlüğün

Ölümle tanıştıktan sonra anladım
Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın

Kesitler

Mahlukta devinen
Gürül gürül bir ırmaktır ölüm

Babalar ölür
Dolaşır eli ölümün
Saçlarında anaların oğulların

Analar ölür
Kök salar hasret yüreklere
'Bir evlat pir olsa da'
O zaman anlar ancak neymiş öksüzlük

Oğullar ölür
Bir kafes olur ölüm
Ana kalbi bir kuştur
Azad kabul etmez

Sevgililer ölür
Bir hicret olur ölüm
Bir sıla

Mesela arkadaşlar
Arkadaşlıklar vardır okullarda
Bakarsın biri gelmez bir gün
Ve artık hiç gelmeyecektir
Simsiyah bir gölge düşmüştür adeta
Bahçeye koridorlara sınıflara
Bir fısıltı dolaşır dudaklarda
Kimi kirpikleri ıslak
Çökmüş bahçenin tenha bir yerine
Elinde bir çöp resmini çizer toprağa
Anıların
Kimileri öbek öbek toplanıp
Çaresizliği dile getirirler anlamsız sözcüklerle
-Nasıl olur daha dün beraberdik
-Salıncakta İki Kişi'yi izlemiştik daha dün nasıl olur
-Geçen pazar kırlarda dolaşmıştık
''Göçmen kuşlar yerli kuşlardan daha mutlu olmalılar
Hayatı dolu dolu yaşıyorlar'' demişti unutamıyorum

Sonra bir mezarlıkta Bir çukurun başında
Bir kapının ağzında
Herkez susar
Konuşur ölüm

Ve sürer hayat.

Bazan bir tekerlek altında
Ansızın gelir ölüm
Apansız biter sınav
Bir elektrik kesilmesi gibi
Kesilir tulu emel

Bazan ölüm vardır
Ölümden önce gelir
Mesela bir hapishanede bir hücrede yaşanır
Sorular hep yanıtsız kalır orada
Sadece konuşan rüyalardır
Yahut hayaller suskun duvarlarda
Gözler kabul eder parmaklar kabul eder
Ama beyin hep umuttan yanadır

Bazan akan bir film şeridinin
Tek kare donan bir fotoğrafı gibidir
Ölüm
Karşıda bir manga asker
Gözler namluların karanlık ağızlarını görmez de
Takılıp kalır masmavi gökyüzünde
Asılıp kalmış bembeyaz bir buluta

Ölümden uzak ölümler vardır
Gazete ilanlarında rastlanılan
Dünyaya bağlılığın zavallı
Ve muannit
Bir belgesidir
Daha çok kalanlara ait.

Bir de bir örümcek ağının ortasına düşmüş
Bir sineğin titrek bacaklarında seyretmiştim ölümü

Ölümler vardır:
Can kuş gibi uçar gider
Bir martının süzülüp
Kaybolması gibi maviliklerde

Bir Portre

Engin sakin berrak bir denize
Uçsuz bir kumsaldan ağır ağır
Nasıl yürürse insan
Sokrates öyle yürüdü ölüme

Tilmizleri ağlaşırken
O vasiyet ediyordu:
-Asklepyos'a bir horoz borçluyuz
Unutmayınız.

Ne tuhafsınız dostlar
Güçsüz kadınlar gibi ağlaşmak niye
Yükselmek varken ölümsüzlüğe

İnancına sahip olmak
İnsan olmanın şartı
Kölelikler içinde en onulmaz kölelik
Hayatın ölümcül yanına
Takılıp kalmak değil mi?

İlkin ayaklarında duydu Sokrates
Zehirin soğukluğunu
Ve yavaş yavaş ölüm
Yükseldi göğsüne çenesine

Dudaklarında donan son bir tebessümle
Bir işaret taşı da böylece
Sokrates dikmiş oldu ölüme

Ölümün Sesi

Ölümden bir işaret var her şeyde
Ölümün sesini duyuyorum şarkılarda türkülerde:
-Kışlanın önünde redif sesi var
Namluların ucunda ölümün sesi!

-Bir ay doğdu geceden oy oy
Karanlığın ağzında ölümün sesi!

-Erzurum dağları kan ile boran
Vadilerin koynunda ölümün sesi

-Ezo gelin durmuş bakar yollara
Umudun ardında ölümün sesi!

-Bir ihtimal daha var
Umuddan da öte ölümün sesi!

Kendi Ölümüme Ait Bir Deneme

Bir gün öleceğim biliyorum
Bunu her an ölür gibi biliyorum

Anamın yüreğinde bir kor
Ölene dek sönmeyecek bir ateş
Kımıldanıp duracak hep

Karım bomboş bulacak dünyayı
-N'olurdu birlikte ölseydik, deyip duracak
Oysa insan yalnız ölür
Ama o olmayacak dualarla teselli arayacak

Kızlarımın gırtlaklarında bir düğüm
Bir süre kaçacaklar insanlardan
Boşluğa düşmüş gibi bir duygu içlerinde
Sonunda onlar da kabullenecekler öylesine

Ölümüme en çabuk dostlarım alışacaklar
-Yaşayıp gidiyorduk yahu
Ne vardı acele edecek!
Diyecekler

Biliyorum yaklaşıyoruz her an
Biliyorum oruçlu doğar insan
Ölümün iftar sofrasına

Son Söz

Ve zaman döne döne
Gelmişti başlangıç noktasına
İlk yaratılış düğümüne

Mahlukatın var olduğu
Yüzüsuyu hürmetine
Evrenin Efendisinin
Kavuşmak vakti gelmişti sevgilisine.

Hayatın menbaı
Merhametin son durağı
Madeni, muhabbet ocağının
Ateşler içindeydi
Yatağında.
İltica etmişti sanki Kainat
Kutsal tenine
Hayata şafak olan alnında
Ter taneleri
Her biri insanlık çilesinden
Bir haberdi sanki
Bir an oldu
Aralandı gözleri
Sonsuzu kuşatan bakışları
Süzdü ciğerparesi Fatıma'yı
Süzdü tek tek çevresindeki
Can dostlarını
Kıpırdadı dudakları, dedi:
-Ebu Bekir kıldırsın namazı
Sonra daldı daldı uyandı
Son defa aralandı
Bakışları
Yöneldi bir noktaya
Karar kıldı bir noktada
Ve dedi:
-Merhaba ey refik-i ala!

Olacak oldu
Akıllar kamaştı
Kalpler tutuştu
Feryat ve figan gökleri tuttu
Çekti kılıcını Faruk olan
Sıçradı orta yere:
-Kim derse ''O öldü'', öldürürüm!

Ayrılık ateşinden
Ateşin şiddetinden
Sanki bendler çözülmüş
Felekler çökmüştü
Şuur tutuşmuş
Akıl iflas etmişti.

Sonra Sıddıyk olan
Yetişti geldi
Baktı baktı yatağında hareketsiz yatan sevgiliye
Mağarada arkadaşına Hicrette yoldaşına
Sonra baktı çevresine
Mahşerden önce mahşer hali yaşayan
Ashabına
Aline
Ebu Bekir dedi:
-Ey nas, susun!
Kim ki Resulullaha tapmaktadır
Bilsin ki Resul ölmüştür
Kim ki Allaha tapmaktadır
Bilsin ki Allah ölmez
Hayy ve Layemuttur

Ey nas, susun!
''İnna Lillah ve inna ileyhi raciun''

Sonra eğildi sevgilinin yüzüne
Sürdü bulutlanmış gözlerini
O güzellikler ülkesine
Baktı baktı ve dedi:
-Hayatında güzeldin
Ölümünde güzelsin
Öldün
Bir daha ölmeyeceksin

Erdem Bayazıt

Bayraktaroğlu
09.07.2014, 14:07
Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.

Bu yağmur kanımı boğan bir iplik
Tenimde acısız yatan bir bıçak
Bu yağmur yerde taş ve bende kemik
Dayandıkça çisil çisil yağacak.

Bu yağmur delilik vehminden üstün;
Karanlık kovulmaz düşüncelerden.
Cinlerin beynimde yaptığı düğün
Sulardan, seslerden ve gecelerden.

Necip Fazıl Kısakürek

Sibel
25.07.2014, 00:32
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın...

N.Hikmet

Adem Akyüz'
25.07.2014, 19:14
Hangi şiire başlasam suskunum sana.
Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun
Güneşte kavrulan bir kum tanesi
Çatlayan dudaklarım oluyor her gece
Yağmura suskun, yaşamaya suskun.
Haykırabilsem
Belki bir nehir köpürebilir sesimde
Silinebilir kuraklığın bütün izleri,
Upuzun çöller, vadileşebilir içimde..


Hangi güzelliği özlesem suskunum sana,
Yürek boşluğunda bir of kadar suskun
Özlüyorum seni masmavi,
Koşuyorum sana bembeyaz..
Ve kahroluyorum bir anda kapkara
Ah olurum, of oluyorum
Ve susuyorum..
Oysa haykırabilsem
Işık yumağı bir pınar olur soluğum..


Hangi türküye uzansam suskunum sana
Ağıt ağıt, özlem özlem suskun
Tut ki vurulmuşum
Aşktan ve kandan bir damla olmuşum.
Bir saçlarının rüzgarına,
Bir de ağzının kıyılarına konmuşum.
Hangi damla silebilir seni benden
Hangi kasırga koparabilir?
Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum.
Coşkuların her şahlanışında
Sana deprem deprem susmuşum.
Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum.


-Adnan Yücel-

Bayraktaroğlu
26.07.2014, 12:02
Özgürlük menşurum kanatlarından
Toprağım devletim bayrağım sensin

Maddemsin mânamsın varım yoğumsun
Ufkumsun yakınım uzağım sensin

Göklerim yerlerim dağım denizim
Yanım yönüm solum ve sağım sensin

Annem babam atam kardeşim yavrum
Evim barkım bahçem ve bağım sensin

Övüncüm şerefim sözüm şiirim
Saklım gizlim köşem bucağım sensin

Seslerin kalbimin dudaklarında
Zamanım dönemim ve çağım sensin

Ümidim cihadım şafağım sende
Hicretim menzilim durağım sensin

Seninle olmaktır ahdım yeminim
Ordum emirim ve otağım sensin

Mehmet Akif İnan

Kaya
31.08.2014, 02:44
https://fbcdn-sphotos-f-a.akamaihd.net/hphotos-ak-xpf1/v/t1.0-9/10577141_10152423554692561_2065243149812260082_n.j pg?oh=20e0667b31bf4f29728cb869ac59fb87&oe=547B0445&__gda__=1415315514_0f8dfd366a69ad7d934d4c9a0e6004b 9

Adem Akyüz'
03.10.2014, 19:03
Hiç Büyüme Çocuk

Yüreğimin en derinlerinde hep bi çocuk vardır benim ve hep olacaktır..
Tertemiz sevgimi heba ettiler
yeni sevgileri ondan aldım.
ve tekrar sundum hiç heba olmamışcasına..

Umudumu kırdılar.
Yeni umutları ondan aldım
ve hiç kırılmamışcasına yeniden güldüm hayata
ve ben hep güvendim insanlara.

Yeri geldi güvenimi kırdılar.
Yeter artık güvenme desede hayat
ben güvenimi yitirdiğim anda
yeni güvenler aldım o küçük çocuktan
ve tekrar güvendim güvenimi çalanlara inat..

Neşeli günlerimi bir kenarda dururken,
hayat yıktığı anda hüzünleri üstüme
o anda bile mutlu olacak bir sebebim vardı
kaldırdım attım hüzünleri,
ve yıkıp çıktığımda o enkazın altından
yanımda kimseyi göremedim…
ve ben her zaman yaptığım gibi
içimdeki o küçük, yüreği tertemiz çocuğa sarıldım
hep gülümseyen çocuğa
her sarıldığımda gülümseten çocuğa
hayatta mutlu edecek hiç bişey kalmasa bile!
En azından hep varolacağını bildiğim
o küçük çocuk benim tek mutluluk sebebim olacak!
o güldükçe bende hep gülümseyeceğim…

İyi ki varsın açık kahve gözlü çocuk
iyi ki varsın yüreği elinde çocuk
ve iyi ki varsın hiç ağlamayan yanım
hep tatlı tatlı gülen halim.
ışıl ışıl bakan gözüm..

O çocuğun adını yağmur koydum..
adı Yağmur kendi ÇOCUK
diğer yanı BEN çocuk
sen hep gül çocuk…

Çünkü İnsan Güldüğü an kadar yaşamıştır…
ve;
İnsan yaşını ağladığı anlardan alır..
işte insan o zaman
Ağladığı an kadar yaşamak ister..

işte o zaman çocuk; Gülme ve Hiç ağlama, Sen ”Hiç büyüme çocuk"…

FATİH EFE

Seslendirmesini dinlemek isteyenler için --> http://www.siirfm.com/hic-buyume-cocuk-fatih-efe/

Oğuz ZEYTİN
09.10.2014, 01:19
Orhan Veli KANIK - Giderayak

Handan, hamamdan geçtik,
Gün ışığında hissemize razıydık;
Saadetinden geçtik,
Ümidine razıydık;
Hiçbirini bulamadık;
Kendimize hüzünler icadettik,
Avunamadık
Yoksa biz...
Bu dünyadan değil miydik?


*

Kemalettin KAMU - Irsad

İRŞAD

Sevgilim güvenme güzelliğine,
Senin de saçların tarumar olur;
Aldanma talihin pembe rengine,
Hayatın uzun bir intizar olur.

Sevgilim her insan doğarken ağlar,
Çiçeklerle açar, sularla çağlar,
Rehgüzârı olur bahçeler, bağlar,
Nihayet isimsiz bir mezar olur.

Sevgilim baksana bir yanda gülen,
Bir yanda gözünün yaşını silen,
Kimi benim gibi erir derdinden,
Kimi senin gibi bahtiyar olur!

Sevgilim senin de geçer zamanın,
Ne şöhretin kalır, ne hüsn-ü ânın,
Böyledir kanunu kahpe dünyanın,
Dört mevsim içinde bir bahar olur!

İlker Yazıcıoğlu
09.10.2014, 09:31
Kimi sevsem sensin,hayret......

Attila İlhan

Oğuz ZEYTİN
26.11.2014, 18:32
Hüzün Adres Değiştirir

Yakışmıyor cepheyi terk edişin,
Mert dayanır, namert kaçar sevdiğim.
Fazla sürmez hatanı fark edişin,
Hüzün eken, hüsran biçer sevdiğim.

Adet ettin aşk dersini asmayı,
Hüner saydın sırra kadem basmayı,
Yetti artık çok denedim susmayı,
İsyan eden bayrak açar sevdiğim.

Nice avcı bende silah sınadı,
Geri tepti,sineleri kanadı,
Kırılsa da yüreğimin kanadı,
Yine açar, yine uçar sevdiğim.

Bir resmimiz bile yoksa başbaşa,
Revamıdır ben yanayım,sen yaşa,
Aşk sunacak sakimi yok sarhoşa,
Yine bulur, yine içer sevdiğim.

Aynaların farkı kalmaz düşmanla,
Tanışırsın doğduğuna pişmanla,
Hüzün adres değiştirir zamanla,
Benden geçer,sana göçer sevdiğim.

Üzerime yar sevdiğin sahi mi?
Kalp çalmakta senin gibi dahi mi?
Ağlama der dosta aşık Daimi,
Bu da gelir,bu da geçer sevdiğim.

Cemal Safi


***

Tesbih

... Ve benim Taşkent gecelerinden kara,
Rahmet damlalarından bereketli tesbihim.
Dolunay umutlarla çekip,
Bir menzile yettiğim...
Çözülsün kaderimi düğümleyen zincirler,
Kisrâın kalesinden yedi mazgal yıkılsın!
Tesbihim tamam oldu billâh,
Sübhânallah... Sübhânallah... Sübhânallah...

Ta uzakta, Sarı Irmak kıyısında,
Tesbihimin dokuz renkli püskülü...
Sabır gergefinde bir güzel kız;
Benzi Sarı Irmaktan sarı...
Yorgun parmakları susamış Zemzeme,
Sinmiş gözbebeklerine otuz dört soru...
İmamesi de var, tanıktır Allah,
Elhamdülillah... Elhamdülillah... Elhamdülillah.

Ben bir duasız mihrab önünde,
Yıkıntı otlarına masal anlattım:
Hep acıyı söyledim, acıyı yazdım.
Ne acı! Gerçeğin soylu acısı...
Tamam etti sonunda tesbihimi.
Tesbihim ülkümün doğum sancısı,
Tesbihim alnımda otuz üç damla ter...
Allâhu Ekber... Allâhu Ekber... Allâhu Ekber...

Dilaver Cebeci

Oğuz ZEYTİN
11.12.2014, 14:56
Geri Gelen Mektup

Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan,kendini gizler mi alevden?
Sen istedin,ondan bu gönül zorla tutuştu..

Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…

Ey sen ki, kul ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki, gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki, birer parçasıdır senden ilah’ın,
Gözler ki, senin en katı zulmün ve silahın,

Vur şanlı silahınla,gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki,yapılmış dişi kaplanla hüzünden…

Hasret sana,ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!

Hasret çekerek uğruna ölmek kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı..
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!

Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma “Kaabil”,
İmkanı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
Sirretmeye elden seni, bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı’yı kıskandırıyordur,
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik…

H. Nihal ATSIZ

(Yolların Sonu, Sayfa 121, İrfan Yayınevi, 5. Baskı, 1997)

cerasus
11.12.2014, 22:04
Sirretmeye elden seni, bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.


Bence siirin en güzel beyti budur.
Tabii bu beyit de esdegerdedir.


Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene, yerlerde sürünse;

Bu siirde bu kadar cok akil almaz güzellikte beyit var ki...

signal
13.12.2014, 23:47
Sakarya-Necip Fazıl Kısakürek

k8YwBzN-F5g

Kaya
14.12.2014, 22:51
Ancak sen tâzelikte gül yaraşır pencereme
Uykusuz gecelerimde kokusunu duyduğum.

Cahit Sıtkı Tarancı

EMiRHAN61
16.12.2014, 05:33
"Umudum her zaman bakidir amma
Zaman kisa ben yorgunum yol uzun"

Oğuz ZEYTİN
16.12.2014, 08:36
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman


Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü

Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden

Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde

Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?

Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden

Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız

Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.


Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana

Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.


Karakoçlardan Bahaettin

signal
07.01.2015, 01:16
Bayrak-Arif Nihat Asya


fzmRH-efDzs

Berke6198
03.07.2015, 03:32
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım



-Turgut Uyar, "Göğe Bakma Durağı"

Berke6198
03.07.2015, 03:35
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...

Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü ben’im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.

Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına?
Niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına?
Niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?

"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş...


Nilgün Marma - Kuş Koysunlar Yoluna

Sadullah KAPICIOĞLU
03.07.2015, 14:39
Hatırlat da haziranın sonlarında çocukluğumu yakalım

Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-Senegalliler dahil değil

Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin


-Yoksa seni rahatsız mı ettim?

Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-Freud diye bir şey yoktur.

Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-Haydi iç de çay koyayım.

https://youtu.be/wfgSWVCXwVU

esra61
13.07.2015, 23:17
Konunun açılışında sorulan soruya cevap vermek istiyorum.Şöyleki kitap okumayı seven bir insan olarak şiirleri her zaman farklı bir yere koymuşumdur.
Şiir demek bana göre hayatın ta kendisi demektir.
Nasıl mı?
İnsan sosyal süreç içerisinde birşeyler yaşayan ve bunu bazen dışarıya bazense içine atan bir yapıya sahiptir.Çoğu insan içine atarak sıkıntı cekerken Usta diyebileceğimiz kimseler bunu sanat haline getirip kalemle kağıda döküyor.
Düz yazı şeklini değil daha az sözcükle daha çok şeyi anlatmayı tercih edip şiir yazıyorlar.
Evet şiir ideolojiyi de barındırmalı,yaşanılan üzüntüyü de mutluluğu da.
Çünkü şiir bireyin kendisidir.
İnsan hissettiklerini kağıda döküyorsa kendi düşüncelerini arka plana atarak yapamaz bunu yapsa dahi gerçekçi olmaz.
Ne güzel ki kederi üzüntüyü acıyı sevinci kalem yoluyla anlatmayı seven kişiler var.
İyi ki onlar hep var.
Rasim Özdenören üstadın deyimiyle "Derdi olan insan okur" .
Dert sahibi olmanız dileğiyle...

Berke6198
13.07.2015, 23:26
ESKİ ZAMAN

Eski zaman müziği gibiydik,
Biraz hüzün, biraz mutluluk, biraz da eski çocukluk anıları…

Oğuz ZEYTİN
22.07.2015, 09:11
Cem Sultan'in Sehzade Oguz'a yazdigi mersiye

"Bir kilina virseler virmezdum Oguz Han'umun
Genc-i Karun ile bin bir mulket-i Osman felek"

http://uludivan.blogspot.com.tr/2013/05/oguz-han-mersiyesi.html (Kaynakta imla hatalari var.)

esra61
22.07.2015, 20:43
BU YAĞMUR

Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince,
Nefesten yumuşak, yağan bu yağmur.
Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince,
Aynalar yüzümü tanımaz olur.

Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik,
Tenimde acısız yatan bir bıçak.
Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik,
Dayandıkça çisil çisil yağacak.

Bu yağmur, delilik vehminden üstün,
Karanlık, kovulmaz düşüncelerden.
Cinlerin beynimde yaptığı düğün,
Sulardan, seslerden ve gecelerden...


Necip Fazıl KISAKÜREK

Bu şiiri her okuduğumda veya dinlediğimde rahatlıyorum. :)

Timur Mikhail
24.07.2015, 20:25
soldu yapraklar yaz ortasında
sarardı günahlar
kalbinde dünyanın
mevsimini ateşler sardı

düşler karardı anılarla
günler yol aldı
rıhtımlar ıssız
kaptanlar gemisiz kaldı

çocuk sokaklara attı kendini
istanbul habersiz
kalabalıkta bir tenha
tenhada bir çocuk ağladı

-timur mikhail

Timur Mikhail
15.08.2015, 11:51
Şiir sokaklarında,
Dudaklarım kurumuş.
Elimde karalanmış bir defter,
İlham yağmurlarında ıslanmak istiyorum.
Aşk çıkmazında yüreğim tutuk !
Saatler anlamını yitirmiş,
Tik tak sesleri seni anımsatıyor.
Az ilerideki arabanın stop ışıklarına dalıyorum,
Uyanmalık bir şiir arıyorum,
Bulabilirsem yazamayacağım...
Biraz daha uyumalık dopamin etkisi olacak sanırım.

Oğuz ZEYTİN
11.12.2015, 09:51
Büyük Atsız'dan...

KADER


Dünyada gerçi olmadı bir şeyde kârımız
Ukbâda belki olsa gerek itibârımız.

Ağyâr gül kopardı dikenden demet demet,
Hâr oldu bağrımızda çiçek yüzlü yârımız.

Yükseldi arşa neşvesi dünun, esâfilin;
Toprakta gizli kaldı bizim âh ü zârımız.

Baş eğmedik edâniye ikbâl ü câh için;
Mâziye, ırka, sancağadır iftihârımız.

Şâd olmamak olur mu, Kızıl Elma semtine
Bir gün dönerse râyet-i âli-tebârımız.

Hiçbir emel gönülde karâr etmiyor bugün,
Ermektedir, şitâya hazin sonbahârımız.

Hakanların dikilmeli Altay’da tuğları,
Varsın cihanda olmayagörsün mezârımız.

https://twitter.com/TuranMerkezi/status/675206162028081152

Ruhu şad olsun.

slmn
15.12.2015, 03:34
Bana göre en büyük şairlerden birisi Sezai Karakoç'tur. Sadece şair değil önemli bir mütefekkirdir kendisi. Ve bana göre yaşayan insanlar arasında mümince yaşamını sürdüren nadir insanlardandır. Şiirlerinden sadece Monna Rosa öne çıkarılması kendisine büyük haksızlıktır bana göre. Şimdi paylaşacağım şiir bence en güzel şiirlerinden biridir. Üniversitede seçmeli şiir dersinde de bu şiiri irdelemiş, sınıfa anlatmıştım. Eğer ileride edebiyat alanından yüksek lisans yapabilirsem devamında Sezai Karakoç şiirleri üzerinden ilerlemeyi düşünüyorum.

Ağustos Böceği Bir Meşaledir

Böcek ki akıtıyor damla damla ağzından
Üzüm ballarında süzülmüş ağustosu
Titreyen şıngırdayan bir çocuk oyuncağı
Ağustos bu seste
Bu durmayı unutmuş seste

Çam diyor ağustos böceği
Çamlara kasideler söylüyor
Tanrı’ya yakarıyor nesli tükenmesin diye
Bu hanedanın
Ağaçlar içinde şah ağaç olan bu hanedanın

Ey masalcı adam iftira ettin sen
Bu harikalar harikası böceğe
Onu suçladın tembellikle
En çalışkan onu görüyorum ben
Hiç bir karşılık beklemeden
Yazı ağustosu çamı çınarı
Tanıtıyor bize yazı ağustosu çamı ve çınarı

Ağacın dalında güneşe doğru yaklaşarak
Suyun, bir damla suyun değerini altın ediyor
Çiğ damlası bir zümrüttür diyor
Susadıkça eşsiz sesiyle şarkılar söylüyor
İlahiler okuyor güneşe gönderiyor
Sen bunları levha levha kızart diyor
Bir daha yanmayacak şekilde kızart diyor
Kıyamete kadar kalsın insanlığa uzat diyor

Güneşi yakıcı güneş bilen gölgeyi reddeden
Gölgede saklanma kurnazlığını reddeden
Aç kalma pahasına olsa da öten
Susamanın armonilerini en iyi bilen
Matemden alevden bir gömlek giyen
Yapraktan bir saray ören
Sesini bir şehir gibi boşaltan nehre
Dağlara kırlara ve ormanlara zerre zerre

Sonra kış gelince karıncalar saklanır toprak altına
Herkes bir önlem almıştır o hariç
O hep iyiyi güzelliği yaşamış
Özgürlüğe dalıp çıkmış yalnız özgürlüğe
Öbürleri hep gerçeklik taslamış
Ama o hep gerçeği aramış
Gerçeği aramağa çağırmış
Ve gerçeği yaşamış

Sizin acımanıza gülüp geçiyor
Sizi gidi faydacılar çıkarcılar sizi
Üzülmeyin evi yok yuvası yok diye
Kışlık erzak biriktirmemiş diye
Sizin acımanıza yok onun ihtiyacı
– Sahtedir zaten acımanız
Siz ancak alay edersiniz acımasız–
Özgürlüğün sesidir o ürkmez korkmaz
Titremeden geçer gündüzden geceye

Bir başka ağustosta yeniden doğacaktır
Ağaçların tepelerinde güneşe en yakın yerde
Tanrı’nın sırrıyla bir mucizeyle
–Oysa nesli kesilmeliydi size göre–
Ama hiç bir zaman hiç bir yerde
Sönmez tanrının yaktığı meşale
İstersen bir böcekte olsun o meşale

Temmuzda ağustosta ağaçlar cayır cayır yanarken
Yalnız o, odur teselli eden dayanın diyen
Yaşamanın en büyük ilkesi sabrı öğütleyen
Yavru kuşlara masallar anlatarak geceye serine götüren
Adeta güneşle onların arasına bir perde geren
Şırıl şırıl sesiyle onları serinleten
Gözlerine ışıltılı vahalar gösteren
Çeşmelerden su sesleri alıp getiren
Sesiyle – o ufacık gövdesinden tüten–
Dağ gibi sessiz korumasız bahçeyi örten
Herkese her yere mutluluk saçan sevinç serpen
Dünya cehennemine cenneti karşı diken
Işık kıyametine mızraklar havale eden
Harbeler gönderen oklar atan sesinden
Ağustos böceği deyip hor gördüğümüz
Minik göğsünde bir koskoca orkestra taşıyan

Hiç yere hiç bir şey yaratmamış olanın
Bize gönderdiği bir muştucu o yaratık
Uyarıcı ve muştucu bir yaratık
– Tanrı boş yere bir şey yaratmamıştır
Anlayan için muştucu duyan için uyarıcı –

Ateşle dans eder o güneşle dans eder
Çırçıplak çıkar güneşin karşısına
Belki yaşayamaz güneşi eksik kışta
Fakat ardında unutulmaz bir yaz bırakır

ibrahim
15.12.2015, 23:01
Turgut Uyar ve Nazım Hikmetten ikişer kitap almayı düşünüyorum. Önerilerinizi alabilir miyim arkadaşlar, abiler, gardaşlar?

Ozan Yılmaz
15.12.2015, 23:55
Turgut Uyar ve Nazım Hikmetten ikişer kitap almayı düşünüyorum. Önerilerinizi alabilir miyim arkadaşlar, abiler, gardaşlar?
http://imageserver.kitapyurdu.com/select.php?imageid=155146&width=180&isWatermarked=true&pagecount=0
http://imageserver.kitapyurdu.com/select.php?imageid=1010856&width=180&isWatermarked=true&pagecount=0
http://static.idefix.com/cache/0/270/97791
http://static.idefix.com/cache/0/270/294084

Oğuz B.
17.12.2015, 20:15
Yürümek;
yürümeyenleri
arkanda boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
bir mavzer gözü gibi
karanlığın gözüne bakarak
yürümek!..

Yürümek;
dost omuzbaşlarını
omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup
yürümek!..

Yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını
bilerek
yürümek...

Yürümek;
yürekten
gülerekten
yürümek...

duyurukcu
18.12.2015, 14:00
~~Gül'dür Gülüşler~~



Sevdaydı beni yarınların umuduna sürükleyen
ve sendin aşkın rüzgarı ile yüreğimin yangınını körükleyen…o kadar
yakındımki senin uzaklarına ve şikayet
ettim o kadar hayıflandım yakındım ki
sensiz yokluğuma..gözlerime bakan gözleri tanımayacağım tenime üfleyen
soysuz nefesleri hissetmeyeceğim; ve, ve işittiğim güzel sesinin anısına set
çekeceğim senden gayrı sedaları kulaklarımın tınısına…beni göremeyişinin
yıllarının üzerinde meçhul bir esareti olacak lakin sana olan aşkımın
yüreğindeki cesareti hep baki kalacak..sevda
şarkılarım dönecek zihninde ve ben senin ; senin o güzel söyleşinle ‘’bir lahza
olsun’’unutmayacağını, unutamayacağını; zaman zaman o tatlı dilinde yol bulacağını
ve duygulara döküleceğini zannediyorum. Biliyorum ki ALLAH(cc) ımızdan sonra sen
olacaksın bu aşkın şahidi ve ben olacağım bu sevdanın şehidi ve yine yıllar
geçtikçe,sen yaşlandıkça benim aşkımın her geçen gün yüreğinde daha da
gençleştiğini kalp atışlarından dinleyeceksin..belki o zaman ikimizin aklı da
fikride birbirimizsiz boşa geçen zamana aşktan başka dayanağı olmayan ama
çürütülmesi imkansız bir tez öne
sürecek….belki aşkın ne olduğu hiç bilemeyeceksin ! Sen aşkı çağırsan da o sana
gelmeyecek ya da o seni çağırdığında sen
onun ben olduğunu göremeyeceksin..Ne acı değil mi Aşk ! Nee ! acı değil mi Aşk?



Evet aşk acıdır.. ki aşığın canını çok
acıtır..sancılarda bulur ışıl ışıl parlayan gözlerini, hele birde mavi ise
benimki gibi gözleri; okyanusların girdabında alabora olur, gözleri gibi sevda
sözleri…bilirim anlarsın; anlarsın da anlamanı istemezler bizi bize layık
görmeyen dünyalık kafalar..oysa bilmezler mi ki iki dünyalıktır cefalar ve
parayla sürülmez esasında sefalar….





Aşk çağırıyor beni sen de duydun mu Gül
Gülüşlüm ? Avuclarımı sımsıkı sıktım
hissetmediğim ama tahmin ettiğim kokunu terliyorlar…bir ayak tekmeliyor
gecelerimi, yeter artık yat uyu diyor ama ben farkında olmadan Yusuf olmuşum
gözlerim illaki kuyu diyor..

Ben sensiz geçen her gün seni düşünmeden seni
yaşamadan bir gün geçirmedim, seni anmadan aşkınla yanmadan bir yudum su
içmedim sana kanmadan…



Bir aşığın çığlığı yankılanıyor gönlünün
odalarında duydun mu Gül Gülüşlüm ? Gülüşünün gül kokusu doluşuyor
nefesimde ve senle yeni bir nefes oluşuyor göğüs kafesimde, üşütük bir
sıkıntı sarıyor bedenimi yoksa bu sensizlik
nedenimi? Dünsüz bir hatıra canlanıyor gözlerimde, yarınsız bir sevda heyecanlanıyor sözlerimde, bugün de
bugünsüzüm sensiz dermanı kayıp, bağı çözülmüş dizlerimde…..



Sonu olmayan uçsuz bucaksız bir aşkın sesidir
bu, başlangıcı bilinmeyen, sarılmadan yoksun kucaksız bir sevdanın hibesidir bu
zalim ayrılıklara yararlı…ve zahmetli bir duruştur bu, ebediyete değin dimdik
ve ezeliyetten kararlı ….



Sensizliğin korkusunda yaşamak illettir be
Akkız….! Bizi bize çok gören nasıl bir millettir..ve emin ol senden başkasını
bırak sevmek; düşüncesi dahi zillettir…her gün tekliyor kalbim sensiz sona
yaklaşıyor her nefeste bir adım daha ..bir adım daha var aslında ‘’Aşık’’
diyorlar bana, sana ne diyorlar Gül Tanesi? Gülüşünü güle benzetenler var mı ?
bir bak etrafına aradığın orda mı, beklediğin yar mı? yoksa olması zor da mı?
Koy şimdi elini kalbine bir bak bakiim benim ki gibi kor da mı !







Gül gülüşüne hasret çeker sevda toprağına
ektiğim gönül fidanları, kim hak eder seni gerçekten, bu adamın sensiz gündüzü bile
olmuş zindanları! Her gün aşkınla büyüyen bir başkası olacak mı ve aşkı sende,
seni aşk da bulacak mı? Aşktan meşkten anlamayan yine de seni çağıranamı, seni
deli gibi seviyorum deyip sahte bağıranamı gidersin ? yoksa sevdanı mahşerde
yaşamaya bile razı olan bu saçı ağırana mı?

Bir başkası için baktın mı hiç yalvaran
gözlerle gökyüzüne a kız ? yağmur yağmur ağladın mı hiç, hadi tam zamanı şimdi
dök yüzüne kız ….sözümün hiçbir değeri ehemmiyeti yok ise sende, hayatını bırak
sevdiklerinin sözüne …ki ahirette hatırla bu deli aşığın sözü ne….!



Ara sıra kanamalarım durur gönül yaralarımda,
bazı bazı gönül kapısını ardına kadar açmam aralarım da hala kendimi görürüm o
boşlukta ve yine sen olursun o boşlukta ki hoşlukta…Aşk uykusuzdur, sabaha
kadar sevileni sayıklamaktır ve ayıklamaktır
ondan gayrısını beş duyudan ve Aşk susuzdur her seferinde su çekmeye
çalışmaktır kaynağı kurumuş boş kuyudan…



Dayanıksız bir yadırgamadır sensiz
düşündüklerim…olmadı hiç sana dair üşendiklerim

ben sana yakın olduğum kadar yakın olmadım
hiç kendime..sana hastayım .. ya sen ilacım olacaksın ya da seninle ölmeli Aşk
! belirgin bir kıyastayım…

senin aşkınla yanarken buza düşse hissetmem
acıyı ve seni bu kadar net severken kendim için dahi olsa geç diyemem ana
bacıyı… bilhassa sen olmadığında

seni sevmek olmalı düstûrum….ne yapmalıyım
bilmiyorum içimde ki yokluğunu
susturum…birbirine düğümlüyorum adındaki heceleri ve geceleri her bir heceden aşk kelimeleri
türetiyorum hayaller içinde,, gidip
alacağım sanki aşkın olsa dahi Çin’de…



Kim tarif edebilir mutluluğu sevmeden
sevilmeden ve hangi sevgili arif eder bir aşığı acı çektirmeden..ve hangi
sevdalı aşk meyvesinden yer gönül tarlasına hasret ektirmeden.. hangi dilek
gerçek olmuş ki Yaradana yalvarmadan ve hangi hüzün son bulmuş bir müddet
darlanmadan..Söyle yüreği büyük kız! kim
benden daha fazla sever seni ve bunu iddia eder utanmadan arlanmadan…Gülme öyle
abartıyorum diye…evet abartıyorum ama biliyor musun niye, çünkü kalbim sana
inandı aşk aşk ve yine aşk diye ve hissediyorum ve umuyorum en az iki cihandan
birinde olacaksın bana Rabbimden büyük
bir hediye…..



Bir aşk katarına mı yüklenmeli sana dair
ümitler , zorlanmalı mı benim olma ihtimaline bağlı bütün limitler, ya nasıldır
sende ki bana ait umutlar ,yok mu hiç kalbinden bana yönelik aşkı emreden
komutlar…bilemem ki senin ruh halini , sevmek suçtur derler ben aşığım suçluyum
da göremiyorum sende ki sevda mahâlini,,ben
bu aşk denizinde sevdiğini sevgi korsanlarından çekip almak isteyen Simbat ,
sen ise aşk denizinde gönül sahillerime esip bir daha uğramayan imbat gibisin…bir
şey desem, desem yapar mısın ?

Şimdi şu an kestane gözlerini kapatıp sana
olan aşkımı düşünüp saçının tellerine üfler misin ? Teşekkür ederim Gül
Gülüşlüm…



Dileklerim gerçeğe dönüşse yani sen gerçeğe dönüşsen
ve olsan gidiş SEN.. dönüş SEN… desen desen yüreğimde motifleşsen ve desen SENİ
SEVİYORUM yalnız sen, yalnızken de sen ….ah bi desen bir ALLAH(cc)ım bi de SEN…



Nerelere hapsetsem seni düşünmeden geçen bir anı,
nerelere kilitlesem sensiz her yanı,sen olmuşun aşk da teşhis sevda da tanı
..ah be Bidenem! ah be Kaan’ın canı ! sakın unutma emi bu aşığı mahşerde de
tanı, görürsen orda avuçlarında bir parça sevap tutanı; hatırla ne olur her
zaman sana sözünü tutanı…



Şerh koydum, savaş açtım; seni şiirlere
namelere yazmayan parmaklara, gözüm yaşını özendirdim coşkun akan ırmaklara,
ağlayışlarımın feryadı kısık, gülüşlerimin suratı asık, zehirli bir ayrılık
kılıcı saplanmış sanki tenime ve tesirli bir aşk kalkanı kaplanmış bedenime..çok
denedim seni sevmemeyi düşünmemeyi sıktım otuziki dişimi ama olmadı anladım ki ve
biliyorum ki ve eminim ki ve kesin ki senden gayrı bir aşk doyurmaz dirilişimi,
varsın aşk defterini ecelim dürsün biz yinede aşk meyini içelim ve aşkımız
mahşere dek sürsün ,yok yok mahşerden sonra da sürsün ki bütün melekler nasıl
bir sevdaymış bu yerinde görsün…

Her gece keder öpüyor mu senin kalbini de
benimki gibi, seninde umutlarının karanlık mı dibi, kimler hangi yasağı
yasadılar kavuşmamamız için, hangi aşk örgütünün militanıyız, hangi mahkemede yargılayacaklar
aşk suçu kapsamında söylemlerimizi ve kaç celsede kıracaklar sevdamızın
kalemini hangi hücreye kapatacaklar aşk eylemlerimizi ve hangi dar ağacında asacaklar bu büyük
sevgimizi ?



Gül Gülüşlüm bu satırları yazarken o kadar
zorlanıyorum ki bazen gözlerime hükmedemiyorum ve dur artık yeter yaşları dökme
demiyorum, ağlamak istiyor her bir azâm ve benimde buna var rızam çünkü sana
olan aşkım muazzam..sensiz nefes almak demek; nefes nefese kalmak demek ve bir
an önce ölmeyi istemek ve emin ol Bidenem ölürken de düstûrum seni sevip
gülümsemek…



Müsaade et de biraz hayal kurayım..elele
gezseydik seninle beyaz bulutların üstünde,sen şimşek ben yıldırım olup
çarpışsaydık sessizce,mavi denizlere dökülseydik yağmur tanelerinde ve aynı
ummanlara dalsaydık, batsaydık derinliklerine, yansaydık ve kavrulsaydık aşk
ateşinde ve savrulsaydık ifil ifil esen
rüzgarında sevdanın serinliklerine…..



Issız bir kalabalık seni düşleyen düşler,
içinde hasret barındırır gayrısakindir rüyalarım ve beni senden başka herşeyden
arındırır ayrı lakindir güyalarım ve anlamsızdır amalarım fakatlarım, uçurumdan
aşağıdır düşüşler ve umudumu bin yerinden ve en derinden sakatlarım.. bilhassa
yalnızlığımda yoğunlaşır çokluğun ve gül kokar gül gölgesi yokluğun ve Gülgülüşlüm
seni anan dudaklarımda Gül’dür Gülüşler…





Yüreğime maki mavi bir okyanus damlar,..
ereğime bakî her kavî sensizlik fikrinde bir intihar yaratır çatılar damlar,
sıra sıra dizilmiştir ardışıktır ve gönlümdeki boşluğunun cellatını bekler
idamlar….geceden aşka çağırır özlemler, gündüzün yine aşkı bağırır istemler ve
aşk üzerine kuruludur sevgiye hayiz sistemler ve kavuşmaya dairdir yokluğun
asabından sitemler ve haddi hesabından da taşmıştır duaya endekslidir totemler..





Sensiz her anımda gönlümün sokaklarında,top
oynuyor in cin ve seni düşününce yalnızlığımın kaldırımlarında bana el uzatıyor
senin yaşam sevincin ve sanki önce sevdanın yıldırımlarında ölüyor sonra seninle
yeniden doğuyorum ALLAH(cc) biliyor ki seni çok seviyorum ve istemem bir gün
incin, sensiz olan aşktan soğuyorum ve sensiz bütün sevgileri gözyaşımda
boğuyorum..



Beni sevmen sana zor geliyorsa, aşamıyor
engelleri yüreğindeki ateşlerin kor geliyorsa ve ben varım bu sevdada ya sen ! gönlüne sor geliyorsa,gelmiyorsa da
sıkma canını be Gülgülüşlüm..

Varsın olmayalım bu dünyada can ciğer iki
aşık dedim ya defalarca zikrettim ya bu can diğer tarafta da sana aşık olacak
ve seni bekleyecek…orada hiçbir aşk yalan olmaz ve yoktur seveni
kekleyecek..son sözüm ilk sözüm gibi seni daima hep SEVecek..


oscara_aday_hayaller(münhasıran)

Sibel
08.01.2016, 23:25
"Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın..."

Oğuz ZEYTİN
12.01.2016, 09:00
Geri Gelen Mektup

Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan,kendini gizler mi alevden?
Sen istedin,ondan bu gönül zorla tutuştu..

Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…

Ey sen ki, kul ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki, gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki, birer parçasıdır senden ilah’ın,
Gözler ki, senin en katı zulmün ve silahın,

Vur şanlı silahınla,gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki,yapılmış dişi kaplanla hüzünden…

Hasret sana,ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!

Hasret çekerek uğruna ölmek kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı..
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!

Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma “Kaabil”,
İmkanı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
Sirretmeye elden seni, bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı’yı kıskandırıyordur,
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik…

H. Nihal ATSIZ

(Yolların Sonu, Sayfa 121, İrfan Yayınevi, 5. Baskı, 1997)


Büyük Atsız'dan...

KADER


Dünyada gerçi olmadı bir şeyde kârımız
Ukbâda belki olsa gerek itibârımız.

Ağyâr gül kopardı dikenden demet demet,
Hâr oldu bağrımızda çiçek yüzlü yârımız.

Yükseldi arşa neşvesi dünun, esâfilin;
Toprakta gizli kaldı bizim âh ü zârımız.

Baş eğmedik edâniye ikbâl ü câh için;
Mâziye, ırka, sancağadır iftihârımız.

Şâd olmamak olur mu, Kızıl Elma semtine
Bir gün dönerse râyet-i âli-tebârımız.

Hiçbir emel gönülde karâr etmiyor bugün,
Ermektedir, şitâya hazin sonbahârımız.

Hakanların dikilmeli Altay’da tuğları,
Varsın cihanda olmayagörsün mezârımız.


https://twitter.com/TuranMerkezi/status/675206162028081152

Ruhu şad olsun.

Ve... "KARHRAMANLIK"

Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.

Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından
Koşar adım gitmeli onların arkasından.
Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından
İleriye atılmak ve sonra dönmemektir.

Yırtıcılar az yaşar... Uzun sürmez doğanlık...
Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık.
Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık;
Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.

Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Bunun için ölüme bir atılış gerekir.
Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir...


*

Doğumgünün kutlu olsun Büyük Atsız...

İnfantino
20.01.2016, 00:42
Ey saçları “alagorsan” kesik hanım kız!
Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!


Bacağımla alay etme pek topal diye.
Bir sorsana o topallık bana nereden hediye ?


Sen Şişli’de dans ederken her gece gündüz,
Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz


Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;
Siz salonda dans ederken bizler savaştık .


Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!


Olan işler dimağını azıcık yorsun!
Biliyorum elbisemle eğleniyorsun;


Biliyorum baldırını o kadar nazla
Örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla


Benim bütün elbisemden... Hatta kendimden...
Biliyorum: Çünkü bugün şu dünyada ben


Neyim? Bir hiç... İşe güce yaramaz topal...
Sen sağlamsın, senin hakkın, dünyadan zevk al:


Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!


Ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
Her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!


Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
Yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün.


Sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur
Dolaşırken... Biz de tipi, fırtına, yağmur,


Kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık;
Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık.


Sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık;
Bizden üstün ordularla böyle çarpıştık...


Gülme öyle bana bakıp pek arsız arsız
Sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız!


Sana karşı haykıranı, mecbursun dinle;
Bugün hesap göreceğiz artık seninle:


Ben cephede geberirken, geride vatan
Aşkı ile bin belalı işe can atan


Anam, babam, karım, kızım, eziliyorken
Dağlar kadar yük altında... gel, cevap ver, sen


Bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız?
Köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız!


Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
Yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda...


Ey nankör kız, ey fahişe unutma şunu:
Sizin için harp ederken yedim kurşunu.


Onun için topal kaldı böyle bacağım,
Onun için tütmez oldu artık ocağım.


Nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda
Sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.


Kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız,
Bu amansız boğuşmada öldü yarımız,


Ya siz nasıl yaşadınız? Bizim kanımız
Size şarap oldu sanki... Şehit canımız


Güya sizin mezenizdi! Yiyip içtiniz;
Zıpladınız, kudurdunuz arsız, edepsiz!..


Gerçi salonlarda senin “yıldız”dı adın,
Hakikatte fahişesin ey alçak kadın!


Ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu:
Bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.


Omuzun da neden seni fuzuli çeksin?
Kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..



Hüseyin Nihal Atsız / Topal Asker

Ozan Yılmaz
09.10.2016, 23:40
ÜVERCİNKA

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu**
************************************************** *********** kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
************************** Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
************************** Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o*
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
************************** Afrika dahil

Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse**
************************************************* değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna*
************************************************** ********* diziyorlar
Bütün kara parçalarında
*************************** Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
************************** Afrika hariç değil
*

*

Cemal SÜREYA

Oğuz ZEYTİN
12.10.2016, 07:18
Ta ezelden hür milletiz;
Soyu-sopu gür milletiz,
Kandan, candan bir milletiz,

Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Aynı mayadan yoğrulan,
Türk, Türkmen diye çağrılan.
Aynı kıbleye doğrulan

Secdeye konulan bir baş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Dedemiz bir torunlarız,
Dün, bugün, ve yarınlarız,
Yüceleriz, derinleriz...

Yunus Emre, Hacı Bektaş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Oğuz'un yirmi dört boyu,
Yüce Türk'ün şanlı soyu,
Dede, baba, amca; dayı…

Bibi, teyze, bacı, kardaş.. .
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Karavaştan olmaz vezir,
Olmaz münafıkta özür,
Olmaz ayrılıkta huzur…
Alkaevli, Kınık, Yazır

Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Soysuza verirsen değer
Döner ecdadına söğer;
Haydi, haykır Türksen eğer:
Yaparlu, Dodurga, Döğer

Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Fitne, fesat… Bir kör kuyu,
Bir olmaktır Türk'ün huyu.
Vatanımın kırk bin köyü
Karaevli, Bayat, Kayı

Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Gönlüm küskün, bağrım ezik
Ne fidanlar düştü yazık !
Unutma ey sütü bozuk!
Eymür, Salur, Çepni, Kızık

Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Bu gök, bu deniz, bu hava,
Bu yayla, bu dağ, bu ova...
Kanımızla geldi tava.
Alayuntlu, Büğdüz, Yıva

Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî Kızılbaş…

Birlikte bayrak açana,
Koş birlik andı içene.. .
Lanet, birlikten kaçana…
Çavuldur, İğdir, Beçene

Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Öz kardaşlar olmaz dargın
Dargın olsa, düşer yorgun
Haydi, ey Yüreğir, Kargın!
Haykır gece, gündüz, her gün…

Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Bir gövdede bir can yaşar
Birlik yolu dağdan aşar
Haydi, durma sen de başar!
Beğdili, Bayındır, Avşar

Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Bilsin bunu âr edenler,
Söz, canına kâr edenler,
Soyunu inkâr edenler

Haramzadedir ey gardaş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Ey paraya, pula yatan!
Sensin bizi ayrı tutan
Allah'tan kork, kuldan utan

Ebâ-enced bir, öz gardaş,
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

İçimize kin soktular,
Dinsizliği din soktular,
Kızıl Moskof, Çin soktular. ..

Dediler olsun hurdahaş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Yüzümüzden öven bunlar,
Ardımızdan söven bunlar,
Seni, beni döven bunlar,

İsterler olsun hurdahaş,
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Ağam! ev bizim, söz bizim,
Yürek yakan bu köz bizim,
Bu kan, bu can, bu öz bizim...

Aynı doku, aynı kumaş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Uyudun kaç asır boyu…
Uyan ey Oğuz'un soyu!
Baba, dede, amca, dayı...

Bayramdır bu, gel kucaklaş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…


Destanlar şairi Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU

Oğuz ZEYTİN
13.10.2016, 09:34
Töre Dergisi 40. Sayı (Ağustos 2016)

Talat Ülker'den...

Toy Muştusu

Analar gök yeleli bozkurtlar doğuranda
Erler yere diz vurup ünleyip bağıranda
Han akça otağ kurup şölene çağıranda

Oğuz’un altın yayı yeniden gerilmez mi
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Hanlar hanı Bayındır katından buyruk olsa
Dili dini bir olan boylar tek uyruk olsa
Dağ da erir deniz de yürekler körük olsa

Ala sayvan üstüne otağlar kurulmaz mı
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Çuçi Ozan söylese destanını erliğin
Bilge Kağan anlatsa öyküsünü dirliğin
Kurgulasa Tonyukuk yasasını birliğin

Taşa Yoluğ Tiğin’in damgası vurulmaz mı
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Budun yurt tutmak için boy boylayıp göçende
Alpler şölen eyleyip kanlı kımız içende
Gök kılıçlar kınından çıkıp kelle biçende

Dünya hepten set olsa yıkılıp devrilmez mi
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Çağrı Bey’im akından dönüp gelse aniden
Hesap sorsa Tuğrul Bey talan eden caniden
Gene Cuma selası duyulsa ta Ani’den

Ak alınlar toprağa huşuyla sürülmez mi
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Yesevi ocağında pişirilen kutsal aş
Dağıtılsa Yunus’la doysa hep kavim kardaş
Yorsa Saltuk Buğra’nın düşünü Hacı Bektaş

Erenlerin ceminde cana post serilmez mi
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Üçler yediler kırklar cümle pirler aşkına
Kutsanmış tüm dualar ve tekbirler aşkına
Atına kefeniyle binen erler aşkına

Türk’ün has demirine gene su verilmez mi
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Dedem Korkut Oğuz’un destanını söylese
Yom verip boy boylasa kopuzla soy soylasa
Kutalmış Süleyman Şah toprağı yurt eylese

Birliğin has hamuru yeniden karılmaz mı
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Yarıp çıksa bir çınar Osman’ın ak döşünü
Edebali yeniden yorsa devlet düşünü
Muştulasa erlerin zaferden dönüşünü

Silkinip kalksa budun yeniden derilmez mi
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Kafkas ordularını bekler şimdi Karabağ
Kara Paşa’m doğrulsa, yansa muştulu çerağ
Sarı Paşa’m cepheye kursa yeniden otağ

Kından usanan hançer usulca sıyrılmaz mı
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Enver Paşa’m Çeğen’e nur sağsa dolunaydan
Hacı Sami Bey gelse hanlık istese toydan
İnse Osman Batur’um yalın kılıç Altay’dan

Esaretin zinciri kırk yerden kırılmaz mı
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Tanrı rahmet eylesin düşümüzü yorana
Toplansın yiğitlerim el bassınlar Kuran’a
Bir yüce toy eyleyip tuğ dikelim Turan’a

Yağıdan bu yurtların hesabı sorulmaz mı
Vey’de can veren yiğit Tuna’da dirilmez mi

Oğuz ZEYTİN
14.10.2016, 07:40
SELAM

İçim yine sevinçle dolup yanıyor;
Sanki deniz olmuş, dalgalanıyor.

Uzak uzak ülkelerden döndüm seferden;
Yaralarım ağır, fakat mestim zaferden;

Zafer, ümit kaynağının bir çeşmesidir.
Zafer bir çok gönüllülerin birleşmesidir.

Gönülleri birleşenler ölse de bir gün
Gök kubbede kalacaktır seslerinden ün.

Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!

Selam sana hücrelerde benzi solan genç!
Selam sana ey yılları heba olan genç!

İstikbalim gitti diye yaslanma sakın!
İstikbalin değil, ruhun Tanrı`ya yakın!

O yalancı istikbale bir perde indir!
“Gerçek yarın” unutma ki bir gün senindir!

Selam sana yavrusundan ayrılan kadın!
Kimbilir sen gizli gizli nasıl ağladın!

Ne bir damla gözyaşı dök, ne yasla dövün;
Sen yaşarken öksüz kalan yavrunla övün!

Gür sütünle asladığın erlik cevheri
Yapacaktır onu yaman bir çeri...

Tek bir kadın değilsin sen...Sen bir ocaksın!
Madem ki bir adın Atsız, katlanacaksın!

Kafkasya’da can veren bir şehidin kızı
Bir çeliktir... Yüreğinde erir her sızı...

Varsin, bağrın fırkatıyle yavrunun yansın...
Yansın, dayan! Çünkü sen de bir kahramansın!

Ey ekmeği alınanlar! Selam sizlere!
Ey rütbesi çalınanlar! Selam sizlere!

Kardeş yahut arkadaştır diye evleri,
Ocakları dağıtılan ülkü devleri!

Selam size! Üstünüzde bütün bakışlar,
Bir gün olur, tarih sizi elbet alkışlar!

Ey ciğeri parçalanan kahpe veremden
Ne beklersin dünyadaki sahte keremden?

Ciğerlerin sönüyorken Tanrı`yı andın;
Tasa etme, gerçekleşir mukaddes andın.

Hepinize sevgilerle coşkun selamlar!
Şehitlerimiz bile sizi belki selamlar

İçtiginiz ıztıraplar size kımızdır
Bu acılar mazimize selamımızdır.

En tatlı bir hayalimdir bu selam benim
Kırk derece sıcaklıkta erirken tenim...

Çekiyoruz bunalarak fakat ne çıkar?
Ulu Tanrı bir gün elbet bizi yargılar.

Bütün dünya sağırlaşsa o bizi dinler
O`nun rahmet denizinde ruhlar serinler.

Ey hırçın genç,ey güzel kız!Bırakın yası...
Yeter temiz gönüllerin bizi anması...

Toprak ana uyuturken koynunda bizi
Yarınkiler biçecektir ektiğimizi,

Yeşermesi ektiğimiz tohumun haktır,
İşte o gün ruhlarımız şad olacaktır!

Selam şanlı mazimize!Selam yarına!
Selam zafer ordusunun silahlarına!

Ey geçmişin yiğitleri!Selam sizlere
Ey yarının şehitleri!Selam sizlere!

Siz tarihe yazıyorken şanlı bir satır
Aranızda bulunacak güleçtir;

Atsiz oglu Yagmur denen bu yağız çeri
Atılarak hepinizden daha ileri

Güldürecek babasının yanık ruhunu
Ruh ve yürek sağırları anlamaz bunu

Karışınca gövdem yurdun topraklarına
Ruhum uçar ırkımızın bayraklarına,

Varlığın sevgisi onlara taşır
Kendisi de ay-yıldıza belki karışır

Bir gün gelip ırkımızın gürbüz erleri
Adım adım dolaşırken kutlu yerleri

Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş
Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş?

Haydi artık dinsin bütün ıztırapların
Ufuklardan şanlı bir gün doğacak yarın

Güzellikle sıcaklikla ve ihtişamla...
Kumandasız hazır olup onu selamla!

Gönlündeki yaraların kanını dindir...
Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir...


***

Atsız Bey, Yağmur'un "yağız" (Bu kelimenin en çok yakıştığı yer herhalde bu dizedir) bir çeri olmasını ümit etmişti. İyi ki onun ne olduğunu görmedi.

Ozan Yılmaz
21.10.2016, 19:46
Bu aralar ellerim hep üşür benim. Doktor ‘kansızlık’ der, ben ‘sensizlik’ derim...
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka.
Bana kalbimdesin deme! Bilirsin, kalabalık yerleri sevmem ben...

Bazen diyorum ki onu kafama takmamalıyım. Sonra da diyorum ki; önce kalbimden atmalıyım .
Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum yeniden doğmak için çıkardığım yangından…
Bakmayın etrafımda çok insan dolandığına; sırılsıklam yalnızım aslında.
İnsan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine.
Sormayın artık her gün ‘nasılsın’ diye..! Nasılsa adet olmuş iyiyim demek. Kötüyüm ben hem de çok..! Kime ne ?
Acılar da acılaşıyor gittikçe sanki, bir azarlanmayla ölümünü düşünen çocuklar gibi.
Sevgiler gönderirdi nedense utanırdı da bundan Gönderir gönderir geri alırdı bir gücenikliği sonra.
Doğanın bana verdiği bu ödülden çıldırıp yitmemek için iki insan gibi kaldım. Birbiriyle konuşan iki insan.
Bu yüreğe bu kadar acı fazla dersin bazen kendine.. Ama hata bizde. Küçücük bir yürekle kocaman sevmek ne haddimize !
Arkana Bile Bakmadan Gitmek İstersin. Öyle Herşeyi Bırakmana Falan Da Gerek Yok. Anıları Bırakabilsen Yeter..!
Sanki hiçbir şey uyaramaz içimizdeki sessizliği, ne söz, ne kelime, ne hiçbir sey.
Kısa bir gülümseme yürüdü dudaklarından. Benim dudaklarıma da geçti…
Çünkü sen, Sen benim sevmemin başlangıcısın olsa olsa.
Tek ihtiyacım neydi biliyor musun? Bir papatya yaprağı daha.
ve mutluluk bir kibrit çöpü. Artık ne kadar yanarsa….
Biliyorsun, bizim her türlü yalnızlığımız Yeni bir dil olacak yarın.
Hiçbir dilde söylenmemiş, hiçbir dilde yazılmamış, sözler ve şarkılar içindeyim.
Anlıyorum Yaşam elbette uzun biz duyabildikçe sevgiyi Yalnızca bunun için uzun Yani sevgiyle de sevebilir insan, sevdayla da…
Bazen arkana bile bakmadan gitmek istersin. Öyle herşeyi bırakmana felan da gerek yok. Anıları bırakabilsen yeter .
Öyle bi çık ki karşıma Her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi” hissedeyim seni .
Elbette bir ustalıktır bizim sevgimiz.Mutlu bir yolcu gibi yol kenarlarındakilere el eden.
İnsanın insana verebileceği en değerli şey yalnızlıktır.
Nedensiz bir çocuk ağlaması bile Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.
Değilsek de yakın, birbirimize uzak da sayılmayız büsbütün…
İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile, başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor.
Oysa "Allah sevdiğine kavuştursun." diyen hiç bir dilenciyi boş geçmemiştim ben.
Neden aklıma geliyor istasyon büfesindeki durusun.Hava soğudu -kasımın son günleri- kar yağacak, bembeyaz olacak unutulmuşluğum.
Sarılıp gövdesine sımsıkı, bir kadın kendini doğurabilir isterse.
Bir mektup, bir telgraf alındısı değil unutulmuş bir sevdadır kapısını çalan.
Ne çıkar siz bizi anlamasanız da.
Gökyüzü gibi şu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.
Çok uzaklara bakmaktır, diyoruz, durmadan saate bakmak.
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde ; oysaki seninle güzel olmak var…

Edip Cansever

Ozan Yılmaz
29.11.2016, 17:38
Geyikli Gece

Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak

Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut döğüşerek
Geyikli geceyi kurtardık

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

"Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı"
İster istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli

Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor

Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini
Örneğin Manastır'da oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında

Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mi diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı

Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk

"Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerleri gibi ayışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında ben"
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Eskimiş şeylerle avunamıyoruz
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayakucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
İyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
"Halbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum"

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.

Turgut Uyar

Oğuz ZEYTİN
09.12.2016, 07:53
Ruhun şad olsun büyük ATSIZ.




Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.

Gidiyorum: Gönlümde acısı yanıkların…
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
Dün benimle birlikte gelen tanıdıkların
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda.

Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağı’na.
Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topu da bir sokak kaltağına.

İster düşün… Kendini ister hayale kaptır…
Uzar, uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
Sevimli bir hayale açılırken kolların.

Ey doğunun alnımı serinleten rüzgarı!
Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları,
Düştüğü yer uzakta "DİLEK" adlı bir saray.

O sarayda bulunca Tanrı’laşan erleri
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
Hepsi sussa da “Kür Şad” uzatarak elini:
“Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun” diyecek.

(Yolların Sonu)

adiloş bebe
09.12.2016, 10:53
Makinalaşmak istiyorum / Nazım Hikmet- 1923
trrrrum,
trrrrum,
trrrrum!
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!

beynimden, etimden, iskeletimden geliyor bu!
her dinamoyu
altıma almak için çıldırıyorum!
tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor,
damarlarımda kovalıyor
oto-direzinler lokomotifleri!
trrrrum,
trrrrum,
trak tiki tak
makinalaşmak istiyorum!
mutlak buna bir çare bulacağım
ve ben ancak bahtiyar olacağım
karnıma bir türbin oturtup
kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!
trrrrum
trrrrum
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!

Oğuz ZEYTİN
30.12.2016, 12:19
İttihatçılar da vardı hilâl bıyıklıydılar
Sustasına basılmış birer çakıydılar
Mor kumrular patlıyordu câmilerden
Mavzerlerin gözü dönmüştü
Kara kalpaklıydılar

Bir tambur kanat çırpmasın Itrî’den
Eksiksiz bütün ölmüşlerimiz ayaktaydılar
Kılıçlar çekilmişti Bâkî’nin gazellerinden
Budin’den yaşlı sipahiler
Ezan okumaktaydılar

Ertuğrul Gâzi mi tutmuştu
Kemal Paşa’nın ellerinden
Oğuzlar mıydı yoksa bismillah
Yeniden başlamaktaydılar.

Attila İlhan

Oğuz ZEYTİN
04.01.2017, 09:52
Erk Yurtsever büyüğüm vefat etti. Ruhu şad olsun. Atsız'a yazdığı şiirde şöyle bir dörtlük vardı:

"Kurultayda, toyda, şölende misin?
Dedem Korkut'la birle Orkun'da mısın?
Onbaşı Sançar'la gülende misin?
Biz de o Uçmak'a varmağa geldik."


Atsız'la kavuştunuz Erk Amca.

Faruk BERBER
06.01.2017, 00:51
TAHİRLE ZÜHRE MESELESİ

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Nazım Hikmet

Oğuz ZEYTİN
07.03.2017, 14:14
Bizim Türkümüz - Yavuz Bülent BAKİLER


Bizim türkümüzde gurbet var artık.
Hasret var, yürek var, toprak var balam
Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
Tiyan-San, Kadir-Gan Dağları'na dek uzar
Kim demiş, vatanımız Edirne'den Kars'a kadar.

Kerkük'te kurşunlar ansızın bizi vurur.
Sürüklenir sokaklarda başsız cesetlerimiz.
Zulüm bir hançer gibi içimize oturur.
Bir mağara devrinden arta kalan insanlar
Kerkük'te kan kusturur...

Uzar gider bir sessizlik içinde
Bir uçtan bir uca Türkistan toprakları
Beyaz altın dediğimiz pamuk tarlalarına...
Çöreklenir yedi başlı kızıl yılan
Baş kaldırsa esarete yeni bir Osman Batur Han
Bebekler bile vurulur beşiklerinde
Kana boyanır Türkistan.

Basmış kanlı çizmeler toprağına bir defa
Çiğnenmiş kara kalpaklar, temiz duvaklar
Susmuş minarelerinde mübarek ezan
Prangaya vurulmuş bir mahkûm gibi çaresiz
Boynu bükük türkülerde güzelim Azerbaycan.

Bir kanlı ağıt söylenir simdi Kirim'da
Biz duyarız Kırım'ın öldüren feryadını
Bir büyük destanla birlikte yeniden yazacağız
Kirim topraklarına Kirim Türkünün adını.

Balkanlarda büyük, öksüz kubbeler
Minareler, şadırvanlar, kervansaraylar
Bizi söyler, anlatır Mimar Sinan'dan beri
Üsküp'te, Estergon'da, bir atar damar gibi
Davullar, zurnalar ve serhat türküleri...

Yüzyillardan beridir Altaylardan Tuna'ya
Bizim türkülerimizdir söylenen
Konuşan dil, bizim dilimizdir
Renk renk, nakış nakış uzayan toprak değildir
Kilimlerimizdir...

Yine bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulacağız
Yeni bir ruh doğacak toprağımızdan
Tanıyacak bizi dünya yeniden heyecanla
Burma bıyığımızdan, kalpağımızdan.

Bizim türkümüzde gurbet var artık.
Hasret var, yürek var, toprak var balam
Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
Tiyan-San, Kadir-Gan Dağları'na dek uzar
Kim demiş, vatanımız Edirne'den Kars'a kadar.

Oğuz ZEYTİN
13.04.2017, 18:34
12676

Oğuz ZEYTİN
17.10.2018, 11:04
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman


Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü

Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden

Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde

Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?

Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden

Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız

Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.


Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana

Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.


Karakoçlardan Bahaettin

Vuslat günü geldi. Ruhu şad olsun...

Gökhan Uzun
22.10.2018, 07:53
Ben Hayatta En Çok Babamı SevdimBen hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul\'a
Bi helallaşmak ister elbet , diğ\'mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy\'nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Can Yücel

Oğuz ZEYTİN
22.10.2018, 14:34
Ergenekon’dan Çıkış (Kurt Destanı)

Bir kurt görün bu gece, rüyanız parçalansın
Bir kutsal ışık görün, riyanız parçalansın
Bir bozkurt pençesiyle mayanız parçalansın

Beni görün bu gece, bir kurt görün, bir beni
Bize artık susmak yok, bir kurt vurun, bir beni...

Elin ekmeği ile yaşayan kurt kahrolsun
Boynunda tasma izi taşıyan kurt kahrolsun
Kar yağmış dağlarına, üşüyen kurt kahrolsun

Kahrolsun kurt postunu giyen yalancı kuzu
Dağıtanlar kahrolsun, kurt sesli ordumuzu

Ne düşlerimiz vardı, bir kara yel savurdu
Deli taylarımızı hain oklar devirdi
Yoksa hata yaptık da, Tanrı mı yüz çevirdi?

Ey kurt soylu milletim, ey Tanrı’nın kırbacı
Bu düzene kanmayın, and olsun ki yalancı!

Kaç kere kuşatıldım, dara düştü umudum
Bayrak gibi devrildi, yere düştü umudum
Tanrı’ya dua ettim, kurtlar gibi uludum

Dedim, bu hüsran artık sonuncu olsun, en son
Dayanacak sabrım yok, yüreğim Ergenekon

Hani, Çinli katuna kanan kağan, vardı ya?
Hani, şehzadeleri bir bir boğan, vardı ya?
Ve tek kalıp, sütünü kurtla sağan, vardı ya?

Bu destanda ben kimim, siz kimsiniz, a beyler?
O susuş neler saklar, bu feryat neler söyler?

Bir gün, yerin üstüne gece örtüldüğünde
Binlerce tutsak bozkurt ipten kurtulduğunda
Mahşerî çığlıklarla gökler yırtıldığında

Bu, bizim dönüşümüz, destanımız olacak
Doğmamış çocuklara, şerefimiz kalacak

Ey, öz çocuklarının boynunu sıkan düzen!
Hak kırbacıyla halkın canını yakan düzen
Devşirme dervişlere tekke bırakan düzen

Her hesabın bir tersi, her zulmün süresi var
Bir tilki hükmü varsa, bir de kurt töresi var
Bir Bozkurt Töresi var!

(Ali Kınık - Turan Duası kitabından)